Akademik Çalışmalar
Doğum Şeklini Kim Belirlemeli:
Doktor? Anne? Bebek?
Gebelerin neredeyse tamamı gebelik sürecinde doğum şeklini belirleme çabası içine girmekte ve bir çoğuda bu uzun süreçte karar vermemektedir. Gebeliğin başında verilen net kararlar bile gebelik sürecine kararsızlığa dönüşebilir. Bu kara ve kararsızlık ikileminde anneni ve babanın ailesi, arkadaşları, hekimin tutumu ayrıca görsel ve yazılı basının etkisi büyük rol oynamaktadır.
Son bir yıl içinde ABD'den gelen bir hekim grubunun normal doğum oranın arttırmaya çalışan medyatik çabaları karar konusuda daha karmaşık bir hale sokmaktadır. Suda doğum gibi bazı yaklaşımlarda yine bu medyatik ortamdan yararlanma çabalarıyla paralellik göstermektedir. Ayrıca basında yer alan bazı köşe yazılarında konu edilen ‘cebinde hesap makinesiyle dolaşan hekim' ididalarıda hastaların hekime olan güvenini sarsmakta ve kararsızlığın boyutunu derinleştirmektedir. Bu medyatik dalgalanmaların aslında ne bebeğe, ne anneye ne de hekime bir yararının olmayacağı aşikardır. Hatta azalan bu güven ortamının hastaya ve bebeğe kimi zaman zarar verebiliceğini de görmekteyiz.
Genel olarak yaklaşıldığında sezaryen ile doğumun risklerinden daha yüksek olduğu aşikardır. Kanama, infeksiyon. Bacak toplar damarlarında kanın pıhtılaşması ve bunun akciğer daralmalarını tıkaması, amnios sıvısının akciğer damarlarını tıkaması, genel anesteziye bağlı komplikasyonlar sezaryen sırasında daha yüksek oranda görülmektedir. Total olarak düşünüldüğünde sezaryen normal doğuma göre 4 kat daha fazla risk taşımaktadır. Ancak yeni tekniklerle yapılan sezaryen operasyonlarında; operasyon süresinin kısa tutulması, genel anestezi yerine epidural anestezi kullanılması, intibiyotik kullanımı, hastaların çabuk ayağı kaldırması sezaryendeki riskleri azaltmakta ve bu 4 katlık fark gerçeği net olarak yansıtmamaktadır.
Bebek açısından sezaryen doğumun en önemli riski erken yapılan sezaryene bağlı olarak prematürite ve yoğun bakım ihtiyacıdır. Bu nedenle 39. haftanın beklenmesi gereklidir. Doğum sırasında akciğer lerin kompresyonunun (sıkışması) olmamasına bağlı olarak yaş akciğer başka bir sezaryen riski olup 5 kat daha sık görülmektedir; ancak bu durum geçicidir ve kısa süreli oksijen verilmesi tedavide genellikle yeterli olmaktadır.
Anneyi normal doğumdan uzaklaştıran en önemli sebeplerden biri; normal doğuma bağlı genital destek dokuların gevşemesi sonrası oluşan rahim sarkması, idrar ve gaz kaçırma olasılığıdır. Ayrıca buna cinsel performanstaki kayıplarda eklenebilir. Bu problemler normal doğum yapan hastaların % 40-45'inde meydana gelmekte ve bu hastaların da yaklaşık %11'inde bu durumdan dolayı operasyon geçirmek zorunda kalmaktadır. Bu genital sarkmalara bağlı hastalıkların gelişmesini; doğumun dinamik bir süreç olmasından dolayı bebeğin boyutu, çatıların darlığı gibi varsayımlarla önceden belirlemek de genellikle mümkün olmaktadır. Bebek açısından ise; normal doğumda risk olasılğı (bebeğin kaybedilmesi, oksijensizliğe bağlı beyin hasarı, serebral palsi denilen beyin hasarına bağlı fonksiyon bozukluğu vb) 500 doğumda 1 iken, sezaryen sırasında bu oran 4000 doğumda 1'e düşmektedir.
Her şeye rağmen genel değerlendirmede ise normal doğumun anne, sezaryen doğumun bebek açısından daha az risk taşıdığı söylenebilir. Doğum şeklinin belirlenmesinde anneye de, bebeğede zarar vermeyeek bir yöntemin belirlenmesi için daha geniş düşünülmesi, bebeğin anne karnındaki konumununda ele alınarak anne ve hekim beraber karar vermesinin riskleri azaltabileceği söylenebilir.
Güç gerçekleştirilebilecek doğumlarda azaltabilir; örneğin büyük bebek, büyüme kısıtlılığı, kesedeki su miktarının azalması. Boyunda kordon bulunması, çatılardaki darlık gibi önceden anneyi bilgilendirerek sezaryenın seçilmesi riskleri azaltabilir.
Sezaryen sonrası halk arasında düşünüldüğü gibi gebelik oranları azalmamakta, yalnızca iki gebelik arasındaki süre uzayabilmektedir. Ancak burada başka faktörlerinde sorumluluk taşıyabileceği unutulmamalıdır.
Hastaların doğum şeklini belirleme sırasında almak istedikleri cevaplardan birisi de; hekimlerin çocuklarını hangi yolla doğurttuklarıdır. Burada kişisel faktörlerinde devrede olduğu unutulmamalıdır. Ancak bilinen bir gerçek kadın doğumun hekimlerinin yaklaşık %54'ünün sezaryen doğumunun daha güvenli olacağını düşünerek bu yolu kendi çocukları için uyguladığıdır. Ancak bu kararların ne kadar doğru olduğu da tartıştışma konusudur.
Sonuç olarak: Sezaryen mi? Normal doğum mu?
Doğum şekli anne ve bebeğe en az zarar verecek yöntem olmalıdır. Doğum olayının dinamik bir süreç olduğu bilinmeli ve alınan tüm kararların bu süreçte değişebileceği unutulmamalıdır. Son olarak doğum şekli bebeğin anne karnındaki tavrı, annenin tutumu ve hekimin yaklaşımı ile berabarce belirlemelidir.