Türbelerimiz ve Hikayeleri




Mihrişah Valide Sultan Türbesi (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesi, Bostan İskelesi Sokağı’nda bulunan Mihrişah Sultan Türbesi, Mihrişah Valide Sultan’ın imaret, sebil, çeşme ve sıbyan mektebinden oluşan külliyesi içerisinde yer almaktadır. Külliyenin ve türbenin yapımına devrin baş mimarı Mimar Nurullah Efendi tarafından XVIII. yüzyılın sonlarında, 1792’de başlanmış ve ölümünden sonra da Mimar Kethüdası Arif Ağa tarafından 1796 yılında tamamlanmıştır.

Mihrişah Valide Sultan, Sultan III. Mustafa’nın (1757–1774) baş kadını olup, Sultan III. Selimin (1789–1807) de annesidir. Sultan III. Mustafa’nın 1774 yılında ölümü üzerine eski saraya gönderilmiş, ardından oğlu III. Selim’in 1789’da padişah olması üzerine yeniden Valide Sultan olarak saraya dönmüştür. Hayırsever ve dindar biri olan Valide Sultan Mevlevi Tarikatı’na mensuptu. Birçok hayır eseri yaptırmıştır. Bunların başında Halıcıoğlu’nda Mihrişah Sultan Camisi, Eyüp’teki külliyesi ve İstanbul’un çeşitli yerlerinde yaptırdığı çeşmeler gelmektedir. Ayrıca dokuz adet de vakfiyesi bulunmaktadır. Eyüp Camisi’ne 500 eserden oluşan bir de kütüphane vakfetmiştir.

Külliyenin güneybatı ucunda, İkinci avlunun güney cephesinin ortasında yer alan türbe, barok mimarisi üslubunda olup, tümüyle mermerden on ikigen planlı olarak yapılmış üzeri kubbe ile örtülmüştür. Türbenin her kenarı dış bükey şeklinde dilimli yuvarlak bir formdadır. İki basamaklı mermer bir kaide üzerine oturtulan türbenin birinci ve ikinci katları bir kornişle birbirinden ayrılır ve bunlar bezeme olarak birbirinin tekrarı görünümdedir. Duvarlara gömülü sütunların çevrelediği dikdörtgen pencereler de barok üslubun özelliğini yansıtan “S” profilli kemerlerle sonuçlanır. Bu kemerlerin kilit taşlarına stilize istiridye kabuğu motifleri yerleştirilmiştir. Alt kat pencereler dökme demir şebekeli, üst kattakiler de alçı şebekelidir. Ancak bu pencerelerden üsttekiler son onarımlar sırasında özelliğini kısmen de olsa yitirmiştir.

Türbenin önünde, kubbesi kalem işleri ile bezeli üç bölümlü bir revak bulunmaktadır. Üç bölümlü revakın her üç cephesinde dörder sütun, üçer kemerle dışa açılmıştır. Bunlardan ön cephenin yanlarında basık yuvarlak, ortada ise diğerlerine göre çok daha geniş ve yüksek kemerlere yer verilmiştir. Ortada kubbe, yanlarda tonoz ile örtülü olan girişten sonra iki renkli taşlardan meydana gelmiş yuvarlak kemerli, kilit taşında stilize istiridye kabuğu motifi ile türbe girişinin görkemli bir görünümü vardır. Bunun üzerinde de Mülk suresinin 1 ve 2. ayetleri yazılıdır. Türbenin içerisi 10.20 m. çapında daire planlıdır. On ikigen planlı türbenin köşelerine birer sütun yerleştirilmiştir. Türbenin avlu geçişi ile ana yapıyı birbirine bağlayan barok üslupta, yuvarlak kemerli ve demir şebekeli pencereleri olan avlu duvarı üzerine de talik yazı ile bir kitabe konulmuştur.

Kitabe:
Eday-ı Hakk-ı şükr-i nan-ü nimet eyleyip alem
Duay-ı devlet ü ikbalidir evrad ezkarı
Bisrr-ı ism-i Halid Valide Sultan ile ya Rab
Muhalled eyle ömr ü devlet Şah-ı Cihandarı
Zihi tarih-i Vehbi feyz-i ruh-ı Çar yar ile
İmaret buldu me’va Ebû Ensari
1209 (1794).

Türbe altlı üstlü yuvarlak kemerli, her kenarda birer tane olmak üzere pencerelerle aydınlatılmıştır. Türbenin içerisi bezeme olarak zengin değildir. Ancak kubbe XVIII.-XIX. yüzyıl kalem işleri ile süslenmiştir. İçeriden alt pencereler ile giriş kapısı üzerinde Hattat Mahmud Celaleddin Efendi’nin iki satır halinde yazmış olduğu bir ayet kuşağı çepeçevre dolaşmaktadır. Türbenin köşelerine de yine aynı hattatın eseri olan Esma-ül Hüsna’dan İsm-i Celâl, İsm-i Nebi ve dört halife ile Hasan Hüseyin’in isimleri yazılmıştır. Türbe içerisindeki sultanın sandukasının etrafı sedef kakmalı bir şebeke ile çevrilmiştir.

Türbe içerisinde beş sanduka bulunmaktadır. Bunlar Mihrişah Valide Sultan, Sultan III. Mustafa’nın Adilşah Sultan’dan doğan kızı olan ve Hotin Muhafızı Esseyyid Ahmed Paşa’nın eşi Hatice Sultan (1822), Sultan III. Mustafa’nın Adilşah Sultan’dan doğan kızı ve Silahtar Mustafa Paşa’nın eşi Beyhan Sultan’a (1824), Sultan III. Selim’in dördüncü kadını Refet Kadın’a (1867) ve Sultan Abdülmecid’in (1839–1861) dördüncü kadını Rahime Sultan’a aittir. Türbenin haziresinde de devrin tanınmış kişilerine ait mezarlar bulunmaktadır.

Türbenin içerisinde bulunduğu avlunun doğu cephesinde türbedar odalarına yer verilmiştir. Bu odaların önünde de sekiz kemerli, kubbeli bir revak kısmı vardır. Bu bölümün başlangıcında ve anıtsal avlu giriş kapısı sonunda kitabesiz bir çeşme bulunmaktadır. Türbenin bir ve ikinci avluları arasındaki bağlantı küçük bir kapı ile sağlanmıştır.
 



Mirimiran Mehmed Ağa Türbesi (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesi, Cami-i Kebir Caddesi ile Beybaba Sokağı arasında bulunan bu türbe, 1589 yılında yapılmıştır.

Mirimiran Mehmed Ağa, Sultan III. Murad (1574–1595) dönemi devlet adamlarındandır. Sultan II. Selim’in (1566–1574) hizmetinde bulunmuş, Yeniçeri Ağası, Rumeli Beylerbeyi ve 1587’de Vezirliğe getirilmiştir. Sultan III. Murad döneminde, tarihe Beylerbeyi Vakası diye geçen olay Onunla ilgilidir. Değeri düşürülen akçe meselesinin çözümlenmesi için onu görevlendirmiştir. Ancak Yeniçeriler bu düşüşün nedenini Mirimiran Mehmed Ağa’ya bağlayıp padişahtan idamını istemişlerdir. Padişah Yeniçerileri ikna edemeyince de 1589 yılında Mirimiran Mehmed Ağa idam edilmiştir.

Türbe Klasik üslupta on ikigen planlı olup, kesme taştan yapılmıştır. Üzeri on ikigen kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür. Türbenin girişinde kalem işleri ile süslü bir revak bulunmakta olup, bu revak önde dört, yanlarda da iki köşeli sütunla taşınmaktadır. Türbe girişine kitabesi yerleştirilmiştir.

Kitabe:
Mir-i Miran-i Rum çün kim
Dâr-ı dünyâdan eyledi rıhle
Hür-ı gılmân anun enisi olub
İde Mevlâ Makâmını cennet
Didi hâtif du’â târih
Ola ruh-u Mehemmed’e rahmet
997 (1589).

Türbenin cephelerinin her yüzünde pencere bulunmamaktadır. Cephesinde altlı ve üstlü olmak üzere bazıları sağır ve kemerli alternatif dizili pencereler sıralanmıştır. Bunlardan alt pencerelerin yerine pencere şeklinde kornişlere yer verilmiştir. Üst pencereler ise renkli camlarla süslenmiştir. Kubbenin ortasında kalem işi ile on iki dilimli bir rozet ve kubbe eteğine doğru da palmet ile şemse motifleri yerleştirilmiştir.

Türbenin avlusunda Dilek Kuyusu olarak tanınan bir kuyu bulunmaktadır. Türbe içerisinde Mirimiran Mehmed Ağa’dan başka kendisi ile birlikte öldürülen Defterdar Mahmud Efendi’nin (1589) sandukası bulunmaktadır.
 



Nakkaş Hasan Paşa Türbesi (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesi, Zal Mahmut Paşa Caddesi üzerinde, Zal Mahmut Paşa Medresesinin arkasına bulunan bu türbe kesin olmamakla beraber 1623 yılında yaptırılmıştır. Mimarının Dalgıç Ahmed Ağa olduğu söylenmektedir.

Nakkaş Hasan Paşa Osmanlı Sarayında Enderun’dan yetişmiş, Anahtar Oğlanı (1595), Büyük Mirahur (1596), Tülbent Gülamı (1597), Kapıcıbaşı ve Yeniçeri Ağası, Rumeli Beylerbeyi (1604), Vezir (1605), Sadaret Kaymakamı (1606), yeniden Vezir (1607) olmuştur. Bu devlet görevlerinin yanı sıra Sultan III. Murad (1574–1595), Sultan III. Mehmed (1595–1603) dönemlerinde ünlü nakkaşlar arasına girmiştir. Sultan III. Murad döneminin ünlü nakkaşı Osman Bey’in yanında çalışarak Bölükbaşılığa getirilmiştir. Yirmi ayrı minyatürlü yazma üzerinde çalışan Nakkaş Hasan Paşa’nın ilk minyatürlediği yazma 1582 tarihli Sultan III. Murad Surnamesidir. Minyatürlerinde turuncu, pembe ve yeşilin tonlarını sık sık kullanmıştır. Osmanlı minyatür sanatının önemli sanatçılarından olup, Sultan III. Mehmed döneminde Osmanlı minyatür sanatına yeni bir ekol getirmiştir. Nakkaş Hasan Paşa 1623 yılında ölmüş ve türbesine gömülmüştür.

Klasik Osmanlı türbe mimarisi üslubundaki türbe kare planlı olup, üzeri sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür. Köfeki taşından yapılmış olan türbe iki katlı bir yapıdır. Önünde dört sütunun taşıdığı bir revak bulunmaktadır. Üç cephesine altlı üstlü pencereler sıralanmıştır. Cadde tarafındaki cephesinde ise alt sıra pencerelerin arasına iki yanı sütunlu, üzeri şadırvan kubbesi gibi örtülü mermer kabartmalı bir çeşme yerleştirilmiştir. Bu çeşme üzerinde de:

Sahib’ül-hayrat merhum
Nakkaş Hasan Paşa ruhuçün Fatiha yazılıdır. Çeşmenin yanındaki duvarda da beş satırlı Mehmed Bey’e ait bir kitabe bulunmaktadır.

Kitabe:
Dûrr-i suln-ı Mustafa Paşa’yı Tevk-i nişan
Kim ânı itmişdi Hakk hemnân-ı Fahr-ül-enbiyâ
Gâh idüb devletde Tuğrayı Hümâyun hidmetin
Gâh olurdu Şıkk-ı Sâni vâridatından atâ
Hidmet-i divânle ömrün geçirdi hâsleti
Âkibet mest itdi ânı sâki bezm-i taksiratı
Mazhar-ı lütf u atâya eyliye rûz ceza
Gûş idince fevtini Dûrri didi tarihini
İde Tevk’i Mehmed Bey harim-i adni câ
1136 (1723).

Türbenin giriş kapısının karşısında bir de avlu kapısı bulunmaktadır. Türbe altlı üstlü ikişer pencere ile aydınlatılmıştır. Bunlardan alt sıra pencereler dikdörtgen söveli olup, üzerlerine yuvarlak, sağır kemerler yerleştirilmiştir. Üst sıra pencereler sivri kemerli olup, alçı şebekelidir. Kubbe kasnağında sekiz pencere bulunmaktadır. Türbenin içerisi XVIII. yüzyılın kalem işleri ile bezenmiştir. Ayrıca kubbe içerisinde Çin bulutu motiflerine yer verilmiştir.

Türbe içerisinde altısı mermer, altısı ahşap on iki sanduka bulunmaktadır. Bunlar Nakkaş Hasan Paşa ve Mostarlı Mustafa Paşa’nın oğlu Mehmet Bey’in (1714) sandukaları olup, diğerlerinin kimliği bilinmemektedir. Büyük olasılıkla bunlar Hasan Paşa’nın çocukları ve eşlerine aittir. Türbenin haziresinde de mezarlar bulunmaktadır. Bunların arasında Fas Muhafızı Mehmed Paşa’nın kızı Şehide Ayşe Hanım (1667), Saraylı Rukiye Hanım (1767), Şah Sultan İmamı Osman Efendi’nin eşi Hatice Hanım (1802), Odabaşı İbrahim Ağa (1803), Kul Hafız Mehmed Emin Efendi (1815), Sadrazam Yusuf Paşazade Yusuf Efendi’nin oğlu Edirne Kadısı Osman Efendi (1858) bulunmaktadır.
 



Prens Sabahattin Türbesi (Halil Rıfat Paşa Türbesi) (Eyüp)


İstanbul Eyüp ilçesi, Bostan İskelesi’nde bulunan bu türbe XIX. yüzyılın başlarında yapılmıştır. Türbe önceleri Hüsrev Paşa Türbesi’nin türbedar odası olarak tasarlanmış, daha sonra Mahmud Celaleddin Paşa buraya gömülmüştür. Türbe içerisinde sandukalardan birisi paşanın oğlu Prens Sabahattin’e aittir. Bu yüzden de Prens Sabahattin Türbesi olarak tanınmıştır.

Prens Sabahattin, Mahmud Celaleddin Paşa ile Sultan Abdülmecid’in (1839–1861) kızı, Sultan II. Abdülhamid’in (1876–1909) kız kardeşi Seniye Sultan’ın oğludur. II. Meşrutiyet döneminden sonra siyasi ve sosyal görüşleri ile ön plana çıkmıştır. Hanedanın yurt dışına çıkarılmasından sonra İsviçre’de 1948’de ölmüş naşı 1951 yılında İstanbul’a getirilerek türbesine gömülmüştür.

Türbeye bitişik diğer türbe Mahmud Celaleddin Paşa’nın babası Halil Rıfat Bey’e aittir. Her iki türbe de birbirleri ile bağlantılıdır. İki bölüm de kare planlı ve kubbe ile örtülüdür. Cephe görünümü yuvarlak kemerli pencereleri ve bunların kilit taşları ampir üslubunu yansıtmaktadır. Cephe tümüyle mermer kaplıdır. Türbeye giriş cephe duvarlarına göre biraz daha geridedir.
 



Siyavuş Paşa Türbesi (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesi, Camii Kebir Caddesi üzerinde, Sokullu Mehmet Paşa Türbesi ile medresesinin karşısındadır. Yakınında Mirimiran Mehmet Paşa Türbesi ile aynı avluda Şeyhülislam Üryanizâde Ahmed Esad Efendi’nin türbesi bulunmaktadır. Türbe Siyavuş Paşa’nın sağlığında kendisi tarafından 1582–1584 yıllarında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.

Siyavuş Paşa, Sultan III. Murad (1574–1595) dönemi sadrazamlarındandır. Devşirme olarak getirildiği Enderun’dan yetişmiştir. 1567’de Büyük İmrahorluk, 1569’da Yeniçeri Ağası, ardından Rumeli Beylerbeyi ve Kubbe Veziri görevlerine getirilmiştir. Sultan II. Selim’in (1566–1574) kızı Fatma Sultan ile evlenerek saraya damat olmuştur. Sultan III. Murat zamanında 1582’de Sadrazam olmuş bu görevinde iken üç defa azledilmiş ve iki kez daha sadrazamlık makamına getirilmiştir. Siyavuş Paşa 1602 yılında ölmüştür. İstanbul’da yapılmış çeşitli hayır eserleri bulunmaktadır. Üsküdar’da Mimar Sinan’a saray, Tophane’de çeşmeler, hamamlar yaptırmıştır.

Türbe dıştan on altıgen, içten sekizgen planlı, kesme köfeki taşından yapılmıştır. Türbenin kemerlerinde köfeki taşı ile pembe somakiler dönüşümlü olarak kullanılmıştır. Üzeri sekizgene oturtulan kubbe ile örtülüdür. Ön kısmında iki sütuna oturan tek gözlü bir revaka yer verilmiştir. Türbenin on altı yönlü dış cephesinden sekizinde altta ve üstte birer pencereye yer verilmiştir. Pencereli iki cephe arasında kalan bir cephe sağır duvarlıdır. Alt kat pencereleri iç kısımda dolap şeklindedir. Türbenin caddeye yönelik pencerelerden birisi üzerinde, Hızır Paşa tarafından yazılmış bir kitabe vardır.

Kitabe:
Güzin-i Veziran Siyavuş Paşa
Ki cây olmuşdu ana sadr-ı â’la
Olub lûtfı bu mebzul hâsla âma
Senâsın iderlerdi a’la vü edna
İrûb nâgihan ana emr-i İlâhi
İdüb imtisal-eyledi azmi ukba
Urûc eyleyüb rûh-ı pâki alâya
Ana oldu Gülizar-ı Firdevs me’va
Didid intikâline târih Hükmî
Siyavûş Paşa’ya oldu sükna
1011 (1602).

Türbenin içerisi döneminin sıratlı dekorlu çinileri ile kaplanmıştır. Pencere alınlıkları ve bunların üzerinde Ayet’ül Kürsi yazılı bir kuşak çepeçevre türbeyi dolaşmaktadır. Duvarları kaplayan çiniler sıratlı tekniğinde hatayi ve Rumilerden oluşan kandil dekorludur. Bu özelliğinden ötürü de ünik bir eserdir.

Türbe içerisinde iki ahşap sanduka ve dokuz mermer lahit vardır. Ahşap sandukalardan birisi Siyavuş Paşa’ya aittir. Mermer lahitlerin bazıları üzerinde Kelime-i Tevhid yazılıdır. Bu lahitlerin Siyavuş Paşa’nın çocuklarına ait oldukları yazılıdır. Bunlar SAbdülkadir Bey, Ahmed Bey, Süleyman Bey’e aittir.

Siyavuş Paşa Türbesi 1940–1970 yılları arasında belirli aralıklarla restore edilmiştir.
 




Yavuz Sultan Selim Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Yavuzselim’de, Yavuz Sultan Selim Camisi’nin avlusunda bulunan bu türbe Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1520 yılında Mimar Acem Ali’ye Yavuz Sultan Selim’in gömüldüğü yerin üzerine yaptırılmıştır. Yavuz Sultan Selim Camisini de Kanuni Sultan Süleyman 1522 yılında yaptırmıştır.

Yavuz Sultan Selim, Sultan II. Beyazıt ile Gülbahar Hatun’un oğlu, IX. Osmanlı padişahıdır. Sarayda iyi bir eğitim görmüş, Sultan II. Beyazıt hayatta iken kardeşleri Şehzade Korkut ve Şehzade Ahmet ile mücadele etmiştir. Yavuz Sultan Selim babası II. Beyazıt’a yaptığı baskı sonucunda kendi lehine Onu padişahlıktan feragat ettirmiş ve tahta geçmiştir. Yavuz Sultan Selim Osmanlı devleti için tehlikeli gördüğü Safevilerle mücadele etmiş, 1514 yılında İran’a karşı yaptığı seferde Çaldıran Savaşını kazanmıştır. Bundan sonra Dulkadirbeyliğini topraklarına katmış, 1516’da Mısır seferine çıkmış, Sina çölünü 13 günde geçmiştir. Mısır’da Memluk Sultanı ile Merc-i Dabık Savaşını, ardından 1517’de Ridaniye Savaşını kazanarak Kahire’ye girmiştir. Bu sefer sonucunda Halifelik unvanı ile Hz. Muhammed’in kutsal eşyalarını alarak İstanbul’a getirmiştir. Bundan sonra Ayasofya Camisi’nde yapılan törenle de Abbasi son halifesi III. Mütevekkilden Halife unvanını almıştır. Döneminde Osmanlı topraklarını 6.557.000 km.ye çıkarmıştır. Avrupa’ya doğru son seferine çıkarken Edirne’de rahatsızlanmış ve 22 Eylül 1520’de ölmüştür. İstanbul’daki türbesinin bulunduğu yere gömülmüştür.

Yavuz Sultan Selim Türbesi kesme taştan sekizgen planlı olup, Klasik Osmanlı mimari üslubundadır. Türbenin üzeri dıştan yivli bir kubbe ile örtülmüştür. Türbe girişinin önünde birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmış dört yuvarlak sütunun taşıdığı, üzeri düz saçaklı, üç gözlü bir revak yer almaktadır. Revak sütunlarından baştakiler yeşil, ortadakiler pembe renktedir. Revakın sağ ve soluna birer çini pano yerleştirilmiştir. Bu çiniler XVI. yüzyılın ilk yarısına ait sır altı tekniğinde panolardır. Çini panonun üzerine iki satır halinde lacivert zemin üzerine beyaz yazı ile türbeyi Yavuz Selim’in oğlu Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı yazılıdır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Bu mübarek türbenin yapılmasını büyük sultan, Arap ve Acem sultanlarının efendisi, karaların ve denizlerin sahibi, her iki Haren-i Şerif’in hamisi Sultan Süleyman Han bin Selim Han bin Bayazıd Han emretti. Allah onun mülkünü ve saltanatını daim kılsın.”

Bu yazının altında da bu mübarek imaretin Muharrem ayının 928 senesinde tamamlandığı yazılıdır. Diğer çini panoda ise üstte Yusuf suresinin 101. ayeti, altta da Şuara suresinin 87–89. ayetleri yazılıdır.

Türbenin giriş cephesi dışında kalan diğer cepheleri iki katlı pencerelerle hareketlendirilmiştir. Pencerelerden üst kattakiler sivri kemerli ve alçı şebekelidir. Kırmızı renkli taşlarla da çerçeveler içerisine alınmıştır. Alt sıra pencereler dikdörtgen mermer söveli olup, bunların üzerlerine içleri boş sivri kemerli alınlıklar yerleştirilmiştir.

Türbenin içerisi pencere bordürleri, payeler, kubbe kasnağı XIX. yüzyıl kalem işleri ile bezenmiştir. Orijinal kalem işlerinin ne şekilde olduğu kesinlik kazanamamıştır. Kubbe içerisinde kalem işleri ile tam ortasına girift yazı ile Ra’d suresinin 3.ayeti yazılmıştır. Pandantiflerdeki yuvarlak madalyonlarda ise Lafsa-i Celâl, Hz. Muhammed, Çehar yar-Güzin ve Hz. Muhammed’in torunları olan Hasan ve Hüseyin’in isimleri yazılıdır.

Türbe ağaç işleri yönünden de son derece zengindir. Giriş kapısı XVI. yüzyılın özelliğini yansıtan kündekâri tekniğinde bir kapıdır. Kapının üzerine Esma-i Hüsna, Hüvel Hallak-ül Baki; Küllü nefs-in zakaikat’ül-Mevt sözleri yazılıdır. Ayrıca türbe içerisinde Kâbe’nin bir maketi, Muhiddin Arabi’nin söylediği kerametle ilgili bir taş, Hacı Kâmil Akdik’in talik yazısı, Abdülhak Hamid’in de Yavuz Sultan Selim’in Kabrini Ziyaret isimli şiiri bulunmaktadır.

Türbe içerisindeki yapıldığı döneme ait kandiller ve askıların yerine II. Meşrutiyet döneminde görkemli bir avize konulmuştur. Yavuz Sultan Selim’in sandukası, sedef kakmalı ahşap bir şebeke ile çevrilmiştir. Bu sanduka üzerinde kadife üzerine sırma ile işlenmiş Kelime-i Tevhit yazılı XIX. yüzyıla tarihlenen bir örtü bulunmaktadır. Ayrıca Mısır seferi dönüşünde Şeyhülislâm İbn-i Kemal’in atının ayağından sıçrayan çamur ile kirlenen ve Yavuz Sultan Selim’in vasiyeti üzerine ölümünden sonra sanduka üzerine serilmiş kaftanı bulunmaktadır.

Türbe içerisinde yalnızca Yavuz Sultan Selim’in sandukası vardır. Günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.
 



Fatih Sultan Mehmet (Sultan II. Mehmet) Türbesi (Fatih)


İstanbul ili Fatih ilçesinde, Fatih Camisi’nin Kıble avlusunda bulunan ilk türbe Fatih Sultan Mehmed’in ölümünden sonra yapılmıştır. Yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bu türbe 1766 depreminde cami ile birlikte yıkılmıştır. Cami ve türbeyi Sultan III. Mustafa (1757–1774) devrin barok üslupta, geniş saçaklı ve revaklı olarak Mimar Mehmed Tahir Ağa’ya 1766 yılında yeniden yaptırmıştır. Hüseyin Ayvansarayi’nin belirttiğine göre türbenin ikinci kez yapımına 6 Aralık 1766’da başlanmış ve 27 Nisan 1767 yılında tamamlanmıştır. Buna göre türbe 4 ay 22 günde tamamlanmıştır. Cami ise 1771 yılında tamamlanmıştır. Cami öncekinden daha genişletilmiş bu arada Fatih Sultan Mehmed’in gömülü olduğu bölümün mihrap altında kaldığı, türbeden mihrap altındaki asıl türbeye uzanan bir dehliz bulunduğu ve bugünkü türbenin ise sembolik olarak yapıldığı iddia edilmiştir.

Türbe 1782 Cibali yangınında içerisindeki eşyaları ve sandukası ile birlikte yanmıştır. Bunun üzerine Sultan I. Abdülhamid (1774–1789) türbeyi yeniden onartmıştır. Yanan sanduka yenilenmiş, kapı söveleri üzerine de bu onarımı belirten 1784 tarihli bir kitabe yerleştirilmiştir.

Kitabe:

“Cenab-ı Hazret-i Abdülhamid Han kaldırıp tekrir
Bu pûr nur merkade bû âyeti vazetti ibret gir h.1199.”

Türbe Sultan Abdülaizi döneminde bir kez daha onarılmış, içerisine altın varaklı nakışlar ve sürme pencereler yapılmıştır. Meşrutiyet döneminde Sultan V. Mehmed Reşat (1909–1918) türbenin iç bezemelerini, kalem işlerini bir İtalyan dekoratöre yeniden yaptırmıştır. Bundan sonra İstanbul’un 500. Fetih Yıldönümü Kutlamaları sırasında 1953 yılında, sonra da 2004 yılında yeniden onarılmıştır.

Türbe kesme taştan, 11.35 m. çapında bir daire çevresinde on kenarlı bir plana sahip olup, cephesi tamamen mermer kaplıdır. Üzeri kubbe ile örtülmüştür. Giriş kısmında kapı üzerinde Barok üslupta çok sık kullanılan dalgalı, ahşap bir saçaklık iki sütun üzerine yerleştirilmiştir. Bu sütunlar yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır. Sütunların yüksek kaideleri ile köşelerinde yaprak motifleri bulunan başlıkları vardır. Revakın arkasındaki iki renkli mermerden örülmüş kemerin üzerine de bir Besmele yazılmıştır. Zengin dekorasyonlu bu revaktan sonra camekânlı bir bölüme girilmektedir. Buradaki kapının üzerine Ankebut suresinden alınmış olan ve mealen her canlı ölümü tadacaktır anlamında sözler yazılmıştır. Türbenin üzerini örten kubbe yarım daire kenarlara ve pencereler arasındaki ayaklara dayanmaktadır.

Türbenin içerisi, kubbe ve duvarlar XIX. yüzyılın sonlarına ait kalem işleri ile bezenmiştir. Burada Rumiler, palmet ve lotus motifleri de görülmektedir. Pencerenin üzerine gelen yere de pano halinde Hattat Abdülfettah Efendi’nin yazdığı Fetih suresinin ilk beş ayeti celi-sülüs ile yazılmıştır. Pandantiflere de İsm-i Celâl, İsm-i Nebî, Cihar-yar Güzin, Sa’d ve Sait isimleri madalyonlar içerisine yerleştirilmiştir. Bunların çevresi Rumilerle bezenmiştir. Türbe girişinin sağındaki levhaya Abdülhak Hamid Tarhan’ın “Merkad-ı Fatih’i Ziyaret” isimli şiiri yazılıdır.

Fatih Sultan Mehmed’in sandukasının etrafı gümüş bir çerçeve içerisine alınmıştır. Sanduka sim işlemeli bir puşide ile örtülmüştür. Baş ve ayakucuna gümüşten birer şamdan yerleştirilmiş, kubbeye büyük bir avize asılmış, pencereler de hakiki kadife perdelerle örtülmüştür. Türbe içerisinde Fatih Sultan Mehmed’in dışında başka bir mezar bulunmamaktadır.

Türbe günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, 1953 yılından bu yana ziyarete açıktır.
 
ay yeni baktım bu konuya veysel karaniye gitmiştik kız kardeşim bitlisteyken yatsı namazını kılmıştık ya çok güzel hemde
oruç ayıydı
 



Hacı Bayram Cami ve Türbesi (Ankara)

Hacı Bayram Camisi Augustus Mabedi’nin bitişiğinde bayram Sokağı’ndadır. Bayramîliğin kurucusu olan Hacı Bayram Veli’nin 1427-1428 yılındaki ölümünden iki yıl önce yaptırılmıştır. Caminin yanında Hacı Bayram Veli’nin türbesi bulunmaktadır. Selçuklu mimarisi üslubunda, 16x22 metre ölçüsünde dikdörtgen plânlı olan cami taş temeller üzerine oturtulmuş tuğla duvarlarla örülmüştür. Üzeri kiremit kaplı kırma çatı ile örtülüdür. Camiye doğu, kuzey ve batıdaki üç kapıdan girilir. Kuzey duvarının önünde ahşap kadınlar mahfeli yer alır.

Caminin Kıble duvarı üzerindeki çinili kitabeden Sultan III.Ahmet zamanında Hacı Bayram Veli’nin torunlarından Mehmet baba tarafından tamir edildiği anlaşılmaktadır. Türbenin güneydoğu köşesinde, kare plânlı taş kaideli silindirik tuğla gövdeli minare yer almaktadır.

Bugünkü yapının XVIII.yüzyılda yenilendiği bezemelerinden anlaşılmaktadır. Erken Osmanlı sanatının en güzel örneklerini yansıtan ahşap mihrabı XVII.yüzyıl sonunda Nakkaş Mustafa tarafından yapılmıştır. Kütahya çinileri ile bezelidir. Hacı Bayram Veli’nin türbesi caminin Kıble duvarına bitişik olup, Augustos Mabedi’nden alınan malzeme ile inşa edilmiştir. Türbe kare plânlı olup, üzeri sekizgen bir kasnağın taşıdığı kubbe ile örtülüdür.

Caminin yanındaki mezarlık kaldırılmış ve Tacüddin Camisi mezarlığına nakledilmiştir. Hacı Bayram veli’nin türbesinin ahşap işçiliği yönünden son derece değerli kapıları bugün Ankara Etnoğrafya Müzesi’ndedir.
 
ay yeni baktım bu konuya veysel karaniye gitmiştik kız kardeşim bitlisteyken yatsı namazını kılmıştık ya çok güzel hemde
oruç ayıydı
ay ne güzel ablam şamda da var bazı yerler onu anmak için yapılan türbeleri heralde ama işte yine de gidebilmek ne güzel..
 



Hacim Sultan Türbesi (Sivaslı)



Uşak ili Sivaslı ilçesisi Hacım Köyü mezarlığında bulunan türbe üzerinde kitabe yeri olmasına rağmen kitabe yeri boş bırakılmıştır. Yalnızca h.1223 ( 1808) tarihi yazılıdır. Bu tarihin türbenin yapımı ile ilgili olup olmadığı da kesinlik kazanamamıştır. Ancak türbe içerisindeki kalem işlerinin XIX. yüzyılın başına ait olduğu da görülmektedir.

Bu türbenin Hacim Sultan’a ait olduğu söylenmekte olup, Hacim Sultan’ın Hazreti Pir’in üçüncü halifesidir. Onunla birlikte Horasan’dan Anadolu’ya geldiği rivayet edilmektedir.

Türbe düzgün kesme taştan sekizgen planlı olup, yüksek kasnaklı içten pandantifli kubbe, dıştan çatı ile örtülüdür. Giriş kapısı önünde yuvarlak kemerli bir giriş bulunmaktadır. Bu bölümün sonradan türbeye eklendiği sanılmaktadır. Türbenin giriş kapısı üzerinde geometrik motifli mermer bir plaka üzerinde iki palmet motifine yer verilmiştir.

İç mekân muntazam kesme kalker taşından yapılmış, yer yer de devşirme parçalardan yararlanılmıştır. Türbenin içerisi oldukça sade olup, pandantiflerde XIX. yüzyıla ait kalem işleri görülmektedir.
 



Ömer Bey Türbesi (Malkara)




Tekirdağ ili Malkara ilçesinde Çarşı Camisi’nin (Gazi Ömer Bey Camisi) avlusu içerisinde bulunan türbe; Turan Bey’in oğlu Ömer Bey’e aittir. Türbenin giriş kapısı üzerindeki kitabesinde Ömer Bey’in ölüm tarihi h.908 (1502) olarak belirtilmiştir. Bu bakımdan türbenin de aynı tarihte yapıldığı sanılmaktadır.

Ömer Bey, Fatih Sultan Mehmet ile birlikte Otlukbeli Savaşı’na (1473) katılmıştır. Ömer Bey, Malkara’da bir cami (Çarşı Camii), bir mescit, bir tekke, Edirne’de bir mescit, Baflı Köyü’nde de bir tekke yaptırmıştır. Dimetoka ve Malkara’da bulunan bir değirmen, bir dükkân, bina ve arazi ile Yenişehir ve Tırnova’nın cizyelerini vakfetmiştir.

Kitabe:

“Kad fate el-emir el-kebir el-sulukul-melik el-islam
El müşerref bilcihad ve ziyaret ül beytü’l-haram
Ani Ömer Bey ibn Turhan Bey
Fi tisa seman mie 908 hicri...”

Türbe kesme taştan sekizgen planlı olarak yapılmıştır. Üzerini örten kubbe köşe tromplarına dayanmaktadır. Giriş kapısı dışarıya doğru çıkıntılı sivri kemerli bir niş şeklindedir. Giriş kapısının bulunduğu bölüm dışında kalan duvarlarda altlı üstlü birer pencere bulunmaktadır. Bunlardan alt sıra pencereler dikdörtgen söveli olup, üstteki pencereler sivri kemerli ve alçı şebekelidir.
 



Şeyh Musa Türbesi (Merkez)

Siirt Doğan Mahallesi’nde bulunan bu türbe Şeyh Musa’ya aittir.

Şeyh Musa’nın Şeyh İlyas, Şeyh Naccar ve Şeyh Türki’nin hocası olduğu söylenmektedir.

Türbe kesme taştan kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Türbenin bulunduğu yere daha sonra bir cami yapılmıştır. Bu cami kare planlı, kesme taştan ve kubbelidir. XIX.yüzyıl üslubunu yansıtmaktadır.
 



Şeyh Muhammed El Hazin Türbesi (Aydınlar)





Siirt Aydınlar ilçesine 8 km. uzaklıktaki Dereyamaç (Fersaf) Köyü’nde bulunan bu türbe Şeyh Muhammed El Hazin’e aittir.

Şeyh Muhammed El Hazin, Irak’ta Şeyh Osman’ın yanında eğitim görmüş, Siirt’e döndüğünde de Ulu Cami’de vaazlar vermiştir. 1891 yılında ölmüştür. Günümüzde türbesi halk tarafından ziyaret edilmektedir.

Türbe kesme taştan yapılmış, kare planlı ve üzeri kubbelidir. Duvarların bitiminde dışarıya taşkın çok geniş bir saçağı bulunmaktadır. Yakın tarihlerde yenilenen türbenin mimari yönden herhangi bir özelliği bulunmamaktadır.
 




Veysel Karani Türbesi (Baykan)





Siirt Baykan ilçesi, Ziyaret Beldesi’nde (Yeşil Çevre Köyü) bulunan Veysel Karani Türbesi 1901 yılında yaptırılmıştır. Hz. Ali zamanında Sıffin Savaşı’nda şehit düşen Veysel Karani’ye ait olan türbe Selçuklu döneminde yapılmış, sonraki dönemlerde onarılmıştır. Sultan Abdülaziz bu türbe ile ilgilenmiştir. Türbenin son onarımını 1967 ve 1974 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü yaptırmıştır. Bundan sonra 1982’de avlu düzenlemesi yapılmış ve çevresine de kurban kesim binaları ile ziyaretçiler için otel ve konuk evi gibi tesisler yaptırılmıştır.

İlk yapılışında yöresel cas denilen bir harçla yapılan ve üzeri kubbeli olan bu türbe 1967 yılında yıkılmış ve yerine yeni bir türbe yapılmıştır. Bu türbenin mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır.

Veysel Karani’yi anma günleri her yıl 16-17 Mayıs arasında türbenin bulunduğu yerde yapılmaktadır.
 




İbrahim Hakkı Türbesi (Aydınlar)






Siirt Aydınlar ilçe merkezinin 3 km. doğusunda bir tepe üzerinde bulunan bu türbe İbrahim Hakkı’nın hocası ve kayınpederi, Kadiri Şeyhi İsmail Fakirullah (1657-1734) için yaptırılmıştır. Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber XVIII.yüzyıla tarihlendirilmektedir. Bu türbenin yanında ayrıca bir türbe daha bulunmaktadır. Bu türbede Zemzem’il Hassa gömülüdür. Zemzem’il Hassa (1765-1852) Şeyh Mustafa Fani Hazretlerinin kızı, Sultan Memduh’un eşidir. Kendine has bir divanı vardır.

Türbe kesme taştan sekiz köşeli olup, üzeri güneş ışıklarına açık bir kubbe ile örtülmüştür. Devrinin ünlü astronomi ve din bilgini olan ve Marifetnâme isimli eseri olan İbrahim Hakkı’nın (1702-1780) kurduğu bir düzenekle yanında bulunan kuledeki prizmadan yansıtılan güneş ışıklarının üst örtüden geçerek İsmail Fakirullah’ın sandukasını her yıl 21 Mart tarihinde aydınlatması sağlanmıştır. Bu güneş ışınları Kalet-ül Üstad denilen 40x40 cm. ölçüsündeki bir pencereden yansıtılıyordu. Ancak, 1963 yılında yapılan onarım sonucunda bu düzenek bozulmuş ve bu özellik ortadan kalkmıştır. Bu arada türbenin yanına kesme taştan bir cami yapılmıştır. Bu cami kare planlı olup, üzeri yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Türbenin cephesine kavisli bir duvar eklenmiş, bunun uzantısına da köşeli bir kule yerleştirilmiştir.

İbrahim Hakkı’nın kullandığı kozmoğrafya aletleri, haritalar, güneş sistemi ile ilgili tahta küreler, el yazması kitaplarla düşünüre ait çeşitli eşyalar halen Tillo’daki torunlarında bulunmaktadır.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…