- 19 Şubat 2016
- 2.371
- 9.862
Dün doların yaptığı muhteşem deniz dalgası için ne düşünüyorsun :)
Dolar dolsa ne olur dolmasa ne olur diyorum.
Bana sormadın ama ben de kusur kalmayayım dedim
Follow along with the video below to see how to install our site as a web app on your home screen.
Not: This feature may not be available in some browsers.
Dün doların yaptığı muhteşem deniz dalgası için ne düşünüyorsun :)
“Türkiye’nin kamu maliyesi tarafında hiçbir sorunu yoktur ve reel sektör son derece güçlü bir performans göstermektedir. Bazı kesimlerin oluşturduğu bu kaos havasının sebebi herkesin gözünü dolara dikmiş olmasından kaynaklanıyor” dedi ve şunları söyledi:
Türkiye’nin kamu maliyesi, bankacılık sistemi bu kadar güçlüyken, ihracat ilk çeyrekte yüzde dokuz yükselmiş, ithalatta bir negatif ayrışma yaşanmamışken, turizm gelirleri artar ve orta vadede dünyadaki sıcak paranın adreslerinden biri olarak ülkemiz gösterilirken doların bir gece operasyonu ile zıplatılmasının ekonomik gerekçelerle açıklanması en hafif deyimiyle körlüktür.
Akşam
Dolar dolsa ne olur dolmasa ne olur diyorum.
Bana sormadın ama ben de kusur kalmayayım dedim
Sabah sabah kahkaha attim. Yani burda sabah oluyor da.. Isten yeni gelmisim zaten, uykum var..Birkaç gün önce yazdım, bir daha yazacağım!
Son günlerde bazı isimler ve bazı medya grupları dikkatimi çekiyor…
Başta bir ekonomi kanalı ve başka bir haber kanalına çıkan eski bir bürokrat olmak üzere, sistematik bir şekilde “krize girdik-gireceğiz” havası yaymaya çalışıyorlar… BUNLARA KESİNLİKLE KULAK VERMEYİN!
Son yazımdan bugüne bu arkadaşlara birkaç kişi daha eklendi! YURTDIŞINDAN BU KOROYA KATILANLARI SAYMIYORUM BİLE ONLAR ZATEN HEP ORADAYDILAR!
Sevgili DOSTLAR, Türkiye’nin, tam seçime giderken finansal-ekonomik dinamikleri bakımından özellikle bazı yabancı banka ve kurumların saldırısı altında olduğu açık. YAPTILAR; YAPIYORLAR! Bugün bilgisayarları başında yaptıklarını, 15 Temmuz 2016’da Türkiye’yi taşeronları ve işbirlikçileri ile işgal etmeye kalkarak yaptılar… ASLA BUNLARDAN KORKMAYACAĞIZ, DURMAYACAĞIZ VE ENDİŞE ETMEDEN YOLUMUZ DEVAM EDECEĞİZ…
Sevgili dostlar, bugün Türkiye’yi “krize sokmaya” çalışanları bir kenara fırlatalım ve GEÇMİŞİMİZİ detaylı öğrenerek, “nereden gelip, nereye gittiğimizi” doğru analiz edelim…
Bir daha altını çiziyorum.
Bakın nereden gelmişiz;
1- Türkiye 1946-1948 arasında ilk yabancı doğrudan yatırım ile tanıştı. 1946 devalüasyonu sonrası ilk doğrudan yatırım ülkeye girdi ve yabancı sermayeyle üretim için ilk adım atıldı.
2- Türkiye 1954-1958 arasında en ciddi ekonomik krizlerinden birini yaşadı. Bu krize rağmen üretim denemeleri durmadı ve ilk çamaşır makinesi 1959'da, ilk buzdolabı 1960'ta üretildi.
3- 6 Ağustos 1958'de yapılan devalüasyonla ABD dolarının değeri 2.80'den 9.02 liraya yükseltildi.
4- 1954-1958 krizi ve son dalga olan 1958 devalüasyonu siyasi olarak 1960 darbesinin yolunu açtı.
5- Türkiye kriz sonrası Amerika ve IMF onayıyla 300 milyon dolarlık bir borçlanma planladı. Planladı ama paranın tamamını asla alamadı.
6- 1960 darbesi 1950-1960 arasındaki 10 yıllık dönemi sona erdirdi. Sonuç kötüydü ama detaylar farklıydı. Türkiye 10 yılda 47 fabrika açtı ve üretime geçti. Bunlar olurken özellikle 1954 sonrası "küresel güçler" Türkiye için "krizi hazırlamaya" başlamışlardı.
7- 1954-1958 arasında ortaya çıkan kriz, ekonomiden çok siyasi dinamikleri etkiledi. 1958 sonrası Rusya ile ekonomik yakınlaşma başladı ama başlatanların yaşamasına ve devam etmesine izin verilmedi.
8- 1965 genel seçim yılıydı ve Türkiye 1965 yılında % 9, 1966'da % 12 ve 1967 yılında % 4.2 oranında büyüdü.
9- 1968'de % 3.8 olan enflasyon, 1969'da % 7.8'e ve 1970 muhtırası sonrası % 16.5'e yükseldi.
10- Askeri "düzeltme" sonrası Türkiye yine "krize doğru" kayarken, IMF başta olmak üzere "küresel güçler" Türkiye'de ipleri ele almaya başladılar. 1950-1954 ve 1965-1970 arasında "bağımsızlaşma" denemesi yapan Türkiye her ayağa kalkma çabasında ekonomik olarak çökertildi.
11- Sanayi üretimi 1965-1970 arasında % 55'ten fazla arttı ama 1970 sonrası tablo çok farklı olmaya başladı. 1968-1971 arasındaki "kriz" daha şiddetli olarak 1977-1980 arasında Türkiye'yi yine vurdu.
12- IMF 1966'dan başlayarak Türkiye'yi "devalüasyon" diye sıkıştırmaya başladı ve istediğini aldı.
13- Türkiye, 1950-1970 arasında düzensiz de olsa zaman zaman Amerika'dan hızlı büyüdü. Amerikan ekonomisi 1960-1969 arasında ortalama yüzde 4.5 büyüdü.
14- 1970'ler Türkiye için daha kötü günlere sahne oldu. 1977'den sonra "kara dönem" başladı. Döviz sıkıntısı ve yokluklar "normalimiz" olurken 1977'de çok tanıdığımız bir olay oldu ve hükümet "yeni bir paket" açıkladı. Türkiye, 1978 yılında ancak % 1.4 oranında büyürken, 1979 yılında % 0.7 daraldı.
15- 1954-1958 arası yaşanan kriz ve 1958 devalüasyonu Türkiye'de ana tabloyu darbeyle değiştirirken, 1977-1980 arası da aynı sonucu üretti. 1977'den 1980 darbesi olana kadar yaşanan dönemde ekonomik bozulma ve artan terör Türkiye'yi bir kez daha askeri darbeye götürdü.
16- 1980 sonrası 1978'de zorla uygulatılamayan DÜNYA BANKASI raporu masaya kondu. 1982 sonrası "tüketim" ana politika olurken "borçlanma" da tüketimi karşılamak için artmaya başladı.
17- 1982-1994 arasında ülke defalarca ekonomik sallantı yaşadı. Özellikle 1982 sonrası kurulan ekonomik düzen, en büyük çöküntüsünü 1994'te yaşadı.
18- 1994 artık ekonomik değil SİSTEM krizleriydi! Ekonomi "iflas" noktasına gelirken Türkiye, tarihinin en büyük iç ve dış borçlanmalarını yapmak zorunda kaldı…
Sevgili dostlar, BİR DAHA HATIRLATMAYA ÇALIŞTIM “NEREDEN GELDİĞİMİZİ”…
ŞİMDİ HEP BİRLİKTE ŞU SORUYA CEVABEN BİRLİKTE DESTAN YAZACAĞIZ; NEREYE GİDİYORUZ?
NEREYE GİTTİĞİMİZ ÇOK AÇIK VE NET; YENİ BİR TÜRKİYE YÜZYILI İÇİN EMİN ADIMLARLA İLERLİYORUZ! KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN!
Star
- 24 Mayıs 2018 Yiğit Bulut
Alıntı yapmak istemedim ama bunu da söylemek zorundayım. Ben 44 yaşında kadınım.Uzun zamandır sosyal medyada gördüğüm tek doğru yazı!
’Çocuğunu Okula yazdıracaksın. Araştırdın sordun soruşturdun. Herkes Nihal öğretmen iyidir dedi. Gittin okula kayıt için, bir de baktın ki Mhp il başkanının eşi. Bildiğin koyu ülkücü. Vazgeçmezsin, okulda chp’li akp’li öğretmen aramazsın. O bildiğin ülkücü öğretmene emanet edersin çocuğunun geleceğini. Sen den benden de iyi sahip çıkar. Kendi çocuğu gibi gözünden bile sakınır.
Ak partili esnafsın, bankada acil işin var... Dükkanda kalfa, çırak yok... Kilit vurmak yerine dükkanı Chp`li yan komşun kasap Mehmet’e emanet edersin; komşu gözkulak olur musun bir saat işim var dersin, o da kendi dükkanı gibi bakar, Ak Parti il merkezini arayıp bu ricada bulunamazsın. Bulunsan da gelip dükkanını bekleyen olmaz.
Chp'lisin gece saat 02:00, 3 yaşındaki bebeğin ateşlenmiş altında araban yok, Ak Partili üst komşunun emekli polis memuru Rıza amcanın zilini çalarsın, pijamalarıyla koşar gelir. Alır oğlunu götürür hastaneye. Gece boyu seninle nöbet tutar başında. Chp il başkanlığını aramazsın. O saatte arasan da bırak geleni, telefona bakan bile olmaz….
O partilisin, bu partilisin, ideolojin, fikrin ne olursa olsun bu yaşına kadar yanında olduğun, sokağa çıktığında selâmlaştığın, hal hatırını soran dostların, arkadaşların, komşuların, akrabaların seninle aynı fikri paylaşmak zorunda değildir. Ve yaşadığın sürece iyi ya da kötü gününde bu insanlar senin yanındadır her zaman...
Düğün dernek edersin misafirlerinin arasında Ak Partili de, Chp'li de, Mhp'li de vardır... Hediye getirirler, altın takarlar; cenazen olur taziyeye gelirler. Yeri gelir tabutunun altına hep birlikte girer, omuz verirler. Arkandan helal ederler haklarını. Düğününe, taziyene Ak Parti Genel Başkanı gelmez, Cumhurbaşkanı gelmez, Chp Genel Başkanı gelmez, Mhp Genel Başkanı ya da başbakan da gelmez… Selanı bile duymaz onlar. Ama olur da onlar yüzünden kırarsan sevdiklerini bu sefer işte o zaman yalnız hissedersin kendini. Halayın başına girdirecek komşu da bulamazsın, cenazende fatihanı okuyacak dostta...
Siyasi görüş farklılıkları yüzünden tepedekilerin tepişmeleriyle 'sen komşunla, eşinle, dostunla tepişme... Dünya bir tane ve hepimiz burada yaşıyoruz, ama acı ama tatlı, güçlü ve akıllı olmak zorundayız..
Güçlüyseniz, akıllıysanız bölünmeyin birleşin... Daha sıkı sarılın birbirinize, oyunlara gelmeyin...
Klavye başında birbirinize küfür, tehdit sallayarak siyaset yapmayın... Siyasetinizi sandıkta yapın..
Bizim birbirimize ihtiyacımız var, birlik olmaya ihtiyacımız var.
Siyasi kimliklerimizin, ideolojilerimizin, ırklarımızın, milletlerimizin, dinlerimizin taaaa arkasında olan birisi var. İNSAN olan halimiz. Birbirimize baktığımızda taaa derinlerdeki o kimliği görmeyi başarmalıyız.
“Hep birlikte yaşamak istiyor ama hep birlikte ölmek istemiyorsak birbirimize saygı duymayı öğrenmeliyiz...”(ALINTI) Hayırlı geceler öncelikle siyasi görüşüm hâlâ aynı ama bu yazıya bayıldım. Elbet burda kimse ülkesinin çıkmaza gitmesini istemiyor.Hepimiz aynı gemideyiz.Sadece bakış açılarimiz , inancımız çok çok farklı.Benim inandığım DEVAM dediğim yolda farklı. Hayatta asla söylemeyeceğim sözleri söyledim, bir annenin anneligine laf ettim ki annelik benim için öyle kutsal ki...Belkide anne olmadığımdan.Anne olamadım ama çok şükür ki Rabbim bana bir sürü melek verdi koskocaman yürekler verdi ve elhamdülillah onların yüreklerine beni misafir etti.Benim için bu kadar değerli ,benim hayatımın büyük bir bölümünü kaplayan meslegime daha kim, ne olduğumu bilmeden saydırdınız.E sabırda bir yere kadar tabi. Ama ben çok üzülüyorum bu sözleri kullandıktan sonra. Kusura bakmayın en son karşılıklı banlastigimiz üye etiketlemek istedim,ancak ismini bulamadım geri dönüp ismini arasam mesaj silinir diye o riske hiç girmiyorum . Burası sosyal bir alan ve herkes istediğini paylaşmakta, fikrini savunmakta özgür. Alıntı yapmayın demiyorum ama saygi çerçevesi içinde olsun.Olmayacaksa hiç olmasın alıntı olsun olmasın, subliminal dahi olsa, fikirlerime görüşüme karşı hoş olmayan, can sıkıcı sözler yazanla tartışmaya girmeyeceğim direkt KK savcılığına @Mune minnosuma başvuracağım hatta mümkünse hiç alıntı yapmayın, anlaşamıyoruz kavga ediyoruz .Ben kimseyle tartışmak istemiyorum şu önemli dönemde ; )
Bu ülke Bülent Ecevit'i hiç haketmedi. İlla kendilerine bağırıp, hakaret edip, heryerde rezil edeni seviyorlarBu ülkeye sınırısz hizmet vermiş bir insan Rahmetli Bülent Ecevit. Adam için söylemediklerin, yazmadıklarını bırakmayan zavallı zihniyet, dedimizmi ozaman ekonomi kötüye gidiyor, bu işler dış güçlerin işi diye. Şimdi iş kendilerine gelince ekonomik krizde dış güçlerin işiymiş.
He heee...
Öyle maalesef. Ne kadar naif, kültürlü, saygılı bir adamdı...Bu ülke Bülent Ecevit'i hiç haketmedi. İlla kendilerine bağırıp, hakaret edip, heryerde rezil edeni seviyorlar
Aşağılayan, cinsiyetçi.....Bu ülke Bülent Ecevit'i hiç haketmedi. İlla kendilerine bağırıp, hakaret edip, heryerde rezil edeni seviyorlar
Dolar dolsa ne olur dolmasa ne olur diyorum.
Bana sormadın ama ben de kusur kalmayayım dedim
Bu ülkeye sınırısz hizmet vermiş bir insan Rahmetli Bülent Ecevit. Adam için söylemediklerin, yazmadıklarını bırakmayan zavallı zihniyet, dedimizmi ozaman ekonomi kötüye gidiyor, bu işler dış güçlerin işi diye. Şimdi iş kendilerine gelince ekonomik krizde dış güçlerin işiymiş.
He heee...
Amin. Çok severdim onu. Ailem de çok severdi. Çok özlüyorum o günleriÖyle maalesef. Ne kadar naif, kültürlü, saygılı bir adamdı...
Allah rahmet eylesin...
Aynen. Dünya laf işittiler hala savunuyorlar. O lafları hakedecek yaşam sürüyolar heralde ne bileyim. Geçen aylarda biri burda kocama itaat etmek görevim ayaklarını yıkamak benim için şereftir demiştiAşağılayan, cinsiyetçi.....
En çok da kadını aşağılıyor ve bazı kadınlar buna bayılıyor :)))
- Oylar gizlidir,
- Dilediğiniz zaman cevabınızı değiştirebilirsiniz,
- Listeyi alfabetik olarak verdik.
Nabzı seviyeli bir şekilde ölçelim bakalım ....
Alıntı yapmak istemedim ama bunu da söylemek zorundayım. Ben 44 yaşında kadınım.
15-20 yıl öncesine kadar zaten o yazıdaki gibi bir hayat yaşadım ben..
Mahalle de en sevdiğim komşu teyzem Aze (azime).. Aze aleviydi.. yattığı yer nur dolsun. Annem çok sık hastalanır hastaneye yatardı. 3 kardeş Aze' ye emanettik geceli gündüzlü..
Yazlık komşumuz Sofi ( Sofia ). Sofi Rumdu. Çok güzel limonata ve börekler yapar, kahve falı bakardı :))
Annem teyzem kapalıydı. Ama açık bir sürü arkadaşları vardı.
Annem sıkı bir Atatürk sevdalısı ve Cumhuriyetçi bir Türk kadını...
Teyzem mevcut iktidarı destekledi bu seçime kadar. Canın desek çıkarır verir o kadar sever bizi ama inandım kızım ne yapayım ama bitti diyor şimdi...
Vs vs .. velhasıl kelam biz zaten o yazıdaki gibi yaşıyorduk..
Bizi ayıran, siz / biz yapan güç sarhoşu olmuş birinin çıkıp çıkıp meydanlara çukura atsan kabul etmez söylemleri oldu...
Benim sinirim ofkem kişiye bağlı değil bugün destekledigim insan yarın söz verdiğini yapmasın oda bu hale getirsin aynı kelimeler onun içinde geçerli bu hatta kimseye koru körüne güvenip inanmam siyaset içinde düşüncelerim böyle herkes ben onu yaparım yok ben bunu yaparım yapardınız elinizi kolunuzu tutmadık sinir oluyorum yaması gerekenleri yapmayın gelecekte secilirsem şunları yapacak yahu tek adamsın tek herşey elin altında yapaydin yapadiydinda önümüzdeki seçimleri sen kazanaydin başımın üstünde ama yok bitti yolunsonu gelecek vaat edemiyor artık