Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurur ki: Şüphesiz ben, Cennet kapısında durup girmemekte ısrar eden bir düşük çocuğa varıncaya kadar diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim. Bu çocuğa: Cennete gir! denilecek. O da: Yâ Rabbi, Annem babam da girsin. diyecek. Bunun üzerine ona: Anneni ve babanı da alarak Cennete gir. denilecektir.
Çocukların vefâtlarında azap değil, şefkat hâkim; gazap değil, merhamet hâkim; korku değil, ümit söz konusu; insafsız bir emir değil, acıyan bir elin izleri görünmektedir Çünkü onlar düpedüz Allahın rahmetine ve Cennetine uçmaktadırlar Öyle ki, kendileri Allahın rahmet dâiresine girmekle berâber, anne ve babalarının da kurtulmalarına şefaatçi olabileceklerini Allahın Peygamberi (s.a.v.) bildirmektedir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyururlar ki:
Düşük çocuklarınıza isim veriniz Çünkü onlar âhirette sizin için yüksek dereceler hazırlamak üzere öncülerinizdir.''
........................................................................................................................................................................................................
Kurre ibni İyâs (r.a.) şöyle anlatıyor:
Peygamber (s.a.v) bir yere oturunca, arkadaşları etrafını çepeçevre kuşatırlardı. O Sahâbîlerden biri, nereye gitse arkasından gelen küçük oğlunu önüne oturtarak Resûl-i Ekrem'i dinlerdi.
Birgün bu çocuk öldü. Babası "oğlumu hatırlayarak üzülüp etrafı rahatsız ederim" diye Hz. Peygamberin meclisine gelmez oldu. Resûl-i Ekrem onun yokluğunu hissedince,
- "Falanı aranızda niçin göremiyorum ?" diye sordu.
- "Ey ALLAH'ın Elçisi ! Her zaman onun yanında gördüğümüz oğlu öldü" dediler.
Hz. Peygamber (s.a.v.) o Sahâbîyi bulup çocuğunu sordu. Dertli baba yavrusunun öldüğünü söyleyince, Resûl-i Ekrem ona başsağlığı diledi, sonra da kendisini şöyle teselli etti:
- "Söyle bakalım! Vefat eden çocuğunun, yaşadığın sürece hep senin yanında bulunmasını mı; yoksa yarın Cennetin hangi kapısına gidersen, onun senden önce koşup kapıyı açarak "Buyur babacığım!" demesini mi isterdin?"
O Sahâbî,
- "Ey ALLAH'ın Elçisi! Elbette onun benden önce koşup Cennetin kapısını açmasını isterdim" deyince, Resûl-i Ekrem,
- "Öyleyse istediğin olacak" buyurdu.
....................................................................................................................................................................................................
Bir Müslümanın çocuğu, ölüm döşeğinde iken, 360 melek gelir, o masumun karşısında durup, (Ya masum, müjdeler olsun sana, bugün, ölmüş olan, âbâ ve ecdadını ve bütün komşularını, Hak teâlâdan dile) derler.
Melekler, başına bir şefaat tacı ile gayret ve kuvvet gömleğini giydirip, gözünün perdesini kaldırırlar. Perdeler kalkınca, tâ Hazret-i Âdem aleyhisselamdan beri, geçmiş ecdatlarını görür. Onların bazısı için hazırlanan azabı görünce, haykırıp titrer. Bunu bilmeyenler can çekişiyor zanneder.
Can alıcı melekler gelirler, (Ya masum, âlemlerin yaratıcısı sana selam söyleyip, Ben onu yarattım, yine bana gelsin. O ruh emanetini ben verdim, yine bana versin. Onun karşılığında ona Cennet ve didar vereyim buyurdu. Haydi yüzünü çevir, bak) dediklerinde, o masum da, bakar, melekleri görür. Sevinçten coşup titrer ve döşeğinde can vermeye atılır.
Yine o azap içindeki ecdatları gözüne erişince, yine canını vermek istemeyip, (Ey melekler! Allahü teâlâ, akraba ve ecdadımı bana bağışlasın) der. Allahü teâlâ da, (İzzim hakkı için bağışladım) buyurur.
Melekler, (Ya masum, sana müjdeler olsun, Hak teâlâ, imanı olanların günahlarını bağışladı ve bütün dileklerini kabul eyledi) dediklerinde, masum sevinçli iken, masumun anası ve babası suretinde iki huri gelip, kollarını açarak, (Ey evladımız, bizimle gel, biz Cennette sensiz olamayız) derler.
Masumun eline bir Cennet meyvesi verirler. Masum, meyveyi koklarken Azrail aleyhisselam, kendi gibi, bir güzel masum olup, habersizce canını alır ve Cennete götürür.
Orada, yeşil bir sahra vardır. Masum, (Beni buraya niçin getirdiniz) diye sorar.
Melekler şöyle cevap verirler:
Kıyamet yeri vardır. Çok sıcaktır. Bu sahrada, 70 bin rahmet pınarı vardır. Resul-i ekremin havzının başında durup, nurdan bardakları görürsün.
Anan, baban kıyamet yerine geldiklerinde, bu bardakları su ile doldurup, onlara verirsin ve onları bırakma ki, Cehennem yoluna gitmesinler. Çünkü, senin duan, Hak katında makbuldür. Cuma geceleri, yeryüzüne inersin. O vakit Allahü teâlânın selamını, Müslümanlara ulaştırırsın.
Ne mutlu, çocuğu ölüp de, sabreden ana-babaya...