(Derki sitesinden alinti - Sanal Gunseli )
Eşruhlar Fenomeni
Yazan
Şanal Günseli
“Kadın ayrılmayacak erkekten ve erkek bir olacak kadınla.”
Her Ütopya bir gerçeğin kendini bize hatırlatmasıdır aslında. Eş ruh ütopyası da işte aynen böyle bir şey. Kavuşma arzusu, arayış, özlem, umut bütün bunlar var olan bir ütopyanın kanıtıdır.
Herkes eşini bulmak ister. Özel biri tarafından özel olarak sevilmek. Herkes mutlu olmak, sevmek ve sevilmek ister.
Şiirlerin, şarkıların, romanların, öykülerin konusu çoğunlukla budur.
Gözlerine baktığınızda tanıdık birine bakıyor olmanın verdiği o huzur, beğenildiğini, arzu edildiğini fark etmenin gururu, ellerden akan o sıcaklık, konuşmak ve anlaşılmak, tenin cazibesi, onu uzun uzun seyretmek hayranlıkla, ondan gurur duymak, kendini iyi hissetmek, kahkahalarla gülebilmek en basit şeylere, zor anlarda birbirini desteklemenin verdiği güven duygusu, bitmeyen bir coşku, doyumsuz sevişmeler, onunla birlikteyken hayatın her anından alınan keyif, kendini onun yanındayken tek kişi gibi hissetmek, doyumsuz sevişmeler….ve.. çocuk…onun minicik elleri, küçücük dudağı, kalbinizi ısıtan sıcaklığı ..ve aile…İşte bir ütopya!
Ve bu ütopyaya ulaşabilmek için yapılan yolculuk. Denemeler, aşk acıları, hayal kırıklıkları, kıskançlık ve öfke nöbetleri.
Mutluluğun önemli koşullarından biri eş, diğeri de iş. İşimizi ve eşimizi bulduğumuzda epey yol almışsız demektir.
Eş ruhunu bulmak ise son dönemde spiritüel konularla ilgilenen kişiler için birinci derece önemli olmaya olmaya başladı. Bu işe kafayı takmış, çilesini çekmiş ve eş ruhunu bulmuş biri olarak paylaşmak istediğim birkaç şey var.
İlk önemli nokta kesin kararlı olmak ve asla geri dönmemek. Taviz vermeden, umutsuzluğa kapılmadan çaba göstermek.
Söylemeye gerek var mı bilmem, bu çaba öncelikle kendimizi keşfetmek ve sağlıklı bir ilişkiyi oluşturmanıza engel olan inançlarınızı dönüştürmekle mümkün oluyor.
Bu arada vakitlice ne tür kişilerin bizim için uygun olmadığını bilmemiz için bir çok deneme yapmamız gerekiyor.
Sonra kendimizi sevmek ve ozel ve biricik varlığımızı kucaklamak.
Kendi içinizdeki sevgiliye ulaşmak.
Cinselliğinizi bütün tabu, korku e günah duygularından arındırarak yaşayabilmek için özgür olabilmek.
Hayat amacınızı bilmek ve o yolda yürümeye kesin kararlı olmak. Hatta o yolda kendinizin bile size engel olmasına izin vermemek.
Yalnız kalabilmeyi becermiş olmak, özel yeteneklerimizi ve dünyaya gelirken yapmamız gereken özel işimizi keşfetmek.
Toplumsal koşullanmalardan ve kalıplardan özgür olmak.
Ve eş ruhunu bulunca her türlü değişim için kararlı olmak.
Katı kalıplar ve değişmez kurallarla yaşama alışkanlığımızdan vazgeçmek. Vew sonra bol kahkaha, sonsuz huzur, paylaşım ve sürprizler için lkalbimizi sonuna kadar açmak.
“ Bu iş bu kadar zor mu olmalı? ” dediğinizi duyar gibiyim.
Aslında bir yol daha var. Eş Ruhlar Arşiv dairesine kayıt yaptırıp sizin için uygun bir eş ruh bulununcaya kadar sabırla beklemek!
Başlangıçta insanın tek cinsiyetli olduğu söylenir. Güya Lemuryalılar döneminden de önce dünya yüzündeki varlıklar tek cinsiyetli idiler. Daha sonra tekamül gereği kadın ve erkek olarak iki cinsli bir döneme girildi. Eh iyi de olmuş yani! Öyle değil mi. Bu sonuç için itirazlarımızın olduğu çok zaman olmuştur şüphesiz. Yalnız yaşamaya karar verenler “ benim bir ilişkiye ihtiyacım yok” diyenler olmuştur. Ama aslında bu sonucu ( her konuda olduğu gibi ) bizler talep etmiştik. Yani kendi düşen ağlamaz. Şaka bir yana iki farklı enerjinin tekrar bir olmasıyla ulaşılan sonucun ne denli üstün enerjiler doğuracağını bilmeseydik bu durumu oluşturmazdık.
İLK ADIM SAF NİYET VE KARARLILIK
Nasıl ki mutluluk, başarı ve huzur öyle kendiliğinden, ya da büyük bir lutuf ve rastlantıyla olacak iş değilse, eş ruhunu bulmak da kesin karar,çaba, ve deneyim gerektiriyor. Her arayışın bir elde etme gücünden kaynaklandığını, eğer aradığımız bize “ben buradayım” sinyali vermeseydi bunu yapmak için bir istek duymayacağımızı bilmek birinci koşul.
Diğeri ise evren sonsuz seçenek ve sınırsız olanaklarla dolu. Bunu da unutmamak gerekir. Seçeneksizliğe inanmak Egosal bilincin işi aslında.
Bir seminerim sırasında bir hanım birden bire yüzünü asıp dalıp gitmişti. Sebebini sorduğumda kırk yıl düşünsem akıl edemeyeceğim bir şey söyledi. Zaten ortalıkta doğru dürüst adam yoktu, şimdi bu özel bilgileri aldıkça seçenekler sıfırlanıyordu. O zaman ona “ eğer bu dünyada bir kişi var ise, yaşıyorsa, onun için bütün olanaklar ve araçlar yedekleriyle hazırdır. Yeter ki istesin ve aramayı bırakmasın.” Demiştim. Gerçekten de bu düşüncemin doğru olduğunu her seferinde görüyorum.
Aramak ve aramayı bırakmamak, umutsuzluğa kapılamadan ve yorulmadan hedefe kilitlenmek gerek. Ve hatta bulduğuna inandıktan sonra da bu ilişkjyi nasıl daha iyi yapacağını düşünüp çalışarak devam etmek. Çünkü hayat bir sonuç arama uğraşısı değil bir süreç. Gelişmek ve yükselmek için bir yolculuk bu yolculukta ara duraklar olabilir ama son durak diye bir şey yok aslında.