Bebeklerin karnının doyurulması alelade bir şey yani? Bazıları gecenin köründe zırıl zırıl zırıldadıgı günleri ne de çabuk unutuyor dimi? Bu yüzden de annesi yastıga başını bir koymuş bir kaldırmıştır hacı yatmaz gibi, sonra da uykusuz uykusuz zombi gibi gezinmiştir ortalıkta çocuga bakacam diye... ama ne var canım? Gayet de önemsiz bir şey... dimi? Halbuki bunu çnemsiz zannedenlere bir çocuk emanet et 5 dakikalıgına tahammül edemezler, ama annesi kaç yaşına kadar bakmıştır. Bu özveri hayatın devamını saglıyor bu, bilmem farkında mısın acaba, ayrıca çocugun daha güzel bir çocukluk geçirmesini...
Görev paylaşımından bihaber olmaktır bu. Yok erkekler kadını eve tıkamış da sıcak çorbası deposu falan. Parasız olmaz, ama hayatta her şey para degil. Adam ailesi için kazanıyor 5tl, kadın da o paranın bereketini artırıyor, evde yemek pişiyor, çocuk büyüyor... vs aile oluyor yani, anladın mı? Hadi buna fiyat biç? Ayrıca seen hoşlanmıyorsan sana aile kur diye baskı ypaan yok ki? Evlenmezsin, çalışır kendi kafana göre yaşar gidersin. Sen sevmiyorsun diye kimse mi aile kurmasın yani? Bu ne zorbalıktır yahu.
Kadının çalışmasının önünde çok olmasa da engelelr var, ama diger yandan erkeklerin de çalışmayıp oturmasınınöönünde yıgınla engel var.. Kadın ister çalışır ister çalışmaz, ama erkek mecbur çalışacak. Onu hiç demiyorsun ama niyeyse, işine mi gelmiyor?
Bu arada sen başkan olmayı hayal ettin de noldu, başkan mı oldun? Bak başkan olanlar var tarihte ama öyle pozitif ayrımcılık falanla degil... Gerçekten becermiş olanlar var. Merkel var, Tansu Çiller var, Margharet Thatcher var... vs. Demek ki isteyen başarabiliyormuş, öyle pozitif bilmem nelere ihtiyacı olmuyormuş. Ayrıca başkan olmasan da olur, çok mu önemli allasen yaaa
Sosyalizmde devlet halk için degil, sadece yöneticiler için vardır. Örneklerini gördük, hala da görüyoruz, kör müyüz biz?
Senin istedigin aslında bak aynen şu yazdıkların gibi;
Ama aslında istedigin herkesin aç kalması,
herkesin sokakta yatması,
herkesin kibrit çöpüyle ısınması.. vs.
Yani sefaleti paylaşmak istiyorsun. Zaten eşitlik demek bu demek. Bir kaç tane yönetici gel keyfim gel... Geri kalan milyonlar sefalette, fakirlikte eşit. O ne saçmalıktır. Herkesin zenginlikte eşit olması gibi bir şey yok yani unut sen onu. ''kendi şartlarınla, kendi yeteneklerinle elinden gelenin en iyisini yapmak'' diye bir şey var.
Sen sefaleti seviyorsan, buyur, tutmayalım biz seni, ya da diger komünistleri... Sefalete erişmek zor degil ki. Önce şu internette çık, bilgisayarı bırak, işinden çık, bi ormana git, kulübe inşa et oooh ne güzel. e git yap? ha ama bütün milleti peşiniznden sürüklemezseniz sevindirik oluruz.
Hayır Mervecik, hiçbir iş benim için alelade değildir. Ben, temizlik işçisiyle Uzay Mühendisi'nin aynı maaşı alması gerektiğine inanan, değer noktasında tek kıstası "emek" olan bir kimseyim. Yani, geceleri zırladığım zamanları evet hatırlamıyorum fakat bu "annelere" duyulması gereken minnetide unuttuğum, bilmediğim anlamına gelmiyor.
Eğer kişi, evinde yaşayarak, çocuklarla uğraşarak ya da yemek yaparak nihai mutluluğa ulaşabileceğine inanıyorsa ne hoş ki önünde hiçbir engel yok. Çünkü sistem, toplum, din ve daha nicesi bu doğrultuda baskı yapmakta. Yani, "feministler bizi küçümsüyor" diye ağlamanın anlamı yok. Sizi küçümsememekle birlikte, öyle olması halinde bile kaybedecek bir şeyinizin olmadığını, zaten çoğunluğun ve güç sahiplerinin sizi desteklediğini unutmaman lazım.
Evet, açıkça söylüyorum ki bebek ne kelime, 18 yaş altına bile tahammül edemem. Özellikle yavru kedi misali bakıma ihtiyaç duyan bir canlıya bakmak benim için eziyetlerin en büyüğü olurdu. Ve kaçınılmaz bir gerçek ki, benim gibi düşünenlerin sayısıda hiç az değil. İnsanlar, bunda utanılacak bir yan olmadığını, kadının yerinin küçük beyinlerce belirlenemeyeceğini anlaması gerekir.
Ve Feminizm'de, benim gibi düşünen ya da en azından istediği an istediği gibi yaşamak isteyen kimseler için toplumun, dinin duvarında bir oyuk açmak için uğraşıyor. Farklılıklarımız zenginliğimiz olsun ve kimse bir başkasına kendi ideal ve önceliklerini dayatmasın isteniyor.
Anlayamadığın noktada bu!
Ve bence, bunun sebebi görmek istememen.
Çünkü, nerde görülmüş bir Feministin başkasının ailesini yıktığı, evinde yemek yapan kadının saçlarına yapıştığı ya da onları küçümseyerek kendini göklere çıkardığı...
Oysa tüm bu saydığım örnekleri, senin "fıtrata aykırı davranmak ve baskın karakterleri ezmek" olarak değerlendirdiğin davranışları seçen kimseler yaşıyor, maruz kalıyor.
Öldürülüyorlar. Daha ne söyleyebilirim?
Vay, vay vay...
Bir para deposu koruyucusundan beklenmeyecek kadar iddialı sözler. Demek her şey para değil...
Evet, bencede öyle. Benim için her şey "eşitliktir".
Ve bu doğrultuda feminizm, süre gelen yanlışları yok etmek ve herkese eşit fırsatı sunabilmek için şarttır.
Bak, fark ettiysen ben başından beri "herkes istediği yolu çizebilsin" derken sen sürekli "baskın karakterin yok olmasından ve kadınların çalışmasının bir anlamı olmadığı hatta toplu greve gidilmesi halinde dünyanın ilerleyeceğinden" dem vurdun.
Bende bunu diyorum ya! Sen ve savunduğun zihniyeti biz iyi tanıyoruz!
Feministler bir başkasına zararı dokunmayacak her türlü seçimi onaylarken, sen örf-adet, gelenek ve görenek endişesine düşüyorsun.
Bir başkasıda namus endişesi yaşıyor.
Ve bunun sonunun ne olduğunu biliyorsun..
"Başkan" olma ile ilgili verdiğim örneği çok yanlış anlamışsın. Ben, başkan olmanın ulaşilabilecek en yüksek mevki olduğunu asla söylemedim. Ve sende bunu gayet iyi biliyorsun fakat lafı çevirip yorumlamak işine geliyor.
"Kadının çalışmasının önünde çok olmasa da engelelr var" demişsin. Çok değil mi? İnsanlar bu nedenle öldürülüyor, haberin yok mu? Özellikle doğuda, senin tabirinle "üstün baskın karakterli erkekler" tarafından gerçekleştirilen saldırıların sayısı sana az mı geliyor?
Oysa, Tc'de yılın her gününe bir kadın cinayeti düştüğünü biliyor musun? sence bu oran önlem almak için yeterli değil mi?
"ama diger yandan erkeklerin de çalışmayıp oturmasınınöönünde yıgınla engel var.. Kadın ister çalışır ister çalışmaz, ama erkek mecbur çalışacak. Onu hiç demiyorsun ama niyeyse, işine mi gelmiyor?" demişsin. Kesinlikle. Sorunda bu ya! Senin baskın karakteri erkeğe ve pasifliği kadına aşılamanın sonucu bu! Biz istiyoruz ki, karakterler, yetenekler cinsiyete göre değil, kişiye göre şekillensin. Kadının yegane görevi annelik olmasın tıpkı evde oturmak isteyen erkeğin dışarı itilmesi gibi. Buna zincir vuran senin zihniyetindir.
Pozitif ayrımcılığın gerekliliğini ise şu şekilde açıklayabilirim;
Süregelen bir eşitsizliği ortadan kaldırabilmek adına, yani eşitlik için ayrımcılık uygulanabilir. Örneğin bir ülke düşün. Orada yaşayan halkın yarısı politikada, teknik ya da sağlık sektöründe hiç söz sahibi olmasın. Ve bunun yegane sebebide zamanında tüm güçlü mevkileri eline geçiren yasa koyucular olsun. Örneğin bu ülkede dışlanan kimselerden biri işe girmek istediğinde, önüne türlü zorluklar çıkarılsın ve yüksek bir mevkiye gelmesi adeta ölümüne zorlaştırılsın. Arada birkaç kişinin, zaten gelişmiş olan bölgelerde yüksek mevkiye ulaşmış olması, daha kötü şartlar altında yaşayan kimseleri unutmamızı gerektirmez değil mi?
Yukarıda ki sistemde zaten bir eşitsizlik söz konusu. Ve dahada kötüsü, yasalar tarafından haklar sağlanmış olsa bile toplum, din gibi etkenler hala eşitsizliği güçlendirmekte. Yani zaten bir haksızlık söz konusu. Ve bunu giderebilmek için, saf bir eşitlik sağlanana, herkesin özgürce geleceğini, yaşam şeklini seçtiği bir ortam var olana dek ayrımcılık haktır, gereklidir.
Örneğin zengin- fakir uçurumunu kapatmak için, her iki zıt kutbu orta seviyede birleştirene dek, Robin Hook misali birinden alıp diğerine vermen gerekir. Ancak böyle eşitliği sağlamış olursun.
Bu eşitlik sağlandıktan sonra zaten ayrımcılığa gerek kalmayacaktır.
Hayır Mervecik. Mazoşist olmadığımı artık anlamıştırsın.
İşte, seninkine algıda seçicilik denir.
Ben herkes eşit olsun, acılar paylaşılsın tıpkı sefanın, huzurun paylaşılması gerektiği gibi diyorum.
Sen bundan, sefaleti sevdiğim ve herkesi kendim gibi aşağı çekmek istediğim sonucunu çıkarıyorsun.
''kendi şartlarınla, kendi yeteneklerinle elinden gelenin en iyisini yapmak'' diye bir şey var." Öyle mi Mervecik?
Alice Harikalar Diyarında mı yaşıyorsun ki, şartların eşit olduğuna inanıyorsun?
Sence cidden herkes emeğinin karşılığını mı alıyor?
Kolejde okuyan velet, bir önceki hayatında kral olduğu için mi bu ayrımcalığa tabi tutuluyor?
Peki ya tarlada çalışmak zorunda olduğu için okuyamayan çocuklar? Onların "eşit şartı" hangi aleme kaçtı?
Onların"eşit olma" hakkını kim çaldı?