geldim kızlar.
buda bahsettiğim yazı:
Bir ayrıldılar. Sonra barıştılar, evlendiler... Adam kaçak ilişkiler yaşadığı için sonra bir daha ayrıldılar. O ara büyük bir kaza yaptı adam. Komaya eski karısının kapısında girmeyi başardı. Yani nasıl olduğunu kimse çözemedi. Kadının kapısına kadar geldi ve orada kendinden geçti. Mecburen barıştılar.
Kadın hastanede adamın başında günlerce bekledi. Bu arada adamın sevgilileri gelip gitti. Adam onların yanında "Kardeşim gibi severim kendisini" dedi. Onlar gittikten sonra ise "sevgilim"...
Ayrıldılar...
Adam "değiştim" dedi, bir daha barıştılar...
Her ayrılıkta uğradığı haksızlığa rağmen göz yaşlarına boğulan hep kadın oldu.
Buraya kadar okuduklarınız olayın sadece giriş bölümüydü.
Dün telefon açtım ona. "N'aber?" de dim. Sesi cıvıl cıvıldı. "Biz ayrıldık" dedi. "Haaa..." dedim. Hiç şaşırmadım. Uzun zaman görüşmedik mi ya ayrılırlardı ya da barışırlardı. Bu sefer şahit olduğum diğer ayrılıklanndan farklı, sesi çok iyi geliyordu.
Akşama doğru çıkageldi arkadaşım. Elinde nefis kurabiyeler, çilekli pasta... (Aslanlar gibi durdum, yemedim. Bakınız bugün yemediğim bir şeyi yazdım.) Oturduk, anlattı...
"Birden oldu" dedi. "Bir gün beni feci sinirlendirdi. Yine biriyle beraber olmuş. İnkâr ediyor tabii her zamanki gibi. Mutfakta durup bir baktım. Bu kim yaa dedim kendi kendime. O anda artık onu hiç sevmediğimi anladım."
"Anahtar soruyu sormuşsun kendine" dedim. "Bu gerçekten önemli bir sorudur: Bu kim?"
Kim bu adam? Kim bu kadın? Başlangıçta âşık olduğum kişi mi? Yoksa çok mu değişti? Yoksa çok mu değiştim?
Arkadaşımı en çok canının hiç yanmadığını hissettiği o an şaşırtıyordu. Nasıl oldu da böyle bıçak gibi kesiliverdi bu acı diye soruyordu sürekli.
Hep söylerim, hep söyledim...
Bazen sonuna kadar beklemek gerekiyor. Bütün kredileri tüketmek bütün uzatmaları oynamak gerekiyor. Ancak o zaman ayrılık haklılık kazanıyor.
Bana da yıllar önce birlikte çalıştığım bir yöneticim anlatmıştı. O günlerde kalbim kırık, gözüm yaşlı gezip duruyordum. Odasına çağırdı beni, "biliyor musun, ben evleneceğim gün ayrıldım sevgilimden" dedi. "Kuaförden çıkarken kavga ettik. Yüzüğü attı, ben de attım. Ve bitti... Bir hafta birlikte hazırladığımız evden dışarı çıkmadım ve kimseyle görüşmedim. Sadece sigara içtim bir de su... Dokuzuncu gün mü ne, buzdolabına eğildim bir şey almak için. O anda birden üzülmediğimi fark ettim. Banyo yaptım ve sokağa çıktım. Kendiliğinden gitmişti...."
İşte böyle....
Kendiliğinden gidiverir aslında bütün "ağrı"lar...
iclal aydın