Popüler Konu 24 Haziran Başkanlık seçimi anketi ;

Başkanlık seçiminizde oyunuzu kime vereceksiniz ?

  • AKP ile MHP ortak adayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

    OY: 891 37,9%
  • CHP adayı Yalova Milletvekili Muharrem İnce

    OY: 1.067 45,4%
  • HDP adayı İstanbul Milletvekili Selahattin Demirtaş

    OY: 67 2,9%
  • İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener

    OY: 274 11,7%
  • SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu

    OY: 42 1,8%
  • VP Genel Başkanı Doğu Perinçek

    OY: 8 0,3%

  • Ankete Katılan
    2.349
  • Anket Kapalı .
Gerçekten çok merak ediyorum ve merakımdan soruyorum , içinde olduğunuz gemi nereye gidiyor ? Nereye gitmesini istiyorsunuz ?

Tek başına yetkiyi ele geçirdiğinde Eyalet sistemine geçiyoruz denildiğinde , Türkiye eyaletlere bölündüğünde hala alkışlayacak mısınız ?

Toplumsal ahlaki çöküşün cidden farkında değil misiniz ? Neden Ensar'ın araştırılmasına karşı çıktı AKP hiç mi merak etmiyorsunuz ?

Neden Fetö'nün araştırılmasına karşı çıktı AKP , hiç mi merak etmiyorsunuz ? Madem sütten çıkmış ak kaşıktılar neden araştırılmasına karşı çıktılar. Ve neden aleni Fetö ile ilişkisi olan insanları aday yaptılar , merak etmiyor musunuz ?

Neden İsrail ile yapılan antlaşmaların iptaline karşı çıktı AKP ? Hani din kardeşliği , Filistin'e miting yaparak ne gibi bir faydaları oldu hiç mi merak etmiyorsunuz ?
 
Birkaç gün önce yazdım, bir daha yazacağım!

Son günlerde bazı isimler ve bazı medya grupları dikkatimi çekiyor…

Başta bir ekonomi kanalı ve başka bir haber kanalına çıkan eski bir bürokrat olmak üzere, sistematik bir şekilde “krize girdik-gireceğiz” havası yaymaya çalışıyorlar… BUNLARA KESİNLİKLE KULAK VERMEYİN!

Son yazımdan bugüne bu arkadaşlara birkaç kişi daha eklendi! YURTDIŞINDAN BU KOROYA KATILANLARI SAYMIYORUM BİLE ONLAR ZATEN HEP ORADAYDILAR!

Sevgili DOSTLAR, Türkiye’nin, tam seçime giderken finansal-ekonomik dinamikleri bakımından özellikle bazı yabancı banka ve kurumların saldırısı altında olduğu açık. YAPTILAR; YAPIYORLAR! Bugün bilgisayarları başında yaptıklarını, 15 Temmuz 2016’da Türkiye’yi taşeronları ve işbirlikçileri ile işgal etmeye kalkarak yaptılar… ASLA BUNLARDAN KORKMAYACAĞIZ, DURMAYACAĞIZ VE ENDİŞE ETMEDEN YOLUMUZ DEVAM EDECEĞİZ…

Sevgili dostlar, bugün Türkiye’yi “krize sokmaya” çalışanları bir kenara fırlatalım ve GEÇMİŞİMİZİ detaylı öğrenerek, “nereden gelip, nereye gittiğimizi” doğru analiz edelim…

Bir daha altını çiziyorum.


Bakın nereden gelmişiz;

1- Türkiye 1946-1948 arasında ilk yabancı doğrudan yatırım ile tanıştı. 1946 devalüasyonu sonrası ilk doğrudan yatırım ülkeye girdi ve yabancı sermayeyle üretim için ilk adım atıldı.

2- Türkiye 1954-1958 arasında en ciddi ekonomik krizlerinden birini yaşadı. Bu krize rağmen üretim denemeleri durmadı ve ilk çamaşır makinesi 1959'da, ilk buzdolabı 1960'ta üretildi.

3- 6 Ağustos 1958'de yapılan devalüasyonla ABD dolarının değeri 2.80'den 9.02 liraya yükseltildi.

4- 1954-1958 krizi ve son dalga olan 1958 devalüasyonu siyasi olarak 1960 darbesinin yolunu açtı.

5- Türkiye kriz sonrası Amerika ve IMF onayıyla 300 milyon dolarlık bir borçlanma planladı. Planladı ama paranın tamamını asla alamadı.

6- 1960 darbesi 1950-1960 arasındaki 10 yıllık dönemi sona erdirdi. Sonuç kötüydü ama detaylar farklıydı. Türkiye 10 yılda 47 fabrika açtı ve üretime geçti. Bunlar olurken özellikle 1954 sonrası "küresel güçler" Türkiye için "krizi hazırlamaya" başlamışlardı.

7- 1954-1958 arasında ortaya çıkan kriz, ekonomiden çok siyasi dinamikleri etkiledi. 1958 sonrası Rusya ile ekonomik yakınlaşma başladı ama başlatanların yaşamasına ve devam etmesine izin verilmedi.

8- 1965 genel seçim yılıydı ve Türkiye 1965 yılında % 9, 1966'da % 12 ve 1967 yılında % 4.2 oranında büyüdü.

9- 1968'de % 3.8 olan enflasyon, 1969'da % 7.8'e ve 1970 muhtırası sonrası % 16.5'e yükseldi.

10- Askeri "düzeltme" sonrası Türkiye yine "krize doğru" kayarken, IMF başta olmak üzere "küresel güçler" Türkiye'de ipleri ele almaya başladılar. 1950-1954 ve 1965-1970 arasında "bağımsızlaşma" denemesi yapan Türkiye her ayağa kalkma çabasında ekonomik olarak çökertildi.

11- Sanayi üretimi 1965-1970 arasında % 55'ten fazla arttı ama 1970 sonrası tablo çok farklı olmaya başladı. 1968-1971 arasındaki "kriz" daha şiddetli olarak 1977-1980 arasında Türkiye'yi yine vurdu.

12- IMF 1966'dan başlayarak Türkiye'yi "devalüasyon" diye sıkıştırmaya başladı ve istediğini aldı.

13- Türkiye, 1950-1970 arasında düzensiz de olsa zaman zaman Amerika'dan hızlı büyüdü. Amerikan ekonomisi 1960-1969 arasında ortalama yüzde 4.5 büyüdü.

14- 1970'ler Türkiye için daha kötü günlere sahne oldu. 1977'den sonra "kara dönem" başladı. Döviz sıkıntısı ve yokluklar "normalimiz" olurken 1977'de çok tanıdığımız bir olay oldu ve hükümet "yeni bir paket" açıkladı. Türkiye, 1978 yılında ancak % 1.4 oranında büyürken, 1979 yılında % 0.7 daraldı.

15- 1954-1958 arası yaşanan kriz ve 1958 devalüasyonu Türkiye'de ana tabloyu darbeyle değiştirirken, 1977-1980 arası da aynı sonucu üretti. 1977'den 1980 darbesi olana kadar yaşanan dönemde ekonomik bozulma ve artan terör Türkiye'yi bir kez daha askeri darbeye götürdü.

16- 1980 sonrası 1978'de zorla uygulatılamayan DÜNYA BANKASI raporu masaya kondu. 1982 sonrası "tüketim" ana politika olurken "borçlanma" da tüketimi karşılamak için artmaya başladı.

17- 1982-1994 arasında ülke defalarca ekonomik sallantı yaşadı. Özellikle 1982 sonrası kurulan ekonomik düzen, en büyük çöküntüsünü 1994'te yaşadı.

18- 1994 artık ekonomik değil SİSTEM krizleriydi! Ekonomi "iflas" noktasına gelirken Türkiye, tarihinin en büyük iç ve dış borçlanmalarını yapmak zorunda kaldı…

Sevgili dostlar, BİR DAHA HATIRLATMAYA ÇALIŞTIM “NEREDEN GELDİĞİMİZİ”…

ŞİMDİ HEP BİRLİKTE ŞU SORUYA CEVABEN BİRLİKTE DESTAN YAZACAĞIZ; NEREYE GİDİYORUZ?

NEREYE GİTTİĞİMİZ ÇOK AÇIK VE NET; YENİ BİR TÜRKİYE YÜZYILI İÇİN EMİN ADIMLARLA İLERLİYORUZ! KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN!

Star
  1. 24 Mayıs 2018 Yiğit Bulut


Yiğit Bulut bu ekonomi bilgisiyle; Telekom'dan 45 bin, TRT'den 12 bin, Danışmanlık'tan 65 bin, Varlık Fonu'ndan 80 bin, toplam 202 bin maaş alıyor.
 
Birkaç gün önce yazdım, bir daha yazacağım!

Son günlerde bazı isimler ve bazı medya grupları dikkatimi çekiyor…

Başta bir ekonomi kanalı ve başka bir haber kanalına çıkan eski bir bürokrat olmak üzere, sistematik bir şekilde “krize girdik-gireceğiz” havası yaymaya çalışıyorlar… BUNLARA KESİNLİKLE KULAK VERMEYİN!

Son yazımdan bugüne bu arkadaşlara birkaç kişi daha eklendi! YURTDIŞINDAN BU KOROYA KATILANLARI SAYMIYORUM BİLE ONLAR ZATEN HEP ORADAYDILAR!

Sevgili DOSTLAR, Türkiye’nin, tam seçime giderken finansal-ekonomik dinamikleri bakımından özellikle bazı yabancı banka ve kurumların saldırısı altında olduğu açık. YAPTILAR; YAPIYORLAR! Bugün bilgisayarları başında yaptıklarını, 15 Temmuz 2016’da Türkiye’yi taşeronları ve işbirlikçileri ile işgal etmeye kalkarak yaptılar… ASLA BUNLARDAN KORKMAYACAĞIZ, DURMAYACAĞIZ VE ENDİŞE ETMEDEN YOLUMUZ DEVAM EDECEĞİZ…

Sevgili dostlar, bugün Türkiye’yi “krize sokmaya” çalışanları bir kenara fırlatalım ve GEÇMİŞİMİZİ detaylı öğrenerek, “nereden gelip, nereye gittiğimizi” doğru analiz edelim…

Bir daha altını çiziyorum.


Bakın nereden gelmişiz;

1- Türkiye 1946-1948 arasında ilk yabancı doğrudan yatırım ile tanıştı. 1946 devalüasyonu sonrası ilk doğrudan yatırım ülkeye girdi ve yabancı sermayeyle üretim için ilk adım atıldı.

2- Türkiye 1954-1958 arasında en ciddi ekonomik krizlerinden birini yaşadı. Bu krize rağmen üretim denemeleri durmadı ve ilk çamaşır makinesi 1959'da, ilk buzdolabı 1960'ta üretildi.

3- 6 Ağustos 1958'de yapılan devalüasyonla ABD dolarının değeri 2.80'den 9.02 liraya yükseltildi.

4- 1954-1958 krizi ve son dalga olan 1958 devalüasyonu siyasi olarak 1960 darbesinin yolunu açtı.

5- Türkiye kriz sonrası Amerika ve IMF onayıyla 300 milyon dolarlık bir borçlanma planladı. Planladı ama paranın tamamını asla alamadı.

6- 1960 darbesi 1950-1960 arasındaki 10 yıllık dönemi sona erdirdi. Sonuç kötüydü ama detaylar farklıydı. Türkiye 10 yılda 47 fabrika açtı ve üretime geçti. Bunlar olurken özellikle 1954 sonrası "küresel güçler" Türkiye için "krizi hazırlamaya" başlamışlardı.

7- 1954-1958 arasında ortaya çıkan kriz, ekonomiden çok siyasi dinamikleri etkiledi. 1958 sonrası Rusya ile ekonomik yakınlaşma başladı ama başlatanların yaşamasına ve devam etmesine izin verilmedi.

8- 1965 genel seçim yılıydı ve Türkiye 1965 yılında % 9, 1966'da % 12 ve 1967 yılında % 4.2 oranında büyüdü.

9- 1968'de % 3.8 olan enflasyon, 1969'da % 7.8'e ve 1970 muhtırası sonrası % 16.5'e yükseldi.

10- Askeri "düzeltme" sonrası Türkiye yine "krize doğru" kayarken, IMF başta olmak üzere "küresel güçler" Türkiye'de ipleri ele almaya başladılar. 1950-1954 ve 1965-1970 arasında "bağımsızlaşma" denemesi yapan Türkiye her ayağa kalkma çabasında ekonomik olarak çökertildi.

11- Sanayi üretimi 1965-1970 arasında % 55'ten fazla arttı ama 1970 sonrası tablo çok farklı olmaya başladı. 1968-1971 arasındaki "kriz" daha şiddetli olarak 1977-1980 arasında Türkiye'yi yine vurdu.

12- IMF 1966'dan başlayarak Türkiye'yi "devalüasyon" diye sıkıştırmaya başladı ve istediğini aldı.

13- Türkiye, 1950-1970 arasında düzensiz de olsa zaman zaman Amerika'dan hızlı büyüdü. Amerikan ekonomisi 1960-1969 arasında ortalama yüzde 4.5 büyüdü.

14- 1970'ler Türkiye için daha kötü günlere sahne oldu. 1977'den sonra "kara dönem" başladı. Döviz sıkıntısı ve yokluklar "normalimiz" olurken 1977'de çok tanıdığımız bir olay oldu ve hükümet "yeni bir paket" açıkladı. Türkiye, 1978 yılında ancak % 1.4 oranında büyürken, 1979 yılında % 0.7 daraldı.

15- 1954-1958 arası yaşanan kriz ve 1958 devalüasyonu Türkiye'de ana tabloyu darbeyle değiştirirken, 1977-1980 arası da aynı sonucu üretti. 1977'den 1980 darbesi olana kadar yaşanan dönemde ekonomik bozulma ve artan terör Türkiye'yi bir kez daha askeri darbeye götürdü.

16- 1980 sonrası 1978'de zorla uygulatılamayan DÜNYA BANKASI raporu masaya kondu. 1982 sonrası "tüketim" ana politika olurken "borçlanma" da tüketimi karşılamak için artmaya başladı.

17- 1982-1994 arasında ülke defalarca ekonomik sallantı yaşadı. Özellikle 1982 sonrası kurulan ekonomik düzen, en büyük çöküntüsünü 1994'te yaşadı.

18- 1994 artık ekonomik değil SİSTEM krizleriydi! Ekonomi "iflas" noktasına gelirken Türkiye, tarihinin en büyük iç ve dış borçlanmalarını yapmak zorunda kaldı…

Sevgili dostlar, BİR DAHA HATIRLATMAYA ÇALIŞTIM “NEREDEN GELDİĞİMİZİ”…

ŞİMDİ HEP BİRLİKTE ŞU SORUYA CEVABEN BİRLİKTE DESTAN YAZACAĞIZ; NEREYE GİDİYORUZ?

NEREYE GİTTİĞİMİZ ÇOK AÇIK VE NET; YENİ BİR TÜRKİYE YÜZYILI İÇİN EMİN ADIMLARLA İLERLİYORUZ! KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN!

Star
  1. 24 Mayıs 2018 Yiğit Bulut

Adama sorarlar

Son 16 yıldır bu ülkede ne ürettiniz betondan başka diye ?

Neden samanı , princi , mercimeği ithal ettiniz ? Neden şeker fabrikaları ağzına kadar şeker doluyken şeker ithal ettinizde sonra İsrail'e sattınız diye de sorarlar ?

Neden tüm milli fabrikaları , değerlerimizi sattınız diye de sorarlar ?

Üretmek adına ne yaptınız derler ?

4/1 fiyatına mal edilebilecek köprülere yollara fahiş paraları ödemek nedir derler ?
 
Yiğit Bulut bu ekonomi bilgisiyle; Telekom'dan 45 bin, TRT'den 12 bin, Danışmanlık'tan 65 bin, Varlık Fonu'ndan 80 bin, toplam 202 bin maaş alıyor.
Yalnız krize girdik algısı yapıyomuşuz. Ayan beyan gerçekler yine algı oldu :KK70: algı olmazsa montaj o da olmadı dış mihraklar o da olmadı dolardan bizene o da olmadı yedirmeyiz :deli:
 
Saldırı 10’dan
DÜNYA turu yaptığınızda kocaman bir tablo ile karşılaşıyorsunuz.
Yazılanlara çizilenlere odaklandığınızda bambaşka bir noktaya geliyorsunuz.
Bugün sadece bizim değil başka ülkelerin de konusu DÖVİZ... Dolar ya da Euro... Bir tsunami başlatıldı.
Hedefler de belli. Gelen saldırının GERÇEKTE İÇİ BOŞ!
Yani DOLAR'ın gerçek değeri şu an geldiği nokta değil.
Ülkede işleyen çarklar yerinde, tüketim kalıpları yerinde, üretim kalıpları yerinde ama BİR GÜÇ KRİZ İÇİN bastırmakta.
Daha doğrusu KAĞIT ÜZERİNDEN, SİYASİ HEDEF BELİRLENMEKTE.
Türkiye'yi kontrol etmek için devleti ele geçirmek için yapacakları son şey DOLAR'la gelmekti geliyorlar. Daha önce de böyle geleceklerini çok kez yazdık çizdik... Gidenlerden gelenlere kadar YAZILMASI GEREKEN ÇOK ŞEY VAR! Nedense herkes susmakta.
Bunu hiç anlamıyorum. Ülke meselesi klişe sözcüklerle geçiştiriliyor! NİYE?
Anlamıyorum izliyorum!
Neyse...
Konunun bir yerinden gidelim ilerleyelim... Anlamaya çalışalım...
Operasyonun büyüklüğü hakkında fikir sahibi olmamızda yarar diye düşünüyorum...
Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye'ye karşı ekonomik operasyonun dozunu arttırdı. Bu bekleniyordu. Sürpriz değildi.
Washington her istediğini almaya alıştığı için kendini HAKLI görmekte. İşin en garip tarafı burası...
Washington'un ANKARA'dan talepleri oldu. Eski alışkanlıkları gereği isteklerinin hemen yapılacağını yerine getirileceğini düşündüler sanıyorum...
bullet.jpg
Akdeniz
bullet.jpg
Tutuklu Pastör Brunson
bullet.jpg
Tutuklu generaller
bullet.jpg
NATO ile restleşme (S-400)
bullet.jpg
Menbiç operasyon planı
bullet.jpg
Afrin operasyonu
bullet.jpg
OHAL
bullet.jpg
İran-Rusya ile birlikte 11 ülke ile doları devre dışı bırakma
bullet.jpg
Merkez bankasına baskı
bullet.jpg
İsrail'le çatışma ortamı...
Washington, bu 10 madde üzerinde, Türkiye'den geri adım atmasını talep etti.
Hatta birçok toplantıda bu konularda ortak bir yol bulunabileceğini söyledi.
Ancak bütün yollar onların kazanması şeklinde sonuçlanıyordu. Ankara haliyle MİLLİ ÇIKARLAR NEDENİYLE GEREĞİNİ YAPMAK İSTİYORDU
BASTIRIYORDU... Aslında ekonomik saldırının daha önce başlaması planlanıyordu. Türkiye'ye sıcak para girişinin sürmesi halinde ekonomik operasyonların etkisiz olacağını gören Washington, ilk olarak 3 ülkeyi hedef seçti.
İŞTE BURASI ÇOK ÖNEMLİYDİ!
Ara sıra ÇEVRELEME operasyonları hakkında yazdığım yazmak istediğim de buydu!
Öncelikli olarak İspanya'ya uygulanan baskı, yatırımın düşmesine neden oldu.
İspanya 27 farklı yatırım ile Türkiye'de 11.7 milyar doları yönetiyordu. İlk sırada İSPANYOLLAR vardı. İkinci sırada İngilizler vardı. 123 farklı yatırım ile 8.3 milyar dolar... Sonra gelen ise KATAR'dı! Onlar da 21 farklı yatırım ile 7 milyar doları kontrol ediyordu...
Ekonomik saldırı önce buradan başladı.
Bu arada ABD de 170 farklı yatırım ile 5 milyar dolar ile yürüyordu buralarda...
ÇEVRELEME başlayınca Türkiye'ye sıcak para akışının kesilmesi sağlandı.
Önce piyasalar sıcak paranın çekildiğini gördü. Ardından işadamları da bu yönde adımlar attı. Yurt dışına giden ama hala net rakamı bilinmeyen milyarlarca dolar vardı! Bu Türkiye'nin ekonomik saldırı için açık pozisyona düşmesine neden oldu! Şartlar oluşunca da startı verdiler!
Türkiye'nin elinde sadece sıcak para akışı vardı. Bu büyük kozdu. Hatta 2013'te birkaç gün içinde 10 milyar dolarlık bir çıkış olduğunda bile Türkiye'de sorun hissedilmemişti. Çok güçlüydü yapı!
Çünkü sıcak para girişi devam ediyordu.
Ülkeyi sallayan 2001 ekonomik krizinin sadece 1.5 milyar dolarla yapıldığını unutmamak gerekiyordu.
Şimdi ise durum farklı. Türkiye 100 milyar dolarlık bir fırtınanın önüne katılmak istenmekte. Çok daha güçlü gelmek niyetindeler. Çünkü TÜRKİYE ESKİ TÜRKİYE değil. Bunu bilirler!
Türkiye'ye sıcak para girişi olsa bu türbülans iki günde atlatılır. Ama yok...
Ancak gelenlerin de GELME süresi 24HAZİRAN AKŞAMINA KADAR!
Ötesi yok!
Ancak bütün bunlar Washington'un Türkiye'ye zarar vermek isteğini ortadan kaldırmıyor. BU NET ORTADA!
Bu konuda kimsenin tereddüdü yok.
Ancak BEYAZ SARAY ve etrafı ne kadar zarar verebilir bilmiyor! Verebilir mi? Onu da bilmiyor! Ama deniyorlar!
Çünkü ortada kocaman bir AKDENİZ KARTI var. Dün de yazdığım gibi TÜRKİYE'nin eli çok ama çok güçlü. Paylaşımların olacağı zaman pay alması muhtemel oyuncular devre dışı bırakılır. Türkiye'ye yapılmak istenen bu!
Türkiye AKDENİZ'den ORTADOĞU'dan vazgeçtiğini açıklasa DOLAR 3 TL olur! Durum bu kadar net! VERDİĞİN ZAMAN, ALDIKLARI ZAMAN
RAHAT BIRAKIRLAR! Bu nedenle bu sınavın er ya da geç yaşanması gerekiyordu. Sonucu millet belirleyecek...
Bu da NET!
Eğer hep birlikte bu fırtınayı atlatırsak TÜRKİYE kocaman bir güç olacak.
Geriye dönüp bu günlere baktığımızda anlatacak çok şeyimiz olur! Türkiye sıcak para için elbette adımlar atıyordur.
Ancak ABD'nin 4 ülke ile başlattığı operasyon garip şekilde 101 ülkeyi de içine çekti... Bu basınç haliyle dostlarımızı bile uzağa itmekte. Hatta biri "105 ülke şu an ANKARA'ya karşı pozisyon almaya zorlanmakta" diye not düşüyordu!
Türkiye ekonomik sıkıntılarla saldırılarla vakit kaybederken, bölgede çok önemli kararlar alınacak. Başta Akdeniz olmak üzere, Türkiye'nin anlaşma masasına bile oturmadığı tüm konular teker teker Washington'ın istediği yönde ilerleyecek. Kafalarındaki bu! Bizi dışarıda tutarak ileriye gidecekler yani.
Alacakları sonuçlar kendileri için çok önemli. Bizim de kaybedeceklerimiz...
Bu nedenle oyunu doğru okumak gerekmekte. Bazılarının neşelendiğini biliyorum. Görüyorum. Anlamadıkları herkesin aynı gemide olduğu gerçeği...
Gemi batarsa kimsenin neşesi uzun süreli olmaz... Saldırı karşısında YABANCI ile aynı çizgide olmak nasıl bir ruh hali anlamakta zorlanıyorum...
Devam...
Para dünyadaki en büyük operasyonel güçtür. Bu güç kimde daha fazlaysa sadece ülkede değil, kıtalarda da söz sahibi oluyor. ABD, Türkiye için uyguladığı ekonomik operasyonu birçok ülke için de devreye sokmuş durumda.
Yaklaşık 11 ülke şu anda Türkiye gibi operasyon altında. Sert rüzgarlarla başa çıkmaya çalışmaktalar...
Türkiye'nin diğer ülkelere göre daha çok gündemde olmasının nedeni ABD ile ilişkilerindeki derin kırılmalar. Rusya ve İran hariç diğer ülkeler, Washington'ın taleplerini karşılamaya başladı. FED Başkanı Jerome Powell, "Büyük Amerika" dedi.
Powell ayrıca, "Attığımız adımlar, global politika normalleşmesinden doğması beklenen riskleri arttırıyor.
Bunu gayet iyi biliyoruz" dedi. Bu açıklama dolarla işgal hareketini gösteriyor. FED'in attığı her adım, doların etkisinin daha da sert hissedilmesini sağlıyor. Bunun bir süre daha böyle devam edeceğini, aynı zamanda operasyonların olduğu ülkelerde ise daha sert hissedileceğini doğruluyor. Amaç da bu!
FED'in de operasyonlara destek vermesi, doların daha da güçleneceğini gösteriyor. Bu iyice gün yüzüne çıktı. Birkaç yıl sonra dolar çok güçlü olmayacak. Ancak güçlü dolarla zaten işgal tamamlanmış olacak. Obama da devam etseydi, Hillary de gelseydi bu durum değişmeyecekti. PARAANAVATANINA DÖNERKEN BORCU DOLAR OLANLAR canını kurtarmaya çalışıyor. Ya varlıklar ya bankalar ya paralar ya ülkeler gidecek...
İstedikleri bu! Herkes işgali görmek için asker top tüfek bekliyorsa yanılıyor.
PARA ile her eve her dükkana her fabrikaya her bankaya girerler... Bir de olası bir krizle düşen fiyatları göz önüne getirdiğinizde önce girerler sonra ikinci turla kalanları da cebe indirirler...
Zor bir dönem gibi dursa da hiçbir final kolay değildir... KOLLEKTİF AKILLA atlatmamız gereken bir süreç bu! Karşıdakiler son kozlarını oynuyorlar.
Etkili mi? Evet etkili. Güçlü mü? Evet güçlü! Peki pes mi edelim geri mi çekilelim? Teslim mi edelim...
Küçük ve iddiasız olmaya mı karar verelim? Burada bizim büyük olduğumuz gerçeğini unutalım mı?
Karar sizde! Final 24 Haziran'da...Ergün Diler
 
Yalnız krize girdik algısı yapıyomuşuz. Ayan beyan gerçekler yine algı oldu :KK70: algı olmazsa montaj o da olmadı dış mihraklar o da olmadı dolardan bizene o da olmadı yedirmeyiz :deli:
Yav dolar 1 lira olacak diyen adamın hangi sözüne güveniyim allah aşkına
Bu kadar mı cahil sanıyorlar bizi anlamıyorum ki :KK43:
 
Ekonomistler, dolarda son haftalarda ve daha ziyade bugün yaşanan sert dalgalanmayı yorumladı. Döviz üzerinde büyük bir oyun oynandığının çok açık olduğunu ifade eden uzmanlar, panik havasından çıkılması gerektiği, seçimlerden sonra her şeyin normale döneceği uyarısında bulundu.
Türkiye'nin dış borç oranı en düşük ülkeler arasında yer aldığına dikkat çeken Medipol Üniversitesi Ekonomi ve Finans Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mevlüt Tatlıyer, "Şunu bir iktisatçı olarak söylemek istiyorum. Ben hayatımda bu kadar sert ve keskin bir çıkış görmedim. Ortada hiçbir ekonomik gerekçe yok. Türkiye'nin kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 28, Türkiye dünyada bu noktada en iyi ülkeler arasında. Yani Türkiye borçluluk oranı en az olan ülkeler arasında yer alıyor. Ülke olarak dış borcun milli gelire oranı ise yüzde 53. ABD, İngiltere ve Fransa Türkiye'den kat kat daha yüksek oranda borçlu.(Dış borcun milli gelire oranı, ABD’de yüzde 98, Fransa’da yüzde 213, İngiltere’de 313). Nereye bakarsak bakalım Türkiye ekonomisinin çok güçlü ve sağlam olduğunu görüyoruz" diye konuştu.

"DOLARIN YÜKSELMESİ İÇİN HİÇBİR GEREKÇE YOK, AKIL ALIR GİBİ DEĞİL"


Cari açığın dünden bugüne değişmediğini vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Mevlüt Tatlıyer, "Hatta önceki yıllarda bugünkünden daha fazlaydı. Ekonomik olarak doların yükselmesi için hiçbir gerekçe yok. Ekonomik gerekçe olsa bile kurda çok daha ılımlı artışların olması lazım. Bu kadar sert ve keskin çıkışları gerekçe gösterebilecek hiçbir ekonomik neden elimizde yok. Doların artması için ekonomik olarak hiçbir gerekçe göremiyoruz. Dolar bundan çok daha ılımlı artsa bile nedeni yok diyeceğiz. Ama bu kadar sert artışın hiç nedeni yok. Bu akıl alır gibi değil" ifadelerini kullandı.
ABD EKSENLİ FİNANSAL ODAKLAR HÜKÜMETİ EKONOMİ İLE VURMAYA ÇALIŞIYOR"

Bazı güçlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçimi kazanmasını istemediğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Tatlıyer, "Finansal saldırıları gerçekleştirenler 24 Haziran seçimlerinde oy kullanmaya çalışıyorlar. Sonuçta her zaman elinizdeki finansal gücü siyasi nedenlerle kullanabilirsiniz. Bu şekilde finansı siyasileştirirsiniz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, AK Parti'ye özellikle ABD'den çok negatif bir tutum var. Erdoğan'ın seçimi kazanamaması için ellerinden geleni yaptıklarını görüyoruz. Seçimlerde mevcut hükümetin ve Erdoğan'ın itibarını azaltmak için ya da seçimlerde vatandaşları istedikleri yöne çekmek için ellerindeki finansal gücü kullanmalarından daha normal bir şey olmaz diye düşünüyorum. Bunu da şu an çok sert bir şekilde yapıyorlar" değerlendirmesinde bulundu.

"SEÇİM SONRASINI BEKLEYİN, BİRDEN ÇOK HIZLI DÜŞEBİLİR"

Yatırımcılara bir süre beklemeleri uyarısında bulunan Tatlıyer şu tavsiyelerde bulundu:

24 Haziran seçimlerini beklesinler. Seçimden sonra da Türkiye ile uğraşacaklar ama dolar bu kadar hızlı yükseldiği gibi seçim sonrası birden düşebilir. Yatırımcılara tavsiyem bir süre beklemeleri. Seçime bir ay kaldı ve bu sürede mevcut durumda normal gündelik işleyiş devam etsin, orta vadeli ve uzun vadeli özellikle dolarla ilgili kararlar alınmasın. Doların seyri normal değil, seçim sonrasına odaklanmak gerekiyor."

BÜLENT GEDİKLİ: TÜRKİYE'NİN AKTİF POLİTİKALARINDAN RAHATSIZ OLDULAR

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi (İZÜ) öğretim görevlisi Dr. Bülent Gedikli de, muhalefet bloğunda hiç bir araya gelmeyecek olanların ittifak yaptığını söyledi. Dr. Gedikli, "Listelerde enteresan isimler görüyoruz. Bunlar da bunun tezahürü zaten. Bunu niye yapmak istiyorlar? Bizim dışımızda bölgede, ortaya çıkan çok önemli gelişmeler var. En son Kudüs’ün başkent olması, Amerika’nın vermiş olduğu karar, onun dışında Suriye olayları. Bütün bunlar ortaya çıkmış vaziyette ve bütün bunlara karşı Türkiye de biliyorsunuz ki bugüne kadar uluslararası kurumlarda yapılan önemli platformlarda hep hakkı ve adaleti, hepsini dile getirdi. Tabi bundan çok rahatsız olanlar var. Bu çok açık ve net" diye konuştu.

"EKONOMİYİ KOMAYA SOKMAK İSTİYORLAR, İNSANLARI GÜNLÜK DÜŞÜNMEYE İTİYORLAR"

Türkiye ekonomisinin komaya sokulmak istendiğini dile getiren Dr. Gedikli, "Buradan da siyaseti etkilemek istiyorlar. İnsanları günlük düşünmeye itiyorlar. Yani orta vadeli veya herhangi bir ekonomik karar almasını engelleyecek bir hava oluşturuluyor. Psikolojik bir ortam oluşturmak suretiyle de destekliyorlar. Suni raporlamalarla insanların psikolojisini etkilemeye çalışıyorlar. Bugün bu kurların suni bir şekilde arttırılmasının yarın bize daha olumsuz etkileri olacak. Daha fazla maliyetleri olacak. O yüzden insanların bu şekilde anlık, günlük düşüncelerle hareket etmesi çok yanlış olur. Ben herkesi bu noktada hassas ve dikkatli olmaya davet ediyorum" ifadelerini kullandı.

KEREM ALKİN: SOSYAL MEDYADA ATILAN MESAJLARA DİKKAT!

İstanbul Medipol Üniversitesi öğretim üyesi Ekonomist Prof. Dr. Kerem Alkin ise, "Türkiye'nin Avrasya'daki yükselişinden, oyun kurucu gücünden, bu coğrafyadaki birçok ülke için umut olma, ülkeleri yüreklendirme sürecinden hiç memnun olmayan birçok çevre var. Döviz kurlarıyla ilgili olarak her şeyden önce sosyal medya üzerinden attıkları mesajlara baktığımız zaman bunun çok yönlü olarak uluslararası çevrelerce yönetilen bir süreç olduğunu kolaylıkla görebiliyoruz" ifadelerini kullandı.

"OPERASYON, 3 HAFTADIR GECE YARISI ASYA PİYASALARINDAN BAŞLATILIYOR"

Türk ekonomisinin makro dengeleri dikkate alındığında kur hareketlerinin açıklanacak hiç bir anlamı olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Alkin, "Bankacılık sektörünün mali yapısı kamu tarafındaki mevcut tablo ve diğer unsurlar dikkate alındığı zaman bu kur hareketinin açıklanacak hiçbir yönü olmadığını gözlemlemek lazım. Kaldı ki son 3 hafta içinde 60 kuruş üzerindeki hareketin tümü gece Türkiye uykudayken, yurt içinde piyasalar kapalıyken, döviz piyasaları dünyada işlem görürken ve Asya piyasalarından başlatılarak yürütülen bir operasyon olarak karşımıza çıkıyor" diye konuştu.

"PANİĞE KAPILMAK BÜYÜK BİR HATADIR"

Türkiye'nin 1994 ve 2001 krizlerini yönelttiğini ve yaralarını sardığını dile getiren Prof. Dr. Alkin, "Bugün itibariyle o dönemdeki performansının onlarca kat üzerinde çok ciddi bir ekonomik aktivite söz konusu. Merkez Bankası'nın yapabilecekleri var, ekonomi yönetiminin daha alacağı bir sürü tedbir mevcut. Paniğe kapılmak en büyük hatadır. Zaten bunu kim yönetiyorsa Türk iş dünyasında, ekonomi çevrelerinde ve vatandaş nezdinde döviz kurları üzerinden bir panik ortamı üzerinden manipülatif bir sonuç almaya çalışıyor. Böyle bir harekete prim vermememiz gerekiyor" dedi.

GÖKSEL AŞAN: REEL EKONOMİMİZE BAKIN, OYUNU BURADAN ANLAYABİLİRSİNİZ

İstinye Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Göksel Aşan da, yükselişle beraber ortada çok açık bir spekülatif atak olduğunu söyleyerek, “Böyle durumlarda reel ekonomimize bakmalıyız. Birey olarak fakirleştiğimiz döviz kuru ile değil, gelir ve enflasyonla belli olur. Türkiye ekonomisi bir günde yüzde 5'lik bir kur artışına neden olabilecek bir ekonomi değil, oyun buradan anlaşılabilir” dedi.

Yorumların reel taraftan yapılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Göksel Aşan, hazinenin şu anda olabileceği en güçlü pozisyonda olduğunu hatırlatarak “Türkiye’nin kamu maliyesi tarafında hiçbir sorunu yoktur ve reel sektör son derece güçlü bir performans göstermektedir. Bazı kesimlerin oluşturduğu bu kaos havasının sebebi herkesin gözünü dolara dikmiş olmasından kaynaklanıyor” dedi ve şunları söyledi:

"KUR DALGALANMASINA BAKARAK 'FAKİRLEŞTİK' YORUMU YAPILAMAZ"

“Memlekette herkes sanki parasını dolarla kazanıyor ve sanki herkesin dolarla borcu varmış gibi tutumlar sergiliyor. Maaşını Türk Lirasıyla alanlar bile ‘dolar yükseldi, biz fakirleştik’ diyebiliyor. Bu çok yanlış bir algı. Biz enflasyonla fakirleşiriz. Bakmamız gereken reel göstergeler budur. Biz üretime ve enflasyona bakacağız. Kur hareketi üzerine bu tarz olumsuz yorumlar yapmak yanlıştır. Spekülasyonlar maalesef bunun için yapılıyor. Herkes şuna bakmalı; ‘Dükkanını açıyor mu? Fabrika çalışıyor mu? Satışını yapıyor mu?’ bakılacak olan budur. Ortalamaya bakıldığında reel sektör şu an olması gereken performansı gösteriyor.”https://www.google.com/amp/m.haber7...532-carpici-dolar-yorumu-akil-alir-gibi-degil
 
Banaysa bu gül, alayım canım, kusura bakmayın az geciktim çoluk çocuk malum. :KK70:
Ben de genele yazayım, güzel oluyor genele yazmak ^_^

Bu ayırım, Reis(!), Dini(!) yanına alıp "Siiiizzz, biiiiizzz" diye ülkenin yukarılarından aşağılara doğru bağırdığı gün en net halini aldı.Ondan önceki tüm "Siz-biz"leri öyle bir yerlerine perçinledi ki...
Öyle üstü kapalı "Bizim dinimiz" olayına girdi ki... Diğer taraf zihinlerde "Dinsiz" ilan edildi.
Bir insanın inancına, yaşam biçimine, ortak yaşam alanlarına "Din" diye girer "Mağdur edildiiikkk!" telaffuzunu her an yinelerseniz, oradan seçmen değil, fanatik toplarsınız, reis bunu bilmiyor muydu? Ben, birleştirici bir lafını duymadım kendilerinin şu iktidarı süresince. Ha cenazelerde "Bizim acı günümüz" filan konuşmaları, belli illeri gezerken takındığı pozları ayrı tabi. Sonra onu da yapmaz oldu, "Eeeeyyyy" "Sizden öğrenecek değiliiiiz"lere geldi konuşmalar. Kim o siz? Biz?

Sanatçının eserine "Bu ucube!" derken, sanatını mı eleştiriyordu yoksa "Putperestlik" algısına mı oynuyordu?
"Benim seçmenim büyük resmi görüyor, onlar göremez onların kalbi mühürlü mühürlüüü" derken "Kafir" kelimesini gizliden vurmuyor muydu?

Bu cümlelerin altları, hep pim çekme kelimeleri ile dolu.
Ben birine düzden "Salak" dememeliysem ama salak demem gerekiyorsa, "Iq" dan girerim mesela. Reis(!) de bunu yaptı.

Sonra ne geldi karşı taraftan? "Koyunlar!" çıkışı. Bu durduk yere söylenmedi.
Bir öfkeyi alıp kendine fanatik çıkarırken, diğer taraftan gelecek ilk açık saldırı(!) yine kendi mağduriyetlerine yarayacaktı ve böylece "İlk onlar başlattı" argümanı ile daha aşikar kelimeleri kullanmaya başlayabileceklerini iyi biliyorlardı. Çünkü bu öfkeyi bir de açıktan yoğurmak lazımdı, fanatikleri kılıç kalkan seviyesine getirmek için.
En dikkatli, en birleştirici kelimelerin kullanılması gerektiği o an"Çapulcu alkolikler" dedi (Alkolik? Yine bir din pimi) ki ülkeyi yönetensin sen bu laf senin ağzından çıkıyor, cevap olarak "Çomar"ı buldular.
"Dinsiz nesil" dedi, cevap olarak "Makarnacı" ve türevlerini buldular.
Medya-Yazılı basın" üzerinden karşı ataklarla devam etti. Hata neydi biliyor musun?
Herkes bir an geldi bunu yedi, duruşunu bozdu. Bıraksalardı, akpden her türlü hakareti işitip keşke "Mağduruz" deselerdi, belki o zaman halkımızın mağdursever(!) gözü onları da görürdü. Ama düşünüyorum bakıyorum, görmezdi.
Çünkü kendi rakslarıyla "Omurga" tartışmalarına ışık hızında çekildi ortam. :KK66:

"Makarnacı, göbeğini kaşıyan adamlar" yorumuna karşın, ne "O.... ç...luğu" kaldı insanların, ne "Dinsiz imansız şer...z"liği, ne "Karılarının kızlarının namusu, katli vacipliği"... Biri pimi çekti (Kim acabağ?), gazetelerde-meydanlarda bombalar patladı ve şu an bu haldeyiz.

Benim için halk esastır, ne liberal, ne solcu ne sağcı, ne akpli ne chpli, ne bilmem neliyim. Ben bir "GangstaWalk" olarak, halkın-benim-sevdiklerimin aldığı nefese şükreder halde yaşamaması, insanca yaşaması gerektiğine inanan biriyim. Ve şu an gelinen halde hala daha "Sizz bizzz" denilen noktada dönüyor isek, bunu iç savaşın eşiğinde gezdiren ilk kişinin oradan inmesi gerekiyor. Bu kadar basit bu olay, çünkü siz-biz sefilliğe yuvarlanırken, "Onlar" zenginliyor. Aslında ülkede gizli bir üçüncü taraf var: ONLAR tarafı :KK66:
Biz burada "Bize Magarnacı didiniz, hayır siz bize çapulcu didiniz,hayır önce siz çomar dediniz, hayır bana dinsiz dediniz" kapışırken (Ki bu da şahane bir döngüdür bak :KK70: ) "Onlar" ceplerini bilmem kaçıncı postaya doldurup, kefen bezlerine kadar altın varaklar işlettiler.

Şu olaydan tek faydalanan "TARAF"ı görmemek mümkün mü?
Dediğim şey öz: Bu ortamı sen-ben ayarlamadık işte.
Başta dediğim döngü var ya "Din-Baş örtü-Mağdur" döngüsü, oranın sonucu bunlar.
Yok hala o bana bunu dedi, şunu dedi... İstedikleri de tam olarak bu kısır laf döngüsü ve başa sarma işte :KK66:

Ama oyun,hepsi kirli oyun yah... Öf neyse :KK70:
Yine aynı yerde dönmiycim istemiyorum :KK70:
 
Türkiye’nin kamu maliyesi, bankacılık sistemi bu kadar güçlüyken, ihracat ilk çeyrekte yüzde dokuz yükselmiş, ithalatta bir negatif ayrışma yaşanmamışken, turizm gelirleri artar ve orta vadede dünyadaki sıcak paranın adreslerinden biri olarak ülkemiz gösterilirken doların bir gece operasyonu ile zıplatılmasının ekonomik gerekçelerle açıklanması en hafif deyimiyle körlüktür.

Hatta birçokları, seçimlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’nin en büyük rakibinin CHP veya karşıt ittifakın değil, dolar kuru olduğunu ifade ediyorlar. Yabancı yayınlar ağız birliği etmişçesine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “gitmesi” halinde her şeyin bir anda tozpembe olacağını işliyor.


"ERDOĞAN'I BİZE TESLİM EDECEKSİNİZ" DİYORLAR
Bu “yaklaşım” içeride CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce tarafından da sahipleniliyor. Döviz konusunda keyifle “kamyonun duvara toslamak üzere olduğunu” ifade eden İnce “Bir hafta içinde bu karanlık tabloyu bitiririz” diyebiliyor. İnce’nin kullandığı dilin yurtdışında oluşturulan hava ve söylem ile uyumu ilginç. Çelişkilerde de uyum göze çarpıyor. Madem ekonomi bu kadar “kötü” ve anlaşılmaz bir döviz yükselişine neden oluyor, nasıl böyle “kötü” bir ekonomi bir haftada düzlüğe çıkabilecek?

Demek ki yapılan suni bir operasyondur. Hadisenin gerçekle alakası yoktur.

Mesele döviz değil, Erdoğan, Erdoğan’ın şahsında da Yeni Türkiye’nin ta kendisidir. O zaman operasyon yaptıklarını zaten itiraf etmiş oluyorlar. Gerçekten de Türkiye, 21. yüzyıl sömürgeciliğinin en büyük silahlarından biri olan dolar ile operasyona uğruyor. Paranın gücü ile milletimizi tehdit ediyor, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bize teslim edeceksiniz” diyorlar.

Türkiye’de geçmiş kriz algısının dövizin yükselişi ile paralel olduğunu iyi biliyorlar. Seçimlerde oy verme davranışında ekonomik durumun en önemli üç faktörden biri olduğu da aşikâr. Seçim öncesi ellerindeki dolarları gece operasyonları ile çektiklerinde, seçmenlerin oy verme tercihini etkileyeceklerine çok güveniyorlar.

Ancak şunu hesaplayamıyorlar. Aziz milletimiz standart sapması yüksek bir millettir. Sağduyusu ve milli hasletleri çok gelişmiştir. 15 Temmuz’da gövdesini hainlerin gasp ettikleri tankların, F16’ların önünde siper eden bir millet dolarla, Euro ile tehdit edilemez, teslim alınamaz, paniğe sevk edilemez.

Milletimizin 24 Haziran ve her daim ortaya koyacağı sağduyulu tavır sadece duygusal bir yaklaşım da olmayacaktır. Milletimiz aklıyla hareket eder. Ülkeyi hangi siyasi lider ve kadroların daha iyi yönettiğine ve yöneteceğine de bakar.

İdeolojik olarak zehirlenmemiş, Erdoğan nefreti algısına teslim olmamış herkesin bu gerçekleri göreceğine ve doğru karar vereceğine güvenim tam. Beşeri planda milletimiz ne derse o olur.

Akşam
 
Birkaç gün önce yazdım, bir daha yazacağım!

Son günlerde bazı isimler ve bazı medya grupları dikkatimi çekiyor…

Başta bir ekonomi kanalı ve başka bir haber kanalına çıkan eski bir bürokrat olmak üzere, sistematik bir şekilde “krize girdik-gireceğiz” havası yaymaya çalışıyorlar… BUNLARA KESİNLİKLE KULAK VERMEYİN!

Son yazımdan bugüne bu arkadaşlara birkaç kişi daha eklendi! YURTDIŞINDAN BU KOROYA KATILANLARI SAYMIYORUM BİLE ONLAR ZATEN HEP ORADAYDILAR!

Sevgili DOSTLAR, Türkiye’nin, tam seçime giderken finansal-ekonomik dinamikleri bakımından özellikle bazı yabancı banka ve kurumların saldırısı altında olduğu açık. YAPTILAR; YAPIYORLAR! Bugün bilgisayarları başında yaptıklarını, 15 Temmuz 2016’da Türkiye’yi taşeronları ve işbirlikçileri ile işgal etmeye kalkarak yaptılar… ASLA BUNLARDAN KORKMAYACAĞIZ, DURMAYACAĞIZ VE ENDİŞE ETMEDEN YOLUMUZ DEVAM EDECEĞİZ…

Sevgili dostlar, bugün Türkiye’yi “krize sokmaya” çalışanları bir kenara fırlatalım ve GEÇMİŞİMİZİ detaylı öğrenerek, “nereden gelip, nereye gittiğimizi” doğru analiz edelim…

Bir daha altını çiziyorum.


Bakın nereden gelmişiz;

1- Türkiye 1946-1948 arasında ilk yabancı doğrudan yatırım ile tanıştı. 1946 devalüasyonu sonrası ilk doğrudan yatırım ülkeye girdi ve yabancı sermayeyle üretim için ilk adım atıldı.

2- Türkiye 1954-1958 arasında en ciddi ekonomik krizlerinden birini yaşadı. Bu krize rağmen üretim denemeleri durmadı ve ilk çamaşır makinesi 1959'da, ilk buzdolabı 1960'ta üretildi.

3- 6 Ağustos 1958'de yapılan devalüasyonla ABD dolarının değeri 2.80'den 9.02 liraya yükseltildi.

4- 1954-1958 krizi ve son dalga olan 1958 devalüasyonu siyasi olarak 1960 darbesinin yolunu açtı.

5- Türkiye kriz sonrası Amerika ve IMF onayıyla 300 milyon dolarlık bir borçlanma planladı. Planladı ama paranın tamamını asla alamadı.

6- 1960 darbesi 1950-1960 arasındaki 10 yıllık dönemi sona erdirdi. Sonuç kötüydü ama detaylar farklıydı. Türkiye 10 yılda 47 fabrika açtı ve üretime geçti. Bunlar olurken özellikle 1954 sonrası "küresel güçler" Türkiye için "krizi hazırlamaya" başlamışlardı.

7- 1954-1958 arasında ortaya çıkan kriz, ekonomiden çok siyasi dinamikleri etkiledi. 1958 sonrası Rusya ile ekonomik yakınlaşma başladı ama başlatanların yaşamasına ve devam etmesine izin verilmedi.

8- 1965 genel seçim yılıydı ve Türkiye 1965 yılında % 9, 1966'da % 12 ve 1967 yılında % 4.2 oranında büyüdü.

9- 1968'de % 3.8 olan enflasyon, 1969'da % 7.8'e ve 1970 muhtırası sonrası % 16.5'e yükseldi.

10- Askeri "düzeltme" sonrası Türkiye yine "krize doğru" kayarken, IMF başta olmak üzere "küresel güçler" Türkiye'de ipleri ele almaya başladılar. 1950-1954 ve 1965-1970 arasında "bağımsızlaşma" denemesi yapan Türkiye her ayağa kalkma çabasında ekonomik olarak çökertildi.

11- Sanayi üretimi 1965-1970 arasında % 55'ten fazla arttı ama 1970 sonrası tablo çok farklı olmaya başladı. 1968-1971 arasındaki "kriz" daha şiddetli olarak 1977-1980 arasında Türkiye'yi yine vurdu.

12- IMF 1966'dan başlayarak Türkiye'yi "devalüasyon" diye sıkıştırmaya başladı ve istediğini aldı.

13- Türkiye, 1950-1970 arasında düzensiz de olsa zaman zaman Amerika'dan hızlı büyüdü. Amerikan ekonomisi 1960-1969 arasında ortalama yüzde 4.5 büyüdü.

14- 1970'ler Türkiye için daha kötü günlere sahne oldu. 1977'den sonra "kara dönem" başladı. Döviz sıkıntısı ve yokluklar "normalimiz" olurken 1977'de çok tanıdığımız bir olay oldu ve hükümet "yeni bir paket" açıkladı. Türkiye, 1978 yılında ancak % 1.4 oranında büyürken, 1979 yılında % 0.7 daraldı.

15- 1954-1958 arası yaşanan kriz ve 1958 devalüasyonu Türkiye'de ana tabloyu darbeyle değiştirirken, 1977-1980 arası da aynı sonucu üretti. 1977'den 1980 darbesi olana kadar yaşanan dönemde ekonomik bozulma ve artan terör Türkiye'yi bir kez daha askeri darbeye götürdü.

16- 1980 sonrası 1978'de zorla uygulatılamayan DÜNYA BANKASI raporu masaya kondu. 1982 sonrası "tüketim" ana politika olurken "borçlanma" da tüketimi karşılamak için artmaya başladı.

17- 1982-1994 arasında ülke defalarca ekonomik sallantı yaşadı. Özellikle 1982 sonrası kurulan ekonomik düzen, en büyük çöküntüsünü 1994'te yaşadı.

18- 1994 artık ekonomik değil SİSTEM krizleriydi! Ekonomi "iflas" noktasına gelirken Türkiye, tarihinin en büyük iç ve dış borçlanmalarını yapmak zorunda kaldı…

Sevgili dostlar, BİR DAHA HATIRLATMAYA ÇALIŞTIM “NEREDEN GELDİĞİMİZİ”…

ŞİMDİ HEP BİRLİKTE ŞU SORUYA CEVABEN BİRLİKTE DESTAN YAZACAĞIZ; NEREYE GİDİYORUZ?

NEREYE GİTTİĞİMİZ ÇOK AÇIK VE NET; YENİ BİR TÜRKİYE YÜZYILI İÇİN EMİN ADIMLARLA İLERLİYORUZ! KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN!

Star
  1. 24 Mayıs 2018 Yiğit Bulut
Ayyy saf saf okudum bende siz yazdınız diye... yiğit bulut adını görünce şu başlıkta hiç kimseye kızmadığım kadar kızdım yalan yok. 200 bin lira maaş alıyor. Tabi bunları yazacak.
Yiğit Bulut kim Allah aşkına ? 10 sene öncesine kadar hergun hükümet aleyhine konuşuyordu.. parayı görünce dönnelerden.
Vallahi brn sizin fikitlerinizi mümkün mertebe iyiniyet eksenli olarak değerlendiriyordum. Ama yiğit bulut gibi bir adamı ciddi ciddi burada paylaştınız ya ne diyeyim... kankası da Melih Gökçek..
 
Türkiye’nin kamu maliyesi, bankacılık sistemi bu kadar güçlüyken, ihracat ilk çeyrekte yüzde dokuz yükselmiş, ithalatta bir negatif ayrışma yaşanmamışken, turizm gelirleri artar ve orta vadede dünyadaki sıcak paranın adreslerinden biri olarak ülkemiz gösterilirken doların bir gece operasyonu ile zıplatılmasının ekonomik gerekçelerle açıklanması en hafif deyimiyle körlüktür.

Hatta birçokları, seçimlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’nin en büyük rakibinin CHP veya karşıt ittifakın değil, dolar kuru olduğunu ifade ediyorlar. Yabancı yayınlar ağız birliği etmişçesine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “gitmesi” halinde her şeyin bir anda tozpembe olacağını işliyor.


"ERDOĞAN'I BİZE TESLİM EDECEKSİNİZ" DİYORLAR
Bu “yaklaşım” içeride CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce tarafından da sahipleniliyor. Döviz konusunda keyifle “kamyonun duvara toslamak üzere olduğunu” ifade eden İnce “Bir hafta içinde bu karanlık tabloyu bitiririz” diyebiliyor. İnce’nin kullandığı dilin yurtdışında oluşturulan hava ve söylem ile uyumu ilginç. Çelişkilerde de uyum göze çarpıyor. Madem ekonomi bu kadar “kötü” ve anlaşılmaz bir döviz yükselişine neden oluyor, nasıl böyle “kötü” bir ekonomi bir haftada düzlüğe çıkabilecek?

Demek ki yapılan suni bir operasyondur. Hadisenin gerçekle alakası yoktur.

Mesele döviz değil, Erdoğan, Erdoğan’ın şahsında da Yeni Türkiye’nin ta kendisidir. O zaman operasyon yaptıklarını zaten itiraf etmiş oluyorlar. Gerçekten de Türkiye, 21. yüzyıl sömürgeciliğinin en büyük silahlarından biri olan dolar ile operasyona uğruyor. Paranın gücü ile milletimizi tehdit ediyor, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bize teslim edeceksiniz” diyorlar.

Türkiye’de geçmiş kriz algısının dövizin yükselişi ile paralel olduğunu iyi biliyorlar. Seçimlerde oy verme davranışında ekonomik durumun en önemli üç faktörden biri olduğu da aşikâr. Seçim öncesi ellerindeki dolarları gece operasyonları ile çektiklerinde, seçmenlerin oy verme tercihini etkileyeceklerine çok güveniyorlar.

Ancak şunu hesaplayamıyorlar. Aziz milletimiz standart sapması yüksek bir millettir. Sağduyusu ve milli hasletleri çok gelişmiştir. 15 Temmuz’da gövdesini hainlerin gasp ettikleri tankların, F16’ların önünde siper eden bir millet dolarla, Euro ile tehdit edilemez, teslim alınamaz, paniğe sevk edilemez.

Milletimizin 24 Haziran ve her daim ortaya koyacağı sağduyulu tavır sadece duygusal bir yaklaşım da olmayacaktır. Milletimiz aklıyla hareket eder. Ülkeyi hangi siyasi lider ve kadroların daha iyi yönettiğine ve yöneteceğine de bakar.

İdeolojik olarak zehirlenmemiş, Erdoğan nefreti algısına teslim olmamış herkesin bu gerçekleri göreceğine ve doğru karar vereceğine güvenim tam. Beşeri planda milletimiz ne derse o olur.

Akşam
Şimdi dış güçler dolarla oynarken koskoca hükümet bir şey yapamıyor da 24 Haziran dan sonra birden eline sihirli değneği alıp dusuruverecek öyle mi? Kendileri de öyle diyor cunku. Doları düşüreceğiz diye vaatte bulunanlar başta olmayıp seçilmek seçilmek isteyenler olmalı. Zaten baştaki kişiler böyle bir vaatte bulunmamalı. 16 yıldır sen varsın zaten eee şimdi düşür o zaman derler.
 
Eğer dövizi dış güçler arttırıyor ise o zaman AKP de dış güçlerin kuklası değil midir ? Seçildiği dönemde dövizi kim arttırmıştı , hükümet mi eğer öyleyse şu an kim arttırdı ? Akıl tutulması dedikleri bu olsa gerek...

Bir de direkt sorulan sorulara yanıt verseler kendi cümleleri ile ...
 
Yav dolar 1 lira olacak diyen adamın hangi sözüne güveniyim allah aşkına
Bu kadar mı cahil sanıyorlar bizi anlamıyorum ki :KK43:
Sanırım evet karşıdan hiçbirşeyden anlamıyor görünüyoruz. O kadar laftan sonra aynı şeyleri yine yazdı. Gerçi yazmadı makale kopyalayıp duruyor. Makalenin özeti yine dış güçler yine bu oyunu bozalım. Orjinallik istiyorum artık :)
 
Sanırım evet karşıdan hiçbirşeyden anlamıyor görünüyoruz. O kadar laftan sonra aynı şeyleri yine yazdı. Gerçi yazmadı makale kopyalayıp duruyor. Makalenin özeti yine dış güçler yine bu oyunu bozalım. Orjinallik istiyorum artık :)
Ben gerçekten cevap istiyorum , içinde oldukları geminin nereye gittiğini düşünüyorlar sahiden ?
 
Ayyy saf saf okudum bende siz yazdınız diye... yiğit bulut adını görünce şu başlıkta hiç kimseye kızmadığım kadar kızdım yalan yok. 200 bin lira maaş alıyor. Tabi bunları yazacak.
Yiğit Bulut kim Allah aşkına ? 10 sene öncesine kadar hergun hükümet aleyhine konuşuyordu.. parayı görünce dönnelerden.
Vallahi brn sizin fikitlerinizi mümkün mertebe iyiniyet eksenli olarak değerlendiriyordum. Ama yiğit bulut gibi bir adamı ciddi ciddi burada paylaştınız ya ne diyeyim... kankası da Melih Gökçek..
bunu şuraya iliştirelim di mi ama :KK70:

"“türkiye cumhuriyeti’nin tarihinin en ağır ‘bölücü, gerici, küresel’ tehdidi altında olduğunu düşündüğüm bir ortamda, cumhuriyet tarihinde hatalar yapıldığını da kabul ederek, cumhuriyet’i eleştirenlere şunu söylemek istiyorum:

türkiye 1923-2001 arasında ‘her alanda esir alınma denemelerine’ rağmen ‘ayakta kalmayı’ başardı.

2001-2008 arasında ise ‘elinde ne varsa sattığı gibi’, ayakta kalmayı bırakın ‘1923-2001 arasında esir almak isteyenler’ tarafından ‘her alanda yönetilir’ hale geldi.
olaya bu açıdan bakınca özellikle 1923-2001 arasında ‘yapılan toplam borcun’, 2001 sonrası
cumhuriyet tarihinden fazla arttığı da düşünülünce ortaya çıkan tablo çok net:

cumhuriyet’in değerlerini satıp, yok edip, ülkeyi borç batağına saplayıp sonra da ‘eleştirmek’, ‘işte sizin cumhuriyetiniz’ demek çok ama çok kolay!

yapılana ‘saldıranlara’ ve acımasız eleştirenlere söyleyecek tek bir şey var:

haddinizi bilin!”" yiğit bulut, 5 aralık 2008, vatan
 
Ben gerçekten cevap istiyorum , içinde oldukları geminin nereye gittiğini düşünüyorlar sahiden ?
Düzgün cevap biraz zor atarlar çünkü herşey net savunmaları imkansız gibi bişey. Esas istediklerini yazsalar daha mantıklı. Olur işte biz şeriat istiyoruz, padişahlık geri gelsin istiyoruz, halifelik istiyoruz hatta biz yıkılmak istiyoruz. Ne istediklerini net yazsalar onun üzerinden konuşuruz. Ama herşey çok güzel biz çok zekiyiz siz anlayamıyorsunuz moduna girince komik oluyor
 
bunu şuraya iliştirelim di mi ama :KK70:

"“türkiye cumhuriyeti’nin tarihinin en ağır ‘bölücü, gerici, küresel’ tehdidi altında olduğunu düşündüğüm bir ortamda, cumhuriyet tarihinde hatalar yapıldığını da kabul ederek, cumhuriyet’i eleştirenlere şunu söylemek istiyorum:

türkiye 1923-2001 arasında ‘her alanda esir alınma denemelerine’ rağmen ‘ayakta kalmayı’ başardı.

2001-2008 arasında ise ‘elinde ne varsa sattığı gibi’, ayakta kalmayı bırakın ‘1923-2001 arasında esir almak isteyenler’ tarafından ‘her alanda yönetilir’ hale geldi.
olaya bu açıdan bakınca özellikle 1923-2001 arasında ‘yapılan toplam borcun’, 2001 sonrası
cumhuriyet tarihinden fazla arttığı da düşünülünce ortaya çıkan tablo çok net:

cumhuriyet’in değerlerini satıp, yok edip, ülkeyi borç batağına saplayıp sonra da ‘eleştirmek’, ‘işte sizin cumhuriyetiniz’ demek çok ama çok kolay!

yapılana ‘saldıranlara’ ve acımasız eleştirenlere söyleyecek tek bir şey var:

haddinizi bilin!”" yiğit bulut, 5 aralık 2008, vatan

Bu ve bunun gibi iktidar ayakçısı olanları da bir bilirkişi bir otorite kabul eden aklı idraki tarif edecek kelimem yok ne yazik ki.
Belki bir gün bize de sıra gelir kafasıyla herhalde. Bilemiyorum tam...
Bu adamlar bir sonraki aşamada şoförünü itfaiye'ye koordinatör, bahçıvanını belediyeye müdür, torununun bakıcısını tek hamlede öğretmen atayan adamlar. Diploma, prosedür hepsi hikaye. Ortam bu ortam olunca mühendisler sokakta kağıt topluyor.
Güzelim memleketi yalaka-cühela takımının komplekslerine yedirdiler, hala açın halinden anlama antrenmanı yapıyorlar. Azıcık da tokluk antrenmanı yapın da doyun....
 
Son düzenleme:
bunu şuraya iliştirelim di mi ama :KK70:

"“türkiye cumhuriyeti’nin tarihinin en ağır ‘bölücü, gerici, küresel’ tehdidi altında olduğunu düşündüğüm bir ortamda, cumhuriyet tarihinde hatalar yapıldığını da kabul ederek, cumhuriyet’i eleştirenlere şunu söylemek istiyorum:

türkiye 1923-2001 arasında ‘her alanda esir alınma denemelerine’ rağmen ‘ayakta kalmayı’ başardı.

2001-2008 arasında ise ‘elinde ne varsa sattığı gibi’, ayakta kalmayı bırakın ‘1923-2001 arasında esir almak isteyenler’ tarafından ‘her alanda yönetilir’ hale geldi.
olaya bu açıdan bakınca özellikle 1923-2001 arasında ‘yapılan toplam borcun’, 2001 sonrası
cumhuriyet tarihinden fazla arttığı da düşünülünce ortaya çıkan tablo çok net:

cumhuriyet’in değerlerini satıp, yok edip, ülkeyi borç batağına saplayıp sonra da ‘eleştirmek’, ‘işte sizin cumhuriyetiniz’ demek çok ama çok kolay!

yapılana ‘saldıranlara’ ve acımasız eleştirenlere söyleyecek tek bir şey var:

haddinizi bilin!”" yiğit bulut, 5 aralık 2008, vatan
10 sene önce demiştim. Çok doğru hatırlamışım. Genel de hatırlamam :)))
O zaman Erdoğan a salladıkca bu adam yürek mi yemiş derdim...
Nasıl bir yokluksa artık bu döneklerin medya çığırtkanlığına danışmanlığına muhtaç kalmış reyis..
Onca lafı hakareti yalayıp yutmuş kendine danışman yapmışsa bize bir şey demek düşmez :)))
 
Ayrıstırıcı olan kim biliyor musunuz ?Başından beri, Ak parti seçmenine koyun, makarnaci ,yobaz vb.bitmeyen öfkesi ile insanları çileden çıkaranlar. Tabiki benimle aynı gemide olmak ya da olmamak sizin tercihiniz:KK66: Dışarıdan bir okuyun bakalım yazılanları saldırı halindesiniz ak parti seçmenlerine.Gelmediler ,neredeler, yalniz kaldık vs.Sürekli bir çatışma, kavga ortamı olsun ve egonuzu tatmin edelim diye ugrasiyorsunuz.Biraz daha olmasak gelecek yüzleri yok dersiniz:) Yukarıda yazdıklarımı uygulayacağım mümkün olduğunca ve kırıcı olan sözlerden uzak duracağım ,kimseyle tartismayacagim
; )Hayırlısı..... Ülkem için ,hepimiz için en iyi olan kazansın :KK66:

Benim dediklerimi bir cumhurbaşkanin ağzindan çikanlari. Hani bu ülkeyi yöneten.

Senin dediklerin ise siradan vatandaşin söyledikleei. Ki bu söylenenlerde artik pes edildikten sonra söyleniyor.

Ve adam ölü bir çocuğu yuhliyor ve sen halen tutturmuşsun bize koyun diyorlar diye.

Ne diyeyim, evet en çok siz mağdursunuz. Yinede dilerim ki bir gün evladin ölmesini ve ardindan ülkenin cumhurbaşkani bunu havai fişekler ile kutlamaz yada evladini toprağa verirken, ülkenin cumhurbaşkanin dügün yapmasi, şehitliği övmesi felan.
 
X