• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Yetişkinlerde Dikkat Dağınıklığı Olur Mu?

beyza75

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
7 Mayıs 2007
77
1
86
49
Konya
Yetişkinlerde “Dikkat Dağınıklığı” Olur Mu?”

--------------------------------------------------------------------------------

Yetişkinlerde “Dikkat Dağınıklığı” Olur Mu?”

Kısa ve öz bir soru gelmiş sizlerden: “Yetişkinlerde de “Dikkat Dağınıklığı olur mu?” diye…

Elbette olur… tıpkı çocuklarda olduğu gibi yetişkinlerde de dikkat dağınıklığı olur. Ama dikkat dağınıklığı denilince ne anlamanız gerektiği konusunda önbilgi vermek gerekir öncelikle. Çünkü aynı dili konuşuyor olmak önemli.

Günümüz koşullarında herhangi bir konuya konsantre olabilmek, yaptığınız işler konusunda tam bir konsantrasyon içinde çalışıyor olmak son derece önem kazanmaya başladı. Dikkat dağınıklığı olmayan, konsantrasyon sorunu yaşamayan kişilerin daha başarılı, daha hızlı üretebilen ve daha kolay sorun çözebilen insanlar olduklarına birçoğumuz şahit oluyoruz. Hedeflere ulaşmak, hayallere kavuşmak için kaçınılmaz ciddi bir malzeme konsantrasyon…

Dikkat dağılması veya konsantrasyon bozulması şeklinde tanımlanan bu durumun sizde olup olmadığını anlamanız için tanımlayıcı bir ipucu vereyim. Neler yaşadığınızda, sizde dikkat dağınıklığı olduğundan şüphelenmeniz gerekir hemen söyleyeyim.

İlk olarak herhangi bir konuyu dinlerken, herhangi bir işi yaparken, çeşitli görüntü ve geçmişe ait olayların “beyninizdeki resimlerinin” zihninizden geçiyor olması… ve bu görüntülerin size, sürekli başka olayları hatırlatması.

İkinci ipucu sevgili okurlar, yaptığınız işlerden zihnen uzaklaşmanız… ve o işle ilgili diğer konulara geçmeniz. Ona benzeyen diğer meselelerde uğraşırken, işin kendisinden uzaklaşmanız.
…ve son ipucumuz, okunanlar, dinlenilenler, konuşulanlar ve yapılan işler sırasında sürekli geçmiş anılara gitmeniz… geçmiş hatıraları hatırlamanız.

…

Aslına bakarsanız yukarıda verdiğim tanımlayıcı özellikler zaman zaman hepimizde olabilir. Örneğin, ikinci ipucunun çeşitli zamanlarda başımıza gelmesi normaldir veya son ipucu özellikle sohbet kültürünün olmazsa olmaz cinsinden normalidir.

…fakat düşünün ki sevdiğiniz bir arkadaşınızla keyifli bir sohbetin ortasında devreye giren ve sohbet için son derece normal olan bu süreç; acil bir işi bitirmeniz gerektiğinde de yakanızı bırakmıyor. İşte o durumda sizde “dikkat dağınıklığı” olduğundan bahsetmemiz gerekiyor. Her şey yerinde ve zamanında olmalı… yerinde ve zamanında olmuyorsa, ortada yanlış giden bir şeyler var demektir. Çünkü bir durumun dikkat dağınıklığı olup olmadığını anlamanın en temel yöntemi, hangi durumlarda ve ne kadar sıklıkla yaşadığınızı sorgulamaktan geçiyor. Fiziksel sorunlar gibi düşünün. Arada sırada hepimizin başı ağrır değil mi? Ama bitmek tükenmek bilmeyen baş ağrıları yaşıyorsak ve gece gündüz demeden bizi rahatsız ediyorsa; günlük çalışmalarımızı engelliyorsa; yaşam konforumuz üzerinde önemli oranda negatif etki yapıyorsa, ortada ciddi bir hastalık olduğundan şüphelenir, hemen doktora gideriz. Belki migren, belki daha ciddi bir hastalıkla karşılaşmamız da sürpriz olmaz. Psikolojik durumlar için de aynı mantık söz konusu oluyor. Arada sırada yaşanan dikkat dağınıklıkları, sıkıntılı zamanlarımıza gelen “dikkatimizi bir türlü bir duruma yoğunlaştıramama halleri” artıyorsa; işlerimizi yapmamıza engel oluyorsa; yakın çevremiz tarafından sürekli eleştirilmemize vesile oluyorsa; yaşam kalitemiz üzerinde olumsuz etkiler yapmaya başlıyorsa…vs. artık bizde ciddi ciddi bir konsantrasyon bozukluğu olduğundan bahsetmemiz gerekir.

Tüm psikolojik yaşantılar için bu ilke değişmez sevgili okurlar. hayal kurmak güzeldir… özeldir… size özgüdür… hatta hayallerimiz, bilinçaltı süreçlerimizin sansürsüz yanlarıdır ve özgürdür. Dilediğimizi her şeyi hayalleyebilir, sınırsız düşlemler yaşayabilirsiniz.

…ama nasıl? Elbette hayal kurmak için uygun durumlarda. Diyelim ki yorgun bir günün ardından elinize aldınız taze demlenmiş bir bardak çayınızı… günün yoğunluğuna inat, dingin ve rahatsınız…! işte tam bu anda sevdiğiniz kişiyi hayal edebilirsiniz… onunla güzel bir gelecek düşleyebilirsiniz…!

Fakat…! fakat aynı düşü sürekli, neredeyse saat başı işyerinizde, hem de patronunuz size önemli bir iş vermişken ve acilen bitirmenizi de istemişken kuruyorsanız… eyvah… öncelikle işten atılma riskiniz var…! İkinci olarak da sizde ciddi bir konsantrasyon bozukluğu olduğundan bahsetmek mümkün.

Çünkü dikkat dağınıklığındaki serbest çağrışımla oradan oraya savrulmak ve kendini işlerine verememenin, kontrollü tam tersi “güdümlü çağrışım”dır. Çağrışımlarımızı istediğimiz belirli bir konu üzerinde yoğunlaştırmak ve hâlihazırda ilgilendiğimiz alanla ilgili geçmiş bilgilerimizi aktif hale getirmek şeklinde de tanımlanabilir. Bu açıdan bakınca isteyerek ve çağrışımlarımızı, ihtiyaçlarımıza hizmet edecek şekilde yoğunlaştırmak doğrudur ve olması gereken hoş bir yetenektir. Ama oradan oraya savrulan çağrışımlarla işlerin içinden çıkamaz hale gelmek konsantrasyon bozukluğudur sevgili okurlar.

…

Özetle konsantrasyon dediğimiz durum, gerektiği yerde görüş açınızı daraltabilmek, zihninizi o anda yapmanız gereken işe verebilmek; gerektiği yerde de beyninizi serbest bırakıp yaptığınız işle veya öğrendiğiniz konuyla ilgili geçmiş bilgi ve birikimlerinizi aktif hale getirebilmeniz durumunun adıdır.

Buradaki anahtar kavram “yerinde ve zamanında” ifadesi. Yoksa “hiçbirimiz hayal kurmayacağız…!” “hepimiz robot gibi yaşayacağız…!” diye bir kaide yok. Tam da tersi beynimizin çağrışım özelliğini kendi irademiz altına alacağız. Onun savrulup durmasına izin vermeyeceğiz…

…

Dikkat dağınıklığının çeşitli sebepleri var. Bunların başında “Ruhsal gerginlik” geliyor sevgili okurlar. Sıkıntılı, stresli, gergin olduğunuz durumlarda konsantrasyon zorluğu çekersiniz. Düşüncelerinizin dağılmasına, beyninizin sizi yolculuk ettiren taraflarına sıklıkla şahit olursunuz.

Bedensel yorgunluk da dikkat dağınıklığının önemli sorumlularından. Bu nedenle dikkat dağınıklığından şikayet eden kişilerin, ne kadar yorgun olduklarını da gözden kaçırmaması gerekiyor.

Fazla gürültülü ortamlar dikkati çok dağıtır… yapılan bir çok araştırma bu yönde.

Aşırı iş yükü ve monoton hayat da dikkat dağınıklığı yapar.

…

Peki tüm bu anlatılanlar bir yana, kendi çabalarınızla dikkat dağınıklığı için yapabileceğiniz bir şeyler var mı diye merak ediyorsanız hemen söyleyeyim. Elbette var…

Yazının gereğinden fazla uzamasını engellemek için bir sonraki yazıda, dikkat dağınıklığı için neler yapabileceğinizi yazmak istiyorum. Umarım tavsiyeler işinize yarar.

Sevgiyle kalın…




(Dn.Psikolog&Psikoterapist)
 
ben eşimden biliyorum dikkat dağınıklığı hat safhada ama düzeltmek için bir çapası yokk
 
bu yazılanları okurken kendi şikayetlerimi hatırladım valla.bende doktora gittim ve dikkat dağınıklığı olduğunu söyledi bu yüzden de okuldaki ve işimdeki başarım düşüktü.şimdi ilaç falan kullanıyorum ama sonuç nolucak bilmiyorum .
 
belirleyici özelliklerini araştırıp buraya yazmayı düşünüyorum.aslında çok önemli bir konu biraz geç gördüm ama bu konuyu açan arkadaşa teşekkür ederim.
 
Son düzenleme:
Psikiyatri uzmanlarının izlenimlerine göre, çocuklardaki hiperaktivite ile yetişkinlerdeki hiperaktivite genel hatlarıyla birbirine benziyor. Fakat yetişkinlerde daha çok dikkat eksikliği olarak ortaya çıkıyor.


Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Örneğin hızlı araba kullanan kişiler de genelde hiperaktiftir" diyor ve hiperaktif yetişkinlerin özelliklerini şöyle sıralıyor: "Birden bire yola fırlarlar, konuşurken akıllarına ilk geleni söylerler, ilk duyduklarına inanma eğilimindedirler. Bu kişiler hareketli, yani kıpır kıpırdır; beklemeyi sevmezler. Bekletilmeleri durumunda huzursuz olurlar ve bulundukları mekanda bir şeyleri karıştırırlar, sürekli bir şeylerle oyalanmak isterler. Hiperaktiflerin dokunmayla öğrenme zekaları yüksektir. Uzun süre oturmayı sevmezler; sinema veya tiyatroda pek oturamazlar, otursalar bile kapıya yakın yerlerde otururlar. Bir eylemi yapıyor olmaktan çok, onun ritüelini severler. Fanatik futbol hayranları arasında hiperaktif çoktur. Çok fazla söz keserler, sadece kendileri konuşmak isterler.

Arkadaşları arasında aceleci olarak bilinirler. Zekiyseler, zekaları ortalamanın üzerinde olur. Bu kişiler kritik bilgiye çabuk ulaşırlar ve eğer çabuk karar verirlerse iyi sonuç alabilirler. Riski sevdikleri için hata da yapabilirler. Ticarete atılıp genç yaşta başarılı olanlar, erişkin hiperaktifler arasında çoktur. Riski sevdikleri için maceraya da düşkündürler. Doğa sporlarına meraklı olurlar. Tahammül gösteremedikleri için isteklerinin hemen olmasını beklerler.

Kadınlardaki hiperaktivite, daha çok bilinçsiz alışveriş olarak ortaya çıkar. Önlerine gelene aşık olurlar. Duygularını kontrol edemezler; mantıkları ile dürtüleri arasında sorun olur. Bir diğer önemli özellikleri, fevri-tepkisel olmalarıdır. Konuşurken birden tepki verirler. Sonucunu düşünmeden tepki verdikleri için yakınlarını incitme olasılıkları yüksektir."

Hiperaktivite ve yaratıcılık


Prof. Dr. Nevzat Tarhan, beyinde hiperaktivite geni ile yaratıcılık geninin komşu olduğunu belirtirken, "Bu kişilerin bireysel yaratıcılıkları da yüksek oluyor" diyor. "Bakarsınız, hiç kimsenin düşünmediğini düşünür ve görürler. Bu nedenle bazı akademisyenler, yaratıcılıkları ölmesin diye hiperaktifleri tedavi etmeye yanaşmazlar. Mesela birçok bilim adamı hiperaktiftir. Hiperaktif kişiler radikaldir de. Örneğin, Che Guevara muhtemelen hiperaktifti. Bu kişiler idealleri için rahatlıkla kendilerini ortaya atarlar. Edison ve Einstein da böyleydi mesela. Girişimcidirler aynı zamanda. Hesaplanamayan risklere girerler. Lider özellikleri taşırlar. En tipik davranışlarından biri, yerinde duramadıkları için koltuğun ucunda oturmalarıdır. Bu kişiler uyum bozukluğu yaşamıyorsa, bu durum hastalık olarak kabul edilmiyor ve tedavi etmiyoruz."


Hiperaktivitenin nedenleri


Eskiden tanımlanmadığı için pek bilinmeyen, kişilik özelliği olarak kabul edilen yetişkin hiperaktifliğinin sorumlusu, beynin ön bölgesinde bulunan "dopamin" maddesinin az salgılanıyor olmasıdır. "Yetişkin hiperaktiflerde, beynin ön belgesinde, 'dur-düşün-yap' mekanizması tam olarak çalışmıyor" diyor Dr. Tahran ve ekliyor: "Duruyor ve yapıyorlar. Düşünmeden konuşmaları da bu yüzden. Hiperaktif kişiler üzerinde yapılan araştırmalarda görülüyor ki, tansiyon sorunu çok yaşıyorlar, erken yıpranıyorlar ve kalp krizi geçirme olasılıkları normal kişilere göre beş kat fazla."
Yıllardır çocuk psikiyatrisi üzerine çalışan Psikiyatr Dr. Yankı Yazgan da hiperaktivitenin çocukluk çağına dayandığına dikkat çekerken, hiperaktivite ile birlikte seyreden dikkat eksikliğinin, çevresel faktörlerle bir araya geldiğinde, bir ruhsal bozukluk olarak ortaya çıkabileceğini belirtiyor. Yazgan'ın izlenimlerine göre, kimi zaman içine doğulan ortamlar, sorunsuz çocukları bile ruhsal sorunlu hale getirebiliyor.

(Tempo online,11.08.2004.Füsun Saka)


Yetişkinlerde hiperaktivitenin belirtileri
-Yerinde duramaz,gergin ve sinirlidir.Uzun süre gazete kitap okuyamaz.
-Duyguları inişli çıkışlıdır kendisini iyi_kötü hissetme arasında dalgalanır.
-Zamanı iyi kulllanamazlar.
-Öfkelilik yüksektir ,kontrolu kolay kaybederler.
-Stres karşısında kolay pes ederler.
-içki ve sigaraya yatkındırlar, kontrolsüz kullanırlar.
-Bir arada bir kaç işle uğraşırlar ve bitirmede güçlük çekerler.
-Klasik yaşamdan nefret ederler ,herkesin izlediği kurallar hoşlarına gitmez
-Sık sık parmak çıtlatırlar,ayaklarını sallarlar.
-Çok konuşmayı sever veya söz keserler.
-Unutkandırlar eşyalarını kaybederler;sigara ,gözlük,anahtar..vb
-Tehlikeyi ,riski severler.
-Yasalarla özellikle trafikle başları derde girer.
-Kolay mutlu olmazlar.
-Dinlenmeyi sevmezler.

-alıntıdır-
 
ah ah biraz bende biraz çocugumda ama en çooook eşimde var bu sorun.
öyle zor ki anlatamam.
 
bendeki daha çok duyguların inişli çıkışlı olması şeklinde ,ayrıca bir arada bir kaç işle uğraşırlar ve bitirmede güçlük çekerler,bu madde de bana uyuyor.söz kesmek de bana uyuyor.
ama bu maddeler ve daha çoğu eşimde var ve asla tedaviyi kabullenmiyor :(
 
Back