özdeğer duygunuzu nasıl kazandınız?

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Lena9

Guru
Kayıtlı Üye
3 Temmuz 2013
894
3.011
merhaba,
ilk kez konu açıyorum ve deneyimlerinizi merak ediyorum. 33 yaşında eğitimli modern bir ailede yetişmiş bir kadın olmama rağmen kendime verdiğim değer konusunda çok ciddi problemlerim var. arka plan oluşturması açısından yetiştiğim aileden ve şu güne dek olan zamandan bahsedeyim. annem ve babam ilk çocuklarını 40 günlükken kaybetmiş, benim doğumumdan 3 yıl önce, o da kızmış. sonra ben dünyaya gelmişim ve annem bu endişe, kaygı ve depresyonla beni büyütmeye başlamış. ek olarak annem de narsist, mutsuz (evliliğinde), duygusal olarak mesafeli ve kontrolcu bir anneyle yetişmiş bir kadın üzerine de bu kayıp eklenmiş. ben de annemin anlattığına göre çok hastalıklar geçirmişim. 2.5 yaşımda dayımı bir trafik kazasında aniden, 6 ay sonra da üzüntüden dedemi kaybetmişiz. o dönem annemi depresyonda görmekten yemeden içmeden kesilmişim en son çocuk psikiyatristi beni iyileştiriyor, alın çocuğu bir parka götürün ve annesi babasını gülerken görsün diyor.
bu süreçlerin yanında da babam sosyalleşmeyi seven bir annem, annemle iki zıt karakter, ayrıca içmeyi arkadaşlarını seviyor, o dönemlerde babam iyice evden kopuyor annemle ilişkileri o dönem duygusal olarak kopuyor anladığım kadarıyla (evlilik devam ediyor olsa da). sonraki yıllar benden 9 yaş küçük erkek kardeşim dünyaya geldi. ben o doğana dek hep bakıcılarla büyüdüm, bazen banka köşelerinde (babam bankacı ) ablalar baktı. bu süreçte babam beni dershane sınavlarında almayı unuttu, iki kez kayboldum koca şehirde ilkokulda. gündüzleri de evde hep yalnızdım, akşam 6'da annem gelene dek.

yıllar içinde annemin kontrolü hep arttı, ergenlik döneminde babam hep yoğun çalıştı annemle ise cehennemi yaşadık. beni hep sorun olarak gördü, psikiyatristlere taşınıp durduk, babam pek ortada olmadığından üzerimde sececeğim mesleğe dek çok fazla baskı kuruyordu ve beni küserek sürekli cezalandırıyordu. bazen 10 gün konuşmazdı benimle. bir kaç defa bana veli toplantılarından sonra benden utandığını söyledi. lise sonrasında alan dışı tercih yapıp (zorla sayısal okutulmuştum) yurt dışına gittim, 8 yıl tatiller dışında gelmedim. annem bu süreçte bazen aradığımda 2 3 gün teli açmaz, duymadım yanımda değildi der, soğuk konuşur. arada ise derslerden geçtiysem, ciddi bir problem yaratmadıysam ( en minik problem yüzünden bile suçlanırdım, ben yapmışım gibi) tatilde iyi davranırdı.

hayatım boyunca son bir kaç yıla dek, bana bu şekilde davrandılar. babam daha anlayışlıdır, ama ilgisizdir de ama o da sinirlendiğinde ağzının ayarını bilmez. bunun dışında belirtmem gerekir ki hayatım boyunca eğitimim, kendimi yetiştirmem vs gibi her şeyde bana destek oldular ve saygılı davrandılar bunu inkar edemem, erkek kardeşimden asla farkım olmadı, ataerkil zihniyet yok ailemde.

tüm bunlara rağmen, artık bunları yaşamıyor olmamıza rağmen, ve fedakarlıklarını görünce beni sevdiklerini bilmeme rağmen tüm cocukluğumu, o duygusal reddedişleri, beni olduğum gibi kabul etmemelerini, küsmeleri bana güvenmemeleri aşmayı başaramıyorum.
büyüdüm, annemin kopyasına dönüştüm. artık o olmasa da beynimin içinde bir ses beni hep eleştiriyor, hiç susmuyor.

ve son olarak annem erkek kardeşim hayran, ona asla küsmüyor ve bana yaptıklarını bir gün bile yapmadı ona. ama yine de ben hep hastalıklarla vs büyüdüğümden güya en çok emeği bana verdiklerini iddia ediyorlar. sizce emek ve onaylanma/sevgi duygusu aynı şeyler mi?

ben kardeşimi gördükçe, bugün 24 yaşında, aslında benim ne kadar sevilmediğimi anladım. ne kadar kabul görmediğimi anladım. sanırım sadece iyi anne baba olmak için, görevleri olarak bana her şeyi yaptılar ama sevmediler. minik bir örnek vereyim, bir gün çok üzüldüğüm bir olay oldu hıçkırarak ağlamaya başladım, annemin tek umrunda olan kalkıp camları kapatmak ve komşular duymasın oldu. o gün beni öyle gördüğünde bana böcekmişim gibi baktı, karşıma oturup konuştu, gelip sarılmadı bile. bunun gibi daha nicesi.


bugüne dek çok terapi gördüm, çok okudum, eğitimli de bir insanım fakat asla aşamıyorum, kendimi asla sevilemez görüyorum.

ilk kez bir platformda içimi döktüm, fikirleriniz benim için çok değerli. okuyan herkese teşekkür ederim.
 
Anlattığının benzerini ben evlendikten sonra ailemden gördüm. Maddi manevi desteği üzerimde ailemin çok. Annem senin dediğin gibi bir kadına dönüştü bir sabah uyandığımda sanki. Belki de hep öyleydi, ben yeni farkettim. Seninkilerden farkı annem ev hanımı, travma üzerine doğmuşum ben de. Annemin annesi ölmüş. Bence bu sebeple beni evladı gibi değil de akranı gibi görüyor. Kardeşimi evladı gibi görüyor ona şefkat duygusu var bana yok. Güçlü olmak gerekiyor özgüven duygun eksik değildir ama şu sorunun cevabı yok neden bana böyle davranıyor da kardeşime öyle. Sorunun cevabını senin postunu okurken buldum biz travma üzerine doğmuşuz ve ötelenmişiz. Hatırlanmak istenmeyeniz. Kredimiz az. Bunu şundan söylüyorum kardeşim ne kadar başarısız olursa olsun o benim evladım atamam der benim herşeyim mükemmel olsa da bir kulp bulunur çok mükemmelsin denir gibi
 
Anneniz konu komşuyu önemsediği kadar keşke sizi-sizin sorunlarınızıda önemsesedi ve bugün bu konuyu açmamış olsaydınız.
Annenizin piskolojik sorunları olduğu ortada. Keşke böyle insanlar önce tedavi olup sonra çocuk yapsalar.
 
Böyle bir aileye rağmen yurtdışına gidebilmişsin, eğitimine çok güzel devam etmişsin, çok güçlü olduğunu düşünüyorum. Ailene gelirsek bu tarz insanlar vicdan ve merhamet duygusundan eksik olanlar da aslında bir çeşit hasta. Kardeşine iyi davransalar bile eminim o bile ailede alınması gereken şefkati tam alamamıştır. Öncelikle şunu kabul et, onlar bilerek böyle davranmadılar; eksikler, ama bu onları affet onlarla çok görüş demek değil; kendini nasıl iyi hissediyorsan öyle davran. İkincisi içindeki eleştirel ses için diyorum, ben de sürekli eleştiren bir baba ile büyüdüm ve benim de uzun yıllar içimde sürekli kendimi eleştiren bir ses vardı. Bu her şeye daha başlamadan korkmama sebep oldu ve sanırım anksiteye dönüştü. Ama artık içimde beni eleştiren bir ses yok; çünkü bu sesin neden kaynaklandığını ben de senin gibi fark ettim; ve sonrasında her kendimi eleştirdiğimde o eleştirinin ne kadar abartı ve saçma olduğunu fark ettim. Bu düşünceleri fark etmek konusunda İyi hissetmek kitabı bana çok faydalı oldu.Başlarda o kadar çok kendimi eleştiriyor ve beğenmiyordum ki bu düşünceleri tek tek bulmak fazla vaktimi aldı ama azala azala bitti. Kendine şefkat ve sevgi göster. Kendini sevdikçe iyileşeceksin.
 
Anlattığının benzerini ben evlendikten sonra ailemden gördüm. Maddi manevi desteği üzerimde ailemin çok. Annem senin dediğin gibi bir kadına dönüştü bir sabah uyandığımda sanki. Belki de hep öyleydi, ben yeni farkettim. Seninkilerden farkı annem ev hanımı, travma üzerine doğmuşum ben de. Annemin annesi ölmüş. Bence bu sebeple beni evladı gibi değil de akranı gibi görüyor. Kardeşimi evladı gibi görüyor ona şefkat duygusu var bana yok. Güçlü olmak gerekiyor özgüven duygun eksik değildir ama şu sorunun cevabı yok neden bana böyle davranıyor da kardeşime öyle. Sorunun cevabını senin postunu okurken buldum biz travma üzerine doğmuşuz ve ötelenmişiz. Hatırlanmak istenmeyeniz. Kredimiz az. Bunu şundan söylüyorum kardeşim ne kadar başarısız olursa olsun o benim evladım atamam der benim herşeyim mükemmel olsa da bir kulp bulunur çok mükemmelsin denir gibi
gerçekten de cevabını bulamıyorum, belki de dediğiniz gibi cevabı yok. "Sorunun cevabını senin postunu okurken buldum biz travma üzerine doğmuşuz ve ötelenmişiz. Hatırlanmak istenmeyeniz. Kredimiz az." bu cümleniz hislerimi ben kurmuşum gibi özetledi. kredimiz az gerçekten. asıl üzücü olan, yetişirken aile bir kredi koyuyor, örneğin (saçma olabilir ama anlaşılır diye düşündüm) sizin limitiniz 1500 tl, oluyor ve siz hayatınız boyunca artık 1500lük bir insan olduğunuza koşulsuz inanıp tüm ilişkilerinizi, öz saygınızı buna göre kuruyorsunuz. gerçek değeriniz çok farklı olsa bile. o yüzden hep sevilmeyen, ikili ilişkilerde de terkedilme korkusu (aslında benim ne kadar değersiz olduğumu bir gün görecek korkusu), asla sevilmeme hissini yaşıyorsunuz.
 
Anneniz konu komşuyu önemsediği kadar keşke sizi-sizin sorunlarınızıda önemsesedi ve bugün bu konuyu açmamış olsaydınız.
Annenizin piskolojik sorunları olduğu ortada. Keşke böyle insanlar önce tedavi olup sonra çocuk yapsalar.
size katılıyorum, bir defasında da anlamak amacıyla annemle laf arasında konuşmuştum, keşke o dönem ilk çocuğun kaybı ve mutsuz evliliği için terapi görüp, sonrasında beni dünyaya getirseydi. onun yerine 3 yıl cocuk konusunu bile açtırmamış kimseye, yani tüm travmayı içselleşirmiş, kapatmış ama tabii iyileşmeyen şey ben doğunca yeniden daha güçlü patlamış.

ve evet annem dışarıyı, insanları çok önemser, mükemmel imajı çoğu şeyden önemlidir, derslerim bozulduğunda lisede neden bozulduğuna üzülmek yerine ( çünkü zorla bölüm okuyordum) arkadaş ortamında diğerleri gibi çocuklarını övemediğini, benim yüzümden utandığını söylemişti. eşşek kadar oldum, o unuttu ben unutamıyorum o lafı.
 
bu cümle yetiyor. onlar asla görevlerini yapmamışlar ilk evvela onlar gitmeliymiş pisikiyatra. çok üzücü gerçekten :KK61:

evet dominant ve mutsuz bir anne (anneannem), evlilikte hayal kırıklığı olan bir eş (babam) ve üst üste aile kayıpları, çocuk kardeş baba. annem bunlar olurken yardım almalıydı, sanırım tüm fatura bana çıktı büyüdükçe.
 
gerçekten de cevabını bulamıyorum, belki de dediğiniz gibi cevabı yok. "Sorunun cevabını senin postunu okurken buldum biz travma üzerine doğmuşuz ve ötelenmişiz. Hatırlanmak istenmeyeniz. Kredimiz az." bu cümleniz hislerimi ben kurmuşum gibi özetledi. kredimiz az gerçekten. asıl üzücü olan, yetişirken aile bir kredi koyuyor, örneğin (saçma olabilir ama anlaşılır diye düşündüm) sizin limitiniz 1500 tl, oluyor ve siz hayatınız boyunca artık 1500lük bir insan olduğunuza koşulsuz inanıp tüm ilişkilerinizi, öz saygınızı buna göre kuruyorsunuz. gerçek değeriniz çok farklı olsa bile. o yüzden hep sevilmeyen, ikili ilişkilerde de terkedilme korkusu (aslında benim ne kadar değersiz olduğumu bir gün görecek korkusu), asla sevilmeme hissini yaşıyorsunuz.
Muhtemel ben evlenene kadar eleştirilecek birşeyi olmayan, ailesinin hoşuna gitmeyecek bir vasfı üzerinde barındırmayan biriydim bu sebeple annemle aram çok iyiydi. Bebekken bana sen benim annem olur musun demiş düşünün. Ben de sanki o sözü anlayıp tutmuş gibi küçüklükten olgun diye tasvir edilen biriydim. Annemi herkese karşı korurdum, laf ettirmezdim. Ne zaman annemin hoşgörmediği bir evlilik yaptım modern sandığım annem o kadar ataerkilleşti ki inanamadım. El ne diyecek söylemi olmasa da davranışları öyle. Bir de bizde şu var eleştirilmemek için mi sevilmek için mi çocukken nasıl bir duyguyla böyle bir karakter geliştirdim bilmiyorum hata diye adlandırılan davranışların hepsini kardeşim yapardı. Ama annem ikimize ceza uygulardı. Kardeşim yüzünden depresyona girer benimle konuşmazdı mesela. Annemin psikolojisinin iyi olmadığı, depresyona meyilli olduğu bir gerçek. Bu değersizlik mevzusu evlenince daha da katlanıyor ve can sıkıcı oluyor. Ne kadar erken kabullenirsek o kadar iyi.
 
Size iyi gelecek veya avutacak sözleri bulamadım.

Ama şuna eminim. Bazen mutsuz olduğumuzda veya hayattan bıktığımızda , sorunlarımızı çözemediğimizde çevremize yansıtıyoruz. Ben mesela bugün sinirli olduğumdan çevremdekilere kötü kırıcı davranmış olabilirim. Ama bu benimle ilgili bir durum, çevremdeki insanların suçu yok.

Aynı şey sizin için de geçerli. Annenizin size davranış şekli tamamen onun içsel sorunları ile ilgili. Yani sizin bir suçunuz yok, siz bunu değiştiremezdiniz. :KK51: Belki bunu düşünerek biraz olsun rahatlayabilirsiniz.

Ailenizi seçemediniz ama bundan sonrasını seçmek zor da olsa sizin elinizde. Artık özgürsünüz. Çevrenizi size değer veren insanlarla çevirmek, arkadaş veya karşı cins veya kendinizle mutlu kalabilmek sizin elinizde.Belki bunu başarmak diğer insanlara kıyasla daha zor olacak ama gene de yapabilirsiniz.
 
Böyle bir aileye rağmen yurtdışına gidebilmişsin, eğitimine çok güzel devam etmişsin, çok güçlü olduğunu düşünüyorum. Ailene gelirsek bu tarz insanlar vicdan ve merhamet duygusundan eksik olanlar da aslında bir çeşit hasta. Kardeşine iyi davransalar bile eminim o bile ailede alınması gereken şefkati tam alamamıştır. Öncelikle şunu kabul et, onlar bilerek böyle davranmadılar; eksikler, ama bu onları affet onlarla çok görüş demek değil; kendini nasıl iyi hissediyorsan öyle davran. İkincisi içindeki eleştirel ses için diyorum, ben de sürekli eleştiren bir baba ile büyüdüm ve benim de uzun yıllar içimde sürekli kendimi eleştiren bir ses vardı. Bu her şeye daha başlamadan korkmama sebep oldu ve sanırım anksiteye dönüştü. Ama artık içimde beni eleştiren bir ses yok; çünkü bu sesin neden kaynaklandığını ben de senin gibi fark ettim; ve sonrasında her kendimi eleştirdiğimde o eleştirinin ne kadar abartı ve saçma olduğunu fark ettim. Bu düşünceleri fark etmek konusunda İyi hissetmek kitabı bana çok faydalı oldu.Başlarda o kadar çok kendimi eleştiriyor ve beğenmiyordum ki bu düşünceleri tek tek bulmak fazla vaktimi aldı ama azala azala bitti. Kendine şefkat ve sevgi göster. Kendini sevdikçe iyileşeceksin.
babanız açısından ben de sizi anlıyorum, benzerini yaşamısız. siz de kendinizden biliyorsunuzdur zaten böyle büyümek, yetişmek insanı "yalnız ve güçlü" yapıyor, yurtdışında geçirdiğim yıllar olmasaydı (19 yaşımda gittim) bugün böyle olamazdım, zaten duygusal yalnızlığa alışkın bir cocuktum, üzerine de fiziksel yalnızlık geldi. ama geliştim, kendime sahip çıkmayı öğrendim, yaşım ilerledikçe kendini sabote etme denilen davranışları da bırakmayı başardım, yani en azından uyuşturucu, alkol, rastgele ilişkiler, intihar etme isteği vs gibi şeyler hayatımda yer almadı, bugün de hala yok. ama eminim burada kalsaydım bunlar benim kaçış noktam olacaktı, hiç değilse kendime sahip çıkabiliyorum diyorum.

evet ben de sizin gibi bu sesin uzun zamandır farkındayım, konuşan ben değilim biliyorum, ama o ses bugün bile bir başarı kazansam, istediğim bir şeyi kendi çabamla takdir etsem bana hala " sen ne yaptın ki, bu ne ki, bak neler yapanlar var " diyor, kendimi değersizleştiriyorum, belki yaşamışsınızdır bu duyguyu: çok ıstediğim bir şeyi başarıyorum, ama onu hemen "o kadar da iyi değilsin, sen yaptığına göre iyi bir şey değildir, herkes yapar" diye önemsizleştiriyorum. kendimi takdir etmek üzerine daha çok çalışmalıyım çok yolum var maalesef. iyi hissetmek kitabı bende de var, bir dönem şema terapi de gördüm hatta, ama klinik psikoloğum taşınınca şehirden bıraktım bu çalışmaları.
 
Muhtemel ben evlenene kadar eleştirilecek birşeyi olmayan, ailesinin hoşuna gitmeyecek bir vasfı üzerinde barındırmayan biriydim bu sebeple annemle aram çok iyiydi. Bebekken bana sen benim annem olur musun demiş düşünün. Ben de sanki o sözü anlayıp tutmuş gibi küçüklükten olgun diye tasvir edilen biriydim. Annemi herkese karşı korurdum, laf ettirmezdim. Ne zaman annemin hoşgörmediği bir evlilik yaptım modern sandığım annem o kadar ataerkilleşti ki inanamadım. El ne diyecek söylemi olmasa da davranışları öyle. Bir de bizde şu var eleştirilmemek için mi sevilmek için mi çocukken nasıl bir duyguyla böyle bir karakter geliştirdim bilmiyorum hata diye adlandırılan davranışların hepsini kardeşim yapardı. Ama annem ikimize ceza uygulardı. Kardeşim yüzünden depresyona girer benimle konuşmazdı mesela. Annemin psikolojisinin iyi olmadığı, depresyona meyilli olduğu bir gerçek. Bu değersizlik mevzusu evlenince daha da katlanıyor ve can sıkıcı oluyor. Ne kadar erken kabullenirsek o kadar iyi.
aslında doğdunuz an anneniz sizin rolunuzu hazırlamış ve size başka fırsat tanımamış anladığım kadarıyla. siz minicikken annenizin ruhsal açlığını doyurma ve ona sahip çıkma görevinizi sırtınıza almışsınız. çok zor. kardeşiniz hata yapabilme lüksüne sahip olmuş, ama size bu imkan verilmemiş çünkü var oluşunuzda yer almamış. evlendiğinizde de anneniz sizi artık bu rolde görmeyi bırakmış, bu yüzden davranışları değişmiş. evlilik kırılma noktası olmuş yani. ben de bir kaç yıl öncesinde artık annemin bazı davranışlarına mesela küstüğü zaman gidip sırnaşmak ne oldu demek onay aramak yerine aynı soğuklukla cevap verme yöntemini sectiğim zaman bizde de durumlar değişti. yani set çekip beni manipüle etmeye devam etmesine izin vermedim, çünkü ne olduğunu artık açıkça görüyordum ve sucluluk duygusu beni artık tüketmişti.

bence evliliğiniz ne kadar kırılma noktası gibi gözükse de özgürleşmeniz açısından iyi olmuş, o istenmeden yüklenilen rolu bir hayat boyu sürdürmek zorunda kalanlar var.
 
Size iyi gelecek veya avutacak sözleri bulamadım.

Ama şuna eminim. Bazen mutsuz olduğumuzda veya hayattan bıktığımızda , sorunlarımızı çözemediğimizde çevremize yansıtıyoruz. Ben mesela bugün sinirli olduğumdan çevremdekilere kötü kırıcı davranmış olabilirim. Ama bu benimle ilgili bir durum, çevremdeki insanların suçu yok.

Aynı şey sizin için de geçerli. Annenizin size davranış şekli tamamen onun içsel sorunları ile ilgili. Yani sizin bir suçunuz yok, siz bunu değiştiremezdiniz. :KK51: Belki bunu düşünerek biraz olsun rahatlayabilirsiniz.

Ailenizi seçemediniz ama bundan sonrasını seçmek zor da olsa sizin elinizde. Artık özgürsünüz. Çevrenizi size değer veren insanlarla çevirmek, arkadaş veya karşı cins veya kendinizle mutlu kalabilmek sizin elinizde.Belki bunu başarmak diğer insanlara kıyasla daha zor olacak ama gene de yapabilirsiniz.
iyi gelecek sözlerden çok daha fazlasını yazmışsınız teşekkür ederim.

kendimi her şeyin suçlusu olarak görmeyi bırakmayı uzun zaman önce terapistim de aynı sizin gibi söylemişti. sanırım kişisel alarak hata yapıyorum, mantıklı düşündüğümde bunu çok iyi idrak ediyorum fakat içimdeki çocuğa bunu kabul ettirmem çok zor oluyor çünkü bir yerlerde hala sevgi görmediği için neden beni sevmedin diye soran, hırçınlaşan ( ki ergenliğim bunun hırçınlığıydı, artık sadece kabulleniş var.) bir çocuk var ona bazen bunu anlatamıyorum.

senin hatan değil demem gerek belki de. "Artık özgürsünüz. Çevrenizi size değer veren insanlarla çevirmek, arkadaş veya karşı cins veya kendinizle mutlu kalabilmek sizin elinizde." bundan sonra kendimden tek istediğim kendime verdiğim değer duygusunu geliştirip en azından bundan sonrasını bu zincirler olmadan yaşamak.
 
cok uzuldum konunuzdaki ayrintilari gordukce,

benim ozdeger duygum cok gelismistir ama ailemin bu konudaki destekleri olmasaydi ne yapardim bilemedim, yasadiklarinizin sonuclarinin boyle olmasi aslinda bir bakima sasirtici degil.

Peki aldiginiz terapiler fayda saglamiyor mu?
Ornegin beni duygusuz bulan olacaktir ama bu yasta birisinin anne/babanin etkisinden tamamen cikmis olmasini bekliyorum ben, tabii ki zamaninda saglikli kurulmamis iliskiler sebebiyle cikamamissiniz anliyorum da, ama psikiyatristinizin bu konuda bir onerisi oluyor mu? yani anne babanin yeri bir arkadasla, komsuyla, isle guzle dolamiyor mu?
 
Lena9 Lena9 sizin bu konu bana yaradı😊 evlilik anneme verdiğim ilgiden çaldı eşime verdim ilgimi annem de bunu hazmedemedi. Zaten sizdeki gibi mükemmellik isnadı çok eşim istediği mükemmellikte değildi. Anneme göre ben eşimi bırakıp bırakıp annemle gezmeliydim. Eşimi küçümseyeceklerdi ben de haklısınız anne diyecektim falan filan. Zamanla annemin menfaatine uyan tarafım kalmadığını düşündü, annem. Şu an gerçekten onun için üzülüyorum saçma bir şekilde tüketti ilişkimizi. Dediğiniz gibi ben de o bana nasıl davranırsa öyle davranıyorum bir gün canım kızım diyip arıyor bir gün resmi makama telefon açmış gibi dengesiz. O nasıl gelirse öyle yaklaşıyorum. Canım kızım dediği zamanlar rol yaptığını düşünüyorum el ne der mottosundan, ya babam ya başka biri yanında olduğunda o şekilde davrandığı kanaatindeyim. Bire birde iğrenerek bakıyor bize çünkü. Fakat bunların hiçbiri ben değersiz olduğum için değil aksine değerimi bilip kendime aileme sahip çıktığım için. Şükür ki değer katacak donanımları edindim edinmeseydim işte o zaman özsaygı falan hakgetire.
 
cok uzuldum konunuzdaki ayrintilari gordukce,

benim ozdeger duygum cok gelismistir ama ailemin bu konudaki destekleri olmasaydi ne yapardim bilemedim, yasadiklarinizin sonuclarinin boyle olmasi aslinda bir bakima sasirtici degil.

Peki aldiginiz terapiler fayda saglamiyor mu?
Ornegin beni duygusuz bulan olacaktir ama bu yasta birisinin anne/babanin etkisinden tamamen cikmis olmasini bekliyorum ben, tabii ki zamaninda saglikli kurulmamis iliskiler sebebiyle cikamamissiniz anliyorum da, ama psikiyatristinizin bu konuda bir onerisi oluyor mu? yani anne babanin yeri bir arkadasla, komsuyla, isle guzle dolamiyor mu?
Dolamaz bence... bir tek eş ile dolduğu kanaatindeyim. Yani saygı gördüğü bir aile kurmalı.
 
merhaba,
ilk kez konu açıyorum ve deneyimlerinizi merak ediyorum. 33 yaşında eğitimli modern bir ailede yetişmiş bir kadın olmama rağmen kendime verdiğim değer konusunda çok ciddi problemlerim var. arka plan oluşturması açısından yetiştiğim aileden ve şu güne dek olan zamandan bahsedeyim. annem ve babam ilk çocuklarını 40 günlükken kaybetmiş, benim doğumumdan 3 yıl önce, o da kızmış. sonra ben dünyaya gelmişim ve annem bu endişe, kaygı ve depresyonla beni büyütmeye başlamış. ek olarak annem de narsist, mutsuz (evliliğinde), duygusal olarak mesafeli ve kontrolcu bir anneyle yetişmiş bir kadın üzerine de bu kayıp eklenmiş. ben de annemin anlattığına göre çok hastalıklar geçirmişim. 2.5 yaşımda dayımı bir trafik kazasında aniden, 6 ay sonra da üzüntüden dedemi kaybetmişiz. o dönem annemi depresyonda görmekten yemeden içmeden kesilmişim en son çocuk psikiyatristi beni iyileştiriyor, alın çocuğu bir parka götürün ve annesi babasını gülerken görsün diyor.
bu süreçlerin yanında da babam sosyalleşmeyi seven bir adam, annemle iki zıt karakter, ayrıca içmeyi arkadaşlarını seviyor, o dönemlerde babam iyice evden kopuyor annemle ilişkileri o dönem duygusal olarak kopuyor anladığım kadarıyla (evlilik devam ediyor olsa da). sonraki yıllar benden 9 yaş küçük erkek kardeşim dünyaya geldi. ben o doğana dek hep bakıcılarla büyüdüm, bazen banka köşelerinde (babam bankacı ) ablalar baktı. bu süreçte babam beni dershane sınavlarında almayı unuttu, iki kez kayboldum koca şehirde ilkokulda. gündüzleri de evde hep yalnızdım, akşam 6'da annem gelene dek.

yıllar içinde annemin kontrolü hep arttı, ergenlik döneminde babam hep yoğun çalıştı annemle ise cehennemi yaşadık. beni hep sorun olarak gördü, psikiyatristlere taşınıp durduk, babam pek ortada olmadığından üzerimde sececeğim mesleğe dek çok fazla baskı kuruyordu ve beni küserek sürekli cezalandırıyordu. bazen 10 gün konuşmazdı benimle. bir kaç defa bana veli toplantılarından sonra benden utandığını söyledi. lise sonrasında alan dışı tercih yapıp (zorla sayısal okutulmuştum) yurt dışına gittim, 8 yıl tatiller dışında gelmedim. annem bu süreçte bazen aradığımda 2 3 gün teli açmaz, duymadım yanımda değildi der, soğuk konuşur. arada ise derslerden geçtiysem, ciddi bir problem yaratmadıysam ( en minik problem yüzünden bile suçlanırdım, ben yapmışım gibi) tatilde iyi davranırdı.

hayatım boyunca son bir kaç yıla dek, bana bu şekilde davrandılar. babam daha anlayışlıdır, ama ilgisizdir de ama o da sinirlendiğinde ağzının ayarını bilmez. bunun dışında belirtmem gerekir ki hayatım boyunca eğitimim, kendimi yetiştirmem vs gibi her şeyde bana destek oldular ve saygılı davrandılar bunu inkar edemem, erkek kardeşimden asla farkım olmadı, ataerkil zihniyet yok ailemde.

tüm bunlara rağmen, artık bunları yaşamıyor olmamıza rağmen, ve fedakarlıklarını görünce beni sevdiklerini bilmeme rağmen tüm cocukluğumu, o duygusal reddedişleri, beni olduğum gibi kabul etmemelerini, küsmeleri bana güvenmemeleri aşmayı başaramıyorum.
büyüdüm, annemin kopyasına dönüştüm. artık o olmasa da beynimin içinde bir ses beni hep eleştiriyor, hiç susmuyor.

ve son olarak annem erkek kardeşim hayran, ona asla küsmüyor ve bana yaptıklarını bir gün bile yapmadı ona. ama yine de ben hep hastalıklarla vs büyüdüğümden güya en çok emeği bana verdiklerini iddia ediyorlar. sizce emek ve onaylanma/sevgi duygusu aynı şeyler mi?

ben kardeşimi gördükçe, bugün 24 yaşında, aslında benim ne kadar sevilmediğimi anladım. ne kadar kabul görmediğimi anladım. sanırım sadece iyi anne baba olmak için, görevleri olarak bana her şeyi yaptılar ama sevmediler. minik bir örnek vereyim, bir gün çok üzüldüğüm bir olay oldu hıçkırarak ağlamaya başladım, annemin tek umrunda olan kalkıp camları kapatmak ve komşular duymasın oldu. o gün beni öyle gördüğünde bana böcekmişim gibi baktı, karşıma oturup konuştu, gelip sarılmadı bile. bunun gibi daha nicesi.


bugüne dek çok terapi gördüm, çok okudum, eğitimli de bir insanım fakat asla aşamıyorum, kendimi asla sevilemez görüyorum.

ilk kez bir platformda içimi döktüm, fikirleriniz benim için çok değerli. okuyan herkese teşekkür ederim.

Çocuklukta ihmalin izi: boşluk hissi
Çocuklukta ihmalin izi: çözümler

Daha önce okumadıysanız bu kitapları okumanızı öneririm. Ebeveynlerinizi yargılamadan şuan eksikliğini hissettiğiniz şeylerin neden kaynaklandığını gösteriyor. Kendinize sevecen bir iç ses edinme gibi konularda pratik çözümler sunuyor. Fayda göreceğinize inanıyorum ben.
 
"kazandık mı?" demek istiyorum başlığa cevaben...
Bu topraklarda, bu kültürde büyüyen insanlar olarak ciddi özgüven problemlerimiz olduğunu düşünüyorum..

ben de anneme kızgındım.
yeterince şefkatli olmadığı, hep abimin yanında olduğu beni hiç görmediği için.
annemi anlamaya başladığımı süreçte (ki evlilik dengesi içinde anlamak daha da kolay oluyor)
çok saçma gelebilir size ama "istanbullu gelin" dizisi benim için bir milat oldu.
annemi çok seviyorum, onu yapamadıkları için affettim içimde.
onun ergenlikten yeni çıkmış halini kucakladım sevdim anladım.
kendi tutuk yanlarımı biliyorum ve herkesin de tutuk yanları olduğunu biliyorum.
kendimi de kabul ettim.
sevilmeye layık olmadığınız için değil, annelerimizin kuşağı arada kalmış bir kuşak olduğu için (sosyal, siyasal ve bir sürü faktör yüzünden) sevgilerini göstermeyi bilemedikleri ve kendileri de sevilmedikleri için..

annesinin günlüğünde "Süreyya'yı keşke doğurmasaydım!" notunu okuyan Süreyya'ya eşi ve ailesinin hazırladığı sürprizde "Sen nasıl "keşke" olursun sen hepimizin "iyi ki"sisin" demeleri çok tatlı bir sahneydi.
 
cok uzuldum konunuzdaki ayrintilari gordukce,

benim ozdeger duygum cok gelismistir ama ailemin bu konudaki destekleri olmasaydi ne yapardim bilemedim, yasadiklarinizin sonuclarinin boyle olmasi aslinda bir bakima sasirtici degil.

Peki aldiginiz terapiler fayda saglamiyor mu?
Ornegin beni duygusuz bulan olacaktir ama bu yasta birisinin anne/babanin etkisinden tamamen cikmis olmasini bekliyorum ben, tabii ki zamaninda saglikli kurulmamis iliskiler sebebiyle cikamamissiniz anliyorum da, ama psikiyatristinizin bu konuda bir onerisi oluyor mu? yani anne babanin yeri bir arkadasla, komsuyla, isle guzle dolamiyor mu?
sorduğunuz soruyu çok iyi anlıyorum duygusuzluk değil, böyle düşünmeniz normal. insan belirli bir yaşta, evet artık kendi yaşamını kurabiliyor, kararlarını alabiliyor hatta artık duygusal bir paylaşım aylarca yapmadan bile devam edebiliyor aileyle. ben de böyleyim, 19 yaşımda ilk aile yanından ayrıldığım günden beri. ve evet bu güçlü de yapıyor bir bakıma.

fakat söylemek isterim ki en azından kişisel açıdan, sevgi boşluğunun onay hissinin bunlarla hiç ilgisi yok, keşke olsa emin olun o zaman bu başlığı açmazdım. çünkü mantıklı düşünüldüğünde kendime değer verebilmek için çokça nedenim var, kendimi iyi yetiştirdim, dışarıdan özgüvenli bir insanım, beni bir yerde görseniz ne kadar hayat dolu kendiyle barışık dersiniz (içyüzünü bilmeyen insanlardan duyduklarım) fakat maalesef bu işler bu rasyonalite ile gitmiyor. günün sonunda bazen kendinizle baş başa kalıp o yatağa girdiğinizde maskeniz çıktığında siz hala derinlerde o istenmeyen cocuksunuz. bir şey size bunu söylüyor size. isterseniz tüm dünyanın onayını kazanın, isterseniz insanların takdir ettiği işler yapın isterseniz istediğiniz adamın ilgisi sizde olsun fark etmiyor. en temelinde istenmediniz.

keşke bir arkadaş, bir iş bir eş bunu doldursa. zaten duygusal olarak yakınlık kurmakla hele de aile olmakla ilgili endişelerim çok büyük. ama bir gün gerçekten bu problemlerimi çözersem, sağlıklı bir ilişki kurarsam, bu yaraların en azından kabuk tutacağına inanıyorum. ama bu kadar şanslı olur muyum bilmiyorum. çünkü hayatıma bilinçsizce ( aslında bilinçaltımdan) aynı annem gibi duygusal mesafeli insanları alıyorum, kaçıngann bağlanma stiline sahibim, yani gerçek yakınlık kurmam için aşmam gereken yollar var önümde.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
X