benim vicdanım da tavan yapmış durumda. kızlar gaza gelmeliyiz nişanlım smmm sınavını kazanamadı, bi gıdım üzülmedi ya, çok pis gaza geldim diyo, sonucu öğrenmeden önce hiç çalışmıyodu, şimdi fena etki yarattı. bi de sınırdan kaybetmiş, daha iyi ya demek ki ben bu sınavı kazanabilcekmişim diyo. ay ben daha çok kafaya taktım. erkekler ne güzel, düz mantık. bizim kafamızda derslerden uzaklaşmamızı sağlayacak milyon tane sorun
kızlar şu başarı hikayesi beni çok etkiledi, sizlerle de paylaşayım dedim
DEMİRCİLİKTEN KPSS BİRİNCİLİĞİNE
Anlatacağım ve çoğunuza okuduktan sonra “vay be!” dedirtecek bu başarı öyküsü bir yönüyle de ülkemizde yetenekli olup da farkında olmayan nice gençlerin varlığının da hazin öyküsüdür.
Fark etmemek veya edememek hem ailelerin hem de eğitim sistemimizin başta gelen bir eksikliğidir.
Bizim sistemimizde yeteneklerin ortaya çıkması yolda yürüyen adamın ayağına taş takılması gibi tesadüflere bağlı bir şeydir.
Dikkatli ve sorumluluğunun bilincinde olan bir öğretmen, bir defineci gibi, böylelerini arayıp bulmayı kendine dert edinirse ne ala…
Veya işin bilincinde olan bir anne-baba çocuğuna yetenek ölçüm testleri yaptırmayı aklına getirirse o zaman da iş değişir.
Bunların dışında eğitim sistemimizde özel yetenekleri bulup çıkaracak, onları ilgi alanlarına yönlendirecek bir birim, bir program yoktur.
Onun için bu yetenekleri keşfedecek beden eğitimi, müzik ve resim öğretmenlerine büyük sorumluluk ve görev düşüyor.
Londra Olimpiyat Oyunlarında 1500 metrede kadınlarda birinci gelerek altın madalya alan Aslı Çakır Alptekin ile aynı kategorideki yarışta gümüş madalya alan Gamze Bulut’u ilk keşfedenlerin beden eğitimi Öğretmenleri olduğu unutulmamalı.
Anlatacağım olay da bir müzik öğretmeninin karşısına çıkan üstün yetenekli bir genci keşfi de bunlardan farklı bir şey değil…
Bu gerçek başarı öykülerinden anne-babaların ve öğretmenlerimizin çıkaracağı dersler olacağını düşünüyor, ellerindeki materyalleri gözlemlerken daha dikkatli davranacaklarını umuyorum.
Hikâyeyi anlatmamın gerçek amacı da zaten bu…
Ahmet Demir…
2012 Yılı KPSS müzik öğretmenliği Türkiye birincisi,
ADÜ Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği Bölümü mezunları dönem üçüncüsü.
1980 Umurlu doğumlu Ahmet orta öğretimde sonradan ortaya çıkan yeteneği ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir okulda okumuş.
Endüstri Meslek Lisesi Motor Bölümü…
1997 yılında okuldan mezun olmuş.
Okulu bitirdiğinde 28 Şubatçıların İmam-Hatiplilerin önünü kesmek adına bütün meslek lisesi mezunlarının alanını daraltma uygulamasından o da nasibini almış.
Mühendisliği böylece engellenince yokluğun da etkisiyle üniversiteye gidememiş…
Ailesinden veya çevresinden kendini teşvik eden, yönlendiren de çıkmamış.
O da biraz bu durumun etkisiyle işi boş vermişliğe vurmuş, okulla ve okumakla ilgisini kesmiş.
Kah demirci çıraklığı kah turist rehberliği bazen de amelelik yaparak bir yandan cep harçlığını çıkarmaya diğer yandan da ailesine destek olmaya çalışmış.
Taki, 2000 yılında askere gidene kadar…
Ahmet askerde İstanbullu bir arkadaşından kız arkadaşının gitar çaldığını duymuş ve bu çalgıya karşı içinde bir merak belirmiş.
Asker dönüşü yememiş, içmemiş para biriktirerek kafasına koyduğu gitarı almış…
Almış almasına da:
-Bu çalgıcılık da nereden çıktı?
Diyerek babası onu gitarla ev arasında bir tercihe zorlamış.
Yapma etme diye yalvarmış hatta annesi de devreye girmiş ama babası kararlı mı kararlı,
Nuh demiş peygamber dememiş.
Çalıştığı iş yerlerinde yatıp kalkmaya başlamış.
Fakat bu ara çalacak fazla vakit bulamasa da gitardan vazgeçmeyi de düşünmemiş.
Bu arada 2004 yılında eşi Gülay Hanımla tanışmışlar.
Fakat onu istetince babası:
-Bu çulsuza kızımı vermem deyince,”İki gönül bir olunca samanlık seyran olur.” deyip okul öncesi öğretmeni eşi Gülay hanımı kaçırarak evlenmişler.
Evlilik onun için tam bir kırılma noktası olur.
Hayatı düzene girer, yerde bulduğunu gökte yeme anlayışı sona erer ve asgari ücret aldığı maaşla eşini KPSS kursları için dershaneye gönderir.
Bir gün eşinin arkadaşı ve müzik öğretmeni Şükran Ablay’ın evine ziyarete gittiklerinde orada daha önce adını duyduğu fakat yüzünü görmediği piyano ile tanışır.
İlk defa başına oturduğu piyanoyu çalmada sergilediği ustalık Şükran Hanım’ın dikkatini çeker ve ona orada kulak testi uygular.
Müziğe karşı üstün yeteneğini gören Şükran Hanım onu müzik öğretmenliğine yönlendirir.
İyi de…
Yaş 27 bu saatten sonra öğrenciliğe geri dönebilecek mi?
Okula, öğrencilere uyum sağlayabilecek mi?
O bunları düşünedursun bu arada eşinin Diyarbakır Bismil’e ataması da işin tuzu biberi olmuş.
Ancak gitmelerinden başka da çareleri yoktur.
Başka bir yönden de bu atama hem geçimlerini sağlamada hem de sınavlara hazırlanmada önlerine çıkan büyük bir fırsattır da…
O da bunu çok iyi değerlendirir ve hiçbir yardım almadan hazırlandığı sınavlarda ilk girişinde yüksek bir puan elde eder.
Bu arada kendi özel gayretiyle notaları ve çözümünü de öğrenir.
İlk yıl girdiği müzik öğretmenliği yetenek sınavlarını aşırı heyecan nedeniyle kazanamaz.
Karıncaların düştüğü duvarı geçmek için tekrar tırmandığı gibi yılmadan, usanmadan sınavlara tekrar hazırlanır.
2007-2008 öğretim yılında üniversitelerin müzik öğretmenliği bölümlerinin yetenek sınavlarına girmek için çıktığı yurt gezisinde bir gün yolu Tokat Gazi Osman Paşa Üniversitesine düşer.
Sınav harcı yatırmak için erken saatte bankanın önüne vardığında beton üzerinde oturan yaşlı bir kadın görür.
Karşıdaki bakkaldan aldığı kartonu kadının altına serer.
Tanış olduktan sonra kadının ona:
-Nasibini buralarda değil kendi memleketinde ara, demesi üzerinde değişik bir etki yapar ve sonuçta Aydın’a döner ve ADÜ Müzik Öğretmenliği sınavını kazanır.
Eşi de bu arada Aydın’a, Dalama İlköğretim Okuluna atanır.
O şimdi eşi ve oğlu Kerem’le birlikte 32 yaşında müzik öğretmeni olmanın ve sınavlarda birinci gelmenin mutluluğunu yaşıyor.
Bekledikleri Tokatlı yaşlı kadının onun hakkındaki dileğinin bir kez daha gerçekleşmesi…
O dileğe biz de katılıyor, yolun açık olsun Ahmet diyoruz…