In treatment!! Bayıldım, çok sevdim. 3 sezonu da izleyiverdim. Her bölüm ayrı bir hikaye, her biri ayrı bir tartışma konusu. Keşke her bir hastanın seansları itibariyle size yazsaydım da fikirlerinizi alsaydım. Ama arka arkaya ve saatlerce bölümleri izlemeye dalınca böyle bir fırsat yaratamadım.
İz bırakan en çok şu oldu bende; Paul bir terapi veren ve terapi alan kişi olarak ne kadar farklı özelliklere sahip. Hastalarıyla seanslarında bilgi, eğitim birikimini, terapi kurallarını samimi bir şekilde kullanıyor/uyguluyor (Gerçi Laura'da terapi kurallarını çiğnedi) kendi terapilerine sıra gelince, öfkelerini, kararsızlıklarını, bir türlü istediği adımları atamayışı, hatta kendine karşı yabancılığı, başarısız eş-evlat ilişkilerini , babasıyla son ana kadar ilişkisizliği seçmiş ve çocukluk travmasını giderememiş olmasını görüveriyoruz. Gina ve Adele ile o tartışmaları neydi öyle, değil mi?
Ama bir de şunu hissettim; Paul, hastalarına gerçekten samimiyetle yardımcı olmaya çalışan, çok empatik birisiydi. Profesyonel kalabildi mi? Bence pek kalamadı. Bu, en çok Sunil vakasında ortaya çıktı. Sunil ile özdeşleştirdi kendisini. Onun terapisinde, terapist olmayan Paul'ü yansıttı. İyi bir terapist olmak, gerçekten çok zor olmalı. Yani terapiye, sadece profesyonel birikim ve değerlendirmelerini getirip, kendi kişisel yanlarını dışarda tutabilmek, çok zor olmalı.
In Treatment'ın tadı damağımda kalınca buna benzer başka diziler araştırdım ve Gipsy karşıma çıktı. Onu da bir solukta bitirdim. Jean, kişisel sorunları, zaafları için psikologluğu kullanan bir kadın. Çok tehlikeli olabilen, zeki ve kurnaz, manipülatörlükte usta bir karakter. Aidiyet duygusu yok, ne eşine, ne çocuğuna, ne annesine. Merhameti ve sevebilme potansiyeli zayıf, bencil birisi. Sizce, Jean'in tanısı ne olabilir?
Gipsy, bende psikolog ve psikiyatristliğin, bazı profesyonellerde çok tehlikeli bir enstrümana dönüşebileceğini düşündürdü.