Kıskandığım tek bir kadın var :) Hz Hatice(r.a.)
Onunla ilgili bir kitap daha okudum geçenlerde ve sizinle paylaşmak istediğim yerler var.
Uzun zamandır aklımda olmasına rağmen yazmaya fırsat bulamamıştım.
Sevgili Peygamberimiz ve eşinin,evlatlarını kaybedince takındıkları tavır karşısında hayranlık duymamak mümkün değil.
O ne sabır,o ne itaat,o ne inançtır öyle.Nasıl bir olgunluktur.Rabbim hepimize böyle güçlü,inatçı,inançlı yürekler nasip etsin inşallah.
...Kasım'ın ölümü...
Güzeller güzeli Kasım uçuvermişti Rabbine. Dünyaya sığmayan bakışı ve duruşuyla orada duracak çocuk olmadığını anlamış olmalıydı Hatice. Evlat acısı kor gibi yakmıştı içini. Dünyanın bütün ateşleri yüreğine dolmuştu. Devasa acı dalgalarının ucunda bir tüy gibi savruluyordu. Hatice acıdan iki büklümdü. Gözünden akan ırmaklar içindeki alevi söndüremiyordu. Hatice çaresiz;ama metin bir anneydi. Kasımın babasında gördüğü metaneti kuşandı.Gözlerinden akıp giden yaşlara feryadını değdirmedi. Çığlığı dokundurmadı,feryadı duyurmadı. Efendisinin tavrı ona asıl mal sahibinin alışverişi karşısında metin olmayı anlatıyordu. Hatice vurgun yemiş bir yaralı ceylan gibi köze dönmüş bağrında evlat acısını yudumlarken,kor alevle kaplı yüreğini teslimiyet sularıyla serinletmeye çalışıyordu.
Sevgili Peygamber gözünden damlayan yaşlarla kaderin adaletine karşı derin bir saygı içindeydi. Derin tevekkülü içinde Kasımı kendi elleriyle toprağa verdi. Emaneti sahibine iade ediyordu. Veren ve alan asıl mal sahibiyse, elden ne gelirdi ki? Evlat acısı bile olsa karşısına dikilen aynı metanet ve rıza içinde boyun eğmişti. İsyanı yoktu. Boş söz ve davranışlar ondan çok uzaktı. Kasıma her bakışında sevgi menekşeleri derleyen baba şefkatin en yakıcı kucağında evladıyla sınanmıştı. Halinde hep teslimiyet ve vakar vardı. Yüce kudretin önünde elpençe divan durmuş,hamd dolu susmuştu. Hatice onu seyrediyordu. Ciltler dolusu hikmet,sayfalar dolusu ders almıştı Efendisinden.
Anlamıştı ki Kasımın gerçek sahibi yüce Allah,onu kendi katında ağırlayacak. Dünya sevgilerinin en lezzetlisi olan evlat sevgisini;Kasım gibi bir yavruyla tattırdıysa eğer Yaratacısı önünde el pençe divan durmalıydı. Varsın ayrılık olsun adı. Hüzün olsa da kaygı olmayacaktı. Hasretin bukağıları yüreğini dağladıkça anlıyordu ki o acı kavuşmanın lezzetini artırmak içindi.
...Abdullah'ın ölümü...
Gözünün yaşı dinmiyordu Haticenin. Gece karası gözleri, vurgun yemiş ceylanların bakışları kadar titrek ve derindi.
Abdullahın minik elleri elinde gibi Haticenin.Gözlerinde masum gülüşü. Uyurken gülümseyişi,meme emişi,neşeli çığlıkları.
İçi derin uğultularla kaynayan bir göze sanki. Gözünden oluk oluk akan yaşlarla ak yüzü sırılsıklam. Onun bu haline koşuveriyor El-Emin.
Yaralı ceylanına yudum yudum su sunuyor. Yanık gönlüne sabır merhemleri sürüyor.
Yavrusu memede ölmüş.
Sütleri taşmış Haticenin.Gözünden akan yaşlarla bir akıp gidiyor. Ana yüreğinin derin çağlayışıyla inliyor:
Ey Sevgili! diyor. Süt kuzusu yavrumu yitirdim.
Gözlerinden alevli yaşlar boşanıyor.
Yavrumun sütü taştı.Keşke Allah,süt çağını tamamlayıncaya kadar onu yanımda tutsaydı.
Sabır çağlayanı Muhammed,gül kokulu elleriyle gülünün gözyaşlarını siliyor:
Sabret Hatice. diyor. Merak etme. O,süt dönemini Cennette tamamlayacak.Sen rahat ol.Şu anda Cennette onu huriler emziriyor.
Haticenin anne yüreği sevinçle yatışıyor.
Şayet bunu bilseydim,diyor yutkunarak:onun ölümü bana daha hafif gelirdi.
Bu derin acıyı o denli serin kılan,hiç şüphesiz ki onun derin imanıydı. Rabbine güveniydi.Resule inancıydı.Sevgilinin nurani bakışlarında sükunet buluyordu. Acısı hafifliyordu Haticenin.
Peygamberin kederi saf ve isyansızdı.Tevekkülü kuşanmıştı.O bir babaydı.
Yeryüzünün en nahif kalbini taşıyordu.Usul usul ağladı,derinden hüzünlendi ama hiçbir zaman aşırılığa kaçmadı.
İki güzel eş,Rabden gelen buyruğa boyun eğdiler. Musibete sabır ibadetini birlikte yaşadılar.
Mümine keder yoktu.Acı büyük olsa da umutsuz olamazdı.
Dışarıda Kureyş çilesi, içeride ise kaderin cilvesi vardı.Her yönden gelen saldırılar yuvayı kuşatmışsa da Hatice kararlıydı.
İsyana sapmayacaktı. Bir anne olarak yüreği ne kadar yansa da hataya düşmeyecekti.
Rabbin tecellisine,Habibin tesellisine rıza gösterecekti. Bunun için belki de her iki dünyanın hanımefendisi olacaktı.
Yüreğine volkanlar dolsa da teslimi elden bırakmıyordu.:
Ya Resulallah! diyordu. Kasım ile Abdullah şimdi nerdeler?
Kasım ile Abdullah şimdi Cennetteler ,ey Hatice ,sabret!
Evrenin gözbebeği peygamber, eşinin yüreğindeki yanardağı yatıştırmak istiyordu. En ince yerinden yara almış Haticesine seslendi:
Ey Hatice! dedi. Dilersen Allaha dua edeyim,sana onların sesini duyursun.
İman kalesi Hatice kadere rıza noktasında kederinden emindi:
Hayır. Dedi.Rabbim madem böyle istemiş,sabrederim elbet.Ben senin bu sözlerini yürekten tasdik ediyorum.
Ana yüreğinin her köşesi cayır cayır yanarken Rabbinin buyruğuna boyun eğmişti:
Onun yazdığı yazıya razıyım.Yüce takdir karşısında boynum kıldan incedir.Sen rahat ol!