Popüler Konu Verimli Rutin

İşe Gidiş

Havaalanında çalışıyorum ve gidiş-geliş toplam 130 km araba kullanıyorum. Sabah ve akşam 50’şer dakikalık zaman dilimini araba sürerek geçiriyorum. Bu zaman zarfını değerlendirmek için araştırmalarım devam ediyor. Sesli kitapları ve Adem Güneş’in pedagoji okulu videolarını telefonuma indirip yol boyu dinlemeyi düşünüyorum. İki tane de müzik klasörü oluşturdum. Biri slow diğeri hareketli parçalardan oluşuyor. En sevdiğim şarkıları bu klasörlere kaydediyorum ve yol boyu dinliyorum. Bir de çocuk şarkıları klasörüm var. Kızımla bir yerlere giderken eline telefon/tablet vermek yerine usb’den çocuk şarkıları dinlemek iyi bir alternatif bence.
Size bayıldım ben ya
 
Canan Karatay Aslında Ne Diyor?

Canan Hoca yeni ve öğrenen dünya ile aynı ve benzer düzlemde konuşuyor. Bildiğini anlatmak için "Aman oraya çıkarsam ne derler, aman bunların panelinde konuşursam ne düşünürler" gibi bir ayrım yapmıyor. Ulaşabileceği en geniş kitleye erişmek için en ciddi bilimsel kongrelerde de konuşmacı oluyor, en tuhaf sabah programlarına da katılıyor. İlkelerinden saptığını, bir gün ak dediğine ertesi gün kara dediğini görmedim. Üzerindeki büyük baskıyı tahmin edebilirim. Çok daha konforlu bir yaşam seçebilecekken tarafsızlığın bedelini nasıl ödediğini de... Margarin şirketinin kurduğu derneğin bildirilerine imza atan bilim insanları (!) da var bu evrende...

Canan Hoca'yı dinleyin, çok şeyi var anlatacak. SMA, otizm, birdenbire rakamsal olarak sıklaşan bebek hastalıkları... 1 yaşındaki bebeğe kalp, 2 yaşındaki bebeğe karaciğer nakilleri... Minicik yaşlarda lösemi, şeker, böbrek, her türden sıkıntı... İsterim ki bir de ondan dinleyin. "Anne rahminde büyük bir aksama olduğu kesindir" diyor hoca. "Çevresel faktörler, tarım ilaçları ve içeriksiz; maksimize verim tekniği ile üretilmiş bomboş tarım sebebiyle oluşan besin eksikliğidir." diyor.

"Eve kimyasal olan hiçbir şey girmemeli." diyor. Sadece bu sözü ile dahi temizlik sektöründen; gıda, tarım, tekstil, mobilya, boya sektörlerinden ve daha nicesinden onlarca şirketin hedefine giriyor. "Hocam, azıcık alçak sesle mi konuşsanız, sizi yakarlar" diyen çok. Hem de pek çok... Hoca yine de çatır çatır söylüyor.

"Sma hastalığı mantar gibi arttı, bunun sebebi de kimyasaldır." diyor. "Güney Amerika'da benzeri Ziga virüsü arttı, paralel sebepler ve getirilerdir." diyor. Isparta'da çiftçiler ile konuştuğunu anlatıyor sonrasında. Elma ağaçlarındaki ilaçlamayı sormuş. "Senede 30 - 40 defa ilaçlama yapıyoruz" demiş çiftçi. "Tarım Bakanlığı böyle istiyor." demişler bir de... Biz de elma yetiştiriyoruz. Tarım Bakanlığı bizden hiç böyle bir şey istemiyor..? Sanırım çiftçi artık kendi yaptığından utanıyor.

Avustralya'ya gittiğini anlatıyor hoca. Orada çiftçiler ile yaptığı konuşmaları... "Kesinlikle tarım ilacı kullanmıyoruz, istesek de kullanamayız" demiş oradaki çiftçi. İlaç tespit edildiği an Avustralya'daki tarım bakanlığının anında üretimi kapattığını söylemişler. Ayda bir geliyormuş devlet; toprak, bitki, kök... Yanlarındaki mobil cihazlar ile anında analiz yapıyorlar imiş.

"Arısız bal yapımı acayip yaygın" diyor yine hoca. "Arı keki adıyla devletten izinli imalatı yapılan ürünü lütfen araştırınız." diyor. "Çin'den bal özü Türkiye'nin en büyük arıcılık bölgelerinde yaygın. Şeker ve glikoz ile arısını beslemeyen üretici sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bala öz ekleyip 100 kiloluk ürünü 1 ton haline getiriyorlar." diyor.

"Yutamadığınız, yiyemediğiniz hiçbir şeyi vücudunuza sürmeyeceksiniz." diyor. Deriden girdiğini, kana karıştığını, bunun kaçınılmaz olduğunu anlatıyor. Burada konu güneş kremleri... Doğal yağlar ile korunmak zorunda olduğumuzu anlatıyor.

"Kırmızı etin hiçbir zararı yok." diyor hoca. "Elbette mera hayvanı olduğu sürece... En büyük faydayı da mera etinin yağından, kuyruk ve iç yağlardan, kemik ve sakatatlardan edinirsiniz." diyor. Et fiyatları malum... Bütçe kısıtlı ise yapılacak şeyin kemik almak ve suyu ile yemek yapmak olduğunu anlatıyor. Ucuz protein kaynağı olarak lanse edilen endüstriyel tavuğun koca bir sıfır olduğunu söylüyor.

"Sosis, salam gibi işlem görmüş etler tamamen kanserojendir." diyor. "Uzun koruma süreleri kimyasal kaynaklıdır. Yoksa raf ömrü on, bilemediniz on beş günü geçmez." diyor.

Mangalın sakıncalı olabileceğini anlatıyor. Közün ısısı ile geleneksel usul pişirmenin en sağlıklı yöntem olduğunu... Kebap yapıyor iseniz bolca kuyruk yağı kullanmanızı, kebabı sağlıklı kılan şeyin o olduğunu anlatıyor.

"Yoğurt ve peynir çok önemli." diyor. "Süt, gerçek ot yiyen hayvandan sağılmış olmalı. Kesinlikle mısır yememeli hayvan. Sadece mısır değil, yediği saman dahi 1950 sonrası buğday türlerinin sapı samanı ise fayda getirmez. Zarardır size." diyor. "Mayası %100 gerçek maya olmalı. Starter maya, damla maya kesinlikle kabul edilemez." diyor. Yumurtayı öneriyor ancak "Gerçek köy yumurtası bulacaksınız. Deneme üretimi tavuk besi çiftliği yumurtaları bozuk tipte ve renkte olduğu için dükkanlarda, pazarlarda köy yumurtası diye satılıyor. Kanmayın." diyor.

"Mercimek, kuru fasulye, nohut, bakliyat ithal olmamalı." diyor. "Yerel ve endemik olmadığı sürece hastalık kaynağıdır." diyor hoca... "Gemideki konteynerde üç ay geçiren bakliyat anormal biçimde ilaçlanarak taşınıyor. Kinoa dahi böyledir. Sosyeteye bakıyorum, yiyor ama 'Bu ürün nasıl oluyor da üç ay yol gelip böceklenmiyor, mümkün mü?' diye düşünmüyor." diyor. Sağlık için yenilen bu gibi ürünlerin belki de en sağlıksız ürünler olduğunu anlatıyor.

"Evde gerçek süt, gerçek salep, gerçek meyve ile yapılan dondurma hariç en sosyetik yerde satılan dondurma bile yalandır." diyor. Kesinlikle dışarıda dondurma yenmemesini; çilek aromasını, bal aromasını, mısır şurubunu, Avrupa salep denilen kimyasalı tüm dondurmacıların kullandığını anlatıyor. "Yalan" diyor kısaca.

Hoca bunları ve bunlar gibi onlarcasını anlatıyor da toplum ne anlıyor ya da ne yapıyor... İşte sorun orada maalesef.

Bir kitle hocayı karikatür ve mizah malzemesi yapıyor ki bu esasen sevimli bir şey. Zaten bunlara hoca da gülüyor. :) Bir kitle var, ne anlatırsanız anlatın umursamıyor. Taş çatlasa on yıl kullanacağı arabasına üç güvenilir şirketin dışında yakıt almayanlar konu kendi sağlıklarına ve kendi gıdalarına gelince "Aman ne olacak ki..." şeklinde ilerlemeyi tercih ediyor. "Onu yeme bunu yeme e ne yiyeceğiz?" sorusunu "E, endüstriyel ürünler yokken evde ne yiyor idiyseniz onu..?" diye yanıtlıyorsun... Havaya yanıtlıyorsun.

Dinleyen, anlayan, daha fazlasını öğrenmek için araştıran, yayınları takip eden, farklı kaynaklardan sorgulayan bir kitle var ki gün geçtikçe büyüyor. Zaten gıda teröristlerini de bu kitlenin büyümesi korkutuyor. Sektör Canan Hoca'ya Canan Hoca gibi onlarca kıymetli bilim insanına savaş açıyor. Silahlar artık top tüfek değil... Siber terörizm, siber iftira, siber itibarsızlaştırma yeni çağın "susturma" yöntemleri. Sadece bu işi yapan, sadece bu alana odaklanan sosyal medya ajansları var. Bu işler için oluşturulan tarifeler dahi var. Doğru söyleyeni dokuz köyde takip edip "yumurta kafa" denilen satın alınan gerçek ya da kurgusal yorumculara, tetikçilere vurdurmak... Düzeni değiştirmeye çalışma, sevilmezsin. Önce seni satın almaya çalışırlar, fiyatın yok ise itibarsızlaştırırlar. Hem zaten ne için uğraşıyorsun ki..? Bu ülkenin gündemleri günübirliktir...

Ama unutmayan, anlayan, fazlasını arayan ve araştıranlara selam olsun... Az değiliz.


Ürünleri hocanın dediği şekilde bulmak özellikle şehir ortamında neredeyse imkansız :KK43: elecda elecda
 
Her banyodan sonra elime bir miktar alıp vücudumun her yerine sürüyorum. Soğukta katı formda, 24 derece üzerinde sıvı formda oluyor bu yağ. Krem sürer gibi sürüyorum :)

elecda elecda evet canım ya kokusu biraz ağır.

Bu arada ben diğer krem, diş macunu, şampuan vb ürünlerimi LR dan alıyorum. Çok memnunum.

Hele acil set diye bir seti var. Çocuklar için çok iyi. Yanık, yara her şeyi hemen geçiriyor veya acısını azaltıyor.
Ürün arayışı içinde olanlara, bu markayı da tavsiye edebilirim.

Ben de naturalive a bakacağım. LR fiyat olarak biraz yüksek çünkü.


Son soru sürdükten sonra tekrar suyda duruluyormusunuz ? Benimde cildim kuru denemek isterim :KK200:
 
Her banyodan sonra elime bir miktar alıp vücudumun her yerine sürüyorum. Soğukta katı formda, 24 derece üzerinde sıvı formda oluyor bu yağ. Krem sürer gibi sürüyorum :)

elecda elecda evet canım ya kokusu biraz ağır.

Bu arada ben diğer krem, diş macunu, şampuan vb ürünlerimi LR dan alıyorum. Çok memnunum.

Hele acil set diye bir seti var. Çocuklar için çok iyi. Yanık, yara her şeyi hemen geçiriyor veya acısını azaltıyor.
Ürün arayışı içinde olanlara, bu markayı da tavsiye edebilirim.

Ben de naturalive a bakacağım. LR fiyat olarak biraz yüksek çünkü.
LR'nin acil setini inceleyeyim canım. Çocuklu ev için gerekli gerçekten. Naturalive'in fiyatlar uygun.
 
Ürünleri hocanın dediği şekilde bulmak özellikle şehir ortamında neredeyse imkansız :KK43: elecda elecda
Aslında imkansız değil canım. Sadece biraz çaba sarf etmen gerekiyor.
Ben Ankara'da yaşıyorum. İşyerim havaalanında olduğu için Çubuk'a yakınım. Burada köylü pazarı kuruluyor mesela.
İnternetten aldığım üründer de var. Cevizhane'den yumurta, çiğ fıstık, ceviz alıyorum. İpek Hanım'ın Çiftliğinden peynir, sebze ve bakliyat ürünlerini alıyorum.
Zeytinselinden zeytinyağı alıyorum.
Woto-Neyi Nereden Alıyoruz diye Google'da araştırsan orada da güzel paylaşımlar var.
 
elecda elecda canım ben acil durumlar için ayçiçek yağından çok memnunum
yara yanık olmadı hiç ama bir yere çarpsın anında sürüyorum morarma kızarma durumu ile karşılaşmadım hiç
birde pişikler için sudocrem vazgeçilmezim
birde yeni keşefettim çayağacı yağı geçenlerde bende uçuk belirtisi oldu burnumun içinde sulandırıp sürdüm hoop geçti
oğlumda ağzının içinde de dudaklarında da aft çıktı dudaklarına sulandırıp sürdüm bir günde kuruttu

birde benden size minik bir tavsiye

1 yemek kaşığı bal 1 çay kaşığı zerdaçal 1 çay kaşığı zencefil yarım limon suyu cam kavanoza koyup sabah akşam 1 er tatlı kaşığı kendimizde 2 yaş ÜSTÜ çocuklarımızda içiyoruz bağışıklığımız da güçleniyor hastalıklarımızı da hemen atlatıyoruz ben dün başladım sizinde aklınızda olsun :)
 
Son düzenleme:
elecda elecda canım ben acil durumlar için ayçiçek yağından çok memnunum
yara yanık olmadı hiç ama bir yere çarpsın anında sürüyorum morarma kızarma durumu ile karşılaşmadım hiç
birde pişikler için sudocrem vazgeçilmezim
birde yeni keşefettim çayağacı yağı geçenlerde bende uçuk belirtisi oldu burnumun içinde sulandırıp sürdüm hoop geçti
oğlumda ağzının içinde de dudaklarında da aft çıktı dudaklarına sulandırıp sürdüm bir günde kuruttu

birde benden size minik bir tavsiye

1 yemek kaşığı bal 1 çay kaşığı zerdaçal 1 çay kaşığı zencefil yarım limon suyu cam kavanoza koyup sabah akşam 1 er tatlı kaşığı kendimizde 2 yaş ÜSTÜ çocuklarımızda içiyoruz bağışıklığımız da güçleniyor hastalıklarımızı da hemen atlatıyoruz ben dün başladım sizinde aklınızda olsun :)


2 yaş altı yazmışım 2 yaş üzeri çocuklara veriyoruz ve verirken de mutlaka 3 gün kuralını uyguluyoruz
 
elecda elecda canım ben acil durumlar için ayçiçek yağından çok memnunum
yara yanık olmadı hiç ama bir yere çarpsın anında sürüyorum morarma kızarma durumu ile karşılaşmadım hiç
birde pişikler için sudocrem vazgeçilmezim
birde yeni keşefettim çayağacı yağı geçenlerde bende uçuk belirtisi oldu burnumun içinde sulandırıp sürdüm hoop geçti
oğlumda ağzının içinde de dudaklarında da aft çıktı dudaklarına sulandırıp sürdüm bir günde kuruttu

birde benden size minik bir tavsiye

1 yemek kaşığı bal 1 çay kaşığı zerdaçal 1 çay kaşığı zencefil yarım limon suyu cam kavanoza koyup sabah akşam 1 er tatlı kaşığı kendimizde 2 yaş ÜSTÜ çocuklarımızda içiyoruz bağışıklığımız da güçleniyor hastalıklarımızı da hemen atlatıyoruz ben dün başladım sizinde aklınızda olsun :)
Verdiğin faydalı bilgiler için çok teşekkürler canım.
 
Ben küçük bir ilçede yaşadığım için meyve sebze et yumurta genelde organik oluyor.
evde olsam daha çok önem verirdim bu konuya
zeytin bile hazır almamak lazım aslında.
 
Küçülen kıyafetleri saklıyor musun? Ben 2. olursa diye saklıyorum ama gittikçe daha çok yer kaplıyorlar.

aynı dert bende de var. sadeleşme yolunda dolapları boşaltıyordum ama boşalan dolaplar minik kıyafetlerle, pusetle, mini beşikle doldu.
 
Ben küçük bir ilçede yaşadığım için meyve sebze et yumurta genelde organik oluyor.
evde olsam daha çok önem verirdim bu konuya
zeytin bile hazır almamak lazım aslında.
Şanslısın gerçekten. Ben tükettiğimiz ürünleri, üreticinin kendisinden almak için epey çaba sarf ediyorum. Bir de şu an bilmem ne çiftliği diye instagram'de dünyanın sayfası var. Biraz araştırıyorsun çiftlik falan yok. Bu organik yaşama eğilimi sebebiyle tonla sahtekar türedi. Düzgün iş yapan insanları bulmak epey zorlaştı.
 
aynı dert bende de var. sadeleşme yolunda dolapları boşaltıyordum ama boşalan dolaplar minik kıyafetlerle, pusetle, mini beşikle doldu.
Ben çok yer kaplayan bebek eşyalarını (puset, beşik, bebek arabası vs) görümcemin evinin altındaki depoya koydum. Ama kıyafetler bile başlı başına sorun.
 
Aslında imkansız değil canım. Sadece biraz çaba sarf etmen gerekiyor.
Ben Ankara'da yaşıyorum. İşyerim havaalanında olduğu için Çubuk'a yakınım. Burada köylü pazarı kuruluyor mesela.
İnternetten aldığım üründer de var. Cevizhane'den yumurta, çiğ fıstık, ceviz alıyorum. İpek Hanım'ın Çiftliğinden peynir, sebze ve bakliyat ürünlerini alıyorum.
Zeytinselinden zeytinyağı alıyorum.
Woto-Neyi Nereden Alıyoruz diye Google'da araştırsan orada da güzel paylaşımlar var.



İşte benim asıl sorunum da burda ortaya çıkıyor çünkü yurtdışında yaşıyoruz :KK43:
 
bizde organik besleniyormuyuz bilmiyorum ama pazardan alıyorum meyve ve sebzemi
dondurulmuş gıda almamaya özen gösteriyorum
yazdan annemle birlikte tarhana erişte domates sos tarzı şeyler yapıyoruz yeterli oluyor
aslında tavuk tüketmemek lazım ama biz seviyoruz tavuk yemeği
ben altarnatif tıpı seviyorum
her tuzlu yemeğimde çay kaşığı ucu kadar zerdeçal ve zencefil kullanmaya özen gösteriyorum
bitki çayları içmeye özen gösteriyorum
oğlumuda elimden geldiğince sağlıklı beslemeye özen gösteriyorum
yoğurdunu her gün yer çorbasına muhakak sarımsağı sonradan eklerim
bir gün abur cubur yediyse takip eden 3 gün şekerli gıda vermemeye özen gösteririm
dışarıda haftada 1 gün yemek yeriz onda da genellikle güvendiğimiz et yapan yerlerde yeriz
aslında probiyotik beslenmek çok önemli bakalım şu sıralar onu kafaya takmış durumdayım
 
Ben çok yer kaplayan bebek eşyalarını (puset, beşik, bebek arabası vs) görümcemin evinin altındaki depoya koydum. Ama kıyafetler bile başlı başına sorun.
şanslısın depo konusunda. oğlum 14 aylık ilerleyen zamanlarda nasıl çözüm bulacağım bilemiyorum.
 
bizde organik besleniyormuyuz bilmiyorum ama pazardan alıyorum meyve ve sebzemi
dondurulmuş gıda almamaya özen gösteriyorum
yazdan annemle birlikte tarhana erişte domates sos tarzı şeyler yapıyoruz yeterli oluyor
aslında tavuk tüketmemek lazım ama biz seviyoruz tavuk yemeği
ben altarnatif tıpı seviyorum
her tuzlu yemeğimde çay kaşığı ucu kadar zerdeçal ve zencefil kullanmaya özen gösteriyorum
bitki çayları içmeye özen gösteriyorum
oğlumuda elimden geldiğince sağlıklı beslemeye özen gösteriyorum
yoğurdunu her gün yer çorbasına muhakak sarımsağı sonradan eklerim
bir gün abur cubur yediyse takip eden 3 gün şekerli gıda vermemeye özen gösteririm
dışarıda haftada 1 gün yemek yeriz onda da genellikle güvendiğimiz et yapan yerlerde yeriz
aslında probiyotik beslenmek çok önemli bakalım şu sıralar onu kafaya takmış durumdayım
Aslında gayet özenli besleniyorsun. Tavuk konusunu yazacağım ama çocuğuna yedirmemeye gayret etmeni tavsiye ederim.
 
Masal Anlatıcılığı Eğitimi

Kızım hikaye kitapları kadar masalları da sever. Benim ona masal anlatmamı istiyor. Masal uydurma ve anlatma konusunda çok yetenekli sayılmam. Masal anlatılarak büyüyen bir çocuk değilim. Bu nedenle hayal gücümün de sınırlı kaldığını düşünüyorum. Ananem sobanın başında çocuklarını toplayıp, masallar anlatırmış. Bu bir zincir aslında. Ananem de bu masalları kendi annesinden veya ananesinden öğrenip çocuklarına aktarmış. Yüzlerce kadının emeği var bu masallarda. Ancak benim annem büyük bir ihtimal bu zinciri devam ettirmeyi anlamsız bulmuş ve zincir kopmuş. Benim niyetim bu zinciri tekrar kurmak, öncelikle çocuklarını masallarla büyüten bir anne sonrasında da anane olabilmek. Bu nedenle bu konuda kendimi geliştirmeye karar verdim.

Nurten Ceceli’nin “Masal Anlatıcılığı Eğitimi'ne katıldım. Eğitim bir gün sürdü ve benim için çok faydalı olduğunu söyleyebilirim.

Ne öğrendim?

  1. Masallarda mutlaka adalet olmalı ve kötünün cezalandırılması gerekiyormuş ki, çocuk ileride içinden kötü birşey yapmak geldiğinde sonuçlarını düşünerek kendini bu davranıştan uzak tutabilsin.

  2. Çocuğun masalı içselleştirebilmesi için yer ve zamanın belirsiz olması gerekiyormuş. “Uzak diyarların birinde, bir zamanlar bir ... yaşarmış gibi.

  3. Batı masallarında kurtarıcı her zaman 3. Bir kişi olduğu için (bu ayrıntıyı daha önce fark etmemiştim), insanların büyüdüklerinde hep bir kurtarıcı beklediği bu nedenle bu masalları anlatırken sonunu değiştirmemiz gerektiği söylendi. Mesela Kırmızı Başlıklı Kız masalında, Kırmızı Başlıklı Kız ormanda giderken yolda bir kuş tüyü buluyor ve cebine atıyor. Kurt kendisini ve büyük annesini yediğinde, kurdun karnının içindeyken bu kuş tüyü aklına geliyor ve kurdu gıdıklamaya başlıyor. Kurtta gülerken kırmızı başlıklı kızı ve büyük anneyi yanlışla tükürüyor gibi

  4. Masal dünyasına girmek ve çıkmak için bir takım ritüellere ihtiyaç var. Çocuğun masal ve gerçek dünya arasındaki farkı anlayabilmesi için yapılabilecekler şu şekilde. Bir masal halısı veya minderi belirlenerek, ne zaman masal anlatılacaksa o zaman çıkarılabilir. Mum veya abajur yakılıp, loş bir ortam sağlanabilir.

  5. Masal’a başlarken masal dünyasının bir kapısı olsun ve anahtar ile o kapıyı açın. (Trik-trak şeklinde bir interaktif bir ritm kullanılabilir). Siz trik derken çocuk trak diyebilir. Çıkarken de geri kitleyin. Bir de masala başlamadan önce “Görünmezlik Kremi” sürüyoruz. Biz masal diyarındakileri görelim ancak onlar bizi göremesin diye. Hayali bir krem bu, ama her yerimize gerçekten sürer gibi yapıyoruz ve masal bittiğinde de mutlaka çıkarmayı unutmuyoruz.

  6. Tekrarlar (Pıt-pıt şıp-şıp) veya ritmik sayma (bir değil, iki değil tam üç tane gibi) ifadeler kullanmak önemli. Annesi bir sepet meyve getirmiş. İçinde neler olabilir mesela? Gibi sorular ile çocuğun interaktif katılımı sağlanabilir.

  7. Masal anlatırken betimleme-eylem ve duygu dengesine dikkat ediyoruz. Önce tavşanı, çocuğun 3 boyutlu olarak gözünde canlandırabileceği şekilde betimliyoruz. Tavşanın başına gelen olayları anlatırken de tavşanın duygularını da mutlaka tanımlıyoruz.

  8. Bu konu ile ilgili duayen isim “Judith Malika Liberman”. Kendisinin masal atölyeleri ve seminerleri oluyor. Sosyal medyadan takip etmenizi öneririm. Ayrıca “Ayşegül Dede” de bu konudaki uzman isimlerden biri. Her ikisinin de konuya ilişkin kitapları var. Özellikte Judith’i canlı olarak dinlemeyi çok istiyorum. Kendisinin NTV Radyo’da Masal Bu Ya diye bir programı varmış. Aynı zamanda Tedx konuşmaları varmış. İnternetten en kısa zamanda bakacağım.

  9. Masalın nasıl anlatılması gerektiği konusunda you tube’da Torun Tombalak - Nurten Ceceli Alkan” diye aratırsanız anlattığı masalları izleyebilirsiniz.
 
X