- 3 Mart 2016
- 18.150
- 76.557
- 598
- Konu Sahibi Yokuspokus
- #1
Selam hanımlar; nasılsınız, nasıl gidiyor hayat?
Benim için hayat şu ara fazla sıkı... Kısa kesemez, ufak bir kitabe yazarsam mazur görün lütfen, öylesine yazmaya ihtiyacım var, şimdiden okuyanlara teşekkür ederim.
Buraya üye olduğum zaman sanırım 3 - 4 aylık hamileydim, tam bilemeyeceğim çünkü bire bir gün saymadım gerilmemek adına. Şu ufak zaman zarfında, pek çok değişimi bir arada yaşadım. Hamilelikte yaşadığım sağlık sorunu ile evde dinlenmem gerekti, önümü göremediğim için istifamı verdim işten ayrıldım. İlk hamileliğim olduğu ve ben çok bildiğim(!) için her şeyden korkar hale getirdim kendimi, kastıkça kastım. Sigarayı bıraktım, hamilelikle de birleşince 30 kilo kadar aldım, ömrümde görmediğim kilolara ulaştım. Süreci iki doktor takip etti, hep iletişimdeydim onlarla, elimden gelenin en iyisini yaptığımı düşünüyorum ve çevremde bana yardımcı olmaya çalışan insanların da hakkını yiyemem. Şanslıyım ki onların da desteğiyle üstesinden geldim pek çok şeyin.
Gerek doktorlarımın yönlendirmesi gerek kendi kontrol manyaklığım sebebiyle sezaryen doğuma girdim, ama biraz travmatik geçti diyebilirim. Belden aşağı uyuşturarak başladıkları doğumum, bebeğimin doğmasıyla birlikte genel anestezi verilerek tamamlandı, zorlu bir doğumdu. Sezaryen sonrası 3-4 güne toparlamaya başlarım derken, ağrılardan günler boyu uyuyamadım, yürümekte zorlandım ve sağlıkla emzirebilmek adına ağır ağrı kesicilerin vurulmasını reddettim.
Takriben,giriştiğim süt savaşları, emzirme çabası, meme ucu yarası vb… Pek çok annenin başardığı gibi, acı ile dişlerimi - bacaklarımı sıkarak da olsa bebeğimi emzirdim ama bu süreç beni çok yordu. Lohusalık malumunuz… Bir de anne-babamların çevre oldukça geniştir, gelenin gidenin ardı arkası bir türlü kesilmedi (Bu zaten başlı başına bir hikaye hiç girmeyeyim). Bebem de kolik, gecemiz gündüzümüz birbirine girdi, zaman zaman soluğu acillerde alacak kadar ağır ağlama nöbetleri yaşadık, akşam 7 ile 12 arası zaten kelimenin tam manasıyla bir çeşit işkenceydi (Hala ufak doz da olsa devam ediyor). Bundan da en az 5 sayfalık hikaye çıkar hiç uzatmayayım.
O oldu bu oldu derken 3. ayı bitirdik ancak hala daha üzerimden atamadığım ayrı bir psikoloji var. Sürekli bir endişe ve müdahil olma hali… Hem biraz değişiklik olsun hem de psikolojimi sağlam tutmak amaçlı, bebeği anneme bırakıp dışarı çıksam yakamdan düşmeyen o suçluluk duygusu… Birlikte sokağa çıktığımızda ya susturamayacağım kadar ağlarsa ne yaparım korkusu… Vs vs vs... Sonuç itibariyle kendimi yavaş yavaş eve kapatmaya başladığımı fark ettim ve bunun beni olumsuz etkilediğini.
Geçtiğimiz haftalarda sevdiğim bir ablam ziyaretime gelmişti. Onla da üstünden konuştuk bunu ve bana “Ben de kendimi 1 sene eve kapattım bebek olunca, ardından ağır bir depresyon geçirdim, yapma” dedi. Doğrudur çünkü gelişini duyumsayabiliyorum o çökme hissinin.
Dün doktoruma gittik eşimle, oturduk uzun uzun konuştuk. “Sana yürüyüş terapisi öneriyorum. Her akşam en az 1 saat yürüyeceksin, eve tıkmak yok kendini. Annelik hüznü dediğimiz şey bu, gayet normal bir süreç” dedi. Evladımın sağlıklı psikolojik gelişimi için psikolojisi düzgün bir anneye ihtiyacı var bunun bilincindeyim ama işte o ayrı bi suçluluk duygusu var ya hani “Bebeğimi bıraktım, o yavrucak evde ama ben geziyorum” gibi saçma bi suçlanma hissi işte o çok zorluyor beni. Anneme soruyorum “Sende oldu mu böyle bir his?” diye, “Olur öyle, sonra zamanla geçer” filan diyor.
Haddinden fazla hırpalıyor, yoruyorum kendimi sanki.
Siz anneler, sizlerde de olmuş muydu böyle?
Benim için hayat şu ara fazla sıkı... Kısa kesemez, ufak bir kitabe yazarsam mazur görün lütfen, öylesine yazmaya ihtiyacım var, şimdiden okuyanlara teşekkür ederim.
Buraya üye olduğum zaman sanırım 3 - 4 aylık hamileydim, tam bilemeyeceğim çünkü bire bir gün saymadım gerilmemek adına. Şu ufak zaman zarfında, pek çok değişimi bir arada yaşadım. Hamilelikte yaşadığım sağlık sorunu ile evde dinlenmem gerekti, önümü göremediğim için istifamı verdim işten ayrıldım. İlk hamileliğim olduğu ve ben çok bildiğim(!) için her şeyden korkar hale getirdim kendimi, kastıkça kastım. Sigarayı bıraktım, hamilelikle de birleşince 30 kilo kadar aldım, ömrümde görmediğim kilolara ulaştım. Süreci iki doktor takip etti, hep iletişimdeydim onlarla, elimden gelenin en iyisini yaptığımı düşünüyorum ve çevremde bana yardımcı olmaya çalışan insanların da hakkını yiyemem. Şanslıyım ki onların da desteğiyle üstesinden geldim pek çok şeyin.
Gerek doktorlarımın yönlendirmesi gerek kendi kontrol manyaklığım sebebiyle sezaryen doğuma girdim, ama biraz travmatik geçti diyebilirim. Belden aşağı uyuşturarak başladıkları doğumum, bebeğimin doğmasıyla birlikte genel anestezi verilerek tamamlandı, zorlu bir doğumdu. Sezaryen sonrası 3-4 güne toparlamaya başlarım derken, ağrılardan günler boyu uyuyamadım, yürümekte zorlandım ve sağlıkla emzirebilmek adına ağır ağrı kesicilerin vurulmasını reddettim.
Takriben,giriştiğim süt savaşları, emzirme çabası, meme ucu yarası vb… Pek çok annenin başardığı gibi, acı ile dişlerimi - bacaklarımı sıkarak da olsa bebeğimi emzirdim ama bu süreç beni çok yordu. Lohusalık malumunuz… Bir de anne-babamların çevre oldukça geniştir, gelenin gidenin ardı arkası bir türlü kesilmedi (Bu zaten başlı başına bir hikaye hiç girmeyeyim). Bebem de kolik, gecemiz gündüzümüz birbirine girdi, zaman zaman soluğu acillerde alacak kadar ağır ağlama nöbetleri yaşadık, akşam 7 ile 12 arası zaten kelimenin tam manasıyla bir çeşit işkenceydi (Hala ufak doz da olsa devam ediyor). Bundan da en az 5 sayfalık hikaye çıkar hiç uzatmayayım.
O oldu bu oldu derken 3. ayı bitirdik ancak hala daha üzerimden atamadığım ayrı bir psikoloji var. Sürekli bir endişe ve müdahil olma hali… Hem biraz değişiklik olsun hem de psikolojimi sağlam tutmak amaçlı, bebeği anneme bırakıp dışarı çıksam yakamdan düşmeyen o suçluluk duygusu… Birlikte sokağa çıktığımızda ya susturamayacağım kadar ağlarsa ne yaparım korkusu… Vs vs vs... Sonuç itibariyle kendimi yavaş yavaş eve kapatmaya başladığımı fark ettim ve bunun beni olumsuz etkilediğini.
Geçtiğimiz haftalarda sevdiğim bir ablam ziyaretime gelmişti. Onla da üstünden konuştuk bunu ve bana “Ben de kendimi 1 sene eve kapattım bebek olunca, ardından ağır bir depresyon geçirdim, yapma” dedi. Doğrudur çünkü gelişini duyumsayabiliyorum o çökme hissinin.
Dün doktoruma gittik eşimle, oturduk uzun uzun konuştuk. “Sana yürüyüş terapisi öneriyorum. Her akşam en az 1 saat yürüyeceksin, eve tıkmak yok kendini. Annelik hüznü dediğimiz şey bu, gayet normal bir süreç” dedi. Evladımın sağlıklı psikolojik gelişimi için psikolojisi düzgün bir anneye ihtiyacı var bunun bilincindeyim ama işte o ayrı bi suçluluk duygusu var ya hani “Bebeğimi bıraktım, o yavrucak evde ama ben geziyorum” gibi saçma bi suçlanma hissi işte o çok zorluyor beni. Anneme soruyorum “Sende oldu mu böyle bir his?” diye, “Olur öyle, sonra zamanla geçer” filan diyor.
Haddinden fazla hırpalıyor, yoruyorum kendimi sanki.
Siz anneler, sizlerde de olmuş muydu böyle?