• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Tek parti döneminin zulmü, mağarada gün yüzüne çıktı!

Benim yazacagim seyler objektif olur okypete.
Dogrularida yazarim yanlislarida.
Bir kesim bunu kaldirabilir mi?
Objektif bakisi anlayabilir mi?
Yoksa dogrular söylenince " evet cok dogru" deyip, yanlis söylenince burayi savas alanina mi cevirirler?
Ayrica sunuda söylemeden gecmeyeyim.
Ben burada zaman zaman Cumhuriyetin ilk yilllarinda yapilan yanlislari söyledim, bu yanlislar kim tarafindan nasil onaylandi, nasil yapildi söylemedim.
Yazdigim herseyi Atatürk e bagliyorsaniz bu sizinbakis acinizdir!
 
Son düzenleme:
Benim yazacagim seyler objektif olur okypete.
Dogrularida yazarim yanlislarida.
Bir kesim bunu kaldirabilir mi?
Objektif bakisi anlayabilir mi?
Yoksa dogrular söylenince " evet cok dogru" deyip, yanlis söylenince burayi savas alanina mi cevirirler?
ok. ama bir tane bile bahsetmedin. bu kadar konuya yazdın. bu kadar konu açtın. hep yanlış olarak gördüklerine değindin. yani objektif bakmadın. benim naciizane görüşüm bu.
doğru olarak gördüklerini hiç mi hiç göremedim bu bölümde.
belkide ben kaçırdım göremedim. eğer öyleyse geri alırım bu eleştirimi..
 
http://www.kadinlarkulubu.com/turki...65934-kemalistlerden-ilan-hazimsizligi-2.html

Bakin daha siz buraya yazarken bile, ben baska konuya ne yazmisim.
Ben burada zaman zaman Cumhuriyetin ilk yilllarinda yapilan yanlislari söyledim, bu yanlislar kim tarafindan nasil onaylandi, nasil yapildi söylemedim.
Yazdigim herseyi Atatürk e bagliyorsaniz bu sizinbakis acinizdir!

Ayrica saolsunlar, bazi kisilerin her yapilani dogru ve yerinde göstermeleri, yanlislar büyük bir süsleme ile bize sunmalarina karsi gercekleri söylemekten bir yakamizi kurtaramadik ki, oturupta etraflica dogru nerede yanlis nerede konusalim.
Ayrica ben bu sitenin o noktada olmadigini düsünüyorum.
Burasida tarafliktan nasibini almis! Insanlara yanlisa yanlis dedirtmek deveye hendek atlatmakdan zor!
 
Bazen de doğruya doğru dedirtmek için double hendeğe ihtiyaç oluyor.

Bir imparatorluk düşünün, çöküş noktasında. İşgalci akbabaların paylaşımını yaptığı topraklar düşünün.
Bu toprakları bu işgalcilerden kurtarıp, Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran bir adam ve silah arkadaşları var.

Ortada bir devrim var, elbet yanlışlar olacak. Ama verdiği onca hizmet yanında esamesi bile okunmayacak bu yanlışları, her bulduğu fırsatta, temcit pilavı gibi öne süren bir zihniyet düşünün bir de.

Toprakları parsel parsel kurtuluş savaşı zamanındaki işgalcilere ikram eden, bölünmez bütünlüğü, tam bağımsızlığı linç eden bir zihniyet.

Bildiniz mi?

Heh işte o zihniyet karşısında tarafımız bellidir.
Tarafımız Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılaplarıdır..Bu kadar basit :ssz:
 
http://www.kadinlarkulubu.com/turki...65934-kemalistlerden-ilan-hazimsizligi-2.html

Bakin daha siz buraya yazarken bile, ben baska konuya ne yazmisim.
Ben burada zaman zaman Cumhuriyetin ilk yilllarinda yapilan yanlislari söyledim, bu yanlislar kim tarafindan nasil onaylandi, nasil yapildi söylemedim.
Yazdigim herseyi Atatürk e bagliyorsaniz bu sizinbakis acinizdir!

Ayrica saolsunlar, bazi kisilerin her yapilani dogru ve yerinde göstermeleri, yanlislar büyük bir süsleme ile bize sunmalarina karsi gercekleri söylemekten bir yakamizi kurtaramadik ki, oturupta etraflica dogru nerede yanlis nerede konusalim.
Ayrica ben bu sitenin o noktada olmadigini düsünüyorum.
Burasida tarafliktan nasibini almis! Insanlara yanlisa yanlis dedirtmek deveye hendek atlatmakdan zor!
baktım yorumunuza.
sadece savaştığı içinmi takdir ediyorsunuz. oradan algıladığım diğer şehitlerden pek farkı olmadığı sizde. başka takdir ettiğiniz hiç bir şeyi yokmu..
 
şunu artık kabul edelim mi? Chp yi eleştirmek Atatürk'ü eleştirmek demek değil, ve Erdoğan inan, değerleirne sahip çıkan, muhafazakar ilkeleri olan bütün insanları temsil etmiyor. O yüzden kimse CHP dendiğinde vay Atatürküme taş attın diye isyan, inkar, hakir görme naraları amasın, ve muhafazakar görüşleri savundu diye kimseyi iktidar yalakası, gözü kör, bir parmak şaklatmasıyla galeyana gelen cahil güruh psikopatı sanmasın. inanın pek çok muhafazakar pek çok sözde Kemalist ten çok daha özgür düşünüyor.
 
boşver canım...eğer hükümet aleyhine ise konuyla hiç alakası olmayan bi sürü ima,laf sokma hatta hakaret özenle beğenilir,ama sen lehte bişimi dedin,ne kadanda şaşırtıcı ne alakası var konuyla şimdi olur :37:

kadesa arkadasim iyi niyetiyle sordu o soruyu

kendisini az cok tanirim saygi duydugum bir arkadastir
 
Kemalisti de muhafazakarı da aynı.........başka bir ülkede olsa bu kısîr tartışmaları bîrakıp yeri yerinden oynatırdı
 
baktım yorumunuza.
sadece savaştığı içinmi takdir ediyorsunuz. oradan algıladığım diğer şehitlerden pek farkı olmadığı sizde. başka takdir ettiğiniz hiç bir şeyi yokmu..

:))
Bu beni yoruyor biliyor musunuz?
Yaziyi okumussunuz ama hitabi unutmussunuz.
Yazi birilerine hitap ediyordu oysaki.
Benim yaziyi örnek vermek, objektiflik esasina dikkat cekmek icindi.
O yazi Atatürk ü ilahlastiranlarla, Atatürk ü yerin dibine sokmak isteyenlere hitap ediyordu.
Ilahlastiranlar, herkes hata yapar, yapilan yanlislari süsleyerek dogru yapip insanlarin tarihten ders almasini engellemeyin denirken.

Yerin dibine sokanlara, en azindan ölü oldugu icin, bu ülke adina savastigi icin, Cumhuriyet icin, diger bütün bu ülke adina savasip sehit olmus insanlara duydugunuz saygi kadar saygi duyundu:))

Gercekten bazen kitlenmis gibi olunuyor.
Sadece sizin icin demiyorum.
Insanlar okuduklarini okumuyor, okumus gibi yapiyor, icinde art niyet ariyor, okusada bazen inadina anlamiyor.
Bu yüzden ikili konusmalari azami düzeyde tutuyorum.

Önceden de dedigim gibi bu site benim bazi konulardaki arastirma ve düsünlerimi acik acik yazmami kadirabilecek düzeyde degil.

Bu nedenle, bazi konularda cok derine inmiyorum.
 
şunu artık kabul edelim mi? Chp yi eleştirmek Atatürk'ü eleştirmek demek değil, ve Erdoğan inan, değerleirne sahip çıkan, muhafazakar ilkeleri olan bütün insanları temsil etmiyor. O yüzden kimse CHP dendiğinde vay Atatürküme taş attın diye isyan, inkar, hakir görme naraları amasın, ve muhafazakar görüşleri savundu diye kimseyi iktidar yalakası, gözü kör, bir parmak şaklatmasıyla galeyana gelen cahil güruh psikopatı sanmasın. inanın pek çok muhafazakar pek çok sözde Kemalist ten çok daha özgür düşünüyor.
Kemalist görüşe sahibim ama yeri geldiğinde yeterince esnek düşünüyorum.
tabi aynı şeyi muhafazakar kesimdende görmek mutlu eder beni. bir kaç arkadaşta kızlı erkekli beraber evi paylaşma konularında onu görmek çok hoşuma gitti mesela.
 
Haber 7 gibi aşırı yanlı,karalamacı ve karalama politikası üstüne haber yaptığını zanneden bir yayın organının güya mağaralara atılmış 'Kuran' olduğunu iddia etmesini son derece normal karşılıyorum.
Eh peki, iddialarını nasıl kanıtlandırdılar? 1930larda olduğunu nereden iddia ediyorlar?
Dahası kaç kişinin namaz kılınması engellenmiş olabilir ki? Nasıl engelleyecekler camdan bakarak mı? Dua okumalarını nasıl engelleyecekler? Hadi Kuran'ı yaktılar yasakladılar diyelim...
Ütopik düşüncelerden ve abartıdan hoşlanabiliriz hoşlanmasına da, hayallerin de bir ucu bucağı var. :31:
 
Yazdıklarınızı anlayabilmek için 2 kere okudum.

Atladığınız bir nokta var, Atatürk, savaş zamanı ve sonrasında dış mihraklarla işbirliği olan, "halka, devlete ve rejime" zarar veren insanlarla mücadele etmiştir. Dikkat edin yargılanan herkes "vatan haini" sıfatıyla yargılanmıştır.

Söyler misiniz direnişçilerin direndiği şey tam olarak neydi? Hangisi emperyalistlerle iş birliği içine girip, bağımsızlık, bölünmezlik ve rejim aleyhine suç işledi?

Karşılaştırdığınız iki olay kıyas kabul etmez.
kıssadan hisse özetleyim size madem şuan direnişci arkadaşlarınızın öldürülmesi hemde bu kişileri öldürenlerin kendi devlet personelimizin devletin emri üzerine müdahalede ölmüş olması çok üzücü ve can sıkıcı dogru degilmi sizce bu arkadaşlarınız neden öldü iki agaç içinmi hayır özgürlük diye cumhuriyetcilik istegi üzerine inançları ugruna mücadeleyle öldü sizin tabirinizle kahraman oldular yanlışmı şimdi sizin yobaz diye tabir ettiginiz geçmişteki öldürülen insanlara gelelim her ne olursa olsun onlarda sizin tabirinizle direnislam deyim bu mücadeleyi verdiler ezanlar türkçe okunmasın camiler özelleştirilmesin (ahır mandıra ) olmasın kuran kurslarına dokunmasın hani sizde yök bilmem okulunuza karışılmasın dediginiz sonra halk kıyafetlerine dokunmasın çarşaf olsun sarık olsun özel hayatına müdahale edilmesin sizin tabirinizle yani daha nice nice sayarım size gerek yok zeki insana benziyorsunuz kendiniz araştırın adaletli cevaplayın o yobaz dediginiz insanlarda direnislam direnişcileriydi :)
 
kıssadan hisse özetleyim size madem şuan direnişci arkadaşlarınızın öldürülmesi hemde bu kişileri öldürenlerin kendi devlet personelimizin devletin emri üzerine müdahalede ölmüş olması çok üzücü ve can sıkıcı dogru degilmi sizce bu arkadaşlarınız neden öldü iki agaç içinmi hayır özgürlük diye cumhuriyetcilik istegi üzerine inançları ugruna mücadeleyle öldü sizin tabirinizle kahraman oldular yanlışmı şimdi sizin yobaz diye tabir ettiginiz geçmişteki öldürülen insanlara gelelim her ne olursa olsun onlarda sizin tabirinizle direnislam deyim bu mücadeleyi verdiler ezanlar türkçe okunmasın camiler özelleştirilmesin (ahır mandıra ) olmasın kuran kurslarına dokunmasın hani sizde yök bilmem okulunuza karışılmasın dediginiz sonra halk kıyafetlerine dokunmasın çarşaf olsun sarık olsun özel hayatına müdahale edilmesin sizin tabirinizle yani daha nice nice sayarım size gerek yok zeki insana benziyorsunuz kendiniz araştırın adaletli cevaplayın o yobaz dediginiz insanlarda direnislam direnişcileriydi :)

Ama onların derdi islam değildi ki :)
Keza Atatürk islama hayli değer vermiş bir liderdir. Kılık kıyafet falan, bence aşalım bunları. İslamın sadece kılık kıyafetten ibaret olmadığını siz de biliyorsunuz.

Onlar, emperyalist güçlerle işbirliği içerisinde olduklarından yargılandılar, islam savunucusu oldukları için değil.
Daha sonra bir çoğu bağışlandı zaten.

Yani olayın islam ile bir ilgisi yok.
Ama hilafet makamından fazlasıyla beslenilmesiyle alakası var bakın, zaten bu makam bu yüzden kaldırıldı.
 
Turaç TOP

İZMİR - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin grup toplantısında "Camiyi ahır yaptılar" diyerek 20 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin kupürünü kanıt olarak gösterip CHP’yi suçlaması, ana muhalefet partisi ile yeni tartışma başlattı.

Başbakan Erdoğan’ın çıkışı ardından, gözler örnek olarak verdiği Kasım Çelebi Camii’nin bulunduğu Seferihisar İlçesi’ndeki Düzce Köyü’ne çevirdi. Yaklaşık 150 haneli köyün tek camisinin geçmişte ahır olarak kullanıldığı iddiası, köy sakinlerini de şaşırttı. Köyün 3 yıldan bu yana muhtarlığını yapan, 28 yaşındaki Halil Sever, şöyle dedi:

"Kasım Çelebi Camii ve medresesi, yaklaşık 2 bin 500 metrekarelik alan içerisindedir. Aynı paftada, aynı bahçede bulunur. Köyde yaşayan büyüklerimden öğrendiğime göre, camiye hayvan bağlanmamış, ahır olarak da kullanılmamıştır. O dönemin şartlarına göre aynı pafta içerisinde yer alan, şu an bile ayakta durmakta güçlük çeken hemen yanındaki medreseye soğuk kış günlerinde zaman zaman hayvan bağlanmıştır. Bunun yanında o dönemlerde, ürünlere zarar veren hayvanlar, bekçi tarafından alıkonulup buraya bağlanırmış. Sahibi de cezasını ödeyince hayvanını teslim alırmış. Camide ibadet sürekli devam etmiş ve aksamamıştır."

Muhtar Sever, cami ve medresenin restorasyonu için Seferihisar Belediye Başkanı CHP’li Tunç Soyer ile ortak hareket ettiklerini başvurularını yaptıklarını, İl Özel İdaresi’nden ödenek beklediklerini söyledi. Sever, "Daha önce köyümüzde bu tip bir tartışma hiçbir zaman olmadı. Herhalde yanlış bilgilendirmeler oldu. Ortada yanlış anlama var. Ayırt etmek lazım" dedi.

KÖYÜN YAŞLILARI NE DİYOR
Köyün yaşlılarından 78 yaşındaki Şakir Çay, o tarihlerde bazen çok soğuk geçen kış günlerinde hayvanları yağmur ve çamurdan korunması amacıyla medreseye bağlandığını, köyde doğru düzgün ahır da olmadığını söyledi.

Köylülerden 87 yaşındaki Yaşar Süner de camilerinin hiçbir dönem kapanmadığını anlatırken, "1950’li yıllardan önce aramızda para toplayıp camiye imam getirirdik. Daha sonra Diyanet’e bağlandı. O dönemlerde insanlar yoksulluktan bitini bile temizleyemezdi. Para- pulları olmadığı için hayvanların korunması amaçlı kullanılmayan medreseye bağlanırlardı. Ama medresenin hayvanların konulduğu o kısmının kapıları bile caminin tarafına açılmazdı. Zamanla o kısım da ayakta kalamayıp yıkıldı" dedi. (dha)


meraklısına haberin linki

'Ahır yapılan cami' efsanesini köylüler anlattı - Türkiye Haberleri - Radikal



buyurun bununl ilgili başka bir gazetede başka bir köşe yazısı

Sayın Kılıçdaroğlu, işte ahır yapılan camilerin belgesi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu birilerine pek bir celallenip "Hiçbir dönemde, hiçbir cami ahır yapılmadı!" demiş.



Bence bu kadar iddialı konuşmasaydı iyi ederdi, zira partisinin tarihindeki karanlık noktaları ondan çok daha iyi bilen İsmet Paşa bile bu derece kesin konuşmaktan kaçınmıştı.

Nasıl mı? Anlatayım.

1966 yılı sonlarında genç Başbakan Süleyman Demirel ile o zamanki CHP Genel Başkanı İsmet İnönü arasında sert bir polemik cereyan eder. Erdoğan-Kılıçdaroğlu arasındaki cami polemiğinin benzeri Demirel ile İnönü arasında yaşanır. Demirel, CHP'yi camileri kapatmakla suçlamış, İnönü ise cevabında şöyle demişti:

"CHP hükümetleri zamanında hiçbir cami ve mescit ve buna mümasil (benzer) ibadethaneler kapatılmamış ve ibadete açık tutulmuştur. Başbakan biz CHP'nin ne zaman ve hangi cami ve ibadethaneleri kapattığımızı ispat etsin. Cami ve ibadethaneler her zaman açık bırakılmış ve kimseye bu hususta baskı yapılmamıştır."

46 yıl arayla ne müthiş bir benzerlik değil mi? Ama CHP hep böyledir... Başkanlık koltuğuna oturan zat, o gün Demirel'e karşı söylediğini, bugün Erdoğan'a karşı söylemekte sakınca görmüyor. Her iki başkanın da hemen hemen aynı kesinlik ifadesiyle konuştuklarına dikkat edin lütfen.

Yalnız Kılıçdaroğlu'nun daha kendinden emin konuşmasını neye bağlamak gerekir? İsmet Paşa'dan daha bilgili olmasına mı, yoksa cahil cesaretine mi? Okuyun ve kararınızı kendiniz verin.

Öncelikle belirtelim ki, CHP'nin gerek Atatürk'lü, gerekse İnönü'lü iktidarlarında dinî hayatın hararetini düşürmek için özel olarak uğraşılmıştır. Ezan, namaz ve Kur'an'ın Türkçeleştirilmek istenmesinin altında dinin bir güç odağı olmaktan çıkarılması gayreti yatıyordu. Sonuçta hedef, camilerin efsununu yitirmesini sağlamaktı. Nitekim 1940'lı yıllarda cami cemaatinde büyük bir azalma olduğunu devrin canlı tanıkları bugün bile size anlatabilir.

Cemaat azalınca arkasından boş kalan camilerin satılması, kiraya verilmesi, yıktırılması ve taşlarının başka binalarda kullanılması gündeme gelecektir. İşte uzun yıllardır camilerin meyhane veya ahır yapılması gibi uç örnekler üzerinden tartıştığımız meselenin böyle bir çerçevenin içinde durduğunu bilmekte fayda var. Yani camiler kazara ahır veya depo ya da cezaevi yapılmış değildi. Devrin zihniyeti böyleydi. (Bugün tekrar inşa edilmiş olan Sirkeci Garı'nın bitişiğindeki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii yıktırılarak yeri "Sazevi" yapılmıştı.)




1960'lı yılların muhafazakâr basınını karıştırdığınızda dinî ve tarihî eserlere reva görülen bu tür fena muamelelere ilişkin bol bol malzeme bulmanız mümkün. Mesela haftalık Yeni İstiklâl gazetesi 2 Kasım 1966'dan başlayarak okurlarını CHP devrinde ibadete kapatılan cami ve mescidleri ifşa etmeye çağırmış ve bunda da epeyce başarılı olmuştu. Gazeteye İskilip'ten Aydın'a, Edirne'den Muş'a, Antalya'dan Trabzon'a kadar pek çok yerden mektup yağmış ve her mektup bir hicran yarası açmıştır okurun dünyasında.

Bunların içinde "ahır" tartışmasına katkı sağlayacak bir örnek Maraş'tan gelmiştir: 1945 yılında Maraş Türkoğlu Cumhuriyet Mahallesi'ndeki Ulucami kapatılmış, caminin açık bırakılan kapısından içeri giren hayvanlar burasını ahır haline getirmişlerdir.

Aynı mektuplardan Antalya'da Selçuklu eseri olan Yivli Minare Camii'nin de, Osmancık ilçesindeki Akşemseddin Camii'nin de ahır olarak kullanıldığını öğreniyoruz. Bursa'daki Mollaarap Camii askeriyeye verilmiş, onlar da ibadete kapatıp altını ve çevresini at ahırı olarak kullanmışlar. Bingöl'ün tek camisi olan İsfehan Bey Camii buğday deposu ve hayvan tavlası haline getirilmiş. Bolu'dan yazan bir okur ise perişan vaziyetteki Musapaşa Camii'nin, 1947 yılında Kâzım Karabekir'in müdahalesiyle yeniden yaptırıldığını kaydediyor.

Asıl üzerinde durmak istediğim iki gazete haberi var. Bu yazılar "Cumhuriyet" gazetesinde çıktığı için ayrıca önem taşımakta.

Birincisi, Başbakan Erdoğan'ın pek girmediği Atatürk devrine ait. 20 Nisan 1936 tarihli "Cumhuriyet"in haberi şöyle: "Bu ne insafsızlık. Seferihisar'da tarihî bir cami ahır yapılmış!"

Habere göre İzmir Seferihisar'da bulunan Hereke köyündeki II. Bayezid zamanından kalma bir tarihî cami tahrip edilmiş ve ahır haline getirilmiştir. Sadece cami değil, medrese ve kütüphanesi de bulunan bu viranenin bazı parçaları inşaatlarda kullanılmıştır habere göre.

Yine "Cumhuriyet" gazetesinden seçtiğim 23 Mayıs 1948 tarihli haberin başlığı ise şöyle: "Cami hiç ahır olur mu?"

Gazetenin "Hem Nalına, Hem Mıhına" köşesinde çıkan yazıya bakılırsa İstanbul'un Silivrikapı semtinde Sitti (yazıda yanlışlıkla Sünni diye geçiyor) Hatun Camii'nin yanından geçmekte olan bir doktorun dikkatini bir şey çeker. Harap haldeki caminin kapısı önünde tek atlı bir muhacir arabası durmakta, kapının yanında da bir "gecekondu odası" bulunmaktadır.

Etraftakilere sorar doktor. "Burası nedir?" Öğrenir ki, camiyken harap olmaya yüz tuttuğu için Vakıflar İdaresi burayı kiraya vermiştir. Kiralayan kişi de camiyi ahır olarak kullanmaktadır. Sorduğu kişiler, şikâyet edildiği halde kimsenin ilgilenmediğinden şikâyete başlarlar. Doktor, kapısı açık olduğundan birkaç adım ilerleyerek içeriyi inceler. "İçinin samanlık, beygir ve inek ahırı olduğunu" bizzat görür. Şöyle yazar:

"Eslafımızın (atalarımızın) binbir itinayla yaptırıp bize yadigâr bıraktığı böyle mabedlerin harab olmasına lakayid kalıyoruz, sonra da ahır olarak kullanıyoruz."

Gazete yazısı, beklenen etkiyi göstermiş olacak ki, bir süre sonra yetkililerce araştırma yapılmış ve bunun, kiralayan kişinin marifeti olduğu anlaşılmıştır ama bir caminin kiraya verilmiş ve kimin nasıl kullandığının kontrol edilmemiş olması bile yeterince büyük bir skandal değil midir?

Tek Parti döneminin buna benzer hikâyeleri-ni arşivden de destekleyerek ortaya koymak ve artık İnönü ve Kılıçdaroğlu'nun yapmadık etmedik türü çıkışlarına kapıyı kapamak gerekiyor. Bakın, daha Ayasofya'nın Vakıf Kanunu çiğnenerek kapatılmasına gelemedik bile


buyurun işte iki farklı haber...kırmızı yerler nedense dikkatimi fazlasıyla çekti...

yeter artık deyip bu konuda uzuuun uzun yazmak istiyorum ve bu kez yazacağım
 
dikkatimi çeken başka bir şey daha var bu tarz iddiaları araştırdığımda ne hikmetse hep aynı isim ve aynı gazete çıkıyor karşıma....

az önceki yazıda Mustafa Armağan nın belge dediği şey de bir gazete haberi...belge deyince bende cidden bi belge resmi bişey falan zannetmiştim...
 
Son düzenleme:
Turaç TOP

İZMİR - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin grup toplantısında "Camiyi ahır yaptılar" diyerek 20 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin kupürünü kanıt olarak gösterip CHP’yi suçlaması, ana muhalefet partisi ile yeni tartışma başlattı.

Başbakan Erdoğan’ın çıkışı ardından, gözler örnek olarak verdiği Kasım Çelebi Camii’nin bulunduğu Seferihisar İlçesi’ndeki Düzce Köyü’ne çevirdi. Yaklaşık 150 haneli köyün tek camisinin geçmişte ahır olarak kullanıldığı iddiası, köy sakinlerini de şaşırttı. Köyün 3 yıldan bu yana muhtarlığını yapan, 28 yaşındaki Halil Sever, şöyle dedi:

"Kasım Çelebi Camii ve medresesi, yaklaşık 2 bin 500 metrekarelik alan içerisindedir. Aynı paftada, aynı bahçede bulunur. Köyde yaşayan büyüklerimden öğrendiğime göre, camiye hayvan bağlanmamış, ahır olarak da kullanılmamıştır. O dönemin şartlarına göre aynı pafta içerisinde yer alan, şu an bile ayakta durmakta güçlük çeken hemen yanındaki medreseye soğuk kış günlerinde zaman zaman hayvan bağlanmıştır. Bunun yanında o dönemlerde, ürünlere zarar veren hayvanlar, bekçi tarafından alıkonulup buraya bağlanırmış. Sahibi de cezasını ödeyince hayvanını teslim alırmış. Camide ibadet sürekli devam etmiş ve aksamamıştır."

Muhtar Sever, cami ve medresenin restorasyonu için Seferihisar Belediye Başkanı CHP’li Tunç Soyer ile ortak hareket ettiklerini başvurularını yaptıklarını, İl Özel İdaresi’nden ödenek beklediklerini söyledi. Sever, "Daha önce köyümüzde bu tip bir tartışma hiçbir zaman olmadı. Herhalde yanlış bilgilendirmeler oldu. Ortada yanlış anlama var. Ayırt etmek lazım" dedi.

KÖYÜN YAŞLILARI NE DİYOR
Köyün yaşlılarından 78 yaşındaki Şakir Çay, o tarihlerde bazen çok soğuk geçen kış günlerinde hayvanları yağmur ve çamurdan korunması amacıyla medreseye bağlandığını, köyde doğru düzgün ahır da olmadığını söyledi.

Köylülerden 87 yaşındaki Yaşar Süner de camilerinin hiçbir dönem kapanmadığını anlatırken, "1950’li yıllardan önce aramızda para toplayıp camiye imam getirirdik. Daha sonra Diyanet’e bağlandı. O dönemlerde insanlar yoksulluktan bitini bile temizleyemezdi. Para- pulları olmadığı için hayvanların korunması amaçlı kullanılmayan medreseye bağlanırlardı. Ama medresenin hayvanların konulduğu o kısmının kapıları bile caminin tarafına açılmazdı. Zamanla o kısım da ayakta kalamayıp yıkıldı" dedi. (dha)


meraklısına haberin linki

'Ahır yapılan cami' efsanesini köylüler anlattı - Türkiye Haberleri - Radikal



buyurun bununl ilgili başka bir gazetede başka bir köşe yazısı

Sayın Kılıçdaroğlu, işte ahır yapılan camilerin belgesi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu birilerine pek bir celallenip "Hiçbir dönemde, hiçbir cami ahır yapılmadı!" demiş.



Bence bu kadar iddialı konuşmasaydı iyi ederdi, zira partisinin tarihindeki karanlık noktaları ondan çok daha iyi bilen İsmet Paşa bile bu derece kesin konuşmaktan kaçınmıştı.

Nasıl mı? Anlatayım.

1966 yılı sonlarında genç Başbakan Süleyman Demirel ile o zamanki CHP Genel Başkanı İsmet İnönü arasında sert bir polemik cereyan eder. Erdoğan-Kılıçdaroğlu arasındaki cami polemiğinin benzeri Demirel ile İnönü arasında yaşanır. Demirel, CHP'yi camileri kapatmakla suçlamış, İnönü ise cevabında şöyle demişti:

"CHP hükümetleri zamanında hiçbir cami ve mescit ve buna mümasil (benzer) ibadethaneler kapatılmamış ve ibadete açık tutulmuştur. Başbakan biz CHP'nin ne zaman ve hangi cami ve ibadethaneleri kapattığımızı ispat etsin. Cami ve ibadethaneler her zaman açık bırakılmış ve kimseye bu hususta baskı yapılmamıştır."

46 yıl arayla ne müthiş bir benzerlik değil mi? Ama CHP hep böyledir... Başkanlık koltuğuna oturan zat, o gün Demirel'e karşı söylediğini, bugün Erdoğan'a karşı söylemekte sakınca görmüyor. Her iki başkanın da hemen hemen aynı kesinlik ifadesiyle konuştuklarına dikkat edin lütfen.

Yalnız Kılıçdaroğlu'nun daha kendinden emin konuşmasını neye bağlamak gerekir? İsmet Paşa'dan daha bilgili olmasına mı, yoksa cahil cesaretine mi? Okuyun ve kararınızı kendiniz verin.

Öncelikle belirtelim ki, CHP'nin gerek Atatürk'lü, gerekse İnönü'lü iktidarlarında dinî hayatın hararetini düşürmek için özel olarak uğraşılmıştır. Ezan, namaz ve Kur'an'ın Türkçeleştirilmek istenmesinin altında dinin bir güç odağı olmaktan çıkarılması gayreti yatıyordu. Sonuçta hedef, camilerin efsununu yitirmesini sağlamaktı. Nitekim 1940'lı yıllarda cami cemaatinde büyük bir azalma olduğunu devrin canlı tanıkları bugün bile size anlatabilir.

Cemaat azalınca arkasından boş kalan camilerin satılması, kiraya verilmesi, yıktırılması ve taşlarının başka binalarda kullanılması gündeme gelecektir. İşte uzun yıllardır camilerin meyhane veya ahır yapılması gibi uç örnekler üzerinden tartıştığımız meselenin böyle bir çerçevenin içinde durduğunu bilmekte fayda var. Yani camiler kazara ahır veya depo ya da cezaevi yapılmış değildi. Devrin zihniyeti böyleydi. (Bugün tekrar inşa edilmiş olan Sirkeci Garı'nın bitişiğindeki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii yıktırılarak yeri "Sazevi" yapılmıştı.)




1960'lı yılların muhafazakâr basınını karıştırdığınızda dinî ve tarihî eserlere reva görülen bu tür fena muamelelere ilişkin bol bol malzeme bulmanız mümkün. Mesela haftalık Yeni İstiklâl gazetesi 2 Kasım 1966'dan başlayarak okurlarını CHP devrinde ibadete kapatılan cami ve mescidleri ifşa etmeye çağırmış ve bunda da epeyce başarılı olmuştu. Gazeteye İskilip'ten Aydın'a, Edirne'den Muş'a, Antalya'dan Trabzon'a kadar pek çok yerden mektup yağmış ve her mektup bir hicran yarası açmıştır okurun dünyasında.

Bunların içinde "ahır" tartışmasına katkı sağlayacak bir örnek Maraş'tan gelmiştir: 1945 yılında Maraş Türkoğlu Cumhuriyet Mahallesi'ndeki Ulucami kapatılmış, caminin açık bırakılan kapısından içeri giren hayvanlar burasını ahır haline getirmişlerdir.

Aynı mektuplardan Antalya'da Selçuklu eseri olan Yivli Minare Camii'nin de, Osmancık ilçesindeki Akşemseddin Camii'nin de ahır olarak kullanıldığını öğreniyoruz. Bursa'daki Mollaarap Camii askeriyeye verilmiş, onlar da ibadete kapatıp altını ve çevresini at ahırı olarak kullanmışlar. Bingöl'ün tek camisi olan İsfehan Bey Camii buğday deposu ve hayvan tavlası haline getirilmiş. Bolu'dan yazan bir okur ise perişan vaziyetteki Musapaşa Camii'nin, 1947 yılında Kâzım Karabekir'in müdahalesiyle yeniden yaptırıldığını kaydediyor.

Asıl üzerinde durmak istediğim iki gazete haberi var. Bu yazılar "Cumhuriyet" gazetesinde çıktığı için ayrıca önem taşımakta.

Birincisi, Başbakan Erdoğan'ın pek girmediği Atatürk devrine ait. 20 Nisan 1936 tarihli "Cumhuriyet"in haberi şöyle: "Bu ne insafsızlık. Seferihisar'da tarihî bir cami ahır yapılmış!"

Habere göre İzmir Seferihisar'da bulunan Hereke köyündeki II. Bayezid zamanından kalma bir tarihî cami tahrip edilmiş ve ahır haline getirilmiştir. Sadece cami değil, medrese ve kütüphanesi de bulunan bu viranenin bazı parçaları inşaatlarda kullanılmıştır habere göre.

Yine "Cumhuriyet" gazetesinden seçtiğim 23 Mayıs 1948 tarihli haberin başlığı ise şöyle: "Cami hiç ahır olur mu?"

Gazetenin "Hem Nalına, Hem Mıhına" köşesinde çıkan yazıya bakılırsa İstanbul'un Silivrikapı semtinde Sitti (yazıda yanlışlıkla Sünni diye geçiyor) Hatun Camii'nin yanından geçmekte olan bir doktorun dikkatini bir şey çeker. Harap haldeki caminin kapısı önünde tek atlı bir muhacir arabası durmakta, kapının yanında da bir "gecekondu odası" bulunmaktadır.

Etraftakilere sorar doktor. "Burası nedir?" Öğrenir ki, camiyken harap olmaya yüz tuttuğu için Vakıflar İdaresi burayı kiraya vermiştir. Kiralayan kişi de camiyi ahır olarak kullanmaktadır. Sorduğu kişiler, şikâyet edildiği halde kimsenin ilgilenmediğinden şikâyete başlarlar. Doktor, kapısı açık olduğundan birkaç adım ilerleyerek içeriyi inceler. "İçinin samanlık, beygir ve inek ahırı olduğunu" bizzat görür. Şöyle yazar:

"Eslafımızın (atalarımızın) binbir itinayla yaptırıp bize yadigâr bıraktığı böyle mabedlerin harab olmasına lakayid kalıyoruz, sonra da ahır olarak kullanıyoruz."

Gazete yazısı, beklenen etkiyi göstermiş olacak ki, bir süre sonra yetkililerce araştırma yapılmış ve bunun, kiralayan kişinin marifeti olduğu anlaşılmıştır ama bir caminin kiraya verilmiş ve kimin nasıl kullandığının kontrol edilmemiş olması bile yeterince büyük bir skandal değil midir?

Tek Parti döneminin buna benzer hikâyeleri-ni arşivden de destekleyerek ortaya koymak ve artık İnönü ve Kılıçdaroğlu'nun yapmadık etmedik türü çıkışlarına kapıyı kapamak gerekiyor. Bakın, daha Ayasofya'nın Vakıf Kanunu çiğnenerek kapatılmasına gelemedik bile


buyurun işte iki farklı haber...kırmızı yerler nedense dikkatimi fazlasıyla çekti...

yeter artık deyip bu konuda uzuuun uzun yazmak istiyorum ve bu kez yazacağım

Bir de tüm bunların yanısıra, metrekareye neredeyse 2 cami düşecek yakında..Nedir yani camisiz mi kaldı millet?

Bunların şu an gündemde ne işi var, neden uğraşılıyor o dönemle durup bir düşünmek lazım.

O değil de, şimdi bu köylüler ve yaşlılar da ergenekondan içeri atılmasın:26:
 
Son düzenleyen: Moderatör:
iktidar muhalefet tüm liderlerin genel tavrı bu değil mi şimdilerde....bişey iddia et de izi kalsın ama doğru ama yanlış ....
 
Ama onların derdi islam değildi ki :)
Keza Atatürk islama hayli değer vermiş bir liderdir. Kılık kıyafet falan, bence aşalım bunları. İslamın sadece kılık kıyafetten ibaret olmadığını siz de biliyorsunuz.

Onlar, emperyalist güçlerle işbirliği içerisinde olduklarından yargılandılar, islam savunucusu oldukları için değil.
Daha sonra bir çoğu bağışlandı zaten.

Yani olayın islam ile bir ilgisi yok.
Ama hilafet makamından fazlasıyla beslenilmesiyle alakası var bakın, zaten bu makam bu yüzden kaldırıldı.

tutturmuşsunuz emparyalist güç kim bu güç ne istiyor bunu yazarmısınız...
sonrada islam kıyafet degildi diyorsunuz olsun olmasın siz iki agaç için direniş yaptıgınızı kabul edin bende sizi islam için direniş yapmadılar diye söyleyim..
hiç kuran-ı kerim okudunuzmu 1 kez dahi olsa neyin neden ibadet oldugunu sorgulamazsınız o zaman bi zincir düşünün halka halkadır unutmayınki bir zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür islamda yapılan herşey bir halkadır sadece allaha inanmakla müslümanlık olmaz gerektirimleri vardır zaten bunlardan halka oluşturursak seni çekmek için degil bu zincir idam etmek için olur ben eleştiri için yazmıyorum sohbet için konu olldugu için yazıyorum adalet için vicdan için yazıyorum şuan nasıl özel hayata müdahale kızlı erkekli evde kalınmasına tepki veriliyorsa o zamanda kuran kurslarına kuran okunmasına karışıyorlardı özgür bi ülkemi istiyorsunuz öylede böylede özgürlük yok işte her partı kednı dusuncesını dayatıyor halka ben herkezın ınancına saygı duyuyorum ve herkez kendı ınandıgı gıbı yasasın her anlamda
 
Son düzenleme:
neden şu ülkede herkes bir başkasının hayatına karışır. bana zararı dokunmuyorsa milletin ahlakı,değerleri,sevgilisiyle yatıp kalması ,inancı yada benim gibi inançsizlığı başkasını ilgilendirmez.
illa kendi dinini ve inancını herkesin yaşamasını istemek nasıl bir özgürlükçülüktür.
zamanında bizler yaşadık, sıra sizlerde demek yanlışı yanlışla savunmaktır. misilleme yaparım anlayışı doğru mudur. değildir.

burada bazı yorumlarda şunu görüyorum. zamanında biz ezildik,veee sıra sizde.
bumudur.
sen suçsuz insanlara sırf senin gibi olmadıkları yada senin inandığın ve uyguladığın şeyin dışında hareket ettiler diye baskı yaparsan ,yada yapana toz kondurmazsan,sırada siz varsınız dersen, bu çözüm değil kaos getirir ve kendinle çelişirsin.ve farkınmı kalır sana yapanlarla..

denmesi gereken ben yaşadıım,özgürlüğüm yoktu. ama sizin özgürlüğünüzü koruyacağım. çünkü ben sizi en çok anlayanım. yaşayan ,yaşamayandan daha çok anlar çünkü.
konu dışına çıktım ama bazı mesajlar bunu yazmama sebep verdi. kusura bakmayın.
 
Back