• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Alıntılar...

evet canim.biliyordum

bir söylesisi vardi ozel bir web sayfasinin yaptigi. okumak istermisin?..sen cok seviyorsun onu
 
:sinifsinif:

beni umutsuz koma
tarihle avutma beni
çünki aşkla sınanmışım sana
sana yangınla, suyla, ateşle
ölümle, yaprakla, şiirle sınanmışım
ey yaşarken kanayan acı
şimşekli gök, tufan, kan fırtınası
uçurum kıyısında hızla büyüyen ot
yapraksız bir ölümün anısı için
körpecik kuzuların derisi için
beni tarihle avutma
umutsuz koma beni
 
Neden sizlere, "Baylar, değerli okuyucularım" diye hitap ettiğimi bilmiyorum. Yazacağım itiraflar ne yayımlanabilir, ne de birilerine okutulabilir. En azından ben, kendimde böyle bir cesaret görmüyorum ya da buna gerek duymuyorum. Fakat içimde karşı koyulamayacak bir istek var; ben de buna uymaya karar verdim. Mesele şu: Her insanın, herkese söyleyemeyeceği, sadece dostlarına açabileceği özel anılan vardır. Hatta dostlara bile açılamayacak, insanın ancak kendisine itiraf edebileceği sırları da vardır.

Bunun yanında, kendimize bile açamayacağımız şeyler vardır. En şerefli insanın bile hafızasında bunlar epey kabarıktır. Daha doğrusu, insan onurlu olabildikçe bunların sayıları artar. Geçtiğimiz günlerde, eski maceralarımı kafamda toparlamaya karar verdiğim halde şimdi bir türlü yapamıyor, tedirginlik duyarak geçiştirmeye çalışıyorum. Sadece hatırlamak değil, bir de yazmaya karar verdiğim şu anda bir deneme yapmak istiyorum. ınsan, kendi kendisine tümüyle içten olabiliyor mu? Heinrich Heine otobiyografi yazmanın neredeyse imkânsız olduğunu, insanın kendisine asla dürüst davranamayacağını ileri sürer. Heine'ye göre Rousseau, itiraflarında birçok yalan söylemiş, bunları da gururu nedeniyle bilerek yapmıştır. Ben, Heine'ın haklı olduğuna inanıyorum. ınsan, sadece gururu yüzünden, kendisini cinayete kadar götürebilecek yalanlara bulaşabilir; böyle bir gururu da ben çok iyi biliyorum. Ne var ki Heine, itiraflarını topluma sunan birinden bahsediyordu. Fakat ben, sadece kendim için yazıyorum. Okuyuculara hitap etmem, bunun daha basit bir yazım şekli olmasından kaynaklanıyor; bunu açıkça belirtirim. Bütün mesele, sadece şekilden ibarettir, yoksa yazdıklarımı hiç kimse okuyacak değil elbette. Bunu söylemiştim zaten.
Notlarımı düzenli yazmak için uğraşmayacağım, aklıma geldiği gibi kağıda aktaracağım.
Şimdi sözlerime takılarak, "Gerçekten okuyucularınız olmayacağına göre neden kendi kendinize, üstelik de kağıt üstünde bazı şartlar ileri sürüyor, düzenli değil de aklınıza geldiği gibi yazacağınızı söylüyorsunuz? Neden böyle bir açıklama yapıp, özür diliyorsunuz?" diyeceksiniz.

Bütün bunlara,
— Ne bileyim ben! diye cevap vereceğim.

Bu, tamamen psikolojik bir sorundur. Böyle davranmamın nedeni, korkak olmamdır belki de. Ya da, yazarken ciddi olabilmek için gözümün önüne okuyucuları getiriyorum, birçok sebep olabilir.

Fyodor Dostoyevski: Yeraltından Notlar
 
Son düzenleme:
Ne kadar kirilsamda
Ah etmem hakkim yok buna
Hem zaten davetsiz bir misafirdim
Ben askimla
ne bir aptalin gölgesiyim
Ne bir sevda küresiyim
Sadece hesapsiz bir gönül bahcesiyim..

Yine de insan soruyor kendine
bu yazik hikayenin neresindeyim yeterki..
Susma birseyler söyle
biraz olsun yardim et
Gelemiyorum üstesinden
Ben bu askin tek basima...
mafoldumben
 
mafoldumbenRüyalarınız, içinizdeki o gizli, esrarını ele vermez büyücü,
siz çarşaflarınızın arasında,
bütün tehlikelerden uzak,
güvenle yattığınızı sandığınız bir anda,
usulca ruhunuza sokulup,
sizden habersiz oralara yığılmış cephanelikleri
birer birer ateşleyiveriyor.
ınfilaklarla sarsılarak uyanıyorsunuz.
Hayatınızda olmayan birini hayatınıza almak,
ona dokunmak,
onun sesini duymak için kıvranırken buluveriyorsunuz kendinizi...

Özlemek, o yakıcı istek,
bilinen herşeyi ve önem sırasını değiştiriveriyor.
Özlediğiniz ise çok uzaklarda...
 
kim bilir çocukken öptüğüm kızın yüzü şimdi ne halde,
şimdi ne halde öldürdüğüm sinekler geçen ve evvelki yaz
hani saçlarına konmuşlardı da daima bağırmıştık
daima hıçkırmıştık: aşka niye karşı konmaz? !

K.ı.
 
Bu gece sana uğramayı düşünmüyorum.
Saadet diyorsun çünkü.
Saadet: Bir kilide sokulan anahtar.

Ya açarsın ya da kapatırsın.

Küçük ıskender
 
ruhum kan kaybederken nasıl tutarım seni şimdi bir deniz gibi!
neticesi olmayan herhangi bir sebep gibi
ortalık yerde durup dururken sevmiştim seni!

Küçük İ.
 
Annemin elini öper gibi öptüm seni dudaklarından
Annemin cenazesinde kılmadığım namaz kadar masum
Annemin mezartaşındaki imla hataları kadar sarhoş
Annemin vasiyetindeki,
'Oğlumu benim yanıma gömmeyin sakın' maddesi kadar sevecendin.

K.ıskender.
 

Bir orman yangınında nasıl çaresizce
yuvasında ölümü bekleyen
çocukkarınca

Bir usta avcı gibi duvarıma astım
vurduğum bütün jilet darbelerini
bileklerime pervasızca

çünkü kan kalıyor turuncudan güneş çıkınca

Küçük ıskender.
 
herkes herkesin dul annesi
herkes herkesin şefkatli adres defteri, makyaj çantası
herkes herkesin üvey sevgilisiydi ortalıkta
herkes herkesin ironisi, istanbul hatırası!
telaştan olacak ağızsız bir kadınla öpüşürken korkmak
gibi bir geceydi, gündüzdü, öğleydi, vakitsizlikti ya da
o kadardı.

Küçük ıskender
 
:delphin:
birgün hatırlayıp beni ararsan
susuz bıraktığın çöllerdeyim ben.
aklına gelirde eve uğrarsan
bilki artık yokum ellerdeyim ben.

:a015:
 
mağarada ilk insan
tüm kapılarımın açıldığı yalnızlık
buzdağı sevgisizlik
ekvator özentisi seralar
ayazda yaz kokan domates
kim bilir nereden çıkagelen dizeler :
umuduma yay ol
geçmişime ok
ey aklımın yılanı
gel beni sok
sahi kimdi o eylül saçlı şair sevgili?
ben mi? ben!
kim?


nice uzun geçitlerden geçtim
yoruldum kaçışlardan, kayboluştan sıkıldım
dingin ellerimle avuttum
düşme korkusundaki bedenimi
giyindim tenime yıkımdan artakalan beni


asli durak..
 
Back