Follow along with the video below to see how to install our site as a web app on your home screen.
Not: This feature may not be available in some browsers.
REsimlerinizi de gördünüzmü bakimmm
REsimlerinizi de gördünüzmü bakimmm
Sultan Abdülaziz i anlatmak istiyorum bugün size kızlar. O biricik padişahımızın nasıl öldürülüp intihar izlenimi verildiğini anlatmak istiyorum.
Bi kaç ay önce kpss den önce bi tv haberiyle araştırmaya başladım bu padişahımızı.
Araştırma sebebim padişahın kanlı gömleklerinin 100 küsür yıl sonra ortaya çıkmasıydı. Ne olmuştuda öldürülmüştü. Haberlerde o güzelim padişahımızın gömelekleri kanlar içindeydi. Düşünün bi dinine islamiyete aşkla bağlı bir insan olan Abdülaziz nasıl olurda intihar edebilir ki..Buna kim inanabilir bu işin içinde bişi olduğu belliydi ve bende araştırmaya başladım. evet padişah öldürülmüştü. Hemde kimler tarafından biliyormusunuz o pislik mithat paşa,serasker hüseyin avni paşa,cezayirli Mustafa,yozgatlı
Mustafa Çavuş Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa ve bikaç soysuz o masum padişahı tahttan indirdiler. Tanıdık geldi dimi. hani meşrutiyeti istemediği için tahttan indirilen padişah denmişti tarih kitaplarında. İşte bu da olayın iç yüzü.
Uyanın ne olursunuz kızlar..Bunu herkesin bilmesi gerek.Uyutulmaya devam ettirilmesine izin vermiyelim.
Olaya geçiyorum Aşağıda ki olaydan önce padişah apar topar tahttan indirilip Feriye sarayına getirildi suikast için.Devamı şöyle;
4 Haziran 1876 günüydü... Saat dokuzu gösteriyordu... Padişah, Kur'an
okuyordu... Yusuf Sûresi'ne gelmişti... Katiller sessizce Sultan
Abdülâziz in kapısına sokuldular...
Reyhan ve Rakım Ağa'ları kapıda nöbetçi kaldı... Eski Padişah ın ikinci
mabeyincisi Fahri Bey, izin alıp odaya girdi. Sultan Abdülâziz; Fer'iye
Sarayı'na getirildiğinden beri Fahri Bey özel hizmetine bakıyor, daha
doğrusu Hüseyin Avni Paşa'ya dakika dakika Padişah'ın yaptıklarını rapor
etmek üzere yakınında bulunuyordu.
Önce hal hatır sordu.
"Hamd olsun Yüce Rabbime" diye cevap verdi Padişah, "Beterin beteri vardır."
Gözleri kapıya kayınca Cezayirli Mustafa Pehlivan'la Yozgatlı Pehlivan
Mustafa Çavuş'u fark etti... Durumu kavradı... Rengi attı... Fakat bir şey
söylemesine fırsat kalmadan, üçü bir anda atılıp bastırdılar... O sırada
Boyabatlı ve diğerleri de odaya girdiler... Boyabatlı ile Cezayirli,
Padişahı dizlerine oturtup çırpınmasını önlemeye çalıştılar... Fakat
Padişah çok güçlüydü... Zaptedemediler... Göğsünden hançerlediler... Fahri
Bey, Sultan Abdülâziz in kollarını arkadan tuttu... Yozgatlı Mustafa
Pehlivan ise, keskin bir hançerle Padişahın bileklerini kesmeye başladı...
Olaya intihar süsü vereceklerdi... Ama hiçbir intiharda iki bilek birden
kesilemezdi.
Bilekleri kesilen eski Padişah, ikinci mabeyinci Fahri Beye son kez bakıp
mırıldandı: "Şu kestirmeye kıydığın eller, iki gün önce sana kıymetli bir
sedef tesbih hediye etmemiş miydi?"
(bunu okuyunca hüngür hüngür ağladım ben kızlar)
baş katili Fahri Bey'i kahveci çıraklığından
almış, ikinci mabeyincilik gibi sarayın en yüksek görevlerinden birine kadar
yükseltmişti.
Damarlarında ileri geri işleyen hançer derinlere daldığı zaman eski Padişah
dayanamadı... Acıyla inledi: "Aman Allahım!"
Canı, kanıyla birlikte oluk oluk damarlarından akıp gitti... Katiller korku
dolu gözlerle son nefesini vermek üzere olan koca Padişaha baktılar...
Sonra pencereden bahçeye çıktılar... Kaçtılar... Kapıya bırakılan nöbetçiler
de işin bittiğini anlayınca sıvıştı... Koridora derin bir sessizlik hâkim
oldu... Neden sonra Padişahın odasının önünden geçen saray
hizmetkârlarından Arzıniyaz Kalfa, odadan hırıltılar geldiğini duydu...
Kapıyı zorladı, ama içerden sürgülenmişti... "Yetişiin!" diye bağırdı,
"Efendimize bir haller oldu.?
Koşup gelenler, kapıyı kırarak odaya girdiler... Şimdi saat tam dokuzu otuz
altı geçiyordu... Sultan Abdülâziz'in kanlar içinde vücuduyla karşılaştılar.
Henüz ölmemişti... Fakat Hüseyin Avni Paşa nın kesin talimatını önceden
almış olan bazı subaylar, son çırpınışlarla titreyen vücudunu, kanları aka
aka ve âdeta sürükleye sürükleye saray karakolunun kahve ocağına
taşıdılar... Bir sedire uzattılar... Hâlâ sağ olan eski Padişah'ı kurtarmak
için kıllarını bile kıpırdatmıyorlardı... Tarih, bu korkunç cinayete
şahitti... Ve sebep olanları asla unutmayacaktır.
Bir süre sonra Serasker (Savunma Bakanı) Hüseyin Avni Paşa çıkageldi... Eski
bir pencere perdesini koparıp Padişah ın üstüne örterken Padişah gözlerini
açtı... Şeytanın yüzüne bakar gibi Avni Paşanın yüzüne baktı... Bakışları
camlaştı, donuklaştı, kurudu.
Ancak ondan sonra doktorlar çağırıldı... Resmî bir rapor düzenlendi ve ilân
edildi... Buna göre; eski Padişah'ın sinirleri bozulmuştu... Sakalını
düzeltmek için o sabah annesinden ayna ve makas istemişti... Ve bu makasla
damarlarını kesip intihar etmişti. (görüyorsunuz dimi nekadar sahte bi yalanla kandırmaya çalışmış köpekler)
Bu rapor yayınlandığı an bile hiç kimseyi inandıramadı... Ama o devirde
hüküm süren Hüseyin Avni Paşa, Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa ve Mithat Paşa
gibi diktatörler olayı örtbas ettiler... Daha sonra kurulan Yıldız
Mahkemesi'nde yargılanmak üzere İzmir'den alınıp İstanbul'a getirildiler.
Yıldız Mahkemesi'nde diğer yardakçılarıyla birlikte suçlu bulunup -zaten
çoğu itiraf etti- ölüm cezasına çarptırılacak, ancak Sultan II.
Abdülhamid?in affına uğrayıp sürgünle paçayı kurtaracaktı.
Tarih susmaz... Sultan Abdülâziz'in öldürüldüğü, Yıldız Mahkemesi nde
kesinlik kazanmışken; resmî tarih, siyasi sebepler yüzünden -Hüseyin Avni
Paşa, Mithat Paşa gibilerini korumak için- intihar ihtimalini savundu.
Yıldız Mahkemesi'ni "kanun dışı" ilân ettiler.
Başka çareleri yoktu... Çünkü bu mahkemeyi kabul etmek demek, hükmünü de
kabul etmek demekti... Hükmünü kabul etmek ise, Mithat Paşa?nın katil
olduğunu kabul mânâsına gelirdi... Oysa resmî tarih, Mithat Paşa'yı "büyük
bir devlet adamı" sayıyordu...!!!!!!!! Sultan II. Abdülhamid'i yerin dibine geçirmek
için ona karşı olan herkesi "büyük" ilân etmek bir zamanların kötü bir
alışkanlığı, gerçekdışı, tarih dışı saplantısıydı... Sultan II. Abdülhamid'i
çok haklı olduğu konularda bile suçlamak, cumhuriyet devrinin uzun süre
modası halinde yaşadı... Özel sohbetlerinde Sultan II. Abdülhamid'i takdir
eden bazı tarihçiler, yazılarında sürekli tenkit ettiler.
Ve hepsinin ölümü de berbat bi şekilde oldu cezalarını bu dünyada aldılar.Bunun bide öteki dünyası var.Adelet dünyası burası padişahımızın kanının yerde kalacaklarınımı düşündünüz pislikler
Bu düşmanları iyi okuyun düşmanınızı iyi tanıyın Allah onlarıda sonsuza dek cehennemden çıkarmasın belalarını versin.
Bu kanlı gömlekleri de valide sultan yani annesi saklamış.Oğlunun suikaste kurban gittiğini anladığı için saklamış.bi gün elbet gerçek su yüzüne çıkar diye.ve geçde olsa gerçek su yüzüne çıktı..
Denemem; evet bi çok padişah öldürülmüş ama neden tarih kitaplarında abdülazizin nasıl öldüğü yazmıyo? neden saklanıyo çünkü bu padişahın öldürülme sebebi başkaydı çünkü bu padişahı öldürenler devletin ileri gelenleriydi ve mensup oldukları partiyi temize çıkarmak istedikleri içindi.Daha birçok sebebi var Abdülazizi ele almam da bundan kaynaklanıyo zaten.Ayrıca Türkiye ve Osmanlı devleti iç çatışmalardan kaybediyo diyosun ya hani.Bu iç çatışmaları çıkartanlar kim peki? Biz değiliz veya Türkiyede yaşayan müslüman kesim değil yada Osmanlıdaki..
Bu parçalanışı yapan gizli örgütler.Yok sağ sol yok kürt türk bunların hiçbirini bizler çıkarmadık çıkarttırdılar..
Durucum, yazinin kaynagini merak ettim.
Mehmet Komsu nun Taifte Olum kitabini okudun mu bilmiyorum.
Onda da Mithat Pasanin Taife nasil suruldugu, orada nasil infaz edildigi, arkasindan neler cevrildigi yaziyor.
Yani Mithat Pasanin katil degil, masum oldugu anlatilmis.
Oldurulme sekli ise benzerlik gosteriyor, ki zaten sehzadeler, padisahlar vs ayni sekilde oldurulmemis mi?
Kanuni bile oglu Sehzade Mustafayi ayni sekilde oldurmemis miydi?
Ama tek fark kan dokulmemisti bu cinayetlerde.
Abdulazinin bu sekilde oldurulmus olmasi cok sasirtti beni.
Durucum, yazinin kaynagini merak ettim.
Mehmet Komsu nun Taifte Olum kitabini okudun mu bilmiyorum.
Onda da Mithat Pasanin Taife nasil suruldugu, orada nasil infaz edildigi, arkasindan neler cevrildigi yaziyor.
Yani Mithat Pasanin katil degil, masum oldugu anlatilmis.
Oldurulme sekli ise benzerlik gosteriyor, ki zaten sehzadeler, padisahlar vs ayni sekilde oldurulmemis mi?
Kanuni bile oglu Sehzade Mustafayi ayni sekilde oldurmemis miydi?
Ama tek fark kan dokulmemisti bu cinayetlerde.
Abdulazinin bu sekilde oldurulmus olmasi cok sasirtti beni.
ahanda çıtır anne geldi hehe gel kız sensiz olurmu aşk olsun