• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Vahşet Bitene Dek Çin Mallarını Boykot Edelim...

Tuyler urpertıcı...​

Boluculuk demek...

Bu duruma gore Azerı kardeslerımız Karabag ıcın ugrasmasın...

Kıbrısı da ısteyene verelım...

Bosna onca yıl bosuna ugrasmıs...

Uygurlar o zaman bu orneklere baksın ve kırsınlar dızlerını otursunlar...

Oyle ya hep somurge ulkelerını bı baskaları mı yonetecek...

Bırde çinin bu vasıfda bı ulkesı olsun...

İçimdeki herseyı yazasım var.

Bu kadar hassas oldugum bı konuya sırf çeneme guvenmedıgımden sık sık ugramıyorum...

Taraflı yayın demek.Oyle ya belkıde bır arbedeyı hem yazıyor hem de oynuyorlar...

Sonra da dunyaya dagıtıyorlar...

O zaman neden Çin hala susuyor.Kanıtlasın bunlar yanlı yayın

Uygurların tum haklarını verdık bız.Bu gorduklerınız sadece bır asparagastan ıbaret

E hanı o da yok.Yanı herkez aslında haddını bılıyor da Uygurlar mı hatalarda???

Olmayan bır Uygur katlıamı demek...

Gercekden cok kızgınım daha once baska bır durumda

baska bır katlıama maruz kalmıs ınsanları barındırdık bız evlerımızde...

O zamanlar da o katlıamı gozyaslarıyla dınledık kayıplarına onlarla bırlıkde agladık...

Sımdı olmayan bı katlıam dıyerek de bır sure sonra o madurlara mı kucak acacagız...

Onların yasadıklarını canlı ılk agızdan dınleyınce mı ıkna olacagız.

Madem kı boyle bır senaryo yazıldı da neden tum dunya bunun ıcın eylemlerde?

O zaman Uygurlar koca bır dunyayı mı kandırmaya calısıyor?

Bu duruma gore bu guce sahıplerse neden bu guclerını bulundugu durumdan kurtulmak adına degıl de

Boyle bır Bolucu eylem(!) aracılıgı ıle yapıyorlar???

........................................Cok yazılmaması gereken bır mesajdı bana kalırsa.​
 
cok sasırdım dogrusu... gozlerımızle goruyoruz yaa okuyoruz bılemıyorum yanı.. ıspatsa ıspat lazım bence.. sonucta belkı orda olayların ıcınde olaraktan dogru soyluyor olabılır ama kesın seylerle cıkmalı o arkadas her kımse..

bu üye sözlerine sahip söylediklerine inanan birisi olsaydı, gizli gizli mesajlar yollayarak içten içe kışkırtmaya bölücülük yapmaya kalkmazdı...

ne demekmiş herkes bana çullanır sen yaz topikte anlat demek....

diyeceğin lafın sözün varsa gel burda anlat...
sende bu yürek yoksa da gizli mesajlarla bölücülük yapma kardeşlerimizle aramıza nifak tohumları atma...


"ıstersen sen foruma yazdıklarımı ısım vermeden ekleyebılırsın".
kendimi zor tutuyorum...ama etik gereği şimdilik tutacağım...fakat bu tip kışkırtma adam kullanmaya yönelik gizli mesajların olursa üyelik adını vereceğim.
 
BİR TÜRK DÜNYAYA BEDELDİRturkbayragi



resim1.20090708122408..jpg










resim2.20090708122414..jpg











resim3.20090708122419..jpg






Çin malı ya da hammaddesini, tüketici olarak ayırt edebilmek oldukça güç ancak Çin üretimi olan bir malı ayırt etmek çok ama çok kolay.




Nasıl mı?




Aldığınız ürünün üzerinde "Made in China","Product of China", "Made in P.R.C" veya "Çin Malı"




gibi ibareler yer almıyorsa, ürünün barkodunu okuyun.




Her ülkenin sahip olduğu eşi olmayan satış kodları, barkodların başına işleniyor.




Barkodun en başındaki ilk iki ya da üç rakam, ürünün hangi ülkeden geldiğini size söylüyor.




İşte Çin'e ait barkod numaraları




690 - 691 - 692





Eğer ürünün orijinalinden emin değilseniz bu üç rakam size yol gösterecektir.




Bu numaralarla başlayan ürünleri almayın.





eline kan bulaştırmak istemeyen ÇİN MALI SATIN ALMAZ!!!!




(muadili olmayan sağlık ürünleri ve eskiden alınmış ürün için gerekli zaruri yedek parçalar hariç)







PEKİ NE YAPACAĞIZ
"869" ve "made in Turkey" ürünlerini alacağızturkbayragi







arkadaşlar tek başına " 869 " yeterli değil... üretim yerine de mutlaka bakmalıyız...






"869"turkbayragi "Made in TURKEY"turkbayragi
 
Harikasın sardunyam bende katılıyorum sizlere ; zaten çin malına karşı olan biri olarak bu topiği her zaman desteklerim...
Oğlum dahi çin malımı ? bu diye bizleri uyarır...
Aslında çin malı geldi geleli pek rağbet etmemiştik... Bildiğimiz markaların dışında elimizden geldiğince de hep almadık...

"Made in China","Product of China", "Made in P.R.C" veya "Çin Malı"


Çin'e ait barkod numaraları




690 - 691 - 692


PEKİ NE YAPACAĞIZ
"869" ve "made in Turkey" ürünlerini alacağız



... üretim yerine de mutlaka bakmalıyız...



"869"turkbayragi "Made in TURKEY"turkbayragi



 
off sozler yetmıyo ıcımdekını ıfade etmeyee
bol bol dua edıyorum acız olmak ne kadar kötü
bır turk dunyaya bedel
kac turk olduruldu
sakın dıyorum karsıma çinli biri cıkmasın
onlar degılmı bbebeklerı haslayıp yıyolar
banyo etmeye usendıklerı ıcn havluyu ıslatıp vucudlarını surerler
tımsah kedı fare yerler
allahın lanetlı kullarıı


cennet bos degıl
cehennem luzumsuz değill.!!!
yasasın kotuler ıcın cehennemm..!!
 
bu boykota sonuna kadar katılıyorum, ancak belirtmek istediim bişey var, özellikle çin malı olmasın diye geçenlerde bebeğime marka bir oyuncak almak istedim, çin mallarında kanserojen madde oluyo vs diye söylentiler de etkili oldu bu malı almamda, bi sürü para saydım aldım, eve geldim bir de baktım ki kutusunda made in china yazıyor, birçok hastanede cihazlar bile çin malı, iyi diyoruz hoş diyoruz boykot edelim ama nasıl, adamlar sülük gibi yapıştılar, elini attığın yerde çin malı var, yaa marka alayım diyosun o bile çinde üretiliyo, nasıl boykot etcez biz yaa :uhm:
 
bu boykota sonuna kadar katılıyorum, ancak belirtmek istediim bişey var, özellikle çin malı olmasın diye geçenlerde bebeğime marka bir oyuncak almak istedim, çin mallarında kanserojen madde oluyo vs diye söylentiler de etkili oldu bu malı almamda, bi sürü para saydım aldım, eve geldim bir de baktım ki kutusunda made in china yazıyor, birçok hastanede cihazlar bile çin malı, iyi diyoruz hoş diyoruz boykot edelim ama nasıl, adamlar sülük gibi yapıştılar, elini attığın yerde çin malı var, yaa marka alayım diyosun o bile çinde üretiliyo, nasıl boykot etcez biz yaa :uhm:


nasıl mı edeceğiz tabiki hastane de atıyorum çin malı röntgen aygıtına girmeyerek değil...

satın almayarak edeceğiz...lüks tüketim mallarını almayarak...incik boncuk oyuncağını almayarak edeceğiz...ayakkakabısını almayarak...çinde üretilmiş italyan malı türk malı tekstili almayarak edeceğiz...çinde üretilmiş yiyecek içecekleri almayarak edeceğiz...


elini kana bulaştırmak istemeyen bilerek ÇıN malı almaz alamaz.
 
Son düzenleme:
sarduşum zaten ben oldum olası çin mallarından kaçarım olabildiğince türk malı kullanmaya çalışırım da, yav en kaliteli markalar bile çinde üretiliyo, adamlar heryere sarmaşık otu gibi uzanmışlar, sinirlerim bozluyo yaaa
 
sarduşum zaten ben oldum olası çin mallarından kaçarım olabildiğince türk malı kullanmaya çalışırım da, yav en kaliteli markalar bile çinde üretiliyo, adamlar heryere sarmaşık otu gibi uzanmışlar, sinirlerim bozluyo yaaa

biliyorum canım çok haklısın :çok üzgünüm:ama bu gidişe bir DUR dememiz lazımkötükedihüso
 
SON DAKİKA

Uygur'a mezar bile yok!


Sincan'daki fiziksel şiddet bitti, duygusal şiddet başgösterdi! Önce camileri kapatmaya kalkışan Çin hükümeti, şimdi de öldürülen Uygurlar'ın toprağa verilmesine yasak getirdi



Uygur halkının yaralarını sarmak şöyle dursun, üzerine tuz-biber ekilmeye devam ediliyor. Tüm dünyayı dehşete düşüren Doğu Türkistan'daki Sincan-Uygur Özerk Bölgesi'nde Cuma namazı için camilerin kapatılmak istenmesinin ardından şimdi de cenaze krizi patlak verdi! Katliam gibi olaylarda hayatını kaybeden Uygur Türkleri'nin cenazelerinin, yetkili makamlar tarafından ailelerine verilmediği belirtildi. Çin askerlerinin, Uygur halkının cenazelerini defnetmesine izin vermediği iddia edildi.

YENİDEN BAĞIMSIZLIK ÜMİDİ
Bölgede yıllarca cenazelerini, sabah namazı veya yatsı namazından sonra geceleri gömmelerine izin verilen Uygur Türkleri'nin yaşanan son olayların ardından bağımsızlık için yeniden ümitlendiği de kaydedildi. Bağımsız Doğu Türkistanlılar Birliği Genel Başkanı Abdulmecit Avşar, "Urumçi olayları artık bıçağı kemiğe dayadı. Demokratik bir hak istemek için yapılan gösteriyi katliama çevirerek Çinliler gerçek yüzlerini gösterdi. Çinlilerle Uygurlar, bundan sonra zor birlikte yaşar" dedi.

KOCAMI GERİ İSTEDİM!
Sincan bölgesinin başkenti Urumçi'de sokakları dolduran binlerce Çin polisinin ve zırhlı araçların önünde meydan okurcasına tek başına durarak objektiflere yansıyan ve Uygur direnişinin sembolü olan Tursun Gül, o anı anlattı... Polislere "Özgür olmak ve kocamı geri almak istiyorum" diye haykırdığını anlatan Gül, İngiliz The Times gazetesine konuştu. 30 yaşındaki kadın, Çinli güvenlik güçlerine doğru yaptığı yürüyüşü anlatırken "Hiç korkmadım. Beni döver ya da ölürürlerse yerimi dolduracak başkaları olduğunu biliyordum" diye konuştu. Tursun Gül, 33 yaşındaki eşi Maimaiti'nin kalp hastası olduğunu ve sağlığından endişe ettiğini dile getirdi.

BM ÖNÜNDE PROTESTO
Uygur Türkleri'ne yapılan zulüm, ABD'de yaşayan Türkiyeli Türkler ve Uygur Türkleri tarafından Birleşmiş Milletler (BM) binası önünde protesto edildi. Bazı Amerikalılar'ın da destek verdiği eyleme katılan yaklaşık yüz kişilik grup, Çin devletinin yaptıklarını, 'soykırım' olarak nitelendirdi. BM'ye, Çin'in saldırılarına karşı tepki gösterme çağrısında bulunan Türkler'in gösterisi, yaklaşık 2 saat sürdü.

KIZILAY YARDIM İÇİN İZİN BEKLİYOR
Türk Kızılayı, Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yaşanan vahşete karşı harekete geçti. Kızılay, Çin Kızılhaçı ile irtibat kurarak, olayların merkezi olan Urumçi'ye yardım için hazır olduğunu bildirdi. Kızılay, Çin hükümetinden gelecek izne göre bölgeye yardım malzemesi göndermeye hazırlanıyor.

ÖLÜ SAYISI 3 BİNİ BULDU!
Dünya Uygur Kongresi lideri Rabia Kadir, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde çıkan olaylarda ölenlerin sayısının büyük olasılıkla binlerle ifade edilebileceğini söyledi. ABD'de sürgünde yaşadığı başkent Washington'da basın toplantısı düzenleyen Kadir, "Kimileri ölü sayısının 3 bin olduğunu söylüyor" dedi. 5 bin kadar kişinin hapsedildiği tahmininde de bulunan Kadir, Çinli askerlerin barışçı gösterileri bastırdığını vurguladı.
 
Bayrağını kap Çağlayan'a koş


1247339293.jpg




Çin’in Doğu Türkistan’da yaptığı soykırım, bugün saat 17.00’de İstanbul’da dev mitingle lanetlenecek.

“DOĞU Türkistan ile Dayanışma ve Zulmü Tel’in Mitingi”ne aralarında Beşiktaş Çarşı Grubu, Genç Fenerbahçeliler ve Ultra Aslanlar’ın da olduğu yaklaşık 250 sivil toplum kuruluşu destek veriyor.

Gökbayrağını kap
Çağlayan’a koş
Saadet Partisi İzmir Gençlik Kolları üyesi bir grup genç, Doğu Türkistan’da yaşanan mezalimin durdurulmasını istedi.


eylemmm-e12.jpg

Çin’in Doğu Türkistan’da gerçekleştirdiği
soykırım, bugün saat 17.00’de İstanbul Çağlayan Meydanı’nda düzenlenen mitingle lanetlenecek

Doğu Türkistan’da yaşanan mezalim, İstanbul’da protesto edilecek. Saadet Partisi, Çin katliamını protesto etmek için ’Doğu Türkistan ile Dayanışma ve Zulmü Tel’in Mitingi’düzenledi. SP İstanbul İl Başkan Vekili Erol Erdoğan, yaptığı açıklamada, bugün saat 17.00’de Çağlayan Meydanı’nda yapılacak mitingte bütün vatandaşları Doğu Türkistan halkına destek vermeye davet etti. Türk Bayrağı ve Gökbayrağını kapan herkesi zulmü lanetmeyele çağıran Erdoğan, Türk halkının, tıpkı Gazze mitinginde olduğu gibi Doğu Türkistan’ın da yanında olacağına inandığını kaydetti. Mitinge Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş ve Doğu Türkistan temsilcilerinin de katılacağını kaydeden Erdoğan, “Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık trajedisine karşı dünya kamuoyu harekete geçmelidir. Herkesi elinde Gökbayrakla Çağlayan’a bekliyoruz” dedi. Mitinge, Türk-İş, Hak-İş, Memur-Sen Konfederasyonu, Türkiye Yazarlar Birliği, Beşiktaş Çarşı Grubu, Genç Fenerbahçeliler ve Ultra Aslanlar’ın da aralarında bulunduğu yaklaşık 250 sivil toplum kuruluşunun destek verdiği bildirildi.

İnsanlık dramına seyirci kalınmamalı
Mersin’de Tarsuslu Türkçü Turancı Türk Gençliği, Doğu Türkistan’da yaşanan olayları, “soykırım” olarak niteledi. Gençler adına bir basın açıklaması yapan Şahin Durmuş, Uygur Türklerinin, evlerinden, ana-babalarından, eşlerinden, çocuklarından ve en önemlisi ata topraklarından uzaklaştırılmasını göz yumulmasını istedi. Şahin, “Birkaç gün içinde 900’e yakın soydaşımız şehit edilmiş, binlerce soydaşımız da işkence ve tutuklu evlerine götürülmüştür. Geçen yıl, Filistin için çıkan sesler nerede? Çin’in, bağımsızlık için savaşan soydaşlarımıza yaptığı soykırıma seyirci kalınmamalı” şeklinde konuştu.

Çin malı oyuncakları ateşe verdiler
Çin’in Uygur Türklerine yönelik katliamına tepkilerin ardı arkası kesilmiyor. Yurdun dört bir yanında düzenlenen gösterilerde, Çin zulmü protesto edildi. “Kahrolsun Çin, yaşasın Doğu Türkistan” ve “Türkiye, anayurduna sahip çık” sloganlarının atıldığı gösterilerde, dünya kamuoyunun olaylara sessiz kalması kınandı. Alanlarda toplanan vatandaşlar, kırıp parçaladıkları Çin malı oyuncakları ateşe verdi. Erzurum’da Türk ve Doğu Türkistan bayrakları açan Ülkü Ocakları’na mensup gençler, başta Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere uluslararası toplum örgütlerini göreve çağırarak zulmü lanetledi.


ylem.jpg

Katliamı protesto için bürosuna pankart astı
Adana’da Diş Hekimi Hasan Yaman, katliamı kınamak için iş yerinin balkonuna “Gazze için kıyameti koparanlar, Uygur Türkleri katlediliyor, neredesiniz?” yazılı pankart astı. Yaman, yaptığı açıklamada, Türk halkının Uygur Türklerine uygulanan katliama seyirci kalmamasını istedi. Çin’in, Doğu Türkistan’da gerçekleştirdiği kıyıma karşı toplumu duyarlı olmaya çağıran Yaman, “Uygur Türkleri tarihte yerleşik hayata geçen ilk Türk devletidir. Bizlerin en yakın akrabasıdır. Tarihten Uygur isminin silinmesine çalışıyorlar” şeklinde konuştu.


pankart6.jpg
 
kullanıcısından alıntı
merhaba canım ben uzun bır suredır çinde yasıyorum ve turkıyede soylenenlerı hayretler içinde izliyorum. en son msj gonderen sen oldugun ıcın sana yazmak ıstedım cunku ınsanların ne demek ıstedıgmı anlayamayıp ozel mesaj kutumu doldurmasını ıstemıyorum. ıstersen sen foruma yazdıklarımı ısım vermeden ekleyebılırsın. burda uygurlara karsı ben hıc bır cınlının ters bır tepkısıyle karsılasmadım, aksıne cınlıler uygurların onlara yaklasımına nazaran oldukca sakın ve yumusak yaklasıyorlar. yasanan olaylar tam olarak uygurların ısyan cıkarması ve bolucu eylemler yapmasından ıbaret ve olenlerın ıcınde cok sayıda cınlı de var. turkıyede ınsanların oncelıkle neyı savundugnu bılmesı gerektıgnı dusunuyorum bu ınsanlar burda fabrıka olayını bahane ederek eylem adı altında cınlılerın arabalarını evlerını kundakladıkları ıcın polısle catıstı ve olumler boyle gerceklestı aralarinda boluculuk yanlısı cinliler de vardi herhangı bır etnık katlıam soz konusu degıl. oylekı tr de dendıgı gıbı cınlıler uygurları asla cınce konusmak konusunda bıle zorlamıyor hatta kendı dıllerınde egıtım hakları var. turk medyasinin haber kaynagi uygurlar oldugu icin suan yapilan yayinlarin tarafli oldugunu dusunuyorum. uygur ozerk bölgesinde yasayan insanlarin yuzde doksani uygur ve suan sokaga cikma yasagi uygulaniyor cunku zaten az sayida olan cinlilerin can guvenligi yok ve karsi karsiya geldiklerinde cikan kavgalardan dolayi olumler iki taraftanda devam ediyor, evler kundaklaniyor. tabiki uygurlar bizim kardesimiz ancak bu teror yapmalarini desteklemek anlamina gelmemeli.

Cin, dunyada en cok idam yapan ulke oldugundan, hayvan haklarina sahip cikmadigindan, kalitesiz mal urettıginden vs elestirilmeli ve boykot edilmedilir, olmayan bır uygur katlıamı icin degil !


demek işgal edilmiş ülkelerinde bağımsızlık mücaadelesi veren Uygur türklerine bölücü diyorsunuzCADIARZU






sömürge ve köle uygur türklerine desteğim tamdırturkbayragi
bu mesajı yazan arkadas once gelsın burda acık acık konussun
neye dayanarak bunları soyledıgını bızede acıklasınacaba gozlerımızmı kor hepımızmı yanlıs goruyoruz 1 kısıye 15 kısının nasıl saldırdıgını????
yıllar oncesınden berı devam eden sımdı acık acık yapılan bı katlıam ve uygurlular bunu baslattı ???!! annem hep der kedıyı duvardan yukarı verırsen gelır senı tırmalar
cın ıskencesı cok meshurdur
sıns sınsı ıskencenı yap yıllardır
ez katlet yoket
sonrada elınımı opsun bu mıllet çinin!!:olmaz:
bır turk tum dunyaya bedeldırrturkbayragiturkbayragiturkbayragiturkbayragi
acık acık konus yada sus!!
 
Kızlarını göremediler

Çin yönetiminin elinde yasak şehir haline gelen Urumçi'de polis cenaze törenine de yasak koydu. 18 yaşındaki bir Uygur kızı gömülürken sadece mezar bekçisi vardı. Dahası Çin yönetimi ölenlerin sadece 46'sının Uygur olduğunu iddia etti


Cuma namazını evinizde kılın diyerek Camilerin kapısına kilit vuran Çin, öldürülen Uygurlar için cenaze töreni düzenlenmesini de yasakladı. Bağımsız Doğu Türkistanlılar Birliği Genel Başkanı Abdulmecit Avşar, Doğu Türkistan'ın (Sincan Uygur Özerk Bölgesi) başkenti Urumçi'deki akrabalarından aldıkları bilgilere dayanarak, öldürülen Uygur Türklerinin cenazelerinin defnedilmesine izin verilmediğini söyledi. Öte yandan Çin, katliama ilişkin verdiği rakamlarla bir kez daha dünyayı şok etti. Daha önce 156 olarak duyurduğu ölü sayısını 184'e yükselten Çinli yetkililer, ölenlerden 137'sinin Han Çinlisi olduğunu öne sürdü. Çin'e göre ölenlerden sadece 46'sı Uygur Türkü, bir kişi de farklı bir etnik gruptan.


DÜNYA KATLİAMI UNUTMUYOR
Uygur katliamına duyulan nefret dünyanın bir çok yerinde protesto gösterileri eşliğinde dile getirilmeye devam ediyor. Urumçi'de, 5 Temmuz'da gerçekleştirilen barışçıl gösterinin kanlı bir şekilde Çin hükümeti tarafından bastırılması, ABD'de yaşayan Uygur diasporası tarafından Beyaz Saray önünde protesto edildi. Beyaz Saray'ın karşısında pankart açan Uygur Türkleri, “Demokrasi İstiyoruz”, “Terörist Çin” ve “Annelerimizi Öldürmeyin” sloganları attı. Katliam ABD'de yaşayan Türkiyeli Türkler ve Uygur Türkleri tarafından Birleşmiş Milletler (BM) binası önünde de protesto edildi. İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu (ITDF) de olayları kınamak ve Uygur Türklerinin haklarını korumak için Uluslararası Af Örgütü ve Uluslararası Azınlık Hakları Grubuna yazılan mektupları imzaya açtı.


Mezar görevlisi dahi konuşamadı

Urumçi'de dün katliamda ölen 18 yaşında bir Uygur kızının defin işlemleri vardı. Ancak Çin yönetimi güvenlik önlemlerini gerekçe göstererek ailesinin cenaze merasimi düzenlemesine, mezarı başında Fatiha okumasıına izin vermedi. Acılı aileye ulaşılamazken mezar görevlisi dahi korktuğu için bilgi vermekten kaçındı.
 
Yer gök öfkeli

Çin Halk Cumhuriyeti'nin Doğu Türkistan Özerk Bölgesi'nde yaşayan Uygur Türklerine yönelik katliamına tepkiler çığ gibi büyüyor. Protestolarda "Çin mallarını boykot" sesleri yükseldi.

Çin Halk Cumhuriyeti'nin Doğu Türkistan'ın Urumçi kentindeki Uygur Türklerine yönelik vahşetine, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de tepkiler hızla büyüyor.

Altındağ, Çankırı ve Çorumlular Platform Dernekleri üyeleri ile Görme Engelliler Spor Kulüpleri Birliği üyeleri, Çin Halk Cumhuriyeti'nin Ankara Büyükelçiliği'ne siyah çelenk bıraktı. Vahşeti alkışlarla protesto eden grup adına bir açıklama yapan Abdurrahman Yalçın, Çin hükümetinin saldırılarının insanlık ayıbının son perdesi olduğunu söyledi. Yalçın, “Bu vahşet ve asimilasyon bitmedikçe protestolarımız da sürecek. Hepimiz Uygur'uz” dedi.

Samsun'da Konak Sineması önünde toplanan Memur-Sen, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği ve Dost Eğitim Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği üyesi yaklaşık 100 kişi, pankart açıp Çin aleyhinde slogan attı. Öldürülen Uygur Türklerinin fotoğraflarını taşıyan sendika ve dernek üyeleri, katliamı durdurmasını istedikleri Çin'in bayrağını yaktı.



60 YILDA 500 BİN İNSANI ÖLDÜRDÜ

İzmit'te ise Sabri Yalım Parkı'nda biraraya gelen Mazlum-Der, Saadet Partisi ve BBP üyelerinden oluşan grup, Türk bayrağı taşıyarak Çin'i protesto etti. Çin mallarına boykot başlattıklarını belirten Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Nazım Kaya, 'Sağlıksız ve kalitesiz üretilen Çin mallarına kan bulaşmıştır. Fabrikatörlerimizden Çin mallarıyla üretim yapmamalarını istiyoruz' dedi. Grup Çin malı oyuncakları yaktı.

Adapazarı Kültür Merkezi önünde toplanan yaklaşık 100 kişilik grup, başörtüsü uygulamasını ve Çin'de Uygur Türkleri'nin öldürülmesini kınadı. Ribat Eğitim Vakfı Adapazarı Şube Temsilcisi Abdussamed Erkan, Çin'in 60 yıldan beri işgal ettiği Doğu Türkistan topraklarında 500 binden fazla insanı katlettiğini söyledi.

Katliam, Van, Eskişehir ve Balıkesir'deki protestolarda da şiddetle kınandı. Öte yandan, Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emin Kuru, Gazi Üniversitesi'nde görevli 200 öğretim üyesi adına bir mesaj yayınlayarak Doğu Türkistan'da Çin tarafından sürdürülen katliamları kınadı.


Çağlayan'da Uygur mitingi
Saadet Partisi bugün saat 17.00'de Çağlayan'da Sincan-Uygur Özerk Bölgesi'nde yaşananları protesto mitingi düzenleyecek. Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Erol Erdoğan, Doğu Türkistan halkının her zamankinden daha fazla vahşetle karşı karşıya olduğunu ifade ederek, “Milletimiz mazluma dost ve zalimin de karşısında olduğunu haykırmıştır. Biz bu sebeple tekrar milletimizin hislerine tercüman olmak için Pazar günü miting düzenliyoruz” dedi. Erdoğan,mitinge 250'ye yakın sivil toplum kuruluşunun destek vereceğini bildirdi.

Çin malı kullanma!
Mazlum-Der Kocaeli Temsilciliği'nin düzenlediği protestoda Çin malları yakıldı. Vahşeti protestoya Alperen Ocakları, BBP, Gönül Kültür Teşekkülleri, Marmara Sanayi ve İşadamları Derneği ile duyarlı vatandaşlar destek verdi. Protestoda Çin mallarına boykot çağrısı yapıldı. Çin oyuncaklarını ateşe veren grup, "Çin mallarını kullanmama" çağrısı yaptı.

Türkiye yüz defa 'One Minute' dedi Çin'e tepki için İstanbul'da bir dizi programlara katıldıktan sonra Kayseri'ye dönen Dünya Uygur Kurultayı Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk, Havaalanı'nda kendisini karşılayan kalabalığın, "Türkiye uyuma Türkistan'a sahip çık" sloganına karşı çıktı. Sloganlar üzerine devreye giren Tümtürk şöyle konuştu: "Türkiye uyumadığını göstermiştir. Bu sloganı atmayın. Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan da bizim gibi sabahlara kadar uyumadılar. Bizim gibi içleri kan ağladı. Onlar yaptığı açıklamalarla Davos'taki 'One Minute'i on defa, yüz defa daha söyleyerek güçlü tepkilerini göstermiştir." Başkan Tümtürk'ün yaptığı açıklamanın ardından grup "Yaşasın Türkiye" sloganları attı.


turkbayragiturkbayragiturkbayragi​
 
Uygurların neler çektiği bu röportajda




Çin'in Uygurlar katliamı yeni bir şey değil. Doğu Türkistan'da yıllardan beri zulüm var. Oruç yasak, hacca gitmek imkansız. Çocuk doğurma isteği ise böyle vahşice sonlanıyor

Doğu Türkistan, coğrafyamızın unutulan topraklarından sadece bir tanesi. 100 yıldır Komünist Çin, kardeşlerimize zulmediyor. Uygur Türkleri aşağılanıyor, inançlarına müdahale ediliyor, bebekleri katlediliyor, kimliklerine saldırılıyor. 25 Milyon Müslüman orada mazlum. Bir umut ışığı olarak Türkiye’yi görüyorlar. Türkiye’yi çok seviyorlar. Ama Türkiye bu sevginin karşılığını verebiliyor mu?

Dünya Uygun Kongresi Genel Sekreteri Dulkun ısa Bey ile bu son olaylar başlamadan çok önce, bugünlerin de habercisi olacak o inanılmaz atmosferi görüşmüştüm. Sanırım siz de okudukça dehşete düşecek ve en azından bir dua göndereceksiniz o uzak ülkedeki kardeşlerimize�

***

Öncelikle Dünya Uygur Kongresi’nden bahsedebilir misin?

Elbette. Dünya Uygur Kongresi, Doğu Türkistan Müslümanlarının yaşadıkları zulümleri Dünya Kamuoyuna duyurmak, dünya halklarını zulme karşı harekete geçirmek, Çin Hükümetini bu noktada sıkıştırmak ve Doğu Türkistan dışındaki Türklerin haklarını savunmak için kuruldu. Zulme karşı dik durabilmek için kuruldu.

Doğu Türkistan’da neler oluyor?

Doğu Türkistan’da 25 Milyon civarında Türk var. Hepsi Müslüman. Şiddetli bir dini baskı söz konusu. Müslümanlar ama özgürlükleri engelleniyor. ınançlarını yaşamaları engelleniyor. Zorluklar çıkartıyorlar. Yasak her yerde.

UYGURLAR'A RAMAZANDA ZORLA ÖĞLEN YEMEĞı

Neleri yasaklıyorlar mesela?

Ramazan mesela Öğrencilerin oruç tutması net kurallarla yasaklanmış durumda. Oruç tutturmuyorlar. Kontrol ediyorlar. Zorla yemek yediriyorlar. Bunun propagandasını yapıyorlar.

Peki, milletin oruç tutması bir işgalci için nasıl problem olabilir ki?

Oruç tutulup tutulmaması onları ilgilendirmiyor muhakkak ama bunu kimliklerimiz üstünde bir baskı aracı olarak kullanıyorlar. Onurlarımızı ayaklar altına almak için bu tür şeyleri kullanıyorlar. Lokantalarını her hangi bir sebeple Ramazan ayı içerisinde kapatanların tespit edilmeleri durumunda 10 bin yuen para cezası kesiliyor. Tekrarı durumunda ise lokanta sahibi “Çin Komünist Partisinin talimatlarına karşı çıktığı” suçlaması ile tutuklanarak hapsediliyor. Diğer yandan Fabrika, okul ve devlet dairelerinde özel ve kasıtlı olarak öğle yemeği veriliyor ve bu yemeğe katılmayı mecburi hale getirmiş bulunuyorlar. Yemeğe katılmayanlar ya da yemeyenler fişlenerek ya işten uzaklaştırılıyor, ya okuldan atılıyor, ya da sürgüne gönderiliyorlar.

Baskılar buradan göründüğünden daha ağır anlaşılan.

Evet. Bu insanlık dışı zorlamalara dayanamayan bazı çiftçiler geçici bir süre için, ülkenin ormanlık ve dağlık alanlarına kaçarak oralarda gizli, gizli dini ibadetlerini yerine getirmek mecburiyetinde kalmaktalar. Bu kişilerin yerlerinin tespit edilmeleri halinde ise, “bir terör eğitim kampı keşfedilerek kamptaki teröristler etkisiz hale getirildi” şeklinde açıklamalar yapılarak sadece Ramazan ayında dini ibadetlerini yerine getirmek istemekten başka arzuları olmayan masum insanlar havadan ve karadan askeri operasyonlarla hunharca, vahşice katledilmekteler�

Dünya Kamuoyu bunlar görüyor mu?

Bilindiği üzere 2008 yılının Ramazan ayı 1 Eylül’de, yani sözde “Dünya Barış Günü”nde başladı. Fakat ne yazık ki, 1 Eylül’ü “Dünya Barış Günü” olarak ilan eden ve kendileri fildişi kulelerinde saltanat süren mahfiller, dünyanın gerçekleri ve Doğu Türkistan’daki insanlık dramı karşısında “üç maymun” rolünü oynamayı inatla sürdürüyorlar... ışte bu durum ise, “Dünya barışı”, “Demokrasi”, “ınsan haklarının kutsallığı” gibi beylik söylemlerle vakit öldürmenin abesle iştigal olduğunun açık bir göstergesidir

Özellikle ıslam’ın sembol ibadetlerine saldırıyorlar sanırım.

Evet!.. Hacca göndermiyorlar mesela. Yasak. Resmi yasak. Çok sınırlı sayıda hacı çeşitli bahanelerle gidebiliyor ancak. Her şeye rağmen hacca gitmeye çalışan birisi için yol çok uzun. En erken tüm işlemler 6 yılda bitiyor. Mesela, 2006 yılının Ağustos ayında Hac farizasını yerine getirmek için yola çıkan 5 bin Uygur, Hac vizesi alamadı.

Halkın buna tepkisi nasıl oluyor? Hacca buna rağmen gitmek istiyorlar mı?

Elbette. Gönül, yasak dinler mi? Tüm Doğru Türkistan halkının gönlünde yatar o kutsal toprakları ziyaret etmek. Bıraksalar inanılmaz sayıda Uygur Türkü o diyarlara gidecek.

Hayırlısı. ınşallah. Peki, ibadetlere başka ne gibi yasaklamalar getiriyorlar?

Mantık yok burada Mustafa Bey. Bakın en zoru da camilerimize getirilen yasaklar. Çinliler, devlet memurlarına, işçilere, öğrencilere, öğretmenlere ve ev hanımlarına resmen camilere gitme yasağı koyuyorlar. Millet resmen camilerden uzak tutuluyor. Sadece serbest meslek sahipleri ve yaşlılar camilere gidebilirler ama sadece evinin yanındaki camiye. Başka camiye gidemez. Almazlar. Engellerler.

Zulüm çok ağır yani...

Evet. Durum aslında tahmin ettiğinizden daha ağır. Çok çile çekiyor Uygurlar orada. Öğrencileri özellikle kontrol ediyorlar. Oruçlarını sorguluyorlar. Sahurlarda evleri kontrol ediyorlar. Işıkları yanan evlere bir sürü problem çıkartıyorlar.

9 AYLIK BıLE OLSA ÇOCUĞU ANNE KARNINDAN ALIYORLAR

Başka?

Kürtaj şart. Çocuk kaç aylık olursa olsun alınıyor. ısterse 9 aylık olsun, fark etmiyor. Öğrendikleri anda kolluk güçleri ile çocuğu aldırıyorlar. Nüfus planlaması yapıyoruz ayakları ile Uygur Türklerini yok etmeye çalışıyorlar. Bizim topraklarımızdaki Çin Nüfusunu artırmaya, bizi azaltmaya çalışıyorlar. Geçen hafta bu tür bir olay yaşandı Doğu Türkistan’da. Arzugül isminde bir hanımın çocuğunu epey büyükken fark ettiler ve aldırdılar. Biz bunu dünya kamuoyuna duyurduk. Amerikan Kongresine yansıttık. Müdahale ettiler, Çin’e sordular. Bunun üzerine Çin Hükümeti, Arzugül Hanımı ve tüm ailesini gözaltına aldı. Sürekli kontrol ediyorlar şu anda. Dışarı çıkışlarını yasakladılar.

Bütün bu zulümlere rağmen ıslam ne âlemde Doğu Türkistan’da? ıslam’a bakış ne durumda?

Doğu Türkistan halkı Saltuk Buğra Han’dan beri Müslüman. 1000 yıllık bir geçmiş söz konusu. ıslam’ı bitirme imkânları var mı Mustafa Bey? ıslam’ın ipine sımsıkı sarılıyor halkımız. Çözüm yolunun bir tek orada olduğunu biliyorlar. Dinlerinden ve özgürlüklerinden vazgeçmiyor. Tüm zulümlere ve işkencelere rağmen vazgeçmiyorlar. Dini gerekleri yerine getirmeye çalışıyorlar.

ÇıNLıLERE BENZEMEMEK ıÇıN KISA CEKET GıYMıYORLAR

Gelenekler korunabiliyor mu?

Elbette!... Uzun yıllar boyunca “Çinliler giyiyor” diyerek Türkler kısa ceket giymediler. Çinliler saç bırakıyor diyerek Türkler saç bırakmadılar. Çinlilerin başları çıplak gezdikleri için Türkler Doppasız (Doğu Türkistanlıların milli takkelerinden) gezmeyi arsızlık saydılar. Doğu Türkistanlı Anne-babalar bu günlere kadar çocuklarına sürekli olarak Çinlilere hiç benzemeyen karakteristik özelliklerini hatırlattılar ve o karakterlerinden de asla taviz vermemeleri gerektiği yolunda nasihat ve vasiyetlerde bulundular. Çinliler tarafından açlığa ve sefalete mahkûm edildiklerinde bile açlıktan ölmek pahasına bile olsa dinimizce yenilmesi haram sayılanları yemediler Çinlilerin giydiklerini giymediler, onların arsızlık ve hayâsızlıklarını nefretle karşıladılar. Hatta Pazaryerinde satışa sunulan meyvelere bir Çinlinin dokunması durumunda “senin dokunduğunu Müslümanlara nasıl satarım” diyerek tezgâhındaki sebze veya meyveleri çöpe döken esnaf Doğu Türkistanlılar oluyor. Doğu Türkistanlı ebeveynler çocuklarını sabah okula gönderirlerken “Çinlilerden uzak dur” tembihi ile uğurlamaktadırlar.

Sembol isimleriniz de var. Mesela Üç Efendilerden bahsedebilir misiniz?

Elbette!... “Üç Efendiler Hareketi” Doğu Türkistan’ın siyasi liderleri olan hepimizin de saygı ve rahmetle andığımız merhum Dr.Mesut Sabri Baykozu, Mehmet Emin Buğra ve ısa Yusuf Alptekin’in 1943-1949 yılları arasında devrin siyasal ve sosyal şartları göz önüne alınarak, Doğu Türkistan’da ve Çin’in o yıllardaki siyasi başkenti olan Çungking’de yürüttükleri Doğu Türkistan milli mücadelesinin adı.

Doğu Türkistan için önemi nedir?

Çok önemli, çünkü özünde siyasi bir hareket olmakla birlikte aynı zamanda soysal ve kültürel yönlerinin de bulunduğu, geniş kapsamlı bir milli mücadele hareket. Üç Efendiler, Doğu Türkistan hürriyet mücadelesinde önemli bir kilometre taşı. Tarihin bir evresinde bir kapı aralanmış; oradan girilerek, ülkeyi aşamalı olarak özerkliğe, self-determinasyona ve sonunda bağımsızlığa götüreceği umulan, ince ve uzun bir yolculuğa çıkılmıştı. Bu süreçte önemli mesafeler alınmış, değerli kazanımlar elde edilmiştir.

HERKES UMUDUNU TÜRKıYE'YE BAĞLAMIŞ DURUMDA

Uygur Türklerinin Osmanlı’ya ve Türkiye’ye bakışı nedir?

Net olarak ifade etmek gerekirse, herkes Türkiye’ye umudu bağlamış durumda. Ümitvarız. Bizi Türkiye kurtaracak. Osmanlı, bizim bağımsızlığımızı kabul etmişti. Bölgeye Osmanlı âlimler ve savaşçılar gönderdi. Şimdi de kurtuluş ümidimiz Türkiye.

Türkiye ilişkiler ne durumda?

Bizim güzel adetlerimiz var Mustafa Bey. Mesela, Osmanlı Döneminde de, şimdi de; Tüm zorluklara rağmen Hacc’a gidip, Doğu Türkistan’a giden herkese şu soru sorulur; “ıstanbul’a gittin mi?” Eğer Hacc yolunda veya dönüşte ıstanbul’a uğramamışsa üzülürler. ıstanbul ve Türkiye aşkı bambaşkadır.

Türkiye’nin bakışı nedir bu durumda Doğu Türkistan’a?

Türkiye, eskiden Doğu Türkistan davasının ocağıydı. Ama şimdi Doğu Türkistan yetim kaldı. Maalesef. Avrupa sahip çıkıyor, ABD sahip çıkıyor. Farklı gerekçelerle de olsa bilmeye, öğrenmeye çalışıyorlar. Avrupa Parlamentosundan daha yeni döndüm. Bir konuşma yaptım orada. Dertlerimizi sıkıntılarımızı anlattım. Hükümetler genel olarak bizi destekliyor.

Türkiye?

Son zamanlarda Türkiye’den maalesef destek göremiyoruz. Çağrımız şu; eğer Müslüman ve Türk olarak bizi dikkate almıyorsa bile insan olarak dikkate alsınlar. ınsan hakları ihlali var desinler. Buna dikkat çeksinler.

Neler yapıyor Türkiye?

Destek vermemesi bir tarafa, bize bile vize vermiyor. Alman vatandaşıyım aynı zamanda. Geçen gün Türkiye’ye almadılar beni. 22 saat havaalanında beklettiler. Nedenini de belirtmediler. Dünya Uygur Kongresi olarak Türkiye’ye resmen başvurduk. ıçişleri Bakanlığı cevap vermiyor. Tahminimiz Çin baskısından dolayı bunu yapıyorlar ve bu çok acı.

Acı. Peki, Dünya Uygur Kongresi neler yapıyor?

Dünya Uygur Kongresi olarak birçok faaliyet yapıyoruz. Çok kapsamlı çalışmalar yapıyoruz. Kültürel ve siyasi çalışmalar yapıyoruz. Kitaplar, dergiler yayımlıyoruz çeşitli dillerde. Doğu Türkistan’dan haberler veriyoruz. Kamuoyu oluşturmaya çalışıyoruz. Halkımıza da moral vermeye, uyandırmaya çalışıyoruz. Ses vermeye çalışıyoruz dünya’ya. Bir ümit vermeye çalışıyoruz. Birleşmiş Milletler de, Almanya da ve Avrupa Parlamentosu’nda toplantılara katılıyoruz, konuşuyoruz. Kanunlar çıkarttırıyoruz. 2007 yılında ABD Kongresinde Uygur Türklerinin dil, din ve sosyal haklarının korunması kanunun kabul ettirdik. Almanya Parlamentosunda Uygurlar hakkında özel oturum gerçekleştirdik. Davamızı duyuruyoruz. Geçen ayın 25’inde BM de bir konuşma yaptım. Durumu anlattım. ınsanlarımıza yapılan işkenceler hakkında yeni belgeler gösterdim. Bunun üzerine BM üyeleri Çin Hükümetini çok sıkıştırdı. Sorular yağdı. Önümüzdeki yıl, Şubat ayında yine bir oturum var. Uygur Türkleri adına yine Konferansımız olarak buna katılacak ve dünya kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışacağız.

Ses geliyor mu hiç?

BM ınsan Hakları Komisyonunun işkenceleri inceleme yetkilisi ve raportörü olan Manfred Novak 2005 yılının Aralık ayında görevli olarak Çin’e gittiğinde Pekin’deki hapishanelerde de incelemelerde bulunmuş ve hatta yazdığı “Yabani Güvercin” isimli bir hikâye yüzünden 10 yıl süre ile hapis cezasına çarptırılan Uygur yazar Nurmuhammet Yasin Örkişi ve tarihçi Tohti Mozart ile de görüşmüştü. Manfred Novak, Çin’deki gözlem ve incelemeleri ile ilgili olarak hazırladığı raporda Çin’de işkencenin çok yaygın olduğuna vurgu yapmış ve gözlemler yapmakta olduğu bütün mahallerde başında bulunduğu gözlemleme heyetinin Çin istihbarat yetkililerince yakından takip edildiğini belirtmişti. Ayrıca Çin’deki çalışmaları sırasında önlerine çıkartılan engellerden dolayı oldukça rahatsız olduklarını da belirtmiş ve işkence mağdurlarına Çin güvenlik güçleri tarafından baskı uygulanarak farklı ifadeler vermeye zorladıklarını da ifade etmişti. Bazen bunun gibi sesler geliyor yani. Uluslararası Arena de, başta Uluslararası Af Örgütü olmak üzere sık sık raporlar yayımlanır.

Gulca’da neler oldu Dulkun Bey?

5 Nisan 1997 tarihinde Çin işgali altındaki Doğu Türkistan’ın Gulca vilayetinde bütün suçları(!) Kadir gecesi münasebetiyle Kuran okumak ve dualar etmek maksadıyla bir araya gelmek olan kadınlar, Çin işgal güçleri tarafından yapılan ani bir baskınla toplu şekilde gözaltına alınarak polis merkezine götürülmüştü. Bu durumu haber alan mağdur kadınların yakınları Çin Polis merkezine gittiklerinde, toplandıkları evden derdest edilerek götürülen kadınlardan ikisinin cesedinin, yakınlarını almaya gelenlerin önlerine atılması sonrasında çıkan olaylar bir anda bütün Gulca geneline ve Doğu Türkistan’ın birçok şehirlerine yayılarak bir milli kıyam hareketine dönüşmüştü. Çin işgalcilerinin çok ağır zulümlerinin adeta patlamaya hazır bir bomba haline getirdiği Doğu Türkistanlılar için çok ağır bir tahrik olan o hadise tam manasıyla “bardağı taşıran son damla olmuş ve artık önlenemez bir milli tufan haline dönüşen bu öfke Çin işgalcilerine karşı “Ya istiklal ya ölüm” savaşı halini almıştı. Ama o savaşta ellerinde silah bulunmayan sayısız masum Doğu Türkistanlı, Çin işgal güçlerinin ağır silahlarla açtıkları ateş sonucu şehit oldu ve binlercesi de yaralandı.

Dünya’dan hiç ses gelmedi mi?

O dönemde Refah Partisi Hatay Milletvekili olan Mehmet Sılay ve arkadaşları Gulca katliamı ve Doğu Türkistan’da meydana gelen olaylarla ilgili olarak Mecliste genel görüşme talebi yapmışlar, tepkilerini koymuşlar ve hükümeti uyarmışlardı.

Peki, bayram ne demektir Doğu Türkistan’da? Bayram’ı nasıl yaşıyorsunuz?

Teşekkür ederim Mustafa Bey!... Tüm dünya Müslümanları bayramı kutluyor. Ama Doğu Türkistan halkı Allah’ın hediyesi olan Bayramı gönül rahatlığı ile kutlayamıyor. Camilere gidemiyor, sevinemiyor. Koca bir YASAK giriyor araya. Bayramlar biraz buruktur bizde Mustafa Bey.

Tamamen gözyaşı mıdır Bayram size?

Hayır!... Elbette biz de gülüyoruz. Gülmeye çalışıyoruz. Bayram sonuçta bu. Adetlerimiz aynı. Türkiye’de bayram nasılsa Doğu Türkistan’da da aynı. Beraber ağlayıp, beraber gülüyoruz. Dertlerimizi unutuyoruz Bayramda. Akraba ziyaretleri vesaire Türkiye ile aynı. Arkadaşlar hep beraber oturur, türküler söylerler, çay içerler. Gelenekleri yaşatmaya çalışıyorlar. Hep beraber kurbanları kesip, hep beraber yer ve özellikle çayları içip evlere dağılırız.

Mustafa UZUN'un röportajı
 
Andincan: Çin de SSCB gibi dağılacak:Saruboceq::Saruboceq::Saruboceq:


"Sovyetler Birliği nasıl sanki üçüncü bir dünya savaşı olmuş gibi parçalandı, Çin'de de er veya geç böyle birşey olmak durumundadır.


Prof. Dr. Ahat Andican, Doğu Türkistan'daki son olayları değerlendirdi. Andican, "Sovyetler nasıl parçalandıysa, Çin'de baskıcı Komünist yönetimi sürdüremeyip dağılacak." dedi
"Çin'de şimdi merkezin dışında bir sermaye birikimi gerçekleşiyor. Bir burjuvazi sınıfı ortaya çıkıyor. Sermayenin bir özelliği var, iktidara ortaklık talep eder. Kendini ve geleceğini güvence altına almak için bunu ister. Çin'de de bu olacaktır. Çin bu açmazla bir süre sonra karşı karşıya gelecektir. Rusya'da olduğu gibi."

SSCB NASIL ÇÖZÜLMÜŞTÜ?

"Rusya'da da uluslararası rekabet şartlarını karşılayamayacak bir ekonomik yapılanma olduğu için Gorbaçov Perestroyka ve Glastnost politikalarını gündeme getirmiş ve çözülmeyi başlatmıştı. Çin de uzun vadede kendi iç dinamikleri ve ABD gibi büyük güçlerin dış baskılarıyla mutlaka bu noktaya gelecektir."

Etnik çatışma değil, devlet terörü

Doğu Türkistan'daki son olaylar nasıl başladı?

Çin'in doğu sahillerinde Guang Dong diye bir eyalet var. Bu eyalette Hong Kong ile Çin Devleti'nin ortak olduğu büyük bir oyuncak fabrikasının işçileri arasında bir çatışma oldu. Burada 600 kadar da Uygur işçisi çalışıyor. İki uygur kızına Çinli işçilerin sarkıntılık etmesi ve buna karşı Uygur işçilerin doğal olarak harekete geçmesi sonucu orada bir etnik çatışma ortaya çıkıyor.

Orada, iddiaya göre 2 Uygur Türkü ölüyor. Ama Uygur diasporası daha çok Uygur Türkü'nün öldüğünü iddia ediyor. Sonuçta fabrika yönetimi bir karar alıyor. Burada başlangıçta olaylarda ölenler Uygur olmasına rağmen Uygur işçileri suçlu kabul ediliyor. 600 işçi askıya alınıyor, işten çıkarılıyor. Bu olay 30 Haziran'da vuku buluyor.

Bunun üzerine ise Temmuz'un ilk günlerinde, işte geçtiğimiz Pazar günü, Urumçi'de Doğu Türkistanlı öğrenciler, bu olayları protesto amacıyla bir gösteri başlatıyor. Başlangıçta 1000 dolaylarında kişiyle başlıyor, sonra daha da büyüyor. Bunun üzerine Çinli paramiliter güçler, polisler olaya müdahale ediyor. Çin Halk Kurtuluş Ordusunun zaten orada üssü var. Buradan tanklarla geliyorlar.

Emniyet güçleri tarafından kalabalığın üzerine ateş açılıyor. Resmî rakamlara göre 156, Uygur diasporasına göre 1000'e yakın insan ölüyor. Çin resmî haber ajansı ise şöyle servis yapıyor. Diyor ki; "Uygur Türkleri Çinlilere saldırıyor ve Çinlileri öldürüyor." Nitekim Çin haber ajansının servis yaptığı ilk haberde ölenlerin çoğunun Han Çinlisi olduğu söylendi. Yalandı bu. Sonradan zaten bu haberi de servisten kaldırdılar. Bu olayların başlamasından iki gün sonra bu sefer Han Çinlileri bu haberlerden etkilendiği için bir de galeyana gelip sokaklara dökülüyor.

Nerede bulurlarsa bir Uygur Türkü, linç etmek istiyorlar. Bu şekilde olaylar bir süre devam ediyor. Ta ki Çin kuvvetleri Han Çinlilerine de müdahale edene kadar. Yani bu bir kaç gündür olan hadiselerin esas ruhu bu.




Peki yaşanan gerginliğin temel sebebi ne?

Doğu Türkistan dediğimiz Uygur Özerk Bölgesinin tarihsel gelişimi içinde Çinle devamlı bir bağımsızlık mücadelesi vardır. Bu ta 17.yy'dan itibaren başlayan bir süreçtir. Zaman zaman Çin burada hakimiyet ilân ediyor.

Buna karşı Doğu Türkistanlılar da bağımsızlık mücadelesi veriyor. Nitekim 1800'lerde bir Yakuphan devleti kuruluyor, Kaşgar merkezli. 15 yıl devam eden ve Osmanlı'ya da tabi olan bir devlet bu. Osmanlı koruyor bu devleti yani. Sonra Çinliler yeniden işgal ediyor.

Bunu takiben 1933'te yeniden bir Doğu Türkistan devleti kuruluyor. Sonra yeniden Sovyetlerin etkisiyle Çinliler hakim oluyor. Sonra 1944'te yeniden bir Doğu Türkistan Cumhuriyeti ilân ediliyor, ama 1949 yılında Mao komünistlerinin hakimiyeti ele geçirmesiyle bu da çok kısa süreli bir devlet oluyor. 1955'te ise bölge Uygur Özerk Bölgesi ilân ediliyor.

Çinlilerin yönetim anlayışı "Bunlar bir azınlıktır, ama yönetim itibariyle bölge Çin'e aittir. Çin'e bağlı bir bölgedir, bunlar da burada yaşayan bir azınlıktır" şeklinde. Zaten özerk bölge ilânı da kâğıt üzerinde bir özerkliktir. Uluslar arası hukuk bağlamında bir özerklikten söz etmek mümkün değil.

Çin'in içinde böyle beş özerk bölge daha var. Bunlarda da durum farklı değil. Buralarda hep Çinliler nüfusun büyük bölümünü oluşturuyor. Bu Çin devletinin politikasının bir sonucu. Aynı politikayı Tibet ve Doğu Türkistan'a da uygulamaya çalışıyor. Bugün sözgelimi Urumçi'de nüfusun yüzde 80'i Han Çinlisi olmuş durumda.

Fakat daha önemlisi bölgenin ekonomik açıdan bir ayrımcılığa tabi tutuluyor olmasıdır. Eğitim konusunda çocukların kendi dillerinde eğitim göremiyor olmasıdır. Muhakkak Çince eğitim alma zorunluluğu olmasıdır. Bölgede Uygurların idarî konularda, hukukî alanda neredeyse hiç görev alamamaları... Ayrıca bölgede sanayi yatırımları minimal seviyededir.

Çin'in hep başka bölgelerinde çalışmak zorunda kalıyor Uygur Türkleri. Örneğin işte 600 uygur işçisi Guang Dong'ta çalışıyor. Bu Doğu Türkistan'a 4000 km uzak bir yer. Sen fabrikayı oraya kuracağına Doğu Türkistan'a da kurabilirdin. Ama Çin yönetimi öyle yapmıyor.

Tıpkı Sovyet yönetiminin sanayi tesislerini Türkî cumhuriyetlere değil de gidip hep Ukrayna, Belarus'a ve Rusya'ya kurması gibi, aynı politikayı Çin komünistleri de uyguluyor. Bütün bunlar tabiî ciddî bir gerginliğe yol açıyor. Bundan dolayı da her bir kaç ayda bir, herhangi ufak bir nedenle dahi olsa, olaylar çıkıyor. İşte Doğu Türkistan'da yaşanan olayların temel sebebi budur özetle.




Peki olaylarda kayıpların bu kadar olmasının esas sorumlusu kim?

Bu olaylarda kayıpların bu kadar olması tamamen Çin Devleti'nin sorumluluğundadır. Biraz da Çin bunu bilerek yapıyor. Yani gösteri yapmakta olan grubun üzerinde devlet olarak ateş açarsan, katliâm yaparsan olay büyür. Ama bunu yapmayıp polisle çevrelersen, güvenliği sağlarsan, onlar da protestolarını yapıp dağılırlar. Demokratik ülkelerde olduğu gibi yani... Olay sıradan bir halk gösterisi olurdu. Ama burada uygulanan tam bir devlet terörü olmuştur.



Hiçbir umut ışığı yok mu bu konuda? Acaba Çin de Rusya gibi olur mu ileride?

Reel politika anlamında baktığımız zaman bundan sonraki dönemde böyle bir şey gerçekleşmek durumundadır. Sovyetler Birliği nasıl sanki üçüncü bir dünya savaşı olmuş gibi parçalandı. Adeta kendi iç dinamikleriyle, dışarıdan doğrudan bir müdahale olmadan parçalandı.

Sebepleri tartışılır belki, ama sonuçta kendi iç dinamikleridir. Çin'in böyle benzeri bir gelişme göstermesi mümkün müdür? Bence uzun vadede olmak durumunda. Ama ne zaman olur kestiremiyorum. Peki niye olmak zorundadır böyle birşey? Mao'nun ölümünden itibaren Çin'de büyük bir değişim yaşanıyor.

Çin'in o dönemden itibaren politikasında ciddî değişiklikler oldu. Yapılan şey şu. Merkezde bir komünist, tek parti yönetimi. Totaliter bir yönetim fakat ekonomide liberalleşme. Yani marksizm doktrinleriyle hiç uyuşmayan, komünizmin ruhuna aykırı bir anlayış.

Biliyorsunuz komünizmin temel anlayışı mülkiyetin olmayışıdır. Her şey ortaktır. Mülkiyet bir anlamda hırsızlık olarak kabul edilir. Özel sektör yoktur. Fakat Çin bu değişimi Mao'dan sonra yaşamıştır. Şu anda Komünist yönetimin idarî açıdan tüm unsurları hâlâ geçerlidir.

Üniversitelerde rektörün yanında, fabrikalarda müdürün yanında falan hep bir komünist parti sekreteri mevcuttur. Her bölgede valinin yanında bir komünist parti sekreteri vardır, onlar yönetmektedir. Fakat aynı Çin ekonomide kesinlikle liberalleşmeye gitmiştir.

Bunu niye anlatıyorum? Dünya tarihini incelerseniz görürsünüz, ülkelerde demokratikleşme ve halkın ön plana çıktığı yapılanmalar, hep bir sermaye birikimi, burjuvazi ile paralel gitmiştir. Sermaye birikimi olmamışsa, eğer sömürgeyse bağımsızlığa yönelik, totaliterse demokratikleşmeye yönelik talepler ortaya çıkmaz. Çünkü sermaye kendisini koruyabilmek için bunu isteyecektir.

Osmanlı'da vakıfların kurulma sebeplerinden biri de budur zaten. Şimdi aynı şey bütün ülkelerde de böyledir. Çin'de şimdi merkezin dışında bir sermaye birikimi gerçekleşiyor. Bir burjuvazi sınıfı ortaya çıkıyor. Sermayenin bir özelliği var, iktidara ortaklık talep ediyor.

Bunda sermayenin kimde olduğu önemli değildir. Ahmet olmuş, Mehmet olmuş fark etmez. Sermaye iktidara ortak olmak ister. Kendini ve geleceğini güvence altına almak için bunu ister. Çin'de de bu olacaktır. Çin bu açmazla bir süre sonra karşı karşıya gelecektir. Şu anda şöyle veya böyle idare ediyorlar. Ama aynen Rusya'da olduğu gibi..

Rusya'da da uluslar arası rekabet şartlarını karşılayamayacak bir ekonomik yapılanma olduğu için Gorbaçov Perestroyka ve Glastnost politikalarını gündeme getirmiş ve çözülmeyi başlatmıştır.

Çin de uzun vadede kendi iç dinamikleri ve ABD gibi büyük güçlerin dış baskılarıyla bu noktaya gelecektir. Ama bunun ne zaman olacağı konusunda birşey söyleme şansımız yok. Ama muhakkak olacaktır.


Rabia Kadir'e vize verilmediğinden Başbakan'ın haberi vardı.



Bu olaylar iç savaşa gider mi?

Hayır iç savaşa gitme şansı yok. Çin Doğu Türkistan'da özellikle çeşitli terör örgütleri olduğu iddiasında ise de, bu kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır. Buradaki halkın böyle bir iç savaşa gidecek bir durumu yoktur. Çin daha önce Taliban kamplarında Sincanlıların eğitildiğini iddia ediyordu. ABD bu kampları bastı topu topu 20 tane Doğu Türkistanlı bulundu.

Bunların büyük bölümü Çin vatandaşı bile değil. Çin'in baskısı sebebiyle kaçıp gitmişler Afganistan'a. Terör eğitimi almak için gelmiş de değiller. Nitekim Guantanamo'ya götürülen 20 kadar Uygurlunun hiçbirinin terörist olmadığı anlaşıldı. Sonra ABD bunları verecek ülke bulamadı. Çin böyle dayanaksız iddiaları gündeme getiriyor.

Şimdi sorunuza gelecek olursak. Neden bunları anlattım? Kafanızda bir fotoğraf oluşsun diye. Şimdi iç savaş olması için bir gerilla gücü olması lâzım, silâh olması lâzım. Bir örgütlü ve silâhlı gücün olması gerek.

Ama bu yok Doğu Türkistan'da. Kendini ellerinde sopalarla korumaya çalışan bir halk var. Ayrıca, ayrılıkçı hareketlerin hiçbiri eğer bir dış güç tarafından desteklenmiyorsa, varlığını devam ettiremez. Dolayısıyla Doğu Türkistan'da böyle bir ihtimal yoktur.
 
'Uygur' kelimesinin şaşırtan anlamı


Son günlerde dünya gündemine yeni yeni oturan Uygurların dünya tarihine yaptıkları katkılar hiç bilinmiyor.



Uygurlar Türk tarihinde olduğu kadar, dünya tarihine de önemli katkılarda bulunan bir boy olmuştu.

ılk dönem Türk tarihinin en ilginç devletini kuran Uygurlar, Göktürk Devleti'ne bağlı boylardan birisiydi. Uygur kelimesinin, şahin sürati ile hücum eden veya müttefik manalarına geldiği söylenir.

UYGURLAR

Uygurlar 745'te Göktürk Devleti'ni yıkarak kendi devletlerini kurdular. Bögü Kağan, 762'deki Çin seferinden dönerken Mani dinini halkı arasında yaymak için dört rahibi de yanında getirmişti. Hakanın Maniheizm'i kabulüyle, Uygurlar arasında yayılmaya başlayan yeni din, hayat tarzını değiştirdi. Uygurlar klasik Bozkır devletlerinden farklılaştılar. Kırgızlar, 840'ta başkent Ordu-Balık'a girerek son hakan Hosa'yı öldürüp Uygur Hakanlığı'nı yıktılar. Bölgede daha sonra Karahanlı Devleti kuruldu.

Uygurlar'ın bir kısmı Kansu bölgesine giderek Kansu Uygur Devleti'ni kurdular. Sarı Uygurlar olarak da bilinen Kansu Uygurlar'ı daha sonra Moğol hâkimiyetine girdiler. ıç Asya'ya göçen Uygurlar ise Tanrı Dağları ve Turfan tarafına yerleştiler. 911'de Doğu Türkistan Uygur Devleti'ni kurdular. Turfan, Kaşgar, Beşbalık gibi şehirleri olan Uygurlar zamanla Budizm'i kabul ettiler. Doğu Türkistan Uygur Devleti, 1209'da Moğol tâbiiyetine girdi. 1368'de ise bölgeye Çin hakim oldu.

Uygurlar ilk dönem Türk devletleri içerisinde geliştirdikleri medeniyetle diğer Türk topluluklarından çok farklıydılar. Uygurlar, kendi alfabeleriyle ve Çince, Sogdca gibi başka dillerle birçok eser kaleme aldılar. Uygur alfabesi Asya'daki birçok millet tarafından çok uzun süre kullanıldı. Uygurlar, kurdukları matbaalarla kitaplar bastılar. Şehircilikte çok ileri gitmişlerdi. Tapınakları fresklerle bezenmişti. Uygurlar'ın ulaştığı bu medeniyet düzeni yüzünden Cumhuriyet döneminde medeniyet karşılığında "uygarlık" kelimesi türetildi ve bugün hayatın her alanında kullanılıyor.

ÇıN ıŞGALı

Zamanla bölgede ıslamiyet yayıldı. 1484'te Yarkent Hanlığı kuruldu. 1674'te ise bölgeye hakim olan Moğol boylarından Kalmuklar, Cungariye Devleti'ni kurdular. Mançu hanedanı döneminde Çin 1762'de Doğu Türkistan'ı işgal etti. 1864'ten sonra isyan eden Türkler bölgeye hakim oldu. Türkler'in hükümdarı Yakup Han, bir taraftan ıngilizler'le bir taraftan Ruslar ile işbirliği yaparken bir taraftan da Osmanlı hükümdarı Sultan Abdülaziz'den yardım istedi. Bölgede hutbe sultan Abdülaziz adına okunmaya başladı. 1877'de Yakup Han'ın ölümü bölgenin kaderini değiştirdi. Çinliler, fırsatı değerlendirip 1878'de bölgeyi tekrar işgal ettiler. 1911'de Mançu hanedanının yıkılıp, Cumhuriyet dönemine geçildi. Ancak Uygurlar'ın esareti devam etti. 12 Kasım 1933'de ve daha sonra 12 Kasım 1944'te kurulan Şarki Türkistan ıslam Cumhuriyeti uzun ömürlü olmadı.

1949'da Çin'e komünistlerin hakim olmasıyla birlikte Doğu Türkistan da yeni yönetimin hakimiyetine girdi. Bunun üzerine binlerce Türk, Doğu Türkistan'da ayrıldı. Doğu Türkistan'da Uygurlar ve Kazaklar başta olmak üzere milyonlarca Türk Çin baskısına karşı mücadele vermeye devam ediyorlar.

DOĞU TÜRKıSTAN

ıkinci Çin istilasından sonra Doğu Türkistan'ın adı 1884'te Şin-ciang (yeni toprak) olarak değiştirilmiştir. Komünist idareden sonra ise 1955'de bölgenin resmi ismi ''Şin-ciang Uygur Özerk Bölgesi'' olmuştur. Türkler için bu bölge Şin-ciang değil Doğu Türkistan'dır.

KÜTÜPHANECıLıĞıMıZıN TARıHıNı AYDINLATAN ESER

Osmanlı sosyal hayatını düzenleyen vakıf sistemini herkes bilir. Hayatın her alanında rol oynayan vakıf sisteminin en etkili olduğu kültür sahası ise kütüphanelerdir.

Osmanlı ımparatorluğu'nda hayır sahipleri tarafından kurulan vakıflar vasıtasıyla medreselerde müderris ve öğrencilerin, mahallelerde de halkın kitap ihtiyacını karşılamak üzere kütüphane vakıfları kurulmuştu. Türkiye'nin önemli bilim adamlarından Prof. Dr. ısmail Erünsal'ın yıllar süren araştırmaları sonucunda Türk Tarih Kurumu yayınları arasında çıkardığı "Osmanlı Vakıf Kütüphaneleri" isimli devasa eser vakıf kütüphaneciliğimizin tarihini aydınlattı.

Kitabın girişinde Ortaçağ ıslam kütüphaneciliği hakkında bilgi verildikten sonra, evkaf ve şeriye sicilleri başta olmak üzere birçok orijinal belge ışığında vakıf kütüphaneciliğimizin Osmanlı'nın kuruluşundan Cumhuriyet'e kadar gösterdikleri özellikler değişim ve gelişmeler tarihi bir sıra içinde ele alınıyor. Osmanlı kütüphaneciliğini ortaya çıkaran bu eser aynı zamanda kütüphaneciliğimizle ilgili Batı'daki olumsuz iddialara da önemli bir cevap. Ayrıca Türkiye'de çok önemli bilimsel çalışmalar yapıldığını ve Prof. Dr. ısmail Erünsal gibi büyük bilim adamlarının bulunduğunu gösteriyor.



Kaynak: Bugün
 
Ni’çin?


Svetşört geliyor

Çin’den.

Pet şişeden

yapıyorlar.

Eskiden kanserojen

yiyorduk.

Artık kanserojen

giyiyoruz yani.

*

Nobel ödüllü profesör-yazar Paul Krugman, "Biz Amerikalılar onlara karşılıksız tahviller sattık, onlar da bize zehirli oyuncaklar gönderdi, gayet adildi" demişti... Bizim profesör-yazarlar pek söylemezler böyle şeyleri... AKP yalakalığı Nobel’den değerli çünkü; getirisi daha yüksek.

*

İktidar ampul mesela...

Ama, ampul Çin’den geliyor.

Ya, Türk Bayrağı?

Çin’de yaptırıyoruz artık...

*

Gözlük, conta, granit, klima.

Fermuar, dürbün, şırınga.

Radyo, diş macunu, mama.

Su kaplumbağası geliyor...

Bal geliyor.

Sarımsak...

Ceviz geliyor Çin’den.

Ama böyle cevizi ne gördüm, ne duydum bugüne kadar... Kabuğunu çekiçle kırmıyorsun, tuzlu fıstık gibi buruşturuyorsun, çıkıyor... Bizim 1 kilo cevizin yarısı kabuk, yarısı iç... Bunun 100 gramı kabuk, 900 gramı iç... Yerli ceviz olsan, insan içine çıkamazsın o içle!

*

Yakında, kabuksuz fındık, çekirdeksiz kiraz, direkt peynir çıkaran inek falan gelirse Çin’den, şaşmayın...

Ya da gelmiştir, henüz

benim haberim yok.

*

Terlik, menteşe,

şeker, otomobil.

Toka, şampuan,

televizyon, süttozu.

Kıçımızdaki don.

Aşçı geliyor Çin’den.

Maden işçisi geliyor.

Pazarcı geliyor.

Kadıköy’de tezgáh açanı var...

Adı, galiba Yon.

"Bunu bööle açiyon, bunu bööle takiyon" diye tarif ediyor, pilli tıraş makinesini...

*

Bir çanta geliyor Çin’den, eşek ölüsü bu kadar kötü kokmaz, o vaziyette...

Yves Saint Laurent görse, kokudan değil, kahrından ölür...

Üstünde onun adı yazıyor!

*

Telefon 10 lira.

Saat 5 lira.

200 tane yara bandı, 1 lira.

İnsan zevk için yapıştırır valla.

Vantilatör alana,

yelpaze bedava.

*

Fesuphanallah di mi?

Diyanet’in bizim hacılara verdiği şemsiyeler de Çinli.

*

Piyasadaki elektronik eşyanın yarısı çekik gözlü... Başbakan’ın dağıttığı her 10 oyuncağın 9’u Çin malı... 10 halının 4’ü, 10 gözlüğün 6’sı, kırtasiyenin yüzde 30’u, bisikletin 40’ı, konfeksiyonun 70’i... Ameliyat masasından toplu iğneye, 44 sektörümüzü gömdüler.

*

Kefen bezi, Çin malı.

*

Hülasa...

Kapılarımız ardına kadar açık.

Gelen, giriyor Çin’den.

*

Bi kim girememiş birader?

Rabia Kader.

*

Hani şu, Çinliler tarafından katledilen Uygurların kahraman kadını... 2 defa vize istemiş, vermemişiz, iyi mi.

*

Türk çünkü.

*

Onun ithalatı, bu utanç verici rezaletin kabak gibi ortaya çıktığı ’’zorunlu haller’’ dışında yasak!

Yılmaz Özdil- Hurriyet


gerçekten çok güsel yazmış..yılmaz özdil..kaleminesağlık..
sarduşum bu duyarlılığın için sağol....ama o kadar içimize girmişler ki..veba mikrobu gibi tüm dünyayı sarmış durumdalar..
rabbim zulme uğrayanların yardımcısı olsun.susmamak lazım..bireysl de olsaçaba göstermek lazım..dört yanımız kaynıyor.dört bir tarafımızda zulüm..korkuyorum yakında sıra bize gelmesin..rabim zülüm gören kardeşlerimizin yardımcısı olsun..
 
Sardunya_Zakkum canım arkadaşım,dostum.bildiğin sebeplerden bu konuya cevap yazmakda geciktim.lütfen beni bağışlayın.bunun gibi olaylar her duyarlı TÜRK vatandaşı gibi beni de derinden üzüyor ve yaralıyor.keşke elimden kınamakdan ve boykot etmekden fazlası gelseydi.çok daha fazlasını yapabilseydim.tüm dünyada ki zulüm görenlerin yanında olup, yetebilseydim.her türlü işkence ve zulmü durdurabilseydim.incim bana bir mail atmış cenin yiyen çinlilerle ilgili.offff yaaaaaaaaaaa bittim ben kendimi çok çaresiz hissediyorum.yeter artık ne zaman ayakda uyumayı bırakıp,silkinip kendimize geleceğiz.zulüm zulümdür bence.dil,din ,ırk fark etmez.hatta tüm canlıların yaşamı da kutsaldır.bu bilince bir erişsek,tüm sorunlar kendiliğinden çözülür gibi geliyor bana.
tüm zulümlerin sona ermesi ve bir daha tekrar etmemesi temennilerimle Allah yar ve yardımcıları olsun.
nmallarinaboykotkk.png
nmallarinaboykotkk1.png
 
bu üye sözlerine sahip söylediklerine inanan birisi olsaydı, gizli gizli mesajlar yollayarak içten içe kışkırtmaya bölücülük yapmaya kalkmazdı...

ne demekmiş herkes bana çullanır sen yaz topikte anlat demek....

diyeceğin lafın sözün varsa gel burda anlat...
sende bu yürek yoksa da gizli mesajlarla bölücülük yapma kardeşlerimizle aramıza nifak tohumları atma...


"ıstersen sen foruma yazdıklarımı ısım vermeden ekleyebılırsın".
kendimi zor tutuyorum...ama etik gereği şimdilik tutacağım...fakat bu tip kışkırtma adam kullanmaya yönelik gizli mesajların olursa üyelik adını vereceğim.

aynen ablacım hısslerıme tercuman olmussun valla.. kaydirigubbakcemile5
 
Back