- 15 Ocak 2018
- 2.670
- 4.840
- 83
Birkaç gün önce yazdım, bir daha yazacağım!
Son günlerde bazı isimler ve bazı medya grupları dikkatimi çekiyor…
Başta bir ekonomi kanalı ve başka bir haber kanalına çıkan eski bir bürokrat olmak üzere, sistematik bir şekilde “krize girdik-gireceğiz” havası yaymaya çalışıyorlar… BUNLARA KESİNLİKLE KULAK VERMEYİN!
Son yazımdan bugüne bu arkadaşlara birkaç kişi daha eklendi! YURTDIŞINDAN BU KOROYA KATILANLARI SAYMIYORUM BİLE ONLAR ZATEN HEP ORADAYDILAR!
Sevgili DOSTLAR, Türkiye’nin, tam seçime giderken finansal-ekonomik dinamikleri bakımından özellikle bazı yabancı banka ve kurumların saldırısı altında olduğu açık. YAPTILAR; YAPIYORLAR! Bugün bilgisayarları başında yaptıklarını, 15 Temmuz 2016’da Türkiye’yi taşeronları ve işbirlikçileri ile işgal etmeye kalkarak yaptılar… ASLA BUNLARDAN KORKMAYACAĞIZ, DURMAYACAĞIZ VE ENDİŞE ETMEDEN YOLUMUZ DEVAM EDECEĞİZ…
Sevgili dostlar, bugün Türkiye’yi “krize sokmaya” çalışanları bir kenara fırlatalım ve GEÇMİŞİMİZİ detaylı öğrenerek, “nereden gelip, nereye gittiğimizi” doğru analiz edelim…
Bir daha altını çiziyorum.
Bakın nereden gelmişiz;
1- Türkiye 1946-1948 arasında ilk yabancı doğrudan yatırım ile tanıştı. 1946 devalüasyonu sonrası ilk doğrudan yatırım ülkeye girdi ve yabancı sermayeyle üretim için ilk adım atıldı.
2- Türkiye 1954-1958 arasında en ciddi ekonomik krizlerinden birini yaşadı. Bu krize rağmen üretim denemeleri durmadı ve ilk çamaşır makinesi 1959'da, ilk buzdolabı 1960'ta üretildi.
3- 6 Ağustos 1958'de yapılan devalüasyonla ABD dolarının değeri 2.80'den 9.02 liraya yükseltildi.
4- 1954-1958 krizi ve son dalga olan 1958 devalüasyonu siyasi olarak 1960 darbesinin yolunu açtı.
5- Türkiye kriz sonrası Amerika ve IMF onayıyla 300 milyon dolarlık bir borçlanma planladı. Planladı ama paranın tamamını asla alamadı.
6- 1960 darbesi 1950-1960 arasındaki 10 yıllık dönemi sona erdirdi. Sonuç kötüydü ama detaylar farklıydı. Türkiye 10 yılda 47 fabrika açtı ve üretime geçti. Bunlar olurken özellikle 1954 sonrası "küresel güçler" Türkiye için "krizi hazırlamaya" başlamışlardı.
7- 1954-1958 arasında ortaya çıkan kriz, ekonomiden çok siyasi dinamikleri etkiledi. 1958 sonrası Rusya ile ekonomik yakınlaşma başladı ama başlatanların yaşamasına ve devam etmesine izin verilmedi.
8- 1965 genel seçim yılıydı ve Türkiye 1965 yılında % 9, 1966'da % 12 ve 1967 yılında % 4.2 oranında büyüdü.
9- 1968'de % 3.8 olan enflasyon, 1969'da % 7.8'e ve 1970 muhtırası sonrası % 16.5'e yükseldi.
10- Askeri "düzeltme" sonrası Türkiye yine "krize doğru" kayarken, IMF başta olmak üzere "küresel güçler" Türkiye'de ipleri ele almaya başladılar. 1950-1954 ve 1965-1970 arasında "bağımsızlaşma" denemesi yapan Türkiye her ayağa kalkma çabasında ekonomik olarak çökertildi.
11- Sanayi üretimi 1965-1970 arasında % 55'ten fazla arttı ama 1970 sonrası tablo çok farklı olmaya başladı. 1968-1971 arasındaki "kriz" daha şiddetli olarak 1977-1980 arasında Türkiye'yi yine vurdu.
12- IMF 1966'dan başlayarak Türkiye'yi "devalüasyon" diye sıkıştırmaya başladı ve istediğini aldı.
13- Türkiye, 1950-1970 arasında düzensiz de olsa zaman zaman Amerika'dan hızlı büyüdü. Amerikan ekonomisi 1960-1969 arasında ortalama yüzde 4.5 büyüdü.
14- 1970'ler Türkiye için daha kötü günlere sahne oldu. 1977'den sonra "kara dönem" başladı. Döviz sıkıntısı ve yokluklar "normalimiz" olurken 1977'de çok tanıdığımız bir olay oldu ve hükümet "yeni bir paket" açıkladı. Türkiye, 1978 yılında ancak % 1.4 oranında büyürken, 1979 yılında % 0.7 daraldı.
15- 1954-1958 arası yaşanan kriz ve 1958 devalüasyonu Türkiye'de ana tabloyu darbeyle değiştirirken, 1977-1980 arası da aynı sonucu üretti. 1977'den 1980 darbesi olana kadar yaşanan dönemde ekonomik bozulma ve artan terör Türkiye'yi bir kez daha askeri darbeye götürdü.
16- 1980 sonrası 1978'de zorla uygulatılamayan DÜNYA BANKASI raporu masaya kondu. 1982 sonrası "tüketim" ana politika olurken "borçlanma" da tüketimi karşılamak için artmaya başladı.
17- 1982-1994 arasında ülke defalarca ekonomik sallantı yaşadı. Özellikle 1982 sonrası kurulan ekonomik düzen, en büyük çöküntüsünü 1994'te yaşadı.
18- 1994 artık ekonomik değil SİSTEM krizleriydi! Ekonomi "iflas" noktasına gelirken Türkiye, tarihinin en büyük iç ve dış borçlanmalarını yapmak zorunda kaldı…
Sevgili dostlar, BİR DAHA HATIRLATMAYA ÇALIŞTIM “NEREDEN GELDİĞİMİZİ”…
ŞİMDİ HEP BİRLİKTE ŞU SORUYA CEVABEN BİRLİKTE DESTAN YAZACAĞIZ; NEREYE GİDİYORUZ?
NEREYE GİTTİĞİMİZ ÇOK AÇIK VE NET; YENİ BİR TÜRKİYE YÜZYILI İÇİN EMİN ADIMLARLA İLERLİYORUZ! KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN!
Star
- 24 Mayıs 2018 Yiğit Bulut
Birkaç gün önce yazdım, bir daha yazacağım!
Son günlerde bazı isimler ve bazı medya grupları dikkatimi çekiyor…
Başta bir ekonomi kanalı ve başka bir haber kanalına çıkan eski bir bürokrat olmak üzere, sistematik bir şekilde “krize girdik-gireceğiz” havası yaymaya çalışıyorlar… BUNLARA KESİNLİKLE KULAK VERMEYİN!
Son yazımdan bugüne bu arkadaşlara birkaç kişi daha eklendi! YURTDIŞINDAN BU KOROYA KATILANLARI SAYMIYORUM BİLE ONLAR ZATEN HEP ORADAYDILAR!
Sevgili DOSTLAR, Türkiye’nin, tam seçime giderken finansal-ekonomik dinamikleri bakımından özellikle bazı yabancı banka ve kurumların saldırısı altında olduğu açık. YAPTILAR; YAPIYORLAR! Bugün bilgisayarları başında yaptıklarını, 15 Temmuz 2016’da Türkiye’yi taşeronları ve işbirlikçileri ile işgal etmeye kalkarak yaptılar… ASLA BUNLARDAN KORKMAYACAĞIZ, DURMAYACAĞIZ VE ENDİŞE ETMEDEN YOLUMUZ DEVAM EDECEĞİZ…
Sevgili dostlar, bugün Türkiye’yi “krize sokmaya” çalışanları bir kenara fırlatalım ve GEÇMİŞİMİZİ detaylı öğrenerek, “nereden gelip, nereye gittiğimizi” doğru analiz edelim…
Bir daha altını çiziyorum.
Bakın nereden gelmişiz;
1- Türkiye 1946-1948 arasında ilk yabancı doğrudan yatırım ile tanıştı. 1946 devalüasyonu sonrası ilk doğrudan yatırım ülkeye girdi ve yabancı sermayeyle üretim için ilk adım atıldı.
2- Türkiye 1954-1958 arasında en ciddi ekonomik krizlerinden birini yaşadı. Bu krize rağmen üretim denemeleri durmadı ve ilk çamaşır makinesi 1959'da, ilk buzdolabı 1960'ta üretildi.
3- 6 Ağustos 1958'de yapılan devalüasyonla ABD dolarının değeri 2.80'den 9.02 liraya yükseltildi.
4- 1954-1958 krizi ve son dalga olan 1958 devalüasyonu siyasi olarak 1960 darbesinin yolunu açtı.
5- Türkiye kriz sonrası Amerika ve IMF onayıyla 300 milyon dolarlık bir borçlanma planladı. Planladı ama paranın tamamını asla alamadı.
6- 1960 darbesi 1950-1960 arasındaki 10 yıllık dönemi sona erdirdi. Sonuç kötüydü ama detaylar farklıydı. Türkiye 10 yılda 47 fabrika açtı ve üretime geçti. Bunlar olurken özellikle 1954 sonrası "küresel güçler" Türkiye için "krizi hazırlamaya" başlamışlardı.
7- 1954-1958 arasında ortaya çıkan kriz, ekonomiden çok siyasi dinamikleri etkiledi. 1958 sonrası Rusya ile ekonomik yakınlaşma başladı ama başlatanların yaşamasına ve devam etmesine izin verilmedi.
8- 1965 genel seçim yılıydı ve Türkiye 1965 yılında % 9, 1966'da % 12 ve 1967 yılında % 4.2 oranında büyüdü.
9- 1968'de % 3.8 olan enflasyon, 1969'da % 7.8'e ve 1970 muhtırası sonrası % 16.5'e yükseldi.
10- Askeri "düzeltme" sonrası Türkiye yine "krize doğru" kayarken, IMF başta olmak üzere "küresel güçler" Türkiye'de ipleri ele almaya başladılar. 1950-1954 ve 1965-1970 arasında "bağımsızlaşma" denemesi yapan Türkiye her ayağa kalkma çabasında ekonomik olarak çökertildi.
11- Sanayi üretimi 1965-1970 arasında % 55'ten fazla arttı ama 1970 sonrası tablo çok farklı olmaya başladı. 1968-1971 arasındaki "kriz" daha şiddetli olarak 1977-1980 arasında Türkiye'yi yine vurdu.
12- IMF 1966'dan başlayarak Türkiye'yi "devalüasyon" diye sıkıştırmaya başladı ve istediğini aldı.
13- Türkiye, 1950-1970 arasında düzensiz de olsa zaman zaman Amerika'dan hızlı büyüdü. Amerikan ekonomisi 1960-1969 arasında ortalama yüzde 4.5 büyüdü.
14- 1970'ler Türkiye için daha kötü günlere sahne oldu. 1977'den sonra "kara dönem" başladı. Döviz sıkıntısı ve yokluklar "normalimiz" olurken 1977'de çok tanıdığımız bir olay oldu ve hükümet "yeni bir paket" açıkladı. Türkiye, 1978 yılında ancak % 1.4 oranında büyürken, 1979 yılında % 0.7 daraldı.
15- 1954-1958 arası yaşanan kriz ve 1958 devalüasyonu Türkiye'de ana tabloyu darbeyle değiştirirken, 1977-1980 arası da aynı sonucu üretti. 1977'den 1980 darbesi olana kadar yaşanan dönemde ekonomik bozulma ve artan terör Türkiye'yi bir kez daha askeri darbeye götürdü.
16- 1980 sonrası 1978'de zorla uygulatılamayan DÜNYA BANKASI raporu masaya kondu. 1982 sonrası "tüketim" ana politika olurken "borçlanma" da tüketimi karşılamak için artmaya başladı.
17- 1982-1994 arasında ülke defalarca ekonomik sallantı yaşadı. Özellikle 1982 sonrası kurulan ekonomik düzen, en büyük çöküntüsünü 1994'te yaşadı.
18- 1994 artık ekonomik değil SİSTEM krizleriydi! Ekonomi "iflas" noktasına gelirken Türkiye, tarihinin en büyük iç ve dış borçlanmalarını yapmak zorunda kaldı…
Sevgili dostlar, BİR DAHA HATIRLATMAYA ÇALIŞTIM “NEREDEN GELDİĞİMİZİ”…
ŞİMDİ HEP BİRLİKTE ŞU SORUYA CEVABEN BİRLİKTE DESTAN YAZACAĞIZ; NEREYE GİDİYORUZ?
NEREYE GİTTİĞİMİZ ÇOK AÇIK VE NET; YENİ BİR TÜRKİYE YÜZYILI İÇİN EMİN ADIMLARLA İLERLİYORUZ! KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN!
Star
- 24 Mayıs 2018 Yiğit Bulut
Yalnız krize girdik algısı yapıyomuşuz. Ayan beyan gerçekler yine algı olduYiğit Bulut bu ekonomi bilgisiyle; Telekom'dan 45 bin, TRT'den 12 bin, Danışmanlık'tan 65 bin, Varlık Fonu'ndan 80 bin, toplam 202 bin maaş alıyor.
Yav dolar 1 lira olacak diyen adamın hangi sözüne güveniyim allah aşkınaYalnız krize girdik algısı yapıyomuşuz. Ayan beyan gerçekler yine algı oldualgı olmazsa montaj o da olmadı dış mihraklar o da olmadı dolardan bizene o da olmadı yedirmeyiz
Ayyy saf saf okudum bende siz yazdınız diye... yiğit bulut adını görünce şu başlıkta hiç kimseye kızmadığım kadar kızdım yalan yok. 200 bin lira maaş alıyor. Tabi bunları yazacak.Birkaç gün önce yazdım, bir daha yazacağım!
Son günlerde bazı isimler ve bazı medya grupları dikkatimi çekiyor…
Başta bir ekonomi kanalı ve başka bir haber kanalına çıkan eski bir bürokrat olmak üzere, sistematik bir şekilde “krize girdik-gireceğiz” havası yaymaya çalışıyorlar… BUNLARA KESİNLİKLE KULAK VERMEYİN!
Son yazımdan bugüne bu arkadaşlara birkaç kişi daha eklendi! YURTDIŞINDAN BU KOROYA KATILANLARI SAYMIYORUM BİLE ONLAR ZATEN HEP ORADAYDILAR!
Sevgili DOSTLAR, Türkiye’nin, tam seçime giderken finansal-ekonomik dinamikleri bakımından özellikle bazı yabancı banka ve kurumların saldırısı altında olduğu açık. YAPTILAR; YAPIYORLAR! Bugün bilgisayarları başında yaptıklarını, 15 Temmuz 2016’da Türkiye’yi taşeronları ve işbirlikçileri ile işgal etmeye kalkarak yaptılar… ASLA BUNLARDAN KORKMAYACAĞIZ, DURMAYACAĞIZ VE ENDİŞE ETMEDEN YOLUMUZ DEVAM EDECEĞİZ…
Sevgili dostlar, bugün Türkiye’yi “krize sokmaya” çalışanları bir kenara fırlatalım ve GEÇMİŞİMİZİ detaylı öğrenerek, “nereden gelip, nereye gittiğimizi” doğru analiz edelim…
Bir daha altını çiziyorum.
Bakın nereden gelmişiz;
1- Türkiye 1946-1948 arasında ilk yabancı doğrudan yatırım ile tanıştı. 1946 devalüasyonu sonrası ilk doğrudan yatırım ülkeye girdi ve yabancı sermayeyle üretim için ilk adım atıldı.
2- Türkiye 1954-1958 arasında en ciddi ekonomik krizlerinden birini yaşadı. Bu krize rağmen üretim denemeleri durmadı ve ilk çamaşır makinesi 1959'da, ilk buzdolabı 1960'ta üretildi.
3- 6 Ağustos 1958'de yapılan devalüasyonla ABD dolarının değeri 2.80'den 9.02 liraya yükseltildi.
4- 1954-1958 krizi ve son dalga olan 1958 devalüasyonu siyasi olarak 1960 darbesinin yolunu açtı.
5- Türkiye kriz sonrası Amerika ve IMF onayıyla 300 milyon dolarlık bir borçlanma planladı. Planladı ama paranın tamamını asla alamadı.
6- 1960 darbesi 1950-1960 arasındaki 10 yıllık dönemi sona erdirdi. Sonuç kötüydü ama detaylar farklıydı. Türkiye 10 yılda 47 fabrika açtı ve üretime geçti. Bunlar olurken özellikle 1954 sonrası "küresel güçler" Türkiye için "krizi hazırlamaya" başlamışlardı.
7- 1954-1958 arasında ortaya çıkan kriz, ekonomiden çok siyasi dinamikleri etkiledi. 1958 sonrası Rusya ile ekonomik yakınlaşma başladı ama başlatanların yaşamasına ve devam etmesine izin verilmedi.
8- 1965 genel seçim yılıydı ve Türkiye 1965 yılında % 9, 1966'da % 12 ve 1967 yılında % 4.2 oranında büyüdü.
9- 1968'de % 3.8 olan enflasyon, 1969'da % 7.8'e ve 1970 muhtırası sonrası % 16.5'e yükseldi.
10- Askeri "düzeltme" sonrası Türkiye yine "krize doğru" kayarken, IMF başta olmak üzere "küresel güçler" Türkiye'de ipleri ele almaya başladılar. 1950-1954 ve 1965-1970 arasında "bağımsızlaşma" denemesi yapan Türkiye her ayağa kalkma çabasında ekonomik olarak çökertildi.
11- Sanayi üretimi 1965-1970 arasında % 55'ten fazla arttı ama 1970 sonrası tablo çok farklı olmaya başladı. 1968-1971 arasındaki "kriz" daha şiddetli olarak 1977-1980 arasında Türkiye'yi yine vurdu.
12- IMF 1966'dan başlayarak Türkiye'yi "devalüasyon" diye sıkıştırmaya başladı ve istediğini aldı.
13- Türkiye, 1950-1970 arasında düzensiz de olsa zaman zaman Amerika'dan hızlı büyüdü. Amerikan ekonomisi 1960-1969 arasında ortalama yüzde 4.5 büyüdü.
14- 1970'ler Türkiye için daha kötü günlere sahne oldu. 1977'den sonra "kara dönem" başladı. Döviz sıkıntısı ve yokluklar "normalimiz" olurken 1977'de çok tanıdığımız bir olay oldu ve hükümet "yeni bir paket" açıkladı. Türkiye, 1978 yılında ancak % 1.4 oranında büyürken, 1979 yılında % 0.7 daraldı.
15- 1954-1958 arası yaşanan kriz ve 1958 devalüasyonu Türkiye'de ana tabloyu darbeyle değiştirirken, 1977-1980 arası da aynı sonucu üretti. 1977'den 1980 darbesi olana kadar yaşanan dönemde ekonomik bozulma ve artan terör Türkiye'yi bir kez daha askeri darbeye götürdü.
16- 1980 sonrası 1978'de zorla uygulatılamayan DÜNYA BANKASI raporu masaya kondu. 1982 sonrası "tüketim" ana politika olurken "borçlanma" da tüketimi karşılamak için artmaya başladı.
17- 1982-1994 arasında ülke defalarca ekonomik sallantı yaşadı. Özellikle 1982 sonrası kurulan ekonomik düzen, en büyük çöküntüsünü 1994'te yaşadı.
18- 1994 artık ekonomik değil SİSTEM krizleriydi! Ekonomi "iflas" noktasına gelirken Türkiye, tarihinin en büyük iç ve dış borçlanmalarını yapmak zorunda kaldı…
Sevgili dostlar, BİR DAHA HATIRLATMAYA ÇALIŞTIM “NEREDEN GELDİĞİMİZİ”…
ŞİMDİ HEP BİRLİKTE ŞU SORUYA CEVABEN BİRLİKTE DESTAN YAZACAĞIZ; NEREYE GİDİYORUZ?
NEREYE GİTTİĞİMİZ ÇOK AÇIK VE NET; YENİ BİR TÜRKİYE YÜZYILI İÇİN EMİN ADIMLARLA İLERLİYORUZ! KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN!
Star
- 24 Mayıs 2018 Yiğit Bulut
Şimdi dış güçler dolarla oynarken koskoca hükümet bir şey yapamıyor da 24 Haziran dan sonra birden eline sihirli değneği alıp dusuruverecek öyle mi? Kendileri de öyle diyor cunku. Doları düşüreceğiz diye vaatte bulunanlar başta olmayıp seçilmek seçilmek isteyenler olmalı. Zaten baştaki kişiler böyle bir vaatte bulunmamalı. 16 yıldır sen varsın zaten eee şimdi düşür o zaman derler.Türkiye’nin kamu maliyesi, bankacılık sistemi bu kadar güçlüyken, ihracat ilk çeyrekte yüzde dokuz yükselmiş, ithalatta bir negatif ayrışma yaşanmamışken, turizm gelirleri artar ve orta vadede dünyadaki sıcak paranın adreslerinden biri olarak ülkemiz gösterilirken doların bir gece operasyonu ile zıplatılmasının ekonomik gerekçelerle açıklanması en hafif deyimiyle körlüktür.
Hatta birçokları, seçimlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’nin en büyük rakibinin CHP veya karşıt ittifakın değil, dolar kuru olduğunu ifade ediyorlar. Yabancı yayınlar ağız birliği etmişçesine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “gitmesi” halinde her şeyin bir anda tozpembe olacağını işliyor.
"ERDOĞAN'I BİZE TESLİM EDECEKSİNİZ" DİYORLAR
Bu “yaklaşım” içeride CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce tarafından da sahipleniliyor. Döviz konusunda keyifle “kamyonun duvara toslamak üzere olduğunu” ifade eden İnce “Bir hafta içinde bu karanlık tabloyu bitiririz” diyebiliyor. İnce’nin kullandığı dilin yurtdışında oluşturulan hava ve söylem ile uyumu ilginç. Çelişkilerde de uyum göze çarpıyor. Madem ekonomi bu kadar “kötü” ve anlaşılmaz bir döviz yükselişine neden oluyor, nasıl böyle “kötü” bir ekonomi bir haftada düzlüğe çıkabilecek?
Demek ki yapılan suni bir operasyondur. Hadisenin gerçekle alakası yoktur.
Mesele döviz değil, Erdoğan, Erdoğan’ın şahsında da Yeni Türkiye’nin ta kendisidir. O zaman operasyon yaptıklarını zaten itiraf etmiş oluyorlar. Gerçekten de Türkiye, 21. yüzyıl sömürgeciliğinin en büyük silahlarından biri olan dolar ile operasyona uğruyor. Paranın gücü ile milletimizi tehdit ediyor, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bize teslim edeceksiniz” diyorlar.
Türkiye’de geçmiş kriz algısının dövizin yükselişi ile paralel olduğunu iyi biliyorlar. Seçimlerde oy verme davranışında ekonomik durumun en önemli üç faktörden biri olduğu da aşikâr. Seçim öncesi ellerindeki dolarları gece operasyonları ile çektiklerinde, seçmenlerin oy verme tercihini etkileyeceklerine çok güveniyorlar.
Ancak şunu hesaplayamıyorlar. Aziz milletimiz standart sapması yüksek bir millettir. Sağduyusu ve milli hasletleri çok gelişmiştir. 15 Temmuz’da gövdesini hainlerin gasp ettikleri tankların, F16’ların önünde siper eden bir millet dolarla, Euro ile tehdit edilemez, teslim alınamaz, paniğe sevk edilemez.
Milletimizin 24 Haziran ve her daim ortaya koyacağı sağduyulu tavır sadece duygusal bir yaklaşım da olmayacaktır. Milletimiz aklıyla hareket eder. Ülkeyi hangi siyasi lider ve kadroların daha iyi yönettiğine ve yöneteceğine de bakar.
İdeolojik olarak zehirlenmemiş, Erdoğan nefreti algısına teslim olmamış herkesin bu gerçekleri göreceğine ve doğru karar vereceğine güvenim tam. Beşeri planda milletimiz ne derse o olur.
Akşam
Sanırım evet karşıdan hiçbirşeyden anlamıyor görünüyoruz. O kadar laftan sonra aynı şeyleri yine yazdı. Gerçi yazmadı makale kopyalayıp duruyor. Makalenin özeti yine dış güçler yine bu oyunu bozalım. Orjinallik istiyorum artık :)Yav dolar 1 lira olacak diyen adamın hangi sözüne güveniyim allah aşkına
Bu kadar mı cahil sanıyorlar bizi anlamıyorum ki
Ben gerçekten cevap istiyorum , içinde oldukları geminin nereye gittiğini düşünüyorlar sahiden ?Sanırım evet karşıdan hiçbirşeyden anlamıyor görünüyoruz. O kadar laftan sonra aynı şeyleri yine yazdı. Gerçi yazmadı makale kopyalayıp duruyor. Makalenin özeti yine dış güçler yine bu oyunu bozalım. Orjinallik istiyorum artık :)
bunu şuraya iliştirelim di mi amaAyyy saf saf okudum bende siz yazdınız diye... yiğit bulut adını görünce şu başlıkta hiç kimseye kızmadığım kadar kızdım yalan yok. 200 bin lira maaş alıyor. Tabi bunları yazacak.
Yiğit Bulut kim Allah aşkına ? 10 sene öncesine kadar hergun hükümet aleyhine konuşuyordu.. parayı görünce dönnelerden.
Vallahi brn sizin fikitlerinizi mümkün mertebe iyiniyet eksenli olarak değerlendiriyordum. Ama yiğit bulut gibi bir adamı ciddi ciddi burada paylaştınız ya ne diyeyim... kankası da Melih Gökçek..
Düzgün cevap biraz zor atarlar çünkü herşey net savunmaları imkansız gibi bişey. Esas istediklerini yazsalar daha mantıklı. Olur işte biz şeriat istiyoruz, padişahlık geri gelsin istiyoruz, halifelik istiyoruz hatta biz yıkılmak istiyoruz. Ne istediklerini net yazsalar onun üzerinden konuşuruz. Ama herşey çok güzel biz çok zekiyiz siz anlayamıyorsunuz moduna girince komik oluyorBen gerçekten cevap istiyorum , içinde oldukları geminin nereye gittiğini düşünüyorlar sahiden ?
bunu şuraya iliştirelim di mi ama
"“türkiye cumhuriyeti’nin tarihinin en ağır ‘bölücü, gerici, küresel’ tehdidi altında olduğunu düşündüğüm bir ortamda, cumhuriyet tarihinde hatalar yapıldığını da kabul ederek, cumhuriyet’i eleştirenlere şunu söylemek istiyorum:
türkiye 1923-2001 arasında ‘her alanda esir alınma denemelerine’ rağmen ‘ayakta kalmayı’ başardı.
2001-2008 arasında ise ‘elinde ne varsa sattığı gibi’, ayakta kalmayı bırakın ‘1923-2001 arasında esir almak isteyenler’ tarafından ‘her alanda yönetilir’ hale geldi.
olaya bu açıdan bakınca özellikle 1923-2001 arasında ‘yapılan toplam borcun’, 2001 sonrası
cumhuriyet tarihinden fazla arttığı da düşünülünce ortaya çıkan tablo çok net:
cumhuriyet’in değerlerini satıp, yok edip, ülkeyi borç batağına saplayıp sonra da ‘eleştirmek’, ‘işte sizin cumhuriyetiniz’ demek çok ama çok kolay!
yapılana ‘saldıranlara’ ve acımasız eleştirenlere söyleyecek tek bir şey var:
haddinizi bilin!”" yiğit bulut, 5 aralık 2008, vatan
10 sene önce demiştim. Çok doğru hatırlamışım. Genel de hatırlamam :)))bunu şuraya iliştirelim di mi ama
"“türkiye cumhuriyeti’nin tarihinin en ağır ‘bölücü, gerici, küresel’ tehdidi altında olduğunu düşündüğüm bir ortamda, cumhuriyet tarihinde hatalar yapıldığını da kabul ederek, cumhuriyet’i eleştirenlere şunu söylemek istiyorum:
türkiye 1923-2001 arasında ‘her alanda esir alınma denemelerine’ rağmen ‘ayakta kalmayı’ başardı.
2001-2008 arasında ise ‘elinde ne varsa sattığı gibi’, ayakta kalmayı bırakın ‘1923-2001 arasında esir almak isteyenler’ tarafından ‘her alanda yönetilir’ hale geldi.
olaya bu açıdan bakınca özellikle 1923-2001 arasında ‘yapılan toplam borcun’, 2001 sonrası
cumhuriyet tarihinden fazla arttığı da düşünülünce ortaya çıkan tablo çok net:
cumhuriyet’in değerlerini satıp, yok edip, ülkeyi borç batağına saplayıp sonra da ‘eleştirmek’, ‘işte sizin cumhuriyetiniz’ demek çok ama çok kolay!
yapılana ‘saldıranlara’ ve acımasız eleştirenlere söyleyecek tek bir şey var:
haddinizi bilin!”" yiğit bulut, 5 aralık 2008, vatan
Ayrıstırıcı olan kim biliyor musunuz ?Başından beri, Ak parti seçmenine koyun, makarnaci ,yobaz vb.bitmeyen öfkesi ile insanları çileden çıkaranlar. Tabiki benimle aynı gemide olmak ya da olmamak sizin tercihinizDışarıdan bir okuyun bakalım yazılanları saldırı halindesiniz ak parti seçmenlerine.Gelmediler ,neredeler, yalniz kaldık vs.Sürekli bir çatışma, kavga ortamı olsun ve egonuzu tatmin edelim diye ugrasiyorsunuz.Biraz daha olmasak gelecek yüzleri yok dersiniz:) Yukarıda yazdıklarımı uygulayacağım mümkün olduğunca ve kırıcı olan sözlerden uzak duracağım ,kimseyle tartismayacagim
; )Hayırlısı..... Ülkem için ,hepimiz için en iyi olan kazansın
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?