SANA YAKIN
Bir dostun sıcaklığına
öylesine
yaslamak istiyorum ki başımı
ya omzunu uzat sevgilim
ya da telleri kopuk bir kemanı
Kanadının altına sığınacak
bir kuş arayan
eskimiş saçak gibiyim sensiz
ya da bütün balinalarının
kıyıya vurup
intihar ettiği
bir deniz
Bir hitit çanağıyım
toprağa gömülü
ve sen
ilk kazasını yapan
bir arkeolog ürkekliğiyle
ellerinin arasına al beni
Tek dileğimdir çünkü benim
sana yakın bir sunay akın
Sunay Akın
Nazım Hikmet vapuru
deniz ile arasına
dökülen asfaltı kırar
ve özgürlüğüne kavuşturur
salacak iskelesini
batmak pahasına
Can Yücel vapuru
alaycı bir düdük çalar
savaş gemilerine
ki rakı şişeleri asılıdır
can simitlerinin
yerine
Attila İlhan vapuru
keyfile yarar suları
içinde çünkü sevgililer öpüşür
ve güvertesinde
sigarasını rüzgara karşı yakan
bir katil üşür
Edip Cansever vapuru
denize yansıyan
otel ışıkları altında
gider gelir boğazın en uzak
iki iskelesi arasında
Orhan Veli vapuru
evlerine taşırken
telaş içindeki insanları
küpeştesinden atılan
simitleri kapışır
martı kuşları
Cemal Süreya vapuru
akşamüstleri giyince
ışıklı elbisesini
ince bir duman savurarak havaya
dansa kaldırır
kız kulesini
Tutsak olacağını bilerek
yine bu sabah
demirparmaklıktan içeri
usulca sızdı
güneş
Yasaklanınca görüş gününde
çiçek getirilmesi
arka duvarın dibinde
sarmaşık tohumu
dikmiş annem
Oysa el bile
sallayamamıştım ona
kuyrukta saatlerce bekleyip
doldurduğu içme suyunu
dökerken ardıma
SUNAY AKIN
YALNIZLIK
Şemsiye yapımcıları
ıslanmaktan
tek kişiyi koruyacak genişlikte
kesince kumaşları
yağmur değil
yalnızlıktı yağan
Daha da hüzünlendirir her gece
kentin sokaklarını
bekçinin nefesiyle
düdüğün içinde dönen
nohut taneciğinin yalnızlığı
Ne çok sevinirim bilseniz
bir yılan
mezarıma girer de
göğüs kafesimin kemikleri içinde
kış uykusuna
yatarsa
Sunay Akın
Yüreğim ıslaktır benim Kuytularda ağlamaktan Ve hafif uçuktur rengi Kurusun diye kaç kere Güneşe asılmaktan Yüreğim II Barış yüreğimde Çam kokulu bir orman Varsın konsun dallarıma Savaş denilen Yaşlı ağaçkakan