• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Sağlıklı beslenme için tüm gıda, meyve ve sebzeler.

Harika bir bilgi teşekkürler. Benim tanışmam olaydı hindistan cevizi ile. ilk defa denemek için hindistan cevizini aldım eve geldim 3 sene kadar önce,nasıl kırılır diye netten baktım,tepesindeki 3 noktaya vurulacak buda tamam,aldım elime çekici ,bıçağı deldim,suyunu bardağa döktüm ağzıma götürmemle birlikte aman Allahım o nasıl bir ekşi bozuk koku,o nasıl bir tat,korkunç(anlatırken damağıma geliyor şu an,öyle kötü yani)içine baktım gayet beyazdı,bozuk olamaz dedim öyle görünce ama dedim bunu nasıl yiyor insanlar kendi kendime. Çöpe attım onu. Sonra uzun zaman almadım,bir gün yine şansımı deneyeyim dedim aldim,bu seferki bozuk değildi :-) Gayet tatlı bir suyu vardı,içtim,meyvesinide minik minik yedim,benden başka kimse yüzüne bakmadı o ayrı. Ben yinede arada aldım kendime,son aldığımı rendeleyip kurabiyede kullanmıştım hatta bitiremeyip.2 aydır almıyorum kalorisi yüksek diye ama iyi hatırlattın,bir ara alayım yine.
Al tabii canım, çok faydalı beyin içinde.
Hindistan cevizi yağı kullandıktan sonra gerçekten değişim yaşadığımı hissediyorum...özellikle euthyrox un bana yaşattığı cilt kuruluğumu artık yaşamıyorum...önerin için minnettarım
Rica ederim merve'ciğim. Fayda gördüysen mutlu olurum.
 
Karınca nasıl uzaklaştırılır ve neye gelmez? 2014

karinca.jpg



Karıncaları uzaklaştırmanın doğal yolları Bariyerler Ev koşullarında karıncaları uzak tutmaın yollarından biri de karınca bariyerleri kullanmaktır. Bazı maddelerden bariyer oluşturursanız karınca bu bariyerleri geçmez ve dönüp başka bir yere gider. örneğin yere bir tebeşir çizgisi çekildiğinde karıncanın bu bariyeri geçmediğini biliyoruz. Bariyer olarak yaygın kullanılan maddeler aşağıdaki gibidir. Tebeşir Zerdeçal Tarçın Toz kömür Narenciye yağı (limon, portakal) Kırmızı veya karabiber Vazelin (kapı ve pencereler) Bebek pudrası (öldürüyor) Beyaz sirke ve su Salatalık kabuğu Kokular Bazı kokuları bu canlılar sevmiyor. Karınca neye gelmez diyenler bu kokularla hazırlanmış doğal spreyler deneyebilirler. Bunun için aşağıdaki maddelerden sprey hazırlayıp evde kullanabilirsiniz. Bu maddeleri evinizde bulundurursanız kokuyu alan karıncalar uzak duracaklardır. İşte karıncaların sevmedikleri bazı kokular. Nane yaprakları: taze veya kuru Lavanta yağı Karanfil: kuru veya yağı Kafur yağı Defne yağrağı Sarımsak Limon suyu Kahve telvesi Sirke Karınca kovucu sprey yapımı Sarımsak Kırmızı biber Su Sarımsağı rendeleyin. Diğer malzemelerle karıştırın ve bir fısfısın içine koyup mutfağınız püskürtün. Karıncaları kovmak için bazit ama etkili bir çözümdür. Karınca savurucu sprey sirke su 10 damla çay ağacı yağı Malzemeler karıştırılır ve bir püskürtme aracıyla kapı altlarına sıkılır. Karıncalar gelmesin diye bu yöntemi kullanabilirsiniz. Sirkeli karınca kovucu Sirke ve su eşit oranda karıştırılır. Daha sonra 1 yemek kaşığı okaliptüs veya nane yağı ilave edilir. karıncaların yollarına püskürtülür. (daha etkili hale getirmek için tarçın, sarımsak tozu ya da kırmızı biber ekleyebilirsiniz) Tuzlu su çözümü Karınca ile mücadele etmenin en ucuz çözümlerinden biri de tuzlu sudur. Suyu kaynatıp tuz ekleyin ve karıştırın. Bir fısfısın içine doldurup karıncaların bulunduğu alanlara sıkın. Tuz yerine kırmızı veya kara biber, veya rende sabun da kullanabilirsiniz. Parfümlü karıncasavar Karıncalar sert parfüm kokusundan hoşlanmazlar. Pamuk topları hazırlayın ve üzerlerine parfüm sıkın. Sonra bu parfümlü topları evinize yerleştirin. Koku olduğu sürece karıncalar kaçacaklardır. Karıncaların sevmediği yağlar Parfümlü yöntemi karıncaların sevmediği yapları da kullanarak uygulayabilirsiniz. Bu yağlar karınca nasıl gider sorusunun cevabı olmaktadır. Okaliptüs, Tarçın, Karanfil, Nane, Narenciye yağları Karıncaları öldüren maddeler Karıncalar doğanın dengesini sağlamada çok yararlı böceklerdir. İlk önce karıncaları kaçırmanın ve evden uzaklaştırmanın yolları denenmelidir. Bulunduğu ortamlara karınca asiti denen maddeyi saçan bu canlılar birçok zararlıyı uzak tutarlar. Ancak evlerde bulunan karıncaların bir takım zararları da yok değil. Gıdalara ve bitkilere zarar verir, mikrop taşırlar ve insanları sokabilirler. Mısır unu Mısır unu öldürücü olduğundan dolayı en son tercih edeceğiniz çözüm olmalıdır. Bu madde karıncaları kaçırmaz öldürür. Karıncaların bol olduğu bölgelere mısır unu serpilir. Bunu yiyen karıncalar sindiremeyip ölürler. Bebek pudrası Karıncaları öldüren bir diğer maddedir. Karıncaların nefes yollarını tıkayan pudra onların ölmesine neden oluyor. Kabartma tozu + Pudra şekeri Bu karışımı yiyen karıncalar sodadan dolayı ölüyorlar. Marangoz karınca yemi Marangoz karınca denilen iri ahşap yiyen karıncalara karşı borakslı karışım kullanılabilir. Ancak bu karışımın öldürücü olduğu unutulmamalıdır. (Borik asit 1 yemek kaşığı, (yaygın olarak boraks adıyla satılır) 1 tatlı kaşığı şeker, fıstık ezmesi veya bal ve su 120 ml. Karışım karıncaların bulunduğu alanlara püskürtülür.

Kaynak : http://www.bocekler.org/2014/06/karnca-nasl-uzaklastrlr-ve-neye-gelmez.html

Özellikle yaz aylarında evlerde görülme ihtimali oldukça yüksek olan karıncalar, zaman zaman ısırıkları ile bazı sorunlara yol açabilmektedir. Çoğu zaman zararsız olan karınca ısırıkları alerjik bünyeye sahip olan kişiler için risk oluşturmaktadır. Vücudun bir bölgesini ısıran karıncalar, ısırılan bölgede kızarıklık meydana getirirler. Karıncaların kalabalık gruplar halinde yaşamalarından dolayı bir kişiyi birden fazla karıncanın ısırması da söz konusudur. Karınca Isırığına İyi Gelen Yöntemler Vücuttaki şişlik ve kızarıklığın önlenmesinde etkili olan buz, karınca ısırmasında da uygulanabilecek yöntemler arasındadır. Karınca ısırığının etkilerinden biri olan kaşıntıda buz ile önlenebilir etkilerden biridir. Sirke ise, anti bakteriyel olma özelliği ile karınca ısırığının oluğu bölgeyi steril etmek için tercih edilecek malzemelerden biridir. Diş macunu ise, kızarıklıkla birlikte sıcak olan bölgenin ferahlaması için tercih edilebilecek yöntemlerden biridir. Karınca ısırığının neden olabileceği sonuçların tehlikesi çok fazla olmasa da, bu durum bazı hassas bünyeler için geçerli değildir. Vücuttaki küçük bir ısırıktan dahi etkilenebilecek kişilerin varlığı düşünüldüğünde, bu tür pratik bilgilerin bilinmesinde fayda vardır. Karınca Isırığı Nasıl Tedavi Edilir? Karınca ısırıkları büyük çapta bir tedavi gerektiren böcek ısırmaları gibi olmasa da, gerekli tedbirleri almak her zaman için fayda sağlar. Genellikle evdeki doğal malzemelerle mümkün olan arınca ısırığı tedavisi, kişinin çok canı yanmadan kısa sürede iyileşmesini sağlamaktadır. Bu konuda eczanelerde böcek ısırmaları için satılan kalamin losyonu adı verilen losyon, karınca ısırığının iltihaplanmasını ve kızarmasını önlemeye yardımcıdır. Karınca Isırığı Nasıl Anlaşılır? Evlerde genellikle davetsiz misafir olarak yaşayan karıncalar çoğu zaman zararsız olsalar da, bazı zamanlarda ısırabilmektedir. Küçük boyutta olmalarından dolayı karınca ısırdıktan sonra fark etmek mümkündür. İlk başta kaşıntı ile kendini belli eden ve sonrasında şişmeye başlayan karınca ısırığı yeri bu şekilde anlaşılabilir. Hafif bir iğne batma şeklinde olan karınca ısırığı sonrasında hiçbir yan etkiye neden olmadan da geçebilmektedir. Bu durum farklı cilt yapıları ve bünyelere göre değişebilmektedir. Böcek sokmalarına karşı hassas bünyede olan kişiler için bile karınca ısırığı büyük sonuçlara neden olabilir. Evden karıncalar nasıl temizlenir? Evlerde bereket temsili olsalar da, çoğu aman yiyeceklerin içine dahi girmeleri, karıncaların evlerde istenmemelerine neden olmaktadır. Karıncaların evden temizlenmesi diğer ev canlılarına göre çok daha kolaydır. Bazı kokulu baharatlara karşı hassas olan karıncaları bu şekilde evden uzaklaştırmak mümkündür. Bunun için evi ilaçlatmaya ve karıncalara zarar vermeye hiç gerek yoktur. Karıncaların her zaman bulunduğu köşelere tarçın, zerdeçal ve tebeşir koymak karıncaların kesin olarak uzaklaşmalarını sağlar. Arıca karıncaları evlerden uzaklaştırmak için bazı kokulu doğal yağlardan da faydalanılabilir. Damla Ağacı yağı ve sirke karışımlı su yaparak karıncaların bulunduğu yerlere bu karışımdan sıkmak, karıncaların etkili bir şekilde yok olmalarını sağlayacaktır.

Kaynak : http://www.bocekler.org/2016/05/karnca-isrg.html
 
Kendisi sarı, etkisi beyaz: Zerdeçal...!

Dişleri Beyazlatan Zerdeçallı Doğal Diş Macunu

Malzemeler:

-Hindistan cevizi yağı

-Bir tatlı kaşığı öğütülmüş zerdeçal

-Nane yağı

Yapılışı:

Malzemeleri karıştırarak macun haline getirin. Diş fırçasına sürüp dişlerinizi fırçalayın. 5 dakika kadar dişinizde bekletip ardından yıkayın.

Toz zerdeçal, yemeklere sarı bir renk verirken, başta dişler olmak üzere pek çok bölgenin renginin açılması için uygulanan tariflerde başı çekiyor. Malzemeleri karıştırın, beyazlatıcı olarak günde 1 defa kullanın.

Malzemeleri sıralıyoruz: 2 yemek kaşığı toz zerdeçal, 1 yemek kaşığı karbonat, 1 yemek kaşığı Hindistan cevizi yağı.

Herşeyden önce sağlık
 
DİŞ AĞRISINI KESEN 8 DOĞAL YÖNTEM

Karanfil yağı Yüzyıllardır enfeksiyonları tedavi etmekte kullanılan ve diş ağrısına iyi gelen karanfil yağı, anestezik ve antiseptik özelliklere sahiptir. Eugenol denilen güçlü bir bileşik içerir.

RzXCF_1449217885_2613.jpg


Bakterileri öldürmeye yarayan bu madde aynı zamanda diş macunlarında da vardır. Diş ağrısını rahatlatmak için ağızda boşluğa doğrudan veya ağrıyan dişin üzerine karanfil yağı uygulayabilirsiniz.

2Nll6_1449216366_6179.jpg


Buğday çimi suyu Diş ağrısı için önemli bir ev tipi çözümdür. Diş etleri ve dişlerdeki enfeksiyonlardan sizi koruyan bir antibiyotiktir. Ağız bakterisinin büyümesini engeller ve diş ağrısını azaltır.

BCGrH_1449217967_896.jpg


Zerdeçal Antibakteriyel ve antiseptik özellikleri sayesinde ağrı giderme gücüne sahiptir. Yeterli miktarda su ile bir çay kaşığı zerdeçal tozunu karıştırıp hamur kıvamına getirin ve ağrıyan dişin üstüne uygulayın.

1l.jpg


Şeytantersi Bir Hint baharatı olan şeytantersi, bir çeşit rezene türüdür. Antibiyotik ve ağrı giderici özelliklere sahiptir. Yeterli suyla karıştırılan tozu hamur kıvamına getirdikten sonra biraz limon suyu damlatın ve diş üstüne koyun.

RNgOY_1449218061_2108.jpg


Sarımsak Önemli bir antibiyotik olan sarımsak, bakterilerle savaşmakta oldukça etkilidir. Hızla oksitlenir ve diş ağrısını önler. Ağzınızda sağlıklı bir yaşam alanı yaratır ve diş ağrısını keser. Nefesiniz kötü kokabilir ama diş ağrınız azalır.

Swk70_1449218109_5821.jpg


Karabiber Biber güçlü bir antibakteriyel ve anti-flamuardır özellikelri olan bir antibiyotiktir. Diş ağrısı ve diğer ağrıların azalmasında oldukça etkilidir.

1w.jpg


Soğan çiğnemek, ağızda mikropları öldürmeye ve diş ağrısını engellemeye faydalıdır. Yapılan araştırımalar çiğ soğanın güçlü dişler için önemli bir etkisi olduğunu diş ağrısına çözüm getirdiğini ortaya koymuştur.

baqK1_1449218229_913.jpg


Tuzlu ılık su Diş ağrısı için en yaygın ev çözümü, tuzlu ılık sudur. Diş bakterilerini temizler, şişleri azaltır ve ağrıyı hafifletir. Bir bardak ılık suya, 3 yemek kaşığı tuz döküp karıştırın. Sonra ağzınızda gargara yapın.

UCLhQ_1449218301_6047.jpg


Kaynak: hekimzade
 
Islak Mendiller Tehlike Saçıyor...!
13177314_589938107839472_1221698957820208335_n.jpg


Gündelik hayatımıza giderek yerleşen ıslak mendiller, içerdikleri kimyasal maddeler sebebiyle ciddi sağlık problemlerine sebep oluyorlar.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Gümrükçüoğlu, ıslak mendillerin kimyasal madde barındırdığının unutulmaması gerektiğini belirterek, “Bu yüzden ıslak mendil kullanıldıktan sonra mümkünse eller suyla durulanmalı” dedi.

Prof. Dr. Gümrükçüoğlu, yaptığı açıklamada, son yıllarda ıslak mendil kullanımının yaygınlaştığına işaret ederek, ıslak mendillerin restoranlarda, okulda, evde, iş yerlerinde ve hastanelerde kullanıldığını hatta annelerin bebek alt temizliğini bile ıslak mendille yaptıklarını vurguladı.

Islak mendilin hijyen amacıyla kullanıldığını ve içinde kimyasal maddeler bulunduğunu kaydeden Gümrükçüoğlu, şunları söyledi: “Islak mendilleri sıktığınız zaman içinden genel itibariyle sıvı çıkar. Bu sıvı kimyasaldır. Islak mendil çok fazla kullanılırsa bu kimyasallar elde veya deride birikir. Yiyecekleri tuttuğumuzda veya elimizi ağzımıza götürdüğümüzde bu kimyasallar vücuda geçer. Uzun yıllar söz konusu kimyasalların vücutta birikmesi sağlık açısından olumsuzlar doğurur. Islak mendillerin kimyasal madde barındırdığı unutulmamalı, bu yüzden ıslak mendil kullanıldıktan sonra mümkünse eller suyla durulanmalı. En iyi temizlik şekli sabunla elleri yıkamak ve bol suyla durulamaktır. Ancak ıslak mendillerin kullanımı, suya ve sabuna ulaşılamayan durumlarda önemli bir ihtiyacı karşılamaktadır.

Herşeyden Önce Sağlık
 
Sirke deyip de geçmeyin, işte sirkenin gizemi
22 Mayıs 2016

Salatanıza sos olarak en çok ne tercih edersiniz? Benim gözlemin, sirke kullanımının, limondan daha az olduğu yönünde. Bu elbette gerçekleri yansıtmıyor olabilir. Peki salatanıza koyacağınız sosun sağlığınıza yararı söz konusu olursa tercihiniz değişir mi?

Sirke kullanabileceğiniz en sağlıklı seçimlerden birisidir. Çalışmalar hem diyabetlilerde, hem de normal bireylerde salatanıza ekleyeceğiniz iki çay kaşığı kadar sirkenin kan şekeri kontrolüne yardımcı olacağını gösteriyor. Hatta tam olarak yemeği takiben artan şekeri yaklaşık yüzde yirmi azaltıyor. Peki bu nasıl oluyor? 1,2

Orjinal olarak bunun sebebi, sirkenin mide boşalma hızında gecikmeye neden olması. Yiyeceğin midenizden ayrılma hızının yavaşlatması mantıklı, çünkü ince bağırsakların başlangıç kısmında asiti algılayanmekanizmalar var ve bunlar mide asidini nötralize ediyorlar. Eğer fazla miktarda asit varsa vücut otomatik olarak mide boşalma hızını yavaşlatarak ince bağırsaklara asidini tamponlamak için yeterli zaman kazandırıyor. Bu da şekerin hızla kana karışıp ani zıplama yapmasını önlüyor. 3,4

Fakat elma sirkesinin akşam içildiği takdirde ertesi sabah kan şekerini düşürdüğünü gösteren bazı çalışmalar var. Peki bu nasıl oluyor? Bunun fazla aside bağlı olarak mide boşalma hızının yavaşlamasıyla ilgisinin olmadığı çok açık. Ve kesinlikle sirkeli veya sirkesiz boş midenin boşalma hızının farkı yaratamayacağı anlaşıyor. O zaman asit etkisi dışında da bir şeyler olması gerekiyor. 5,6

Direk şekerli su çözeltesi verildikten sonra sirkenin tüketilmesinin kan şekeri üzerinde etkisinin olmadığı da gösterilmiştir. Glukoz, şeker ve nişastanın parçalanması ile oluşan bir üründür. Eğer sirkenin helva, beyaz ekmek ve baklavanın neden olduğu şeker zıplamalarına etkisi yoksa o zaman kan şekerini düşürücü etkisi şekeri ve nişastayı sindiren enzimin çalışmasını baskılamasından kaynaklanabilir. Ve gerçekten de sirkenin, sofra şekerini parçalayan enzimi engelliyor olduğu ortaya çıkıyor. Fakat bu sadece asit etkisinden kaynaklanan bir etki değil. Sirkede bulunan asetik asitte çok daha özel bir şeyler var. Fakat bu yine laboratuvarda petri kabında gördüğümüz bir sonuç peki insanlarda nasıl etki ediyor. Patetes püresini sirkeli ve sirkesiz şekilde iki gruba yedirdiğiniz zaman, glukozun kana karışma hızı aynı. O halde bu teori de çöktü. 7,8,9

Bu durumda şöyle bir mantık yürütelim. Eğer şeker kan akımına sirkeli veya sirkesiz aynı oranda karışıyorsa, fakat sirke varlığında kan şekeri kesinlikle daha az ise, o zaman mantıken kanı daha hızlı terkediyor olması gerekir. Ve kesinlikle, sirkenin sindirilmesinin şekeri ortamdan hızla kaldırarak, tip 2 diyabetin sebebi olan insülin direncini azalttığı görülüyor. Ama diyabetiklerde sirkenin insülin üzerinde etkili olduğu görülüyor. Sirkenin nasıl işe yaradığının üzerindeki gizemin en azından kısmen bu şekilde çözülmüş oluyor. 10

Bu durumda diyabetikler patates salatasını limon yerine sirke ile mi yemeli, yoksa basitçe patates salatasından uzak mı durmalı? Eğer sirkeyi yüksek lif içeren bir yemeğe eklerseniz, örneğin kuru fasulye piyazı gibi düşük glisemik indeksli yiyeceklerde hiç bir şey olmuyor. Sirkenin bu gibi yiyeceklerde diyabetiklerde kan şekeri üzerine fazla etkisi yok. Ancak patates salatası gibi yüksek glisemik indeksli yiyorsanız o zaman sirkenin yardımı dokunuyor ancak yine de diyabetiklerin yüksek glisemik indeksli yiyecekleri fazla tüketmekten sakınmasında yarar var. 11

Sirkeyi direk içmek inatçı hıçkırıklara ve yemek borunuzda tahrişe ve hasara neden olabilir. Bitleri tedavi ederken çocuğunuzun hafasına sirke dökmek zararsızdır ancak gözlere kaçırılmamalı, uzun süre cilde temas etmemelidir zira çüncü derece cilt yanığına bile neden olabilir. 12,13,14,15,16,17

Günde 6 çorba kaşığı sirke yemeklerle alındığında kısa vadede herhangi bir yan etkisi olduğunu gösteren herhangi bir bulgu yoktur ancak yine de salatalarda birer çorba kaşığı koyarak günde 2 çorba kaşığı tüketmek yeterlidir. Yararlı diye tüketimi abartarak, zararlı olduğu durumlara düşmeye gerek yok. 18

Sirkenin kan şekeri ve insülin zıplamaları dışında trigliseridi düşürdüğüde gösterilmiştir. Ve bu etkilerin özellikle insülin direnci veya tip 2 diyabeti olanlarda işe yarıyor. 19

Çoğu kültür sirkenin bu etkisinin farkına varmış görünüyor. Örneğin Japonya’da yüksek glisemik indeksli pirinç gibi yiyeceklerle, italyanlarda ekmeği balzmikli zeytinyağına bandırma alışkanlıkları var. Ayrıca ekşi mayayla yapılmış ekmekler de kan şekerini düşürüyor ve insülin zıplamalarını engelliyor. Aynı şekilde patates salatalarını sirkeli yapmak da etkili. Beyaz ekmeğe sirke eklemek sadece kan şekerini düşürmekle kalmıyor, doygunluğa da katkı sağlıyor. Örneğin üç dilim beyaz ekmek yedikten iki saat sonra daha da acıkırsınız. Ancak aynı miktar ekmeği biraz sirkeyle yerseniz iki kar daha tok hissedersiniz. Hatta iki saat geçtikten sonra bile ancak bu etki ancak iki yemek kaşığı sirkeyle oluyor, yani çok fazla. 20,21,22,23

Ancak iki çay kaşığı sirke bile işlenmiş karbonhidrat olan bir yemekte (örneğin simit ve portakal suyu) kan şekeri fırlamasını belirgin oranda düşürüyor. Yani yanında biraz sirkeli salata yerseniz. Peki he rgün ve aylar boyunca sirke tüketirseniz ne oluyor? Arizona’da yapılan bir çalışma haftada 40 yemek kaşığı sirke 12 hafta boyunca tüketildiğinde ne olduğuna bakılmış. İlk hafta açlık kan şekerinde düşme gözlenmiş. Çok iyi bilinen ve en sık kullanılan ilaçların sağladığına eşdeğer bir düşme sağlamış ve bu çalışmanın sponsoru bir sirke firması değil.24

Peki gerçekten de diyabetiklerde uzun süreli sirke kullanımı ne yapıyor? Üç gruba ayrılan insanların birinci grubuna günde 2 yemek kaşığı sirke ikiye bölünerek verilmiş. İkinci gruba daha az sirke içeren turşu verilmiş, üçüncü gruba da çay kaşığının 1/16’sını içeren sirke tabletleri verilmiş. Sonuçta sürpriz olmayarak sirke haplarının ev bir tatlı kaşığı sirke içeren turşunun da işe yaramadığı görülmüş. Ken şekeri ilaçlarla iyi bir şekilde kontrol edilen diyabetiklerde bile iki yemek kaşığı sirke artı yarar sağlamış. 25,26,27

Ve son söz. Her gün öğle ve akşam yemeklerinde büyük bir porsiyon özellikle koyu yeşil yapraklılarla yapılmış olan salatalar yemeniz sağlıklı olmak için elzemdir.

C Johnston, S Quagliano, S White. Vinegar ingestion at mealtime reduced fasting blood glucose concentrations in healthy adults at risk for type 2 diabetes. Journal of Functional Foods. 2013 Oct;5(4):2007-2011.

2. C S Johnston, I Steplewska, C A Long, L N Harris, R H Ryals. Examination of the antiglycemic properties of vinegar in healthy adults. Ann Nutr Metab. 2010;56(1):74-9.

3. J N Hunt, M T Knox. The regulation of gastric emptying of meals containing citric acid and salts of citric acid. J Physiol. 1962 Aug;163:34-45.

4. H Liljeberg, I Björck. Delayed gastric emptying rate may explain improved glycaemia in healthy subjects to a starchy meal with added vinegar. Eur J Clin Nutr. 1998 May;52(5):368-71.

5. A M White, C S Johnston. Vinegar ingestion at bedtime moderates waking glucose concentrations in adults with well-controlled type 2 diabetes. Diabetes Care. 2007 Nov;30(11):2814-5. Epub 2007 Aug 21.

6. A D Salbe, C S Johnston, M A Buyukbese, P D Tsitouras, S M Harman. Vinegar lacks antiglycemic action on enteral carbohydrate absorption in human subjects. Nutr Res. 2009 Dec;29(12):846-9.

7. J W van Dijk, K Tummers, H M Hamer, L J van Loon. Vinegar co-ingestion does not improve oral glucose tolerance in patients with type 2 diabetes. J Diabetes Complications. 2012 Sep-Oct;26(5):460-1.

8. P Mitrou, E Petsiou, E Papakonstantinou, E Maratou, V Lambadiari, P Dimitriadis, F Spanoudi, S A Raptis, G Dimitriadis. The role of acetic acid on glucose uptake and blood flow rates in the skeletal muscle in humans with impaired glucose tolerance.Eur J Clin Nutr. 2015 Jun;69(6):734-9.

9. N Ogawa, H Satsu, H Watanabe, M Fukaya, Y Tsukamoto, Y Miyamoto, M Shimizu. Acetic acid suppresses the increase in disaccharidase activity that occurs during culture of caco-2 cells.J Nutr. 2000 Mar;130(3):507-13.

10. F Brighenti, G Castellani, L Benini, M C Casiraghi, E Leopardi, R Crovetti, G Testolin. Effect of neutralized and native vinegar on blood glucose and acetate responses to a mixed meal in healthy subjects. Eur J Clin Nutr. 1995 Apr;49(4):242-7.

11. S Liatis, S Grammatikou, K A Poulia, D Perrea, K Makrilakis, E Diakoumopoulou, N Katsilambros. Vinegar reduces postprandial hyperglycaemia in patients with type II diabetes when added to a high, but not to a low, glycaemic index meal. Eur J Clin Nutr. 2010 Jul;64(7):727-32.

12. P Benmeir, S Lusthaus, A Weinberg, A Neuman, A Eldad. Facial chemical burn. Burns. 1994 Jun;20(3):282.

13. L L Hill, L H Woodruff, J C Foote, M Barreto-Alcoba. Esophageal injury by apple cider vinegar tablets and subsequent evaluation of products. J Am Diet Assoc. 2005 Jul;105(7):1141-4.

14. K Lhotta, G Höfle, R Gasser, G Finkenstedt. Hypokalemia, hyperreninemia and osteoporosis in a patient ingesting large amounts of cider vinegar. Nephron. 1998 Oct;80(2):242-3.

15. C H Chung. Corrosive oesophageal injury following vinegar ingestion. Hong Kong Med J. 2002 Oct;8(5):365-6.

16. S Kuniyuki, H Oonishi. Chemical burn from acetic acid with deep ulceration. Contact Dermatitis. 1997 Mar;36(3):169-70.

17. M Takano-Lee, J D Edman, B A Mullens, J M Clark. Home remedies to control head lice: assessment of home remedies to control the human head louse, Pediculus humanus capitis (Anoplura: Pediculidae). J Pediatr Nurs. 2004 Dec;19(6):393-8.

18. N Kahraman, B. Kuzeyli; Mesci; A. Oguz. The Effect of Vinegar on Postprandial Glycemia: Does the amount matter? Acta Endocrinologica (1841-0987);Oct-Dec2011, 7(4): 577.

19. E Petsiou, P Mitrou, S A Raptis, G D Dimitriadis. Effect and mechanisms of action of vinegar on glucose metabolism, lipid profile, and body weight. Nutr Rev. 2014 Oct;72(10):651-61.

20. M Sugiyama, A C Tang, Y Wakaki, W Koyama. Glycemic index of single and mixed meal foods among common Japanese foods with white rice as a reference food. Eur J Clin Nutr. 2003 Jun;57(6):743-52.

21. M Maioli, G M Pes, M Sanna, S Cherchi, M Dettori, E Manca, G A Farris. Sourdough-leavened bread improves postprandial glucose and insulin plasma levels in subjects with impaired glucose tolerance. Acta Diabetol. 2008 Jun;45(2):91-6.

22. C S Johnston, C M Kim, A J Buller. Vinegar improves insulin sensitivity to a high-carbohydrate meal in subjects with insulin resistance or type 2 diabetes. Diabetes Care. 2004 Jan;27(1):281-2.

23. E Ostman, Y Granfeldt, L Persson, I Björck. Vinegar supplementation lowers glucose and insulin responses and increases satiety after a bread meal in healthy subjects. Eur J Clin Nutr. 2005 Sep;59(9):983-8.

24. M Leeman, E Ostman, I Björck. Vinegar dressing and cold storage of potatoes lowers postprandial glycaemic and insulinaemic responses in healthy subjects. Eur J Clin Nutr. 2005 Nov;59(11):1266-71.

25. C Johnston, S Quagliano, S White. Vinegar ingestion at mealtime reduced fasting blood glucose concentrations in healthy adults at risk for type 2 diabetes. Journal of Functional Foods. 2013 Oct;5(4):2007-2011.

26. C S Johnston, A M White, S M Kent. Preliminary evidence that regular vinegar ingestion favorably influences hemoglobin A1c values in individuals with type 2 diabetes mellitus. Diabetes Res Clin Pract. 2009 May;84(2):e15-7.

27. C S Johnston, A M White, S M Kent. A preliminary evaluation of the safety and tolerance of medicinally ingested vinegar in individuals with type 2 diabetes. J Med Food. 2008 Mar;11(1):179-83.
 
EVDE ÜZÜM SİRKESİ YAPIMI

uzum-sirkesi-me1oce416qj8pduzxcnr5vv8vgg04rrzix276zmrk0.jpg


MALZEMELER
HAZIRLANIŞI
  1. Üzümleri tozunu akıtacak gibi üstün körü yıkanır.
  2. Büyükçe bir kaba konulup iyice ezilir.
  3. Su, sirke ve nohutlar ilave edilip üzeri bir tülbentle kapatılıp, karanlık bir yere kaldırılır.
  4. Hergün üzümlü su karıştırılır.
  5. Yaklaşık 15 gün sonra üzümler dibe çökünce sirke süzülür.
  6. İçine tuz konulup, ağzı kapak ile kapatılarak karanlık bir yerde 40 gün daha bekletildikten sonra kullanılmaya hazırdır.


NOTLAR
  • Bu yöntemle her türlü sirkeyi yapabilirsiniz. Elma, nar, erik, incir, gül, mandalina…
  • Sirkeyi istediğiniz renk üzümle yapabilirsiniz.
  • Sirkeyi üzümlerin üzerindeki bakteriler oluşturur. Üzümü yıkadıktan sonra 3-4 saat tezgahta bekletip bu bakterilerin oluşmasını sağlamanız lazım
  • Sirke oluşurken üzerinde jöle gibi bir yapı oluşacak. Bu sirke anasıdır. Çok kıymetlidir. Yeni yapacağınız sirkeye bunu eklediğinizde sirkenizin oluşması kolaylaşır.
  • Sirkenizi yaparken üzerinde küfümsü şeyler oluşabilir. Onları bir kaşıkla toplayıp atın. Eğer tüm yüzeyi kaplar ve sirkenin güzel kokusu kaybolup küf kokmaya başlarsa bütün karışımı atmanız gerekir.
  • İçine konulan tuz sirkenin şaraplaşmasını engeller. Konulmazsa sirke fermantasyona devam ederek şaraplaşır.
  • Sirkenizin üstünde sinekler oluşacak. Bunlar doğru yolada olduğunuzun göstergesidir.
  • Karıştırma aşamasında sirkeniz kabarıp taşabilir. O yüzden tepside bekletirseniz iyi olur.
Kaynak: devletsah.com
 
Bakla
Yüksek protein içeriği nedeniyle beslenmede önemli bir bitkisel protein kaynağı olan bakla özellikle Alzaimer hastalarının yemesi gereken önemli bir besindir. Tazesi yavaş yavaş biten, şuan iç olarak bol bol satılan ve tam mevsimi olan iç baklanın yanında bakla ezmesi gibi değişik şekillerde de tüketilmektedir. Glukoz-6- fosfat dehidrogenaz (G6PD) tüm hücrelere redüksiyon gücünü oluşturan redükte nikotin adenin dinükleotid fosfatı sağlayan pentoz fosfat yolunun ilk enzimidir. G6PD eksikliği dünyada en sık rastlanan eritrosit enzim eksikliğidir ve 400 milyondan fazla insanı etkilemektedir. Bakla (vicia faba) bitkisinin neden olduğu hemolitik anemi "favizm" olarak adlandırılır ve G6PD eksikliği olan kişilerde hemolitik anemiye yol açan tek bitkidir. Hemolitik krize neden olan G6PD enzim eksikliği ile birlikte genetik etkenlerin varlığı da söz konusudur. Dondurulmuş veya kurutulmuş bakla yenmesi ve bakla bitkisinin polenlerinin solunması bile bazı kişilerde hemolize yol açabilmektedir. Favizm oluşumuna özellikle ilkbaharda Akdeniz ülkelerinde rastlanmaktadır. Yetişkinlere göre çocuklarda daha sık favizm olgusuna rastlanmaktadır. Pirimidin aglikonlar olan "divisin" ve "izouramil" baklada bulunan favizmden sorumlu olan toksik maddelerdir. Bakla yenmesinden sonraki 24 saat içinde akut hemolitik anemi gelişmektedir. Damar içi ve damar dışı hemoliz bir aradadır. İlaç kullanımına bağlı olarak o gün öğünde bakla yenilmesiyle bu durum ortaya çıkabilmektedir. Bakla, listenen 14 alerjenden biri olarak deklare edilmiştir. Eğer ilaç almamış ve yemeğini yemeyle birlikte baş ağrısı yaşarsanız aman dikkat! İlaç kullanıyorsanız da asla bakla tüketmeyin o an. Bakla yerken yoğurtla birlikte tüketimi de bir nevi panzehir etkisi yapacağından önemlidir. Alzaimer hastalarının bakla yemesi ile hastalığın etkilerinde o ana yavaşlama hissedilebilmektedir. Yıkayıp kaynar suda 3-4 dk. bekletip süzüp dondurarak muhafaza edebilir.

Gıda Müh. Erdem Öner
 
MANGAL yaparken BU 10 KURALA DİKKAT!

Özellikle etin yanlış pişirilmesi NEDENİYLE OLUŞAN kimyasalların kansere yol açabildiğine dikkat çeken Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı ziyaretinde , "Açıkta, ateş uzerinde ızgara Yapılan ve türlerinde OLUŞAN kimyasalların DNA uzerinde kanser yapıcı etkide değişikliklere neden Olduğu Yapılan çalışmalarla Ortaya konulmuştur. Bu Zararlı maddelerin oluşumu etin Tipine Pişirme yöntemine bağlıdır ettik.Hayvanlarda Yapılan çalışmalarda bu kimyasalların kanser yapıcı etkisinin Olduğu gösterilmiştir "diyor.

Peki mangal keyfinin sağlığımızı tehdit etmemesi Için hangi noktalara dikkat etmeliyiz? Uzman Diyetisyen Baydı, doğru mangalın 10 püf noktasını anlattı;önemli uyarı önerilerde bulundu, A.Ş.. İşte mangal yaparken dikkat edilecek, noktalar:

Sucuk sosisten kaçının Tarih: Sucuk, sosis gibi İşlenmiş etlerin kolon kanseri riskini artırdığı biliniyor. AYRICA bu etlerde mangalda Pişirme esnasinda Diğer etlere Göre kanserojen madde oluşma riski 'daha YÜKSEK.Bu nedenle bu Tür İşlenmiş ve türlerini Tercih etmeyin; mutlaka tüketmek istiyorsanız tüketim sıklığını azaltın.

Ateşe yaklaştırmayın: Et ateşe temas ettiğinde Veya ateşe 15 cm'den daha Yakın MESAFEDE oldugunda kanserojen madde oluşma riski 'artıyor. O nedenle ve Ile ateşin Arasında 15 cm Mesafe olmasina çok dikkat edin.

Sıralamaya dikkat edin: Malzemeleri sırasıyla az yağlıdan çok yağlıya doğru pişirin. Patlıcan, biber, domates gibi sebzeleri mangala koyacaksınız en Önce Mutlaka onlari Yapın. Ardından sırasıyla balık, tavuk, kırmızı et, en sonda da illa ki tüketecekseniz sucuğu koyun.

Yağsız eti Tercih edin: Zararlı kimyasallardan Olan polisiklik hidrokarbonlar isi etkisiyle Etten Ayrılan yağın ateş Üzerine damlayıp buharlaşarak tekrar ete ulaşması Sonucu oluşuyor. Damlamanın daha az Olması Için yağsız etleri Tercih edin.

Küçük Parçalar koyun: Büyük parça etlerde küçük parça etlere Göre pişme süresi daha uzun olacağından mangalda kalma süresi uzar. Bu da kanserojen madde oluşum riskini arttıracağından mangalda küçük parça etlerin kullanılmasında fayda var.

Yağları temizleyin: Etin Üzerindeki yağ tabakalarının Etten ayrılması kanserojen bileşenlerin oluşmasını azaltacağından, mangalda kullanılacak etten bu kısımları ayırın.

Mangalda bekletmeyin: Etin mangalda kalma süresi uzadıkça kanserojen madde oluşma riski 'artıyor. Bu nedenle kırmızı ete Göre daha çabuk PISEN tavuk, balık gibi beyaz et türlerini seçmekte fayda var.

Eti terbiye edin: Etleri pişirmeden Önce Mutlaka terbiye edin. Etlerin sıvıyağ, sirke ettik limon ile terbiye Edilmesi Pişirme Süresinin kısalmasını, haliyle etin mangalda kalma Süresinin azalmasını sağlıyor. Böylelikle Çevremdeki Kızlar uygulamasını, etin ateşte uzun Süre kalması sonucunda Ortaya çıkabilecek kanserojen madde oluşumu riski 'azalıyor.

Baharatlardan faydalanın: Bilimsel çalışmalar, deniz İşlemi sırasında kırmızı biber, kara biber ettik kekik Kullanılan etlerde daha az kanserojen madde oluştuğunu Ortaya koyuyor. Bu nedenle eti terbiye ederken bu baharatlara Yer verin.

Bol yeşil salata ile Tüketin: Mangal etinin next to bol yeşil salata Tüketin.Cı vitamini antioksidan Etkisi Sayesinde, etin mangalda pişmesi esnasinda Ortaya çıkabilecek kanserojen maddelerin Zararlı etkisinin minimize edilmesinde fayda sağlayabilir. Bu nedenle mangal etinin next to C vitamininden zengin bol yeşilbiber, maydanoz içeren salata tüketmek Faydalı Olabilir.

Kaynak: http://www.ntv.com.tr/saglik/mangal...a-dikkat,-8D3-HBbu0ObsqxcMNNwfA?_ref=infinite
 
GEREKSİZ KULLANILAN Tiroit İLACINDA BÜYÜK RİSK

G%C3%B6khan-Yaz%C4%B1c%C4%B1o%C4%9Flu-150x150.jpg


Endokrinoloji, Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Gökhan Yazıcıoğlu A.Ş. tiroid hastalığının Türkiye'de görülme sıklığının 100 kişide 30 oldugunu belirterek, tiroid ilaçlarının gereksiz kullanımının kalpte ritim bozukluğu A.Ş. kemik erimesine yol açtığını kaydetti.

Uzm. Gökhan Yazıcıoğlu, 25 gram ağırlığında bezinin tiroid, kendisinin küçük ama fonksiyonlarının Büyük oldugunu, 'Adem elması' halk arasında A.Ş. Olarak gırtlağın hemen Önünde on iki Taraflı Bir bez oldugunu söyledi. Tiroid bezinin metabolizmanın yaşamsal fonksiyonu Gelişimi Için Önemli hormonları salgılayan Bir bez olduğunun altını çizen Dr.Yazıcıoğlu Ve, "Türkiye'de guatrın görülme Şıklığı Yüzde 30'dur. olmayan Hastalığın Farkında onu 10 kişiden 3'ünde bu hastalık Mevcuttur. O nedenle tiroid şikayeti olanlarin tarama yaptırması Önemlidir "diye konuştu.

"TESADÜFEN TANI konuluyor"

Tiroidde farkındalığın az oldugunu aktaran Yazıcıoğlu "Bu hastalığın genelde tanısı tesadüfen Başka Amaçlı Yapılan tetkikler esnasinda konuluyor. Ultrason Veya Rutin kan Testleri sırasında Tespiti yapılabiliyor "dedi.

"Tiroid İLAÇLARINA DİKKAT"

SON ZAMANLARDA tiroid ilaçlarının gereksiz kullanıldığına vurgu yapan Dr. Yazıcıoğlu, "Tiroid İlaçları Uygun'un olmayan hastalarda kullanılıyor. GerowÖzellikle kemik erimesi A.Ş. kalpte ritim bozukluklarına yol açtığı İçin, riskli hastalarda kalp hastalarında, bayanlarda menopoz sonrası dönemde bu İlaçların gereksiz kullanılmaması Gerekiyor. Kullanılırsa kişide kalp ritim bozuğu kemik erimesini artırıyor ettik. O nedenle Uygun'un olmayan hastalarda tiroid İlaçları kullanmamak Gerekir. Uygun'un hastalarda kullanılmalıdır "ifadelerine yer verdi.

"TEDAVİNİN Takibi ÖNEMLİ"

Tiroid hastalıklarının tedavisinin nedene Yönelik yapıldığına değinen Yazıcıoğlu, "Bazi grup hastalıklarında ilaç tedavisi GEREKMEZ sadece sadece takip Yapılır. Bazi hastalıklarda zehirli guatrlarda ilaç tedavisi Veya cerrahi tedavi, tiroid yetmezliğinde imkb tiroid hormonları Kullanılır. Tiroid kanserinin teşhisi oldukca kolay biyopsi ile yapılabiliyor. Büyük Bir çoğunluğunun tedavisi cerrahi iyot tedavisiyle gideriliyor ettik. Önemli olan Cerrahinin Ardından tedavisinin ihmal edilmemesidir "diye konuştu.

Kaynak: http://www.iha.com.tr/haber-gereksiz-kullanilan-troit-ilacinda-buyuk-risk-562129/
 
Yirmi Dakika Yürüyüş Yapmak Size Ne Kazandıracak

13244673_1053898661344195_1940184663495029702_n.png


Sağlıklı bir yaşam için her gün en az 20 dakika tempolu yürüyüş yapılmalıdır. Tempolu yürüyüş ne demektir? Tempolu yürüyüş sırasında yanınızdaki arkadaşınızla nefes nefese kalmaksızın konuşabiliyorsanız bu sizin için faydalıdır. Eğer arkadaşınızla konuşuyorken nefes nefese kalıyorsanız, temponuzu biraz azaltmanız gerekir.

• Sağlıklı bir yaşam için mutlaka lüks egzersiz aletleri alıp, lüks spor kulüplerine kayıt yaptırmak gerekmemektedir. Bunun için tek yatırım kaliteli bir spor pabucu olmalıdır.

• Her gün, sürekli bir şekilde, yani tüm hayatınız süresince tempolu 20 dakika kadar yürümeniz sağlıklı ve uzun yaşamınız için yeterlidir (jogging yapmak şart değildir). Her gün yapamazsanız bile, haftada en az 3-4 gün 20 dakika yürüyüş yapmak size ne kazandıracaktır:

1- Kilomuz normale iner, ve normal olarak kalır.

2- Yüksek kan yağlarınız normalleşir, normal olan kan yağlarınız da yükselmez.

3- Tansiyonunuz normale iner ve de normal düzeyde kalır.

4- Acıkma hissi artık belirmez. Hep tokluk hissedersiniz.

5- Ruhen rahatlarsınız, sıkıntılarınız azalır, mutlu bir insan olursunuz.

6- Uyku şekliniz ve düzeniniz normalleşir.

7- Hastalıklara karşı direnciniz artar. Sık sık hastalanmazsınız.

8- Bütün bu iyiliklerin sonucu işinizde ve ev hayatınızda başarılı, sevecen, cana yakın, insanları ve hayvanları seven bir kişi, mutlu bir eş ve ana baba, nene dede, hala teyze, dayı amca vs. olursunuz.

9- Davetler ve uzun akşam yemeklerinden sonra, 1 -2 saat yürüyüş yaptıktan sonra yatmak size rahat bir uyku sağlar ve kilo aldırmaz.

10- Her gece 8-9 saat uyku uyuyabildiğimiz zaman ancak, vücut yağlarımızı eriten LEPTİN hormonu salgılanmaktadır. LEPTİN hormonu uykuya daldığımızdan 2 saat sonra en yüksek düzeye çıkar ve etkisi sabahın erken saatlerine kadar devam eder. Biz uykuda iken LEPTİN hormonunun normal fizyolojik etkisi olan yağların erimesi başlar ve devam eder, buna fırsat vermemiz gerekir. Akşam yemeklerinin erken yenmesi önerisi bu nedenledir.

Prof. Dr. M. Canan Efendigil Karatay
İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı
 
Uykusuzluğa iyi gelen çiçekler

Yatak odanızda seçtiğiniz doğru bitkilerle rahatlamanızı sağlayabilir ve daha iyi bir uykuya sahip olabilirsiniz.

Lavanta

Lavantanın insomniyayı ve iç sıkıntıyı önleyici etkisi vardır. Kokusunun rahatlatıcı etkisini yatak odanızda hissedebilirsiniz.

Gardenya

Uzmanlar tarafından yapılan araştırmaya göre uyku getirici etkisi birebir kanıtlanmıştır.

Kaynanadili

Bu bitki evinizdeki oksijen seviyesini artırmaya yardımcı olur. Düşük ücreti ve kolay bakımıyla da kolaylıkla bulundurabilirsiniz.

Sarısabır

Yanıkları ve yara izlerini iyileştirme etkisi olan sarısabır aynı zamanda detoks etkisiyle insanı kimyasallardan uzaklaştırır.

Duvar sarmaşığı

Duvar sarmaşığı havayı en çok temizleyen bitkidir. Aynı zamanda odanın sıcaklığını da ayarlı tutar.

Kırmızılı drasena

Aynı zamanda biraz büyük olması nedeniyle dekorasyon için de güzel olabilecek bir bitkidir. Toksinleri temizlemesiyle yarar sağlar.

Potos sarmaşık

Yine havayı temizleyip uykuyu kolaylaştıracak bitkilerden biris potos sarmaşığıdır. Kolay bakımıyla tercih edebilirsiniz.

Kaynak: Herşeyden önce sağlık
 
HASHİMOTO TİROİDİT’İNİZ VARSA BUNLARA DİKKAT EDİN...

• Genellikle her 3 ayda bir tiroid foksiyon testlerinin takibi önemlidir çünkü hashimoto hormonal açıdan dalgalı bir seyir göstermeyi sever.
• Eğer dalgalanmıyorsa doktorunuzun belirlemesi üzerine daha az sıklıkta takip olabilirsiniz.
• Tiroid bezi tembelliği aşikar olarak gelişti ise size tiroid hormonu da verilecektir. Verilen tiroid hormon ilacı miktarını doktorunuz aksini söylemediği müddetçe siz asla kendi kendinize kesmeyin, sonucu ölümcül seyredebilir.
• Burada çok dikkat edilmesi gereken konu insülin direncidir. İnsülin direnci yükseldikçe kilo alırız ve bu da tiroid bezimizin daha da tembelleşmesine katkıda bulunur. Tatlı krizlerimiz artar. Ödemlerimiz çoğalır. Hemen tiroid ilaç dozumuzun arttırılması gerekmez, iyi bir beslenme programı, beyaz unlu mamullerden ve şekerden uzaklaşmak ve egzersizi arttırmak bile tiroid bezini kendine getirebiliyor.
• Tiroid hormonu bilinen en önemli iki yaşamsal hormondan biridir. Bazen vitamin takviyeleri bezin tekrar çalışmasını sağlayabilir. Örneğin D vitamin eksikliğinin düzeltilmesi bile tiroid bezi tembelliğimizi ve reaktif hipoglisemimizi derhal düzeltir, terlememizi yok edebilir, beraberinde çok görülen sedef, Vitiligo gibi cilt hastalıklarının da sürecine katkıda bulunur. Kilo vermemizi hızlandırır. Hastalıklara yakalanmaya karşı bağışıklığı güçlendirir. Tabii ki bu mutlaka doktorumuzun yapması gereken bir müdahaledir.
• Mide problemleri Hashimato tiroiditte çok sık rastlanmaktadır, buna bağlı B12 ve folik asit emilim güçlükleri geliştiği için depresyona yatkınlık artmaktadır. Bu denenle Helikobakter Pylori de araştırılıp tedavi edilmelidir.
• Bağışıklık açısından antioksidan destek tedaviler Koenzim Q10, yüksek doz C vitamininin de hastalık belirtilerini kontrol altına almada, doğurganlığı sağlamada, antiTPO ve antiTG düzeylerini düşürmede seçilmiş vakalarda selenyum ile kombine edilebilir.

Daha fazlası için www.immunoterapiturkiye.com ' u ziyaret edebilirsiniz.

Mutlu haftalar
 
Odaya Soyulmamış Soğan Koyduğunda

Soğanın bu etkisini biliyor musunuz?

Bir ailenin yaşadıkları soğanın önemini gözler önüne seriyor. “1919 yılında, dünyada 40 milyon kişi ‘grip’ten öldüğünde, bir doktor birçok çiftçiyi griple mücadelede yardım amacıyla ziyaret eder. Birçok çiftçi ve ailesi grip kapmıştır ve birçoğu ölürler.Doktor ziyaretlerine devam eder ve bir sürprizle karşılaşır, ziyaret ettiği bir çiftçi ve ailesi çok sağlıklıdır. Doktor böyle olabilmesi için aileye herkesten farklı ne yaptıklarını sorar ve cevaben çiftçinin hanımı odaya, bir tabak içine ‘soyulmamış’ bir ‘soğan’ koyduklarını söyler.Doktor buna inanamaz ve bu ‘soğan’lardan birini alarak laboratuvarda mikroskop altına koyarak inceler ve ‘soğan’ın içinde ‘grip’ virüsünü görür. Soğan’ açıkça ‘grip’ bakterisini absorbe etmiş (içine çekmiş) ve bu sayede de aile sağlıklı kalmıştır.Bu öyküden alınacak ders, bir miktar ‘soğan’ almanız ve evinizin çevresinde bir yerlere yerleştirmenizdir. Ne olduğunu görmek için onu deneyin.”

Mor Soğan suyu kalbi güçlendirmektedir, Taşıdığı esterler kanın pıhtılaşmasını önler.

-Boğaz iltihabı tedavisi sesin güzelleştirilmesi sinirsel rahatsızlıkların tedavisi öksürüğe bronşit ve boğaz ağrısına karşı en iyi ilaç soğan suyunun balla karıştırılarak yenmesidir. Bu maksatla hazırlanan macundan günde üç çorba kaşığı tüketilmeli.

-Kan yapımına yardımcı olur. Kalp çarpıntısını giderir. Kan basıncını (tansiyonu) düşürücü etkiye sahiptir.

-Safra kesesi salgısını artırır ve bunun sonucu olarak taş oluşumunu önler.

-Şeker hastalığına karşı bol miktarda mor soğan yenir. El ve ayak tırnaklarının çabuk kırılmasında, tırnakları sık sık mor soğan suyu ile ovmak gerekir.

-Kesik ve yanık yaralarının mikrop almaması için mor soğan suyu sürülür.

-Ayak bacak karın göğüs ve ellerdeki şişmelere karşı günde üç defa yemeklerden önce birer çorba kaşığı soğan suyu içilir.

-Burun kanamalarını durdurmak amacıyla soğan yumrusu ikiye kesilir yarısı burnun önüne bağlanır.

-Çıbanları olgunlaştırmak için soğan yumrusunu oluşturan yapraklar haşlanarak çıban üzene konur.

-Nasırları yok etmek için sirke içerisinde kaynatılan mor soğan nasır üzerine konarak bağlanır ve bu işlem birkaç kez tekrarlanır.

Dizanteri veya bağırsak iltihaplarına karşı çiğ yumurta sarısı taze tereyağı iyice ezilmiş kimyon tohumu ve fazla miktarda soğan suyu karıştırılıp günde üç defa birer çorba kaşığı yenir.

İdrar yolları ağrılarında taze kesilmiş ve ısıtılmış soğan sıcak sıcak ağrıyan yerin üzerine konur ve bu işlem birkaç kez tekrarlanır.

-Karın sancılarına ve mide kanamalarına karşı çok ince doğranmış soğan süt içerisinde kaynatılarak içilir.
 

13343122_1135427813167858_3320390833700243986_n.jpg


ANTİDEPRESANLAR DOĞAL SEROTONİNİ BOZARAK BİR DAHA İLAÇSIZ MUTLU OLAMAMANIZA NEDEN OLUYOR!


Son zamanlarda depresyonun yanı sıra fibromyalji gibi başka hastalıkların tedavisi için de antidepresan reçete edildiğini duyuyoruz. Hatta reçete edilmeden de pek çok kişi tarafından kullanıldığına tanık oluyoruz. Bundan üzüntü duyduğumuz için bu yazıyı okuyunca sizlerle paylaşmak istedik:

"ABD ve Birleşik Krallık'taki sağlık uzmanları her iki ülkede de antidepresan kullanma oranının yüksekliğinden endişe ediyorlar ve yakında bu eğilimin halk sağlığı felaketine dönüşebileceği uyarısını yapıyorlar. Araştırmacılar, ilaç şirketlerinin iddialarına karşı yaygın olarak reçete edilen Prozac gibi antidepresanların aslında alışkanlık yaptıklarını ve beynin serotonin üretme kabiliyetini bozduklarını buldular.

Antidepresanları bıraktıktan sonra bazı kişilerde endişe (anksiyete), uyku bozukluğu, mide sorunları, gece kabusları, hafıza ve dikkat problemleri görülebiliyor. İlaç şirketleri ve doktorlar bu psikolojik semptomları hastalığın yeniden başladığının kanıtı olarak görüyorlar ve sorunu çözmek için daha fazla antidepresan reçete ediyorlar.

Kanıtlar antidepresanları bıraktıktan sonra beynin aylarca, bazı durumlarda yıllarca normal düzeylerde serotonin üretemediğini gösteriyor. Liverpool Üniversitesi'nden araştırmacılar Prozac türü antidepresan reçete edilen 1.800 Yeni Zelandalı üzerinde yaptıkları çalışmada bu kişilerin yarıdan fazlasının ilacı bıraktıktan sonra psikolojik semptomlardan muzdarip olduklarını belirlediler.

Antidepresanlar var olan durumu daha beter etmekle kalmıyor başka zihinsel hastalıkları da tetikliyor. Bazı çalışmalar uzun vadede antidepresan alanlarda depresyonun nüks etme oranının antidepresan almayanlara göre daha yüksek olduğunu gösteriyor. İlaçlar bipolar bozuklukta görülen artışa da katkıda bulunuyor olabilirler, bazı çalışmalar buna işaret ediyor.

Big Pharma'nın depresyon ve diğer ruh sağlığı sorunlarının tedavisi için önerileri açıkça tehlikeli ve büyük ölçüde etkisiz ancak bu bilgiler halktan saklanıyor. ABD'de intihar oranlarındaki artışın antidepresan kullanımındaki artışla orantılı olmasına rağmen resmi sağlık otoriteleri bu bağlantıları görmemekte kararlı.

Depresyon tedavisinde ve diğer ruh sağlığı sorunlarında doğal tedaviler ilaçlardan daha etkili. Doğru beslenme, doğal besin destekleri ve yeterli egzersizle tehlikeli ilaçlar olmadan depresyon tedavi edilebilir."

Çevirenin notları:

1- Bir psikolog olarak bu yazının sonuna ekleme yapmadan olmazdı. Depresyon ve diğer ruhsal sorunların tedavisi için psikoterapi de çok etkili bir yoldur. Araştırmalar ruhsal sorunların tedavisinde psikoterapinin ilaçlara göre çok daha düşük bir nüks oranı olduğunu gösteriyor. Ancak her psikolog psikoterapist olmadığı gibi her psikiyatrist de psikoterapist değildir. Psikoterapi eğitimi almış klinik psikologlar ve psikoterapi eğitimi almış psikiyatristler psikoterapi yaparak depresyonu tedavi edebilir.

2- Serotoninin büyük miktarının bağırsak bakterileri tarafından üretildiği son çalışmalarla gösterildi. O nedenle depresyon tedavisinde doğal probiyotikli yiyeceklerin de çok etkisi vardır. Omega 3 ve D vitamininin de depresyon tedavisinde etkili olduğu gösterilmiştir.

Özet çeviri: Nurçin Çağlar

Kaynak: http://www.naturalnews.com/054150_antidepressants_serotonin…
 
Trigliserid nasıl düşürülür? Trigliserid neden yükselir?
Şekere dönüşen karbonhidratlar, nişasta ve unlar, hamur işleri,
şekerli yiyecekler, şekerli içecekler, enerji içecekleri, beyaz pirinç, patates, aşırı meyve, işlenmiş yiyecekler kan şekerini, dolayısıyla insülin hormonunu yükselterek şeker hastalığını ve koroner kalp hastalığını başlatan en önemli etkenlerdir. Bunlar besinlerle tüketilen rafine karbonhidratlar, şekerli yiyecekler, tatlılar, şekerli içecekler, ve aşır miktarda yenen meyvelerdir. Kan şekerimiz yükseldikçe ve yüksek kaldıkça, kan yağlarımızdan trigliseridler de yükselir ve yüksek kalır.

canan-karatay-trigliserid-neden-yukselir.jpg


Trigliseridleri ve kan yağlarını alt üst eden asıl suçlular (insülin hormonunu da yükselten) toksik şekerlerdir ve kanda toksik şekere
dönüşen tüm karbonhidratlardır. Zehirli şekere dönüşen karbonhidratların başında işlenmiş un ufak hale dönüştürülmüş nişasta ve unlar, undan yapılan hamur işleri, şekerli içecekler, enerji içecekleri, beyaz pirinç ve patates, özellikle yemek üstüne yenen meyve ve işlenmiş diğer yiyecekler yani, tüm yüksek (şeker) glisemik indeksli yiyecekler gelir.

Bilimsel gerçekler, bunlar bırakıldığında kan şekerinin normal düzeye indiğini, kan yağlarının ve trigliseridlerin de normal düzeye indiğini gösteriyor.

Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay
Kalp ve İç Hastalıkları Uzmanı
 
Ceviz ve Kabuğundaki Gizli Mucizeler ...!

13239967_596077133892236_3940867079165766293_n.jpg


Daha sağlıklı saçlar, güçlü bir hafıza, strese karşı, öksürük, balgam sorununa ve cevizin daha sayamadığımız onlarca faydasını şüphesiz ki duymuşsunuzdur. Peki yedikten sonra kabuğunu ve içinde yaprağa benzeyen parçaları ne yapıyorsunuz? Ceviz kabuğu da, bu kabuğun kaynatılması sonucu elde edilen suyun da, içindeki yaprağa benzer 2 parçanın tam bir şifa deposu olduğunu duydunuz mu? Evet, ceviz ve içinde – dışında yer alan tüm parçaların da gizli mucizeler bulunuyor, hepsi birer şifa deposudur.

Bir çok kullanım şekli olan ceviz kabuğu suyunun kullanım şekilleri ve faydalarını bu yazımızda sizlerle paylaşıyoruz.. Ceviz herkesin bildiği gibi bir çok faydası olan bir kuru yemiştir. Alzheimer dan kalp ve damar hastalıklarına kadar bir çok hastalığa karşı şifa olan cevizin kabuğu da bir o kadar faydalı.. Uzmanlar beyin gelişimi ve ileride olaşacak Alzheimer tehlikesine karşı mutlaka günde 4-5 adet ceviz tüketimini öneriyor. Öncelikle cevizin başlıca faydalarını hatırlayalım, daha sonra içindeki ve dışındaki bilinmeyen gizli mucizeleri öğreneceğiz;
Cevizin Özellikleri Faydaları

İçerisinde bol miktarda protein, lif, omega 3 ve 6 yağ asitleri bulundurur.
Kalsiyum, çinko, magnezyum, fosfor, bakır, selenyum, demir ve manganez minerallerini barındıran nadide yemişlerdendir.
A, B1, B2, B6 ve C vitaminlerini bünyesinde bulundurur.
Kalp ve damar sağlığını korur.
Güçlü bir antioksidandır.
Yüksek kolesterolü düşürür.
Tam bir antidepresandır. Stresle mücadelede önemli bir rolü vardır.
Saç ve cilt bakımında tercih edilir. Saçı güçlendirir, geç beyazlamasını sağlar, kırışıklık gidericidir. (Saç ve cilt için genellikle ceviz yağı tercih edilir, bunun için bknz. Ceviz Yağı ile ilgili makalemize)

CEVİZ SUYU MUCİZESİ

CEVİZ SUYU KÜRÜ; Geceden 1 bardak suyun içerisine 1 adet ceviz içini koyun ve bu şekilde sabaha kadar bekletin. Sabah kahvaltıdan önce aç karnına bu suyu içip cevizi de yiyin. Bu uygulama hızlı zayıflamanızı sağlar, kabızlık problemini giderir ve iştahınızı kapatır.

Diş Tartarlarına Karşı Ceviz Suyu Kullanımı: Tartar oluşumunu ceviz suyu ile engelleyebilirsiniz. 5 adet cevizin kabuğunu 1 bardak suda yaklaşık 15-20 dakika kaynatın. Elde edilen bu su ile dişlerinizi günde 3 sefer fırçalayın. Dilerseniz kalan su ile gargara da yapabilirsiniz. Bu şekilde dişlerinizde varsa tartarların geçmesini sağlayabilir, yoksa da tartar oluşumunu engelleyebilirsiniz.

*** Cevizin içinde gizli 2 adet yaprak parçası: Cevizi kırdığımızda ayrılan ağaç yaprağına benzer aşağıda resimde de gördüğünüz parçaları lütfen atmayın. Bu parçalar gizli mucizelerle dolu. Seneler önce çok değerli bir ağabeyimiz bu yaprakları tavsiye etmişti. Bu yapraklar görünüş itibariyle tıpkı akciğere benziyor.

Peki bu yapraklar nasıl kullanılır? 1 tutamını 1 fincan kadar suda 2-3 dakika kaynatılarak içilir. Öksürük ve balgam problemine karşı süper bir faydası var. İhtiyacı olan tüm dostları bilgilendirelim. Çünkü cevizdeki bu gizli mucize çok az kişi tarafından biliniyor.

Cevizin içinde gizli 2 adet yaprak parçası

Bu kadar çok faydası bulunan, içerisinde bol miktarda mineral ve vitaminler bulunan cevizin kabuğu da boşuna yaratılmamıştır… Kabuğu ne işe yarar, faydaları ve kullanım alanları;
Ceviz Kabuğunun Faydaları Nelerdir, Ne işe Yarar?

E vitamini barındırmasından dolayı saç, tırnak ve cilt bakımında tam bir mucizedir. Bir çok kozmetik malzemesinde kullanılır.
Soğuk algınlığı ve öksürüğe karşı oldukça şifalıdır.
Bağırsak solucanları ve kurtları tedavisinde kullanılır.
Ceviz kabuğu şeker hastaları için faydalıdır.
D vitamini eksikliği için ceviz kabuğu tavsiye edilmektedir.
Sivilce problemleri ve cilt lekelerine karşı faydalıdır.
Ceviz kabuğu saç beyazlaması sorunu yaşayanlar için beyazlamaları giderici özelliğe sahiptir.
Saç dökülmelerini önler. Saçı güçlendirir.

Ceviz Kabuğu Suyu Nasıl Kullanılır, Nasıl Yapılır?

Öksürük ve Soğuk Algınlığına Karşı Ceviz Kabuğu Suyu: Kabuğunu kaynamakta olan suyun içerisine atın ve 15-20 dakika kaynatmaya devam edin. Elde ettiğini bu suyu içtiğinizde öksürük ve soğuk algınlığı çin tam bir şifa kaynağıdır.
Şeker hastalığı ve D vitamini eksikliği için; Yaklaşık 15 adet cevizin kabuğunu kaynamakta olan suyun içerisine atın ve bir müddet daha kaynatın ve için.
SAÇ İÇİN: Kuru veya yaş fark etmez cevizin kabuklarını kaynayan suyu içerisine atın ve yaklaşık 10 dakika daha kaynatın. Elde edilen bu su saç dökülmelerini önleyecek, saçları canlandıracak ve kepek problemi olanların kepeğini giderecektir. Kabuklarını kaynatarak elde ettiğiniz su ile saçlarını her gün yıkarsanız saçlarınızda ki beyazlamayı önleyecektir. Ayrıca saç dökülmesini de engeller. Daha sağlıklı ve güçlü bir saça sahip olmanızı sağlar.
YEŞİL CEVİZ KABUĞU: Yeşil kabukları kaynatarak elde edeceğiniz su ise saçlarınıza koyu kahve bir renk verecek ve daha parlak görünmesini sağlayacaktır.

Kaynak: Herşeyden Önce Sağlık
 
Mantar İlacınız Sizi Öldürebilir
01.06.2016

Mantar İlacınız Sizi Öldürebilir
İlaç endüstrisi ile ilgili en önemli sorunlardan biri, bir ilacın yan etkilerinin tamamen anlaşılması için genelde seneler geçmesi gerekmesidir. Doğal olarak araştırma ve geliştirme süreci için milyonlarca dolar harcanmış bir ilacı piyasaya sürmek için senelerce beklemek bir ilaç şirketini iflasa sürükleyebilir. Böylece ilacı kullanacaklar için çok güvenli olmayan ama şirketin kâr marjını koruyacak bir orta noktada buluşulur: İlaç, belli sayıda insan üzerinde kısıtlı bir süre için denendikten sonra piyasaya çıkarılır ve yan etkileri yol aldıkça anlaşılır. Yani bir ilacın insan vücudu üstünde ne yaptığının tam olarak anlaşılması için aradan on binlerce insan ve yıllar geçmesi gerekir. Bazı durumlarda ise, daha henüz piyasaya çıkmadan ilacın ne denli tehlikeli olduğu zaten anlaşılmıştır, ama söz konusu tehlike son derece nadir görülen bir yan etkiymiş gibi lanse edilerek ilaç piyasaya sürülür.

Bu defa söz konusu, aktif maddeleri Ketokonazol olan,Nizoral ve Ketoral adlı mantar ilaçları. FDA geçenlerde bir açıklama yaparak, 2013 yılındaki yaptıkları uyarıya rağmen bu ilaçların cilt ve tırnak mantarı gibi sorunlar için de reçete edilmeye devam edildiğini belirtti. Peki Haziran 2013’te yapılan uyarı neydi? FDA aktif maddesi Ketokonazol olan mantar ilaçlarının, mantar enfeksiyonlarında ilk tedavi olarak kullanılmaması yolunda bir uyarı yaptı. Çünkü bu ilaç karaciğer hasarına ve adrenal bezi problemlerine yol açıyordu. FDA ilacın yarattığı riskin, faydasından çok daha büyük olduğuna hüküm getirerek, ilacın sadece ciddi mantar enfeksiyonlarında kullanılabileceğine dair etiketinin değiştirilmesine karar verdi. FDA’in ardından, aynı yıl Türkiye Sağlık Bakanlığı Farmakovijilans Risk Yönetimi Birimi yayınladığı bir duyuru ile bizim doktorlarımızı da şu cümlelerle uyarmıştır: “Oral ketokonazol kullanımına bağlı olarak ölümcül seyreden veya karaciğer nakli gerektiren ciddi hepatotoksisite meydana gelmiştir. Bu hastaların bir kısmında, karaciğer hastalığı için belirgin risk faktörü bulunmamaktadır. Bu tedaviyi alan hastalar risk hakkında hekim tarafından bilgilendirilmeli ve yakından takip edilmelidir.”

Ancak FDA tarafından yeni yayınlanan bildiri, doktorların hala bu ölümcül ilaçları, cilt ve tırnak mantarları için reçete etmeye devam ettiklerini gösteriyor.

İşin Sırrı Güçlü bir Bağışıklık Sistemi
Aslında ağızdan alınan mantar ilaçlarının ciddi yan etkileri olduğu öyle yeni bir bilgi değil. Öncelikle bu ilaçlarla ilgili bilinmesi gereken en önemli şey karaciğeri mahvettikleridir. Karaciğer de öyle bir organdır ki, ancak artık tamamen iflas ettiğinde tehlike sinyalleri verir. Bu ne demek? Yani siz ayak tırnağınızdaki mantarı tedavi etmek için doktorunuzun reçete ettiği ilacı kullanırsınız, hatta karşınızdaki inatçı bir sağlık sorunu olduğu için bir süre sonra tekrar edince bir kür daha ilaç kullanırsınız. Karaciğeriniz ciddi şekilde zarar görür, ama dediğim gibi dayanıklı yapısı nedeniyle, zar zor da olsa yola devam eder. Bu yüzden karaciğer yetmezliğindenmuzdarip olduğunuz ortaya çıktığında sorumlunun kullandığınız mantar ilacı olduğu akla gelmez.

Her şeyden önce, ölümcül olmayan bir mantar problemini ölümcül bir ilaçla tedavi etmek akıllara ziyan bir durum.Bakın FDA’in yaptığı açıklamada neler yazıyor: “Eğer söz konusu ilacı kullanıyorsanız ve karaciğer sorunları yaşadığınıza dair belirtiler varsa hemen tıbbi yardım alın.” Bu belirtiler nedir? İştah kaybı, mide bulantısı, kusma, karın bölgesinde rahatsızlık hissi, cilt ve gözlerin aklarında sararma ya da idrar renginin koyulaşması. Bu belirtilerin bir ya da birkaçının bir arada ortaya çıkması karaciğerinizin imdat çağrısıdır.

Neden mantar enfeksiyonu gelişir?
Peki, akciğerlerden sinüslere, ciltten ayak tırnaklarında kadar vücudun hemen her organında gelişebilen mantar enfeksiyonları nedir ve neden kaynaklanır? Aslında mantarlar vücuttaki ekosistemin bir parçasıdır. Bakteriler ve mantarlardan oluşan bu ekosistemin dengesi bozulduğunda sorunlar da başlar.Mesela vücuttaki mantar enfeksiyonlarının arkasında sık sık karşımıza çıkan Candida adlı mantar türünü ele alalım. Candida her vücutta bulunur ve zararsızdır, ta ki kontrolden çıkıncaya kadar. Kötü beslenme, vücudun savunma güçleri probiyotiklerin azalması ve bağışıklık sisteminin güçsüz düştüğü durumlarda candida gibi mikroorganizmalar çoğalarak mantar enfeksiyonlarına -ve birçok hastalığa- zemin hazırlar. Mesela ağızda meydana gelen ve halk arasında pamukçuk olarak bilinen mantar enfeksiyonunun arkasında da kontrolsüz bir şekilde çoğalmış olan candida bulunur. Bazı durumlarda da tehlike, vücuttaki ekosistemin bir parçası olmayan, dış dünya yoluyla maruz kaldığımız mantar sporlarından gelir. Ancak yeri gelmişken şunu da belirtmekte fayda var: Havadan ya da temas ile sisteme giren bu organizmalar da, ancak bağışıklık sisteminin zayıf olduğu durumlarda bir tehlike arz ederler.

Bir not: Maalesef gelişigüzel kullanılan antibiyotikler, tüm tehlikelerine karşı reçete edilen ağızdan alınan mantar ilaçları önemli bir sorunu da beraberinde getiriyor: Daha dirençli organizmalar.Söz konusu edilen ister zararlı bakteriler, ister virüs ya da mantarlar olsun, onları yenmek için kullandığınız ilaçlar her birini yenilmez birer güç haline getiriyor.

Mantar Hastalıklarından Kurtulmak İçin En Etkili 8 Doğal Yöntem
Sorun ister inatçı ayak tırnağı mantarları ister sık sık nükseden vajinal mantarlar ya da ciltte oluşan mantar enfeksiyonları olsun, bunları önlemek hatta tedavi etmek için doğa size birçok seçenek sunuyor. Ciddi yan etkileri olan ilaçlar yerine bu doğal güçleri devreye sokmak çok daha mantıklı bir strateji.

1. Probiyotik takviyesi kullanın
Probiyotik takviyelerin sayısız faydalarından biri demantar gibisağlığa zararlı olabilecek mikroorganizmaları kontrol altında tutmalarıdır.Bağırsak florasındaki probiyotikler azaldıkça mantar enfeksiyonlarına yakalanma riski de o kadar artar. Eğer mantar enfeksiyonlarından ve Candida’dan şikayetçiyseniz, mutlaka Probiyotik takviyesi kullanmalısınız. Ancak bu takviyelerin enterik kapsül, yanibağırsakta çözülen türde olduklarından emin olmalısınız. Aksi halde hepsi mide asidinde yok olup giderler.

2. Diyetinizi dost bakterilerle zenginleştirin
Bağırsak floranızda ne kadar çok faydalı bakteri varsa, istilacı güçlere karşı o kadar dirençli bir bağışıklık sistemine sahip olursunuz.Probiyotik takviyesi kullanın, ama bunun yanında dost bakteriler açısından zengin beslenmeye de gayret edin. Yapmanız gereken çok basit: Diyetinize turşu, yoğurt ve kefir gibi dost bakteriler içeren geleneksel besinler ekleyin. Ev yapımı olmaları koşuluyla hepsi de bol miktarda probiyotik içerir. Kimi zaman hastalarım bana, diyetlerinde çok fazla probiyotik olmasının bir zararı olup olmadığını soruyorlar. Hayır, hiçbir zararı yok. Aksine bağırsaklarınızda ne kadar çok probiyotik varsa o kadar iyi. Bu arada katkı maddeleriyle dolu yiyeceklerin bağırsak floranızdaki faydalı bakterileri katlettiğini de hatırlatmak istiyorum.

3. Şekerden, ekmek ve hamur işlerindenuzak durun
Vücuttaki tüm mantarlar ve zararlı bakteriler şekerle beslenir. Diyetinizde ne kadar çok şeker ve vücutta şeker olarak parçalanan basit karbonhidrat varsa mantarlar da o kadar çoğalır. Yani şeker içeren tüm besinlerden, tahıllardan, ekmek, pilav, kurabiye ve poğaçadan uzak durmanız gerekiyor. Eğer devamlı tekrarlayan mantar probleminiz varsa meyveden de uzak durmanızı tavsiye ediyorum. Çünkü meyvelerin içinde bulunan şeker, enfeksiyonun tamamen temizlenmesi zorlaştıracaktır.

4. Anti-mantar besinler tüketin
Bazı besinler mantar enfeksiyonlarıyla savaşmak konusunda son derece etkilidir. İşte listenin en üst sıralarında yer alanlar: Sarımsak, soğan, zencefil, limon ve Hindistan cevizi yağı.

5. Alkolden uzak durun
Eğer mantar enfeksiyonu ile savaşıyorsanız alkolün - özellikle de bira, votka ve şarabın - durumu daha da kötüleştireceğini unutmayın. Alkol, mantarların çoğalması için uygun bir ortam yaratır. Üstelik, aynı şekerli yiyeceklerde olduğu gibi bu organizmaların vücutta kontrolsüz bir şekilde çoğalması, kişiyi adeta alkole doğru çeker. Tam bir kısır döngü! Alkol zehirdir, kullanmayın.

6. Gıda boyalarına dikkat
Yiyeceklere daha çekici bir görünüm vermek için kullanılan gıda boyaları sadece mantar enfeksiyonlarını tetiklemekle kalmaz aynı zamanda kanserojendir. Birçok yiyecekte karşınıza çıkabileceklerini unutmayın. Dondurmalarda, şekerlerde, meyve sularında ve sosis, salam gibi şarküteri ürünlerinde kullanılan bu zararlı kimyasallardan kaçınmak için yiyeceklerinizi en doğal halleriyle tüketmeye çalışın.

7. Lavanta yağını deneyin
Yüzyıllardır parfümcülükte ve tıbbi amaçlarla kullanılan bu hoş kokulu bitkinin cilt ve tırnak mantarlarını tedavi etmek konusunda da etkili olduğunu biliyor musunuz? Lavanta yağı mantar hücresinin zarını parçalayarak yok ediyor. Bu arada söz konusu süper gücün, bakteri ve virüslerle de aynı şekilde savaştığını belirtmek istiyorum. Çağımızın en önemli sağlık sorunlarından birinin antibiyotiklere dirençli hastalıklar olduğu düşünülürse lavanta yağı daha da önem kazanıyor.

8. Ayaklarınız hava alsın
Mantar enfeksiyonlarından en çok nasibini alan ayak tırnaklarıdır. Tırnağın şeklinin ve renginin değişmesine neden olan bu sorun, gerçekten de can sıkıcı bir hal alabilir. Ama yukarıda da belirttiğim üzere, hayati tehlikesi olmayan bir sorun için ölümcül bir ilaç reçete etmek de,almak da büyük bir saçmalıktır! Söz konusu problemle baş etmek için öncelikle bu bölümdeki önerileri uygulamalısınız. Yani probiyotik zengini beslenin, mantar enfeksiyonlarını tetikleyen yiyeceklerden kaçının ve sorunlu bölgeye lavanta yağı uygulayın. Dikkat etmeniz gereken bir şey daha var: Bırakın ayaklarınız hava alsın. Söz konusu organizmalar nemli ortamları sever, mümkün olan her fırsatta ayakkabılarınızı çıkarın ve yalınayak dolaşın. Yaz aylarında sandalet giymek de iyi bir fikir.

Dr. umitaktas.com
 
BROKOLİDEN % 1000 DAHA FAZLA BESİN DEĞERİNE SAHİP AMA KİMSE BİLMİYOR!
brokoli-filizi-150x150.jpg

Brokolide öne çıkan fotokimyasallardan olan sülforafan, kansere karşı birçok cephede savaşır, vücudu karsinojenlerden arındırır, kanser hücrelerinin çoğalmasını önler, meme kanseri hücrelerini yok eder ve tümörü azaltır. Bu küçük bitkiler, kanserle mücadelede brokoliden 50 kat daha güçlü olması nedeniyle kanser araştırmalarında mercek altında.

Brokoli filizleri aynı zamanda etkili sindirim enzimleri içerdiklerinden vücut sistemimiz tarafından kolayca emilirler. Aromaları sayesinde her yemeğe ilave edilebilirler. Brokoli filizlerini yetiştirmek kolaydır ve buzdolabında iki haftaya kadar muhafaza edilebilirler.

Brokoli Filizi Yetiştirmek için 7 Kolay Adım

1. adım: Filizlemek için işe üç yemek kaşığı organik ve yüksek çimlenme oranına sahip brokoli tohumu ile işe başlayın.

3 yemek kaşığı tohumu sıkı dokunmuş paslanmaz çelik veya plastik bir süzgeçte durulayarak tüm kirden ve tohum olmayan malzemelerden arındırın.

2. adım: Yıkadığınız tohumları bir litrelik, önceden sterilize edilmiş cam kavanoza yerleştirin.

(Kaynar suyla yıkanmış ve soğutulmuş cam konserve kavanozu iyi bir tercih olacaktır)

Kavanozu yaklaşık 3/4 su bardağı veya daha fazla doğal kaynak suyu/saf su ile doldurun. Suyun miktarı çok önemli değil, çünkü tohumlar filizlenirken sadece ihtiyaçları kadar suyu emecekler.

Brokoli tohumları önce suyun yüzeyinde kalacaktır, bu yüzden üstte yüzen tohumları parmağınızla bastırın. Kavanozu gözünüzün önünde bir yere koyup (örneğin mutfak tezgahında lavabonun yanına) sekiz saat bekletin.

3. adım: Durulayın-Süzün-Tekrar Durulayın.

Bu adımda, su üstünde yüzen kalıntıları alıp atın ve ardından ya bir süzgeçte süzün ya da plastik bir elek veya tülbentle kavanozun kapağından süzün ve suyu dışarı akıtın. Tohumları durulamak önemli, ama bu noktadan sonra tohumları suda bırakmayın yoksa çürürler.

Filizlerin fazla sudan arınması için kavanozu 10 dakika baş aşağı şekilde tutun. Ardından kavanozu iyi havalandırılmış bir ortamda, görebileceğiniz bir yere koyun ki her sekiz saatte bir durulayıp süzmek aklınıza gelsin.

Kavanozun kapağını açmadan eleğin üzerinden kolayca su ilave edebilirsiniz. Ardından tohumları çalkalayın ve kavanozu bir dahaki durulamaya kadar yana yatık şekilde bekletin. Bu işlemi 3 gün boyunca veya iki yaprak oluşana dek tekrar edin.

4. adım: Tohumların yeşillenmesi için kavanozu dolaylı veya kısmi güneşte bırakın.

Bir veya iki gün daha durulama ve süzme işlemi yaptıktan sonra artık buzdolabında saklanmaya hazır hale gelecekler.

5. adım: Filizleri temiz su dolu bir kaseye veya geniş bir kaba koyup tohumların kabuklarını ayırın.

Filiz parçalarını hafifçe tutup çekerek ayırın ve tohum kabukları su üstünde yüzsün. Suyun üzerinde yüzen parçaları atın ve filizleri tekrar durulayıp kavanoza koyup üzerine elekle örtün. Suyunun süzülmesi ve yeterince kuruması için kavanozu ters çevrili halde bekletin (yaklaşık 8 saat).

6. adım: Brokoli filizlerini buzdolabında muhafaza edin.

Brokoli filizlerini ağzı kapalı bir kavanozda veya uygun bir kapta, daha sonra salatalarınızda ve sandviçlerinizde kullanmak veya atıştırmalık olarak tek başına yemek üzere saklayın.

7. adım: Afiyet olsun!

Bu besin değeri yüksek yiyeceği kullanmanın pek çok yolu var. Ancak bu filizlerin içerdiği besin maddelerinin tümünden yararlanmak için en güzel yol çiğ olarak, pişmemiş doğal haliyle tüketmektir.

Kaynak: http://yemek.mynet.com/bu-gida-brok...sin-degerine-sahip-ama-kimse-bilmiyor-1152340
 
Back