sevgili arkadaşlarım
görüyorum ki bir çoğunuz karamsarlık içindesiniz.
bunu normal karşılıyorum.
ama bizim sorunumuzu bunlar çözmeyecek.
eşiyle kavga edenler..
eşinden kötü sözler işitenler..
eşiyle arasına buz dağları ekleyenler..
hemen bugün olsun diyenler..
bugün olmadı diye üzülüp kendi kendini mahvedenler..
olmuyor ve hiç bir zaman olmayacak diye üzülenler..
gelin hep birlikte bir sakinleşelim
siz hiç kolu bacağı kopmuş birinin acısını yaşadınız mı??
siz hiç dün gece beraber uyuduğu eşinin ertesi gün ölüm haberini alan eşin acısını yaşadınız mı??
siz hiç karnınında 9 ay taşıdığı bebeğin ölü doğduğunu gören anneyle tanıştınız mı??
siz hiç anne babasını gözü önünde öldürülmüş çocuklar gördünüz mü??
siz hiç düğününe iki gün kala ölmüş bi erkeğin nişanlısı oldunuz mu??
bu örnekleri o kadar çok artırabilirim ki..
sizlerinde aklına şimdi farklı senaryolar geliyordur..
kendinizi onların yerine bi koysanıza
size bir FARKINDALIK HİKAYESİ anlatacağım.
Eşimle 5 yıldan fazla beraberlikten sonra çok severek muhteşem bir nikahla evlendik.
Balayını yurtdışında sanki kimsenin olmadığı bir sahil kıyısında çok lüks bir otelde geçirdik.
Herşey bizim için hazırlanmıştı sanki. Rüya gibiydi.
Balayı bittiğinde rüya da bitmişti.
Kendi halimizde bir çift olmuştuk.
O işe gider gelir ben yemek yapar evi toparlardım.
O kadar sıkılıyordum ki bu evlilik oyunundan 3 ayın içinde pes etmeye başladım.
Ailesi arkadaşları gözüme görünen her şey batmaya başladı.
Yemek yerken ki kabalığı, çoraplarını çıkarıp oraya buraya atması kıllarının her yere dökülmesi uyurken horlaması...
Tam üç ay sonra bağıra bağıra ben boşanmak istiyorum dedim.
2 saatten fazla yüksek sesle kavga ettik.
Meğer o da benim her akşam söylenmemden dırdır etmemden eşyalarının yerini sürekli değiştirmemden yemeklerimdeki özensizlikten saçımın başımın dağınıklığından çok para harcamamdan bıkmış.
Adeta birbirimizi şiddetli geçimsizlikle suçluyorduk.
Deyim yerindeyse kin kusuyorduk..
Ben daha fazla dayanamayıp mahkemeye başvuracağım dedim çok iyi olur dedi.
Ertesi gün o işe gitti bende eşyalarımı toparlamaya başladım. Boşanınca her şey çok güzel olacaktı.
İçim ferahladı bir anda ona her şeyi söyleyince hatta az bile yapmıştım daha fazlasını hakediyordu ama bu bile yetmişti.
Dilekçemi yazdım avukat aramaya başladım sonunda kendimi daha özgür hissedecektim.
Akşam eve gelmesini ve gidişimi izlemesini istedim. Ona son bir acı yaşatmak istedim.
TV'yi açıp gelmesini bekledim. Beklerken bile inat olsun diye köşeye attığı çorapları sinirlerimi bozuyordu.
Saatler geçtikçe sabırsızlanıyor daha da sinirleniyor pislik herif gel bakalım diyordum.
Sinirden zaping yapa yapa aynı kanalları bin kez turlamıştım. Bir anda son dakika alt yazısı çarptı gözüme.
Ankara'da patlama! Terör saldırısı! Bomba yüklü araç! Çok sayıda ölü ve yaralı var. Yayın yasağı getirildi. Eşimin iş çıkışı saati ve yeri yazıyordu. Bir anda şoke oldum. Kafamın içinde bir ses "Noldu çoraplarını köşeye atan adam öldü mü? Kurtuldun mu ondan? deyip duruyordu. Susturmaya çalıştıkça daha da yüksek sesle "nefret ediyordun zaten pisliğin tekiydi" diyordu. Sanki o sesten kaçmak istercesine oda oda geziyor kendime napacağımı sormak istiyordum ama ne mümkün!
"Dün akşam kavga eden bendim sanki"
"Sen değil miydin ondan kurtulmak isteyen!"
"Şimdi tv'lerde 3 aylık evli yazacaklar"
"Sizin o musmutlu balayı fotoğraflarınızı paylaşacaklar"
"İnkar mı edeceksin!"
"Mutlu değil miydin?"
"İyi günde kötü günde dememiş miydin"
Sus sus sus...
Sonunda telefonu elime alabildim.
Aradım... Aradım... Aradım... Açan yok...
Telefonu kapanmıştı.
5 yıllık sevgilime kocama ulaşamıyordum.
Gözümün önünden film şeridi gibi geçiyordu tanışmamız sözümüz nişanımız nikahımız balayımız...
Arayan arayana. Herkese açıklama yapıyordum. Duramıyordum evde. Çıkmak istedim.
Tam kapıya gidiyordum ki eşim içeri girdi.
Üzerinde kan lekeleri vardı.
Önce ne olduğunu anlamadan bakakaldık.
Sarılmak istedim beni durdurdu. Duş almam gerekiyor dedi.
O duştayken ben çoktan şükürlerimi etmiştim.
Eşim içeri girdi bana doğru geldi ve sarıldı çok korktum dedi.
Çok korktum seni bir daha göremeyeceğim diye
Ben de dedim...
Bir akşam öncesini unuttuk gitti.
Bu yazıyı okuduktan sonra her gece kocam uyurken ona sarılıyorum
Seni çok seviyorum canım diyorum.
Bi gün ona böyle sarılamazsam bi gün o yatakta tek kalırsam diye aklım çıkıyor.
Evet bazen çekilmez oluyor ama onsuz yatmaktan daha acı değil hiçbir şey.
Kendinize en acımasız senaryoyu seçin. haberlerde gördüğümüzün başına geldiğini düşünün.
Her şeyi boşverin. Öyle bi zamandayız ki kimin başına ne gelecek bilmiyoruz.
O yüzden daha sabırlı daha sakin davranın. Ölümlü dünya diyerek bakın herşeye...
ELİNİZDEKİLERİN FARKINDA OLUN.