2008 Eylülde Anne Olacaklar/arşiv

evet canımm canım kilo tansiyon hepsine bakılıyoo not ediyor canımm ama 12 lerde sanırımm tansiyonum benim
 
günaydın kızlarrr

bildiğim kadarıyla genişleyen damarlarımız ve artan kan basıncımız sebebiyle arada burun kanamaları yaşamamız normal.. Aynısı bende de oluyor.. Benim tansiyonum 12-8 çıkıyor hep.. Normalde düşüktü ama hamile kalınca normali buldu..

cinsiyet belirleme yöntemine göre benim Zuzum da " ERKEK " çıkıyor..
Allah sağlıklı eli ayağı düzgün hayırlı evlatlar nasip etsin bizlere inşallahh
Aminnnnnnnnnnnn
 
evet ya herkeste oluyormuş aynı şey :))

bu arada bana erkek çıktı bakalım ne çıkacak haftaya :)
 
banada kız çıkıyor ama kızlar bir problemim varrrrr
benim 06.12.1981 yani arlık eğer 26 kız 27 erkek ben ce26 ama herkes 27 diyoooooo
benimki içinden çıkılma bir durum yaniiiii
 
yaa canımm dün kübra yani gamzeli arkadaşımız uyardı bizi tetanoz asısı olunuyor muşş 16 17 haftalarda.. ve sağlık ocagına kaydımızı yaptırmamız gerekiyormuşş zaten sağlık ocxagı söylüyormuşş ne zaman aşı olacagımızı.hani olurda sezaryan olursakk işte hastalık falan bulaşmasın diye ben olucam aşı işte haftaya sağlık ocagına kaydımı yaptıracam onlar yönlendirir beni sanırım
 
sweet curse........... 1 Eylül................Cinsiyet
asliiii......................2 Eylül.................ERKEK
Güldenm.................3 Eylül................Cinsiyet
eylül_annesi............10 Eylül..............KIZ
Bebeğim.................11 Eylül..............Cinsiyet
Yeniyaşam..............12 Eylül..............Cinsiyet
Bires..................... 13 Eylül.............. KIZ
müjdes...................13 Eylül...............KIZ
Delikız....................14 Eylül..............ERKEK
Kumralim................15 Eylül..............Cinsiyet
Sel-inn....................15 Eylül..............Cinsiyet
Mommy...................17 Eylül.............Cinsiyet
Bride..................... 19 Eylül..............Cinsiyet
6128......................19 Eylül..............Cinsiyet
Ariazoni...................19 Eylül..............ERKEK
cüvcüv.....................20 Eylül..............Cinsiyet
Öznur83..................20 Eylül............... KIZ
hilarya.................... 21 Eylül..............Cinsiyet
Minikanniş..............21 Eylül..............Cinsiyet
Wiski.....................21 Eylül..............Cinsiyet
İzmirgüzeli22...........22 Eylül..............Cinsiyet
Frekans...................23 Eylül..............Cinsiyet
İletişim....................23 Eylül..............Cinsiyet
gamzeli26................23 Eylül..............Cinsiyet
ayşe&serkan...........24 Eylül..............Cinsiyet
Siyah-beyaz............24 Eylül..............Cinsiyet
Gundogdus............. 24 Eylül..............Cinsiyet
alin.........................24 Eylül...............Cinsiyet
Hetcik83.................24 Eylül...............Cinsiyet
Papatyam............... 25 Eylül..............Cinsiyet
Anessa....................26 Eylül..............Cinsiyet
Dream81................ 27 Eylül..............Cinsiyet
Selin jülyen.............27 Eylül..............Cinsiyet
Kıvılcımm................27 Eylül...............Cinsiyet
Angelay................. 28 Eylül..............Cinsiyet
Amonra..................28 Eylül..............Cinsiyet
Sebek................... 29 Eylül.............. KIZ
Mehtapelif.............. 30 Eylül..............Cinsiyet



Listemizi Görelim değil mi?? Çok gerilerde kalmış....
Haftaya inşallahh Daha da renklenecek listemiz..
Bende haftaya gideceğim doktora inşş gösterir benim zuzum cinsiyetini :nazar:
 
bakalımm arkadaşlarr ne kadar doğru bu takvimm belli olurr tabi ilk esra belli olacakk ben hafta ya kadar bekleyecegim.
 
slm kızlarrrr günaydın herkeze okurken bugun bunları buldum okumak görmek istersiniz belkiCADIARZU
KURU BAKLİYAT TÜRLERİNİN KALSİYUM İÇERİKLERİ (100 gram içindeki kalsiyum-miligram olarak)
Bakla: 77
Barbunya: 128
Fasulye: 86
Nohut: 134
Mercimek: 68
Bezelye: 64
Badem içi: 254
Yer Fıstığı: 66
Soya Fasulyesi: 226
Kestane: 30
Fındık: 209
Yeşil fıstık: 140
Ceviz içi: 84
Susam: 1200

SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİNİN KALSİYUM İÇERİKLERİ (100 gram içindeki kalsiyum-miligram olarak)
İnek sütü: 120
Yoğurt: 120
Çökelek: 505
Kaşar peyniri: 700
Beyaz peynir (yağlı): 162
Beyaz peynir(yağsız): 96
Süt tozu: 950
Krema: 99
SEBZE TÜRLERİNİN KALSİYUM İÇERİKLERİ (100 gram içindeki kalsiyum-miligram olarak)
Bakla: 48
Bamya: 78
Bezelye: 25
Enginar: 50
Domates: 7
Yeşil biber: 12
Taze fasulye: 55
Lahana: 43
Havuç: 35
Hıyar: 16
Karnıbahar: 38
Kabak:19
Patlıcan: 23
Marul: 79
Patates: 12
Pırasa: 56
Soğan: 34
Pancar: 20
Ispanak: 80
Asma yaprağı (sarma yapmakta kullanılır): 392
Semizotu:. 79
a.s.
 
günaydın arkadaşlar benim yaptığım tüm takvimler de erkek çıkmıştı ama kızım olacak :)) gerçi burda hiçbirimiz cinsiyete önem vermiyoruz sadece merak ediyoruz allah hepimize sağlıklı ve hayırlı evlatlar versin en büyük dileğimiz bu
 
devamıııııı
MEYVE TÜRLERİNİN KALSİYUM İÇERİKLERİ (100 gram içindeki kalsiyum-miligram olarak)
Elma: 6
Kayısı: 30
Muz: 10
İncir: 54
Üzüm: 15
Kiraz: 30
Ayva: 6
Erik: 10
Kavun: 15
Karpuz: 6
Şeftali: 6
Armut: 6
Nar: 10
Çilek: 29
Portakal: 34 (özellikle suyu sıkılarak içildiğinde...)
Mandalina: 30 (özellikle suyu sıkılarak içildiğinde...)
Limon: 41
DİĞER BAZI GIDALARIN KALSİYUM İÇERİKLERİ (100 gram içindeki kalsiyum-miligram olarak)
Tahin helva: 91
Bal: 15
Pekmez: 400
Tereyağı: 19
Margarin: 4
Siyah zeytin: 77
Yeşil zeytin: 90
SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİNİN KALSİYUM İÇERİKLERİ (100 gram içindeki kalsiyum-miligram olarak)
İnek sütü: 120
Yoğurt: 120
Çökelek: 505
Kaşar peyniri: 700
Beyaz peynir (yağlı): 162
Beyaz peynir(yağsız): 96
Süt tozu: 950
Krema: 99

TAHIL VE TAHIL ÜRÜNLERİNİN KALSİYUM İÇERİKLERİ (100 gram içindeki kalsiyum-miligram olarak)
Mısır: 9
Pirinç: 14
Arpa: 50
Bulgur: 40
Ekmek: 20
Makarna: 16
Tarhana: 78
Bisküvi: 217

ben bunları okudum şaşırdım bilmedigim ve tükettigim çok yiyecekce fayda varmışşşşşşa.s.
 
1) Tetanoz aşısı: Tetanoz Clostridium tetani adı verilen bakterinin yol açtığı ölümcül bir hastalıktır.Yenidoğan tetanozu göbek kordonunun steril olmayan malzemelerle kesildiği durumlarda ortaya çıkabilen bir hastalıktır ve gelişmemiş ülkelerde seyrek olmayarak görülür.Eğer annede tetanoza karşı bağışıklık varsa (anne aşılıysa) bebeğe geçen antikorlar bu durumu engeller .Yani bebeğin bu hastalıktan korunması için annenin aşılanması esastır.Tetanoz aşısı yapıldığı günlerde aşının uygulandığı bölgede hafif rahatsızlık bazen ufak kasılmalar ortaya çıkabilir ancak bebeğinize herhangibir zarar vermesi mümkün değildir.
Bugün ülkemizde sağlık bakanlığı tarafından kabul edilen kadınlarda tetanoz aşısı uygulama programı aşağıdaki gibidir.15-49 yaş grubu için;
1.aşı: Gebeliğin 4. ayında veya ilk karşılaşmada
2.aşı: İlk aşıdan en az 4 hafta sonra (Bu aşı sonrası 1-3 yıl boyunca %80 koruma sağlanır)
3.aşı: ikinci aşıdan en az 6 ay sonra (Bu aşı sonrası 5 yıl süreyle%95 koruma sağlanır)
4.aşı :Üçüncü aşıdan en az 1 yıl sonra ya da bir sonraki gebelikte (10 yıl süreyle %99 koruma sağlanır)
5.aşı : Dördüncü aşıdan en az bir yıl sonra ya da bir sonraki gebelikte (Doğurganlık çağı boyunca%99 koruma)
2) Grip aşısı: Grip aşısı saflaştırılmış virüs proteinlerinden oluşur.İlk trimesterde dahi bebek üzerinde olumsuz bir etkisi gösterilmemiştir. Buna karşın gebelerin viral enfeksiyona karşı korunmaları özellikle önemlidir. Grip aşısı uygulamasında eğer aşının içerdiği yabancı proteinlere karşı bir alerjik reaksiyon ortaya çıkarsa bu durumla başa çıkmakta bazı zorluklar yaşanabilir.bu nedenle bazı hekimler gebelikte grip aşısı uygulamalarına çekinceli davranmaktadır.Grip aşısı yılın belli dönemlerinde (sonbaharda) yapılması gerekmektedir. Özellikle gebeliğinizin ikinci 3 ayındaysanız bu dönemde aşı olmanız önerilebilir
 
HAMİLELİKTE DÖRDÜNCÜ AY BEBEK GELİŞİMİ

Sizdeki Değişiklikler
Gebeliğin erken belirtileri olan sabah bulantıları, yorgunluk şikayetleriniz ve düşük riski 2.trimestrde genellikle azalır. Aynı zamanda ilk kez bebeğin hareketlerini hissetmeye başlarsınız. Rahimdeki bu ilk kıpırtıları önce mide gurultusu sanabilirsiniz, kelebek kıpırtısına benzetenler de vardır, bunun gerçekte bebeğin hareketleri olduğunu anladığınızda kaydedin ve kontrolde doktorunuza söyleyin, ama önce babayla paylaşın.
- Dışardan hamile gibi görünmeye başlayabilirsiniz.
- Plasenta şekillenmiştir ve hamileliğinizin sağlığı için hormon üretmeye devam eder, salgılanan hormonlar ilerde daha kolay doğum için kaslarınızı ve eklemlerinizi yumuşatır.
- Kabızlık şikayetiniz artabilir.
- Daha fazla terleyebilirsiniz.
- Rahminiz büyümektedir ve karı içindeki bağların gerilmesine bağlı olarak ani kısa süreli sancılar hissedebilirsiniz.
- Yorgunluğunuz azalabilir.
- Hamileliğinizden hoşlanmaya başlıyorsunuz.
- Daha sık acıkabilir, belli yiyeceklere özellikle istek duyabilirsiniz.
- İdrara gitme sıklığı azalır, idrar yolları enfeksiyonu riski artabilir. Her gün en az 8 bardak su içmelisiniz.
- Dişeti kanamaları olabilir.
- Özellikle oturur yada yatarken aniden ayağa kalkmak gibi durumlarda bazen baygınlık hissi yada baş dönmesi olabilir.
- Beyaz vajina akıntısı olabilir.
- Ayak bileklerinde ve ayaklarda hafif şişme olabilir. Bazen ellerde ve yüzde de şişme olabilir.
- Bacaklarda varisli damarlar ve basur olabilir.
- Karnınızın üstünde koyu bir çizgi görülebilir, doğumdan sonra kaybolur.
- Çabuk öfkelenme, mizaç dalgalanmaları, kolay ağlama gibi duygusal değişiklikler, dalgınlık yaşayabilirsiniz.
- Zaman zaman baş ağrıları olabilir.


Bebeğinizdeki Değişiklikler
- Bebeğinizin saçı, kaşları, kirpikleri, el ve ayak parmak tırnakları, parmak izi şekillenir. Ses tellerine sahiptir, tad duyusu gelişmeye ve başparmağını emmeye başlar.
- Kulakları, kolları, elleri, parmakları, bacakları, ayak ve tırnakları tamamen şekillenmiştir.
- Işığa duyarlılık ve solunum öncüsü olarak hıçkırık başlamıştır.
- Bebeğin gözleri yanlara değil, artık öne bakmaya başlar.
- Kalp dakikada 120-160 civarında atar.
- Kan direkt göbek kordonundan bebeğe gider.
- Bebeğinizin böbrekleri çalışmaya başlamıştır, amniyotik sıvının dolaşımını yapar, bebek soluk alma ve verme hareketleriyle amniyon sıvısını içine çeker.
- Bebeğin tüm organları oluşmuştur.
- Bebeğinizi saran sıvı 1 bardak civarındadır.
- Bebeğinizin iskeletinin çoğunluğu hala lastiğe benzer kıkırdak yapısındadır ama sertleşerek kemikleşmeye başlar.
- Bebeğinizin gelişim hızı, boy ve kilosu hızla artmaya başlar.
- Bebeğiniz 12-14 cm boyunda, yaklaşık 250 g ağırlığında, bir avokado büyüklüğündedir.

Muayene ve laboratuar tetkikleri
- Kan basıncı ve kilonuz ölçülmeli.
- İdrar tetkiki yapılmalı.
- Ciddi doğum defektleri açısından alfa feto protein (AFP) vs. düzeyi ölçülerek bebekle ilgili riskler araştırılmalıdır. Amniyosentez denen yöntemle bebeğin içinde bulunduğu sıvıdan alınarak incelenir. Amniyosentez, 35 yaşın üstünde veya doğum defekti öyküsü varsa yapılmalıdır, buna doktorunuzun karar vermesi uygun olur.
- Varis oluşumu açısından bacakların muayenesi yapılmalı.
- Bebeğin kalp atışları muayene edilmeli.
- Fundusun yüksekliği ölçülmeli.
- Karın muayenesi ile rahminizin büyüklüğüne bakılmalı.


Üçlü test
Üçlü test tüm anne adaylarına 16.-18. gebelik haftaları arasında önerilen bir kan testidir. Anne adayından alınan kanda üç ayrı hormon ölçümü yapılır. Hormon ölçüm sonuçları, anne adayının yaşı, kilosu, sigara kullanıp kullanmadığı gibi değişkenler ve gebelik haftasıyla birlikte özel bir bilgisayar programına girilerek işleme tabi tutulur. Bu işlem neticesinde anne adayının bebeğinde Trisomi 21 (Down sendromu), Trisomi 18 ve nöral tüp defekti (NTD) varolma olasılığı belirlenir. Hazırlanan üçlü test raporunda bu üç anormal durum için risk ayrı ayrı belirtilir
Anne adayından uygun gebelik haftasında alınan kanda ölçülen hormonlar gebelik testi bahsinden de tanıdığınız hCG (human chorionic gonadotropin) hormonu, büyük kısmı bebeğin karaciğerinden salgılanarak anne adayının kanına geçen AFP (alfa fetoprotein) hormonu ve uE3 (konjuge olmayan estriol) adlı hormondur. Bu hormonların anne adayı kanındaki değerleri gebelik haftalarına göre önemli değişiklikler gösterir.
Üçlü testin geliştirilmesi aşamasında gebelik haftası kesin olarak bilinen çok sayıda anne adayından alınan kanlarda bu üç hormonun ölçümleri yapılmış ve normal değerler alt ve üst sınır olarak belirlenmiştir. Bu normal değerler kolaylık ve birimlerde eşitleme sağlama açısından MoM (multiple of median-ortalamanın katları) olarak belirtilir. Ölçüm yapılan bu anne adaylarından daha sonra Down sendromlu, Trizomi 18'li ve NTD'li doğum yapanların hormon değerlerinde MoM değerinden sapma dereceleri hesaplanarak, ne kadar sapmanın riski ne derece artırdığı istatistiksel olarak belirlenmiş ve risk belirleme sistemi bir bilgisayar programı yardımıyla otomatize edilmiştir.
Özet olarak; alınan kanda belirlenen MoM değerleri, yaş, kilo, gebelik haftası gibi değişkenlerle birlikte bilgisayar programına girilmekte ve bu program altyapısında bulunan verilerle karşılaştırma yaparak normalden sapmanın derecesine göre riski rakamsal olarak vermektedir.


Üçlü testte Down sendromu risk tahmini
Down sendromu (Trizomi 21) risk tahmini anne adayının yaşı, kilosu ve üç hormon ölçümü kullanılarak yapılır. Down sendromunda AFP ve uE3 gebelik haftasına göre olması gerekenden düşük, HCG ise olması gerekenden yüksektir. Bilgisayar programı bu üç hormonun gebelik haftası ve kiloya göre normalden sapmalarını belirler ve yaşla birlikte anne adayında Down sendromlu bebek taşıyor olma riskini belirler.
Burada da en önemli nokta testin yapıldığı anda gebelik haftasının doğru belirlenmiş ve bilgisayara doğru girilmiş olmasıdır.


Üçlü testin doğruluğu
Üçlü testin verdiği rakamlar nispeten geçerli rakamlardır. Yukarıdaki özelliklere (yaş, kilo, hormon değerleri ve gebelik haftası) sahip 37000 anne adayının bebeklerinin doğumu hakkında bilgi sahibi olma imkanımız olsa, bunlardan birinin Down sendromlu bebek doğurduğunu görebiliriz. Benzer şekilde Down sendromlu bebek doğurma riski örneğin 1:230 olarak belirlenmiş aynı özelliklere sahip 230 anne adayından birisi Down sendromlu bebek doğuracaktır.
Unutulmaması gereken en önemli nokta üçlü testin tanı koymadığı yanlızca tarama yaptığıdır. Tarama testlerinin amacı belli bir hastalık açısından riski yüksek olan kişileri belirlemek, yani bir hastalığın esas tanısını koyduracak testin kimlere uygulanmasının gerekli olduğunu belirlemektir. Dowwn sendromunun kesin tanısı amniosentez ile elde edilen fetal hücrelerin kromozomlarının incelenmesiyle konur. Amniosentezi her anne adayına uygulayamayacağımıza göre, kimlere uygulamamız gerektiğini bilmeliyiz. İşte üçlü test bunun ayrımını yapmada bize yardımcı olur.
Üçlü testin doğruluğunu kısıtlayıcı en büyük faktör bebeğin gebelik haftasının yanlış değerlendirilmesi, kilonun hesaba katılmaması ve çoğul gebelik olgularının gözardı edilmesidir. Gebelik haftası belirlenirken anne adayının belirttiği son adet tarihi ultrasonla mutlaka teyid edilmelidir.


Üçlü testte patoloji çıktığında ne olur?
Down sendromu riskinin yüksek çıkması:
Down sendromu riski 1:200 ve daha yüksek çıktığında (örneğin 1:180) genel olarak anne adayına amniosentez önerilir. Amniosentez anne adayının karnına batırılan ince bir iğne yardımıyla bebeğin amnios sıvısından belli bir miktar örnek alınması demektir. Bu örnek daha sonra özel bir ortamda bekletilerek içindeki bebeğe ait hücrelerin çoğalması beklenir. Çoğalma belli bir aşamaya geldikten sonra hücrelerin kromozom haritası çıkarılır. Bu kromozom haritasında Down sendromunun varlığı ya da yokluğu, diğer bazı kromozom anomalilerinin varlığı ya da yokluğu büyük bir hassasiyetle belirlenir.
Üçlü test sonucuna göre amniosentez uygulanmasının tavsiye edildiği rakam doktorlararası farklılıklar gösterebilir. Bazı doktorlar 1:270 rakamından itibaren amniosentez önerirler. Amniosentez uygulanması gereken ya da uygulanmasının gerekmediği durumlar için ultrasonda bebekte Down sendromu düşündürecek bulguların gözlenmesi ya da gözlenmemesi de önemlidir.


NTD riskinin yüksek çıkması:
NTD riski AFP değeri gebelik haftasına göre yüksek çıktığında yükselir. Bu durumda ilk yapılması gereken ayrıntılı ultrason ile AFP'de yükselmeye neden olabilecek NTD dışı durumların belirlenmesidir. Gebelik haftasının son adet tarihi ile uyumsuz olması, çoğul gebelik gibi etkenler AFP yüksekliğini açıklayabilir. Ya da NTD'nin ileri şekli olan ve yaşamla bağdaşmayan anensefali (bebeğin beyin dokusunun olmaması) saptanabilir. Bazı durumlarda gastroşizis ya da omfalosel gibi karın duvarı defektleri AFP yüksekliğinin nedeni olabilir. Bunlar yoksa yüksekliğin kaynağı olarak omurga kanalındaki açık defektler (spina bifida) ayrıntılı bir şekilde taranır.
Açıklanamayan AFP yüksekliği durumunda bu sefer amniosentez ile alınan amnios sıvısında AFP değeri belirlenir. Bu değer de yüksekse ileri inceleme olarak amnios sıvısında asetilkolinesteraz aktivitesi artışı aranır. Ayrıntılı ultrasonda AFP yüksekliğine neden olabilecek patoloji %95 olasılıkla gözlenir.


Amniyosentez
Bebeklerin %2-4'ü çeşitli anomalilerle doğarlar. Bunların oluşumunda genetik kusurların rolü çok büyüktür. Genetik hastalıklar için kalıcı bir tedavi yöntemi henüz olmadığından bu hastalıkların erken tanısı ve anne ve baba adayının kararıyla bebek "kritik" sınıra ulaşmadan gebeliğin sonlandırılması çok önemlidir. Bu amaca yönelik kullanılan çok sayıda yöntem vardır ve anne adayında invaziv girişim gerektiren prenatal (doğum öncesi) tanı yöntemleri arasında en sık kullanılan yöntem amniosentezdir.
Amniosentez en sık ileri anne yaşı olan anne adaylarının bebeklerinin kromozom anomalisi açısından değerlendirilmesinde ve üçlütestte risk saptandığı durumlarda kesin tanı amacıyla kullanılır.


Amniyosentez nedir?
Amniosentez (AS) anne adayının karın cildinden girilen bir iğneyle uterusa ve buradan da bebeğin içinde yüzdüğü amnios sıvısına ulaşılması ve buradan sıvı alınması işlemine verilen isimdir. AS ağır polihidramnios (bebeğin sıvısının normalden fazla olması) gibi durumlarda anne adayını rahatlatmak için tedavi amaçlı kullanılabileceği gibi, bebekte kromozom anomalisi araştırması, NTD (nöral tüp defekti) araştırması, ya da bebeğin akciğer olgunlaşmasının araştırılması gibi nedenlerle tanı amaçlı da kullanılabilir.


Hangi durumlarda uygulanır?
Günümüzde amniosentez en sık tanı amaçlı olarak uygulanmaktadır. Bu uygulamalarla sitogenetik tanı (kromozom anomalisi araştırması), bebeğe ait metabolik hastalıkların tanısı, bebekte nöral tüp defektlerinin tanısı (amnios sıvısında alfafetoprotein ve gerektiğinde asetilkolinesteraz ölçümü), kan grubu uyuşmazlığında bebeğin etkilenme derecesinin belirlenmesi (sıvıda delta OD450 adlı maddenin ölçülmesi), bebeğin akciğerlerinin olgunlaşıp olgunlaşmadığının belirlenmesi (amnios sıvısında L/S (Lesitin/Sfingomiyelin) oranının ya da PG (fosfatidilgliserol) miktarının belirlenmesi) ve daha bir çok durumun tanısı mümkündür. Genetik biliminin gelişmesiyle günümüzde bebekte yanlızca bariz kromozom anomalileri değil, tek gen kusurlarına bağlı hastalıklar da tanınabilmektedir ve tanınabilen tek gen hastalıklarının sayısı da giderek artmaktadır.


Amniosentez ne zaman uygulanır?
AS günümüzde en sık kromozom anomalisi ve diğer anomalilerin tanısının konmasında uygulanır ve bu nedenle aşağıda bu yöntem anlatılacaktır. Tedavi için yapılan uygulamaların teknik açıdan tek farkı gebeliğin herhangi bir döneminde uygulanabilmeleridir.
Tanı amaçlı AS genellikle 16.-18. gebelik haftaları arasında uygulanır. Ancak son zamanlarda 15. gebelik haftasından önce de amniosentez uygulanmaya başlanmıştır (erken amniosentez).
Tanı amaçlı AS'nin bu gebelik haftaları arasında uygulanmasının ve daha ileri gebelik haftalarında uygun olmamasının nedeni sonucun genetik laboratuarından genellikle 3-4 hafta gibi uzun bir süre içerisinde bildirilebilmesidir. Zira alınan sıvı içinde bulunan fetusa ait az sayıda hücrenin kültür yapılarak incelenebilecek sayıya ulaşması için bu zaman gereklidir. Bu durumda laboratuardan genetik hastalık tanısı geldiğinde gebelik de 3-4 hafta ilerlemiş olmaktadır. Belirtilen gebelik haftalarında uygulanan AS'de bu durum problem teşkil etmemekle beraber daha büyük haftalarda AS yapıldığında ve genetik anomali belirlendiğinde gebeliğin sonlandırılması hem tıbbi açıdan hem de kanuni açıdan çeşitli problemler yaratabilmektedir. Bu yüzden daha ileri gebelik haftalarında genetik tanı gerektiğinde 48 saatte sonuç veren kordosentez (KS) tercih edilir.
Son zamanlarda doku ve hücre kültürü tekniklerinin gelişmesi bu süreyi 1-2 haftaya kadar indirmiştir. Ancak bu laboratuar donanımı henüz yaygın olmadığından AS için belirlenen sınırlar halen geçerlidir.


AS nasıl uygulanır?
Anne adayına ayrıntılı bir ultrason yapıldıktan ve bebeğin uterus içindeki haritası çıkarıldıktan sonra karın cildi antiseptik maddeyle silinir. Ulltrason eşliğinde işleme uygun incelikte iğne (genellikle spinal anestezide kullanılan iğneler tercih edilir) karnın uygun bir yerinden girilerek uterusa ve buradan da amnios sıvısının bulunduğu uterus boşluğuna ulaşılır. Enjektör yardımıyla çekilen amnios sıvısının ilk 0.5 mililitrelik kısmı atılarak yeterli miktarda sıvı çekilir. Tekrar bir ultrason değerlendirmesi yapıldıktan sonra iğne yerinden çıkarılır ve işleme son verilir. Alınan amnios sıvısı materyali oda sıcaklığında laboratuara teslim edilir.
Genetik amaçlı AS'de ortalama 20 mililitre sıvı alınır.(30ccye kadar) Bu miktar 16. gebelik haftasında olan bir bebeğin toplam amnios sıvısı miktarının %10'una tekabül eder. Bebeğin 3 saat içerisinde bu alınan sıvıyı tümüyle yerine koyduğu tahmin edilmektedir.
Amnios sıvısı bebeğin cilt, solunum sistemi, sindirim sistemi, idrar boşaltım sisteminden dökülen hücrelerin olduğu bir sıvıdır. Bu hücreler kültür ortamında çoğaltılarak sitogenetik analiz (kromozom haritası), enzim ve DNA analizi için kullanılır. Sıvının kendisi ise AFP ve asetilkolinesteraz (ACE) gibi maddelerin ölçümü için kullanılır. ACE ölçümü özellikle amnios sıvısında AFP yüksek bulunduğunda yüksekliği doğrulamak için çok değerli bir yöntemdir.


AS'nin ne gibi riskleri vardır?
AS ilk geliştirildiği günlerde henüz ultrasonografi gibi hassas görüntüleme yöntemleri olmadığından "körlemesine" uygulanmakta ve çeşitli istenmeyen durumların oluşmasına neden olmaktaydı. Günümüzde bu durumlar azalmış olmakla beraber her invaziv (vücudun "bütünlüğünü" bozarak yapılan) işlemde olduğu gibi çeşitli riskler söz konusu olabilmektedir.
İşlem yapılırken en sık oluşan istenmeyen durum iğnenin girmesiyle amnios zarının uterusa bağlı olduğu yerden ayrılması ve zarın iğnenin üstünde "çadırlaşarak" sıvının içine girmeye müsaade etmemesidir. Tecrübeli bir operatör bu durumla kolaylıkla başa çıkabilirken amnios zarının uterus duvarından geniş bir alanda ayrılması durumunda işlemi 1-2 hafta sonrasına ertelemek gerekebilir.
Ultrasonun olmadığı dönemlerde "körlemesine" yapılan AS uygulamalarında enjektöre sıvı gelmemesi durumunda iğne yerinden çıkarılıp başka bir yerden tekrar batırılmakta, yani bir işlemde çok sayıda giriş yapma durumunda kalınmaktaydı. Çok sayıda giriş bebeğin işleme bağlı ölme riskini artıran bir durumdur, ancak günümüzde özellikle ikiden fazla giriş gerektiren durumlar ender olarak görülmektedir.
Bebeğin işleme bağlı yaralanma riski de günümüzde rutin olarak ultrason yardımıyla yapılan AS'lerde oldukça azalmıştır. Ultrasonsuz dönemlerde bebeğin her türlü organında iğne batması sonucu yaralanmalar oluşabilmekteyken, günümüzde bunların sayısı çok azalmıştır. Meydana gelen yaralanmaların büyük kısmı bebeğin cildine iğne batması gibi zararsız sayılabilecek yaralanmalardır.
İşleme bağlı olarak annenin dolaşımına değişen miktarlarda kan hücresi geçişi olmaktadır. Bu durum genellikle bir problem yaratmaz. Ancak anne adayıyla baba adayı arasında Rh uygunsuzluğu olduğu durumlarda bebeğin kan grubu da pozitifse problem yaratabilir. Bu durumda daha önceden Rh pozitif bir kan hücresiyle karşılaşmamış olan anne adayı savunma sistemi bu hücrelere karşı antikor üretmeye başlar, yani sensitize olur (duyarlılaşır). Bu, mevcut olan bir gebelikte bir problem yaratmamasına karşın sonraki gebeliklerde anne adayı tekrar Rh (+) kanla karşılaştığında daha önceden sensitize olup hazırlandığı için çok daha hızlı tepki göstererek bebeğin kan hücrelerinin parçalanmasına neden olabilir. Bu yüzden işlem sonrası anne adayına bir doz Rh immunglobulin (Rhogam) uygulanır. [Rh uygunsuzluğu]
Bebeğin işlem esnasında aniden ölmesi de nadir görülen bir durumdur. Bunun işlemin bebekte yarattığı "stresin" nörolojik yolla kalbin durmasına bağlı olduğu düşünülmektedir.
İşleme bağlı olarak amnios sıvısında enfeksiyon meydana gelme riski de aseptik (steril, yani bakterilerden arındırılmış) şartlar mevcut olduğunda ve kurallara uyulduğunda oldukça düşüktür. Ancak ikinci trimesterde amnios sıvısının savunma mekanizmaları henüz az gelişmiş olması nedeniyle enfeksiyonlar ağır seyredebilir.
Genetik tanı amacıyla yapılan amniosentez sonrası yaklaşık %1-2 anne adayında "su gelmesi" şeklinde yakınmalar olmaktadır. Bu durum genellikle 48 saat içinde kendiliğinden iyileşir.
AS uygulanan annne adayının enfeksiyon bulguları (ağrı, ateş, akıntı gibi), kanama, su gelmesi gibi bulguları doktoruna mutlaka haber vermesi gerekir. İstirahat mutlak zorunlu değildir ancak bedeni zorlayan işler yapılmamalı ve cinsel ilişkiye 3 gün ara verilmelidir.
Bebeğin işleme bağlı kaybedilme oranını belirlemek güçtür. Zira bebeklerin bir kısmı AS uygulanmasa da başka nedenlere bağlı olarak ölebilmektedir. Bu konuyu aydınlatmak için yapılan bir çalışmada AS yapılmamış anne adaylarının bebeklerinin ölme oranı %3, AS yapılan anne adaylarının ise %3.2 olduğu, yani AS'nin bebeğin ölme riskini çok az artırdığı belirlenmiştir.
Amnios sıvısı embolisi (amnios sıvısının kana geçmesi ve akciğer ana atardamarını tıkamasıyla meydana gelen çok ciddi bir durum) gibi durumlar ise çok nadiren meydana gelebilir.
Çoğul gebeliklerde amniosentez mümkünmüdür?
Bir zamanlar çoğul gebeliklerde amniosentez uygulaması sakıncalı olarak görülürken günümüzde artık böyle değildir.
Çoğul gebeliklerde bebeklerin ultrason ile ayrıntılı olarak üç boyuttaki yerleri iyi bilinmeli ve sıvının iki (ya da daha çok sayıda) bebekten ayrı ayrı alındığından emin olunmalıdır. Bu amaçla ilk bebeğin AS işlemi tamamlandıktan sonra aynı iğneden bu keseye bebeğe ve anne adayına zararı olmayan indigokarmen adlı boya verilir. İkinci bebeğin amniosentezi yapılırken gelen sıvının boyalı olması yanlış kesede olunduğuna işaret eder ve yeni bir deneme yapılır. Gelen sıvının berrak olması durumunda sıvının diğer bebekten alındığından kesinlikle emin olunur. Monoamniotik (tek keseli) ikizlerde ise bu ayrım mümkün olmadığından birbirinden oldukça uzak iki nokta seçilerek her iki bebeğe ait hücreler elde edilmeye çalışılır.


AS sonuçları nasıl raporlanır?
Sitogenetik analizle bebeğin kromozomlarının sayısal anomalisi olup olmadığı ve belirgin yapısal bozukluk olup olmadığı belirlenir. (resimde hücrenin kromozomları, henüz haritalanma yapılmadan önceki dağınık hallerinde görülmektedir.)
AS yapıldıktan sonra laboratuardan bebeğin kromozomlarının normal olduğunu belirten ve cinsiyetinin de bildirildiği bir rapor gelir (46 XX-kız bebek; 46 XY-erkek bebek gibi). "Normal" olarak gelen bu rapor bebekte yapısal doğumsal anomaliler, mikrodelesyon ve mikroduplikasyon gibi minimal kromozom kusurlarını ve özel teknik gerektiren frajil X sendromu gibi hastalıkların olmadığını gösteremez.
Yukarıda kromozom haritası sonrası erkek bir bebeğin 46XY şeklindeki kromozomları görülmektedir.
Tek gen hastalıklarının tayini için özel bir teknik kullanılmamışsa, kromozomların mikrodelesyon ya da duplikasyon gibi nadir görülen anormalliklerini belirlemek için özel bir teknik kullanılmamışsa, AFP ya da ACE gibi maddeler ölçülmemişse, enzim tayini yapılmamışsa gelen bilgiler yanlızca yukarıdaki gibi olur. Frajil X sendromu (erkek çocuklarında önemli bir zeka geriliği nedeni olan bir kromozom anomalisi) da ancak özel kültürlerde gözlenebilir.
Bebekte bir kromozom anomalisi belirlenmişse laboratuar bu durumu bildiren bir rapor hazırlar (Trizomi 21 (Down sendromu); 45 X0-Turner sendromu gibi).
Laboratuar rutin sitogenetik analiz dışında özel bir inceleme gerektiren durumlar için önceden haberdar edildiğinde bu özel teknikleri uygulayarak sonuç bildirir. Özel teknik kullanılacak durumların ise anne ve baba adayında belli bir hastalık için risk faktörlerinin varlığına bağlıdır ve AS uygulayan doktor tarafından laboratuara özel istek olarak bildirilir.


AS sonuçları güvenlimidir?
Normal çıkan bir kromozom analizinin hatalı olma payı çok çok düşüktür.
Anormal bir durum oluştuğunda gerekli görüldüğünde KS (kordosentez) gibi bir yöntemle bu sefer bebekten kan örneği alınarak anormal durumun doğrulanması gerekebilir.
Tanıda problem yaratanlar kromozomlarda inversiyon, translokasyon, ya da mozaik gibi anormal durumlardır. Bunlar saptandığında doğacak bebeğin bundan nasıl etkileneceğinin önceden belirlenmesi mümkün olmayabilir. Anne ve baba adaylarından birinde aynı tip bozukluk varsa ve normalse, bebekleri de büyük olasılıkla normal olacaktır
 
14. hafta
İKİNCİ TERİMESTER’A HOŞGELDİNİZ.
Gebeliğin en rahat dönemi olan ikinci terimestar’a hoşgeldiniz. Artık bebeğiniz tamamen bir insan görünümünde. Kaslardaki güç gelişimine bağlı olarak kafası öne eğik değil. Zaman zaman kafasını dik tutabiliyor. Doktorunuz ultrason ile incelerken size bebeğinizin el salladığını gösterecektir. Evet bebeğiniz artık ellerini kullanabiliyor. Gerçi bu tamamen refleks bir hareket ama olsun. Size ilk defa merhaba demesi hoş bir duygu değil mi? Bu arada bebeğiniz artık diğerlerinden tamamen farklı. Çünkü artık ona hiç değişmeden ömrünün sonuna kadar eşlik edecek olan parmak izi var!...Şu anda kendileri yaklaşık 25 gram ağırlığında ve 10 santimetre boyunda. Artık tüm besin ve oksijenini plasentası yardımıyla sizden alıyor. Plasentasyonun tamamlanması ile sizdeki uyku ve yorgunluk halide ortadan kalkacak. Dışarıdan bakanlar eğer yeterince dikkat ederlerse gebe olduğunuzu anlayabilirler. Progesteron hormonunun etkisi ile bütün düz kaslarınızda gevşeme meydana gelmiştir. Bu bel ağrıları, kabızlık ve tansiyonda hafif düşme olarak size yansır. Bulantılar geçmiştir ama yine progesteronun gevşetici etkisi ile mide içeriği yemek borunuza kaçar ve yanma olabilir. Bulantılar geçtiği için beslenmeniz düzelir, enerjiniz artar. Pekçok kadın gebeliğin bu döneminde kaybettiği cinsel dürtülerine yeniden kavuşur. Bu hoş bir durumdur. Unutmayın herhangi bir komplikasyon yok ise gebelikte cinsel ilişki yasak değildir.
—————————
15. hafta
YAKINLARDA BERBER VAR MI?
Bu haftanın sürpriz haberi: Bebeğinizin saçı çıkıyor. Gelişmekte olan bebeğin kafası üzerinde lanugo adı verilen ince ve ipeksi tüyler belirmeye başlar. Bu ilkel saçlar doğumda kaybolurlar. İkinci önemli haber ise bebeğinizin parmağını emmeye başlamasıdır. Ultrason altında bebeğin parmağını ağzına görütüp emdiğini doktorunuz size gösterecektir. Korkmayın bu doğumdan sonra bebeğin parmak emme alışkanlığı olacağını göstermez. Sadece anne karnındaki bir refleksidir. Her bebek ane karnında parmak emer diye bir kural da yoktur, ama ultrason incelemeleri esnasında sıkça rastladığımız bir durumdur. Bu dönemde bebeğin cildi oldukça incedir ve deri altında damarlar görülebilir. Bu döneme ulaşıldığında karnınız oldukça büyümüştür. Elinizi karnınıza götürdüğünüzde uterusunuzu top gibi hissedebilirsiniz. Memelerden halk arasında ağız da denilen ve klostrum adı verilen sıvı gelebilir. Bu normal bir durumdur.
—————————
 
merhaba kızlar
allaha şükür sağsalim gittik geldik kayseriye.maşallah 4 gün içinde neler paylaşmışsınız.gözlerim ağrıdı okumaktan.:))
benimde bugün canım sıkkın.eşimle tartıştık sabah sabah.kafama takmıyayım diyorum ama olmuyor işte.üzülüyorum.
 
günaydın kızlar.nasılsınız.....
çin takvimine göre beinm bebiş erkek diyo ama çevremde herkesvücut hatlarıma göre kız oldugunun idda ediyolar.bakalım kim galip gelcek cumrtesi 3lü test için ve cinsiyet öğrenmek için doktorumla randevum varr inşallah bana dua edin de bizim yaramaz güzel pozisyonla cıksın karsımıza.
sizlere bi sorum olcak bu bende 1 haftadır var idrarımı yaparken kasıklarımda cok kötü sancı yaşıyorum sizlerde böyle bi şey oluyor mu
 
X