• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Sağlıklı beslenme için tüm gıda, meyve ve sebzeler.

olive-oil1(2).jpg

Bu markalar sahte zeytinyağı satıyor

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yaptığı kontrollerde belirlediği hileli gıda üreten firmalar ilan etti. Zeytinyağında yine dev firmalar var. Sahtekarlıkta Aydın, Manisa, Akhisar, Balıkesir ve İzmir başı çekti.

Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın internet sitesinden yapılan duyuruda 2015 yılında 724 bin 379 resmi kontrol yapıldığı bildirildi. Bu kapsamda, kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye düşürecek şekilde bozulmuş ve değiştirilmiş ürünlere ait bilgiler liste halinde yayınlandı. Zeytinyağından, et ve süt ürünlerine kadar onlarca firma ve marka ne şekilde sahtecilik yapıldığı de belirterek kamuoyuna ilan edildi.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın geçtiğimiz yıl yaptığı kontrollerde belirlediği hileli gıda üreten firmaları yılın son gününde ilan etti. Zeytinyağında yine dev firmalar var. Bazı firmaların üst üste 3. Kez tağşişli yağ sattığının tespit edilmesi ise şaşkınlık yarattı. Keskinoğlu, Verde ve Yonca Gıda'nın belirtilen ürünlerinde sahtekarlığa rastlandı. Yonca'nın Sırım marka yağında, Keskinoğlu'nun Migros, Verde'nin ise Carrefour marka yağlarında hile saptandı. Sahtekarlıkta Aydın, Manisa, Akhisar, Balıkesir ve İzmir başı çekti.


FİYATI ARTAN ZEYTİNYAĞINDA SAHTECİLİK ZİRVEDE, DEV FİRMALAR VAR

Son günlerde zeytinyağı fiyatlarının artması nedeniyle sızma zeytinyağı diye satılan yağların içine çiçek yağı karıştırıldığı saptandı. Yakayı ele veren sahtecilere 14 bin lira para cezası verildi.


İŞTE SAHTE ZEYTİNYAĞLARININ MARKALARI

Bakanlığın açıkladığı taklit, tağsiş ve ürününde ilaç etken maddesi bulunan firma ve markalar şunlar:

1- Körfez Gıda Paketleme İsmail KAÇKAN Ayvalık/BALIKESİR Riviera Zeytinyağı (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ECN-42 farkı(tohum yağlarının tespiti) Markası: Körfezbirlik.


2- Verde Yağ Besin Maddeleri San. Tic. A.Ş. Torbalı/İZMİR Natürel Sızma Zeytinyağı (Yağ Asidi Etil Esterleri) Carrefour.


3- Akmert Zeytincilik-Levent ÜNSAL Akhisar/MANİSA Natürel Sızma Zeytinyağı (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ECN-42 farkı(tohum yağlarının tespiti) Ünsal Mert.


4- Can Zeytinleri Gıda Tarım Komisyon İthalat İhracat San. Tic. Şti. Akhisar/MANİSA Natürel Sızma Zeytinyağı (Yağ Asidi Etil Esterleri) Olbia.


5- Körfez Gıda Paketleme İsmail KAÇKAN Ayvalık/BALIKESİR Natürel Sızma Zeytinyağı ECN-42 farkı (tohum yağlarının tespiti) Körfezbirlik.


6- Yonca Gıda San. A.Ş Yunusemre/MANİSA Natürel Sızma Zeytinyağı (Yağ Asidi Etil Esterleri) Sırım.


7- Gürtaç Gıda Yerli Ürün Tic.-Mustafa TAÇ Köşk/AYDIN Natürel Birinci Yemeklik Sıvı Yağ (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ECN-42 farkı (tohum yağlarının tespiti), trans yağ asitleri, U.V özgül soğurma) Gürtaç.


8- Gürtaç Gıda Yerli Ürün Tic.-Mustafa TAÇ Köşk/AYDIN Natürel Birinci Sızma Zeytinyağı (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ECN-42 farkı (tohum yağlarının tespiti),trans yağ asitleri, U.V özgül soğurma) Gürtaç.


9- Alabaylar Yağ.I Iayv.Tar.Petrol Ürn.lhr.İth.San ve Tic. Ltd.Şti-İdris ALABAY Köşk/AYDİNNatürel Sızma Zeytinyağı (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ECN-42 farkı (tohum yağlarının tespiti) yağ asidi etil esterleri) İdris Alabay Özgem.


10- Keskinoğlu Tav. ve Dam. İşi. San. Tic. A.Ş Akhisar/MANİSA Riviera Zeytinyağı Eritrodiol uvaol toplamı ve mumsu madde miktarı (pirina yağı tespiti) Migros.


11- Varpa Gıda San. Tic. Ltd. Şti. Efeler/AYDIN Sızma Zeytinyağı (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ECN-42 farkı (tohum yağlarının tespiti).

12- İsmail BÖLÜK Köşk/AYDİN Natürel Birinci Zeytinyağı (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ECN-42 farkı (tohum yağlarının tespiti) İsmail Bölük.


13- Ege Sele Zeytincilik- Ayben AKARPINAR YAŞKIŞ Gemlik/BURSA Natürel Sızma Zeytinyağı (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ECN-42 farkı (tohum yağlarının tespiti),trans yağ asitleri) Ege Sele.


14- Gümüşoğlu Sofralık Zeytin İşletmesi-Murat GÜMÜŞ Nizip/GAZİANTEP Natürel Birinci Zeytinyağı (Yağ asitleri kompozisyonu, mumsu madde miktarı, ECN-42 farkı(tohum yağlarının tespiti) Murat Gümüş.


15- Şeref Gıda Korucuk/DENİZLİ Riviera Zeytinyağı (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ECN-42 farkı(tohum yağlarının tespiti) Zeysun.


16-BFM Gıda Tarım Taşımacılık Teks. San. Tic.Ltd. Şti. Buharkent/AYDIN Natürel Sızma Zeytinyağı (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, U.V özgül soğurma, mumsu madde miktarı, ECN-42 farkı(tohum yağlarının tespiti) Zeytinkent.


17-BFM Gıda Tarım Taşımacılık Teks. San. Tic.Ltd. Şti. Buharkent/AYDIN Natürel Sızma Zeytinyağı (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ECN-42 farkı(tohum yağlarının tespiti) Zeytinkent Riviera Zeytinyağı.


18- Şifa Zeytinyağları ve Sabun Tic. Ltd.Şti. Antakya/HATAY (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ECN-42 farkı (tohum yağlarının tespiti)) Hasdağ Rafine Vinterize Ayçiçek Yağı.


19-Pekmezler Yağ Sabun ve Pamuk San. Tic. A.Ş Şehitkamil/GAZİANTEP (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ayçiçek yağından başka tohum yağları tespiti) Nergiz Rafine Vinterize Yemeklik Ayçiçek Yağı.


20- Simay Yağ ve Çay Sanayi Tic. Ltd.Şti. Belen/HATAY (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ayçiçek yağından başka tohum yağları tespiti) Kerem Ayçiçek Yağı.


21- Simay Yağ ve Çay Sanayi Tic. Ltd.Şti. Belen/HATAY (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ayçiçek yağından başka tohum yağları tespiti) Simay Demirgöksel.


22- Simay Yağ ve Çay Sanayi Tic. Ltd.Şti. Belen/HATAY Rafine Vinterize Yemeklik Ayçiçek Yağı (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ayçiçek yağından başka tohum yağları tespiti) Simay Demirgöksel.


23-Simay Yağ ve Çay Sanayi Tic. Ltd.Şti. Belen/HATAY Rafine Vinterize Yemeklik Ayçiçek Yağı (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ayçiçek yağından başka tohum yağları tespiti) Simay Demirgöksel Rafine Vinterize Yemeklik Ayçiçek Yağı.


24- Simay Yağ ve Çay Sanayi Tic. Ltd.Şti. Belen/HATAY (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ayçiçek yağından başka tohum yağları tespiti) Simay Demirgöksel.


25- Kurtuluş Yağ Tarım Ürünleri Zeytin Zeytinyağı Sabun İmalat Nakliye Hayvancılık Gıda Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. Kapaklı Köyü/MANİSA Rafine Vinterize Yemeklik Mısır Yağı (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, mısır yağından başka tohum yağları tespiti) Gülce.


26- Kurtuluş Yağ Tarım Ürünleri Zeytin Zeytinyağı Sabun İmalat Nakliye Hayvancılık Gıda Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. Kapaklı Köyü/MANİSA Rafine Vinterize Yemeklik Ayçiçek Yağı (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ayçiçek yağından başka tohum yağları tespiti) Gülce Rafine Vinterize Yemeklik Ayçiçek Yağı.


27- Ata Ticaret-Serkan KURTULUŞ Akhisar/MANİSA (Yağ asitleri kompozisyonu, sterol kompozisyonu, ayçiçek yağından başka tohum yağları tespiti) Ege Gülcem.(Kaynak:www.İzmiryazıyor.com)

* Esas aracılara da dikkat etmeli. Yoncanın Sırım markası Bimde, bu yazıya göre Keskinoğlu Migros'ta, Verde ise Carrefour'da satılıyor. Tağşiş yapma nin cezası 15bin tl ve bu işi yapanlar için çok komik rakamlar. Caydırıcı cezalar olmalı örnek nitelikli dolandiricilik olmalı ve yargıya intikal etmeli. Deşifre olan markalar ayni gün içerisinde yeni bir markayla devam ediyorlar.
*Hileli ürünlerin satışına devam ettikten sonra sembolik cezaları seve seve ödeler. tağşişli ürünler neden toplatılmıyor..aslında fabrikalarına kilit vurulmalı, ürünlerinin satışı yasaklanmalı..
Alıntı
http://www.ulusaltarim.com/4056/Bu-markalar-sahte-zeytinyagi-satiyor
 
Son düzenleme:
ENDİŞE BİTTİĞİNDE SAĞLIK BİR ANDA DÜZELİR


Eğer sürekli hastalık yada nefret, kızgınlık ve olumsuzluk düşünceleri taşırsanız, bedeniniz bu düşünceleri fiziksel boyuta dönüştürecektir. Endişe, nefretten sonra insanın kendisine ölümcül zarar verdiği en kötü zihin aktivitesidir…
Endişe, nefret, korku, anksiyete, acı çekme, sabırsızlık, hırs, tamah, anlayışsızlık, yargılama ve suçlama gibi ürünleriyle birlikte bedene, hücresel boyutta saldırır. Bu koşullarda sağlıklı bedene sahi…p olmak imkansızdır.
Endişenin hiçbir anlamı, amacı yoktur. Ziyan edilmiş mental enerjidir. Endişe aynı zamanda bedene müthiş zarar veren biyokimyasal reaksiyon yaratır. Hazımsızlıktan, kalp krizine kadar her türlü hastalığa neden olur.
ENDİŞE BİTTİĞİNDE SAĞLIK BİR ANDA DÜZELİR…
Neale Donald Walsch

Endişe
, henüz yaşanmamış bir şeyi geçmiş deneyimlerimize dayanarak ya da etrafımızdakilerin yaşadıklarını baz alarak olmuş gibi düşünüp hissettiğimiz boş ve acılı enerji sarfıdır. Ve zaten henüz olmamış bu şeyin acılarını kendimize yaşattığımız da o anın keyfini de kaçırmış oluruz. Eğer gelecekle ilgili endişelerimizin sebeplerini keşfedebilirsek ki bu sebepler tamamen korkularımıza dayalıdır, bu korkuların kaynaklarını görüp, anlayıp değiştirdiğimizde huzur bulduğumuz gibi bedende bozulmuş hücrelerimizi de şifalandırmaya başlamış oluruz.

Alıntı

https://anetteinselberg.com/2016/01/06/endise-bittiginde-saglik-bir-anda-duzelir/
 
Peynir Altı Suyu ( Whey Proteini)

Evde şirden mayası ile doğal katkısız ve çok lezzetli peynirler yapılabilir. Daha önce de peynir altı suyu whey ile ilgili bir yazı yazmıştım. O yazıyı yazdığımdan bu zamana kadar geçen sürede bu konudaki araştırmalarım doğrusunda bilgilerim de çoğaldı ve bu bilgileri sizlerle paylaşmak adına whey proteini ile ilgili 2. yazıyı yayınlamaya karar verdim.
Evde peynir yapmaya başladığınızda kaçınılmaz olarak pek çok miktarda da peynir altı suyunuz oluyor.

Peki nedir peynir altı suyu whey, ne işe yarar?


İngilizce'de whey protein denen peynir altı suyu esansiyel amino asitler (vücuda dışarıdan alınması gereken elzem amino asitler) içeren bir proteindir.
Sütün içeriğinin %87 si su, % 13 ü katı maddedir. Bu katı maddelerin ise % 30 u yağ, % 37 si laktoz, % 27 si proteindir. Bu süt proteinlerinin %80 i kazein, %20 si whey proteininden oluşur. Whey proteini kazeinden çok daha kolay erir ve emilir.Bu protein sporcular için, kilo vermek isteyenler için, bağışıklık sistemini ve kemiklerini güçlendirmek için kullanılır ve fayda sağlar.

Whey proteininin faydalı olduğu alanlar;

Sporda beslenmesinde ve yaşlılıkta;
Atletler ve diğer sporcuların protein ihtiyacı diğer kişilerden fazla olup ihtiyaçlarını whey proteiniyle karşılayabilirler. Whey proteini daha iyi emilmekte ve kaslarda daha iyi kuvvetlilik yapmaktadır. İçinde bulunan lösin aminoasiti kaslarda protein oluşmasını arttırır. Vücutta glutatyonu artırarak bağışıklık sistemini güçlendirir. Yaşlılarda oluşan kemik erimesinde bu nedenle faydalı olur.
Kilo vermede;
Kilo verme açısından whey proteinin büyük faydası olmaktadır. Vücut proteinleri yakmak için daha çok enerji harcar. İçerisinde karbonhidrat olmadı için düşük glisemik indeksli diyet için faydalı bir destektir. Ayrıca içindeki lösin aminoasiti yağların erimesine ve kasların artmasına katkıda bulunur. Whey proteini ayrıca iştahı baskılayan kolosistokinin "glukagon like peptid-1" hormonlarını artırarak kilo vermede faydalı olmaktadır. Ara öğünlerde whey proteini tüketerek açlık atakları bastırılabilir.
Kanser hastalarında;
Kanser hastaları kemoterapi ve radyoterapi nedeniyle iştahsızlık bulantı olayını sıkça yaşarlar. Yeteri kadar protein ve gıda alamadıklarından kilo kaybı ve kas erimesi oluşur. Whey proteini bu alanda da kullanılırsa çok fayda görülür.
Ayrıca kalp damar sağlığı tansiyonu denge altına alma gibi başka sağlık alanlarında da son derce faydalıdır whey proteini.
Whey proteini evde nasıl yapılır?
Sütü kazein kısmından ayırdığınızda geriye kalan kısım wheydir. Bunu sütü kaynatıp içine limon sıkarak ya da sirke ekleyerek sütü kestirip kazeini ayırmak suretiyle yapanlar da var ama bu durumda ekşi bir peynir altı suyunuz olacağını garanti ediyorum. Süt kesiği yani limon sirke gibi asitle sütü keserek elde ettiğiniz peynirimsi peynir değil süt kesiği olacak. Bu durumda süt kaynadığı için sütün içindeki pek çok değerli bakteri ve vitamin de ölmüş olacak, peynir altı suyu da ekşi olacak.
Evde yaptığınız yoğurdu süzdüğünüz zaman süzme yoğurt ve altta kalan suyu da whey proteinidir. Bu şekilde de whey proteini elde edersiniz ancak yine ekşi bir su olacaktır.
Ayrıca kefiri de yoğurt gibi süzerek suyunu ayırırsanız yine bu su da kefir tadında bir whey proteini olacaktır.
Süt tadında kolay içimli whey proteni elde etmenin tek yöntemi ise evde peynir mayalamaktır.
Whey elde etmenin en iyi yöntemi evde peynir mayalamaktır.
Yaptığınız peynir ile aynı zamanda whey peynir altı suyu da elde edersiniz. İçimi süte çok yakın, hiçbir ekşiliği olmayan katkısız, doğal whey hazırlamanın en başarılı yöntemi bana göre budur.

ferda durus

Kaynak: fermentemutfagim
 
Lifli Yiyecekler Nelerdir?
Son dönemlerde popüleritesini arttıran lifli gıdaların sağlık açısından en çok bilinen faydaları; kandaki şeker miktarını düşürmesi, kolesterolü engellemesi, hemoroitlerin oluşumunu ve kolon kanserini engellemesidir.

Eğer lif bir ilaç olarak satılıyor olsaydı, sanırım temin edilmesi için eczaneler insan akınına uğrayabilirdi. Ancak her ne kadar ilaç formunda olmasa da, insanların günlük ihtiyaçlarını karşılayabileceği birçok lifli gıda bulunmaktadır. Buna rağmen çok az insan günlük ihtiyacını karşılayacak lifli gıda tüketmektedir. Sağlıklı bir kadının günde alması gereken lif miktarı 25 gram iken, erkeklerde bu miktar en az 35 gram olmalıdır. Yapılan anket çalışmalarında ise insanların genel olarak ortalama 15 gram kadar lif aldığı sonucu çıkmaktadır.

“Lifli yiyecekler nelerdir”
sorusuna yanıt vermeden önce besin lifi türleri hakkında kısa biraz bilgi verelim. Lif, gıdaların bağırsak enzimleri tarafından sindirilmediği kısmıdır.

Besin lifleri suda çözünür ve suda çözünmez olarak iki kategoriye ayrılır. Her iki lif türünün farklı rahatsızlıkların tedavisi ve belirtilerinin hafifletilmesi için farklı faydaları vardır.

Suda çözünür lif içeren yiyecekler, kan şekerinin sabit tutulması ve kötü kolesterolün düşürülmesine yardımcı olurken suda çözünmeyen lif, kabızlığı gidermek, hemoroidi önlemek ve sindirim sistemi hastalıkları riskini azaltmak için kullanılmaktadır.

Günlük olarak alınması gereken lif miktarı her 1000 kalori için 14 gramdır. Her gün 2000-2500 kalori alan sağlıklı yetişkinler için 28-35 gram arası besin lifi önerilmektedir.

Suda Çözünür Lif İçeren Yiyecekler
Suda çözünür lif adından da anlaşılacağı üzere bağırsaklarda çözülerek jel kıvamında bir maddeye dönüşür. Bu jel benzeri madde sindirim sisteminin çalışma hızını yavaşlatarak tokluk hissini uzatır.

Çözünür besin lifleri kandaki kolesterol düzeyinin korunmasına ve sindirimi yavaşlattığı için özellikle yemeklerden sonra meydana gelen kan şekeri dalgalanmalarının önlenmesine yardımcı olur.

Tam Tahıllar: Yulaf tahıllar arasında çözünür lif bakımından en zengin besindir. Kahvaltıda yiyeceğiniz yarım su bardağı pişmiş yulaf kepeği veya yulaf ezmesi günlük lif ihtiyacının önemli bir kısmını karşılar.
Yulafla birlikte taze meyve tüketmek lif oranını arttıracaktır. Yine aynı şekilde pişmiş veya kahvaltılık gevrek olarak tüketilen arpa çözünür lif bakımından oldukça zengindir.

Meyve: Kuru erik, armut ve narenciye (portakal, greyfurt..) gibi meyveler yüksek oranda çözünür lif içerir. Bu kategorideki diğer meyveler arasında nektarin, şeftali, elma, muz ve böğürtlen bulunmaktadır.

Baklagiller: Sarı veya yeşil mercimek, fasulye, nohut gibi baklagiller günlük besin lifi kaynağı olarak kullanılabilir. Yarım bardak pişmiş herhangi bir baklagil yaklaşık 3 adet meyve kadar besin lifi içerir.

Sebzeler: Suda çözünen lif içeren sebze listesi çok geniş olmasa da brokoli, Brüksel lahanası, havuç gibi lifli sebzeler kalp ve sindirim sistemi için iyi sebzeler arasında yer gösterilmektedir.

  • Elma
  • Portakal
  • Kayısı
  • Muz
  • Böğürtlen
  • Kiraz
  • Greyfurt
  • Şeftali
  • Ananas
  • Armut
  • Erik
  • Çilek
  • Mandalina
  • Brokoli
  • Havuç
  • Mısır
  • Bezelye
  • Domates
  • Kabak
  • Patates
Suda Çözünmeyen Lif İçeren Yiyecekler
Gıdalar yoluyla alınan ve suda çözünmeyen fiber bağırsak boyunca sindirilmeden hareket eder.

Bu besin lifi türü bağırsak hareketine yardımcı olarak kabızlığı önler ve kabızlığa bağlı diğer sorunların tedavisine yardımcı olur. Beslenme uzmanları suda çözünmeyen lifli yiyecekleri tokluk hissini uzatması nedeniyle diyet yapanlara önermektedir.

Sebzeler: Suda çözünen lifin aksine pek çok çiğ sebze, başta şalgam, pancar, karnabahar, lahana, Brüksel lahanası ve havuç olmak üzere önemli oranda suda çözünmeyen lif içermektedir.

Yeşil yapraklı sebzeler, brokoli, yeşil fasulye, salatalık, soğan, lahana, kereviz, domates, patlıcan, biber ve mısır da yüksek oranda lif içerir. Bu sebzelerden en yüksek oranda lifi alabilmek için çiğ tüketilmeleri önerilmektedir.

Meyveler: Kabuklu, çekirdekli meyvelerin çoğu değişen oranlarda suda çözünmez besin lifi içerir.

Kabızlık sorunu olanlara lif bakımından oldukça zengin olan elma kabuğu önerilir. Kabızlığı hafifletmek için kiraz, üzüm, ananas, portakal, kavun, erik ve çilek tüketebilirsiniz.

Tahıllar: Buğday kepeği, çavdar ve kahverengi pirinç çözünmez lif için iyi kaynaklar arasındadır.

  • Buğday kepeği
  • Yulaf kepeği
  • Kuru havuç
  • Gevrek ekmek
  • Buğday tohumu
  • Kepekli çavdar unu
  • Bezelye
  • Soya fasulyesi
  • Patlamış mısır
  • Fıstık
  • Kuru şeftali
  • Badem
  • Mercimek
  • Arpa unu
  • Müsli
  • Üzüm
  • Ceviz
  • Kepekli makarna
  • Soğan
Besin Lifinin Önemi
Besin lifinin sağlık üzerine etkileri konusunda özellikle son yıllarda sayıları artan araştırmaların sonuçları aşağı yukarı aynıdır.

Düzenli olarak çözünen ve çözünmeyen besin lifi tüketenlerin tüketmeyenlere oranla kalp ve damar hastalıklarına yakalanma, şeker hastalığı geliştirme, sindirim sistemi hastalıklarına yakalanma riski oldukça azalıyor.

Yine lifli gıdalarla beslenenlerin yaşam kalitesi ve yaşam süresi artıyor. Lif sadece sindirime, kolesterol ve şeker düzeylerinin korunmasına değil organlarda oluşan iltihapların azalmasına ve potansiyel olarak kanseri yapabilecek maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı oluyor.

Ayrıca lif bakımından zengin besinler genellikle sağlığımız için vitamin ve mineral bakımından da zengin olduğu için genel sağlığımıza da katkıda bulunuyor.

Fazla Lif Tüketmenin Olası Yan Etkileri
Çok fazla lif yemek demir, çinko, kalsiyum ve magnezyum gibi minerallerin vücut tarafından tam olarak emilmesini engelleyebilir.

Kısa sürede yüksek oranda lif tüketmek gaz, şişkinlik ve karın kramplarına neden olabilir. Lifi beslenmenize yavaş yavaş artan oranlarda dahil etmek bu yan etkilerden korunmanızı sağlayacaktır.

Kaynaklar
Alıntı: iyigelenyiyecekler.com

Bu yazımızda lif açısından zengin olan 20 gıdayı listeleyeceğiz.

1. Mısır

Genel olarak sarı rengine alışık olduğumuz mısır, pembesinden siyahına birçok farklı rekte olabilir ve her biri kendine özgü antioksidan kaynağıdır. Ortalama bir mısır yaklaşık olarak 2 gram lif içermektedir. Patlamış mısır da iyi bir lif kaynağıdır ve bir servis tabağı yaklaşık 1.2 gram lif içermektedir.

2. Fasulye

Fasulye, içerdiği demir, protein ve potasyumun yanında zengin bir lif kaynağıdır. Birçok kültürün mutfağında kendisine yer bulan fasulye, bizim mutfağımızda da yıllardan beri farklı sunumlarda yerini almaktadır. Her ne kadar insanlarda gaz problemleri yaratması ile ünlü olsa da, hem günlük lif ihtiyacının sağlanması açısından hem diğer bileşenlerinin kalitesi bakımından çok önemli bir gıda maddesidir.

3353_lif2.jpg


3. Siyah Fasulye

Bir tabak siyah fasulyede yaklaşık 15 gram lif ve 15 gram protein bulunmaktadır. Koyu renkli olması yüksek miktarda flavonoid ve bitki pigmenti içerdiğini gösterir ki bu da antioksidan kapasitesinin yüksek olduğuna dair önemli bir ipucudur.

4. Barbunya Fasulye

Barbunya fasulye de diğer kuzenleri gibi lif, protein ve demir açısından oldukça zengindir.

5. Nohut

Genel olarak iki çeşidi bulunmaktadır: genellikle Amerika’da yetişen açık renkli “kabuli” çeşidi ve hem antioksidan hem de lif kapasitesi daha fazla olan koyu renkli “desi” çeşidi. İlk olarak Ortadoğu ülkelerinde üretilen nohut buradan tüm dünyaya yayılmıştır.

6. Avokado

Kremsi bir yapıya sahip olan avokado muhteşem bir lif deposudur. Bir yemek kaşığı avokadoda yaklaşık 2 gram kadar, bütün bir avokadoda da ortalama 10 gram lif bulunmaktadır. Avokado aynı zamanda iyi bir tekli ve çoklu doymamış yağ kaynağıdır. Bu yağlar kolesterolü azaltıp kalp hastalıklarının riskini azaltır. Bunun yanında çocukların zihin gelişimlerine destekte bulunur.

indir.jpg


7. Kepekli Makarna

Kolay hazırlanışı nedeniyle çoğumuzun tükettiği makarna, geleneksel kepekli pasta olarak tüketilirse günlük lif ihtiyacının büyük bir kısmını karşılayabilmektedir. Ancak hem günümüzde bulunmasının zorluğu, hem damak tadının zaman içerisinde değişmesi nedeni ile mutfaklardaki yerini büyük oranda kaybetmiş bulunmaktadır.

8. Bulgur

Geleneksel mutfağımızda sıkça kullanılmakta olan bulgurun bir porsiyonunda yaklaşık 3.5 gram lif bulunmaktadır.

9. Taze Fasulye

Yaz aylarında genellikle doğu kültüründe sıkça tüketilen taze fasulyenin yaklaşık yarım porsiyonu yaklaşık 11 gram protein ve 9 gram lif içermektedir.

10. Kepekli Ekmek

Beyaz ekmek ve diğer rafine tahıllar, üretim aşamasında millendiği için taneciklerin kabuk kısımları ayıklanır ve önemli ölçüde lif kaynağını kaybetmiş olur. Ancak kepekli ekmeğin üretim prosesinde kabukların ayrılması süreci olmadığından besleyici olan kabuk kısmı ekmekte kalır ve önemli bir lif kaynağı haline gelir.

11. Mercimek

Baklagiller familyasının küçük bir bireyi olan mercimek bir tabakta 15.6 gramlık içeriği ile süper bir lif kaynağıdır. Cilalı taş devrinden beri üretilen mercimek aynı zamanda iyi bir protein, B vitamini, demir ve mineral kaynağıdır.

images-300x118.jpg


12. Armut

Armut, yenilebilir meyvelerin içinde hem besin içeriği hem de lif muhtevası açısından en zenginidir. Kabuğu soyulmamış orta boyuttaki bir armut yaklaşık 5.5 gram lif içermektedir. Ancak meyvelerdeki lif miktarı, meyvenin tazeliği ile doğrudan bağlantılıdır. O nedenle lif alabilmek için meyvenin taze olarak ve kabuğu soyulmadan tüketilmesi gerekir.

13. Enginar

Son dönemlerde popülaritesini fazlasıyla arttıran ve tüketimi artan sebzelerden biri olan enginar iyi bir lif kaynağı olmanın yanı sıra karaciğer sağlığı açısından çok faydalı olan silimarin ve antioksidan açısından da çok zengindir. Ortalama bir enginar yaklaşık olarak 10.3 gram lif içermektedir.

14. Yulaf

Yulaf, beta-glucan olarak adlandırılan özel bir çeşit lif içermektedir. Bu lif çeşidi özellikle çok güçlü bir kolesterolü azaltıcı ve bağışıklık sistemini güçlendiricidir. Yulaf aynı zamanda iyi bir çözünen (kandaki kolesterolü düşürür) ve çözünmeyen (sindirimi kolaylaştıran) lif karışımıdır.

lif.jpg


15. Ahududu

Hem kırmızı hem mavi-siyah renklerde olabilen ahududu tam bir besin yıldızıdır. Bir tabak ahududu yenmesi halinde üç günlük lif ihtiyacı karşılanmaktadır. Bunun dışında antioksidan kapasitesi olarak en güçlü gıdalardan biri olarak göze çarpmaktadır.

16. Bezelye

Bezelye, hem pişirilmeden hem de pişirilerek yenilebilen nadide lif kaynaklarından biridir. Çiğ halde tüketilen bezelyede 16.3 gram lif bulunurken bu miktar pişirme sonrasında 8.8 grama inmektedir.

17. Brokoli

Ülkemizde 2000’li yıllardan sonra market raflarında yer edinen brokoli turpgiller familyasının bir bireyidir. Daha çok kansere karşı koruyucu özelliği ile bilinen brokoli önemli miktarda lif de içermektedir. Bir tabak haşlanmış brokolide yaklaşık olarak 5.1 gram lif bulunmaktadır.

elma.jpg


18. Elma

Söz konusu elma olduğunda, içerdiği sayısız yararlı fitokimyasal yanında lif muhtevası aklımıza bile gelmeyebilir ancak orta büyüklükte bir elmanın yaklaşık 4.4 gram kadar lif içerdiği göz önüne alındığında, diğer tüm yararlarının yanında iyi bir lif kaynağı olduğu sonucu çıkar. Bu noktada dikkat edilmesi gereken şey, yukarıda armut için de belirttiğimiz gibi, elmanın da taze ve kabuğu soyulmadan tüketilmesi gerektiğidir.

19. Badem

Badem, diğer kuru yemişlerin birçoğunda olduğu gibi, içerdiği yüksek miktarda yararlı yağ ve proteinin yanında, iyi bir lif deposudur. Ancak tüm bunların yanında göz ardı edilmemesi gereken yüksek kalori miktarı gibi önemli bir nokta vardır, o nedenle porsiyon miktarına dikkat edilmelidir. Bir avuç dolusu kadar badem 170 kalorinin yanında 3 gram kadar lif içeriğine sahip olduğundan tüketilecek dengeli bir miktar olarak dikkate alınabilir.

20. Arpa

Bira ve viskinin temel maddesi olarak bilinen arpa kepek ekmek gibi çok iyi bir lif deposudur. Son dönemlerde yapılan çalışmalar, kahvaltıda arpa tüketen sağlıklı bireylerin diğerlerine göre çok daha az acıktığını göstermiştir.

Kaynakça:
http://www.health.com

Cekirgee Cekirgee
 

'Kanserin çaresi paça çorbası ve evde yapılan yoğurt'


Onkoloji uzmanı Dr. Yavuz Dizdar, kanserin DNA ya da hücreyle değil bağ dokuyla alakalı olduğunu iddia ediyor. Kemoterapiye karşı çıkan Dr. Dizdar, hastalığın tedavisi için ev yapımı yoğurt yenmesini, paça çorbası içilmesini tavsiye ediyor.



Çapa Tıp Fakültesi’nden onkoloji/farmakoloji uzmanı Yrd. Doç. Dr. Yavuz Dizdar, kanserin sebebinin DNA veya hücrelerde değil, hepsinin içinde yaşadığı bağ dokusunda aranması gerektiğini söylüyor. Dizdar, karar.com'dan Ürün Dirier'in haberine göre hastalara en güçlü toksin temizleyicisi olarak ev yoğurdunu, en güçlü doku yenileyici olarak da paça çorbasını tavsiye ediyor.

Kanserin asıl sebebi nedir sizce? Bu konuda çok tartışmalı iddilarınız var...

Kanserin çoğunlukla düşünüldüğü gibi DNA hasarı veya hücresel bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Sorun bağ dokuda. Eğer siz bağ dokusunu bozarsanız hasta artrit de olabilir, diyabet de, kanser de, kalp hastası da… Zaten sadece kanserde değil tüm hastalıklarda genel bir artış söz konusu. Demek ki geniş bir popülasyonu etkileyen bir etken var.

BAĞ DOKUNUN BOZULMASI HÜCRELERİ ETKİLİYOR
Nedir bu etken?

Bunun en önemli etkeni bana göre ilaç endüstrisinin tamamıyla gıda endüstrisinin içine girmiş olmasıdır. Bozulmayan sütler, yumurtalar, ekşimeyen yoğurtlar, aylarca saklanabilen katkı maddeli yiyecekler, antibiyotikle 40 günde büyütülmüş piliçler… ABD’de kanser 1950’lerde sorun olmaya başlıyor. Çünkü ilaçla çok hızlı büyütülen piliç endüstrisi 40’lardan sonra pazara hakim oluyor. Piliç diyorum tavuk demiyorum. Çünkü bu yediklerimiz tavuk değil, başka bir canlı. Bağ dokusu bozulmuş hasta bir canlı.

Kimyasallar tıpkı piliçte olduğu gibi bizimde mi bağ dokumuzu bozuyor?

Evet aynen öyle. Siz bağ dokusunu bozduğunuzda, onun içinde yaşayan kemik iliği ve karaciğer hücresi gibi hücreleri de etkiliyorsunuz. Eğer bu doku onarılabilirse kanser dahil pek çok hastalık da kendiliğinden iyileşecektir. Yani benim düşünceme göre sorun hücre veya DNA’da değil kalıpta. Beslenmedeki aşırı farklılaşma nedeniyle, hammaddeye bağlı olan bağ doku yapı değiştiriyor. Bunun sonucunda 20 yaşındaki bir kız bile meme kanserine yakalanabiliyor. Mesela yeni nesilde boy uzun, kemikler iri diye bunun iyi beslenmeyle alakalı olduğunu söylüyorlar. Oysa formun değişmesinin sağlıkla hiçbir ilgisi yoktur. Bu form değişiminin sonuçlarını ileriki yıllarda göreceğiz.

KEMOTERAPİ YERİNE...

Kemoterapi hakkında şüpheli olduğunuzu biliyoruz. Kemoterapiye bakışınız nedir?

Biz şu an tıbbın boşluk ve tanımsızlık dönemindeyiz. Eğer kanserli bir hastaya tedavi uygulanmazsa ne olacağını bile bilmiyoruz. bu hastalara kemoterapi yaparak iyilik mi kötülük mü yapıyoruz belli değil. Bence hastanın beslenme koşullarını düzeltip kontrol etmek daha faydalı olabilir. Kemoterapi belli bir yerden sonra faydadan çok zarar getiriyor. Kemoterapi bağ dokusunu oluşturan kolajeni yıkıyor. 4 kür, 6 kür kemoterapi demek sürekli olarak hastayı kaynaklardan mahrum bırakmak demek. Bu kolajen yapının yerine konulması şart. Aksi halde bir süre sonra enfeksiyonlar başlıyor. Hastaların büyük kısmı zaten kanserin kendisinden değil, kemoterapinin yan etkisinden ölüyor.

PAÇA ÇORBASI YARARLI
Hastalara ne tavsiye ediyorsunuz?

Bir kanser hastası paça çorbası içmeli. Kolajen tüm hayvanların iskelet sisteminde yoğun olarak bulunur. Ama paçada özellikle fazlaca bulunur. Kolajen moleküllerinin bağlanmasında da C vitamini aktiftir. O yüzden hastalara tavuk suyuna limonlu çorba içirilirdi. Ama bugün gerçek tavuk kalmadığı için tavuk suyunda kolajen de yok. O sebeple paça tavsiye ediyorum. Kolajen tüm dokuları baştan sona yeniler.

YOĞURDU EVDE YAPIN
Kimyasallardan vücudumuzu temizlemek için ne önerirsiniz?

Vücut toksik madeleri bir yere kadar tolere eder ama güvenlik sınırı olarak ısrarla söylüyorum ki yoğurt gerçek olmak zorunda. Vücudu kimyasallardan temizleyecek en önemli unsur yoğurttur. Mutlaka hastaların ev yoğurdu yaparak yemeleri gerekiyor. Çünkü markette satılanlar gerçek yoğurt değil. Sütün de gerçek olması gerek. UHT süt, işlem görmüş süt gerçek süt değildir. İçinde yaşam yoktur. İki proteini birbirine bağlayan sülfür molekülünün en güçlü kaynağı süttür.

karar.com/ Ürün Dirier
 
Johnson & Johnson'a 55 milyon dolar talk pudrası cezası

BBsyIS0.img
© Getty
ABD'de bir mahkeme, dünyanın en büyük kişisel bakım ve ilaç şirketlerinden birisi olan Johnson & Johnson'a ürettiği talk pudrasının kadınlarda yumurtalık kanserine yol açtığı gerekçesiyle 55 milyon dolar tazminat cezası verdi.

Talk pudrası ürünü nedeniyle hakkında 1200'den fazla dava açılan şirket, müşterilerini ürünün riskleri konusunda yeterince uyarmamakla suçlanıyor.

Johnson & Johnson isemahkeme kararını temyize götüreceğini söyledi.

Missouri eyaletinde görülen ve Gloria Ristesund adlı kadının şirket aleyhine açtığı davada jüri, Johnson & Johnson'ı toplamda 55 milyon dolar tazminat ödemeye mahkum etti.

Johnson & Johnson sözcüsü Carol Goodrich ise mahkeme kararının 30 yıldır aralıksız sürdürülen talk pudrası araştırmalarıyla çeliştiğini belirterek ürünlerinin güvenli olduğu tezini savunmaya devam edeceklerini söyledi.

Borsada değer kaybetti
Davacı Gloria Ristesund, mahkemedeki ifadesinde yıllardır Johnson & Johnson talk pudrasını genital bölgesinde kullandığını, bunun sonucunda da kendisine yumurtalık kanseri teşhisi konduğunu anlattı.

Ristesund, uzun süre kanser tedavisi gördüğünü ve ameliyat olmak durumunda kaldığını da anlattı ve artık kanserin gerileme safhasına girdiğini söyledi.

Dava kararının açıklanmasının ardından New York borsasında işlem gören Johnson & Johnson hisseleri kapanış sonrası seansta yüzde 1'e yakın değer kaybetti.

Şubat ayında da Johnson & Johnson aleyhinde yine talk pudrası yüzünden bir dava açılmış ve mahkeme şirketi 72 milyon dolar tazminat ödemeye mahkum etmişti.

Nurofen'de büyük skandal!
BBssvEd.img
© Posta.com.tr
Nurofen'de büyük skandal!Nurofen'in farklı isimlerle satılan 4 ağrı kesici ilacının da aslında birbirinden farklı olmadığı ortaya çıktı. İlaçların hepsinin aynı olması yüzünden Federal Mahkeme, ağrı kesici markası Nurofen'i üreten Reckitt Benckiser'i 1,7 milyon Avustralya doları yani 3,64 milyon Türk lirası para cezasına çarptırdı

Avustralya'da Federal Mahkeme, ağrı kesici markası Nurofen'i üreten Reckitt Benckiser'i, tüketicileri yanılttığı gerekçesiyle 1,7 milyon Avustralya doları yani 3,64 milyon Türk lirası) para cezasına çarptırdı.

Avustralya Rekabet ve Tüketici Komisyonu (ACCC) resmi sayfasından yapılan açıklamada, Federal Mahkeme'nin, Nurofen'in her ağrı için farklı bir ağrı kesici ürünü olduğunu belirtmesinin doğru olmadığı, bu sebeple firmanın Avustralya tüketici yasalarını ihlal ettiği sonucuna vardığı belirtildi.

Federal Mahkeme; Nurofen bel ağrısı, Nurofen migren ağrısı, Nurofen baş ağrısı ve Nurofen adet ağrısı gibi ağrı kesici hapların aslında birbirinden farklı olmadığının ortaya çıkması üzerine şirketi 3,64 milyon lira ödemeye mahkum etti. Dava geçtiğimiz yıl ACCC tarafından açılmıştı.

MSN HABER
 

Balık Yağı Tedavisinin Etkileri

Hem ameliyat öncesi hem de sonrasında balık yağı ile desteklenmeleri durumunda, hastaların daha çabuk iyileştikleri, enfeksiyon oranının daha az olduğu, daha erken taburcu oldukları gösterildi
Ondokuz Mayıs Üniversitesi(OMÜ) Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlhan Karabıçak, "Bilimsel çalışmalar büyük ameliyat geçirecek hastalarda hem ameliyat öncesi hem de sonrasında balık yağı ile desteklenmeleri durumunda, hastaların daha çabuk iyileştikleri, enfeksiyon oranının daha az olduğu, daha erken taburcu oldukları gösterilmiştir" dedi.

Yoğun bakım hastalarında eğer hasta ağızdan gıda alamıyorsa bu hastaları TPN denilen damar yolu ile beslediklerini söyleyen Doç. Dr. Ahmet Dilek, "Bu beslenmede hastanın gereksinimi olan şeker, protein ve yağlardan oluşan özel karışımlar kullanıyoruz. Bu karışımın içine omega 3 dediğimiz, vücutta üretilemeyen ve kesinlikli dışarıdan almamız gereken balık yağını eklediğimizde, yoğun bakım hastalarında hastanede kalış süresi kısalmakta, enfeksiyon oranı azalmaktadır. Biz balık yağını bu özelliğinden dolayı TPN tedavisi yaptığımız bütün hastalarda kullanmaktayız" şeklinde konuştu.

Samsun'daki Toplantıda Balık Yağı Tedavisinin Etkileri Anlatıldı

Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlhan Karabıçak, "Bilimsel çalışmalar büyük ameliyat geçirecek hastalarda hem ameliyat öncesi hem de sonrasında balık yağı ile desteklenmeleri durumunda, hastaların daha çabuk iyileştikleri, enfeksiyon oranının daha az olduğu, daha erken taburcu oldukları gösterilmiştir" dedi.

OMÜ Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Dilek ve Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlhan Karabıçak Samsun Anemon Otel'de düzenlenen toplantıda kritik hastalarda ve ameliyat olmuş hastalarda damar içi balık yağı tedavisinin etkilerini anlattılar.

DİLEK: "YOĞUN BAKIM HASTALARINDA HASTANEDE KALIŞ SÜRESİ KISALMAKTA"
Yoğun bakım hastalarında eğer hasta ağızdan gıda alamıyorsa bu hastaları TPN denilen damar yolu ile beslediklerini söyleyen Doç. Dr. Ahmet Dilek, "Bu beslenmede hastanın gereksinimi olan şeker, protein ve yağlardan oluşan özel karışımlar kullanıyoruz. Bu karışımın içine omega 3 dediğimiz, vücutta üretilemeyen ve kesinlikli dışarıdan almamız gereken balık yağını eklediğimizde, yoğun bakım hastalarında hastanede kalış süresi kısalmakta, enfeksiyon oranı azalmaktadır. Biz balık yağını bu özelliğinden dolayı TPN tedavisi yaptığımız bütün hastalarda kullanmaktayız" şeklinde konuştu.

BIÇAKÇI: "BALIK YAĞI İLE DESTEK TEDAVİSİ UYGULANMALIDIR"
Balık yağında yüksek miktarda omega 3 bulunduğunu belirten Doç. Dr. İlhan Karabıçak, "Omega 3 bağışıklık sistemini güçlendirmekte ve zararlı sitokin miktarını azaltmaktadır. Bilimsel çalışmalar büyük ameliyat geçirecek hastalarda hem ameliyat öncesi hem de sonrasında balık yağı ile desteklenmeleri durumunda, hastaların daha çabuk iyileştikleri, enfeksiyon oranının daha az olduğu, daha erken taburcu oldukları gösterilmiştir. Genel cerrahi uzmanları büyük ameliyat olacak hastalar ve ameliyat sonrası uzun süre ağızdan gıda alamayacak hastalarda damardan beslenme sıvılarının içinde omega 3 içeren balık yağı ile destek tedavisini uygulamalıdırlar. Hamsi, ringa, somon, tonbalığı ve uskumru gibi balıklarda omega 3 içeri fazladır. Sağlıklı bireylerde de balık yağı tedavisinin bağışıklık sistemini güçlendirdiği gösterilmiştir" diye konuştu.

Kaynak:
http://www.haberexen.com/samsundaki-toplantida-balik-yagi-tedavisinin-etkileri-anlatildi-905550h.htm
 
GÖZALTI KIRIŞIKLIKLARI NASIL GEÇER?

Göz altı kırışıklıkları yaşla birlikte gelen, bazen cilt tipine göre daha çok veya az oluşan, beslenme, yaşam tarzı ve stresle yakından ilgili, pek çok kişinin problemidir. Peki göz altı kırışıklıklarından nasıl kurtuluruz?


Kırışıklıkların oluşma hızını yavaşlatmak için geç kalmış sayılmazsınız.

Düzenli bir beslenme programı oluşturup özellikle antioksidan işlevi gören sebze ve meyveleri tüketmek size yardımcı olacaktır.
Her sağlık sorunu için tavsiye edilen düzenli egzersiz göz altı kırışıklıklarını azaltmak içinde geçerli. Egzersiz kaslarınızı ve cildinizi sıkılaştırır.

Uyku düzeniniz bozuksa ya da gerekenden az uyuyorsanız kırışıklıklar artacağı gibi göz çevresinde de morluklar ve torbalar oluşmaya başlayacaktır. Her gün yatağa aynı saatte girip tatil günleri dahil olmak üzere aynı saatte kalkarsanız vücudunuz bir süre sonra biyolojik saatini buna göre ayarlayacaktır.

Gün içinde yüzünüzü soğuk suyla bir kaç kez yıkamak gözenekleri küçültür ve cildinizi tazeler. Ayrıca kırışıklık olsun olmasın cilt sağlığını korumak için günde en az 8 bardak su içmelisiniz. Susuz kalan cilt kurur, esnekliğini kaybeder, gözenekler büyür ve kırışıklıklar artar.
Günümüzün çalışma ve şehir ortamında stresten tamamen kurtulmak mümkün olmuyor ancak stresi kontrol altına alarak cildinize vereceği zararları azaltabilirsiniz. Nefes teknikleri, spor ve yoga stresi düşürmeye yardımcıdır.

Güneşin zararlı ışınları (UV) cildin kırışmasında önemli bir etkisi olan serbest radikalleri tetikler. Bu yüzden güneşe çıktığınızda gözlerinizi gözlükle, siperlikli bir şapkayla korumalısınız. Yüksek koruma faktörlü güneş kremlerini dışarı çıkmadan en az 20 dakika önce sürerseniz daha etkili olacaktır.
Cildi besleyici ve nemlendirici özelliği olan üzüm çekirdeği yağı kırışıklarla mücadele için iyi bir yardımcıdır. Yaşlanmanın etkilerini azaltır ve antioksidan olarak cildin temizlenmesini sağlar.

Yine bir antioksidan olan E vitamini yönünden zengin besinleri tüketmek veya multivitamin takviyesi kullanmak gözle görülür etki sağlayacaktır.

Gece yatmadan E vitamini kapsülünden çıkan sıvıyı göz altlarına sürebilirsiniz. Ayrıca üzün ve ananas iyi birer E vitamini kaynağıdır.
Göz altlarında bir hafta boyunca Hindistan cevizi yağı kullanarak etkisini görebilirsiniz. Nemlendirici Hindistan cevizi yağını hafifçe masaj yaparak her gün göz altlarına sürün.

Doğal yağı ile iyi bir nemlendirici olan Avokado‘yu göz altları ve alın bölgesinde kullanabilirsiniz.
Göz altı ve çevresinde oluşan kırışıklıkların görünümünü azaltmak için salatalık suyu ya da salatalık dilimleri kullanabilirsiniz. Özellikle ince ve fazla derin olmayan çizgiler için etkilidir.


Kaynak: http://www.dha.com.tr/goz-alti-kiriskliklari-nasil-gecer-goz-alti-kirisklik-tedavisi_1214772.html
 
Kanser ve Yaşlanmaya Karşı Eski Geleneksel Bir Dost: Oruç Tutmak

666.jpg


Dinimizce farzlardan birisi olan oruç tutmanın sağlığa yararları ile ilgili bilimsel kanıtlar son yıllarda giderek artmaktadır. Özellikle modern hayatın getirdiği birçok hastalığa karşı mücadelede büyük yardımı olabileceği düşünülmektedir. Doktorların orucun yararları hakkında daha fazla bilgi sahibi olması gereklidir. Oruç tutulması esnasında aşırı yenmemesi, alınan kalorinin azaltılması temel sağlık yararını oluşturmaktadır. Günümüzde kanser tedavi merkezleri dahil birçok sağlık merkezi, insanların yaşam tarzları dahil olmak üzere çeşitli yaklaşımları içeren bireyselleştirilmiş tedavi yaklaşımlarını uygulamaktadır. Oruç tutmak da bunlardan birisidir. Bu konuda bilimsel araştırmalarda gelinen son bulguları anlatacağız.


Oruç hangi hastalıklara karşı yararlı olabilir?

Viral, bakteriyel ve mantar enfeksiyonları, insülin direnci, astım, mevsimsel alerjiler, otoimmun hastalıklar (romatoid artrit gibi), osteoartrit, kardiyak aritmiler, menopoz yakınmaları, kalp yetmezliği, Alzheimer’s hastalığı, multipl skleroz, inme, tip 2 diyabet ve kanserde yararlı olacağı yönünde bilimsel araştırmalar bulunmaktadır.



Oruç tutmak nasıl yarar sağlıyor?

Oruç tutulması ile oluşan açlık durumu, normal hücrelerin oksidatif hasar ve toksinlerin hasarına karşı daha dirençli olmasını sağlamaktadır. Sağlıklı hücrelerin dayanıklılığı artarken, açlık karşısında vücuttaki anormal hücreler ile kanser hücreleri ise bu normal tepkiyi veremez ve kendilerini intihara götüren bir sürece girerler. Oruç tutulması ile beklenen yaşam süresi uzamakta ve daha sağlıklı olunmaktadır. Hayvan çalışmalarında alınan kalorinin azaltılması ile veya gün aşırı oruç tutulmasıyla hayvanların yaşam sürelerinde uzama sağlanmıştır. Bu konuda deneyimli bir ekiple beraber çalışıldığında ciddi bir kilo kaybı olmadan kontrollü oruç tutulabilmekte ve yararı görünmektedir.


Oruç tutulmasının kanserde ne gibi yararları var?

İnsanlarda yapılan ilk klinik çalışmalar ile hayvanlarda yapılan araştırmalarda uzun süreli veya aralıklı oruç tutulması / açlık ile kemoterapiye bağlı hemen hemen bütün yan etkilerde belirgin azalma, kemoterapinin standart dozlarının çok üzerinde bile iyi tolere edilmesi, kanser büyüme hızında yavaşlama, çeşitli kanserlerin gelişiminin yavaşlaması, ilaç direncinin azaltılması gibi faydaları gözlenmiştir. Bu yarar oruç tutulması veya açlığa karşı sağlıklı hücreler ile hastalıklı hücrelerin stres direncinde farklı yanıtlar vermesine dayanır.

Kanser tedavisi esnasında oruç tutmak tehlikeli sonuçlara neden olmaz mı?

Klinik çalışmalarda kemoterapinin yan etkilerinde azalma olmakla birlikte hastalarda kilo kaybı gelişebilmektedir. Kısa süreli oruç tutmak veya açlık ile kilo kaybı daha az olurken, uzun süreli oruç tutulması ve açlık ile hastaları etkileyecek şiddette kilo kaybı gelişebilmektedir. Bunu aşmak için yapılan araştırmalar gün aşırı oruç tutulması, oruç esnasında kalori içermeyen su içilmesine, sebze sularının içilmesine izin verilmesinin yararı belirgin bozmadan faydalı olabileceğini göstermiştir. Hayvanlardaki gibi uzun süreli açlık uygulamasının insanlarda yapılmasının zor olması nedeni ile klinikte daha uygulanabilir yöntemler geliştirilmiştir.

Oruç tutulmasının pratikte nasıl uygulanması tavsiye ediliyor?

Öncelikle deneyimli bir merkezde onkoloji uzmanı ve diyetisyen gözetiminde tedavi yürütülmelidir. Bazı merkezlerde ve çalışmalarda kemoterapiden 48-140 saat önce başlayıp kemoterapiden sonra 5-56 saat kadar devam eden oruç tutulması planlanmaktadır. Bu kadar uzun süre açlık veya orucun her hastada uygun olmayacağını belirtmek gerekli. Oruç esnasında genellikle sadece su içilmesine izin verilmektedir. Bazı merkezlerde bu oruç esnasında suyun yanı sıra kalori içermeyen yeşil sebzelerin suları, zayıf yapıdaki hastalarda ise peynir altı suyu proteini ile desteklenmesi şeklinde yaklaşım yapılmaktadır. Bazı merkezlerde ise daha pratik ve uygulanabilir yaklaşım olan günaşırı oruç tutulmasını önermektedir. Özellikle kemoterapiden 2 hafta önce başlayan günaşırı oruç tutulmasının, oruç gününde normal ihtiyaç duyulan kalorinin %20-30 daha azının tüketilmesi sayesinde kanser hücrelerinde stres yaratılabileceği, kemoterapi ile daha fazla öldürülebileceği düşünülmektedir.

Uzun süreli oruç tutamayanlara pratik öneriniz var mı?

Bu durumda oruçtan ziyade aç kalma periyodu şeklinde ayarlama yapılmaktadır. Örneğin kemoterapiden bir gün önce 09.00 ile 17.00 arasında bütün günlük öğünler tüketilir ve ertesi gün 16 saatlik açlıktan sonra tedaviye girilebilir. Açlık esnasında sadece su içilebilir. Bir diğer yöntem de bir gün normal tüketip, ertesi gün oruç tutularak 2 hafta sonra kemoterapiye girilmesidir. Uzun süreli günaşırı oruç tutulmasının yararı daha fazladır. İki haftalık oruçlarda kalorisiz yeşil sebze suyunun ve suyun oruç günü tüketilmesi, sıvı ihtiyacını karşılanmasını sağlarken hastaların uyumunu kolaylaştırır. Kemoterapiye girmeden önce aralıklı oruç tutulması ile kanser hastalarının daha uzun yaşayabilecekleri ileri sürülmektedir. Fakat bu uygulamaların hepsi deneyimli sağlık ekibinin desteğinde yapılmalı ve yürütülmelidir.

İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı
Prof Dr Canfeza Sezgin

Kaynaklar:

  1. Johnson JB; Med Hypotheses 2009;72(4):381-2.
  2. Raffaghello L, Proc Natl Acad Sci USA 2008;105(24):8215-20.
  3. Johnson JB; Med Hypotheses 2006;67(2):209-11.
  4. Lee C, Sci Trans Med 2012;4(124):124ra27.
  5. Rogozina OP, Breast Cancer Res Treat 2013;138(2):395-406.
  6. Bonorden MJ, Nutr Cancer 2009;61(2):265-75.
- See more at: http://canfezasezgin.com/Home/Icerik/yaslanmaya-karsi-oruc-tutmak-94#sthash.iHhgUg57.dpuf
 
D VİTAMİNİ SENTEZLEYEBİLMEK İÇİN;
NE ZAMAN, NE KADAR, NEREDE, NASIL GÜNEŞLENMELİYİZ?



3c970913-dd00-4327-a01b-11ee54abeecf


Ne zaman? Öğle saatinde (1), (2), (4), (5), (6)
Ne kadar? En fazla 20-30 dakika (1), (2), (4), (5), (6)



a0bacc8d-b7f5-476f-b9d8-822131109e31




Nerede? Doğada, açık ve bulutsuz havada. (7)


36f14702-3887-4180-8d94-985e02caee9d




6a8ac717-56d1-4d6e-9f5b-7273e6cd28f2


Nasıl? Koruyucusuz, (1), (2), (4), (6) vücudun her yerini güneşte bırakarak ve gözleri koruyarak. (6)


70ff2194-d314-4f50-8156-7797804ef334


Güneşlendikten sonra sıcak su ile yıkanmamak, keselenmemek gerekiyor. Ilık ve soğuk su ile duş alabilirsiniz. (2), (4)
Duştan sonra cildi nemlendirmek için de zeytinyağı + kantaron yağı + lavanta yağı ile yapacağınız karışımı kullanabilirsiniz. Kendi doğal karışımınızı benzer malzemelerle oluşturabilirsiniz. Biz yiyemeyeceğimiz hiçbir ürünü vücudumuza sürmüyoruz.


Gazetelere, televizyonlara çıkacak olan bazı uzmanlar daha önceki senelerde olduğu gibi “11:00 – 16:00 saatleri arsında güneşe çıkmayın!” diyecek. Bazı uzmanlar ise bunun tam tersini “öğle saatlerinde güneşe çıkın!” diyecek. Peki, biz ne zaman güneşe çıkacağız? Neden bu görüşler birbirinden farklı. Hangisi doğru söylüyor? Bu soruların cevaplarını çeşitli kaynaklardan derleyerek yukarıda şematize ettik.

Tıp biliminde bilgiler sürekli güncelleniyor. Maalesef bazı doktorlar yenilikleri zamanında takip etmiyor veya edemiyor dolayısıyla da bazı doktorların bilgileri eskide kalmış hatalı bilgiler olabiliyor. Bazı doktorlar yenilikleri takip etmekte öncü oluyorlar, maalesef bu doktorlar şiddetle karşı çıkışlar ve itirazlara maruz kalıyorlar. (Örneğin Prof. Dr. Canan Karatay) Bazı doktorların ise görüşlerini değiştirmesi için biraz zaman gerekiyor ki hiç değiştirmemekten iyi. (Örneğin Prof. Dr. Osman Müftüoğlu)

PROF. DR. CANAN KARATAY’IN GÖRÜŞÜ (Yıl 2011)
“Koruyucu olarak güneş kremi, kullanılmamalı ve öğle saatlerinde 20 dakika civarında güneşte kalınmalıdır.” (1)

PROF. DR. AHMET AYDIN’IN GÖRÜŞÜ: (Yıl 2013)
"Güneşin dik geldiği öğle saatlerinde yani gölgenizin boyunuzdan daha kısa olduğu saatlerde güneşlenin."(2)

PROF. DR. OSMAN MÜFTÜOĞLU’NUN GÖRÜŞÜ: (Yıl 2013 – 2015)
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu 4 Mayıs 2013 ‘te "Yazın güneş ışınlarının kanserojen etkisinin arttığı 11.00-15.00 arasında güneşten uzak durun, kış aylarında ise aksine bu saatlerde güneşlenmek D vitamini üretiminizi tetikliyor." derken (3)

2015 yılında ise bu görüşünün tam tersini söylüyor ve diyor ki;

D vitamini üretimi en iyi öğle saatlerinde oluyor. Sizleri sürekli olarak -cilt kanserlerinden korumak amacı ile- sabah 10 ya da akşamüzeri 16 civarı güneşlenmeye yönelttiğimiz günler geride kalmış gibi görünüyor. Günün erken ya da geç saatlerinde daha çok UVA ışınları alıyoruz.
UVA ciltteki melanin hücrelerini uyararak bronzlaşmayı, yani kararmayı artırabiliyor ama D vitamini üretimine bir katkı sağlamıyor.
D vitamini öncüsü maddeyi –kolekalsiferol- parçaladığından üretimi aksatıyor.
UVA'nın yarattığı önemli bir problem daha var: UVA ile gelişen aşırı bronzlaşma UVB ışınlarının cildin derin tabakalarına temasını engelleyerek D vitamini üretimini bloke edebiliyor.
Kısacası "marsık gibi yanmak" bedene binlerce ünite D vitamini depolamak anlamına gelmiyor, hatta tersi bile söz konusu olabiliyor.
Öğle saatlerinde koruyucu sürmeden kısa süreli güneşlenmeler yaparak ve bunu cildiniz kararmadan izleyen günlerde tekrarlamak, cilde D vitamini ürettirmenin en etkili yollarından biri.
” (4)

TÜRK DERMATOLOJİ DERNEĞİ ÜYESİ PROF. DR. EMEL ÖZTÜRK’ÜN GÖRÜŞÜ: (Yıl 2015)
GÜN ORTASINDA GÜNEŞLENİN
Kemik sağlığı için elzem bir vitamin olan D vitaminin, aynı zamanda bağışıklık sisteminin sağlıklı çalışması, kas sağlığı, deri sağlığı ve beyin gelişiminde de önemli rol oynadığını söyleyen Prof. Dr. Durmaz: D vitamini sentezinin en yüksek seviyede olduğu saatlerin UVB maruziyetinin yüksek olduğu gün ortası saatleri olduğunu belirtti.” (5)

DR. MERCOLA’NIN GÖRÜŞÜ (2011)
"Seviyenizi optimize etmek için (D vitamini) cildinizin geniş bir bölümünü güneşe maruz bırakmalısınız ve bunu birkaç dakikadan daha uzun süre yapmalısınız. Yaygın inancın aksine, D vitamini üretebilmek amacıyla güneşte kalmak için en iyi zaman güneş saatine göre öğle saatidir. " (6)



Umuyoruz ki dermatologlarımız ve bazı doktorlarımız bu bilimsel bulguları en kısa zamanda öğrenir ve insanları yanlış zamanlarda yanlış sürelerle güneşlenmeye yönlendirmezler.

Biz 2011 yılından beri öğle saatleri 20 dakika koruyucusuz olarak güneşleniyoruz. Bu yıldan beri bir kez olsun soyulmadık. Tam tersine o kadar sağlıklı bir görüntümüz oldu ki herkes “ne güzel yanmışsınız” dedi. İlk yıllarda çeşitli bahanelerle her gün güneşe çıkmıyorduk. Nasıl olsa takviye alıyoruz diye bakıyorduk. Daha sonra okuduğumuz yabancı yayınlar ve şu anda hazırlığını yaptığımız D VİTAMİNİNİN YARILANMA ÖMRÜ’NE ilişkin bilgileri öğrendikten ve rahmetli Prof. Dr. Ahmet Aydın Hocamızın söyledikleriyle birleştirdikten sonra hayret uyandıran sonuçlarla karşılaştık. Bu olayı biraz açıklamak istiyorum.

Biz 2011 - 2104 arasındaki yaz aylarında ara sıra güneşlendik ve ayda bir kez de 300.000 ünitelik ampulü kalçadan yaptırdık. D Vitamini değerlerimiz yaz sonunda 100 ng/ml civarındaydı.

2015 yazında eşim Nurçin bir süre İngiltere’de idi o yeterince güneşlenemedi ara sıra güneşlendi ve ayda bir adet 300.000 ünitelik iğne yaptırdı. Yaz sonunda D Vitamini değeri 97 ng/ml idi. Ben (Okan) her gün (bütün yaz boyunca hiç aksatmadan) 20 dakika KORUYUCUSUZ olarak evimizin bahçesinde çıplak güneşlendim. Ayda bir kez de 300.000 ünitelik iğne yaptırdım. Rahmetli Ahmet Aydın Hocamızın da önerdiği gibi yaz boyunca hiç keselenmedim ve sıcak duş alıp vücudumun D Vitamini sentezlemesine engel olmadım. Sonuç gerçekten çok şaşırtıcı çıktı. D Vitaminim yaz sonunda 254 ng/ml ye ulaşmıştı. Bu yaz hiç iğne yaptırmadan deneyeceğim ve sonuçları sizlerle paylaşacağım.

Kaynaklar
  1. Karatay, Prof. Dr. Canan Efendigil, Karatay Diyeti'yle Yaşam Boyu Sağlık, HayyKitap, 2011, Sayfa 185.
  2. http://beslenmebulteni.com/beslenme/?p=397
  3. http://www.hurriyet.com.tr/gunesten-faydalanma-rehberi-23207832
  4. http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/osman-muftuoglu_96/bu-yaz-d-vitamini-stoklayin_29418952
  5. http://www.turkiyegazetesi.com.tr/saglik/287947.aspx
  6. http://articles.mercola.com/sites/a.../sun-can-protect-you-against-skin-cancer.aspx
  7. http://articles.mercola.com/sites/articles/archive/2012/07/30/increase-vitamin-d-levels.aspx
 
BU BELİRTİLER VARSA HEMEN DOKTORA GİDİN!

Çocuklarda nadir görülmekle birlikte, yirmili yaşlardan sonra görülen kanserler içinde ilk 5 sırada yer almaktadır.
Her yıl 1000 kişiden birinde tiroid nodülü oluşmaktayken, 50.000 kişiden birinde tiroid kanserioluşmaktadır.

Tiroid nodülleri kadınlarda erkeklerden daha sıktır, ancak erkeklerde görülen nodüllerde kanser görülme sıklığı kadınlardan daha fazladır.

Toplumda görülme sıklığı yüzde 4,2 olan tiroid kanserlerinin oluşma riski hayat boyunca kadınlarda yaklaşık yüzde 0,7, erkeklerde ise yüzde 0.25’tir.

Tiroid bezi kanseri genellikle belirti vermez.

Guatr nedeniyle takip edilen hastalarda veya tesadüfen başka bir hastalık için yapılan tetkiklerde ortaya çıkabilir.

Nadiren boyunda kitle, ses kısıklığı, yutkunma güçlüğü; çok nadiren de kemik kırıkları veya hipertiroidi (zehirli guatr) ile ortaya çıkabilir.

Medüller kanserli hastaların yüzde 30’unda yüzde kızarma, ishal ve yorgunluk olabilir.

Kişide tiroid nodülü olup olmadığını saptamak için günümüzde kullanılan en etkili yöntem tiroid ultrasonografisidir.

Daha eskiden kullanılan tiroid sintigrafisi yöntemi, günümüzde nodül tespitinde değil, daha çok aktivitenin belirlenmesinde kullanılmaktadır.

Son yıllarda tiroid hastalıklarında tanısal yöntemlerin ilerlemesi, teknik imkanların gelişmesi nedeni ile bir çok vakada tiroid ultrasonografi ve ince iğne aspirasyon biopsi yapılabilmektedir.

Bu nedenle başlangıç halindeki tiroid kanserlerinin dahi teşhis edilme olanağı günümüzde çok yüksektir.
Ancak şunu da belirtmekte fayda var ki, otopsi çalışmalarında yüzde 50 oranında tiroid nodülü saptanmaktadır.
Yani halen toplumda ultrasonla bile tespit edilemeyen tiroid nodülleri mevcuttur.

Tiroid bezinde nodül saptandıktan sonra eğer kuşku varsa, nodülden yapılan ince iğne aspirasyon biyopsisi ile tiroid nodüllerinin kötü huylu olup olmadığı ortaya konur. İnce iğne aspirasyonu, iyi ellerde düşük riskli, hızlı sonuç veren ve kolay uygulanan bir yöntemdir.
Biyopsi sonucu iyi huylu gelirse ve hastanın başka bir yakınması yok ise tiroid nodülleri takip edilebilir.
Biyopsi sonucu kuşkulu veya kötü huylu gelirse, tedavi aşamasına geçilir.

Tiroid kanseri nasıl belirlenir?

Ultrasonografinin rutin uygulamaya girmesi ile artan tiroid nodülü tespit etme oranına paralel olarak bu nodüllere tanısal yaklaşım oranı da artmıştır.

İnce iğne aspirasyon biopsisi ile daha çok tiroid kanseri teşhis edilebilir hale gelmiştir.

Yapılan çalışmalarda, yetişkinlerde bu şekilde tesadüfen tespit edilebilecek tiroid kanser sıklığı yüzde 6 gibi yüksek oranlara çıkmaktadır.

Tiroid kanserlerinin sıklığının artmış gibi görülmesinin önemli bir başka sebebi ise, iyi huylu tiroid hastalıkları nedeni ile ameliyat edilen vakaların patolojik incelemelerinde ayrıntılı ince kesitli inceleme yapılmasıdır.

Bu şekilde tiroid kanseri yakalama olasılığı yüzde 5’ten yüzde 13’e çıkmaktadır.

Tiroid kanserine neden olan etmenler nelerdir?

Baş ve boyun bölgesinin radyasyona maruz kalması tiroid kanseri sıklığını artırır.
Çocukluğunda 200–700 rad civarında radyasyon almış kişilerde 20–25 yıl sonra tiroid kanser sıklığının arttığı saptanmıştır.

Bir araştırmada 500 rad civarında radyasyon alan şahıslarda tiroid kanser sıklığının yüzde 2 civarında olduğu ortaya konmuştur.

Rusya’daki Çernobil nükleer santrali kazasından sonra o bölgede yaşayan kişilerde tiroid kanserinde büyük artış olmuştur.

Yıllar önce akne, kafa derisinin problemleri, boyunda tüberküloz, kafa derisinin mantar enfeksiyonları, yüzün kan damarı tümörleri, büyümüş timus, tonsillit, boğaz ağrısı, kronik öksürük ve fazla saçlar gibi nedenlerle radyasyon uygulanmış olan vakalarda tiroid kanseri yüzde 30 daha sık görülmektedir.
Bu tip tedaviler günümüzde artık uygulanmamaktadır.

Ek olarak baş ve boyun bölgesinde kanser saptanıp bu alana radyasyon uygulanan hastalarda tiroid nodülü ve kanseri görülme olasılığı da artmaktadır.
Eğer geçmişte bu tip bir tedavi size uygulanmış ise bu durumda mutlaka doktorunuza başvurmalı ve tiroid bezinin incelenmesini istemelisiniz.

Tiroid kanseri tedavi yöntemleri nelerdir?

Tiroid kanseri tedavisinin en etkili yöntemi cerrahidir.
Bazı merkezlerde tiroid kanserinde tiroid bezinin sadece bir kısmının çıkarılmasının yeterli olabileceği düşünülse de, en güvenilir yöntem tiroid bezinin tamamen çıkartılmasıdır.
Bu yöntem nüks olasılığını azaltmakta ve ameliyattan sonra yapılacak radyoaktif iyot tedavisi gibi cerrahi olmayan tedavi yöntemlerinin etkinliğini de en üst düzeye çıkartmaktadır.

Tiroid cerrahisinde görülebilen ses kısıklığı, kalsiyum düşüklüğü gibi komplikasyonlar, ameliyat deneyimli bir ekip tarafından gerçekleştirildiğinde en aza inmektedir.

Cerrahi esnasındaki bulgulara, kanserin patolojik verilerine ve total tiroidektomi sonrası yapılan tüm vücut taramaları sonucuna dayanılarak ameliyattan sonra hastalara radyoaktif iyot tedavisi uygulanabilir.
 
BU YEMEKLERİ TEKRAR ISITMAYIN

ISPANAK, MANTAR, PANCAR, tavuk, yumurta

Bu yemekleri tekrar ısıtmayın

Sağlıklı beslenme için sadece doğal gıdalar kullanmak yeterli değil.
Hangi malzemelerle yapıldığı, nasıl pişirildiği, nasıl ve ne kadar süre saklandığı da iyi beslenmenin önemli şartları arasında.


İşte tekrar ısıtmamanız gereken yemekler…

MANTAR
Tekrar ısıtıldığında besin değerini kaybeden mantar, riskli besinler arasında. Sindirim sorunlarına yol açtığından bir seferde tüketilmesi öneriliyor.


TAVUK
Gıda zehirlenmesi açısından en riskli besinlerden… Isıtıldığında içerisindeki proteinin yapısı değişiyor ve bakteri üretiyor. Pişmiş tavuk yemeğini ya düşük derecede hafif ısıtın ya da soğuk yiyin.


YUMURTA
Yumurtanın da tavuk gibi ısıtıldığında protein yapısı değişiyor ve içindeki su miktarı azalıyor. Nadir görülen bir zehirlenme türü olsa da yumurtalı yemekler ve sosları tüketirken dikkatli olmakta yarar var.


ISPANAK
Ispanak kesinlikle bir seferde tüketilmeli. Çünkü ıspanakta bulunan nitrat, tekrar ısıtıldığı zaman nitrite dönüşüyor. Özellikle bebeğinize ıspanak verirken buna dikkat etmenizde yarar var. Bebekler için 5 mg nitrit alımı bile ciddi zehirlenmeye yol açabilir.


PANCAR
Pancarın tekrar ısıtılıp tüketilmesi ıspanakta olduğu gibi nitrat/nitrit zehirlenmesine yol açabilir. Kereviz de aynı pancar ve ıspanak gibi bol miktarda nitrat içeriyor. Genelde de çorba hazırlamak için kullanılıyor. Çorba ısıtıldığında bu madde nitrite dönüşür. Eğer kerevizli çorbanızı tekrar ısıtacaksanız içindeki kerevizleri çıkarın. Havuçlar içinde aynı şey geçerli. Genellikle kök sebzeler nitrat zehirlenmesine neden olabiliyor. Bu yüzden havuç, lahana, brokoli, şalgam ve kereviz gibi besinlerde dikkatli olmak gerekiyor.


2 SAATTEN FAZLA ODA SICAKLIĞINDA BEKLETMEYİN
Yemekler oda sıcaklığına geldiğinde, iyi bir saklama kabına koyarak buzdolabına kaldırın.
En önemli nokta ise pişmiş yemekler 2 saatten fazla oda sıcaklığında beklememeli.
Çünkü bakteri üretecektir.


PİŞMİŞ VE PİŞMEMİŞ ET YAN YANA DURMAMALI
Çiğ eti kestiğiniz bıçağı, pişmiş eti kesmek için kullanmayın. Pişmiş et koyduğunuz tabağa aynı zamanda pişmemiş eti de koymayın. Başka bir tabak kullanın.

KAŞIKLARI AYIRIN
Yemeği karıştırdığınız kaşık ile yemeğin tadına baktığınız kaşık ayrı olsun. Üstelik tadına baktıktan sonra kaşığı yıkamadan tekrar yemeğe daldırmayın.

EN FAZLA 1 KEZ ISITIN
Yemekleri en fazla 1 kez ısıtın. Tekrar tekrar ısıtmak bakteri oranının artmasına neden olur. Isıtacağınız zaman yemeğin kaynama derecesine gelmesini bekleyin. Kokusu geldiğinde yemek ısınmış demektir. Çiğ kıymayı derin dondurucuda 4 aydan fazla bekletmeyin. Pişmiş ya da kavrulmuş et ise derin dondurucuda 2 -3 aydan fazla bekletilmemeli, tüketilmelidir.

www.canankaratay.net
 
Hipotiroid için Hindistan Cevizi Suyu

tiroid.jpg


Hipotiroid sıkıntısı mı yaşıyorsunuz? Kesinlikle yaygın bir hastalık, tedavisi uzun ve tiroid beziyle ilgili problemin düzeltilmesi için hastaların ilaç alması gerekiyor. Bir tür otoimmün hastalığı ve tamamen bir yaşam tarzı değişikliği ve hayat boyu ilaç almayı gerektiriyor.

Hipotiroidin tedavisi mümkün mü? Bazen hastalar tiroidlerini tiroid hormonu üretmek için kandırabilir, böylece de düzgün işlemesini sağlayabilir. Ama bu çok çaba, motivasyon ve verilen tedavi ile gündelik değişiklikleri kombine edebilmeye dayalı. Örneğin, hindistan cevizi suyunun aktif olmayan tiroidi uyarmak için mükemmel bir madde olduğunu biliyor muydunuz? Bu konuda istediğiniz her şeyi bu makalede bulabilirsiniz.

Hindistan Cevizi Suyunun Tiroide Faydaları
Hipotiroidiniz varsa, muhtemelen aşağıdaki belirtileri yaşıyorsunuz:

1. Hindistan cevizi suyu tiroidin işlevini düzenler
Hindistan cevizi suyunun ve hatta hindistan cevizi yağının en güzel özelliklerinden biri tiroidin işlevini düzenlemesidir. Doğal enzimleri aktif olmayan tiroidi uyarır ve tiroidiniz aşırı işliyorsa da düzenli işlemesini sağlar. Kilo alımını kontrol ettiği ve bağırsak ile sindirim sistemini düzenlediği için de Hindistan cevizi suyu hipotiroid durumu için birebirdir.

2. Hindistan cevizi suyu bağışıklık sistemini güçlendirir
hindistancevizi.jpg


Hindistan cevizi suyu yüksek oranda potasyum, fosfor, demir ve kalsiyum içerir. Bunların hepsi tiroid hormonu eksikliğinden oluşabilecek enfeksiyonlara karşı koruma sağlar. Ayrıca metabolizmayı hızlandırır, dolayısıyla yorgunlukla savaşabilir ve güçlendirir, aynı zamanda vücudun doğal savunma gücü artar.

3. Hindistan cevizi suyu hücresel oksitlenme ile savaşır
Hipotroid yaşadığınızda hücreleriniz hormonal problemler yüzünden daha çabuk oksitlenir. Bu vücudun yiyecekleri işlemesini zorlaştırır, cildi kurutur,karaciğer problemlerine yol açar ve daha pek çok sorun doğurur. Size verilen ilaç ile Hindistan cevizi suyunu beraber kullandığınızda vücut daha fazla antioksidan alır ve bu da tiroid hormonlarını dengeler. Hatırlamaya değer!

4. Hindistan cevizi suyu vücudu nemli tutar
hindistancevizi2.jpg


Kuru cilt, yorgunluk, baş ağrısı… Bu belirtilerin hepsi tiroid bezi işlevini yerine getiremediği için gerçekleşir. Eğer günde 2-3 bardak Hindistan cevizi suyu içiyorsanız vücudunuza istediği sıvıyı almış olacaksınız.


5. Hindistan cevizi suyu saçları, cildi ve tırnakları besler
Hindistan cevizi suyu kaybolan minerallerin vücuda dönmesi için muhteşemdir, bu da saç, cilt ve tırnakların gelişmesini ve genel sağlığını uyarır.

6. Hindistan cevizi suyu sindirimi geliştirir
hindistancevizitaze.jpg


Hipotroid çeken insanların sindirimi daha ağır ve yavaştır. Çoğunlukla aşırı doymuş hissederler ve su çekilimi veya kabızlık yaşarlar. İki kez düşünmeyin – bir kaç bardak Hindistan cevizi suyu için ve içindeki fosfat ve peroksidaz asitlerinin biyoaktif enzimlerinden yararlanın. Bunlar sindirim için muhteşemdir.

7. Kilo vermek için hindistan cevizi suyu
Sindirimi güçlendirdiği ve yavaş metabolizmayı hızlandırdığı için Hindistan cevizi suyu toksinleri vücuttan temizler ve böylece düzgün bir diyet ve kilo verme süreci için harika bir yardımcıdır. Harika sonuçlar göreceksiniz.

Hipotiroid tedavisi için hindistan cevizi suyunu nasıl tüketeceksiniz?

hindistancevizi3.jpg


  • Hergün her öğünden sonra iki üç bardak Hindistan cevizi suyu içmeye çalışın. Bunu 20 gün boyunca sürdürün. 10 gün ara verin ve tekrarlayın.
  • İsterseniz hindistan cevizi yağını da deneyin. Ayrıca faydalıdır. Doğal olarak üretilmiş organik Hindistan cevizi suyu aldığınıza emin olun. Soğuk bir yerde tutun, ve özellikle sabahları olmak üzere günde bir yemek kaşığı tüketin. Hindistan cevizi suyu gibi yağı da metabolizmayı hızlandırır ve tiroid hormonunun üretimini uyarır. Harikadır!
sagligabiradim.com

choccywhoccydoodah choccywhoccydoodah , ahsen su ahsen su , Eses07 Eses07 , mavi_ekran mavi_ekran , BenIpek BenIpek , mrveee28 mrveee28
 
MAGNEZYUM EKSİKLİĞİNİN BELİRTİLERİ!

Prof. Dr. Canan Karatay'a göre magnezyum değeri 2-2,5 mg/dl aralığında olmalı...

Sizin magnezyum değeriniz kaç?

13233074_899561500153581_1554184502394190894_n.jpg


ALINTI:
"A. Okan Çağlar Diasporal Pastil. 2x2 kullanıyoruz. 2 adet kahvaltıdan 2 adet de yemekten sonra alıyor ve dil altında emiyoruz. Magnezyum için kuruyemişler özellikle de ceviz." Maden sodası Beypazarı.

D VİTAMİNİ KALSİYUM MAGNEZYUM DANSI
12189866_798674856908913_6977649753153654246_n.jpg



KEMİK KAYBIYLA MÜCADELEDE SİHİRLİ MİNERAL: MAGNEZYUM

Genellikle yaşa bağlı kemik kaybı diğer bir deyişle osteoporoz söz konusu olduğunda doktorların ilk yaptığı kalsiyum desteği reçete etmek olmaktadır. Ancak bu takviyelerin istenmeyen yan etkileri de olabilmekte ve eğer kalsiyum emilemiyorsa zaten işe yaramamakta. Ayrıca osteoporozun asıl suçlusunun kalsiyum eksikliği olmadığı artık biliniyor.

Dr. Carolyn Dean düşük D vitamini düzeyinin kalsiyum emilimini engellediği için yaşlılıkta kemik kaybına neden olduğunu, ancak bir diğer mineralin, magnezyumun hepsinden önemli olduğunu belirtiyor.

Düzgün işlev görebilmek için vücuttaki 325'ten fazla enzim sisteminin magnezyuma ihtiyacı vardır. Bu mineralin işlevi kalsiyumdan bile daha önemlidir. Dr. Carolyn Dean magnezyum ve D vitamininin dengede olmasının kalsiyumun kemik yapısına yerleşmesinde hayati rolü olduğunu söylüyor. Tek başına kalsiyum almak böbrekler, damarlar, safra kesesi, kaslar, göğüsler ve yumuşak dokuda kireçlenme meydana getirebilir, bu da kronik hastalıklara neden olabilir.

Fazla D vitamini ve yetersiz magnezyum daha da çok magnezyum eksikliğine yol açar çünkü D vitamininin kullanılabilmesi için magnezyum gereklidir. Dr. Dean günde 600 mg magnezyum alınmasını, yanı sıra yeşil yapraklı sebzeler, kuruyemişler, tohumlar ve muz yenmesini öneriyor. Aynı zamanda günlük D vitamini takviyesi alınmasını, böylelikle kalsiyumun daha iyi emileceğini, kemiklerin daha güçlü olacağını ve daha pek çok fayda görüleceğini belirtiyor.

Çeviri: Nurçin Çağlar

Sözün özü: Prof. Dr. Canan Karatay kandaki magnezyum miktarınız 2 - 2,5 mg/dl aralığında olmalı diyor. Sizin kaç? Bir de Dr. Mercola, Dr. David Perlmutter, Prof. Dr. Canan Karatay gibi doktorlar bu önerilerin dışında fazla kalsiyumu kemiklere yönlendirmek üzere K2 vitamini öneriyorlar. K2 vitamini ile ilgili bu yazımızı okuyabilirsiniz. http://www.yarimadaninsesi.com/haberdetay.asp?ID=3037

Kaynak: http://easyhealthoptions.com/magic-mineral-vital-battling-age-related-bone-loss/

Sağlıklıyaşıyoruz
 
Hipotiroid için Hindistan Cevizi Suyu

tiroid.jpg


Hipotiroid sıkıntısı mı yaşıyorsunuz? Kesinlikle yaygın bir hastalık, tedavisi uzun ve tiroid beziyle ilgili problemin düzeltilmesi için hastaların ilaç alması gerekiyor. Bir tür otoimmün hastalığı ve tamamen bir yaşam tarzı değişikliği ve hayat boyu ilaç almayı gerektiriyor.

Hipotiroidin tedavisi mümkün mü? Bazen hastalar tiroidlerini tiroid hormonu üretmek için kandırabilir, böylece de düzgün işlemesini sağlayabilir. Ama bu çok çaba, motivasyon ve verilen tedavi ile gündelik değişiklikleri kombine edebilmeye dayalı. Örneğin, hindistan cevizi suyunun aktif olmayan tiroidi uyarmak için mükemmel bir madde olduğunu biliyor muydunuz? Bu konuda istediğiniz her şeyi bu makalede bulabilirsiniz.

Hindistan Cevizi Suyunun Tiroide Faydaları
Hipotiroidiniz varsa, muhtemelen aşağıdaki belirtileri yaşıyorsunuz:

1. Hindistan cevizi suyu tiroidin işlevini düzenler
Hindistan cevizi suyunun ve hatta hindistan cevizi yağının en güzel özelliklerinden biri tiroidin işlevini düzenlemesidir. Doğal enzimleri aktif olmayan tiroidi uyarır ve tiroidiniz aşırı işliyorsa da düzenli işlemesini sağlar. Kilo alımını kontrol ettiği ve bağırsak ile sindirim sistemini düzenlediği için de Hindistan cevizi suyu hipotiroid durumu için birebirdir.

2. Hindistan cevizi suyu bağışıklık sistemini güçlendirir
hindistancevizi.jpg


Hindistan cevizi suyu yüksek oranda potasyum, fosfor, demir ve kalsiyum içerir. Bunların hepsi tiroid hormonu eksikliğinden oluşabilecek enfeksiyonlara karşı koruma sağlar. Ayrıca metabolizmayı hızlandırır, dolayısıyla yorgunlukla savaşabilir ve güçlendirir, aynı zamanda vücudun doğal savunma gücü artar.

3. Hindistan cevizi suyu hücresel oksitlenme ile savaşır
Hipotroid yaşadığınızda hücreleriniz hormonal problemler yüzünden daha çabuk oksitlenir. Bu vücudun yiyecekleri işlemesini zorlaştırır, cildi kurutur,karaciğer problemlerine yol açar ve daha pek çok sorun doğurur. Size verilen ilaç ile Hindistan cevizi suyunu beraber kullandığınızda vücut daha fazla antioksidan alır ve bu da tiroid hormonlarını dengeler. Hatırlamaya değer!

4. Hindistan cevizi suyu vücudu nemli tutar
hindistancevizi2.jpg


Kuru cilt, yorgunluk, baş ağrısı… Bu belirtilerin hepsi tiroid bezi işlevini yerine getiremediği için gerçekleşir. Eğer günde 2-3 bardak Hindistan cevizi suyu içiyorsanız vücudunuza istediği sıvıyı almış olacaksınız.


5. Hindistan cevizi suyu saçları, cildi ve tırnakları besler
Hindistan cevizi suyu kaybolan minerallerin vücuda dönmesi için muhteşemdir, bu da saç, cilt ve tırnakların gelişmesini ve genel sağlığını uyarır.

6. Hindistan cevizi suyu sindirimi geliştirir
hindistancevizitaze.jpg


Hipotroid çeken insanların sindirimi daha ağır ve yavaştır. Çoğunlukla aşırı doymuş hissederler ve su çekilimi veya kabızlık yaşarlar. İki kez düşünmeyin – bir kaç bardak Hindistan cevizi suyu için ve içindeki fosfat ve peroksidaz asitlerinin biyoaktif enzimlerinden yararlanın. Bunlar sindirim için muhteşemdir.

7. Kilo vermek için hindistan cevizi suyu
Sindirimi güçlendirdiği ve yavaş metabolizmayı hızlandırdığı için Hindistan cevizi suyu toksinleri vücuttan temizler ve böylece düzgün bir diyet ve kilo verme süreci için harika bir yardımcıdır. Harika sonuçlar göreceksiniz.

Hipotiroid tedavisi için hindistan cevizi suyunu nasıl tüketeceksiniz?

hindistancevizi3.jpg


  • Hergün her öğünden sonra iki üç bardak Hindistan cevizi suyu içmeye çalışın. Bunu 20 gün boyunca sürdürün. 10 gün ara verin ve tekrarlayın.
  • İsterseniz hindistan cevizi yağını da deneyin. Ayrıca faydalıdır. Doğal olarak üretilmiş organik Hindistan cevizi suyu aldığınıza emin olun. Soğuk bir yerde tutun, ve özellikle sabahları olmak üzere günde bir yemek kaşığı tüketin. Hindistan cevizi suyu gibi yağı da metabolizmayı hızlandırır ve tiroid hormonunun üretimini uyarır. Harikadır!
sagligabiradim.com

choccywhoccydoodah choccywhoccydoodah , ahsen su ahsen su , Eses07 Eses07 , mavi_ekran mavi_ekran , BenIpek BenIpek , mrveee28 mrveee28
Harika bir bilgi teşekkürler. Benim tanışmam olaydı hindistan cevizi ile. ilk defa denemek için hindistan cevizini aldım eve geldim 3 sene kadar önce,nasıl kırılır diye netten baktım,tepesindeki 3 noktaya vurulacak buda tamam,aldım elime çekici ,bıçağı deldim,suyunu bardağa döktüm ağzıma götürmemle birlikte aman Allahım o nasıl bir ekşi bozuk koku,o nasıl bir tat,korkunç(anlatırken damağıma geliyor şu an,öyle kötü yani)içine baktım gayet beyazdı,bozuk olamaz dedim öyle görünce ama dedim bunu nasıl yiyor insanlar kendi kendime. Çöpe attım onu. Sonra uzun zaman almadım,bir gün yine şansımı deneyeyim dedim aldim,bu seferki bozuk değildi :-) Gayet tatlı bir suyu vardı,içtim,meyvesinide minik minik yedim,benden başka kimse yüzüne bakmadı o ayrı. Ben yinede arada aldım kendime,son aldığımı rendeleyip kurabiyede kullanmıştım hatta bitiremeyip.2 aydır almıyorum kalorisi yüksek diye ama iyi hatırlattın,bir ara alayım yine.
 
Hipotiroid için Hindistan Cevizi Suyu

tiroid.jpg


Hipotiroid sıkıntısı mı yaşıyorsunuz? Kesinlikle yaygın bir hastalık, tedavisi uzun ve tiroid beziyle ilgili problemin düzeltilmesi için hastaların ilaç alması gerekiyor. Bir tür otoimmün hastalığı ve tamamen bir yaşam tarzı değişikliği ve hayat boyu ilaç almayı gerektiriyor.

Hipotiroidin tedavisi mümkün mü? Bazen hastalar tiroidlerini tiroid hormonu üretmek için kandırabilir, böylece de düzgün işlemesini sağlayabilir. Ama bu çok çaba, motivasyon ve verilen tedavi ile gündelik değişiklikleri kombine edebilmeye dayalı. Örneğin, hindistan cevizi suyunun aktif olmayan tiroidi uyarmak için mükemmel bir madde olduğunu biliyor muydunuz? Bu konuda istediğiniz her şeyi bu makalede bulabilirsiniz.

Hindistan Cevizi Suyunun Tiroide Faydaları
Hipotiroidiniz varsa, muhtemelen aşağıdaki belirtileri yaşıyorsunuz:

1. Hindistan cevizi suyu tiroidin işlevini düzenler
Hindistan cevizi suyunun ve hatta hindistan cevizi yağının en güzel özelliklerinden biri tiroidin işlevini düzenlemesidir. Doğal enzimleri aktif olmayan tiroidi uyarır ve tiroidiniz aşırı işliyorsa da düzenli işlemesini sağlar. Kilo alımını kontrol ettiği ve bağırsak ile sindirim sistemini düzenlediği için de Hindistan cevizi suyu hipotiroid durumu için birebirdir.

2. Hindistan cevizi suyu bağışıklık sistemini güçlendirir
hindistancevizi.jpg


Hindistan cevizi suyu yüksek oranda potasyum, fosfor, demir ve kalsiyum içerir. Bunların hepsi tiroid hormonu eksikliğinden oluşabilecek enfeksiyonlara karşı koruma sağlar. Ayrıca metabolizmayı hızlandırır, dolayısıyla yorgunlukla savaşabilir ve güçlendirir, aynı zamanda vücudun doğal savunma gücü artar.

3. Hindistan cevizi suyu hücresel oksitlenme ile savaşır
Hipotroid yaşadığınızda hücreleriniz hormonal problemler yüzünden daha çabuk oksitlenir. Bu vücudun yiyecekleri işlemesini zorlaştırır, cildi kurutur,karaciğer problemlerine yol açar ve daha pek çok sorun doğurur. Size verilen ilaç ile Hindistan cevizi suyunu beraber kullandığınızda vücut daha fazla antioksidan alır ve bu da tiroid hormonlarını dengeler. Hatırlamaya değer!

4. Hindistan cevizi suyu vücudu nemli tutar
hindistancevizi2.jpg


Kuru cilt, yorgunluk, baş ağrısı… Bu belirtilerin hepsi tiroid bezi işlevini yerine getiremediği için gerçekleşir. Eğer günde 2-3 bardak Hindistan cevizi suyu içiyorsanız vücudunuza istediği sıvıyı almış olacaksınız.


5. Hindistan cevizi suyu saçları, cildi ve tırnakları besler
Hindistan cevizi suyu kaybolan minerallerin vücuda dönmesi için muhteşemdir, bu da saç, cilt ve tırnakların gelişmesini ve genel sağlığını uyarır.

6. Hindistan cevizi suyu sindirimi geliştirir
hindistancevizitaze.jpg


Hipotroid çeken insanların sindirimi daha ağır ve yavaştır. Çoğunlukla aşırı doymuş hissederler ve su çekilimi veya kabızlık yaşarlar. İki kez düşünmeyin – bir kaç bardak Hindistan cevizi suyu için ve içindeki fosfat ve peroksidaz asitlerinin biyoaktif enzimlerinden yararlanın. Bunlar sindirim için muhteşemdir.

7. Kilo vermek için hindistan cevizi suyu
Sindirimi güçlendirdiği ve yavaş metabolizmayı hızlandırdığı için Hindistan cevizi suyu toksinleri vücuttan temizler ve böylece düzgün bir diyet ve kilo verme süreci için harika bir yardımcıdır. Harika sonuçlar göreceksiniz.

Hipotiroid tedavisi için hindistan cevizi suyunu nasıl tüketeceksiniz?

hindistancevizi3.jpg


  • Hergün her öğünden sonra iki üç bardak Hindistan cevizi suyu içmeye çalışın. Bunu 20 gün boyunca sürdürün. 10 gün ara verin ve tekrarlayın.
  • İsterseniz hindistan cevizi yağını da deneyin. Ayrıca faydalıdır. Doğal olarak üretilmiş organik Hindistan cevizi suyu aldığınıza emin olun. Soğuk bir yerde tutun, ve özellikle sabahları olmak üzere günde bir yemek kaşığı tüketin. Hindistan cevizi suyu gibi yağı da metabolizmayı hızlandırır ve tiroid hormonunun üretimini uyarır. Harikadır!
sagligabiradim.com

choccywhoccydoodah choccywhoccydoodah , ahsen su ahsen su , Eses07 Eses07 , mavi_ekran mavi_ekran , BenIpek BenIpek , mrveee28 mrveee28

Hindistan cevizi yağı kullandıktan sonra gerçekten değişim yaşadığımı hissediyorum...özellikle euthyrox un bana yaşattığı cilt kuruluğumu artık yaşamıyorum...önerin için minnettarım
 
Back