Son yazıma baktım da baya bi zaman olmuş girmeyeli, yazmayalı gülüğüm..
Derslerimi firesiz geçtim çok şükür, bu dönemden ders kalmadı ya gerçekten ne kadar şükretsem az.. Bu yine de okulumun uzadığı gerçeğini değiştirmiyor biliyorum ama bi umut verdi en azından bana.
Günler hem zor geçiyor hem de nasıl geçtiğini anlayamıyorum aslında.
Bi arkadaşımın daha evleneceği haberini aldım, 27sinde düğünü varmış. Sevindim onun adına, zor zamanlar geçirmişti kız sevgilisiyle. Allah mesut etsin dedim içimden ama gitmeyeceğim düğününe. Eskiye dair hiç bir şeyi ve kimseyi istemediğime karar kıldım hayatımda. Liseden bi arkadaşımı aramam lazım ama elim bir türlü telefona gitmiyor nedense. Her gün ayrı bahaneler buluyorum kendime aramamak için. Konuşacak eskiden başka bir şeyimiz yokmuş ve ben eskiyi konuşmak istemiyormuşum gibi geliyor. Haksızlık aslında bu yaptığım biliyorum. Offf..
Pazartesi stajım başlıyor, 1 ay kadar en azında meşgul olayım istiyorum bir şeylerle. Hatta beni öyle çalıştırsınlar ki yorgunluktan mecalim kamasın haftasonlarını iple çekeyim istiyorum. En çok da kendimi dinleyemeyeyim istiyorum.
Perşembe günü öyle şahane bi yer keşfettik ki.. Sessiz sakin ve enfes manzaralı.. Süleymaniye'den Galata'ya uzanan bir yol çizdim soyutça. O kadar açıktı önüm..
Yine düşündüm, her bir karede O'nunla geçirdiğim zamanları düşündüm. Her birinin fotografını çektim kafamda bir kenara koydum. Unutmak istemiyorum sizleri dedim ve yakına kaldırdım. Yalnız unutmam lazım sanıyorum ki.. Hem kareleri, hem geçen zamanları, hem de O'nu.
Kader ne gülüğüm? Benim kaderim ne? Bunları yaşıyorsam her biri benim kaderim mi, bunları ben mi yazdım şimdi. Çok acımasız davranmışım kendime. Ya da acıdığım için böyle davranmışım belki de bilemedim..
Emre'yle öyle konuşmaya ihtiyacım var ki. Ama gel gör ki diyemiyorum konuşalım mı biraz diye. Biliyorum ki O'nun da derdi, sıkıntısı var.
Bugün az daha uğraşsaydık ayağım kırılıyordu sanırım. Saftrik kuzenim ayagımın üzerine logar kapağımsı bi şey düşürdü eve gelirken. Ben de bir de ayagım altındayken üzerine bastım kurtulayım diye tam olduk. Bileğim şişti biraz ama kırık yok muhtemelen. Ezildi galiba, dokunamıyorum sadece.
Okulu uzamış güllüğüm kesin olarak bugün öğrendim. Sevindim dersem yalan olur. Çünkü o gittikten sonra hayatım nasıl olacak merak ediyordum. Ya kopmamız ya da bağlanacaksak bile onun için ortamının değişmesi gerekiyordu. Şimdi ben yine muallakta kaldım. Aslında biliyorum ki aklından bile geçmiyorum. Olsun be güllüğüm benim umudum O'ndan değil zaten Allah'tan..
O'na bi mektup yazdım güllüğüm. Geçtiğimiz cuma akşamı beraberdik arkadaşlar ile birlikte filan. Verecektim aslında ama arkadaşlarım artık O'nun için hiç bir şey yapmamamı söylüyorlar. Haklılar aslında. Hatta biri çok açıkça bana 'O'na bugüne kadar verebileceğin her şeyi verdin. Sevgini verdin, arkadaşlığını verdin. Söylediğini iki etmedin, sabah uyandırmanı istedi uyandırdın, cesaretini gösterdin gittin sevgini bile söyledin daha ne vereceksin' dedi. Haklısın dedim ve sustum. Ancak lanet yüreğim hala ve hala O'na ne versem az, her şeye değer diyor. Yakıp yıkasım geliyor o anda tüm dünyayı..
Aman tamam ben susuyorum ya, yazdıkça daha da doluyorum boşalacağıma..
Bunu geceden beri dinliyorum ve kendime söylüyorum güllüğüm. Bi defa da sen bana söyle belki idrak edebilirim.
Unutursun unutursun
Zaman geçer avunursun
İsyan etsen de derinden
Hayat tutar ellerinden
Bir gün gelir unutursun
Önce yaşayamam zannedersin acından
Ben de gidiyorum kalamam dersin kahrından
Bunun için merhamet dilersin Tanrından
Duymaz kimse sesini
Bıkarlar gözyaşından
Hani geçmeyecek gibi gelir günler
Hiç aydınlanmayacak kapkaranlık geceler
Kabuslar içinde dilin adını heceler
Paylaşamazsın acını yalnız yaşanır dertler
Sonra bir sabah uyanırsın hayata
Bakarsın durmamış dünya dönüyor etrafında
Anlarsın eskisi gibi olmaz bir daha
Ama yepyeni bir güçle sarılırsın hayata