- 5 Kasım 2007
- 7.521
- 2
Şimdi sana bir hikaye anlatacağım dostum iyi dinle demiş kadın;
Adam 45 yaşındaydı. Hoştu. Hayli yakışıklı, hatta çarpıcı idi. Gerçi biraz göbeklenmişti ama her sabah yaptığı jimnastikle yaşını gösteren yağlardan da kurtulacağından hiç kuşku duymuyordu.
Yirmibeş yıl önce tanıştığı ve sevdiği kadınla ondokuz yıldır evliydi. Gelgelelim içi içine sığmıyordu. Aynaya her bakışında yüzünde yeni ve derin bir çizgi görüyordu. Saçları sanki hergün biraz daha ağarıyordu. Çevresinde kendisine iltifat eden her kadına daha dikkatli bakmaya başlamıştı. Hele karısının iş yerinde çalışan genç bayan eleman, karısına “ Çok heybetli bir eşiniz var ” dediğinde yüreğinde yeniden kıpırdayan genç duyguları engellemesi imkansız hale gelmişti.
Yakışıklı buluyordu kendini. İyi bir işi ve gerek iş yerinde gerekse arkadaş çevresinde hayli saygın bir yeri vardı. Henüz yaşlılar sınıfına girmemişti. Ama birkaç yıl sonra kendini bugünkü gibi hissetmeyeceği kesindi. Avucundan hızla kayan gençliğin son demlerini yaşıyordu.
Çeyrek asırdır aynı kadın vardı hayatında. Ölünceye kadar da o mu olacaktı ? Bu düşünce yıllar öncesinden beri kemiriyordu beynini. Artık bitmeliydi. Artık yeni kokular, yeni bedenlerde yeni heyecanlar istiyordu. Son zamanlarda kendisine ilgi gösteren genç hanımlar arasında biri vardı ki... Her fırsatta kalemine sarılıp şiirler yazdırıyordu yüreğine.
Şarkıların anlamı değişmiş, şiirler çok daha etkiler olmuştu onu. İş yerinde ki masa takviminde onun yazdığı küçük notları bulmak umuduyla her sabah ayrı bir heyecan duyarak girer olmuştu odasına. Ruhunda çapkın yapıyı hiçbir zaman taşımamıştı. Karısını hiç aldatmamıştı gerçek anlamda. Ama şimdi başka kadınlar heyecan değil yalnızca, ihtiyaç haline gelmişti. Sadece o mu? Ömür boyu hiç kimseye hesap vermeden yaşamamın keyfine varamamak ihtimali en kötüsüydü.
Karısı hiçbir şey sormasa bile, eve her geç kalışında içinden ona karşı günah çıkartıyordu hep. Ona dokunuşlarında genç bedenleri hayal ettikçe daha çok, daha çok suçluluk duyuyordu. Son zamanlarda her şeyden habersiz olan karısının karşısında hissettiği inanılmaz ezikliği, kendi kendine yaratmış da olsa, artık yaşamak istemiyordu.
Karısı daha hala genç görünen bir kadındı. Kendisine yeni bir dünya kurabilirdi. Çocuklarda zaten büyümüşlerdi Özgürlüğü delice istiyordu. Daha farklı kadınlar olmalıydı hayatında. Bilmiyordu kayıplarını, anlamıyordu yaşama telaşının kaç kişinin hayatına mal olacağını. Tıpkı senin gibi.
Birşeylerden kaçıyor, birşeyleri kovalıyordu ama uçuk kaçık duygularının kendisini nereye götürdüğünün hiç bilincinde değildi.
Artık tek hedefi neredeyse yirmi yıldır taşıdığı sorumluluklardan kurtulup “Bekar Adam” olabilmekti. İçki içti, daha çok, daha çok içti. Kadınlarla kaçamaklar yapmaya başladı. Bunu karısına belli etmek için özel çabalar sarfetti. Yılsın istedi. Boşanma teklifi ondan gelsin ki ayrılmak sorun olmasın istedi.
Sabırla, biraz da sinsice belki, nakış nakış hazırladı evliliğini bitirecek olan sonu. Evet, olabilecek en pürüzsüz boşanmayı gerçekleştirdi sonunda.
Şimdi yatağının başucunda, mutfak rafında, salon sehpasının üzerinde ve ceplerinde kalp ilaçları olan bir yalnız adam o. İlaçları her yerde bulundurmalı, çünkü kalbi sıkışırsa ona ilaç yetiştirecek kimsesi yok.
Bilmelisin.Bütün bunlar gerçekten yaşandı.
Karısı mı ? Kimi zaman evlenme, kimi zaman seks adına yapılan bir dolu teklif aldı. şimdi senin bana yaptığın teklif gibi...Ve ilerde terk etmeyi düşündüğün karının başına gelebilecek olanlar gibi. Parasız kaldı, yalnız kaldı, savunmasız kaldı.. Kimi zaman cesur olmayı başardı ama çoğu zaman korkular içinde yaşadı. İlerde, yıllarca aynı yastığa baş koyduğun karının başına gelebilecek olanlar gibi.
Şimdi kalk yerinden. Arkana hiç bakmadan evine git dostum. Yuvana sahip çık. Seni en çok yanıltan şey yine kendi yüreğin. Onu gerçek sahibine iade et.
Bırak yüzündeki çizgileri, sana bir ömrü verip sende bütünleşmiş olan gerçek sevgi okşasın. Haydi git şimdi. Hesap ödemekle zaman harcama sakın. Ben öderim.
Adam 45 yaşındaydı. Hoştu. Hayli yakışıklı, hatta çarpıcı idi. Gerçi biraz göbeklenmişti ama her sabah yaptığı jimnastikle yaşını gösteren yağlardan da kurtulacağından hiç kuşku duymuyordu.
Yirmibeş yıl önce tanıştığı ve sevdiği kadınla ondokuz yıldır evliydi. Gelgelelim içi içine sığmıyordu. Aynaya her bakışında yüzünde yeni ve derin bir çizgi görüyordu. Saçları sanki hergün biraz daha ağarıyordu. Çevresinde kendisine iltifat eden her kadına daha dikkatli bakmaya başlamıştı. Hele karısının iş yerinde çalışan genç bayan eleman, karısına “ Çok heybetli bir eşiniz var ” dediğinde yüreğinde yeniden kıpırdayan genç duyguları engellemesi imkansız hale gelmişti.
Yakışıklı buluyordu kendini. İyi bir işi ve gerek iş yerinde gerekse arkadaş çevresinde hayli saygın bir yeri vardı. Henüz yaşlılar sınıfına girmemişti. Ama birkaç yıl sonra kendini bugünkü gibi hissetmeyeceği kesindi. Avucundan hızla kayan gençliğin son demlerini yaşıyordu.
Çeyrek asırdır aynı kadın vardı hayatında. Ölünceye kadar da o mu olacaktı ? Bu düşünce yıllar öncesinden beri kemiriyordu beynini. Artık bitmeliydi. Artık yeni kokular, yeni bedenlerde yeni heyecanlar istiyordu. Son zamanlarda kendisine ilgi gösteren genç hanımlar arasında biri vardı ki... Her fırsatta kalemine sarılıp şiirler yazdırıyordu yüreğine.
Şarkıların anlamı değişmiş, şiirler çok daha etkiler olmuştu onu. İş yerinde ki masa takviminde onun yazdığı küçük notları bulmak umuduyla her sabah ayrı bir heyecan duyarak girer olmuştu odasına. Ruhunda çapkın yapıyı hiçbir zaman taşımamıştı. Karısını hiç aldatmamıştı gerçek anlamda. Ama şimdi başka kadınlar heyecan değil yalnızca, ihtiyaç haline gelmişti. Sadece o mu? Ömür boyu hiç kimseye hesap vermeden yaşamamın keyfine varamamak ihtimali en kötüsüydü.
Karısı hiçbir şey sormasa bile, eve her geç kalışında içinden ona karşı günah çıkartıyordu hep. Ona dokunuşlarında genç bedenleri hayal ettikçe daha çok, daha çok suçluluk duyuyordu. Son zamanlarda her şeyden habersiz olan karısının karşısında hissettiği inanılmaz ezikliği, kendi kendine yaratmış da olsa, artık yaşamak istemiyordu.
Karısı daha hala genç görünen bir kadındı. Kendisine yeni bir dünya kurabilirdi. Çocuklarda zaten büyümüşlerdi Özgürlüğü delice istiyordu. Daha farklı kadınlar olmalıydı hayatında. Bilmiyordu kayıplarını, anlamıyordu yaşama telaşının kaç kişinin hayatına mal olacağını. Tıpkı senin gibi.
Birşeylerden kaçıyor, birşeyleri kovalıyordu ama uçuk kaçık duygularının kendisini nereye götürdüğünün hiç bilincinde değildi.
Artık tek hedefi neredeyse yirmi yıldır taşıdığı sorumluluklardan kurtulup “Bekar Adam” olabilmekti. İçki içti, daha çok, daha çok içti. Kadınlarla kaçamaklar yapmaya başladı. Bunu karısına belli etmek için özel çabalar sarfetti. Yılsın istedi. Boşanma teklifi ondan gelsin ki ayrılmak sorun olmasın istedi.
Sabırla, biraz da sinsice belki, nakış nakış hazırladı evliliğini bitirecek olan sonu. Evet, olabilecek en pürüzsüz boşanmayı gerçekleştirdi sonunda.
Şimdi yatağının başucunda, mutfak rafında, salon sehpasının üzerinde ve ceplerinde kalp ilaçları olan bir yalnız adam o. İlaçları her yerde bulundurmalı, çünkü kalbi sıkışırsa ona ilaç yetiştirecek kimsesi yok.
Bilmelisin.Bütün bunlar gerçekten yaşandı.
Karısı mı ? Kimi zaman evlenme, kimi zaman seks adına yapılan bir dolu teklif aldı. şimdi senin bana yaptığın teklif gibi...Ve ilerde terk etmeyi düşündüğün karının başına gelebilecek olanlar gibi. Parasız kaldı, yalnız kaldı, savunmasız kaldı.. Kimi zaman cesur olmayı başardı ama çoğu zaman korkular içinde yaşadı. İlerde, yıllarca aynı yastığa baş koyduğun karının başına gelebilecek olanlar gibi.
Şimdi kalk yerinden. Arkana hiç bakmadan evine git dostum. Yuvana sahip çık. Seni en çok yanıltan şey yine kendi yüreğin. Onu gerçek sahibine iade et.
Bırak yüzündeki çizgileri, sana bir ömrü verip sende bütünleşmiş olan gerçek sevgi okşasın. Haydi git şimdi. Hesap ödemekle zaman harcama sakın. Ben öderim.