Kelebek Etkisi
Fizikte bir kural var. Ve buna kelebek etkisi diyorlar. Kelebek Etkisi'ni 1963 yılında Edward N.Lorenz bilgisayarıyla hava durumuyla ilgili hesaplar yaparken bulmuş.Kelebek etkisi şöyle açıklanıyor."Bugün Çin'de kanatlarını çırpan bir kelebeğin havada oluşturduğu dalgalar gelecek ay Amerika'da fırtına sistemlerine dönüşebilir."deniyor.Yani çok basit bir şey büyüyerek bir felakete yol açabilir. Peki bu olay fizik için geçerli de psikoloji de geçersiz mi?
Tabi ki geçerli!
Yaşadığımız ve bilinçaltına atıp, bastırdığımız basit olumsuz bir duygu yıllar sonra bir hastalık olarak ortaya çıkabilir. Bunu neden yazdım? Aşağıdaki hikayeleri okurken bu bakış açısı ile olaylara bakmanızı istedim. Çocuğunuza, kardeşinize söyleyeceğiniz bir acı söz onun bilinçaltında fırtına şekline dönüşebilir yıllar sonra. Aşağıdaki hikayelerde kişilerin gerçek isimleri kullanılmamıştır. İsimler takmadır ama olaylar gerçek? Ayrıca olay kahramanlarından bu hikayelerin yazılması için izin alınmıştır.
Anahtar Sesi
Ayşe hanım iş yerimize geldiğinde tedirgin bir şekilde içeriye girmişti. Tanışma faslından sonra sorununu anlatmaya başlamıştı. Onun en büyük sıkıntısı vajinismus idi. Ve metalik seslerden nefret ediyordu. Anahtar ve bozuk para sesi? Anahtar yada bozuk para sesi duyduğumda kalbim atmaya başlıyor. Terliyorum. Sinirlerim boşalıyor. O anda elimde bir silah olsa o sesi çıkaran kişiyi öldürebilirim diyordu.
29 yaşında iki üniversite bitirmiş kültürlü, bakımlı bir bayandı. Öğretmenlik yapıyor. Devam eden birkaç seansta Ayşe hanım başından geçenleri şöyle anlatmıştı.
Annem üzerimde çok dururdu. Genç kızlık zamanımda sürekli erkeklerden uzak durmamı, namusumu, şerefimi korumamı tavsiye ederdi. Güzel ve çekici bir kızdım. Erkeklerle hiç ilgilenmezdim. Lisedeyken sınıftaki erkek arkadaşlarım beni elde etmek için iddiaya bile girerlerdi. Lise 2 de sınıf arkadaşımın yanında ders çalışacaktık. Kızlarda gelecekti. Evine gideceğimiz erkek arkadaş, gelecek kızları telefon ile arayıp işinin olduğunu söylemiş. Ben evine gittiğimde kızların geleceğini söyledi. İçeri girdim. Kimse yoktu. Bir süre sonra bana saldırdı. Yerde boğuşmaya başladık. Ben avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Bu sırada kapı çaldı. Başka bir sınıf arkadaşımız gelmişti. Kapıda sesimi duymuş. Hemen içeri daldı. Beni kurtardı. Bu olaydan sonra erkeklerden daha da uzaklaşmaya başladım. Lise son sınıfa gelince kendimi tamamen derslere vermiştim.
Bir gün dersimiz boştu. Sınıfta birkaç kişi vardı. Oturmuş ders çalışıyordum. Sınıfın arkasında oturan ve benimle çıkmak için iddiaya giren bir erkek arkadaş vardı. Boyu uzun, tipsiz?. Hiç hoşlanmadığım bir tip. Ben ders çalışıyorum, o arkadan sürekli bana laf atıyor. Elinde bir tomar anahtar ve sürekli onları sallıyor.
"Kız Ayşe, seni çok seviyorum"
."Sus be aptal".
"Benimle çıkar mısın?".
"Saçmalama tipsiz".
Anahtarları sallamaya devam ediyor.
"Çok tatlısın ya ne olur bana evet de"..
"Defol git başımdan".
Bu şekilde 10-15 dakika atıştık. Sonra bu olayı unuttum. 10-15 yıl sonra metalik seslerden rahatsız olmaya başladım. Son yıllarda rahatsızlığım daha da şiddetlendi.
- Peki, bayanlar anahtar salladığında aynı şekilde olumsuz etkileniyor musun?
- Hayır. Eğer anahtar bir kişinin kemerine takılıysa yine etkilenmiyorum. Sevdiğim biri anahtar sallasa yine tepki göstermiyorum. Ama tanımadığım yabancı erkekler sallarsa bitiyorum o zaman. Ter boşalıyor üzerimden?
Ayşe hanımın seanslarının sonucunda şöyle bir sonuç ortaya çıkmıştı. Namus kavramı çok önemliydi kendisi için. Pavlov'un meşhur köpek deneyinde olduğu gibi anahtar sesine şartlanmıştı. Onu rahatsız eden şey aslında anahtar sesi değildi. Anahtar sesinin çağrıştırdığı anlamdı. Anahtar bir uyarıcı idi. Asıl problem erkekler tarafından cinsel obje olarak algılanması idi. Eşi de kendisini cinsel obje olarak gördüğü için ona tepki gösteriyordu. Psikoterapilerle Ayşe Hanımın düşünce yapısı yeniden yapılandırıldı, farkındalık oluşturuldu ve sorun çözüldü.
Öpüşmek
Ayla hanım 25 yaşında 3 yıllık bir vajinismus vakasıydı. Onun hikayesi de şöyleydi. 3 yaşında iken ailesi ile birlikte Hollanda'ya göçmen olarak gitmişler. Ailesi gayet modern bir aile. Cinsel konularla ilgili hiçbir zaman baskı görmemiş. Hikayenin kalanını ayla hanımın ağzından dinleyelim.
7-8 yaşlarına gelince nasıl dünyaya geldiğini merak etmiştim ve anneme sordum?
- Anne, ben nasıl dünyaya geldim? Annem gülerek ;
-Kızım seni leylekler getirdi, dedi.
Aradan birkaç yıl geçmişti. Seyrettiğim filmlerden bu işin leylek işi olmadığını anladım. Bayanla erkek öpüşüyordu. Tam o anda kafamda şimşekler çaktı.
" Çocuğun dünyaya gelmesi için bayan ile erkeğin dudaktan "muck" öpüşmesi gerekiyormuş " diye düşünmeye başladım. Ve bu çok hoşuma gitti. O çocukluk aklımla kendi kendime hep hayaller kuruyordum. Evleniyor, eşimle öpüşüyor, hamile kalıp çocuk doğuyordum. Bu düşüncem 14 yaşıma kadar devam etti. 14 yaşındayken Hollandalı bir kız arkadaşımın evine gitmiştim. Konuşmalarımız esnasında kız arkadaşım annesine;
- Anne biz nasıl dünyaya geldik? Diye, sordu. Annesi;
- Gelin kızlar size anlatayım, dedi. Bizi bir odaya götürdü. Orada penis ve vajen resimleri vardı. Kadın tek tek açıkladı. Çocuğun nasıl dünyaya geldiğini anlatıyordu. Dünyam yıkıldı. Sanki kafama bir kova sıcak su döktüler. Soğuk soğuk terliyordum. Benim kaç yıldan beri kurduğum hipotez yerle bir olmuştu. Bu cinsel ilişki nereden çıkmıştı? Öpüşmek gibi masum bir davranış varken?.. Cinsel ilişkiyi bir türlü kabullenemedim. Şimdi eşimle ön sevişmelerimiz harika gidiyor ama tam birleşme olacağı zaman o bilinmez el devreye giriyor ve anında kapanıyorum, kasılıyorum. Ayla hanım 2 seanslık terapimizden sonra bu sorunundan kurtuldu ve o da artık çocuğun olması için cinsel ilişkiye girmesinin farkına vardı. Mutlu bir evliliği var.
Tombiş Vajinismus
Serpil hanım 35 yaşında ve 5 yıllık evli. Öğretmen. 1,75 metre boyunda. Sarışın, mavi gözlü, çok güzel bir bayan.110 kilo? Vajinismus? Bize eşiyle birlikte geldi. 5 yıldan beri bir çok uzmana gittiklerini ve sonuca ulaşamadıklarını söylediler. Kazandığım bütün paramı vajinismus ve kilo problemim için harcıyorum ama maalesef ikisinde de bir sonuca ulaşamadık, diyordu. Kilo vermek için gitmediğim doktor, diyetisyen kalmadı. En fazla 10 kilo verebiliyorum. Sonra yeniden alıyorum. Çünkü yemek yemeyi çok seviyorum. Yemek yemek beni rahatlatıyor, demişti. Vajinismus için verilen parmak egzersizlerinden nefret ediyorum.
Ayrıca eşi ile arası iyi değildi. Pek geçinemiyorlar. Serpil Hanım ve eşi bunu vajinismusa bağlıyorlardı. Bu sorunları çözülürse hiçbir sorunlarının kalmayacağına inanıyorlardı. Aldığımız seansta ilginç sonuçlara ulaştık. Serpil Hanımın babası çok otoriter ve eleştirel bir kişiymiş. Çocukluğunda küçük Serpil'i hep azarlarmış. Sürekli ona başarısız, aptal ve geri zekalı olduğunu ifade edermiş. Küçük serpil önce babasından nefret etmiş. Sonra genelleme yaparak bütün erkeklerden nefret etmeye başlamış. Eşi cinsel ilişkiye giremeyince çok kızıyor, öfkeleniyormuş.
Ama Serpil Hanım her başarısız ilişkiden sonra kendini sebebini bilmediği bir mutluluğun sardığını söyledi.
Erkeklere güvenmiyor.Hatta yalnız aldığım seansta bana;
- Hocam, size bile güvenmiyorum, çünkü siz de erkeksiniz, demişti.
Kilo, vajinismus bunlar birer sonuçtur. Öncelikle bunların sebebine bakmak lazım. Serpil Hanımda da şöyle ilginç bir sonuç ortaya çıktı. Serpil hanım babasının kötü örnek olmasından dolayı erkekleri sevmiyor ve onlara güvenmiyordu. Çünkü çok güzel bir bayandı. Türk erkeklerinin idolu olan bir güzelliğe sahipti. Sarı saç, mavi göz, beyaz ten? Erkeklerin bakışları kendisini hep rahatsız ediyordu. Bundan kurtulmanın en kısa yolu bu güzelliği bozmak idi. Yemek yedikçe kilo alıyor, kilo aldıkça erkekler kendisine pek bakmıyorlardı. Vücudunu deforme ediyordu. Böylelikle kendini güvende hissediyordu. Aslında yediği yiyeceklerle karnını doyurmuyordu. Duygularını tatmin ediyordu. Kilo onun için kendini güvende hissettiği bir limandı. Erkeklerin bakışından kurtuluyordu. Ve bu limandan ayrılmak istemiyordu. Eşini sevmemesinin nedeni ise, eşi aynı babasına benziyordu. Eleştiren ve negatif bir adam... Eşiyle cinsel ilişkiye girmeyerek eşinin gıyabında babasını ve bütün erkekleri cezalandırıyor, onlardan intikam alıyordu.
Serpil Hanım ve eşini terapilere de aldık. Sorunları çözüldü. Şimdi 2 yaşındaki kızları ile büyük bir mutluluk yaşıyorlar.
Dayak
24 yaşında bir bayan ve 26 yaşında erkek terapilerimize katıldı. Aysel Hanım lise mezunu bir bayandı. Ev Hanımı idi. 2 yıllık evliydi. Onlarda vajinismusun pençesine düşmüş bir aileydi. Ön sevişme harika başlıyor ama iş birleşmeye gelince sonuç hüsran? Aysel Hanım hüsranı yaşar yaşamaz ağlama krizlerine tutuluyordu. Eşinin sakinleştirmeleri hiç bir işe yaramıyordu. Evlendiklerinden beri bir çok yere gitmişlerdi. Hatta komşularının;
- Kızım size büyü yapılmış, siz gidip bunu bozdurun, demesi üzerine cinciye bile gitmişlerdi. Artık yemekten içmekten kesilmişlerdi. Bu ümitsizlik içinde yanımıza geldiler. Gözlerinden ümitsizlik okunuyordu. Bitmiş ve tükenmiş iki insan? Halbuki severek evlenmişlerdi. Her şey mükemmel olmuştu. Tanışmaları? Aşkları? Nişanları, düğünleri mükemmel olmuştu. Ta ki ilk geceye kadar? İlk gece hain bir el bu mutluluk tablosunu bozmuştu. Onun adı ?vajinismus? idi. Hayatlarında ilk defa duydular kadın doğum uzmanına gidince bu kelimeyi. İnternette araştırınca işin iç yüzünü öğrendiler. Maalesef onlarda Türkiye'deki binlerce vajinismus vakasından biriydiler. Aysel Hanım da hayat hikayesini anlattı.
- Ailemde cinsellik hiç konuşulmazdı. Erkeklere mesafeli olarak yetiştirildik hep. Hatta ilkokulda okurken bile annem erkek çocuklarla oturmamıza bile kızardı.
- Ayak ayak üstüne atma.
- Kız dediğin ağır olur.
- Bir yerden atlarken dikkat et kızlığına zarar gelebilir.
- Yüksek sesle gülme, ağır başlı ol.
- Yolda yürürken ayaklarının ucuna bak.
Hep bu ve bunun gibi sözlerle büyütüldük.
Benden bir yaş büyük ablam vardı. Ben 13 yaşındaydım. Ablam 14 yaşında. Ablamın konuştuğu bir delikanlı vardı. Ablam gizlice onunla mektuplaşıyordu. Bir gün babam ablamın mektubunu yakaladı. O gün ablam ile beni öldüresiye dövdü. Halbuki ben bir şey yapmamıştım. Babam;
- Seni de ablanla beraber döveyim ki şimdiden ders alasın. Erkeklere yaklaşmazsın belki. Benim namusumu beş paralık etmenize izin vermem. Bir hafta hasta yattık ablam ile. O günden sonra erkeklere dönüp bakmadık. Çocuksu bir duygumuzun yaşanmasına izin verilmemişti. Sevgili babamın namusunu koruduk. Hatta öylesine koruduk ki evlendik hala koruyoruz. Ablam da bu sorunu 2 yıl yaşadı. Şimdi de ben yaşıyorum. Aysel hanımda mutlu sona ulaştı. Namus bekçisinin işi bitti. Emekli oldu artık. Çünkü bekçi şaşırmıştı. İşi öyle abartmıştı ki meşru eşine bile izin vermiyordu. İki çocuk annesi olarak Aysel hanım hayatına mutlu bir şekilde devam ediyor.
Tükürük
Gönül Hanım terapiye ilk önce yalnız geldi. 30 yaşında vajinismustan daha çok depresyon yaşayan bir bayandı. Liseyi bitirmiş üniversite eğitimini yarım bırakmış ve en sonunda da evlenmişti. Çok baskıcı ve otoriter bir ailenin kızıydı. Eşi kendisine dokunamıyordu bile. Evleneli 4 yıl olmuş, artık birleşme ümitlerini tamamen yitirmişlerdi. Son bir umutla uzmana başvurmaya karar vermişlerdi.
Gönül Hanımın hikayesi ise şöyleydi?
- Küçük yaşlardan itibaren ailede hep geri planda kaldım. 8 kardeşiz. Ben 4 numarayım. 5 kız 3 erkek. Babam çok sinirli ve öfkeli, agresif birisi idi. Hep kızar, bağırır, döverdi. 7 yaşındaydım. O zaman evimiz çok dardı. Küçük kardeşim ile ben annemle babamın yatak odasında yatıyorduk. Gece yarısı çişim gelmişti. Uyandım. Annemle babamın yatağından sesler geliyordu. Gözümü açtığımda annem değişik sesler çıkarıyordu. Acımasız babam anneme işkence ediyor sandım. İkisi de çıplaktı. Cinsel ilişkiye giriyorlarmış. Ama ben annem acı çekiyor diye düşündüm. Babama olan kızgınlığım daha da arttı. Kadın altta inliyordu. Biraz onları seyrettim. Sonra korkudan gözlerimi kapattım. Sabah kalktığımda yatağımı ıslatmıştım. O günden sonra babamdan daha çok nefret ettim. Onu hiç sevemedim. Erkeklerden nefret eder olmuştum. Genç kızlık dönemim gelip çatmıştı. İlk defa regl olmuştum.
Gittim annemin yanına.
- Anne...
- Ne var kız?
- Şey...
- Ne var dedik ya?
- Şey anne? Benden kan geldi.
- Neeeee!.
- Benden kan geldi.Annem boğazındaki bütün tükürükleri topladı ve suratıma okkalı bir tükürük fırlattı.
- Tuuu senin yüzüne.Demek sende genç kız oldun ha!. Başımın belası, dedi. O günden sonra kendi cinselliğimden de nefret ettim. Bekarlığımda hiç cinsel organıma dokunmadım. Orgazm nedir bilmiyorum. Sonunda da aileden kurtulmak için evlendim. Eşim iyi bir insan. İnsan olarak onu seviyorum. Ne olur beni bu dertten kurtarın...
Gönül Hanım yaşadıklarından dolayı direnç geliştirmişti terapiye karşı. Terapilerimiz sonucunda bütün bu sorunlarından kurtuldu. Hayatından memnun ve anne olmanın keyfini yaşıyor. Sağ olsun her zaman işyerimize ziyarete gelir.
Doğum Uzmanı
Zuhal Hanım 23 yaşında 8 aylık evli bir bayandı. Üniversite mezunu. İlk gece ilişkiye girdiğini söyledi. 10-15 gün ara vermişler. Bu süreçte yaşadığı başka bir sorundan dolayı kadın doğum uzmanına gitmişler. Bayan kadın doğum uzmanı Zuhal Hanımı alttan muayene etmiş. Bu sırada kullandığı aletler çok canını acıtmış.
Zuhal Hanım tepki gösterince, uzman;
- Sen ne biçim üniversite mezunusun? Korkma? Bir şey olmaz. Canın ne kadar kıymetli? gibi laflar etmiş. O günden sonra da ilişkiye ?acıyacak' korkusuyla girememişler. Bazen bir uzmanın yanlış bir yaklaşımı da vajinismusa sebep olabiliyor. İnsana yaklaşım çok önemli?
Aman Kola İçme
Sinem Hanım 24, eşi 25 yaşında? İkisi de üniversite mezunu? 5 yıllık evliler? İkisi de doğu da bir ilimizde büyümüşler. Aileler cinselliğe kapalı. Anadolu'nun her yanında olduğu gibi cinsel konular hep es geçilmiş. Sinem Hanım daha ilkokula gitmeye başlarken annesi de telkinlerine başlamış.
- Aman kızım dikkat et.Erkek çocuklardan uzak dur.
- Onlarla birlikte oturma.
- Erkeklerle konuşma.Sinem Hanım büyüdükçe telkinlerin dozu artmış ve şekli biraz değişmiş.
- Sana çay ikram ederlerse içme.
- Sakın erkeklerin verdiği kola veya meyve suyunu içme. İçine ilaç koyup sana kötülük yapabilirler. Sinem Hanımda hep ayaklarının ucuna bakmış yürümüş. Aileden, çevreden hep takdir görmüş.
- Ne terbiyeli bir kız ya? Kafasını kaldırıp bakmaz.
- Erkeklerle ilgilenmez. Helal olsun.
- Kız dediğin böyle olmalı.
- Bu zamanda böyle namuslu bir kız bulmak çok zor, gibi sözleri hep duymuş. Namusunu koruduğu için çevreden hep takdir görmüş. Sinem Hanım şunu itiraf etti.
- İlişkiye gireceğim kişi eşim dahi olsa ben bekaretimi kaybetmekten korkuyorum galiba. Bekaretim giderse kendimi sanki çıplak gibi hissedeceğim.
Doğruydu. Sinem Hanım kendisine toplum içinde bir değer kazandıran bekaretini kaybetmek istemiyordu. Tahttan indirilmiş kraliçe gibi hissedecekti kendini. Ve o bunu kaybetmek istemiyordu. Onun için bilinçaltı direnç gösteriyordu cinsel ilişkiye. Sinem Hanım şimdi kraliçe olmanın ayrıcalığını yaşıyor.
Tiksinti
Ayfer Hanım ve eşi merak, korku, şüphe içinde büromuza gelmişlerdi. Ayfer Hanım 26 yaşında bir öğretmendi. Eşi de 29 yaşında subaydı. 4 yıllık evliydiler. Ayfer Hanımın şikayeti eşinin cinsel organından tiksinmesi idi. Eşini çok seviyor ama onunla cinsel birlikteliği düşünemiyordu bile.
- Eşimle birlikte olacağım zaman midem ağzıma geliyor. Kusmak için lavaboya koşuyorum. Eşimin penisinden tiksiniyorum. Ayfer Hanımın hayat hikayesini dinlediğimizde ilginç bir durum ortaya çıktı. Ayfer Hanım 12 yaşlarında ilkokul 5.sınıfa devam ediyor. Bir gün okuldan çıkmış dalgın dalgın evine gidiyor. Artık okulun son günleri? Havalar sıcak? Dondurmacıdan dondurma almış. Dondurmasını yiyor ve yürüyor. Evlerine dar bir sokaktan gidiliyor. Sokak tenha.. Tam sokağın başında karşına 35-40 yaşlarında kirli sakallı bir adam çıkmış. Adam sapık? Fermuarını açmış, cinsel organını küçük kıza göstermiş. Kız neye uğradığını şaşırmış bir halde bağırmış, elindeki dondurmayı yere fırlatmış ve koşarak evine gitmiş. Günlerce tek başına sokağa çıkamamış. O günden beri dondurma yiyemez olmuş. Erkeklerin önüne bakamaz olmuş.
Ayfer hanımın çocukluğunda yaşamış olduğu bu olumsuz olay onun hayatını karartmıştı. Sorunu çözüldü. Şimdi mutlu cinsel yaşantısı ile eski günlerin acısını çıkarıyor.
Babasının Cici Kızı
Songül Hanım ise 24 yaşında lise mezunu biriydi. Gayet çekingen bir kişilik yapısı vardı. 3 kardeşin ortancasıydı. Songül Hanımın ailesi birbirine çok düşkünmüş. Anne ve baba aşırı koruyucu davranmışlar. El bebek gül bebek yetiştirmişler onu. Bir dediği iki edilmemiş. 17 yaşındayken bile suyunu annesi babası verirmiş. Evde hiç bir iş yaptırmamışlar. Gece canı bir şey istese babası gidip marketi açtırır ve onu getirirmiş. Songül Hanım ailesine çok bağlı bir insandı. Evlendikten sonra da ailesinin yanındaki apartmandan ev tutmuşlar. Gününün yarısını yine anne ve babasıyla geçiriyor.
Songül Hanım şöyle demişti.
- Ben eşimi de ailemi de çok seviyorum. Şimdi eşimle birleşirsem kızlığım gidecek ve ben kadın olacağım. Ama ben babamın "cici kızı" olmayı seviyorum ve babamın "cici kızı" olarak kalmak istiyorum. Ben kadın olmayı düşünemiyorum bile? Songül Hanım da bağımlı kişilik yapısı vardı. Bir türlü ailesinden kopamıyordu. Aldığımız terapilerle bu sorunundan kurtuldu. Hala babasının cici kızı. Ama orun gelince pabucu dama atıldı. Ama anne olarak halinden çok memnun?
Taciz
Kerime hanım ilkokul eşi ise lise mezunu idi. 3 yıllık bir evliliğin sonunda çevrenin çocuk baskısı üzerine karar verip bize gelmişlerdi. İkisi de 24 yaşındaydılar. Kerime hanım eşini yanına yaklaştırmıyordu. Daha eşi yanına geleceği sırada çığlık atıp yan odaya kaçıyormuş. Cinsellikle ilgi bir şeyin konuşulması bile onu kasmaya yetiyormuş. Kerime hanım 8 yaşlarında iken annesi onu markete göndermiş. Markete gidip annesinin siparişlerini almış. Apartmandan tam içeriye girerken komşularının 17 yaşındaki oğlu onu kucaklayıp merdiven altına indirmiş. Cinsel tacize başlamış. Çok korkmuş, kaskatı kesilmiş. Bağırmaya başlayınca delikanlı korkup kendisini bırakmış ve kaçmış. Kerime ağlayarak eve gitmiş. Ama korkusundan annesine de bir şey söylememiş. Sadece düştüğünü ifade etmiş. 8 yaşında olmasına rağmen yıllarca hamile kaldığını düşünmüş. O günden sonra erkeklerden ve cinsellikten hep uzak durmuş. Eşiyle evlenmeye karar vermiş. Nişanlanmışlar. Nişanlılık döneminde nişanlısının yeni evlenen bir arkadaşının evine gitmişler. Evin hanımıyla konuşan kerime ilk gecenin nasıl geçtiğini sormuş. Kadın çok acıdığını, korkunç bir ağrı hissettiğini söylemiş. İşin ilginç tarafı bu kadında vajinismus imiş ama Kerimeye rol yapmış.
Başaramadığı halde başardım diye kandırmış Kerime'yi. Kerime evlendikten sonra öğrenmiş bu olayı. Ama iş işten geçmiş. Çünkü kerime ilk gece eşini odasında bile yatırmamış. Sonraki günlerde ufak tefek sürtünmelerle cinselliği yaşamaya başlamışlar. Kerime hanım kendi vajenine dahi dokunamıyordu. Hatta ilk seansta cinsel konulardan bahsetmeye başlayınca Kerime hanımın tansiyonu düştü ve bayıldı. Uyguladığımız terapilerle kerime hanım ve eşi mutlu sona ulaştılar.
Fizikte bir kural var. Ve buna kelebek etkisi diyorlar. Kelebek Etkisi'ni 1963 yılında Edward N.Lorenz bilgisayarıyla hava durumuyla ilgili hesaplar yaparken bulmuş.Kelebek etkisi şöyle açıklanıyor."Bugün Çin'de kanatlarını çırpan bir kelebeğin havada oluşturduğu dalgalar gelecek ay Amerika'da fırtına sistemlerine dönüşebilir."deniyor.Yani çok basit bir şey büyüyerek bir felakete yol açabilir. Peki bu olay fizik için geçerli de psikoloji de geçersiz mi?
Tabi ki geçerli!
Yaşadığımız ve bilinçaltına atıp, bastırdığımız basit olumsuz bir duygu yıllar sonra bir hastalık olarak ortaya çıkabilir. Bunu neden yazdım? Aşağıdaki hikayeleri okurken bu bakış açısı ile olaylara bakmanızı istedim. Çocuğunuza, kardeşinize söyleyeceğiniz bir acı söz onun bilinçaltında fırtına şekline dönüşebilir yıllar sonra. Aşağıdaki hikayelerde kişilerin gerçek isimleri kullanılmamıştır. İsimler takmadır ama olaylar gerçek? Ayrıca olay kahramanlarından bu hikayelerin yazılması için izin alınmıştır.
Anahtar Sesi
Ayşe hanım iş yerimize geldiğinde tedirgin bir şekilde içeriye girmişti. Tanışma faslından sonra sorununu anlatmaya başlamıştı. Onun en büyük sıkıntısı vajinismus idi. Ve metalik seslerden nefret ediyordu. Anahtar ve bozuk para sesi? Anahtar yada bozuk para sesi duyduğumda kalbim atmaya başlıyor. Terliyorum. Sinirlerim boşalıyor. O anda elimde bir silah olsa o sesi çıkaran kişiyi öldürebilirim diyordu.
29 yaşında iki üniversite bitirmiş kültürlü, bakımlı bir bayandı. Öğretmenlik yapıyor. Devam eden birkaç seansta Ayşe hanım başından geçenleri şöyle anlatmıştı.
Annem üzerimde çok dururdu. Genç kızlık zamanımda sürekli erkeklerden uzak durmamı, namusumu, şerefimi korumamı tavsiye ederdi. Güzel ve çekici bir kızdım. Erkeklerle hiç ilgilenmezdim. Lisedeyken sınıftaki erkek arkadaşlarım beni elde etmek için iddiaya bile girerlerdi. Lise 2 de sınıf arkadaşımın yanında ders çalışacaktık. Kızlarda gelecekti. Evine gideceğimiz erkek arkadaş, gelecek kızları telefon ile arayıp işinin olduğunu söylemiş. Ben evine gittiğimde kızların geleceğini söyledi. İçeri girdim. Kimse yoktu. Bir süre sonra bana saldırdı. Yerde boğuşmaya başladık. Ben avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Bu sırada kapı çaldı. Başka bir sınıf arkadaşımız gelmişti. Kapıda sesimi duymuş. Hemen içeri daldı. Beni kurtardı. Bu olaydan sonra erkeklerden daha da uzaklaşmaya başladım. Lise son sınıfa gelince kendimi tamamen derslere vermiştim.
Bir gün dersimiz boştu. Sınıfta birkaç kişi vardı. Oturmuş ders çalışıyordum. Sınıfın arkasında oturan ve benimle çıkmak için iddiaya giren bir erkek arkadaş vardı. Boyu uzun, tipsiz?. Hiç hoşlanmadığım bir tip. Ben ders çalışıyorum, o arkadan sürekli bana laf atıyor. Elinde bir tomar anahtar ve sürekli onları sallıyor.
"Kız Ayşe, seni çok seviyorum"
."Sus be aptal".
"Benimle çıkar mısın?".
"Saçmalama tipsiz".
Anahtarları sallamaya devam ediyor.
"Çok tatlısın ya ne olur bana evet de"..
"Defol git başımdan".
Bu şekilde 10-15 dakika atıştık. Sonra bu olayı unuttum. 10-15 yıl sonra metalik seslerden rahatsız olmaya başladım. Son yıllarda rahatsızlığım daha da şiddetlendi.
- Peki, bayanlar anahtar salladığında aynı şekilde olumsuz etkileniyor musun?
- Hayır. Eğer anahtar bir kişinin kemerine takılıysa yine etkilenmiyorum. Sevdiğim biri anahtar sallasa yine tepki göstermiyorum. Ama tanımadığım yabancı erkekler sallarsa bitiyorum o zaman. Ter boşalıyor üzerimden?
Ayşe hanımın seanslarının sonucunda şöyle bir sonuç ortaya çıkmıştı. Namus kavramı çok önemliydi kendisi için. Pavlov'un meşhur köpek deneyinde olduğu gibi anahtar sesine şartlanmıştı. Onu rahatsız eden şey aslında anahtar sesi değildi. Anahtar sesinin çağrıştırdığı anlamdı. Anahtar bir uyarıcı idi. Asıl problem erkekler tarafından cinsel obje olarak algılanması idi. Eşi de kendisini cinsel obje olarak gördüğü için ona tepki gösteriyordu. Psikoterapilerle Ayşe Hanımın düşünce yapısı yeniden yapılandırıldı, farkındalık oluşturuldu ve sorun çözüldü.
Öpüşmek
Ayla hanım 25 yaşında 3 yıllık bir vajinismus vakasıydı. Onun hikayesi de şöyleydi. 3 yaşında iken ailesi ile birlikte Hollanda'ya göçmen olarak gitmişler. Ailesi gayet modern bir aile. Cinsel konularla ilgili hiçbir zaman baskı görmemiş. Hikayenin kalanını ayla hanımın ağzından dinleyelim.
7-8 yaşlarına gelince nasıl dünyaya geldiğini merak etmiştim ve anneme sordum?
- Anne, ben nasıl dünyaya geldim? Annem gülerek ;
-Kızım seni leylekler getirdi, dedi.
Aradan birkaç yıl geçmişti. Seyrettiğim filmlerden bu işin leylek işi olmadığını anladım. Bayanla erkek öpüşüyordu. Tam o anda kafamda şimşekler çaktı.
" Çocuğun dünyaya gelmesi için bayan ile erkeğin dudaktan "muck" öpüşmesi gerekiyormuş " diye düşünmeye başladım. Ve bu çok hoşuma gitti. O çocukluk aklımla kendi kendime hep hayaller kuruyordum. Evleniyor, eşimle öpüşüyor, hamile kalıp çocuk doğuyordum. Bu düşüncem 14 yaşıma kadar devam etti. 14 yaşındayken Hollandalı bir kız arkadaşımın evine gitmiştim. Konuşmalarımız esnasında kız arkadaşım annesine;
- Anne biz nasıl dünyaya geldik? Diye, sordu. Annesi;
- Gelin kızlar size anlatayım, dedi. Bizi bir odaya götürdü. Orada penis ve vajen resimleri vardı. Kadın tek tek açıkladı. Çocuğun nasıl dünyaya geldiğini anlatıyordu. Dünyam yıkıldı. Sanki kafama bir kova sıcak su döktüler. Soğuk soğuk terliyordum. Benim kaç yıldan beri kurduğum hipotez yerle bir olmuştu. Bu cinsel ilişki nereden çıkmıştı? Öpüşmek gibi masum bir davranış varken?.. Cinsel ilişkiyi bir türlü kabullenemedim. Şimdi eşimle ön sevişmelerimiz harika gidiyor ama tam birleşme olacağı zaman o bilinmez el devreye giriyor ve anında kapanıyorum, kasılıyorum. Ayla hanım 2 seanslık terapimizden sonra bu sorunundan kurtuldu ve o da artık çocuğun olması için cinsel ilişkiye girmesinin farkına vardı. Mutlu bir evliliği var.
Tombiş Vajinismus
Serpil hanım 35 yaşında ve 5 yıllık evli. Öğretmen. 1,75 metre boyunda. Sarışın, mavi gözlü, çok güzel bir bayan.110 kilo? Vajinismus? Bize eşiyle birlikte geldi. 5 yıldan beri bir çok uzmana gittiklerini ve sonuca ulaşamadıklarını söylediler. Kazandığım bütün paramı vajinismus ve kilo problemim için harcıyorum ama maalesef ikisinde de bir sonuca ulaşamadık, diyordu. Kilo vermek için gitmediğim doktor, diyetisyen kalmadı. En fazla 10 kilo verebiliyorum. Sonra yeniden alıyorum. Çünkü yemek yemeyi çok seviyorum. Yemek yemek beni rahatlatıyor, demişti. Vajinismus için verilen parmak egzersizlerinden nefret ediyorum.
Ayrıca eşi ile arası iyi değildi. Pek geçinemiyorlar. Serpil Hanım ve eşi bunu vajinismusa bağlıyorlardı. Bu sorunları çözülürse hiçbir sorunlarının kalmayacağına inanıyorlardı. Aldığımız seansta ilginç sonuçlara ulaştık. Serpil Hanımın babası çok otoriter ve eleştirel bir kişiymiş. Çocukluğunda küçük Serpil'i hep azarlarmış. Sürekli ona başarısız, aptal ve geri zekalı olduğunu ifade edermiş. Küçük serpil önce babasından nefret etmiş. Sonra genelleme yaparak bütün erkeklerden nefret etmeye başlamış. Eşi cinsel ilişkiye giremeyince çok kızıyor, öfkeleniyormuş.
Ama Serpil Hanım her başarısız ilişkiden sonra kendini sebebini bilmediği bir mutluluğun sardığını söyledi.
Erkeklere güvenmiyor.Hatta yalnız aldığım seansta bana;
- Hocam, size bile güvenmiyorum, çünkü siz de erkeksiniz, demişti.
Kilo, vajinismus bunlar birer sonuçtur. Öncelikle bunların sebebine bakmak lazım. Serpil Hanımda da şöyle ilginç bir sonuç ortaya çıktı. Serpil hanım babasının kötü örnek olmasından dolayı erkekleri sevmiyor ve onlara güvenmiyordu. Çünkü çok güzel bir bayandı. Türk erkeklerinin idolu olan bir güzelliğe sahipti. Sarı saç, mavi göz, beyaz ten? Erkeklerin bakışları kendisini hep rahatsız ediyordu. Bundan kurtulmanın en kısa yolu bu güzelliği bozmak idi. Yemek yedikçe kilo alıyor, kilo aldıkça erkekler kendisine pek bakmıyorlardı. Vücudunu deforme ediyordu. Böylelikle kendini güvende hissediyordu. Aslında yediği yiyeceklerle karnını doyurmuyordu. Duygularını tatmin ediyordu. Kilo onun için kendini güvende hissettiği bir limandı. Erkeklerin bakışından kurtuluyordu. Ve bu limandan ayrılmak istemiyordu. Eşini sevmemesinin nedeni ise, eşi aynı babasına benziyordu. Eleştiren ve negatif bir adam... Eşiyle cinsel ilişkiye girmeyerek eşinin gıyabında babasını ve bütün erkekleri cezalandırıyor, onlardan intikam alıyordu.
Serpil Hanım ve eşini terapilere de aldık. Sorunları çözüldü. Şimdi 2 yaşındaki kızları ile büyük bir mutluluk yaşıyorlar.
Dayak
24 yaşında bir bayan ve 26 yaşında erkek terapilerimize katıldı. Aysel Hanım lise mezunu bir bayandı. Ev Hanımı idi. 2 yıllık evliydi. Onlarda vajinismusun pençesine düşmüş bir aileydi. Ön sevişme harika başlıyor ama iş birleşmeye gelince sonuç hüsran? Aysel Hanım hüsranı yaşar yaşamaz ağlama krizlerine tutuluyordu. Eşinin sakinleştirmeleri hiç bir işe yaramıyordu. Evlendiklerinden beri bir çok yere gitmişlerdi. Hatta komşularının;
- Kızım size büyü yapılmış, siz gidip bunu bozdurun, demesi üzerine cinciye bile gitmişlerdi. Artık yemekten içmekten kesilmişlerdi. Bu ümitsizlik içinde yanımıza geldiler. Gözlerinden ümitsizlik okunuyordu. Bitmiş ve tükenmiş iki insan? Halbuki severek evlenmişlerdi. Her şey mükemmel olmuştu. Tanışmaları? Aşkları? Nişanları, düğünleri mükemmel olmuştu. Ta ki ilk geceye kadar? İlk gece hain bir el bu mutluluk tablosunu bozmuştu. Onun adı ?vajinismus? idi. Hayatlarında ilk defa duydular kadın doğum uzmanına gidince bu kelimeyi. İnternette araştırınca işin iç yüzünü öğrendiler. Maalesef onlarda Türkiye'deki binlerce vajinismus vakasından biriydiler. Aysel Hanım da hayat hikayesini anlattı.
- Ailemde cinsellik hiç konuşulmazdı. Erkeklere mesafeli olarak yetiştirildik hep. Hatta ilkokulda okurken bile annem erkek çocuklarla oturmamıza bile kızardı.
- Ayak ayak üstüne atma.
- Kız dediğin ağır olur.
- Bir yerden atlarken dikkat et kızlığına zarar gelebilir.
- Yüksek sesle gülme, ağır başlı ol.
- Yolda yürürken ayaklarının ucuna bak.
Hep bu ve bunun gibi sözlerle büyütüldük.
Benden bir yaş büyük ablam vardı. Ben 13 yaşındaydım. Ablam 14 yaşında. Ablamın konuştuğu bir delikanlı vardı. Ablam gizlice onunla mektuplaşıyordu. Bir gün babam ablamın mektubunu yakaladı. O gün ablam ile beni öldüresiye dövdü. Halbuki ben bir şey yapmamıştım. Babam;
- Seni de ablanla beraber döveyim ki şimdiden ders alasın. Erkeklere yaklaşmazsın belki. Benim namusumu beş paralık etmenize izin vermem. Bir hafta hasta yattık ablam ile. O günden sonra erkeklere dönüp bakmadık. Çocuksu bir duygumuzun yaşanmasına izin verilmemişti. Sevgili babamın namusunu koruduk. Hatta öylesine koruduk ki evlendik hala koruyoruz. Ablam da bu sorunu 2 yıl yaşadı. Şimdi de ben yaşıyorum. Aysel hanımda mutlu sona ulaştı. Namus bekçisinin işi bitti. Emekli oldu artık. Çünkü bekçi şaşırmıştı. İşi öyle abartmıştı ki meşru eşine bile izin vermiyordu. İki çocuk annesi olarak Aysel hanım hayatına mutlu bir şekilde devam ediyor.
Tükürük
Gönül Hanım terapiye ilk önce yalnız geldi. 30 yaşında vajinismustan daha çok depresyon yaşayan bir bayandı. Liseyi bitirmiş üniversite eğitimini yarım bırakmış ve en sonunda da evlenmişti. Çok baskıcı ve otoriter bir ailenin kızıydı. Eşi kendisine dokunamıyordu bile. Evleneli 4 yıl olmuş, artık birleşme ümitlerini tamamen yitirmişlerdi. Son bir umutla uzmana başvurmaya karar vermişlerdi.
Gönül Hanımın hikayesi ise şöyleydi?
- Küçük yaşlardan itibaren ailede hep geri planda kaldım. 8 kardeşiz. Ben 4 numarayım. 5 kız 3 erkek. Babam çok sinirli ve öfkeli, agresif birisi idi. Hep kızar, bağırır, döverdi. 7 yaşındaydım. O zaman evimiz çok dardı. Küçük kardeşim ile ben annemle babamın yatak odasında yatıyorduk. Gece yarısı çişim gelmişti. Uyandım. Annemle babamın yatağından sesler geliyordu. Gözümü açtığımda annem değişik sesler çıkarıyordu. Acımasız babam anneme işkence ediyor sandım. İkisi de çıplaktı. Cinsel ilişkiye giriyorlarmış. Ama ben annem acı çekiyor diye düşündüm. Babama olan kızgınlığım daha da arttı. Kadın altta inliyordu. Biraz onları seyrettim. Sonra korkudan gözlerimi kapattım. Sabah kalktığımda yatağımı ıslatmıştım. O günden sonra babamdan daha çok nefret ettim. Onu hiç sevemedim. Erkeklerden nefret eder olmuştum. Genç kızlık dönemim gelip çatmıştı. İlk defa regl olmuştum.
Gittim annemin yanına.
- Anne...
- Ne var kız?
- Şey...
- Ne var dedik ya?
- Şey anne? Benden kan geldi.
- Neeeee!.
- Benden kan geldi.Annem boğazındaki bütün tükürükleri topladı ve suratıma okkalı bir tükürük fırlattı.
- Tuuu senin yüzüne.Demek sende genç kız oldun ha!. Başımın belası, dedi. O günden sonra kendi cinselliğimden de nefret ettim. Bekarlığımda hiç cinsel organıma dokunmadım. Orgazm nedir bilmiyorum. Sonunda da aileden kurtulmak için evlendim. Eşim iyi bir insan. İnsan olarak onu seviyorum. Ne olur beni bu dertten kurtarın...
Gönül Hanım yaşadıklarından dolayı direnç geliştirmişti terapiye karşı. Terapilerimiz sonucunda bütün bu sorunlarından kurtuldu. Hayatından memnun ve anne olmanın keyfini yaşıyor. Sağ olsun her zaman işyerimize ziyarete gelir.
Doğum Uzmanı
Zuhal Hanım 23 yaşında 8 aylık evli bir bayandı. Üniversite mezunu. İlk gece ilişkiye girdiğini söyledi. 10-15 gün ara vermişler. Bu süreçte yaşadığı başka bir sorundan dolayı kadın doğum uzmanına gitmişler. Bayan kadın doğum uzmanı Zuhal Hanımı alttan muayene etmiş. Bu sırada kullandığı aletler çok canını acıtmış.
Zuhal Hanım tepki gösterince, uzman;
- Sen ne biçim üniversite mezunusun? Korkma? Bir şey olmaz. Canın ne kadar kıymetli? gibi laflar etmiş. O günden sonra da ilişkiye ?acıyacak' korkusuyla girememişler. Bazen bir uzmanın yanlış bir yaklaşımı da vajinismusa sebep olabiliyor. İnsana yaklaşım çok önemli?
Aman Kola İçme
Sinem Hanım 24, eşi 25 yaşında? İkisi de üniversite mezunu? 5 yıllık evliler? İkisi de doğu da bir ilimizde büyümüşler. Aileler cinselliğe kapalı. Anadolu'nun her yanında olduğu gibi cinsel konular hep es geçilmiş. Sinem Hanım daha ilkokula gitmeye başlarken annesi de telkinlerine başlamış.
- Aman kızım dikkat et.Erkek çocuklardan uzak dur.
- Onlarla birlikte oturma.
- Erkeklerle konuşma.Sinem Hanım büyüdükçe telkinlerin dozu artmış ve şekli biraz değişmiş.
- Sana çay ikram ederlerse içme.
- Sakın erkeklerin verdiği kola veya meyve suyunu içme. İçine ilaç koyup sana kötülük yapabilirler. Sinem Hanımda hep ayaklarının ucuna bakmış yürümüş. Aileden, çevreden hep takdir görmüş.
- Ne terbiyeli bir kız ya? Kafasını kaldırıp bakmaz.
- Erkeklerle ilgilenmez. Helal olsun.
- Kız dediğin böyle olmalı.
- Bu zamanda böyle namuslu bir kız bulmak çok zor, gibi sözleri hep duymuş. Namusunu koruduğu için çevreden hep takdir görmüş. Sinem Hanım şunu itiraf etti.
- İlişkiye gireceğim kişi eşim dahi olsa ben bekaretimi kaybetmekten korkuyorum galiba. Bekaretim giderse kendimi sanki çıplak gibi hissedeceğim.
Doğruydu. Sinem Hanım kendisine toplum içinde bir değer kazandıran bekaretini kaybetmek istemiyordu. Tahttan indirilmiş kraliçe gibi hissedecekti kendini. Ve o bunu kaybetmek istemiyordu. Onun için bilinçaltı direnç gösteriyordu cinsel ilişkiye. Sinem Hanım şimdi kraliçe olmanın ayrıcalığını yaşıyor.
Tiksinti
Ayfer Hanım ve eşi merak, korku, şüphe içinde büromuza gelmişlerdi. Ayfer Hanım 26 yaşında bir öğretmendi. Eşi de 29 yaşında subaydı. 4 yıllık evliydiler. Ayfer Hanımın şikayeti eşinin cinsel organından tiksinmesi idi. Eşini çok seviyor ama onunla cinsel birlikteliği düşünemiyordu bile.
- Eşimle birlikte olacağım zaman midem ağzıma geliyor. Kusmak için lavaboya koşuyorum. Eşimin penisinden tiksiniyorum. Ayfer Hanımın hayat hikayesini dinlediğimizde ilginç bir durum ortaya çıktı. Ayfer Hanım 12 yaşlarında ilkokul 5.sınıfa devam ediyor. Bir gün okuldan çıkmış dalgın dalgın evine gidiyor. Artık okulun son günleri? Havalar sıcak? Dondurmacıdan dondurma almış. Dondurmasını yiyor ve yürüyor. Evlerine dar bir sokaktan gidiliyor. Sokak tenha.. Tam sokağın başında karşına 35-40 yaşlarında kirli sakallı bir adam çıkmış. Adam sapık? Fermuarını açmış, cinsel organını küçük kıza göstermiş. Kız neye uğradığını şaşırmış bir halde bağırmış, elindeki dondurmayı yere fırlatmış ve koşarak evine gitmiş. Günlerce tek başına sokağa çıkamamış. O günden beri dondurma yiyemez olmuş. Erkeklerin önüne bakamaz olmuş.
Ayfer hanımın çocukluğunda yaşamış olduğu bu olumsuz olay onun hayatını karartmıştı. Sorunu çözüldü. Şimdi mutlu cinsel yaşantısı ile eski günlerin acısını çıkarıyor.
Babasının Cici Kızı
Songül Hanım ise 24 yaşında lise mezunu biriydi. Gayet çekingen bir kişilik yapısı vardı. 3 kardeşin ortancasıydı. Songül Hanımın ailesi birbirine çok düşkünmüş. Anne ve baba aşırı koruyucu davranmışlar. El bebek gül bebek yetiştirmişler onu. Bir dediği iki edilmemiş. 17 yaşındayken bile suyunu annesi babası verirmiş. Evde hiç bir iş yaptırmamışlar. Gece canı bir şey istese babası gidip marketi açtırır ve onu getirirmiş. Songül Hanım ailesine çok bağlı bir insandı. Evlendikten sonra da ailesinin yanındaki apartmandan ev tutmuşlar. Gününün yarısını yine anne ve babasıyla geçiriyor.
Songül Hanım şöyle demişti.
- Ben eşimi de ailemi de çok seviyorum. Şimdi eşimle birleşirsem kızlığım gidecek ve ben kadın olacağım. Ama ben babamın "cici kızı" olmayı seviyorum ve babamın "cici kızı" olarak kalmak istiyorum. Ben kadın olmayı düşünemiyorum bile? Songül Hanım da bağımlı kişilik yapısı vardı. Bir türlü ailesinden kopamıyordu. Aldığımız terapilerle bu sorunundan kurtuldu. Hala babasının cici kızı. Ama orun gelince pabucu dama atıldı. Ama anne olarak halinden çok memnun?
Taciz
Kerime hanım ilkokul eşi ise lise mezunu idi. 3 yıllık bir evliliğin sonunda çevrenin çocuk baskısı üzerine karar verip bize gelmişlerdi. İkisi de 24 yaşındaydılar. Kerime hanım eşini yanına yaklaştırmıyordu. Daha eşi yanına geleceği sırada çığlık atıp yan odaya kaçıyormuş. Cinsellikle ilgi bir şeyin konuşulması bile onu kasmaya yetiyormuş. Kerime hanım 8 yaşlarında iken annesi onu markete göndermiş. Markete gidip annesinin siparişlerini almış. Apartmandan tam içeriye girerken komşularının 17 yaşındaki oğlu onu kucaklayıp merdiven altına indirmiş. Cinsel tacize başlamış. Çok korkmuş, kaskatı kesilmiş. Bağırmaya başlayınca delikanlı korkup kendisini bırakmış ve kaçmış. Kerime ağlayarak eve gitmiş. Ama korkusundan annesine de bir şey söylememiş. Sadece düştüğünü ifade etmiş. 8 yaşında olmasına rağmen yıllarca hamile kaldığını düşünmüş. O günden sonra erkeklerden ve cinsellikten hep uzak durmuş. Eşiyle evlenmeye karar vermiş. Nişanlanmışlar. Nişanlılık döneminde nişanlısının yeni evlenen bir arkadaşının evine gitmişler. Evin hanımıyla konuşan kerime ilk gecenin nasıl geçtiğini sormuş. Kadın çok acıdığını, korkunç bir ağrı hissettiğini söylemiş. İşin ilginç tarafı bu kadında vajinismus imiş ama Kerimeye rol yapmış.
Başaramadığı halde başardım diye kandırmış Kerime'yi. Kerime evlendikten sonra öğrenmiş bu olayı. Ama iş işten geçmiş. Çünkü kerime ilk gece eşini odasında bile yatırmamış. Sonraki günlerde ufak tefek sürtünmelerle cinselliği yaşamaya başlamışlar. Kerime hanım kendi vajenine dahi dokunamıyordu. Hatta ilk seansta cinsel konulardan bahsetmeye başlayınca Kerime hanımın tansiyonu düştü ve bayıldı. Uyguladığımız terapilerle kerime hanım ve eşi mutlu sona ulaştılar.