- 12 Temmuz 2006
- 35.022
- 30.393
- 60
Niteliğin nicelikle belirlendiği zamanlardayız. İyi, çalışkan, mutlu, yardımsever, meraklı, cesur... Hepsinin rakamsal bir karşılığı var artık. Geçtiğimiz yüzyılın başından bu yana hayatımıza girmiş bir kavram olan zeka da bunlardan biri artık. Bu kadar gündemde olmasına rağmen, tanımı konusunda henüz bir uzlaşma sağlanabilmiş değil. Akıl yürütme, kavrama, yargılama, problem çözme, yeni durumlara uyum sağlama gibi yaygın tanımları var. Ortaya çıkışında üstün insanların diğerlerinden ayrıştırılması ve buna göre kategorize edilerek değerlendirilmesi amacı var. Her iki dünya savaşında da tam olarak bu amaçla kullanılmıştır. Hitler, üstün ırk yaratma merakını tatmin etmek için sadece Yahudileri, Çingeneleri, Polonyalıları, eşcinselleri, fiziksel engellileri değil zihinsel olarak da “geri” olan insanları katletmekten geri durmamıştır.
Günümüzde de çocuklar ve ergenler için işkenceye dönüşmüş zeka kavramından söz edebiliriz (Çocukta gözlenen zihinsel problemlerin tespit edilmesi ve eğitim-tedavi sürecinin planlanması amacıyla yapılanlar dışında tutularak.) Anne babaların çocuklarıyla ilgili önemsedikleri konuların başında zeka var. Hele bir de bunu bir zeka testi ile tescilledilerse ne ala. Ortalık zeki çocuk kaynıyor. Çocuğun tüm yeteneği, süresi 30 dakika ile 120 dakika arasında değişkenlik gösteren, başka bir kültürden uyarlanmış testlerle tescillendiriliyor. Genellikle hayatında ilk kez gördüğü bir uzmanla, hayatında ilk kez girdiği bir ortamda bu yeteneklerini sergilemeye çalışan çocuk, bu testten aldığı puanla geleceğini şekillendiriyor. Bu puan onun kimliği haline geliyor. Testten düşük puan aldıysa başka, yüksek puan aldıysa başka türlü etiketlerle ev, okul ve sosyal yaşamını şekillendiriyor. Bu kimliğe –pardon, puana- göre çevresinden aldığı tepkiler de değişkenlik gösteriyor. Her iki durumda da o andan itibaren hayatı kat be kat zorlaşıyor. Testten düşük puan aldıysa, bu “geri” etiketi onun potansiyelinin önündeki en büyük engel oluyor. Evde anne baba, okulda öğretmen ve arkadaşları arasında bu “geri” etiketiyle yaşamını sürdürmek zorunda kalıyor. Testten yüksek puan aldıysa da bu “üstün” etiketi üzerine bir ceza gibi yapışabiliyor. Beklentiler ve beraberinde koşturulan kurslar artıyor, çocuk çocukluktan çıkarılıyor. Bu sürecin devamı çatışma ve hayal kırıklıklarıyla şekilleniyor çoğu zaman. Her ne kadar zekanın, zeka testlerinin tanım ve içeriği değiştirilmeye, yumuşatılmaya, kapsamı genişletilmeye çalışılsa da insanların kafasında kalıplaşmış olan tanımı ve yargıları değiştirmek o kadar kolay görünmüyor. Son yıllarda sıkça konuşulan “duygusal zeka” kavramı bile kalıplaşmış zeka algısının pabucunu dama atamadı.
Son zamanlarda tek başına kalsa yaşamını sürdürebilecek beceriye sahip olamamış ergen ve yetişkinlerden de sıkça söz etmemizin sebebi bu. İnsanlarla sağlıklı iletişim kuramayan, yardımlaşma, dayanışma, şefkat, güven, saygı kavramlarından bihaber, yaratıcılığı ve spontanitesi öldürülmüş, problem durumlara anlık çözümler üretemeyen, tek başına karnını doyurup, bir yerden başka bir yere gidemeyen bireylerle karşı karşıyayız. Her ne kadar teknolojik kirliliğin ve ekran insanlarına dönüşmemizin de bunda parmağı varsa da esas hikaye, çok küçük yaşlardan itibaren zekayı mekanikleştirerek bunu her şeyin ötesinde önemseyen ebeveynlere ve topluma dönüşmemizde yatıyor. Doğum öncesinden başlayarak, küçücük bebeklerin zekasını geliştiren kocaman bir sektör var karşımızda. Serbest oyun tarihe karışırken; zeka arttırıcı kartlar, oyuncaklar, faaliyetler her yanı sarmış durumda.
Bir çocuğun esas ihtiyacının anne ve babasından alacağı koşulsuz sevgi, güven, temas ve onunla geçirilecek eğlenceli zamanlar olduğu gerçeği göz ardı edildikçe zeka kavramının terörize edici etkileri sürmeye devam edecek. Ebeveynliği bir iş olarak görüp, eğitici oyuncak araştırmak ve aktivite planlamakla doldurulan vakit, baş başa geçirilen eğlenceli anlara dönüştürülmeli. Çocukların oyunla yaşamı öğrendikleri göz ardı edilmemeli. Sanal oyunlarda geliştirdikleri strateji ve beceriler, aldıkları sorumluluk ve roller gerçeğe adapte edilmeli. Kendini gerçekleştirmenin sırrı zekanın çok ötesinde...
Esen Acarer Kahya
haberturk.com