Tek parti döneminin zulmü, mağarada gün yüzüne çıktı!

"Önce Kadir Mısıroğlu’nın saptırdığı gerçekleri kısaca anlatalım:
Saltanatın lağvı ve padişahlığın kaldırılması Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1 Kasım 1922’de kabul ettiği “Osmanlı İmparatorluğu’nun münkariz olduğuna dair” 308 nolu kararname ile gerçekleşmiştir. Yani karar TBMM’ye aittir! Mustafa Kemal’e değil!
Kadir Mısıroğlu’nun verdiği 16 Mart 1920 tarihi gerçek dışıdır. O tarihte böyle bir karar alınmamıştır! Osmanlıyı münkariz kılan kararname 1 Kasım 1922’de çıkarılmış, kararname ilga hükmünü geriye yürüterek “İstanbul’daki şekli hükümetin 16 Mart 1920’de tarihe intikal ettiğini” bildirmiştir. Mısıroğlu’nun tarih bilgileri henüz lise düzeyini aşmadığı için bu kararnamenin ne zaman çıktığına dair kitapları karıştırma gereği bile duymamıştır.
Kararname metnindeki “münkariz” kelimesi çok manidar bir kelimedir. Münkariz” kelimesi “çökmüş, tükenmiş, batmış” anlamına gelir. Neden 16 Mart 1920? Çünkü o tarih İstanbul’un işgale uğradığı tarihtir! Artık Osmanlının payitahtı ecnebi postalı altındadır. Başkent fiilen teslim olmuştur. Yani fiilen “münkarizdir!” "

ZAVALLI KADİR MISIROĞLU! / Muharrem Bayraktar / Son Dalga : Haber ve Yorumda Son Dalga

bu zat-ı muhteremin kitaplarında yazılarında gözüme çarpan dikkatimi çeken bişey var...nedense belgelerin, konuşmaların gazete kupürlerinin tümünü çoğunlukla vermemiş....

belgelerle gerçek tarihimiz adlı kitaptan alıntı, harf devriminin sebebini şöyle açıklıyor:

“Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı, okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegâne sebebi alfabenin öğrenilmesinin zor olması değildi. Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslâm dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı. Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı.”

Kaynak: İsmet İnönü Hatıralar Kitabi, Cilt 2, Sayfa 223


bu konu ile ilgili şöyle bir yazı da var,

"Harf inkilabı okuma yazma kolaylığına bağlanamaz. Okuma yazma kolaylığı Enver Paşa'yı tahrik eden sebeplerdir. Ama, harf inkilabının bizde tesiri ve büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır. İster istemez Arap kültüründen koptuk. Arap kültürünün ve Arap dilinin tesiri hakkında, yeni nesiller bizim kadar fikir edinemezler. Bir misal olarak söylemek isterim: Benim çocukluğumda kültür sahibi adamlar, Türk dilinin kifayetsizliğinden, eksikliğinden meyus olarak bahsederlerdi ve bunun için cemiyet içinde hem Türk diye bir millet olarak Araptan ayrılığı kaldırmalıydık, hem de sağlam bir dile kavuşmak maksadıyla Arapçayı kabul etmeliydik, derlerdi. Yani vaktiyle devleti kurarken ve Türk dilini yaparken Arap dilini kabul etmek doğru olacaktı, görüşünü hararetle savunurlardı. // Anadolu'da ilk Türk devletini kuranların hepsi Türk beyi olarak devlet başına geçmişler ve milli hususiyetlerini muhafaza etmişlerdir. Sonra Osmanlılar devrinde, edebiyat vesilesiyle dil ihtiyacı genişledikçe sanatı Arap dili üzerinde işlemek hevesi milli kültürü zayıflatmıştır. Bizim devrimizde Latin harflerine geçmek Türk dilini ve milli kültürü kurtarmak için esaslı bir etken olmuştur." (S.485)

işte size Mustafa Armağan(zaman yazarı)'ın da öğrenmesi gereken Harf Devrimi'nin gerçek gerekçesi!

Özdemir İnce


inkılapların hemen hepsinin asıl sorun din değil, türk kültürünü "islamiyet" kisvesiyle ele geçiren arap kültüründen kurtarmaktır...Müslüman olan her toplum araplaşmak zorunda değildir...

kitabı alıp okuduğumda gerçeği öğreneceğim, devamı var konu ile ilgilenenler için bulduklarımı paylaşmaya devam edeceğim...
 

Kaliteyi fazla yükselttin.......tartışma alanı bırakmıyorsun
 
bu arada birileri "arapça her kelime Allah Kelamı değildir" diyor birileri ona acıyor....bana Aziz Nesin in "Zübük" romanındaki bu sahneyi hatırlattı...bu film bugünlerde öyle gerçek ki izlediğimde artık gülemiyor üzülüyorum...

zübük-camimi yaptıralım yoksa okul mu - Dailymotion video


başlıktaki videoya gelince...izledim ama Kur'an-ı Kerimleri mağaraya kimin gömdüğü ile ilgili en ufak bir ipucu göremedim...ne kadar hazırız değil mi "biz Müslümanlara eziyet edildi ediliyor" demeye..bundan adeta haz duyuyoruz ve bu yüzden bu yönde gördüğümüz herşeye sorgusuz sualsiz inanmayı seçiyoruz...ben haber kaynağını görünce nedense sorgulama ihtiyacı hissettim tıpkı "halk TV" izlediğimde sorgulama ihtiyacı hissettiğim gibi...

medya sizi kandırıyor...ismi lazım değil bir gazetenin, adamın giydiği pantolonun üzerindeki mavi jeans armasını "bakın işte siyonist, üzerinde yahudi bilmem ne topluluğunun işaretini taşıyor" diye haber yaptığına inanamayarak şahit oldum .... kaç kişi merak edip araştırdı acaba ??? ben söyleyeyim sanırım hiç (kendimi saymıyorum) araştırmak yerine "pis siyonistler sizi" demek daha çok işimize gelir sanırım...
 
Son düzenleme:
Kaliteyi fazla yükselttin.......tartışma alanı bırakmıyorsun


bahsedilen konuların kalitesinden o

bunlar öyle iki tartışmayla geçiştirilecek konular değil...üzülmekten öte sinirleniyorum gördükçe...uzundur forumdayım oldukça sabırlı ve sakinimdir bir tek bu tarz konularda tahhammülüm yok çünkü güzel ülkemin güzel insanlarının akıldan, bilimden, düşünce ve mantıktan uzaklaşmesından çok bunaldım...

derdim ne tartışmak ne de birilerine bişey anlatmak, burda bırakmayacağım takip etmeye devam edin
 
Son düzenleme:

Ezanın ritmi değiştirilerek okunsun bazılarına yavaş geliyor,ingilizler ingilizce yapsın birileri de remixi çıkarsın :) bu sayede zamanla ortaya ne olduğu belirsiz bir şey çıksın.Biz başka ülkelerde ezan sesi duyduğumuz zaman anlamayalım bu söylenen ne diyelim ve zamanla yozlaşsın. Kiliseler çanın değişik alternatiflerini çıkarsın,bir kilise çan çalsın diğeri davul çalsın.hatta zamanla milli marşları da değiştirelim istiklal marşını karadenizliler yorumlasın belki daha ilginç olur,siz ege ezgileri sev,yorsanız ona göre yorumlasınlar.Marşların,dinsel ezgilerin birleştirici,dünyanın her yerinde ona tabi veya ondan olanları evinde hissettirici özelliğinin önemi yok. çok haklısınız
 
Türkçe Ezan - YouTube

çok da yadırgamadım sanırım...hatta kendi dilimde duyup anlayınca daha çok etkilendim

ve günde beş kez çoluk çocuk "haydin namaza" cümlesini duyacağız....etkisini düşünmenizi isterim...beşikteki bir çocuk namazın ne olduğunu öğrenmeden günde 5 kez "tanrını elçisidir Muhammed" cümlesini duyarak büyüyecek, 5 kez "haydin namaza" ....

bundan daha ala beyin yıkama, "namaz" fikrini yerleştirme, alt mesaj olur mu merak ettim..ve bunu yapanlar dinsizlikle suçlanıyor

keşke böyle kalsaymış....


ve evet ezan İngiltere'de İngilizce Fransa'da Fransızca okunsun ki bizim günde 5 kez birbirimizi en önemli ibadetimize nasıl çağırdığımızı öğrensinler...
 
Son düzenleme:

ne güzel söyledin, hepsi tek tek geri getiriliyor ama tekke ve zaviyeler gibi, inkılaplarla engellenler yani
 
Son düzenleme:


Ben ne demişim siz neler yazmışsınız..
Alakaya maydonoz gel bize bazı bazı


Ezanın orjinal diliyle ilgili bir sıkıntım yok. Demek istediğim, Niye bunca zaman sonra bunlar önümüze getiriliyor? Ezanın Türkçe okunmasının bir sakıncasını söyleyin bana lütfen.. Dinden mi çıkıyoruz yoksa Kuranı değiştirmiş mi oluyoruz?
Kuranı orjinal diliyle okuyanlardanım lakin İslamın araplaştırılmasına karşıyım. İslam evrensel bir dindir.
 
Nasıl bir sakınca duyarsanız ikna olacaksınız anlamadım,sayfalardır aynı şeyi söylüyorsunuz.

Ezan,ilahi bir mesajdır ve Abdullah bin Zeyd(r.a.) rüyasında bu sözlerle ve insan sesiyle çağrıldığını görmüştür, Peygambere söyledikten sonra insanlar namaza bu şekilde çağrılmaya başlanmıştır.

Yani ezanın bu şekli,Allah tarafından belirlenmiştir.

Şimdi çıkıp da God is the one diyerek ya da Tanrı uludur...( ki ota,böceğe,heykele bile tanrı deyip tapanlar varken ) Allah için Tanrı ismi kullanılamaz... Öyle olacak olsa zaten Allah o şekilde gönderirdi.
 
Son düzenleme:
Aynı şeyleri söylüyorum çünkü benden alıntı yapılıp aynı şeyler tekrarlanıyor..İslam her dile müsade ediyor mu? Ediyor..İslam evrensel bir din mi? Evet..
Kuranın ya da ezanın ille de arapça okunmasıyla ilgili ya da müslümanın dilinin arapça olması gerektiğiyle ilgili bir ayet var mı? Hayır yok...
Benim için önemli olan bu kısım..

Kuran tek tiplileştirmeye karşıdır ve "arapçadan başka dillerde ibadet yapılamaz" demek Allahın sıfatlarına ters düşer..

"Ey Muhammed... Kur'an'ı senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık" (Duhan Suresi, ayet 5859).
"Andolsun ki, biz, bilmediklerinizi size açık seçik bildiren ayetler indirdik..." (Nur Suresi, ayet 46).

Umarım bu ayetlerde ne kastedildiği açıkça anlaşılıyordur...

Hala bir sakınca duymadığıma göre, demek ki dinden çıkmamışız o dönemde
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Türkçe ibadet (ana dilde ibadet) meselesi, asırlardır tartışılagelen bir konudur. Emevi ve Abbasilerin,kendi örf ve adetlerini din adı altında başka milletlere empoze etme planının bir parçası olan bu konu,hiçbir dinsel dayanağı olmayan bir tezdir.Kur’an’ın hiçbir ayetinde müslümaların dilinin Arapça olma koşulu yoktur.

Kendi örf ve adetlerini başka uluslarada empoze etmek adına, olmadık hilelere başvuran Emevi ve Abbasiler dinin ulu Peygamberi Hz.Muhammed Mustafa’ya bile yalan isnat etmekten geri durmamşılardır. Hadis adı altında binlerce yalan ortaya atılmıştır. Bugün bile Diyanet İşleri başkanlığı bu yalanları temizlemeye uğraşmaktadır. Ne kadar başarılı oldukları ise tartışılır!

Hz.Muhammed hakka yürümeden öncede, ana dilde ibadet hakkını,bütün inanlara vermiştir.Bilindiği gibi Kur’an;Kureyş lehçesi ile inmiştir.Bu lehçeyi okuyamayan Araplar kendi lehçeleri ile Kur’an’ı okumak için izin istemişlerdir. Hz.Muhammed Mustafa’da herkesin kendi lehçesi ile Kur’an’ı okumasına izin vermiştir.Bu izinden sonra birkaç değişik lehçede Kur’an okunmaya başlamıştır.(2) Buhari ise bu hadisi örnek alarak şunları söylemiştir:’’ “Arapların Kur’ân’ı değişik lehçelerle okuması câiz ise başka milletlerin de kendi dillerindeki çeviriyi okumaları câizdir.”(3) Ülkemizde en çok takip edilen mezhep(!) olarak gösterilen Hanifi mezhebinin kurucusu olarak kabul edilen Ebu Hanife’de ana dilde ibadet için,onay veren önderlerden biridir. Ebu Hanifi’nin kısaca kanıtları şöyledir;’’ Pek açıktır ki Kur’ân; (Hz. Peygamber’den) önce yaşayan peygamberlerin kitaplarında Arapça değildi. Oysa ki bu âyetlerle kesin surette Kur’ân’ın bu kitaplarda mevcut olduğu açıklanmakta olduğundan Kur’ân sözcüğünün önceki peygamberlerin kitaplarında olan ile Peygamberimize indirilmiş olan (yani Kur’ân-ı Kerîm) arasında iştirak noktasını ifade ettiği anlaşılmaktadır. Bu iştirak noktası ise, yalnız Arapça değildir. Belki Arapçanın ifade ettiği anlamı bildiren herhangi bir dil ile terkib-i hususîdir.

Bundan dolayı namazda okunması emredilmiş olan Kur’ân; bu iştirak noktasını oluşturan Kur’ân’dır. Bu ise yukarıda söylenildiği gibi Arapçanın ifade ettiği anlamı bildiren herhangi bir dil ile olan terkib-i hususîdir. Kesilen bir hayvanın kesildiği sırada çekilen besmelenin herhangi bir dil ile çekilmesi icma ile caiz (dine uygun) olduğu gibi, namazda dahi herhangi bir dil ile olursa olsun Kur’ân’ı kıraat (okumak) caiz olur.(4)’’

İmam Maturidi ise anadilde ibadet için şunları söylemek de: “Kur’ân Allah kelâmıdır. Allah’ın kelâmı zatı ile kaim, ezelî bir sıfattır. Harf ve ses cinsinden değildir, O Bir’dir, bölünmez (tecezzî etmez), Arapça da değildir, Süryanice de. Şu kadar ki insanlar, bir olan Kur’ân’ı değişik ibarelerle okurlar; nitekim Allah’ın zatı türlü adlarla, keza zat sıfatlarından olan hayat, irade, beka sıfatları türlü türlü ibareler ile dile getirilmiştir”(5). Ayrıca Ebu Hanifi’ye göre ibadetin başında ‘’ Tanrı uludur’’ (6) demek cazidir. Ayrıca yine Ebu Hanifi’ye göre Ezanda geçerli olan dili örf belirler(7).

Kuşkusuz ”Arapçadan başka dil ile ibadet olmaz” diyenlere tokat gibi yanıt,Hz.Muhammed Mustafa’dan gelmiştir. “İranlılar Selman-ı Farisi’den, Kur’an’ın birinci suresi olan Fatiha’yı Acemce (Farsça) yazıp kendilerine göndermesini istemişler. Selman’da bu sûreyi Acemce yazıp kendilerine göndermiştir.(8) O Selma-ı Farisi ki;Peygamber hakkında şöyle buyurmuştur: ”Selman Ehli Beyt’dendir(9)”.

Paylaşımımızdan da anlaşılacağı gibi,ne Kur’an’da, ne de Hadislerde,ana dilde ibadete karşı çıkılmamış önemli olanın manaya yönelmek olduğu dillendirilmiştir. Nitekim Endülüs Emevilerininde ibadetlerini İspanyolca yaptıkları tarih kayıtlarına geçmiştir

Ana dilde ibadet etmeyi uygun görmeyen sözde din alimleri büyük mutasavvıf Ahmet Yesevi hazretlerinede baskı yapmıştır. Ahmet Yesevi bir hikmetinde bu düşünce sahiplerine şöyle cevap vermek de;

Sevmiyorlar bilginler sizin Türkçe dilini

Erenlerden işitsen açar gönül dilini

Ayet-Hadis anlamı Türkçe olsa duyarlar

Anlamına erenler başı eğip uyarlar

Miskin hafız hoca Ahmet yedi atana rahmet

Fars dilini bilir de sevip söyler Türkçe’yi(10)

1270’li yıllarda dünya ya geldiği geldiği, Kırşehir’de yaşadığı bilinen ve 13.yüzyılın tanınmış mutasavvıflarından Baba İlyas’ın soyundan geldiği söylenen kendiside bir mutasavvıf olan Aşıkpaşa’nın bu konudaki yakınmalarıda dikkate değer bir nitelik taşır. Aşıkpaşa halkın kolayca anlayabilmesi için yazmış bulunduğu ‘’Garipname’’ adlı eserinde;

Kamu dilde var idi zapt-u usul

Bunlara düşmüş idi cümle kul

Türk diline kimse bakmaz idi

Türklere hergiz gönül akmaz idi

Türk dahi bilmez idi bu dilleri

İnce yolu ol ulu menzilleri(11)

Dizeleri ile, 13.yüzyılda olduğu gibi zamanımızda da önemini koruyan bu konuya yani;Türkçe’nin özü ile korunup kullanılması çabasına bilinçli bir şekilde parmak basmıştır.


Kaynakça:

1. Şura suresi 8 Maide suresi 40

2. Ebû Davud, Vitr, 22 ve Nesaî, İftitah. 37′den aktaran Yaşar Nuri Öztürk, Agy, s. 107.

3. Buhârî, Keşfu’l-Esrâr, 1/24′den aktaran Yaşar Nuri Öztürk, Agy, s. 108.

4-6-7. Zevceni, Şerhu Manzume-i Nesefi.

5. Prof. Dr. Yusuf Ziya Yörükhan, İslâm Akaid Sistemlerinde Gelişmeler (İmam-ı Azam Ebû Hanife ve İmam Ebû Mansûr-ı Mâturidî, Ötüken Yayınları, İstanbul 2006, s. 238.

8. Serahsî, Mebsûd, I, 36

9. Prof. Dr. İbrahim Canan, Agy, c. 12, s. 554.

10. Ahmet Yesevi Hayatı,fikirleri ve hikmetleri sayfa:10 Derleyen Ahmet Seyrek

11. Yorum ve açıklamalarla Makalat-ı Hacı Bektaş Veli sayfa:418 Derleyen Aziz Yalçın
 
Son düzenleyen: Moderatör:

izninizle fikrimi söylemek istiyorum...Allah'ın dili yoktur, dil yanlızca insanlar içindir. İletişim kursunlar diye vardır...Allah'ın Kelamının dili olamaz ve bu yüzden bence kelimelerin nasıl söylendiğinden daha çok onlara yüklenen anlam önemlidir...Arapçadan başka bir dil konuşmayan arapların Tanrı, God ya da başka bir ismi kullanmalarını beklemek doğru olmaz...yani Arapça olan Kur'an-ı Kerim'de başka dilde bir isim olması pek olmazdı sanırım...

bunu sadece Allah istese öyle gönderirdi dediğiniz için söylüyorum Tanrı-Allah tartışmasına girmek için değil çünkü ben de Allah demeyi tercih ediyorum ama Tanrı da benim için aynı şeyi ifade eder God da....

bir de şunu söyleyeyim şimdilerde bununla ilgili şeyler okuyorum örneğin az önce okuduğum bir blogda Allah kelimesinin arapça da Tanrı anlamına gelen kelimelerden birisi olan İlah ın el- eki alarak oluştuğu yani ingilizcedeki "the" kelimesi gibi başına gelen kelimeyi özelleştirdiği yazıyordu..yani el-İlah zamanla Allah diyerek özel ve tek olan Tanrı kastediliyor...neyse başka yazılar kaynaklara da bakacağım ama söylediğim gibi benim için hepsi aynı anlamda...Gök Tanrı dendiğinde başka şey Ateş tanrısı Deniz Tanrısı dendiğinde başka şey ifade eder ama yalnızca Tanrı dediğimde benim için anlamı hepsinin çok çok üstünde, tek ve özeldir.... eksik olabilir ama konuyu iyice öğrenene kadar şimdilik ben böyle düşünüyorum...
 
Son düzenleme:
...........................................

vazgeçtim yazmaktan...cezama razıyım....
 
Son düzenleme:

gün yüzüne çıkmak için ne kadar ilginç bi zaman bulmuşlar
 

hayatımda bu kadar saçma düşünce tarzı görmedim diyeceğim
ama gördüm maalesef
ben şimdi yaradan desem beni var eden desem beni bir toprağın özünden ayağa diken desem
ne kadar saçma sapan şey söylesem rabbim anlamayacak bilmeyecek değil mi ondan bahsettiğimi ona dua ettiğimi
gerçekten çok komik oluyor bağzı? şeyler/insanlar artık
 
Son düzenleme:


Hayata bakış açılarımız ve görüşlerimiz çok zıt olsa da,hakaret etmeden,sakince fikrinizi açıkladığınız için teşekkür etmek istedim.

Umarım en kısa sürede hesabınız yeniden aktif olur.Sizinle bu konu hakkında konuşmaya devam etmek isterim,tabi siz de isterseniz.:13:
 

mustafa armağan edebiyat mezunu zaten ondan tarihi makaleler beklemek ütopik olur, tarihçi değil, bir deyim vardır ya 'edebiyat yapıyor' tam bu adama uyuyor ciddiye almıyorum bile
 
"Isteyen istedigine inanir elbet ama gercek tarih tektir" bir yorumcuya ait cümle

yani böyle düşünen birine bir şey anlatamazsınız gerçek tarih dediği her neyse ona 'inanmış' ama öğrenmemiş, öğreneceğini de sanmıyorum...

burada bir kaç 'tarihe' inananlar var ama tarihi öğrenmiş değiller..
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…