- 30 Ocak 2017
- 13.149
- 196.460
Öncelikle her türlü acı tecrübe ve yalnızlığın insanı değiştirip geliştiren durumlar olduğunu hatırlayalım
Mesela yolunu bulmak icin ekipmanların olmadan dik bir dağa tırmanman gerekse bunun sende iz bırakacağını bilirsin. Sen yeterince isteyip tırnakların kanayana dek tırmanmadikca dağın ötesini görmek mümkün olmaz. Sonra evi bulamasan bile o güvenli alanından, evden uzak olma düşüncesine alışırsın. Hayattan bu kadar korkan bir kadın için ürkütücü bir duygu. Ama içgüdülerin güven veriyor.
İşte acı tecrübe.
Benim acı tecrübelerim bana kısmen bir şeyler öğretti. Ama daha çooook yolum olduğunu biliyorum. Çünkü hala evi bulamadım. Ama bu içgüdüyle yürümeye devam ediyorum.
Gelelim yalnızlığa. Yalnızlık aslında bir boşluktan ibaret değilmiş. O senin henüz tanısmadığın yönlerin. Yol haritan. Ondan nefret etsen de kendini önce kendi fikrinden koruman gerektiğini gösteren bir nimet. Çünkü sağlıklı düşünemiyorsun.
Yalnızlık hissinin bir sürü 'çünkü'sü var. En saçma sebeplerle hassas olduğun noktaları sana yeniden hatırlatıyor. Sen bu noktayla barıştın ama bak, o nokta hala burada diyor. Tam bir sabır işi. Senin için o noktalar bir kazanım oluyor, ama karşı sesi duymak bitmiyor. Dolayısıyla bana da hep bunu nasıl yönettiğimi, kendime nasıl değer vermem gerektiğini hatırlatmak kalıyor. Yorucu evet. Ama dedim ya, yalnızlık iyi bir öğretici.
Çünkü kendinle çok konuşursun. Çok dinlersin.
Bu yüzden yalnızlığı da kucaklamali. Yoksa kendi evimizde kendimize ancak misafir olup, bizi seviyormuş gibi yapıp aslında nefret eden birini ağırlamış gibi hissederiz.
Verecek cevabın olmadığında teslim olmuşsun demektir. Teslim olduğumuzda neler hissettiğimizi hatırlayalım,
Merhaba gaflet uykusu. Başını taşıyamiyorsun. Tam bir kaygı makinesisin. O kadar çok sorguluyorsun ki saçma sapan hayaller canlanıyor gözünde. Beynini ellerinin arasına alıp tertemiz yıkamak, birinin seni alıp bütün yüklerinden arındırdiktan sonra yerine bırakması gibi. Saçma sapan her şekilde hafifleme hayalleri kuruyorsun sanki hiçbir şey senin elinde değilmiş gibi. Uyandığın zamanda başka bir şeye enerjin kalmiyor.
Ama bir gün o sesler kaybolup o sancılar rahat uykulara dönüşecek. Sadece bu süreçte teslim olmamayı öğrenmemiz gerek. Zaman zaten bütün taşları yerine oturtur.
Bugün bir yere zamanda yolculuk yapacak olsam 610 yılına gitmek istediğimi yazdım. Peygamber efendimizin dönemine. Gece bunu çok düşündüm. Eğer o dönemde yaşasaydım baş etmek daha kolay olurdu dedim. Bu kadar günahımız da olmazdı. Derdi olana Peygamberimiz mutlaka bir çözüm yolu gösterirdi. Onsuz çok yalnız hissediyorum. Keşke burada olsaydı da hemen gidip kapısını çalabilseydim. Çaresiz hissettiğimde çok salavat getiriyorum. Peygamberimizi hiç görmeden özlemek nasıl olur artık daha iyi anlıyorum
Ben çok dua ederim. Ne derdim varsa Rabbime anlatırım. Konuşmanın sonunda haşa anlattığıma pişman olmayacak olduğum "O"dur. Haşa yormayacak olduğum "O"dur. Dilim ne derse desin beni kalbimden sorumlu tutacak olan "O"dur. Bize böylesine merhamet edecek Allah'tan başka kimimiz var? Biz bile acimiyorken kendimize
Hani anlatacak arkadaşların vardır ama cevapların iyi gelmeyeceğini bilirsin de konuşmak istemezsin ya, çünkü daha kendin ikna olmamışsindir. Bu herkes için çok yorucu.
Önceden böyle değildim. Şimdi biliyorum ki dert bendeyse derman da bende. Öyleyse neden uzun uzun cümleler kurayım ki? Anlayacak mıyız biri daha söylediğinde? Daha önce söylenenlerin arasına atıp biraz hafiflemis olmaya kanacağız. Ve günler belki aylar sonra aynı önerileri farklı yüzlerden duyacağız. Ve acı olan, yine aynı cevapları vereceğiz.
Demek ki bizim önce kendimize vermemiz gereken cevaplar var.
Gerçek yalnızlık arkadaşının olmaması demek değildir.
Kendine misafir kalmak demektir. Güzel geçen bir günün ardından sahiplik etmediğimiz duyguların bize eziyet etmesine izin vermek demektir. Bununla kavga ettikçe kendimizden de uzaklaşıyoruz.
Yalnızlığın geriye bıraktıklarından kalan küçük bir parçayı esnetip esnetip boşlukları doldurmaya çalışmak büyük bir imtihan.
Rabbim bu manevi hastalıklar fiziksele dönüşmeden, kendimize geç kalmadan tamamlanmayı nasip etsin inşallah
Yoksa inan uçmadan havada yürüyüp, deprem olmadan sallanabileceğine. İnsan psikolojisi bu ya, canı isterse şaka kaldırmaz.
Unutmayalım ki bu dertlerin ötesinde de bir hayat var. İnşallah gaflet uykusundan uyanmanın güzelliğiyle duaların şifasiyla ferahlasin içimiz
Mesela yolunu bulmak icin ekipmanların olmadan dik bir dağa tırmanman gerekse bunun sende iz bırakacağını bilirsin. Sen yeterince isteyip tırnakların kanayana dek tırmanmadikca dağın ötesini görmek mümkün olmaz. Sonra evi bulamasan bile o güvenli alanından, evden uzak olma düşüncesine alışırsın. Hayattan bu kadar korkan bir kadın için ürkütücü bir duygu. Ama içgüdülerin güven veriyor.
İşte acı tecrübe.
Benim acı tecrübelerim bana kısmen bir şeyler öğretti. Ama daha çooook yolum olduğunu biliyorum. Çünkü hala evi bulamadım. Ama bu içgüdüyle yürümeye devam ediyorum.
Gelelim yalnızlığa. Yalnızlık aslında bir boşluktan ibaret değilmiş. O senin henüz tanısmadığın yönlerin. Yol haritan. Ondan nefret etsen de kendini önce kendi fikrinden koruman gerektiğini gösteren bir nimet. Çünkü sağlıklı düşünemiyorsun.
Yalnızlık hissinin bir sürü 'çünkü'sü var. En saçma sebeplerle hassas olduğun noktaları sana yeniden hatırlatıyor. Sen bu noktayla barıştın ama bak, o nokta hala burada diyor. Tam bir sabır işi. Senin için o noktalar bir kazanım oluyor, ama karşı sesi duymak bitmiyor. Dolayısıyla bana da hep bunu nasıl yönettiğimi, kendime nasıl değer vermem gerektiğini hatırlatmak kalıyor. Yorucu evet. Ama dedim ya, yalnızlık iyi bir öğretici.
Çünkü kendinle çok konuşursun. Çok dinlersin.
Bu yüzden yalnızlığı da kucaklamali. Yoksa kendi evimizde kendimize ancak misafir olup, bizi seviyormuş gibi yapıp aslında nefret eden birini ağırlamış gibi hissederiz.
Verecek cevabın olmadığında teslim olmuşsun demektir. Teslim olduğumuzda neler hissettiğimizi hatırlayalım,
Merhaba gaflet uykusu. Başını taşıyamiyorsun. Tam bir kaygı makinesisin. O kadar çok sorguluyorsun ki saçma sapan hayaller canlanıyor gözünde. Beynini ellerinin arasına alıp tertemiz yıkamak, birinin seni alıp bütün yüklerinden arındırdiktan sonra yerine bırakması gibi. Saçma sapan her şekilde hafifleme hayalleri kuruyorsun sanki hiçbir şey senin elinde değilmiş gibi. Uyandığın zamanda başka bir şeye enerjin kalmiyor.
Ama bir gün o sesler kaybolup o sancılar rahat uykulara dönüşecek. Sadece bu süreçte teslim olmamayı öğrenmemiz gerek. Zaman zaten bütün taşları yerine oturtur.
Bugün bir yere zamanda yolculuk yapacak olsam 610 yılına gitmek istediğimi yazdım. Peygamber efendimizin dönemine. Gece bunu çok düşündüm. Eğer o dönemde yaşasaydım baş etmek daha kolay olurdu dedim. Bu kadar günahımız da olmazdı. Derdi olana Peygamberimiz mutlaka bir çözüm yolu gösterirdi. Onsuz çok yalnız hissediyorum. Keşke burada olsaydı da hemen gidip kapısını çalabilseydim. Çaresiz hissettiğimde çok salavat getiriyorum. Peygamberimizi hiç görmeden özlemek nasıl olur artık daha iyi anlıyorum
Ben çok dua ederim. Ne derdim varsa Rabbime anlatırım. Konuşmanın sonunda haşa anlattığıma pişman olmayacak olduğum "O"dur. Haşa yormayacak olduğum "O"dur. Dilim ne derse desin beni kalbimden sorumlu tutacak olan "O"dur. Bize böylesine merhamet edecek Allah'tan başka kimimiz var? Biz bile acimiyorken kendimize
Hani anlatacak arkadaşların vardır ama cevapların iyi gelmeyeceğini bilirsin de konuşmak istemezsin ya, çünkü daha kendin ikna olmamışsindir. Bu herkes için çok yorucu.
Önceden böyle değildim. Şimdi biliyorum ki dert bendeyse derman da bende. Öyleyse neden uzun uzun cümleler kurayım ki? Anlayacak mıyız biri daha söylediğinde? Daha önce söylenenlerin arasına atıp biraz hafiflemis olmaya kanacağız. Ve günler belki aylar sonra aynı önerileri farklı yüzlerden duyacağız. Ve acı olan, yine aynı cevapları vereceğiz.
Demek ki bizim önce kendimize vermemiz gereken cevaplar var.
Gerçek yalnızlık arkadaşının olmaması demek değildir.
Kendine misafir kalmak demektir. Güzel geçen bir günün ardından sahiplik etmediğimiz duyguların bize eziyet etmesine izin vermek demektir. Bununla kavga ettikçe kendimizden de uzaklaşıyoruz.
Yalnızlığın geriye bıraktıklarından kalan küçük bir parçayı esnetip esnetip boşlukları doldurmaya çalışmak büyük bir imtihan.
Rabbim bu manevi hastalıklar fiziksele dönüşmeden, kendimize geç kalmadan tamamlanmayı nasip etsin inşallah
Yoksa inan uçmadan havada yürüyüp, deprem olmadan sallanabileceğine. İnsan psikolojisi bu ya, canı isterse şaka kaldırmaz.
Unutmayalım ki bu dertlerin ötesinde de bir hayat var. İnşallah gaflet uykusundan uyanmanın güzelliğiyle duaların şifasiyla ferahlasin içimiz
Son düzenleme: