Devamı
BİRİNCİ KISIM
BAŞLAMADAN ÖNCE
Birinci Bölüm
PCOS: Karmaşık bir sağlık durumu hakkında kısa bir açıklama
PCOS, Polikistik over sendromunun kısaltılmışıdır. Bu isim bir hastalık ismiymiş gibi kulağa gelse de aslında hastalık değildir. Resmi olarak PCOS bir endokrin bozukluğu yani hormon bozukluğudur. Fakat gerçekte PCOS doğal bir hormon farklılığıdır. Dünya çapında bütün ırklar ve etnikler içerisinde kadınların yüzde onunda PCOS görülmektedir ve bu oran yüzyıllardır istikrarlı bir şekilde aynıdır. Polikistik overin en az 50.000 yıldır var olduğu bilinmektedir.
PCOS, doğal bir kadın türüdür, bir hastalık değildir. Kadınların doğuştan sahip olduğu basit bir hormonal farklılıktır, ve bin yıllar boyunca da böyle olmaya devam etmiştir.
Sizin anneanneleriniz, büyük-büyük-büyük anneanneleriniz PCOS’un tarihi versiyonuna sahipti ki bu hafif etkiye sahip durum, polikistik overliler için aslında bir avantajdı. Vücutlarındaki hafif enflamasyon (iltihap, yangı), bağışıklık sistemlerinin her an hastalıklarla mücadele edebilecek halde olduğu anlamına geliyordu. Hafif dereceli bir şeker intoleransı, sadece bir kaç kilo fazla almalarına neden oluyordu. Hafif dereceli metabolik farklılıklar kıtlık zamnlarında hayatta kalmalarına katkıda bulunuyordu. Hafif yüksek testosteron seviyeleri kas yapmalarını kolaylaştığıyor ve bu da onları daha güçlü kadınlar haline getiriyordu. Hafif infertilite nedeniyle dünyaya getirdikleri çocuk sayısı diğer kadınlara göre daha azdı ve bu da doğum esnasında vefat etme ihtimallerini azaltıyordu.
(Not: Bu konu hakkında Felice Gersh başka bir yerde şöyle yorumluyor. Burada kastedilen hafif dereceli infertilite, geçmişte kadınların belki ortalama 7 tane çocuğu varken polikistik overlilerin ortalama mesela 4 çocuk sahibi olması anlamına gelmektedir. Bu da gerçek anlamda bir infertilite değildir. Aynı zamanda doğumlar arası sürenin artması kadınların vitamin değerlerinin tekrar düzelmesi ve bir sonraki çocuğa vücudun daha fazla hazır olması açısından da bir avantajdı.)
PCOS günümüzde hastalık benzeri bir görünüme kavuşmuştur çünkü bizim hormonal farklılıklarımız, günümüzün işlevsiz toplumunda yaşamımızı devam ettirmeye daha az müsait. PCOS’u doğal ve hafif derecede etkili seviyesine geri çekebilmemiz için doğal ve besleyici bir ortama polikistik overli olmayanlara göre çok daha fazla muhtacız.
İşlenmiş gıdaları yiyip çok fazla oturduğumuz zaman, açık havadan uzak ve hatta 24 saatlik ritimden uzak, gün ışığı almayan camsız binalarda yaşayıp çalıştığımız zaman, vücudumuzu hormon taklidi yapan kimyasallara maruz bıraktığımız zaman hasta oluyoruz. Hem de çok kötü hasta oluyoruz. PCOS’lu olmayanlardan çok daha fazla hasta oluyoruz. Hafif enflamasyon kronik hale geliyor. Hafif dereceli şeker intoleransı şeker hastalığına dönüşüyor. Hafif metabolik farklılıklar obeziteye dönüşüyor. Hafif yüksek testosteron kronik akneye dönüşüyor. Ve hafif infertilite gerçek infertiliteye dönüşüyor.
Geçmişte ‘’farklılık’’ olarak adlandırılan bu kadın türü artık bir rahatsızlık olarak görülmeye başlıyor.
PCOS Semptomları
Bugünün PCOS’u bir kadının bütün vücudunu etkiler hale geldi. Bu kompleks durum tam anlamıyla onlarca semptomu içinde barındırıyor.
PCOS’lu her bir kadın kendine has eşsiz bir PCOS versiyonuna sahiptir. İşte size eğer PCOS’lu iseniz karşılaşabileceğiniz A’zan Z’ye semptomlar listesi:
Akantozis Nigrikans: Yüksek kan şekeri nedeniyle deride ortaya çıkan koyu renkli lekeler.
Akne
Saç dökülmesi
Haşimato tiroidi
Kanser, özellikle de endometrium kanseri
Kalp-damar hastalıkları: Enflamasyon nedeniyle damarların daralması ve plakların oluşması kalp krizine ve felce neden olabilir.
Şeker hastalığı (diyabet)
Yeme bozuklukları, özellikle tıkınırcasına yeme bozukluğu ve bulimia nervoza (yeme-çıkarma bağımlılığı)
Karaciğer hücrelerinde yağ çoğalması: Bu, metabolizmanın bozulmasına ve sonunda karaciğer kaybına dahi neden olabilir.
GERD: Reflü
Diş eti hastalıkları, gingivit
Anormal tüylenme
Hipertansiyon
Uyku bozuklukları: Uykuya dalma zorluğu veya uzun süreli uyuyamama
Hassas barsak sendromu
Adet düzensizliği veya adet görememe
Düşük
Ruh hali bozuklukları, depresyon, anksiyete
Obezite
Gebelik komplikasyonları: Preeklempsi, gebelik şekeri, makrozomi, erken doğum
Et benleri
Uyku apnesi
Felç
Trombofili
Bu kadar geniş ve bütün vücudu kuşatan semptomlar listesi neden ‘’polikistik over sendromu’’ adını hiç sevmediğimin en temel nedenidir. Kadın vücudunun her organını etkileyen böyle bir durum, kadının sadece yumurtalıklarına indirgenmiştir.
Kompleks Bir Endokrin Bozukluk
PCOS, yumurtalıklardaki bir rahatsızlık değildir. PCOS, normal bir endokrin farklılığından meydana gelen bir endokrin bozukluğudur.
Endokrin bozukluğu, hormonların olması gerekenden daha az veya daha fazla salgılanması rahatsızlığı veya hormonların iletilmesi, reseptörler tarafından kabul edilmesi veya imha edilmesi aşamalarında meydana gelen bir bozukluktur.
PCOS, yüksek androjen (genelde testosteron) seviyeleri ile karakteriztik bir endokrin bozukluktur. Testosteron erkekler için 'anahtar' hormondur. Yüksek androjen seviyelerine hafif dereceli düşük östrojen (kadınlık hormonu) seviyesi eşlik eder. PCOS'lu kadınlarda östrojen seviyeleri adet döngüsü ile beraber düzgün bir artış ve azalış göstermez.
PCOS'lu olmayan kadınlarda östrojen seviyeleri ovulasyon dönemi ve adet döneminde ciddi farklılıklar gösterir. Aylık belli bir ritmi vardır. Ancak PCOS'lu kadınlarda döngü boyunca östrojen seviyeleri daha stabildir ve olması gerekenden oldukça düşüktür. Bu da düzensiz adet döngüsünün veya hiç adet görememenin ana nedenlerinden biridir.
Östrojen Baskınlığı
Bazen insanlar PCOS hakkında konuşurken bunu bir östrojen baskınlığı olarak tanımlamaktadırlar. Ben bu terimi hiç sevmiyorum. Polikistik overde problem östrojen baskınlığı değil, östrojenin bir adet döngüsü boyunca düzenli bir şekilde artarak yumurtlamayı uyaramamasıdır. Temel östrojen hormonu olan estradiol, üreme çağındaki kadınların bir aylık adet döngüleri boyunca 15-350 pg/mL arası değişken bir sayıda tespit edilebilir. Hatta 350'den daha fazla da olabilir. Yumurtlamanın gerçekleşebilmesi için estradiolun 300 pg/mL'nin üzerine çıkması gerekmektedir. Bir adet döngüsünün sonunda ise 15 pg/mL'ye kadar düşebilir. Buna karşılık polikistik overli kadınlarda estradiol seviyeleri kronik olarak 60-90 pg/mL arasında değişmektedir ki bu sayı estradiolun en düşük üçte birlik kısmına ait bir değere tekabül eder.
Östrojen baskınlığı terimi aslında östrojene nisbeten daha az seviyelerdeki progesteron seviyesine işaret etmektedir. PCOS'lu kadınlarda östrojen seviyeleri progesterona nisbeten daha fazladır. Ancak bu, onların yüksek östrojene sahip oldukları anlamına gelmez. Östrojen hormonlarına nisbeten progesteron hormonlarının eksik olduğu anlamına gelir. Çözüm östrojeni azaltmak değil, aylık östrojen döngüsünü normale çevirmek, progesteronu normale çevirmek, yumurtlama ve adet döngüsünde vazifeli hormonları normal seviyelerine getirmektir.
Östrojen, kadınlar için benim tanımımla 'ana hormon'dur. Vücutta hemen hemen her hücrede östrojen reseptörleri vardır. Rahminizde ve vajinanızda östrojen reseptörleri olduğu gibi, idrar torbanızda, bağışıklık sistemi hücrelerinizde, sindirim sisteminizde, kalbinizde, akciğerlerinizde, cildinizde ve beyninizde de östrojen reseptörleri bulunmaktadır. Vücuttaki her bir bölümün ideal şekilde işlev görebilmesi için östrojenin ritmik bir şekilde artıp azalmasına ihtiyacı vardır. Vücudunuzdaki pek çok başka hormon östrojene bağlı olduğu için sizin vücudunuzda testosteron, progesteron, LH, FSH, melatonin, kortizol ve AMH hormonları anormal seviyelerde tespit edilir. Bu hormonlar üremeyi, ruh halini, acıkmayı, uyumayı ve bağışıklık sistemini düzenleme gibi pek çok kritik işleve sahiptirler.
Devamı
Hormonlar Hakkında Kısa Bir Açıklama Hormonlar kurye vazifesi yapan moleküllerdir. Belirli hormonlara cevap veren hücreler bu hormonlara ait reseptörleri kendinde barındırırlar. Hormonları anahtarlar, reseptörleri de kilitler olarak düşünebilirsiniz. Her bir hormon sadece kendisi için tasarlanmış olan reseptörle uyumludur. Bir hormon kendisi için uygun olan reseptöre girdiği zaman o hücrenin davranışlarını kilitler ve bu şekilde bütün vücuttaki organları ve sistemleri kontrol altında tutar.
İnsan vücudunda yaklaşık olarak 50 farklı hormon bulunmaktadır. Sizin bilmeniz gereken birkaç hormon ise şunlardır:
AMH (Anti-müllerian hormone): Üreme çağındaki her kadının yumurtalıklarında belli sayıda yarı olgunlaşmış yumurta folikülleri bulunur. Bu foliküller sabit ve az miktarlarda AMH hormonu salgılarlar. Sonuç itibariyle AMH, bir kadının yumurtalıklarında ne kadar miktarda yüksek kalitede yumurta olduğunun göstergesidir. Yüksek AMH değerleri genelde iyi yumurtalık rezervi olarak yorumlanır. Ancak maalesef PCOS'lu kadınların yumurtalıklarında çok fazla sayıda yarı gelişmiş folikül bulunduğu için AMH değerleri çok yüksek çıkar ve AMH çok yüksek olduğunda da yumurtlamayı bloke eder.
Kortizol: Bu hormon sizin temel stres hormonunuzdur. Kortizol; acıkma, metabolizma, ruh hali ve uyuma-uyanma döngüleri üzerinde de etkilidir. İdeal olarak kortizolün gündüzleri artması beklenir. Gündüz artan kortizol kahvaltınızı yapmaya sizi teşvik eder ve gün içinde yavaşça düşer. Böylece gece uykuya dalabilir ve gece boyu bir şey yemeden durabilirsiniz. PCOS'lu kadınlarda kortizol fazla salgılanır ve bunu doğru bir şekilde metabolize edemeyiz. Aynı zamanda bizim vücudumuzda düzgün bir 24 saatlik kortizol döngüsü de yoktur. Bu bizi aşırı yemeye, kilo almaya, ruh halimizin bozulmasına ve uyku problemleri yaşamaya yatkın yapar.
Östrojen: Östrojen kadın vücudunun temel hormonudur. Üremeyi, bağışıklık sistemini, enerji üretimini ve vücuttaki 24 saatlik günlük ritmi kontrol eder. Vücudunuzda hemen hemen bütün hücrelerde östrojen reseptörleri olduğu için, östrojen vücuttaki bütün organların işlevlerini destekler. 4 çeşit östrojen vardır:
Estrone (E1): Menopoz dönemindeki kadınların vücudunda bulunan temel östrojen hormonu.
Estradiol (E2): Üreme çağındaki kadınların vücudunda bulunan ve en güçlü olan östrojen hormonu. Normal bir şekilde adet gören kadınlarda östrojen seviyeleri ciddi bir şekilde yükselir ve yumurtlamayı tetikler. Adet zamanları ise estradiol düşer. PCOS'lu kadınlarda ise estradiol seviyeleri düşük ve daha stabildir. Ciddi artış azalış göstermez.
Estriol (E3): Gebelikte kritik bir rol oynayan östrojen hormonudur.
Estetrol (E4): Gebelik boyunca hem erkek hem de dişi fetüs tarafından salgılanan östrojen hormonudur.
PCOS'ta Estradiolun doğru bir döngü içerisinde salgılanamaması, hormonal dengesizliklerin temel nedenidir.
FSH: FSH, estradiol üretimini düzenlemeye yardım eder. Yumurtlamada ise bir folikülün olgunlaşıp çatlayabilmesi için FSH'a ihtiyaç vardır. PCOS'lu kadınlarda ise FSH genellikle ya düşük ya da normaldir. Düşük FSH seviyeleri, yetersiz estradiol üretimine neden olur ve bu da yumurta folikülünün olgunlaşmasını dolayısıyla da yumurtlamayı engeller.
İnsülin: Pankreastan salgılanan bu hormon vücutta şekeri ve yağı kontrol eder. Kan şekeri yükseldiği zaman insülin, hücrelerin şeker emilimi yapmasına neden olur. 'İnsülin duyarlılığı', hücrelerin insüline ne kadar duyarlı olduğunu ifade eder.İnsüline karşı olan yüksek duyarlılık, vücudun şeker emilimi yapabilmesi için sadece çok az miktarlarda insüline ihtiyaç duyduğu anlamına gelir. İnsülin duyarlılığının zayıf olması yani 'insülin direnci' ise hücrelerin insülini görmezden gelmesi demektir. Netice itibariyle hücrelerin şeker emilimi yapabilmesi için vücut daha fazla insüline ihtiyaç duyar. Genellikle insülin hassasiyeti iyi, insülin direnci ise kötü bir durumdur ve şeker hastalığına sebebiyet verir. Ayrıca yüksek insülin seviyeleri özellikle karın bölgesinde ve iç organlarda yağ üretimini ve yağ depolamasını arttırır. Neredeyse bütün PCOS'lularda yüksek insülin seviyeleri ve insülin direnci görülür. Hatta zayıf veya normal kilolu olan PCOS'luları, kendi kilolarında olan ancak PCOS'lu olmayan kadınlarla karşılaştırdığımızda, PCOS'lu grubun iç organlarındaki yağlanmanın daha fazla olduğu görülmektedir.
LH: FSH gibi LH da yumurta folikülünün gelişmesine katkıda bulunur. Adet döngüsünün ilk günlerinde bir kadının vücudu benzer miktarlarda FSH ve LH salgılar. Ancak yumurtlama dönemi geldiğinde östrojen hormonu hızlıca artar ve LH hormonunu da aynı şekilde arttırır (pik yaptırır). Bu da yumurtalıklardan yumurta salınmasına neden olur. PCOS'lu kadınlarda ise Lh seviyeleri sürekli yüksek kalır. Östrojen hormonunda düzgün bir artış olmadığı için LH hormonu da pik yapamaz ve yüksek seviyelerde kalır. Genelde LH/FSH oranı 2:1 olarak karşımıza çıkar. Bu da FSH hormonundan iki kat fazla LH hormonu salgılandığı anlamına gelir. Maalesef LH hormonunun ikinci bir vazifesi daha vardır. Fazla LH, vücudu daha fazla testosteron üretmeye teşvik eder. Testosteron aslında östrojenin ön maddesidir. Yüksek LH, yüksek testosterona neden olur. Ve yeterli FSH olmayınca da testosteronu östrojene çeviremez. Bu nedenle yüksek LH, aşırı türylenmeye neden olur.
Melatonin: Bu sizin uyku hormonunuzdur. Genellikle gündüzleri düşüktür ve gece geç saatlerde artış gösterir. Uykuyu tetiklemesinin yanı sıra melatonin aynı zamanda güçlü bir antioksidandır ve kadının yumurtalarını oksidatif hasardan korur. PCOS'lu kadınlarda melatonin genelde yüksektir ancak işlevi çok zayıftır. Uyku kalitesi düşüktür. Özellikle de yumurtalıklarda oksidatif hasar yüksektir. Melatonin takviyeleri ise gelende bu problemleri çözer.
Progesteron: Yumurtlama meydana geldilten sonra boş kalan folikül (korpus luteum) progesteron salgılar. Bu hormon, zigotun tutunabilmesi için rahim duvarının kalınlaşmasına neden olur. Eğer zigot yerleşirse hemen plasentayı oluşturur. Plasenta progesteron salgılamayı devam ettirir böylece rahim kalınlaşması korunmuş olur. Boş folikül (korpus lutesum) yaklaşık 2 hafta boyunca varlığını devam ettirir sonra küçülür. Yumurta döllenmemişse ve plasenta da yoksa progesteron seviyeleri düşer, rahim duvarı dökülür, adet kanaması başlar. PCOS'lu kadınlarda ise progesteron seviyeleri genelde düşüktür. Bu da implantasyonu engeller.
Testosteron: Testosteron temel erkeklik hormonudur (androjen). Hem kadınlarda hem de erkeklerde bulunur. Sizin vücudunuzda erkeklerdeki testosteron miktarının onda biri bulunur. Normal miktarlardaki testosteron hormonu cinsel ve mental sağlığı destekler, güçlü kemiklerin ve kasların oluşmasına yardımcı olur. PCOS'lu kadınlar, PCOS'lu olmayanlara göre biraz daha fazla testosteron veya diğer androjen hormonlarına (adrostenedione, DHEA...) sahiptir. Bu durum akneye, tüylenmeye veya saç dökülmesine neden olur. Ayrıca önceleri tartışmalı bir konu olsa da şimdi görülüyor ki yüksek andojen seviyeleri enflamasyona (yangı, iltihap), insülin direncine ve infertiliteye neden olmaktadır. Ne kadar yüksek testosterona sahipseniz o kadar şiddetli PCOS semptomlarına sahipsiniz demektir.
Tüm bu hormonlar ışığında sonuç olarak östrojen hormonu vazifesini tam olarak yerine getirmediği zaman vücuttaki her bir organ ve her bir sistem bundan negatif yönde etkilenmektedir. Sindirim, acıkma, metabolizma, uyku, iyileşme ve detoksifikasyon gibi vücuttaki bütün temel ritimler bozulur ve birbiriyle senkronize olamazlar. Bunun sonucunda vücudunuzun her bir bölümünün, vazifesini yerine getirmek ve sizi hayatta tutabilmek için çok daha fazla çaba sarf etmesi gerekir. Bu da vücudunuzdaki her bir organın bir derece stres altında olması anlamına gelir. Düşük dereceli kronik stres, kronik sistemik enflamasyona (iltihap) neden olur.
Enflamasyon vücudun enerji yönetim merkezine yani metabolizmaya zarar verir. Metabolizma, sirkadiyen ritim denilen vücudun 24 saatlik ritmi rehberliğinde vücuttaki bütün organları mükemmel bir şekilde birbiriyle uyum içinde çalıştıran karmakarışık girift bir işlemdir. Karaciğer, pankreas, sindirim sistemi ve vücudunuzdaki bütün yağ hücrelerinin yanı sıra metabolizma, vücudunuzdaki kemikler, kaslar, bağışıklık sistemi ve tabi ki beyin ile de alakalıdır.
Yine PCOS'lu kadınlar, genel itibariyle metabolik olarak şeker yakma ve yağ depolama modundalardır. Bu nedenle sürekli açlık hissederler ve kilo alırlar.
PCOS, bütün hormonları, organları ve hücreleri kapsayan çok kompleks bir durumdur. Bu kadar kompleks bir yapıda her şeyin sebebini tam ayrıntılarıyla bilmenize de aslında gerek yok. Sonuç itibariyle PCOS'lu kadınların başa çıkması gereken temel 3 adet problem vardır:
1. Yaygın hormonal bozukluk
2. Kronik enflamasyon (iltihap, yangı)
3. İnsülin direnci
Şu anda yaşadığınız semptomların altında yatan temel üç sebep budur. Bu üçünü tedavi edin ve infertilite dahil şu anda yaşadığınız bütün semptomlardan kurtulun.
Herşey Enflamasyon ve İnsülin Direnci ile Alakalı Yan etki problemiyle uğraşmak istemiyorsanız hormonları direkt kontrol altında tutmak oldukça zordur. Ayrıca gebe kalmak istiyorsanız günümüzdeki tedavilerde kullanılan doğum kontrol hapları da zaten size göre değil. Bazı doktorlar da insülin duyarlılığını arttırmak için şeker hastası olmayan PCOS'lulara metformin (Glifor ilacı) önermekteler. Metformin bir endokrin bozucudur ve günümüzde fetüs üzerinde metabolizmaya uzun vadeli zarar verici etkisi olduğu tespit edilmiştir. Gebelik sürecindeki bir kadına ben metformin kullanmasını önermiyorum.
Doğal östrojen takviyesinin ileride PCOS'un temel tedavilerinden biri haline geleceğine inanıyorum. Ancak şu anda böyle bir çalışma elimizde olmadığı için hangi dozlarda ve hangi şekilde bunu uygulayacağımızı bilemiyoruz. Bu tedavinin gerçekten ne seviyede işe yarayacağının anlaşılabilmesi, doz seviyelerinin belirlenebilmesi için belli bir fona ve araştırmaya ihtiyaç var ve maalesef şu anda böyle bir çalışma yok. Bunun ileride değişmesi için şu anda aktif olarak çalışmalarımı sürdürmekteyim.
Şu anda PCOS tedavilerinde en etkili yöntem enflamasyonun (iltihap) azaltılması ve insülin direncinin iyileştirilmesidir. İlginçtir ki vücuttaki iltihabı ve insülin direncini kontrol altına aldığımızda neredeyse her zaman hormonların normal seviyelere geldiğini veya en azından PCOS'un tarihi formundaki zararsız versiyonuna uygun seviyelere çekildiğini görüyoruz.
PCOS SOS kitabında da izah ettiğim gibi, iltihabın ve insülin direncinin iyileştirilebilmesi için en etkili hayat tarzı değişiklikleri ise şunlardır:
1. Güçlü bir sirkadiyen (24 saatlik) ritim sahibi olun. Bunun için ışığı, karanlığı, uykuyu ve saatli yemek yemeyi kullanın.
2. Diyet ve egzersiz ile sağlıklı bir bağırsak mikrobiyotasına sahip olun ve onu besleyin.
3. Endokrin bozuculardan uzak durun.
Bu programda vücudunuzu arındırmak, vajinal mikrobiyotanızı inşa etmek ve yumurtlama takibi yapmak ve daha başka ekstra taktiklerin yanı sıra doğurganlığınızı arttırmak için bu 3 stratejiyi de uygulayacaksınız.
Polikistik Over Sendromu Teşhisizden Emin Olun Çok daha ileriye gitmeden önce size bir doktor tarafından polikistik over sendromu teşhisinin konulmasının ne kadar önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. PCOS, teknik olarak bir sendromdur. Bu şu anlama gelir: Bir kadın belli semptomları taşıyorsa ve bu semptomlarla alakalı başka bir hastalık ihtimali bertaraf edilmişse PCOS tanısı konur.
Doktorunuz sizin sağlık geçmişinizi dineleyecek, kan tahlili yapacak ve muhtemel vajinal ultrason isteyecektir.
PCOS teşhisinin konulabilmesi için birkaç farklı kriter ortaya koyulmuştur. Benim en yararlı bulduğum tanım ise AE-PCOS (Androgen Excess an PCOS Society) tarafından geliştirilen tanımdır. Bu tanım son zamanlarda Centre for Research Excellence in Polycystic Ovary Syndrom (CRE PCOS) tarafından düzenlenen uluslararası bir sempozyumda bir kere daha doğrulanmıştır. AE-PCOS ve CRE PCOS tarafından kabul gören tanımlamaya göre bir kadına PCOS teşhisi konulabilmesi için şunlar gereklidir:
1. Hiperandrojenizm: Yüksek androjen, erkek cinsiyet hormonu seviyesi (örneğin testosteron). Bu 'gerekli' bir semptomdur. Hiperandrojenizm, kan testi ile veya gözlenebilen semptomlar ile teşhis edilebilir. Örneğin yalnızca erkeklerde görülen tipte tüylenme (göğüste, yüzde ve sırtta), veya akne, saç dökülmesi vs.
PCOS teşhisinin konulabilmesi için hiperandrojenizm mutlaka olmalıdır. Ancak bu tek başına yeterli değildir. Aşağıdaki iki semptomdan en az birinin yine kadında gözlenmesi gerekir.
2. Üreme çağındaki kadınlarda adet görememe veya düzensiz adet görme: Düzensiz adet, 35 günden daha seyrek ya da 21 günden daha kısa süren adet döngüleri, birkaç günden daha fazla farkla değişen adet döngüleri veya 7 günden fazla süren adet döngüleridir.
3. Ultrasonda polikistik over görüntüsü: Polikistik yumurtalık görüntüsü nedir? Aslında kulağa geldiği kadar korkunç bir durum değildir. Hormonal dengesizlikler nedeniyle yumurtalıkların çok sayıda gelişmiş folikül barındırması durumudur. Bu kistler tehlikeli değildir. Fakat hiçbir yumurta büyümediği ve çatlamadığı zaman yumurtlama gerçekleşmez ve kadın düzenli bir şekilde adet göremez. Düzenli bir yumurtlamanın olmaması PCOS'lu kadınlarda görülen infertilitenin temel nedenidir. Polikistik over görüntüsü vajinal ultrason ile tespit edilir ve bu görüntü yumurtlama sürecinin gerçekleşmediğinin delilidir. Bu kistler PCOS'a neden olmazlar. Kistler, PCOS semptomlarından biridir.
PCOS benzeri şekillerde kendisini gösteren çok ciddi rahatsızlıklar vardır. Endokrin tümörleri, Cushing sendromu ve daha pekçok farklı endokrin bozukluklar ancak bir doktor tarafından ayırt edilir. Eğer PCOS semptomlarını taşıyorsanız ancak henüz bir doktor tarafından PCOS teşhisi konulmadıysa lütfen hemen randevunuzu alın. Eğer doktorunuz, sizin yaşadığınız semptomları ciddiye almıyorsa veya hemen doğum kontrol hapı, metformin veya klomen tedavisine başlamayı öneriyorsa yeni bir doktor bulun. Doğru bir teşhis, hayat tarzı değişikliği konusunda karar verebilmeniz için kritik derecede bir öneme sahiptir.