Aman yarabbim ne büyük acı içim sizladi boğazım düğümlendi yutkunamadimkimin vicdansizliği ilgisizligi seni bu hale getirdiyse rabbim büyük o versin cezasini bazı şeyler ne zaman düzelecek.. 27 yıl önce annem kardeşimi normal doğumla dunyaya getirirken sancıları geliyor bağırıyor ebe diyor ki sus bağırma kocanla beraber olurken hiç canın acimiyordu dimi... Basın sağolsun kardeşim çok üzüldüm rabbim sabırlar versin
Değerli eğitimci arkadaşım bir anne olarak evladını kaybetmene çok üzüldüm. Gittiğin hastaneleri biliyorum bir tanıdığım özel olan hastanede doğum yaptı.dr 2 saate yakın geldi kontrol etti hastamızı neyseki bebeğimiz sağlıklı bir şekilde dünyaya geldi.bende ilk gebeliğimde tüm kontrollerimi 7 ayin sonuna kadar o hastanin karsisindakinde hastanede oldum.memnun kaldım ama durumumdan dolayı doğumu göztepe eğitim araştırmada yaptım. Göztepenin poliklinik hizmetini beğenmiyorum. Ultrason kalitesi düşük bütün dr larını aşağı yukarı tanıyorum. Kim iyi kim kötü ama servisi mükemmel ötesi evet özel hastane gibi başını oksamiyorlar ama işlerini titizlikle yapıyorlar. 10 dakika arayla nst ya bağlıyorlar Dr gelip yarım saatte muayene ediyor.Her gece birsürü kişi doğum yapıyor. İkinci doğumumda 2 ay önce doğum yaptım .başka özel hastaneye ki çok memnundum drumdan uzak diye gitmedim.göztepede doğumumu yaptım gebelik zehirlenmesi yaşamışım.iki güne acildeydim eve gitmeye izin bile vermiyorlar ben evde küçük bebegim var diye imza atıp çıktım. Bir sürü riskli hamile geliyor takip ediyorlar acil müdahalede kimisine yatış veriyorlar.gelelim yazma sebebime bizim burada hatamiz hiç mi yok özel hastaneyi çok iyi zannediyoruz bilgiye bakmıyoruz ilgiye bakıyoruz .devlette 10 dr giriyor doğumuna allah göstermeşin acil müdahalede hiçbir sorun yasamiyorsunuz. İstanbulda göztepenin üstüne hastane tanımam inşaallah ikinciyi sağlıkla kucağınıza alırsınız. Nasip kısmet inanin dünyada yiyeceği olsaydı yaşardı hersey allahın takdiri
Başın sağ olsun arkadaşım. Farklı olaylar yaşasak da sonumuz aynı maalesef. Ben de 11 ay önce 36 haftalık hamileyken oğlumu kaybettim, anne karnındayken kalbi durdu oğlumunPreeklampsi ve kan pıhtılaşması sebebi ile kaybettim evladımı. Bebeğimi kaybetmeden 3 gün önce hareketlerini hissetmiyorum diye Dr.uma baş vurmama rağmen NST'ye sokulup, ultrasonla bakılıp hiç bir şey yok deyip gönderildim. 3 gün sonra da bebeğimin kalbinin durduğunu öğrendim. Bebeğimi kaybettiğim gün yapılan idrar tahlilinde yüksek miktarda protein çıktı ki 3 gün önce yapılmış olsaydı bu tahlil o gün fark edilecek ve bebeğim acil olarak alınacaktı... Uzun uzadıya anlatmayayım yaşadıklarımı ancak benim de oğlumu kaybetmemde Dr. ihmali mevcut maalesef. Sizin gibi ben de şikayet ettim ilgili kurum ve kuruluşlara ancak herhangi bir sonuç alamadım maalesef Bebeğimi kaybettikten sonra gittiğim onlarca Dr., Dr. ihmali var deseler de maalesef bilir kişi Dr. ihmali yoktur kararı vermiş İnşallah siz bir sonuca ulaşabilirsiniz. Evlat acısı çok zor, Rabbim yardımcınız olsun ve en kısa ve hayırlı zamanda meleğinizin kardeşini nasip etsin size...
Çok teşekkür ederim sizinde başınız sağolsun...Merhaba, ben de melek annesiyim...
Rahim ağzı yetmezliği yüzünden 8 ay önce bebeğimi kaybettim..
Oğlumu, İbrahim'i..
Senin hikayene benziyo hikayem..
Açılmam oldu bir anda,
doğum normal gerçekleşti.
Bebeğimin ciğerleri gelişmediği için yaşamadı..
6. aya girecektik, çok sağlıklı bir bebekti.
Haftasından önde gidiyodu.
Ama kaybettim..
Gebelik oluştuğunda 12. haftada
rahim ağzına dikiş konulacak-mış
istirahat halinde 9 ay geçirmem gerek-miş...
Başınız sağolsun.
Bu acının bir tarifi yok..
İnşallah diğer gebeliklerinizde önlem alınır,
sağlıkla kavuşursunuz....
Hikayem alttaki linkte mevcuttur.
Sevgiler.
http://www.kadinlarkulubu.com/forum...-guzel-yavrum-can-parcam-gitti-benden.892861/
İnstagram hesabında denk gelip, blogunuzu okumuştum. Allah size bol sabır versin. En çok istediğim bu ihmali yapanlar hukuktan da Allahtan da bulsunlar.
Bu arada size imzaladıkları kağıt, sizi unuttukları için anestezi altında olmanızdan dolayı imzalamanız zorunlu. Başka bir kağıt yoksa anestezi altında olmanızdan dolayı imzalatılmıştır. Tabi bunu imzalayan hasta uyanık, bilinci yerinde ve ne için imzaladıgını bilerek imzalamalı. Eğer hasta imzalayacak bilince sahip değilse yakınlarına bilgi verilip imzalatılmalı.
Allah yardımcınız olsun.
Anladım bende afiyete gidiyordum.ilkbebeğimde çokta memnun kalmıştım.çünkü 9 ay yatmıştım Hamileliğim de yakın diye tercih sebebimdi.ama risk almak istemediğim için devlete gittim
MUTLAKA OKUYUN HAMİLE ANNE ADAYLARI.
Bir süre daha bunları içimde tutarsam kahrımdan öleceğim. Herkes bilsin bilsin ki başka anne adaylarının başına gelmesin.
39 yaşında Bodrum’da yaşayan 15 yıllık öğretmen bir bayanım. 4 Haziran tarihinde doğum yapıp 6 Haziran tarihinde bebeğini kaybetmiş iki günlük bir anneyim.( Bebeğim yanımda olamasa da ben onun annesiyim ve onun haklarını korumak benim boynumun borcudur.) Uzun uzun buraya yazıp yazmama konusunda düşündüm çünkü buraya yazacağım konu şu an Sağlık Bakanlığı’na yapmış olduğum şikâyet neticesinde değerlendirmeye alınmıştır. Bu nedenle kurum ve şahıs isimlerini kodlayarak yazacağım.
Buraya yazmakta ki amacım ise 21. Yüzyıl Türkiye’sinde anne karnındaki bebeğin dahi ameliyat edildiği ülkemizde benim yaşadıklarımın ibretlik öyküsünün insanlar tarafından bilinmesi ve en önemlisi de toplumsal gerçekliğimizin durumunu açık ve net ortaya koymaktır. Benim gibi başkaları da aynı durumları yaşamış, yaşıyor ya da yaşayacak olabilir. Kimsenin benim gördüğüm muameleyi görmemesi adına sizlerle yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum. Bir anne olarak benim en kötü günüm doğurduğum, hiç dokunmadığım, sesini duymadığım, kucağıma dahi alamadığım evladımı toprağa koyduğum andır. ( Tüm evlatlarını kaybetmiş, çocukları olan annelerin beni canı gönülden anlayacağını umuyorum.) İnsanların onlarca yıl uğraşıp hamile kalmasının yanında benim raporlarla belgelenmiş sapasağlam bebeğimin yaşadıklarım sonucunda kaybedilmesi beni daha da içinden çıkılmaz bir hale sokmuştur. İstanbul’un göbeğinde bunlar yaşanıyorsa güzel ülkemin en ücra köşelerinde kim bilir kimler neler yaşıyordur? Kim bilir hangi anneler ya da anne adayları susmayı seçiyordur?
En baştan başlamak gerekirse 28 Kasım 2015 tarihinde evlenip Ocak 12’de hamile olduğumu öğrendim. Allah yüzümüze güldü. 38 yaşında bir bayanla 42 yaşındaki bir beyin birlikteliğinde olabilecek en güzel haberi aldığımızda ben ve eşim havalara uçtuk. Onlarca yıl sonra tanışıp evlenmiş iki kişi olarak, ailemize bir canın katılacağını öğrenmek, geç anne ve baba olacak olan bizim için harikulade bir duyguydu. Bu nedenle hamileliğim boyunca yaşımın da ileri olması nedeniyle çok ama çok bilinçli, sorgulayan bir hamilelik geçirdim. En küçük bir aksilik olmasın diye de doktorların dediklerini çok önemsedim.
Bodrum’da geçen 17 haftalık hamileliğim boyunca doktorlarım Şermin GÜVENÇER ve Nedret TANACI’ydı. Doktor olmadan önce insani yaklaşımı kendilerine gaye edinmiş yürekli doktorlardır. Buradan bana olan yaklaşımları nedeniyle her ikisine de sonsuz teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Gelelim asıl konumuza hamileliğim 17. Haftasında (8 Nisan tarihinde) kendi işimden ayrılarak hamileliğimin kalan kısmını geçirmek üzere ailemin yanına İstanbul Ümraniye’ye gittim. Sağlık koşullarının daha çeşitli olması, kalan hamilelik süresince tüm aile fertlerimin yanımda olması ve Bodrum’da yaz sezonunun açılıp eşimin sürekli yanımda olmayacak olması nedeniyle böyle bir tercih yaptık.
Doktor ve hastane arayışına girdiğimde evime en yakın olan ve 7/24 kadın doğum doktorunun bulunduğu bir hastaneyi tercih ettim. Yıllarca gittiğim bu hastanenin yenilikçi yapısı en önemlisi de düzgün işleyişi bu tercihi yapmamdaki asıl nedendir. Bunca yıldır gittiğim bu hastanenin evime de yürüme mesafesinde olması tercihimin kesinleşmesinde son derece etkili olmuştur.
Buradan olayların yaşandığı günün 1 gün öncesine geçmek istiyorum. (Doğum yaptığım günün 1 gece öncesi)
02.06.2016 tarihinde M.Ç.Hastanesi’ ndeki Kadın Doğum doktorum A. Hanımı cep telefonundan aradım. Sağ tarafımda bir ağrı hissettiğimi söyledim. Safra kesemde taş olduğunu ağrıya bunun sebep olup olmayacağını ve bu ağrının ne olduğunu anlamadığımı söyledim. Bana dinlenmem ve bol su içmem gerektiğini ifade etti. Daha ileriki ( 8 Haziran) bir tarihte olan randevumu 3 Haziran tarihine alıp alamayacağımı sordum. Kendisi 3 Haziran’da gelebilirsin, dedi. Bu nedenle randevumu saat 11.00 daha sonra ise 09.45 /03.06.2016 tarihine aldım. (Hastane kayıtlarında mevcuttur) Bu arada randevu saatine kadar bol su içtim ve dinlendim ama ağrım geçmedi. Hatta daha da şiddetlenerek karnımın altına inmeye başladı. 2 Haziran akşamı ağrımın daha da şiddetlenmesi nedeniyle saat 23.00 civarında M.Ç.Hastanesi’ nin ek binasındaki (Ç.T.M) acil servisine kardeşim ve ablamla beraber gittik.
Acil doktoru olan C. Bey isimli bir kadın doğum doktoruna yönlendirildik. C. beye durumumu anlattım. Sağ yanımın ağrıdığını ve ağrımın karnımın altına doğru indiğini ifade ettim. C. Bey başlangıçta espri dilini kullanarak “Siz hamileler hep böylesiniz. Her şeyi bebeğe yoruyorsunuz.” gibi kendince esprili ama insanda huzursuzluk yaratan bir üslupla konuştu. Bana kendimi karşımdakini gereksiz yere meşgul ediyormuş ve kendimce evhamlanıyormuşum gibi hissettirdi. Hatta yanındaki hemşiresine “Bu gece bu ikinci böyle gelen” gibi ifadeler kullanarak kahkahalar atarak daha da espirili olmaya çalıştı. Ben biraz ciddileşince kendisi de ciddileşti. Sonuçta hastaneyi boşa meşgul etmeyecek kadar sağduyuya ve eğitime sahip bir insanım.
C. Bey daha sonra beni muayene odasına aldı. Karnımı açtırdı ve ultrason aletiyle bebeğimin kalp sesini dinletti fakat ne bebeğimin ne de benim bu ağrıdan nasıl etkilendiğimizi belirleyecek bir muayene yapmadı. Ağrının karnımın altına doğru indiğini söylediğim halde bu ağrının bebeğe bir şey yapmayacağını, bebeğin bundan etkilenmeyeceğini söyledi. Bana ilaç vereceğini ve ağrımın geçeceğini söyledi. Yukarı kata çıktık. Asansörde kendisi bana eşlik etti. Hemşire geldi. Bana damardan ilaç yaptı. 205 tl ödeyerek hastaneden çıktık. Ağrım az miktarda azaldı.
O gece eve döndüm. Ağrım devam etti ama aynı şiddette değildi. Ertesi sabah ( 03.06.2016 / 09.45) kendi doktorum olan A.Hanım ile olan randevuma annem ile birlikte gittim. Odasına girdim. “Sizi aradıktan sonra ağrım çok şiddetlendi ama gece rahatsız ederim diye sizi aramadım. Doğrudan acile geldim.” dediğimde "Ben de zaten seni gece acile yollardım.” dedi. Bu cevaba şaşırdım. Ben onun hastası olduğuma göre gece ben onu aradığımda benimle ilgilenmesi gerekir diye düşünüyorum. Acil bir durum olmasa asla gece bir başkasını rahatsız etmeyi tercih etmezdim. Yine de rahatsız ederim düşüncesiyle aramamıştım.
Dün gece neler yaşadığımı ve ağrımdan bahsedecekken beni susturup ‘C. Bey bana anlattı durumunu biliyorum.” dedi. Şimdi bu tahlilleri yaptır öğleden sonra gel dedi. İdrar ve kan tahlili ile yan hastanede ultrason çektirmemi istedi. Tetkiklerden sonra konuşacak diye düşünüp odadan çıktım sonuçta o bir doktordu. Konunun uzmanı kendisiydi. Ben ondan daha iyi bilemezdim. Dediğini yaptım.
Evrakları alıp tek tek istediklerini yaptırmaya başladım. Tüm tahlillerim mevcuttur. Saat 13.00 civarında annemle odasına geri döndük. Tahlillerime ve ultrason görüntülerime baktı. Ben tüm bu tetkiklerden sonra kendisinin beni ve bebeğimi muayene edeceğini bekledim. Hiçbir talepte bulunmayınca ben ' Bebeğe bakacak mısınız?' diye sorduğumda ' Hayır C. Bey bakmış.' dedi. Karşınızdaki insanın sizin doktorunuz olması ve onun konunun uzmanı olması bir de bir gece önce evhamlıymışsınız gibi ifadeler kullanılması sonucunda bir şey dememe gerek olmadığını düşünerek hastaneden ayrıldım. A. Hanım benden 24 saatlik idrarımı biriktirerek pazartesi günü laboratuvara getirmemi istedi. Ben de albumin başlangıcı olduğunu söyledi. Parasını (68 tl) ödediğim halde tahlili yaptırmak nasip olmamıştır. 17 Haziran gibi kendisini yeniden görmeye gelmemi söyledi. ( Ne acı ki o gece doğurdum. )
Eve döndükten bir zaman sonra belirli aralıklarla belimden başlayıp karnımın altına doğru ilerleyen sancılar başladı. Diyebilirim ki 30 dakika da bir kısa süreli. Anneme safra kesemdeki taşın ağrıdığını sandığımı söyledim. Bol su içip dinlenmeye çalıştım. Sonuçta iki gün iki kadın doğumcu doktoru beni görmüştü. Bu doktorlar bana herhangi bir şey dememişti. Demek ki endişe edeceğim bir şey yok diye düşündüm. Olsaydı ya da şüphelendikleri bir şey olsaydı beni hastaneye yatırıp gözetim altında tutarlar ya da daha sıkı bir kontrole alırlardı. Benim onlardan daha iyi bilmem mümkün değil diye düşündüm. Bir şey yok demelerine güvendim.
Gecenin ilerleyen saatlerinde sancılarım sıklaşmaya ve sancının süresi uzamaya başladı. En son saydığımda 8 dakikada bir gelip 20 saniye sürüyordu. Anneme ağrımın daha da şiddetlendiğini ama dün bana öyle davrandıkları için yine önemsemeyeceklerini bu nedenle devlet hastanesine gitmeyi istediğimi söyledim. Tanıtımı yapılırken oldukça güven veren Ü.E. ve A.H.K.D. ve Ç.H. Ek Hizmet Binası’na gittik. Adlarını bilmediğim ama o gece (3 Haziran gecesi) nöbetçi olan iki bayan vardı hastanede. Rengarenk bir hastane olması nedense aklımda kalan diğer bir ayrıntıydı.
Ü.E. VE A.H.K.D. VE Ç.H. EK HİZMET BİNASI’NDA YAŞADIKLARIM
Başlangıçta son derece kaba bir tarzda yaklaşıldı. Hatta annem benimle birlikte muayene odasına girmek istedi. Doktor hanım çok kötü üslupla bağırarak annemi odadan kovdu. İlkel bir davranışla karşı karşıya kaldık. Annem bana da kötü davranırlar diye bir şey demeden odadan çıktı. Bir bayan beni bir makinaya bağladı ve sancımı ölçeceğini söyledi. Kendisine sancımın 8 dakikada bir gelip 20 saniye sürdüğünü söyledim. Hatta karnımın altına doğru bir basınç olduğunu ifade ettim. Kaç haftalık hamile olduğumu sordu. Doğuruyorum gibi hissettiğimi söyledim. Bana 24. haftada doğum olmaz dedi. ( Gece yarısı acile ağrı nedeniyle gelmiş bir hastanın sözleri neden ciddiye alınmaz? İki gece üst üste acillerde yaşadığım ağrımın önemsenmeme durumu insanı oldukça düşündürüyor.) Orada tahminen 20 dakikaya yakın yattım. Belli aralıklarla sancı çekmeye devam ettim. Doktor geldi. Elin karnında olursa yalancı sancı çıkar diyerek makineyi sıfırladı. Yeniden başlayacak dedi. Bir süre daha onlar sohbet ederken ben orada sancı çekerek yattım. Sonra doktor hanım geldi. Ultrasonla bakalım dedi. Yaşımı sordu. 39 ve ilk bebeğim dedim. “Tüp bebek mi?” dedi. Ben de normal yollarla hamile kaldım, dedim. Evlendikten 20 gün sonra hamile kaldığımı söyledim. Pek öyle değil galiba daha önce gibi diyerek de bana kısa bir ahlak nutku çekti. (Kimsenin özel hayatı hele de bir doktorsanız hastanızın özel hayatı konusunda ahlak nutku çekmek size düşmez. Daha da kötüsü tanımadığınız birini yargılamak çok ama çok yanlış bir davranış diye düşünüyorum.)
Sancımın olmadığı aralıkta doktor hanım ultrasondan bebeğe baktı. Her şey yolunda, dedi. Masaya geçtik. Masada kişisel bilgilerimi verirken yine sancım geldi. Doktor hanımın söylediği ise “O kadar acıyor mu cidden?” oldu. Ben de evet, dedim. “İdrar yollarında biraz iltihaplanma var, şu 1 şaselik ilacı al iç, sabaha geçer.” dedi. (Tüm bu hastane olayı gece yarısından sonra meydana gelmiştir.) Bu ana kadar tam iki hastanede 3 konusunun uzmanı kadın doğumcu beni görmüştür ama bir tanesinin de aklına bu sancımın ne olduğunu anlamak için beni tam bir muayene etmek (alttan muayene) akıllarına gelmemiştir. Bu üç kişi bana tam olarak bakmamıştır. Hep tahminlerde bulunmuşlardır. Hatta bugün sorsanız kesinlikle hakkımda tam bilgi veremezler çünkü beni muayene edip daha sağlıklı bir bilgiye sahip olmamışlardır.
Not: Doktor hanım ve ebe hanım ile ilgili şu bilgiyi de vermek istiyorum. Başlangıçta oldukça kötü davranıp, sizin okumuş, bir meslek sahibi olduğunuzu ve kendilerinden daha kibar davrandığınızı gördüklerinde davranışlarının nasıl değiştiğini görmenizi isterdim. Başta annemi kovan doktor hanım annem dayanamayıp kapıdan baktığında içeri buyur etti. Demek ki adamına göre muamele hala ülkemde değişmemiş. Onlarca insan, milyarlarca liralık yatırımını, onlarca hayalini bu ülkenin gelişmesi için kullanırken değişmeyen bu zihniyetler hep bir engel olarak yolumuza çıkacaktır. Bir öğretmen olarak bu davranış değişikliğinden ben utandım. Biz istediğimiz kadar bina yapalım, teknolojiyi getirelim ama topluma hizmet eden kesimdeki insanlara bireye saygıyı öğretemediğimiz sürece değişen bir şey olmayacaktır. O güzelim gelişmişlikle donatılmış hastaneye asla bu davranış şekli yakışmamaktır. Bu yazıyı yazarken hastane ile ilgili olumsuzlukları haber bültenlerinde izlediğimde çokta şaşırmadım doğrusu.
Bundan sonraki kısım ise daha içler acısıdır.
Hastaneden eve döndük. Ben verilen ilacı alıp içtim fakat sancılarım çok daha sıklaşmaya ve şiddetlenmeye başladı. Bu sefer anneme “Bari M.H’ye gidelim ben artık dayanamıyorum.” dedim. Apar topar Ç.M.H. ( Ç.T.M.) ek binası aciline gittik. (Sabah 05.00 civarında) Nöbetçi kadın doktoru olmadığını söylediler. Oysa reklamlarında 7/24 kadın doğum acili diye tanıtım yapıyorlardı. Doktorumu sordular. Bana bir ebenin bakabileceğini söylediler. Beni aşağı kata indirdiler. 20 yaşlarında bir ebe soyunmamı ve bacaklarımı açmamı söyledi. Beni muayene ettiğinde açılmam olduğunu söyledi. Hemen doktorumu sordu. Onu aradı açılmam olduğunu söyledi. A. hanım ambulansla yan binaya gitmemizi söyledi. Ben de ambulans gelene kadar arabamızla gidebiliriz dedim. Arabamız ile hemen yandaki hastaneye gittik. Beni apar topar doğumhaneye aldılar. Bir yatağa yatırdılar. Bir şeylere bağladılar. Elime iğne taktılar. Üzerimdeki her şeyi çıkardılar. Alttan muayene yaptılar.
Bu arada benimle ilgilenen kişi ( yüzünde kollarında beyaz lekeler olan bir bayan sadece adını bilmediğim için aklımda kalan kısım ile kendisini tanımladım ) durmadan ıkınmamam gerektiğini söyledi. Ben ıkınmadığımı ama altıma doğru bir şeyin baskı yaptığını söyledim. Sürekli ne olduğunu sorduğumda hep ıkınma dediğini hatırlıyorum ama bu bayan bana tam olarak ne durumda olduğumu ya da ne ile karşılaşabileceğim konusunda bana herhangi bir bilgi vermedi. Durmadan ıkınma dedi. Bir kere daha bacak aramı muayene ettikten sonra A. Hanımı aradı. Telefonu bana verdi. A. Hanım telefonda bana iğne yapıp rahatlatacaklarını söyledi. Ne kadar daha o şekilde sancı çektiğimi hatırlamıyorum. Sonra çok şiddetli bir sancı daha gelip ben bağırdığımda bu bayan yanıma gelip bacağını aç dedi. Baktı yeniden A. hanımı aradı. Yanıma gelip “Doğum başladı. Seni doğuma alıyoruz.” dedi. Beni kaldırdı. Tuvaletimin çok olduğunu ve tutamadığımı söyledim. Yapamazsın, gidemezsin dedi. Beni apar topar doğumhaneye aldılar. Bacaklarımı açtılar ve doğuruyorsun dediler. Tüm büyük tuvaletimi bacaklarım havada ve açıkken oraya yaptım. Kendimi durduramıyordum. Şimdi düşünüyorum da bu insanlar hiç mi benim doğuracağımı anlamadılar? Psikolojik olarak beni hazırlamadılar, neler yaşayabileceğim konusunda beni bilgilendirmediler ya da duyuyorum içimi temizleyen (lavman falan ) bir şeyler yapmadılar. Pisliğin içinde doğum yaptım. Ağrınız var diye gidiyorsunuz sizi 1.5 saate yakın bir odada (5.30’da gittim 06.50 ‘de doğum yaptım) tutuyorlar sonra hadi bakalım doğuruyorsun diyorlar. Anne karnındaki bebeği ameliyat eden bu ülkede 2 hastane 3 kadın doğumcu benim doğurduğumu nasıl anlamıyor aklım almıyor?
Doktorum olan A. Hanım tam doğumhaneye alındığım sırada geldi. Bana beni neden aramadın, dedi. Şimdi düşünüyorum da ne saçma sapan bir soru. Bir gün önce aramışım “ağrım var” diyorum. “Bol su iç dinlen” diyor. Gel bakalım dahi demiyor. Ben “geleyim mi yarın” diyorum. “Gece acile geldim aramadım sizi” diyorum. “Ben de zaten acile yollardım” diyor. Söyleyin bana ben nasıl arayayım kendisini. Beni tam aynı gün içinde bu hastanedeki 2 doktor tam 3 kere görmüş bunlara sancım var demişim beni muayene etmemişler. Sancımı önemsememiş sonra da neden aramadın, diye bir soruyla karşılaşıyorum. Acile gidiyorum, iki kere kendisine gidiyorum ‘Bebeğime bakacak mısın?’ diyorum bakmıyor. Tam bir muayene etmiyor taaa 17 Hazirana gel diyor sonra da beni neden aramadın diyor.
Ultrasonla tam doğum sırasında bebeğe baktılar. Kalbinin attığını göremediler. Bebeğimin kalbinin attığını ben gördüm. Beni doğurttular. Hiçbir şey anlamadan, korku içinde ve sıfır ruhsal hazırlıkla… Doğumun ne kadar acı verici bir şey olduğunu tahmin edersiniz. (Anlayamadığım 1,5 saat boyunca bir odada yattığımda neden kimse karnımdaki bebeğin ne durumda olduğuna ultrasonla bakmadı. Yaşayıp yaşamadığına bakmadı. Kalbinin atıp atmadığına ya da duruşunun ne olup olmadığına bakmadı. Eğer baktılarsa neden kimse bana bir şey demedi.)
Bebeğim doğduktan sonra korkunç bir rahatlama hissettim ama aşırı korkudan saçmalamaya başladım. Şimdi hatırlıyorum da doktoruma öldüğümü falan söyledim. Yanımda bir makinadan ses geliyordu. Böyle tek bir dıttttt. Ona bağlı olduğumu sandım. Ve öldüğümü söyledim. Doktorum ‘hayır’ dedi. Bildiğim duaları okuduğumu hatırlıyorum. ‘Şimdi bebeğin eşini almamız lazım ama o epey geride’ dedi. Onun ne olduğunu sordum.
Bana oksijen verdiler. Oksijen için uzattıkları boruyu burnuma tuttum. Seni uyutalım mı, dediler. Olur falan dediğimi hatırlıyorum. Sonrada bana okuyamadığım bir sürü kâğıt imzalattılar. Okumadığımı söyledim, imzamın iyi olamayacağını söyledim ama yine de imzalaman gerek diyerek imzalattılar. Bacaklarım açık, kanlar bacaklarıma bulaşmış, içime bir şeyler sokup dururken, öldüğümü zannederken bana bir şeyler imzalattılar. Olurda ölür ellerinde kalırsam kendilerini haklı çıkarmak için yangından mal kaçırır gibi. Bu davranışlarını asla etik bulmadığımı da söylemem gerekir. O an neyim ben acaba?
Ve genç erkek bir doktor geldi yanıma. Yanağıma dostça dokundu sonrasını hatırlamıyorum. (Bu kağıtlardaki imzamın ne kadar kötü olduğuna bakabilirsiniz. Hala o kağıtlarda ne yazdığı konusunda tek bir fikrim yoktur.)
Uyandığımda çok ağlıyordum ve doğurmuştum. Sonrada beni bir odaya aldılar.
Sorularım:
1. O2.06.2016 gecesi ağrı ile Ç.M.H.’nin acil servisine gittiğimde neden kadın doğum doktoru C. Bey benim ağrımı hafife alıp tam kapsamlı bir muayene yapmamıştır? Alaycı tavrını da eklemek gerekirse daha öncede ayrıntılarıyla yazmıştım.
2. 03.06.2016 sabahı doktorum A. Hanım bir gece önce yasadığım ağrıyı neden benden dinlememiş ve beni susturmuştur? Beni hiç tanımayan C. Bey’in dediklerini daha çok önemsemiştir? Benim dediklerimin hiç mi önemi yoktu?
3. Aynı gün tahlil sonuçlarımla birlikte 2. kez A. Hanım’a gittiğimde neden beni ve bebeğimi tam muayene etmemiştir? (doktorumun bilgisayarındaki kayıtlar incelenerek o gün bebeğimle ilgili herhangi bir ultrason kaydının olmadığını görebilirsiniz.) Şiddetli bir ağrı çektiğim halde neden bunun bende yaratabileceği hasarı tam bir muayene yaparak kontrol etmemiştir?
4. Neden kendilerine ikinci defa sancım tuttuğu halde gitmeyecek kadar özensiz davranıp psikolojik olarak evhamlı bir hamile havası yaratmışlardır? Her bebek önemlidir ve anne adayı özen ister. 21. yy Türkiye’sinde bu özensizliğin nedeni ne olabilir? Onlar yüzlerce hasta görmüş olabilirler ama ben 39 yaşımda ilk defa hamilelik yaşıyorum.
5. Ü.K.D.Hastahanesi’ ndeki nöbetçi olan doktor ve ebe hanım nasıl oluyor da sancımın süresini ve sıklığını söylediğim halde “24. Haftada ne doğumu?” gibi bir tavır takınıp neden sancımın doğum sancısı olabileceğini öngörecek gerekli muayeneyi tam yapmamışlardır? Doktor hanımın verdiği ahlak dersini de ayrıca içler acısıdır.
6. Sabah 05.30’da gittiğim Ç.M.Hastahanesi beni doğum öncesi bir odaya aldıklarında neden olabilecekler konusunda beni uyarmamışlar ya da psikolojik olarak gerekli açıklamayı yapmamışlardır? Doktorumun ambulansla götürün diyecek kadar durumum acilken neden doktorum gelmek yerine benimle telefonla iletişime geçmiştir? (Gerçi burada da şu özeleştiriyi yapmam gerekiyor. Kendisinin hastaneye ne kadar mesafede oturduğunu ya da o gece nerede olduğunu bilmiyorum. Bu konuda onu yargılamak insafsızca olur. Hakkını yemiş olurum çünkü üzerine bilgim olmayan bir konudur.)
7. Doğumum gerçekleştikten sonra psikolojik olarak bittiğim bir sırada okumaya fırsat bulamadığım hatta okuyacak dahi durumda olmadığım anda( bacaklarım açık, bebeğin eşinin gelmesinin beklendiği anda, içime bir şeyler sokup çıkarırken) sayfalarca evrakı hangi zihniyetle imzalatmışlardır? Benim ailem dışarda beklemekteydi. Onlara sorabilirlerdi ya da daha ciddi ve temkinli davranıp doğuma girmeden önce bekletildiğim odada kafam daha ayıkken oluşabilecek durumları anlatıp imzalatabilirlerdi.
8. Doğum sonrasında hastane odasında yatarken A. Hanım vizite de odadan içeri girer girmez ‘L….. çok ama çok hastalığın vardı’ gibi bir ifade kullanmıştır. Bütün bu hastalıklarım mı erken doğuma neden olmuştur? O zaman bunca hastalığım olduğunu biliyorsa doktorum neden benim ağrılarımı dikkate almamıştır? Bana ve bebeğime daha özenli davranmamıştır?
Hastalıklarım ise şunlardı:
· Safrakesemde ve böbreğimde taş vardı.
· Hamileliğimin ilk aylarında şekerim yüksekti. ( 3 aylık şekerim 6.19 iken 2016 mayısının ilk haftası tahlil yaptırdığımda 4. 97 seviyesine kadar düşmüştü.)
· Tüm hamileliğim boyunca (24 hafta) hiç kilo almamış oldukça sağlıklı beslenmiştim.
· Tansiyonum normaldi. Sadece doktoruma giderken merdiven çıktığım için büyük tansiyonum 13 civarında seyretmişti.
· Rahmimde miyomlar vardı. 6 Mayıs 2016 tahinde sayın Prof. Dr. Recep Has’a muayene olmuştum. Kendisi ne bende ne de bebeğimde herhangi bir aksaklık bulmamıştı. Dosyası mevcuttur. Bu arada Sayın Recep Has için şu cümleleri eklemem gerekiyor. Kendisi son derece beyefendi, tüm ayrıntıları kontrol eden, sakin ve saygılı bir doktordur. Teşekkürlerimi bir borç bilirim.
9. 05.06.2016 tarihinde doktorum A. Hanım bana telefon açmıştır. C. Bey ve kendi hastanesindeki tüm doktorlar ile konuştuğunu durumumun çok ilginç olduğunu, herkesin şaşırdığını, bu kadar kısa sürede bir bebeğin doğum kanalına girmesinin çok ender olduğunu hatta kendisini ilk aradıklarında 3 cm açılma olduğunu bir sonraki aradıklarında ise doğumun başladığını söylediklerinde çok şaşırdığını söyledi. Kendimi asla suçlamamam gerektiğini dağ olsa bebeğin önünde duramayacağını asla bebeğin doğumunu engelleyemeyeceklerini söyledi. Ben de gece kötüleştiğimi bana sakinleştirici verdiklerini söyledim. Ertesi gün hastaneye gelip hastanenin psikiyatristine beni yönlendireceklerini söyleyerek konuşmamıza son verdik. Doğumdan 3 gün sonra İstanbul’dan ayrılıp bebeğimi gömmek için Bodrum’a geldim. İstanbul’a bir daha da dönme gücünü kendimde bulamadım.
Ben 21. Yüzyıl Türkiye’sinde aile kurmanın, çocuk sahibi olmamız için onlarca teşvikin yapıldığı bu dönemde bu kadar özensiz bir doğumun gerçekleşmesine hâlâ inanamıyorum. Internet sayfasında onlarca yeniliğe imza attığını duyuran iki hastanenin bu kadar özensizce davranışlar sergileyerek ilk bebeğimde bana bu kadar travmatik bir acı yaşatmalarını anlayamıyorum. Bebeğimin ölmesi, kendimi eksik hissetmem kadar yandığım bir başka şey insani olmayan bu davranışlardır. Çaresizce iki hastanede üç doktora gittiğim halde kendimi sanki bir ülkenin en ücra köşesinde doğurmuşum gibi hissediyorum. Bağırıyorum bağırıyorum ama sesimi duyan yok. Üzerime düşen en önemli şeyi yapıyorum olağandışı bir durumda hastaneye gidiyorum ama sonuç ortada… Daha ne yapabilirim?
İki gün içinde beni gören 3 konusunun uzmanı kadın doktorunun bu kadar özensizce davranması akla onlarca soruyu getirmektedir. Konunun uzmanlarına güvenemeyeceksek biz kime güveneceğiz?
Tüm bu doğumum neticesinde bebeğim 2 günlükken 06.06.2016 tarihinde kalbi durarak vefat etmiştir. Acaba birileri neler çektiğimi anlasa, dalga geçer gibi bir tavır takınmasa, yaşadıklarımı benden dinlese, beni ve bebeğimi tam anlamıyla muayene etse, ahlak dersi vermek yerine sancımın nedenini araştırsa acaba tüm bunlar yine de yaşanır mıydı? Bebeğim hâlâ karnımda olur muydu?
Bir tek 05.30 da M.Ç.H.’nde nöbette olan ve beni hak ettiğim gibi muayene edip açılmamı doktoruma bildiren 20 ‘li yaşlardaki genç ebe ya da hemşire hanımdan şikâyetçi değilim. Kendisi en olması gerektiği şekilde beni muayene etmiş ve üstüne durumumu bildirmiştir. Buradan kendisini mesleğini en iyi şekilde yaptığı için tebrik ediyorum.
15 yıl öğretmenlik mesleğini yapmış, bu ülkenin bir bireyi olarak şunu anladım ki mevzu binalar yapmak, teknolojiyi ülkeye getirmek ya da muhteşem reklamlar yapmak değil. Öncelik bu binaların içinde çalışan insanların empati duygusunu geliştirmektir. Bana bakan tüm doktorlar, hemşireler, ebeler hepsi bu ülkenin okumuş insanlarıdır. Konunun okumakla ya da okumamakla bir ilgisi olmadığına inanıyorum. Hatta inanın bana konunun ne ile ilgili olduğunu dahi bulamadım. Okumak mı? İşini hakkıyla yapmak mı? Empati kurmak mı? Merhametli olmak mı? Meslek demeden önce insan diyebilmek mi?
Benim size bildirdiğim bu sancılı ve sonu bebeğimin ölümüyle son bulan olaya dâhil olan, isimlerini bilmesem de görev yerleri ve tarihleri belli olan bu insanların bu konu ile ilgili resmi kurumlara ifade vermesini istiyorum. Belki beni suçlayacak, kendilerini haklı çıkaracak ifadeler vereceklerdir ama sonuç ne olursa olsun kimse ne bendeki eksikliği tamamlayacak ne de bebeğimi geri getirecektir. Sadece birileri, bu insanların yöneticileri bu insanlara bu olayı soracaklardır. Onlarda neler yaşandığını kendi taraflarından anlatacaklardır. Belki de bu ifade veriliş aşamasında ihmallerini görmeleri sağlanacaktır. Kendileri aklansa bile yüreklerinin bir tarafında ben ve bebeğim kalacaktır. Farz edelim ki bu insanların ihmalleri yok o zaman yaşananlar benim yanıma kâr kalacaktır. Olan bebeğime ve kocaman bir boşlukla kalan bana olacaktır. Ve en önemlisi olan yine güzel ülkeme olacaktır. Koca koca gelişmiş binaların içindeki insanlara umut bağlayan güzel ülkemin insanlarına olacaktır.
Ben o gece bir kız bebeği dünyaya getirdim. Adı Leyla Nisan. Babası kendisine nüfus kağıdı çıkarmaya giderken hastaneden aradılar ve öldüğünü bize bildirdiler. O yüzden kayıtlara geçmedi. Kayıtlarda adı Acar bebek olarak anılmaktadır. Şimdi burada Bodrum’da evime yakın bir mezarlıkta bir armut ağacının altında yatmaktadır. Belki her şeye rağmen yine doğacaktı, 24 haftalık olduğu için yine yaşamını kaybedecekti ama o zaman ben herkes her şeyi yaptı diyecektim. Oysa şimdi o gece ilk acile gittiğimde beni gözlem altına alsalardı, sancımı önemseselerdi ya da kendi doktorum ertesi gün gittiğimde beni gözetim altına alsaydı, gittiğim devlet hastanesindeki doktor ahlak dersi vermek yerine adam gibi muayene yapsaydı başka türlü mü olurdu diye düşünüyorum. Kızım Leyla Nisan kara toprak yerine benim yanımda Bodrum’un maviliklerine bakar mıydı? Ben artık eski ben değilim. Kalbimin en derininde bir yer hep ama hep sızlıyor. Gözlerime kadar ulaşıyor sızısı...
Onun adının bir mezar taşından daha çok şey ifade etmesi için adını yaşatacak bir şey yaptım. Yaşasaydı belki de okuyabileceği çocuk kitaplarını ben okuyorum ve tanıtımını yapıyorum. Babasıyla kurduğumuz ilk hayal ona bir kitaplık yapmaktı. Bu amaçla bir blog kurup bir de instagram hesabı(nisanincocukkitaplari) açtım. Bu bloğun adını Nisan’ın Çocuk Kitapları koydum. Buraya girip kitap tanıtımını okuyan herkes kızım Nisan’ın adını bir kez bile olsa anacak ve kızım Nisan hayat bulacak. Ve bilecek ki annesi onu hep ama hep çok sevecek. Ve bilecek ki annesi onu yaşatmak için çok bağırdı ama sesini duyan kimse olmadı. Belki sizler benim sesimi duyurursunuz ve böylece başka annelerde benim gibi yanmayacaklar. Başka Nisanların mavilikleri görmesi umuduyla.
L. A.
Coğrafya Öğretmeni
Bir süre daha bunları içimde tutarsam kahrımdan öleceğim. Herkes bilsin bilsin ki başka anne adaylarının başına gelmesin.
39 yaşında Bodrum’da yaşayan 15 yıllık öğretmen bir bayanım. 4 Haziran tarihinde doğum yapıp 6 Haziran tarihinde bebeğini kaybetmiş iki günlük bir anneyim.( Bebeğim yanımda olamasa da ben onun annesiyim ve onun haklarını korumak benim boynumun borcudur.) Uzun uzun buraya yazıp yazmama konusunda düşündüm.
Buraya yazmakta ki amacım ise 21. Yüzyıl Türkiye’sinde anne karnındaki bebeğin dahi ameliyat edildiği ülkemizde benim yaşadıklarımın ibretlik öyküsünün insanlar tarafından bilinmesi ve en önemlisi de toplumsal gerçekliğimizin durumunu açık ve net ortaya koymaktır. Benim gibi başkaları da aynı durumları yaşamış, yaşıyor ya da yaşayacak olabilir. Kimsenin benim gördüğüm muameleyi görmemesi adına sizlerle yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum. Bir anne olarak benim en kötü günüm doğurduğum, hiç dokunmadığım, sesini duymadığım, kucağıma dahi alamadığım evladımı toprağa koyduğum andır. ( Tüm evlatlarını kaybetmiş, çocukları olan annelerin beni canı gönülden anlayacağını umuyorum.) İnsanların onlarca yıl uğraşıp hamile kalmasının yanında benim raporlarla belgelenmiş sapasağlam bebeğimin yaşadıklarım sonucunda kaybedilmesi beni daha da içinden çıkılmaz bir hale sokmuştur. İstanbul’un göbeğinde bunlar yaşanıyorsa güzel ülkemin en ücra köşelerinde kim bilir kimler neler yaşıyordur? Kim bilir hangi anneler ya da anne adayları susmayı seçiyordur?
En baştan başlamak gerekirse 28 Kasım 2015 tarihinde evlenip Ocak 12’de hamile olduğumu öğrendim. Allah yüzümüze güldü. 38 yaşında bir bayanla 42 yaşındaki bir beyin birlikteliğinde olabilecek en güzel haberi aldığımızda ben ve eşim havalara uçtuk. Onlarca yıl sonra tanışıp evlenmiş iki kişi olarak, ailemize bir canın katılacağını öğrenmek, geç anne ve baba olacak olan bizim için harikulade bir duyguydu. Bu nedenle hamileliğim boyunca yaşımın da ileri olması nedeniyle çok ama çok bilinçli, sorgulayan bir hamilelik geçirdim. En küçük bir aksilik olmasın diye de doktorların dediklerini çok önemsedim.
Bodrum’da geçen 17 haftalık hamileliğim boyunca doktorlarım Şermin GÜVENÇER ve Nedret TANACI’ydı. Doktor olmadan önce insani yaklaşımı kendilerine gaye edinmiş yürekli doktorlardır. Buradan bana olan yaklaşımları nedeniyle her ikisine de sonsuz teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Gelelim asıl konumuza hamileliğim 17. Haftasında (8 Nisan tarihinde) kendi işimden ayrılarak hamileliğimin kalan kısmını geçirmek üzere ailemin yanına İstanbul Ümraniye’ye gittim. Sağlık koşullarının daha çeşitli olması, kalan hamilelik süresince tüm aile fertlerimin yanımda olması ve Bodrum’da yaz sezonunun açılıp eşimin sürekli yanımda olmayacak olması nedeniyle böyle bir tercih yaptık.
Doktor ve hastane arayışına girdiğimde evime en yakın olan ve 7/24 kadın doğum doktorunun bulunduğu bir hastaneyi tercih ettim. Yıllarca gittiğim bu hastanenin yenilikçi yapısı en önemlisi de düzgün işleyişi bu tercihi yapmamdaki asıl nedendir. Bunca yıldır gittiğim bu hastanenin evime de yürüme mesafesinde olması tercihimin kesinleşmesinde son derece etkili olmuştur.
Buradan olayların yaşandığı günün 1 gün öncesine geçmek istiyorum. (Doğum yaptığım günün 1 gece öncesi)
02.06.2016 tarihinde MEDICANA ÇAMLICA Hastanesi’ ndeki Kadın Doğum doktorum AYLİN AKINCI Hanımı cep telefonundan aradım. Sağ tarafımda bir ağrı hissettiğimi söyledim. Safra kesemde taş olduğunu ağrıya bunun sebep olup olmayacağını ve bu ağrının ne olduğunu anlamadığımı söyledim. Bana dinlenmem ve bol su içmem gerektiğini ifade etti. Daha ileri ki ( 8 Haziran) bir tarihte olan randevumu 3 Haziran tarihine alıp alamayacağımı sordum. Kendisi 3 Haziran’da gelebilirsin, dedi. Bu nedenle randevumu saat 11.00 daha sonra ise 09.45 /03.06.2016 tarihine aldım. (Hastane kayıtlarında mevcuttur) Bu arada randevu saatine kadar bol su içtim ve dinlendim ama ağrım geçmedi. Hatta daha da şiddetlenerek karnımın altına inmeye başladı. 2 Haziran akşamı ağrımın daha da şiddetlenmesi nedeniyle saat 23.00 civarında MEDICANA ÇAMLICA Hastanesi'nin ek binasındaki (Çamlıca Tıp Merkesi) acil servisine kardeşim ve ablamla beraber gittik.
Acil doktoru olan CAN ŞENER Bey isimli bir kadın doğum doktoruna yönlendirildik. CAN ŞENER Bey'e durumumu anlattım. Sağ yanımın ağrıdığını ve ağrımın karnımın altına doğru indiğini ifade ettim. . CAN Bey başlangıçta espri dilini kullanarak “Siz hamileler hep böylesiniz. Her şeyi bebeğe yoruyorsunuz.” gibi kendince esprili ama insanda huzursuzluk yaratan bir üslupla konuştu. Bana kendimi karşımdakini gereksiz yere meşgul ediyormuş ve kendimce evhamlanıyormuşum gibi hissettirdi. Hatta yanındaki hemşiresine “Bu gece bu ikinci böyle gelen” gibi ifadeler kullanarak kahkahalar atarak daha da esprili olmaya çalıştı. Ben biraz ciddileşince kendisi de ciddileşti. Sonuçta hastaneyi boşa meşgul etmeyecek kadar sağduyuya ve eğitime sahip bir insanım.
CAN ŞENER Bey daha sonra beni muayene odasına aldı. Karnımı açtırdı ve ultrason aletiyle bebeğimin kalp sesini dinletti fakat ne bebeğimin ne de benim bu ağrıdan nasıl etkilendiğimizi belirleyecek bir muayene yapmadı. Ağrının karnımın altına doğru indiğini söylediğim halde bu ağrının bebeğe bir şey yapmayacağını, bebeğin bundan etkilenmeyeceğini söyledi. Bana ilaç vereceğini ve ağrımın geçeceğini söyledi. Yukarı kata çıktık. Asansörde kendisi bana eşlik etti. Hemşire geldi. Bana damardan ilaç yaptı. 205 tl ödeyerek hastaneden çıktık. Ağrım az miktarda azaldı.
O gece eve döndüm. Ağrım devam etti ama aynı şiddette değildi. Ertesi sabah ( 03.06.2016 / 09.45) kendi doktorum olan AYLİN AKINCI Hanım ile olan randevuma annem ile birlikte gittim. Odasına girdim. “Sizi aradıktan sonra ağrım çok şiddetlendi ama gece rahatsız ederim diye sizi aramadım. Doğrudan acile geldim.” dediğimde "Ben de zaten seni gece acile yollardım.” dedi. Bu cevaba şaşırdım. Ben onun hastası olduğuma göre gece ben onu aradığımda benimle ilgilenmesi gerekir diye düşünüyorum. Acil bir durum olmasa asla gece bir başkasını rahatsız etmeyi tercih etmezdim. Yine de rahatsız ederim düşüncesiyle aramamıştım.
Dün gece neler yaşadığımı ve ağrımdan bahsedecekken beni susturup ‘CAN ŞENERBey bana anlattı durumunu biliyorum.” dedi. Şimdi bu tahlilleri yaptır öğleden sonra gel dedi. İdrar ve kan tahlili ile yan hastanede ultrason çektirmemi istedi. Tetkiklerden sonra konuşacak diye düşünüp odadan çıktım sonuçta o bir doktordu. Konunun uzmanı kendisiydi. Ben ondan daha iyi bilemezdim. Dediğini yaptım.
Evrakları alıp tek tek istediklerini yaptırmaya başladım. Tüm tahlillerim mevcuttur. Saat 13.00 civarında annemle odasına geri döndük. Tahlillerime ve ultrason görüntülerime baktı. Ben tüm bu tetkiklerden sonra kendisinin beni ve bebeğimi muayene edeceğini bekledim. Hiçbir talepte bulunmayınca ben ' Bebeğe bakacak mısınız?' diye sorduğumda ' Hayır CAN ŞENER Bey bakmış.' dedi. Karşınızdaki insanın sizin doktorunuz olması ve onun konunun uzmanı olması bir de bir gece önce evhamlıymışsınız gibi ifadeler kullanılması sonucunda bir şey dememe gerek olmadığını düşünerek hastaneden ayrıldım. AYLİN AKINCI Hanım benden 24 saatlik idrarımı biriktirerek pazartesi günü laboratuvara getirmemi istedi. Ben de albumin başlangıcı olduğunu söyledi. Parasını (68 tl) ödediğim halde tahlili yaptırmak nasip olmamıştır. 17 Haziran gibi kendisini yeniden görmeye gelmemi söyledi. ( Ne acı ki o gece doğurdum. )
Eve döndükten bir zaman sonra belirli aralıklarla belimden başlayıp karnımın altına doğru ilerleyen sancılar başladı. Diyebilirim ki 30 dakika da bir kısa süreli. Anneme safra kesemdeki taşın ağrıdığını sandığımı söyledim. Bol su içip dinlenmeye çalıştım. Sonuçta iki gün iki kadın doğumcu doktoru beni görmüştü. Bu doktorlar bana herhangi bir şey dememişti. Demek ki endişe edeceğim bir şey yok diye düşündüm. Olsaydı ya da şüphelendikleri bir şey olsaydı beni hastaneye yatırıp gözetim altında tutarlar ya da daha sıkı bir kontrole alırlardı. Benim onlardan daha iyi bilmem mümkün değil diye düşündüm. Bir şey yok demelerine güvendim.
Gecenin ilerleyen saatlerinde sancılarım sıklaşmaya ve sancının süresi uzamaya başladı. En son saydığımda 8 dakikada bir gelip 20 saniye sürüyordu. Anneme ağrımın daha da şiddetlendiğini ama dün bana öyle davrandıkları için yine önemsemeyeceklerini bu nedenle devlet hastanesine gitmeyi istediğimi söyledim. Tanıtımı yapılırken oldukça güven veren ÜMRANİYE EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ KADIN DOĞUM ve ÇOCUK HASTANESİ Hizmet Binası'na gittik. Adlarını bilmediğim ama o gece (3 Haziran gecesi) nöbetçi olan iki bayan vardı hastanede. Rengarenk bir hastane olması nedense aklımda kalan diğer bir ayrıntıydı.
Ü.E. VE A.H.K.D. VE Ç.H. EK HİZMET BİNASI’NDA YAŞADIKLARIM
Başlangıçta son derece kaba bir tarzda yaklaşıldı. Hatta annem benimle birlikte muayene odasına girmek istedi. Doktor hanım çok kötü üslupla bağırarak annemi odadan kovdu. İlkel bir davranışla karşı karşıya kaldık. Annem bana da kötü davranırlar diye bir şey demeden odadan çıktı. Bir bayan beni bir makinaya bağladı ve sancımı ölçeceğini söyledi. Kendisine sancımın 8 dakikada bir gelip 20 saniye sürdüğünü söyledim. Hatta karnımın altına doğru bir basınç olduğunu ifade ettim. Kaç haftalık hamile olduğumu sordu. Doğuruyorum gibi hissettiğimi söyledim. Bana 24. haftada doğum olmaz dedi. ( Gece yarısı acile ağrı nedeniyle gelmiş bir hastanın sözleri neden ciddiye alınmaz? İki gece üst üste acillerde yaşadığım ağrımın önemsenmeme durumu insanı oldukça düşündürüyor.) Orada tahminen 20 dakikaya yakın yattım. Belli aralıklarla sancı çekmeye devam ettim. Doktor geldi. Elin karnında olursa yalancı sancı çıkar diyerek makineyi sıfırladı. Yeniden başlayacak dedi. Bir süre daha onlar sohbet edip bir şeyler yerken ben orada sancı çekerek yattım. Sonra doktor hanım geldi. Ultrasonla bakalım dedi. Yaşımı sordu. 39 ve ilk bebeğim dedim. “Tüp bebek mi?” dedi. Ben de normal yollarla hamile kaldım, dedim. Evlendikten 20 gün sonra hamile kaldığımı söyledim. Pek öyle değil galiba daha önce gibi diyerek de bana kısa bir ahlak nutku çekti. (Kimsenin özel hayatı hele de bir doktorsanız hastanızın özel hayatı konusunda ahlak nutku çekmek size düşmez. Daha da kötüsü tanımadığınız birini yargılamak çok ama çok yanlış bir davranış diye düşünüyorum.)
Sancımın olmadığı aralıkta doktor hanım ultrasondan bebeğe baktı. Her şey yolunda, dedi. Masaya geçtik. Masada kişisel bilgilerimi verirken yine sancım geldi. Doktor hanımın söylediği ise “O kadar acıyor mu cidden?” oldu. Ben de evet, dedim. “İdrar yollarında biraz iltihaplanma var, şu 1 şaselik ilacı al iç, sabaha geçer.” dedi. (Tüm bu hastane olayı gece yarısından sonra meydana gelmiştir.) Bu ana kadar tam iki hastanede 3 konusunun uzmanı kadın doğumcu beni görmüştür ama bir tanesinin de aklına bu sancımın ne olduğunu anlamak için beni tam bir muayene etmek (alttan muayene) akıllarına gelmemiştir. Bu üç kişi bana tam olarak bakmamıştır. Hep tahminlerde bulunmuşlardır. Hatta bugün sorsanız kesinlikle hakkımda tam bilgi veremezler çünkü beni muayene edip daha sağlıklı bir bilgiye sahip olmamışlardır.
Not: Doktor hanım ve ebe hanım ile ilgili şu bilgiyi de vermek istiyorum. Başlangıçta oldukça kötü davranıp, sizin okumuş, bir meslek sahibi olduğunuzu ve kendilerinden daha kibar davrandığınızı gördüklerinde davranışlarının nasıl değiştiğini görmenizi isterdim. Başta annemi kovan doktor hanım annem dayanamayıp kapıdan baktığında içeri buyur etti. Demek ki adamına göre muamele hala ülkemde değişmemiş. Onlarca insan, milyarlarca liralık yatırımını, onlarca hayalini bu ülkenin gelişmesi için kullanırken değişmeyen bu zihniyetler hep bir engel olarak yolumuza çıkacaktır. Bir öğretmen olarak bu davranış değişikliğinden ben utandım. Biz istediğimiz kadar bina yapalım, teknolojiyi getirelim ama topluma hizmet eden kesimdeki insanlara bireye saygıyı öğretemediğimiz sürece değişen bir şey olmayacaktır. O güzelim gelişmişlikle donatılmış hastaneye asla bu davranış şekli yakışmamaktır. Bu yazıyı yazarken hastane ile ilgili olumsuzlukları haber bültenlerinde izlediğimde çokta şaşırmadım doğrusu.
Bundan sonraki kısım ise daha içler acısıdır.
Hastaneden eve döndük. Ben verilen ilacı alıp içtim fakat sancılarım çok daha sıklaşmaya ve şiddetlenmeye başladı. Bu sefer anneme “Bari Medicana Çamlıca Hastanesi'ne gidelim ben artık dayanamıyorum.” dedim. Apar topar Çamlıca Medicana Hastanesi'nin ek binası aciline gittik. (Sabah 05.00 civarında) Nöbetçi kadın doktoru olmadığını söylediler. Oysa reklamlarında 7/24 kadın doğum acili diye tanıtım yapıyorlardı. Doktorumu sordular. Bana bir ebenin bakabileceğini söylediler. Beni aşağı kata indirdiler. 20 yaşlarında bir ebe soyunmamı ve bacaklarımı açmamı söyledi. Beni muayene ettiğinde açılmam olduğunu söyledi. Hemen doktorumu sordu. Onu aradı açılmam olduğunu söyledi. AYLİN hanım ambulansla yan binaya gitmemizi söyledi. Ben de ambulans gelene kadar arabamızla gidebiliriz dedim. Arabamız ile hemen yandaki hastaneye gittik. Beni apar topar doğumhaneye aldılar. Bir yatağa yatırdılar. Bir şeylere bağladılar. Elime iğne taktılar. Üzerimdeki her şeyi çıkardılar. Alttan muayene yaptılar.
Bu arada benimle ilgilenen kişi ( yüzünde kollarında beyaz lekeler olan bir bayan sadece adını bilmediğim için aklımda kalan kısım ile kendisini tanımladım ) durmadan ıkınmamam gerektiğini söyledi. Ben ıkınmadığımı ama altıma doğru bir şeyin baskı yaptığını söyledim. Sürekli ne olduğunu sorduğumda hep ıkınma dediğini hatırlıyorum ama bu bayan bana tam olarak ne durumda olduğumu ya da ne ile karşılaşabileceğim konusunda bana herhangi bir bilgi vermedi. Durmadan ıkınma dedi. Bir kere daha bacak aramı muayene ettikten sonra AYLİN Hanımı aradı. Telefonu bana verdi. AYLİN AKINCI Hanım telefonda bana iğne yapıp rahatlatacaklarını söyledi. Ne kadar daha o şekilde sancı çektiğimi hatırlamıyorum. Sonra çok şiddetli bir sancı daha gelip ben bağırdığımda bu bayan yanıma gelip bacağını aç dedi. Baktı yeniden AYLİN AKINCIhanımı aradı. Yanıma gelip “Doğum başladı. Seni doğuma alıyoruz.” dedi. Beni kaldırdı. Tuvaletimin çok olduğunu ve tutamadığımı söyledim. Yapamazsın, gidemezsin dedi. Beni apar topar doğumhaneye aldılar. Bacaklarımı açtılar ve doğuruyorsun dediler. Tüm büyük tuvaletimi bacaklarım havada ve açıkken oraya yaptım. Kendimi durduramıyordum. Şimdi düşünüyorum da bu insanlar hiç mi benim doğuracağımı anlamadılar? Psikolojik olarak beni hazırlamadılar, neler yaşayabileceğim konusunda beni bilgilendirmediler ya da duyuyorum içimi temizleyen (lavman falan ) bir şeyler yapmadılar. Pisliğin içinde doğum yaptım. Ağrınız var diye gidiyorsunuz sizi 1.5 saate yakın bir odada (5.30’da gittim 06.50 ‘de doğum yaptım) tutuyorlar sonra hadi bakalım doğuruyorsun diyorlar. Anne karnındaki bebeği ameliyat eden bu ülkede 2 hastane 3 kadın doğumcu benim doğurduğumu nasıl anlamıyor aklım almıyor?
Doktorum olan AYLİN AKINCI Hanım tam doğumhaneye alındığım sırada geldi. Bana beni neden aramadın, dedi. Şimdi düşünüyorum da ne saçma sapan bir soru. Bir gün önce aramışım “ağrım var” diyorum. “Bol su iç dinlen” diyor. Gel bakalım dahi demiyor. Ben “geleyim mi yarın” diyorum. “Gece acile geldim aramadım sizi” diyorum. “Ben de zaten acile yollardım” diyor. Söyleyin bana ben nasıl arayayım kendisini. Beni tam aynı gün içinde bu hastanedeki 2 doktor tam 3 kere görmüş bunlara sancım var demişim beni muayene etmemişler. Sancımı önemsememiş sonra da neden aramadın, diye bir soruyla karşılaşıyorum. Acile gidiyorum, iki kere kendisine gidiyorum ‘Bebeğime bakacak mısın?’ diyorum bakmıyor. Tam bir muayene etmiyor taaa 17 Hazirana gel diyor sonra da beni neden aramadın diyor.
Ultrasonla tam doğum sırasında bebeğe baktılar. Kalbinin attığını göremediler. Bebeğimin kalbinin attığını ben gördüm. Beni doğurttular. Hiçbir şey anlamadan, korku içinde ve sıfır ruhsal hazırlıkla… Doğumun ne kadar acı verici bir şey olduğunu tahmin edersiniz. (Anlayamadığım 1,5 saat boyunca bir odada yattığımda neden kimse karnımdaki bebeğin ne durumda olduğuna ultrasonla bakmadı. Yaşayıp yaşamadığına bakmadı. Kalbinin atıp atmadığına ya da duruşunun ne olup olmadığına bakmadı. Eğer baktılarsa neden kimse bana bir şey demedi.)
Bebeğim doğduktan sonra korkunç bir rahatlama hissettim ama aşırı korkudan saçmalamaya başladım. Şimdi hatırlıyorum da doktoruma öldüğümü falan söyledim. Yanımda bir makinadan ses geliyordu. Böyle tek bir dıttttt. Ona bağlı olduğumu sandım. Ve öldüğümü söyledim. Doktorum ‘hayır’ dedi. Bildiğim duaları okuduğumu hatırlıyorum. ‘Şimdi bebeğin eşini almamız lazım ama o epey geride’ dedi. Onun ne olduğunu sordum.
Bana oksijen verdiler. Oksijen için uzattıkları boruyu burnuma tuttum. Seni uyutalım mı, dediler. Olur falan dediğimi hatırlıyorum. Sonrada bana okuyamadığım bir sürü kâğıt imzalattılar. Okumadığımı söyledim, imzamın iyi olamayacağını söyledim ama yine de imzalaman gerek diyerek imzalattılar. Bacaklarım açık, kanlar bacaklarıma bulaşmış, içime bir şeyler sokup dururken, öldüğümü zannederken bana bir şeyler imzalattılar. Olurda ölür ellerinde kalırsam kendilerini haklı çıkarmak için yangından mal kaçırır gibi. Bu davranışlarını asla etik bulmadığımı da söylemem gerekir. O an neyim ben acaba?
Ve genç erkek bir doktor geldi yanıma. Yanağıma dostça dokundu sonrasını hatırlamıyorum. (Bu kağıtlardaki imzamın ne kadar kötü olduğuna bakabilirsiniz. Hala o kağıtlarda ne yazdığı konusunda tek bir fikrim yoktur.)
Uyandığımda çok ağlıyordum ve doğurmuştum. Sonrada beni bir odaya aldılar.
Sorularım:
1. O2.06.2016 gecesi ağrı ile ÇAMLICA MEDİCANA HASTANESİ’nin acil servisine gittiğimde neden kadın doğum doktoru CAN ŞENER Bey benim ağrımı hafife alıp tam kapsamlı bir muayene yapmamıştır? Alaycı tavrını da eklemek gerekirse daha öncede ayrıntılarıyla yazmıştım.
2. 03.06.2016 sabahı doktorum AYLİN AKINCI Hanım bir gece önce yasadığım ağrıyı neden benden dinlememiş ve beni susturmuştur? Beni hiç tanımayan CAN ŞENER Bey’in dediklerini daha çok önemsemiştir? Benim dediklerimin hiç mi önemi yoktu?
3. Aynı gün tahlil sonuçlarımla birlikte 2. kez AYLİN AKINCI Hanım’a gittiğimde neden beni ve bebeğimi tam muayene etmemiştir? (doktorumun bilgisayarındaki kayıtlar incelenerek o gün bebeğimle ilgili herhangi bir ultrason kaydının olmadığını görebilirsiniz.) Şiddetli bir ağrı çektiğim halde neden bunun bende yaratabileceği hasarı tam bir muayene yaparak kontrol etmemiştir?
4. Neden kendilerine ikinci defa sancım tuttuğu halde gitmeyecek kadar özensiz davranıp psikolojik olarak evhamlı bir hamile havası yaratmışlardır? Her bebek önemlidir ve anne adayı özen ister. 21. yy Türkiye’sinde bu özensizliğin nedeni ne olabilir? Onlar yüzlerce hasta görmüş olabilirler ama ben 39 yaşımda ilk defa hamilelik yaşıyorum.
5. ÜMRANİYE KADIN DOĞUM Hastahanesi’ ndeki nöbetçi olan doktor ve ebe hanım nasıl oluyor da sancımın süresini ve sıklığını söylediğim halde “24. Haftada ne doğumu?” gibi bir tavır takınıp neden sancımın doğum sancısı olabileceğini öngörecek gerekli muayeneyi tam yapmamışlardır? Doktor hanımın verdiği ahlak dersini de ayrıca içler acısıdır.
6. Sabah 05.30’da gittiğim ÇAMLICA MEDİCANA Hastahanesi beni doğum öncesi bir odaya aldıklarında neden olabilecekler konusunda beni uyarmamışlar ya da psikolojik olarak gerekli açıklamayı yapmamışlardır? Doktorumun ambulansla götürün diyecek kadar durumum acilken neden doktorum gelmek yerine benimle telefonla iletişime geçmiştir? (Gerçi burada da şu özeleştiriyi yapmam gerekiyor. Kendisinin hastaneye ne kadar mesafede oturduğunu ya da o gece nerede olduğunu bilmiyorum. Bu konuda onu yargılamak insafsızca olur. Hakkını yemiş olurum çünkü üzerine bilgim olmayan bir konudur.)
7. Doğumum gerçekleştikten sonra psikolojik olarak bittiğim bir sırada okumaya fırsat bulamadığım hatta okuyacak dahi durumda olmadığım anda( bacaklarım açık, bebeğin eşinin gelmesinin beklendiği anda, içime bir şeyler sokup çıkarırken) sayfalarca evrakı hangi zihniyetle imzalatmışlardır? Benim ailem dışarda beklemekteydi. Onlara sorabilirlerdi ya da daha ciddi ve temkinli davranıp doğuma girmeden önce bekletildiğim odada kafam daha ayıkken oluşabilecek durumları anlatıp imzalatabilirlerdi.
8. Doğum sonrasında hastane odasında yatarken AYLİN AKINCI Hanım vizite de odadan içeri girer girmez ‘L….. çok ama çok hastalığın vardı’ gibi bir ifade kullanmıştır. Bütün bu hastalıklarım mı erken doğuma neden olmuştur? O zaman bunca hastalığım olduğunu biliyorsa doktorum neden benim ağrılarımı dikkate almamıştır? Bana ve bebeğime daha özenli davranmamıştır?
Hastalıklarım ise şunlardı:
· Safrakesemde ve böbreğimde taş vardı.
· Hamileliğimin ilk aylarında şekerim yüksekti. ( 3 aylık şekerim 6.19 iken 2016 mayısının ilk haftası tahlil yaptırdığımda 4. 97 seviyesine kadar düşmüştü.)
· Tüm hamileliğim boyunca (24 hafta) hiç kilo almamış oldukça sağlıklı beslenmiştim.
· Tansiyonum normaldi. Sadece doktoruma giderken merdiven çıktığım için büyük tansiyonum 13 civarında seyretmişti.
· Rahmimde miyomlar vardı. 6 Mayıs 2016 tahinde sayın Prof. Dr. Recep Has’a muayene olmuştum. Kendisi ne bende ne de bebeğimde herhangi bir aksaklık bulmamıştı. Dosyası mevcuttur. Bu arada Sayın Recep Has için şu cümleleri eklemem gerekiyor. Kendisi son derece beyefendi, tüm ayrıntıları kontrol eden, sakin ve saygılı bir doktordur. Teşekkürlerimi bir borç bilirim.
9. 05.06.2016 tarihinde doktorum AYLİN AKINCI Hanım bana telefon açmıştır.CAN ŞENER Bey ve kendi hastanesindeki tüm doktorlar ile konuştuğunu durumumun çok ilginç olduğunu, herkesin şaşırdığını, bu kadar kısa sürede bir bebeğin doğum kanalına girmesinin çok ender olduğunu hatta kendisini ilk aradıklarında 3 cm açılma olduğunu bir sonraki aradıklarında ise doğumun başladığını söylediklerinde çok şaşırdığını söyledi. Kendimi asla suçlamamam gerektiğini dağ olsa bebeğin önünde duramayacağını asla bebeğin doğumunu engelleyemeyeceklerini söyledi. Ben de gece kötüleştiğimi bana sakinleştirici verdiklerini söyledim. Ertesi gün hastaneye gelip hastanenin psikiyatristine beni yönlendireceklerini söyleyerek konuşmamıza son verdik. Doğumdan 3 gün sonra İstanbul’dan ayrılıp bebeğimi gömmek için Bodrum’a geldim. İstanbul’a bir daha da dönme gücünü kendimde bulamadım.
Ben 21. Yüzyıl Türkiye’sinde aile kurmanın, çocuk sahibi olmamız için onlarca teşvikin yapıldığı bu dönemde bu kadar özensiz bir doğumun gerçekleşmesine hâlâ inanamıyorum. Internet sayfasında onlarca yeniliğe imza attığını duyuran iki hastanenin bu kadar özensizce davranışlar sergileyerek ilk bebeğimde bana bu kadar travmatik bir acı yaşatmalarını anlayamıyorum. Bebeğimin ölmesi, kendimi eksik hissetmem kadar yandığım bir başka şey insani olmayan bu davranışlardır. Çaresizce iki hastanede üç doktora gittiğim halde kendimi sanki bir ülkenin en ücra köşesinde doğurmuşum gibi hissediyorum. Bağırıyorum bağırıyorum ama sesimi duyan yok. Üzerime düşen en önemli şeyi yapıyorum olağandışı bir durumda hastaneye gidiyorum ama sonuç ortada… Daha ne yapabilirim?
İki gün içinde beni gören 3 konusunun uzmanı kadın doktorunun bu kadar özensizce davranması akla onlarca soruyu getirmektedir. Konunun uzmanlarına güvenemeyeceksek biz kime güveneceğiz?
Tüm bu doğumum neticesinde bebeğim 2 günlükken 06.06.2016 tarihinde kalbi durarak vefat etmiştir. Acaba birileri neler çektiğimi anlasa, dalga geçer gibi bir tavır takınmasa, yaşadıklarımı benden dinlese, beni ve bebeğimi tam anlamıyla muayene etse, ahlak dersi vermek yerine sancımın nedenini araştırsa acaba tüm bunlar yine de yaşanır mıydı? Bebeğim hâlâ karnımda olur muydu?
Bir tek 05.30 da ÇAMLICA MEDİCANA HASTANESİ’nde nöbette olan ve beni hak ettiğim gibi muayene edip açılmamı doktoruma bildiren 20 ‘li yaşlardaki genç ebe ya da hemşire hanımdan şikâyetçi değilim. Kendisi en olması gerektiği şekilde beni muayene etmiş ve üstüne durumumu bildirmiştir. Buradan kendisini mesleğini en iyi şekilde yaptığı için tebrik ediyorum.
15 yıl öğretmenlik mesleğini yapmış, bu ülkenin bir bireyi olarak şunu anladım ki mevzu binalar yapmak, teknolojiyi ülkeye getirmek ya da muhteşem reklamlar yapmak değil. Öncelik bu binaların içinde çalışan insanların empati duygusunu geliştirmektir. Bana bakan tüm doktorlar, hemşireler, ebeler hepsi bu ülkenin okumuş insanlarıdır. Konunun okumakla ya da okumamakla bir ilgisi olmadığına inanıyorum. Hatta inanın bana konunun ne ile ilgili olduğunu dahi bulamadım. Okumak mı? İşini hakkıyla yapmak mı? Empati kurmak mı? Merhametli olmak mı? Meslek demeden önce insan diyebilmek mi?
Benim size bildirdiğim bu sancılı ve sonu bebeğimin ölümüyle son bulan olaya dâhil olan, isimlerini bilmesem de görev yerleri ve tarihleri belli olan bu insanların bu konu ile ilgili resmi kurumlara ifade vermesini istiyorum. Belki beni suçlayacak, kendilerini haklı çıkaracak ifadeler vereceklerdir ama sonuç ne olursa olsun kimse ne bendeki eksikliği tamamlayacak ne de bebeğimi geri getirecektir. Sadece birileri, bu insanların yöneticileri bu insanlara bu olayı soracaklardır. Onlarda neler yaşandığını kendi taraflarından anlatacaklardır. Belki de bu ifade veriliş aşamasında ihmallerini görmeleri sağlanacaktır. Kendileri aklansa bile yüreklerinin bir tarafında ben ve bebeğim kalacaktır. Farz edelim ki bu insanların ihmalleri yok o zaman yaşananlar benim yanıma kâr kalacaktır. Olan bebeğime ve kocaman bir boşlukla kalan bana olacaktır. Ve en önemlisi olan yine güzel ülkeme olacaktır. Koca koca gelişmiş binaların içindeki insanlara umut bağlayan güzel ülkemin insanlarına olacaktır.
Ben o gece bir kız bebeği dünyaya getirdim. Adı Leyla Nisan. Babası kendisine nüfus kağıdı çıkarmaya giderken hastaneden aradılar ve öldüğünü bize bildirdiler. O yüzden kayıtlara geçmedi. Kayıtlarda adı Acar bebek olarak anılmaktadır. Şimdi burada Bodrum’da evime yakın bir mezarlıkta bir armut ağacının altında yatmaktadır. Belki her şeye rağmen yine doğacaktı, 24 haftalık olduğu için yine yaşamını kaybedecekti ama o zaman ben herkes her şeyi yaptı diyecektim. Oysa şimdi o gece ilk acile gittiğimde beni gözlem altına alsalardı, sancımı önemseselerdi ya da kendi doktorum ertesi gün gittiğimde beni gözetim altına alsaydı, gittiğim devlet hastanesindeki doktor ahlak dersi vermek yerine adam gibi muayene yapsaydı başka türlü mü olurdu diye düşünüyorum. Kızım Leyla Nisan kara toprak yerine benim yanımda Bodrum’un maviliklerine bakar mıydı? Ben artık eski ben değilim. Kalbimin en derininde bir yer hep ama hep sızlıyor. Gözlerime kadar ulaşıyor sızısı...
Onun adının bir mezar taşından daha çok şey ifade etmesi için adını yaşatacak bir şey yaptım. Yaşasaydı belki de okuyabileceği çocuk kitaplarını ben okuyorum ve tanıtımını yapıyorum. Babasıyla kurduğumuz ilk hayal ona bir kitaplık yapmaktı. Bu amaçla bir blog kurup bir de instagram hesabı(nisanincocukkitaplari) açtım. Bu bloğun adını Nisan’ın Çocuk Kitapları koydum. Buraya girip kitap tanıtımını okuyan herkes kızım Nisan’ın adını bir kez bile olsa anacak ve kızım Nisan hayat bulacak. Ve bilecek ki annesi onu hep ama hep çok sevecek. Ve bilecek ki annesi onu yaşatmak için çok bağırdı ama sesini duyan kimse olmadı. Belki sizler benim sesimi duyurursunuz ve böylece başka annelerinde benim gibi yanmasını önlersiniz.. Başka Nisanların mavilikleri görmesi umuduyla.
L. A.
Coğrafya Öğretmeni
Nisan'ın Çocuk Kitapları, Çocuk kitapları, bebek kitapları, çocuk kitabı tavsiyesi, resimli çocuk kitapları, çocuk masalları
instagram hesabı: @nisanincocukkitaplari
Evet çok üzücü Allah sabır versin, suçlular da cezalarını çeker umarım, ama bu dünyada ama öbür dünyada.
EvettEvet çok üzücü Allah sabır versin, suçlular da cezalarını çeker umarım, ama bu dünyada ama öbür dünyada.
Bir süre daha bunları içimde tutarsam kahrımdan öleceğim. Herkes bilsin bilsin ki başka anne adaylarının başına gelmesin.
39 yaşında Bodrum’da yaşayan 15 yıllık öğretmen bir bayanım. 4 Haziran tarihinde doğum yapıp 6 Haziran tarihinde bebeğini kaybetmiş iki günlük bir anneyim.( Bebeğim yanımda olamasa da ben onun annesiyim ve onun haklarını korumak benim boynumun borcudur.) Uzun uzun buraya yazıp yazmama konusunda düşündüm.
Buraya yazmakta ki amacım ise 21. Yüzyıl Türkiye’sinde anne karnındaki bebeğin dahi ameliyat edildiği ülkemizde benim yaşadıklarımın ibretlik öyküsünün insanlar tarafından bilinmesi ve en önemlisi de toplumsal gerçekliğimizin durumunu açık ve net ortaya koymaktır. Benim gibi başkaları da aynı durumları yaşamış, yaşıyor ya da yaşayacak olabilir. Kimsenin benim gördüğüm muameleyi görmemesi adına sizlerle yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum. Bir anne olarak benim en kötü günüm doğurduğum, hiç dokunmadığım, sesini duymadığım, kucağıma dahi alamadığım evladımı toprağa koyduğum andır. ( Tüm evlatlarını kaybetmiş, çocukları olan annelerin beni canı gönülden anlayacağını umuyorum.) İnsanların onlarca yıl uğraşıp hamile kalmasının yanında benim raporlarla belgelenmiş sapasağlam bebeğimin yaşadıklarım sonucunda kaybedilmesi beni daha da içinden çıkılmaz bir hale sokmuştur. İstanbul’un göbeğinde bunlar yaşanıyorsa güzel ülkemin en ücra köşelerinde kim bilir kimler neler yaşıyordur? Kim bilir hangi anneler ya da anne adayları susmayı seçiyordur?
En baştan başlamak gerekirse 28 Kasım 2015 tarihinde evlenip Ocak 12’de hamile olduğumu öğrendim. Allah yüzümüze güldü. 38 yaşında bir bayanla 42 yaşındaki bir beyin birlikteliğinde olabilecek en güzel haberi aldığımızda ben ve eşim havalara uçtuk. Onlarca yıl sonra tanışıp evlenmiş iki kişi olarak, ailemize bir canın katılacağını öğrenmek, geç anne ve baba olacak olan bizim için harikulade bir duyguydu. Bu nedenle hamileliğim boyunca yaşımın da ileri olması nedeniyle çok ama çok bilinçli, sorgulayan bir hamilelik geçirdim. En küçük bir aksilik olmasın diye de doktorların dediklerini çok önemsedim.
Bodrum’da geçen 17 haftalık hamileliğim boyunca doktorlarım Şermin GÜVENÇER ve Nedret TANACI’ydı. Doktor olmadan önce insani yaklaşımı kendilerine gaye edinmiş yürekli doktorlardır. Buradan bana olan yaklaşımları nedeniyle her ikisine de sonsuz teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Gelelim asıl konumuza hamileliğim 17. Haftasında (8 Nisan tarihinde) kendi işimden ayrılarak hamileliğimin kalan kısmını geçirmek üzere ailemin yanına İstanbul Ümraniye’ye gittim. Sağlık koşullarının daha çeşitli olması, kalan hamilelik süresince tüm aile fertlerimin yanımda olması ve Bodrum’da yaz sezonunun açılıp eşimin sürekli yanımda olmayacak olması nedeniyle böyle bir tercih yaptık.
Doktor ve hastane arayışına girdiğimde evime en yakın olan ve 7/24 kadın doğum doktorunun bulunduğu bir hastaneyi tercih ettim. Yıllarca gittiğim bu hastanenin yenilikçi yapısı en önemlisi de düzgün işleyişi bu tercihi yapmamdaki asıl nedendir. Bunca yıldır gittiğim bu hastanenin evime de yürüme mesafesinde olması tercihimin kesinleşmesinde son derece etkili olmuştur.
Buradan olayların yaşandığı günün 1 gün öncesine geçmek istiyorum. (Doğum yaptığım günün 1 gece öncesi)
02.06.2016 tarihinde MEDICANA ÇAMLICA Hastanesi’ ndeki Kadın Doğum doktorum AYLİN AKINCI Hanımı cep telefonundan aradım. Sağ tarafımda bir ağrı hissettiğimi söyledim. Safra kesemde taş olduğunu ağrıya bunun sebep olup olmayacağını ve bu ağrının ne olduğunu anlamadığımı söyledim. Bana dinlenmem ve bol su içmem gerektiğini ifade etti. Daha ileri ki ( 8 Haziran) bir tarihte olan randevumu 3 Haziran tarihine alıp alamayacağımı sordum. Kendisi 3 Haziran’da gelebilirsin, dedi. Bu nedenle randevumu saat 11.00 daha sonra ise 09.45 /03.06.2016 tarihine aldım. (Hastane kayıtlarında mevcuttur) Bu arada randevu saatine kadar bol su içtim ve dinlendim ama ağrım geçmedi. Hatta daha da şiddetlenerek karnımın altına inmeye başladı. 2 Haziran akşamı ağrımın daha da şiddetlenmesi nedeniyle saat 23.00 civarında MEDICANA ÇAMLICA Hastanesi'nin ek binasındaki (Çamlıca Tıp Merkesi) acil servisine kardeşim ve ablamla beraber gittik.
Acil doktoru olan CAN ŞENER Bey isimli bir kadın doğum doktoruna yönlendirildik. CAN ŞENER Bey'e durumumu anlattım. Sağ yanımın ağrıdığını ve ağrımın karnımın altına doğru indiğini ifade ettim. . CAN Bey başlangıçta espri dilini kullanarak “Siz hamileler hep böylesiniz. Her şeyi bebeğe yoruyorsunuz.” gibi kendince esprili ama insanda huzursuzluk yaratan bir üslupla konuştu. Bana kendimi karşımdakini gereksiz yere meşgul ediyormuş ve kendimce evhamlanıyormuşum gibi hissettirdi. Hatta yanındaki hemşiresine “Bu gece bu ikinci böyle gelen” gibi ifadeler kullanarak kahkahalar atarak daha da esprili olmaya çalıştı. Ben biraz ciddileşince kendisi de ciddileşti. Sonuçta hastaneyi boşa meşgul etmeyecek kadar sağduyuya ve eğitime sahip bir insanım.
CAN ŞENER Bey daha sonra beni muayene odasına aldı. Karnımı açtırdı ve ultrason aletiyle bebeğimin kalp sesini dinletti fakat ne bebeğimin ne de benim bu ağrıdan nasıl etkilendiğimizi belirleyecek bir muayene yapmadı. Ağrının karnımın altına doğru indiğini söylediğim halde bu ağrının bebeğe bir şey yapmayacağını, bebeğin bundan etkilenmeyeceğini söyledi. Bana ilaç vereceğini ve ağrımın geçeceğini söyledi. Yukarı kata çıktık. Asansörde kendisi bana eşlik etti. Hemşire geldi. Bana damardan ilaç yaptı. 205 tl ödeyerek hastaneden çıktık. Ağrım az miktarda azaldı.
O gece eve döndüm. Ağrım devam etti ama aynı şiddette değildi. Ertesi sabah ( 03.06.2016 / 09.45) kendi doktorum olan AYLİN AKINCI Hanım ile olan randevuma annem ile birlikte gittim. Odasına girdim. “Sizi aradıktan sonra ağrım çok şiddetlendi ama gece rahatsız ederim diye sizi aramadım. Doğrudan acile geldim.” dediğimde "Ben de zaten seni gece acile yollardım.” dedi. Bu cevaba şaşırdım. Ben onun hastası olduğuma göre gece ben onu aradığımda benimle ilgilenmesi gerekir diye düşünüyorum. Acil bir durum olmasa asla gece bir başkasını rahatsız etmeyi tercih etmezdim. Yine de rahatsız ederim düşüncesiyle aramamıştım.
Dün gece neler yaşadığımı ve ağrımdan bahsedecekken beni susturup ‘CAN ŞENERBey bana anlattı durumunu biliyorum.” dedi. Şimdi bu tahlilleri yaptır öğleden sonra gel dedi. İdrar ve kan tahlili ile yan hastanede ultrason çektirmemi istedi. Tetkiklerden sonra konuşacak diye düşünüp odadan çıktım sonuçta o bir doktordu. Konunun uzmanı kendisiydi. Ben ondan daha iyi bilemezdim. Dediğini yaptım.
Evrakları alıp tek tek istediklerini yaptırmaya başladım. Tüm tahlillerim mevcuttur. Saat 13.00 civarında annemle odasına geri döndük. Tahlillerime ve ultrason görüntülerime baktı. Ben tüm bu tetkiklerden sonra kendisinin beni ve bebeğimi muayene edeceğini bekledim. Hiçbir talepte bulunmayınca ben ' Bebeğe bakacak mısınız?' diye sorduğumda ' Hayır CAN ŞENER Bey bakmış.' dedi. Karşınızdaki insanın sizin doktorunuz olması ve onun konunun uzmanı olması bir de bir gece önce evhamlıymışsınız gibi ifadeler kullanılması sonucunda bir şey dememe gerek olmadığını düşünerek hastaneden ayrıldım. AYLİN AKINCI Hanım benden 24 saatlik idrarımı biriktirerek pazartesi günü laboratuvara getirmemi istedi. Ben de albumin başlangıcı olduğunu söyledi. Parasını (68 tl) ödediğim halde tahlili yaptırmak nasip olmamıştır. 17 Haziran gibi kendisini yeniden görmeye gelmemi söyledi. ( Ne acı ki o gece doğurdum. )
Eve döndükten bir zaman sonra belirli aralıklarla belimden başlayıp karnımın altına doğru ilerleyen sancılar başladı. Diyebilirim ki 30 dakika da bir kısa süreli. Anneme safra kesemdeki taşın ağrıdığını sandığımı söyledim. Bol su içip dinlenmeye çalıştım. Sonuçta iki gün iki kadın doğumcu doktoru beni görmüştü. Bu doktorlar bana herhangi bir şey dememişti. Demek ki endişe edeceğim bir şey yok diye düşündüm. Olsaydı ya da şüphelendikleri bir şey olsaydı beni hastaneye yatırıp gözetim altında tutarlar ya da daha sıkı bir kontrole alırlardı. Benim onlardan daha iyi bilmem mümkün değil diye düşündüm. Bir şey yok demelerine güvendim.
Gecenin ilerleyen saatlerinde sancılarım sıklaşmaya ve sancının süresi uzamaya başladı. En son saydığımda 8 dakikada bir gelip 20 saniye sürüyordu. Anneme ağrımın daha da şiddetlendiğini ama dün bana öyle davrandıkları için yine önemsemeyeceklerini bu nedenle devlet hastanesine gitmeyi istediğimi söyledim. Tanıtımı yapılırken oldukça güven veren ÜMRANİYE EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ KADIN DOĞUM ve ÇOCUK HASTANESİ Hizmet Binası'na gittik. Adlarını bilmediğim ama o gece (3 Haziran gecesi) nöbetçi olan iki bayan vardı hastanede. Rengarenk bir hastane olması nedense aklımda kalan diğer bir ayrıntıydı.
Ü.E. VE A.H.K.D. VE Ç.H. EK HİZMET BİNASI’NDA YAŞADIKLARIM
Başlangıçta son derece kaba bir tarzda yaklaşıldı. Hatta annem benimle birlikte muayene odasına girmek istedi. Doktor hanım çok kötü üslupla bağırarak annemi odadan kovdu. İlkel bir davranışla karşı karşıya kaldık. Annem bana da kötü davranırlar diye bir şey demeden odadan çıktı. Bir bayan beni bir makinaya bağladı ve sancımı ölçeceğini söyledi. Kendisine sancımın 8 dakikada bir gelip 20 saniye sürdüğünü söyledim. Hatta karnımın altına doğru bir basınç olduğunu ifade ettim. Kaç haftalık hamile olduğumu sordu. Doğuruyorum gibi hissettiğimi söyledim. Bana 24. haftada doğum olmaz dedi. ( Gece yarısı acile ağrı nedeniyle gelmiş bir hastanın sözleri neden ciddiye alınmaz? İki gece üst üste acillerde yaşadığım ağrımın önemsenmeme durumu insanı oldukça düşündürüyor.) Orada tahminen 20 dakikaya yakın yattım. Belli aralıklarla sancı çekmeye devam ettim. Doktor geldi. Elin karnında olursa yalancı sancı çıkar diyerek makineyi sıfırladı. Yeniden başlayacak dedi. Bir süre daha onlar sohbet edip bir şeyler yerken ben orada sancı çekerek yattım. Sonra doktor hanım geldi. Ultrasonla bakalım dedi. Yaşımı sordu. 39 ve ilk bebeğim dedim. “Tüp bebek mi?” dedi. Ben de normal yollarla hamile kaldım, dedim. Evlendikten 20 gün sonra hamile kaldığımı söyledim. Pek öyle değil galiba daha önce gibi diyerek de bana kısa bir ahlak nutku çekti. (Kimsenin özel hayatı hele de bir doktorsanız hastanızın özel hayatı konusunda ahlak nutku çekmek size düşmez. Daha da kötüsü tanımadığınız birini yargılamak çok ama çok yanlış bir davranış diye düşünüyorum.)
Sancımın olmadığı aralıkta doktor hanım ultrasondan bebeğe baktı. Her şey yolunda, dedi. Masaya geçtik. Masada kişisel bilgilerimi verirken yine sancım geldi. Doktor hanımın söylediği ise “O kadar acıyor mu cidden?” oldu. Ben de evet, dedim. “İdrar yollarında biraz iltihaplanma var, şu 1 şaselik ilacı al iç, sabaha geçer.” dedi. (Tüm bu hastane olayı gece yarısından sonra meydana gelmiştir.) Bu ana kadar tam iki hastanede 3 konusunun uzmanı kadın doğumcu beni görmüştür ama bir tanesinin de aklına bu sancımın ne olduğunu anlamak için beni tam bir muayene etmek (alttan muayene) akıllarına gelmemiştir. Bu üç kişi bana tam olarak bakmamıştır. Hep tahminlerde bulunmuşlardır. Hatta bugün sorsanız kesinlikle hakkımda tam bilgi veremezler çünkü beni muayene edip daha sağlıklı bir bilgiye sahip olmamışlardır.
Not: Doktor hanım ve ebe hanım ile ilgili şu bilgiyi de vermek istiyorum. Başlangıçta oldukça kötü davranıp, sizin okumuş, bir meslek sahibi olduğunuzu ve kendilerinden daha kibar davrandığınızı gördüklerinde davranışlarının nasıl değiştiğini görmenizi isterdim. Başta annemi kovan doktor hanım annem dayanamayıp kapıdan baktığında içeri buyur etti. Demek ki adamına göre muamele hala ülkemde değişmemiş. Onlarca insan, milyarlarca liralık yatırımını, onlarca hayalini bu ülkenin gelişmesi için kullanırken değişmeyen bu zihniyetler hep bir engel olarak yolumuza çıkacaktır. Bir öğretmen olarak bu davranış değişikliğinden ben utandım. Biz istediğimiz kadar bina yapalım, teknolojiyi getirelim ama topluma hizmet eden kesimdeki insanlara bireye saygıyı öğretemediğimiz sürece değişen bir şey olmayacaktır. O güzelim gelişmişlikle donatılmış hastaneye asla bu davranış şekli yakışmamaktır. Bu yazıyı yazarken hastane ile ilgili olumsuzlukları haber bültenlerinde izlediğimde çokta şaşırmadım doğrusu.
Bundan sonraki kısım ise daha içler acısıdır.
Hastaneden eve döndük. Ben verilen ilacı alıp içtim fakat sancılarım çok daha sıklaşmaya ve şiddetlenmeye başladı. Bu sefer anneme “Bari Medicana Çamlıca Hastanesi'ne gidelim ben artık dayanamıyorum.” dedim. Apar topar Çamlıca Medicana Hastanesi'nin ek binası aciline gittik. (Sabah 05.00 civarında) Nöbetçi kadın doktoru olmadığını söylediler. Oysa reklamlarında 7/24 kadın doğum acili diye tanıtım yapıyorlardı. Doktorumu sordular. Bana bir ebenin bakabileceğini söylediler. Beni aşağı kata indirdiler. 20 yaşlarında bir ebe soyunmamı ve bacaklarımı açmamı söyledi. Beni muayene ettiğinde açılmam olduğunu söyledi. Hemen doktorumu sordu. Onu aradı açılmam olduğunu söyledi. AYLİN hanım ambulansla yan binaya gitmemizi söyledi. Ben de ambulans gelene kadar arabamızla gidebiliriz dedim. Arabamız ile hemen yandaki hastaneye gittik. Beni apar topar doğumhaneye aldılar. Bir yatağa yatırdılar. Bir şeylere bağladılar. Elime iğne taktılar. Üzerimdeki her şeyi çıkardılar. Alttan muayene yaptılar.
Bu arada benimle ilgilenen kişi ( yüzünde kollarında beyaz lekeler olan bir bayan sadece adını bilmediğim için aklımda kalan kısım ile kendisini tanımladım ) durmadan ıkınmamam gerektiğini söyledi. Ben ıkınmadığımı ama altıma doğru bir şeyin baskı yaptığını söyledim. Sürekli ne olduğunu sorduğumda hep ıkınma dediğini hatırlıyorum ama bu bayan bana tam olarak ne durumda olduğumu ya da ne ile karşılaşabileceğim konusunda bana herhangi bir bilgi vermedi. Durmadan ıkınma dedi. Bir kere daha bacak aramı muayene ettikten sonra AYLİN Hanımı aradı. Telefonu bana verdi. AYLİN AKINCI Hanım telefonda bana iğne yapıp rahatlatacaklarını söyledi. Ne kadar daha o şekilde sancı çektiğimi hatırlamıyorum. Sonra çok şiddetli bir sancı daha gelip ben bağırdığımda bu bayan yanıma gelip bacağını aç dedi. Baktı yeniden AYLİN AKINCIhanımı aradı. Yanıma gelip “Doğum başladı. Seni doğuma alıyoruz.” dedi. Beni kaldırdı. Tuvaletimin çok olduğunu ve tutamadığımı söyledim. Yapamazsın, gidemezsin dedi. Beni apar topar doğumhaneye aldılar. Bacaklarımı açtılar ve doğuruyorsun dediler. Tüm büyük tuvaletimi bacaklarım havada ve açıkken oraya yaptım. Kendimi durduramıyordum. Şimdi düşünüyorum da bu insanlar hiç mi benim doğuracağımı anlamadılar? Psikolojik olarak beni hazırlamadılar, neler yaşayabileceğim konusunda beni bilgilendirmediler ya da duyuyorum içimi temizleyen (lavman falan ) bir şeyler yapmadılar. Pisliğin içinde doğum yaptım. Ağrınız var diye gidiyorsunuz sizi 1.5 saate yakın bir odada (5.30’da gittim 06.50 ‘de doğum yaptım) tutuyorlar sonra hadi bakalım doğuruyorsun diyorlar. Anne karnındaki bebeği ameliyat eden bu ülkede 2 hastane 3 kadın doğumcu benim doğurduğumu nasıl anlamıyor aklım almıyor?
Doktorum olan AYLİN AKINCI Hanım tam doğumhaneye alındığım sırada geldi. Bana beni neden aramadın, dedi. Şimdi düşünüyorum da ne saçma sapan bir soru. Bir gün önce aramışım “ağrım var” diyorum. “Bol su iç dinlen” diyor. Gel bakalım dahi demiyor. Ben “geleyim mi yarın” diyorum. “Gece acile geldim aramadım sizi” diyorum. “Ben de zaten acile yollardım” diyor. Söyleyin bana ben nasıl arayayım kendisini. Beni tam aynı gün içinde bu hastanedeki 2 doktor tam 3 kere görmüş bunlara sancım var demişim beni muayene etmemişler. Sancımı önemsememiş sonra da neden aramadın, diye bir soruyla karşılaşıyorum. Acile gidiyorum, iki kere kendisine gidiyorum ‘Bebeğime bakacak mısın?’ diyorum bakmıyor. Tam bir muayene etmiyor taaa 17 Hazirana gel diyor sonra da beni neden aramadın diyor.
Ultrasonla tam doğum sırasında bebeğe baktılar. Kalbinin attığını göremediler. Bebeğimin kalbinin attığını ben gördüm. Beni doğurttular. Hiçbir şey anlamadan, korku içinde ve sıfır ruhsal hazırlıkla… Doğumun ne kadar acı verici bir şey olduğunu tahmin edersiniz. (Anlayamadığım 1,5 saat boyunca bir odada yattığımda neden kimse karnımdaki bebeğin ne durumda olduğuna ultrasonla bakmadı. Yaşayıp yaşamadığına bakmadı. Kalbinin atıp atmadığına ya da duruşunun ne olup olmadığına bakmadı. Eğer baktılarsa neden kimse bana bir şey demedi.)
Bebeğim doğduktan sonra korkunç bir rahatlama hissettim ama aşırı korkudan saçmalamaya başladım. Şimdi hatırlıyorum da doktoruma öldüğümü falan söyledim. Yanımda bir makinadan ses geliyordu. Böyle tek bir dıttttt. Ona bağlı olduğumu sandım. Ve öldüğümü söyledim. Doktorum ‘hayır’ dedi. Bildiğim duaları okuduğumu hatırlıyorum. ‘Şimdi bebeğin eşini almamız lazım ama o epey geride’ dedi. Onun ne olduğunu sordum.
Bana oksijen verdiler. Oksijen için uzattıkları boruyu burnuma tuttum. Seni uyutalım mı, dediler. Olur falan dediğimi hatırlıyorum. Sonrada bana okuyamadığım bir sürü kâğıt imzalattılar. Okumadığımı söyledim, imzamın iyi olamayacağını söyledim ama yine de imzalaman gerek diyerek imzalattılar. Bacaklarım açık, kanlar bacaklarıma bulaşmış, içime bir şeyler sokup dururken, öldüğümü zannederken bana bir şeyler imzalattılar. Olurda ölür ellerinde kalırsam kendilerini haklı çıkarmak için yangından mal kaçırır gibi. Bu davranışlarını asla etik bulmadığımı da söylemem gerekir. O an neyim ben acaba?
Ve genç erkek bir doktor geldi yanıma. Yanağıma dostça dokundu sonrasını hatırlamıyorum. (Bu kağıtlardaki imzamın ne kadar kötü olduğuna bakabilirsiniz. Hala o kağıtlarda ne yazdığı konusunda tek bir fikrim yoktur.)
Uyandığımda çok ağlıyordum ve doğurmuştum. Sonrada beni bir odaya aldılar.
Sorularım:
1. O2.06.2016 gecesi ağrı ile ÇAMLICA MEDİCANA HASTANESİ’nin acil servisine gittiğimde neden kadın doğum doktoru CAN ŞENER Bey benim ağrımı hafife alıp tam kapsamlı bir muayene yapmamıştır? Alaycı tavrını da eklemek gerekirse daha öncede ayrıntılarıyla yazmıştım.
2. 03.06.2016 sabahı doktorum AYLİN AKINCI Hanım bir gece önce yasadığım ağrıyı neden benden dinlememiş ve beni susturmuştur? Beni hiç tanımayan CAN ŞENER Bey’in dediklerini daha çok önemsemiştir? Benim dediklerimin hiç mi önemi yoktu?
3. Aynı gün tahlil sonuçlarımla birlikte 2. kez AYLİN AKINCI Hanım’a gittiğimde neden beni ve bebeğimi tam muayene etmemiştir? (doktorumun bilgisayarındaki kayıtlar incelenerek o gün bebeğimle ilgili herhangi bir ultrason kaydının olmadığını görebilirsiniz.) Şiddetli bir ağrı çektiğim halde neden bunun bende yaratabileceği hasarı tam bir muayene yaparak kontrol etmemiştir?
4. Neden kendilerine ikinci defa sancım tuttuğu halde gitmeyecek kadar özensiz davranıp psikolojik olarak evhamlı bir hamile havası yaratmışlardır? Her bebek önemlidir ve anne adayı özen ister. 21. yy Türkiye’sinde bu özensizliğin nedeni ne olabilir? Onlar yüzlerce hasta görmüş olabilirler ama ben 39 yaşımda ilk defa hamilelik yaşıyorum.
5. ÜMRANİYE KADIN DOĞUM Hastahanesi’ ndeki nöbetçi olan doktor ve ebe hanım nasıl oluyor da sancımın süresini ve sıklığını söylediğim halde “24. Haftada ne doğumu?” gibi bir tavır takınıp neden sancımın doğum sancısı olabileceğini öngörecek gerekli muayeneyi tam yapmamışlardır? Doktor hanımın verdiği ahlak dersini de ayrıca içler acısıdır.
6. Sabah 05.30’da gittiğim ÇAMLICA MEDİCANA Hastahanesi beni doğum öncesi bir odaya aldıklarında neden olabilecekler konusunda beni uyarmamışlar ya da psikolojik olarak gerekli açıklamayı yapmamışlardır? Doktorumun ambulansla götürün diyecek kadar durumum acilken neden doktorum gelmek yerine benimle telefonla iletişime geçmiştir? (Gerçi burada da şu özeleştiriyi yapmam gerekiyor. Kendisinin hastaneye ne kadar mesafede oturduğunu ya da o gece nerede olduğunu bilmiyorum. Bu konuda onu yargılamak insafsızca olur. Hakkını yemiş olurum çünkü üzerine bilgim olmayan bir konudur.)
7. Doğumum gerçekleştikten sonra psikolojik olarak bittiğim bir sırada okumaya fırsat bulamadığım hatta okuyacak dahi durumda olmadığım anda( bacaklarım açık, bebeğin eşinin gelmesinin beklendiği anda, içime bir şeyler sokup çıkarırken) sayfalarca evrakı hangi zihniyetle imzalatmışlardır? Benim ailem dışarda beklemekteydi. Onlara sorabilirlerdi ya da daha ciddi ve temkinli davranıp doğuma girmeden önce bekletildiğim odada kafam daha ayıkken oluşabilecek durumları anlatıp imzalatabilirlerdi.
8. Doğum sonrasında hastane odasında yatarken AYLİN AKINCI Hanım vizite de odadan içeri girer girmez ‘L….. çok ama çok hastalığın vardı’ gibi bir ifade kullanmıştır. Bütün bu hastalıklarım mı erken doğuma neden olmuştur? O zaman bunca hastalığım olduğunu biliyorsa doktorum neden benim ağrılarımı dikkate almamıştır? Bana ve bebeğime daha özenli davranmamıştır?
Hastalıklarım ise şunlardı:
· Safrakesemde ve böbreğimde taş vardı.
· Hamileliğimin ilk aylarında şekerim yüksekti. ( 3 aylık şekerim 6.19 iken 2016 mayısının ilk haftası tahlil yaptırdığımda 4. 97 seviyesine kadar düşmüştü.)
· Tüm hamileliğim boyunca (24 hafta) hiç kilo almamış oldukça sağlıklı beslenmiştim.
· Tansiyonum normaldi. Sadece doktoruma giderken merdiven çıktığım için büyük tansiyonum 13 civarında seyretmişti.
· Rahmimde miyomlar vardı. 6 Mayıs 2016 tahinde sayın Prof. Dr. Recep Has’a muayene olmuştum. Kendisi ne bende ne de bebeğimde herhangi bir aksaklık bulmamıştı. Dosyası mevcuttur. Bu arada Sayın Recep Has için şu cümleleri eklemem gerekiyor. Kendisi son derece beyefendi, tüm ayrıntıları kontrol eden, sakin ve saygılı bir doktordur. Teşekkürlerimi bir borç bilirim.
9. 05.06.2016 tarihinde doktorum AYLİN AKINCI Hanım bana telefon açmıştır.CAN ŞENER Bey ve kendi hastanesindeki tüm doktorlar ile konuştuğunu durumumun çok ilginç olduğunu, herkesin şaşırdığını, bu kadar kısa sürede bir bebeğin doğum kanalına girmesinin çok ender olduğunu hatta kendisini ilk aradıklarında 3 cm açılma olduğunu bir sonraki aradıklarında ise doğumun başladığını söylediklerinde çok şaşırdığını söyledi. Kendimi asla suçlamamam gerektiğini dağ olsa bebeğin önünde duramayacağını asla bebeğin doğumunu engelleyemeyeceklerini söyledi. Ben de gece kötüleştiğimi bana sakinleştirici verdiklerini söyledim. Ertesi gün hastaneye gelip hastanenin psikiyatristine beni yönlendireceklerini söyleyerek konuşmamıza son verdik. Doğumdan 3 gün sonra İstanbul’dan ayrılıp bebeğimi gömmek için Bodrum’a geldim. İstanbul’a bir daha da dönme gücünü kendimde bulamadım.
Ben 21. Yüzyıl Türkiye’sinde aile kurmanın, çocuk sahibi olmamız için onlarca teşvikin yapıldığı bu dönemde bu kadar özensiz bir doğumun gerçekleşmesine hâlâ inanamıyorum. Internet sayfasında onlarca yeniliğe imza attığını duyuran iki hastanenin bu kadar özensizce davranışlar sergileyerek ilk bebeğimde bana bu kadar travmatik bir acı yaşatmalarını anlayamıyorum. Bebeğimin ölmesi, kendimi eksik hissetmem kadar yandığım bir başka şey insani olmayan bu davranışlardır. Çaresizce iki hastanede üç doktora gittiğim halde kendimi sanki bir ülkenin en ücra köşesinde doğurmuşum gibi hissediyorum. Bağırıyorum bağırıyorum ama sesimi duyan yok. Üzerime düşen en önemli şeyi yapıyorum olağandışı bir durumda hastaneye gidiyorum ama sonuç ortada… Daha ne yapabilirim?
İki gün içinde beni gören 3 konusunun uzmanı kadın doktorunun bu kadar özensizce davranması akla onlarca soruyu getirmektedir. Konunun uzmanlarına güvenemeyeceksek biz kime güveneceğiz?
Tüm bu doğumum neticesinde bebeğim 2 günlükken 06.06.2016 tarihinde kalbi durarak vefat etmiştir. Acaba birileri neler çektiğimi anlasa, dalga geçer gibi bir tavır takınmasa, yaşadıklarımı benden dinlese, beni ve bebeğimi tam anlamıyla muayene etse, ahlak dersi vermek yerine sancımın nedenini araştırsa acaba tüm bunlar yine de yaşanır mıydı? Bebeğim hâlâ karnımda olur muydu?
Bir tek 05.30 da ÇAMLICA MEDİCANA HASTANESİ’nde nöbette olan ve beni hak ettiğim gibi muayene edip açılmamı doktoruma bildiren 20 ‘li yaşlardaki genç ebe ya da hemşire hanımdan şikâyetçi değilim. Kendisi en olması gerektiği şekilde beni muayene etmiş ve üstüne durumumu bildirmiştir. Buradan kendisini mesleğini en iyi şekilde yaptığı için tebrik ediyorum.
15 yıl öğretmenlik mesleğini yapmış, bu ülkenin bir bireyi olarak şunu anladım ki mevzu binalar yapmak, teknolojiyi ülkeye getirmek ya da muhteşem reklamlar yapmak değil. Öncelik bu binaların içinde çalışan insanların empati duygusunu geliştirmektir. Bana bakan tüm doktorlar, hemşireler, ebeler hepsi bu ülkenin okumuş insanlarıdır. Konunun okumakla ya da okumamakla bir ilgisi olmadığına inanıyorum. Hatta inanın bana konunun ne ile ilgili olduğunu dahi bulamadım. Okumak mı? İşini hakkıyla yapmak mı? Empati kurmak mı? Merhametli olmak mı? Meslek demeden önce insan diyebilmek mi?
Benim size bildirdiğim bu sancılı ve sonu bebeğimin ölümüyle son bulan olaya dâhil olan, isimlerini bilmesem de görev yerleri ve tarihleri belli olan bu insanların bu konu ile ilgili resmi kurumlara ifade vermesini istiyorum. Belki beni suçlayacak, kendilerini haklı çıkaracak ifadeler vereceklerdir ama sonuç ne olursa olsun kimse ne bendeki eksikliği tamamlayacak ne de bebeğimi geri getirecektir. Sadece birileri, bu insanların yöneticileri bu insanlara bu olayı soracaklardır. Onlarda neler yaşandığını kendi taraflarından anlatacaklardır. Belki de bu ifade veriliş aşamasında ihmallerini görmeleri sağlanacaktır. Kendileri aklansa bile yüreklerinin bir tarafında ben ve bebeğim kalacaktır. Farz edelim ki bu insanların ihmalleri yok o zaman yaşananlar benim yanıma kâr kalacaktır. Olan bebeğime ve kocaman bir boşlukla kalan bana olacaktır. Ve en önemlisi olan yine güzel ülkeme olacaktır. Koca koca gelişmiş binaların içindeki insanlara umut bağlayan güzel ülkemin insanlarına olacaktır.
Ben o gece bir kız bebeği dünyaya getirdim. Adı Leyla Nisan. Babası kendisine nüfus kağıdı çıkarmaya giderken hastaneden aradılar ve öldüğünü bize bildirdiler. O yüzden kayıtlara geçmedi. Kayıtlarda adı Acar bebek olarak anılmaktadır. Şimdi burada Bodrum’da evime yakın bir mezarlıkta bir armut ağacının altında yatmaktadır. Belki her şeye rağmen yine doğacaktı, 24 haftalık olduğu için yine yaşamını kaybedecekti ama o zaman ben herkes her şeyi yaptı diyecektim. Oysa şimdi o gece ilk acile gittiğimde beni gözlem altına alsalardı, sancımı önemseselerdi ya da kendi doktorum ertesi gün gittiğimde beni gözetim altına alsaydı, gittiğim devlet hastanesindeki doktor ahlak dersi vermek yerine adam gibi muayene yapsaydı başka türlü mü olurdu diye düşünüyorum. Kızım Leyla Nisan kara toprak yerine benim yanımda Bodrum’un maviliklerine bakar mıydı? Ben artık eski ben değilim. Kalbimin en derininde bir yer hep ama hep sızlıyor. Gözlerime kadar ulaşıyor sızısı...
Onun adının bir mezar taşından daha çok şey ifade etmesi için adını yaşatacak bir şey yaptım. Yaşasaydı belki de okuyabileceği çocuk kitaplarını ben okuyorum ve tanıtımını yapıyorum. Babasıyla kurduğumuz ilk hayal ona bir kitaplık yapmaktı. Bu amaçla bir blog kurup bir de instagram hesabı(nisanincocukkitaplari) açtım. Bu bloğun adını Nisan’ın Çocuk Kitapları koydum. Buraya girip kitap tanıtımını okuyan herkes kızım Nisan’ın adını bir kez bile olsa anacak ve kızım Nisan hayat bulacak. Ve bilecek ki annesi onu hep ama hep çok sevecek. Ve bilecek ki annesi onu yaşatmak için çok bağırdı ama sesini duyan kimse olmadı. Belki sizler benim sesimi duyurursunuz ve böylece başka annelerinde benim gibi yanmasını önlersiniz.. Başka Nisanların mavilikleri görmesi umuduyla.
L. A.
Coğrafya Öğretmeni
Nisan'ın Çocuk Kitapları, Çocuk kitapları, bebek kitapları, çocuk kitabı tavsiyesi, resimli çocuk kitapları, çocuk masalları
Bu doktorlara umarım tek vakitte işinden olurlar bunları okuyunca çok üzülüyorum gerçekten. Ne yazık ki Türkiyede ki doktorların 80% acayip kibirli ve egolu. Doktor olmuş diye kendini bir şey sanıyor. Doktor olmuş ama adam olamamış !!!Çok üzüldüm..
Çok üzüldüm..
Öyle üzüldüm ki.. sağlıkta, insanlikta, merhamette geri olduktan sonra bulutlara uzanan hastane diksen neye yarar?
Daha ilk ağrıda alttan muayene ile açılma görülse idi belki doğum engellenebilirdi
Nisan koynunuzda olurdu şuan..
Ama her okuyan bir şey olamıyor malesef.
Bulundukları konumu hak etmeyen tonla insan var.
Ve biz bunlara güvenmek zorundayız maalesef
Benim de hastane ile ilgili çok elem bir anım vardır.
Çocukluğumdan beri devlet hastanelerine onyargiliydim zaten.
Çünkü çok hastalanır, çok doktora giderdim ve o da genellikle devlet hastanesi olurdu.
Oraların atmosferini çok iyi bilirim.
Kendi ayaklarımın üzerinde durdukça asla gitmez oldum , ne isim varsa özele.
Neyse . Bundan 5 sene evvel iki çocuğumdan sonra tekrar kazara hamile kaldım.
Ilkin aldiracaktim, sonra dedik veren Allah gücünü de verir.. anne yüreği.. kendi özel doktorum hikayemi bildiği için doğurmama taraftar değildi.
3. Sezeryan cok riskli olur, zaten iki çocuğunuz var vs diyordu.
Velhasıl ben dedim dogurucam.
Üstelik çoğul gebelikti..
Muayene tarihimden bir gece once sabaha karşı saat 4.
Kanama eşliğinde ambulans cagirdim eve.
Beni kanuni sultan süleyman eğitim ve araştırma hastanesine götürdüler. Tabi o an diyemiyorsunuz beni şuraya götürün ben devlet hastanesi istemiyorum diye..
Kendinizde olamıyorsunuz ki..
Neyse, daha doktorun odasına girer girmez odasında doğum sancısı çeken kadına küfrederek çocuk gibi azarladigina şahit oldum.
"Sus yoksa dogurtmam seni, kes sesini !"..
.
.
.
.
Ben şok..
Sonra Bana birkac soru sordu.
Bana diyor ki yarimakilli seytan;
"araban yok muydu? Neden ambulansı işgal ettin?"
"Arabam yok" dedim.
"Eşinin de mi yoktu?"
"Yoktu" dedim.
Zaten kanamam var deliriyorum kadındaki üsluba bak.
Sonra ambulans görevlisine döndü dedi ki
"Neden getirdiniz bunu? Sanki çok acil gibi?(sanki acil gibi diye tabir ettiği an kanamam hat safhada ve bilincim kapanmak uzere) Ya o sırada bir adam kalp krizi geçiriyor ve ölmek üzere ise?"
Ambülans görevlisi helal olsun "kadının cok kanaması vardı, durumu acildi. Görevimizi yaptik" dedi sert bir üslupla ve cıktı gitti.
Ama nasıl bir hayvan muamelesi gördüm anlatamam.
Kanaması olan insandan, yani benden kan alınıyor bir de üzerine, sonra "sen çık sonuçlar çıkana dek bekle" deniliyor . Bu nasıl bir hastane? Nasıl insanlara canımız emanet???
Güç bela duvarlara tutuna tutuna basım done done çıktım odasindan doktor olacak o şeytanın, koridorun sonuna gelmeden bayıldım.
Kan kaybından.
Ama umurlarında mı?
Ölsen süpürge ile süpürüp halinin altına saklarlardı herhalde..
Annem gelip kaldırmış beni yerden...
Daha ne rezillikler..
Herkes görüyor o halimi doktoru , hasta bakıcısı bile.. kimsenin gözü bile seyirmiyor..
Bir de derler ki kanuni iyi hastane..
Hadi ordan!
Neyse kürtaja alinacagim..
Yanımda 7 8 kadın daha.. onlukleri giydik bekliyoruz.. karsimizdan bu sefer başka bir dr musveddesi geçiyor;
"Şunlara bak şunlara; kurbanlık koyun gibi dizilmişler ahahaha"
diye yanindakiyle gülüşüyorlar..
bunu yapan doktor. Bunu diyen doktor! Ve orası en güvende olman gereken yer!!
O kürtajı nasıl oldum anlatamam. Inanın işin hem psikolojik kısmi; evladını kaybetmişsin, kananaman var, bitmişsin yok olmussun;
Ama insana yapılan tavır daha ağır..
Hayvan yerine konmak.
Lânet olsun olduğu yeri hak etmeyen, içinde merhamet, vicdan, varakter yoksunu insanlara!
Sizi okadar iyi anlıyorumki bende bir doktor ihmali yüzünden 38 yaşında 35 haftalık bebeğimi kaybettim sizin konunuzu tesadüfen okudum aradan yıllar geçmiş ama biliyorum ki acınız hala taze Beniö bebeğimin sebebi de bir özel hastane kendini güyaaa tecrübeli zanneden etikete önem veren bir doktor pandeöiden kaynaklı devlet hastasi tercih etmedim ama beninin pişman etti nst mi beğenmemesine rağmen beni gönderdi aynı sisin gibi güvendim ve aynı sizin gibi düşünüyorum eşinden geleni yapmadı yapsaydı yaptı derdim Allah’ından bulsun Dilek kalkan Yalçın her ayağın taşa takıldığında benim bedduam gelsin aklınaBir süre daha bunları içimde tutarsam kahrımdan öleceğim. Herkes bilsin bilsin ki başka anne adaylarının başına gelmesin.
39 yaşında Bodrum’da yaşayan 15 yıllık öğretmen bir bayanım. 4 Haziran tarihinde doğum yapıp 6 Haziran tarihinde bebeğini kaybetmiş iki günlük bir anneyim.( Bebeğim yanımda olamasa da ben onun annesiyim ve onun haklarını korumak benim boynumun borcudur.) Uzun uzun buraya yazıp yazmama konusunda düşündüm.
Buraya yazmakta ki amacım ise 21. Yüzyıl Türkiye’sinde anne karnındaki bebeğin dahi ameliyat edildiği ülkemizde benim yaşadıklarımın ibretlik öyküsünün insanlar tarafından bilinmesi ve en önemlisi de toplumsal gerçekliğimizin durumunu açık ve net ortaya koymaktır. Benim gibi başkaları da aynı durumları yaşamış, yaşıyor ya da yaşayacak olabilir. Kimsenin benim gördüğüm muameleyi görmemesi adına sizlerle yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum. Bir anne olarak benim en kötü günüm doğurduğum, hiç dokunmadığım, sesini duymadığım, kucağıma dahi alamadığım evladımı toprağa koyduğum andır. ( Tüm evlatlarını kaybetmiş, çocukları olan annelerin beni canı gönülden anlayacağını umuyorum.) İnsanların onlarca yıl uğraşıp hamile kalmasının yanında benim raporlarla belgelenmiş sapasağlam bebeğimin yaşadıklarım sonucunda kaybedilmesi beni daha da içinden çıkılmaz bir hale sokmuştur. İstanbul’un göbeğinde bunlar yaşanıyorsa güzel ülkemin en ücra köşelerinde kim bilir kimler neler yaşıyordur? Kim bilir hangi anneler ya da anne adayları susmayı seçiyordur?
En baştan başlamak gerekirse 28 Kasım 2015 tarihinde evlenip Ocak 12’de hamile olduğumu öğrendim. Allah yüzümüze güldü. 38 yaşında bir bayanla 42 yaşındaki bir beyin birlikteliğinde olabilecek en güzel haberi aldığımızda ben ve eşim havalara uçtuk. Onlarca yıl sonra tanışıp evlenmiş iki kişi olarak, ailemize bir canın katılacağını öğrenmek, geç anne ve baba olacak olan bizim için harikulade bir duyguydu. Bu nedenle hamileliğim boyunca yaşımın da ileri olması nedeniyle çok ama çok bilinçli, sorgulayan bir hamilelik geçirdim. En küçük bir aksilik olmasın diye de doktorların dediklerini çok önemsedim.
Bodrum’da geçen 17 haftalık hamileliğim boyunca doktorlarım Şermin GÜVENÇER ve Nedret TANACI’ydı. Doktor olmadan önce insani yaklaşımı kendilerine gaye edinmiş yürekli doktorlardır. Buradan bana olan yaklaşımları nedeniyle her ikisine de sonsuz teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Gelelim asıl konumuza hamileliğim 17. Haftasında (8 Nisan tarihinde) kendi işimden ayrılarak hamileliğimin kalan kısmını geçirmek üzere ailemin yanına İstanbul Ümraniye’ye gittim. Sağlık koşullarının daha çeşitli olması, kalan hamilelik süresince tüm aile fertlerimin yanımda olması ve Bodrum’da yaz sezonunun açılıp eşimin sürekli yanımda olmayacak olması nedeniyle böyle bir tercih yaptık.
Doktor ve hastane arayışına girdiğimde evime en yakın olan ve 7/24 kadın doğum doktorunun bulunduğu bir hastaneyi tercih ettim. Yıllarca gittiğim bu hastanenin yenilikçi yapısı en önemlisi de düzgün işleyişi bu tercihi yapmamdaki asıl nedendir. Bunca yıldır gittiğim bu hastanenin evime de yürüme mesafesinde olması tercihimin kesinleşmesinde son derece etkili olmuştur.
Buradan olayların yaşandığı günün 1 gün öncesine geçmek istiyorum. (Doğum yaptığım günün 1 gece öncesi)
02.06.2016 tarihinde MEDICANA ÇAMLICA Hastanesi’ ndeki Kadın Doğum doktorum AYLİN AKINCI Hanımı cep telefonundan aradım. Sağ tarafımda bir ağrı hissettiğimi söyledim. Safra kesemde taş olduğunu ağrıya bunun sebep olup olmayacağını ve bu ağrının ne olduğunu anlamadığımı söyledim. Bana dinlenmem ve bol su içmem gerektiğini ifade etti. Daha ileri ki ( 8 Haziran) bir tarihte olan randevumu 3 Haziran tarihine alıp alamayacağımı sordum. Kendisi 3 Haziran’da gelebilirsin, dedi. Bu nedenle randevumu saat 11.00 daha sonra ise 09.45 /03.06.2016 tarihine aldım. (Hastane kayıtlarında mevcuttur) Bu arada randevu saatine kadar bol su içtim ve dinlendim ama ağrım geçmedi. Hatta daha da şiddetlenerek karnımın altına inmeye başladı. 2 Haziran akşamı ağrımın daha da şiddetlenmesi nedeniyle saat 23.00 civarında MEDICANA ÇAMLICA Hastanesi'nin ek binasındaki (Çamlıca Tıp Merkesi) acil servisine kardeşim ve ablamla beraber gittik.
Acil doktoru olan CAN ŞENER Bey isimli bir kadın doğum doktoruna yönlendirildik. CAN ŞENER Bey'e durumumu anlattım. Sağ yanımın ağrıdığını ve ağrımın karnımın altına doğru indiğini ifade ettim. . CAN Bey başlangıçta espri dilini kullanarak “Siz hamileler hep böylesiniz. Her şeyi bebeğe yoruyorsunuz.” gibi kendince esprili ama insanda huzursuzluk yaratan bir üslupla konuştu. Bana kendimi karşımdakini gereksiz yere meşgul ediyormuş ve kendimce evhamlanıyormuşum gibi hissettirdi. Hatta yanındaki hemşiresine “Bu gece bu ikinci böyle gelen” gibi ifadeler kullanarak kahkahalar atarak daha da esprili olmaya çalıştı. Ben biraz ciddileşince kendisi de ciddileşti. Sonuçta hastaneyi boşa meşgul etmeyecek kadar sağduyuya ve eğitime sahip bir insanım.
CAN ŞENER Bey daha sonra beni muayene odasına aldı. Karnımı açtırdı ve ultrason aletiyle bebeğimin kalp sesini dinletti fakat ne bebeğimin ne de benim bu ağrıdan nasıl etkilendiğimizi belirleyecek bir muayene yapmadı. Ağrının karnımın altına doğru indiğini söylediğim halde bu ağrının bebeğe bir şey yapmayacağını, bebeğin bundan etkilenmeyeceğini söyledi. Bana ilaç vereceğini ve ağrımın geçeceğini söyledi. Yukarı kata çıktık. Asansörde kendisi bana eşlik etti. Hemşire geldi. Bana damardan ilaç yaptı. 205 tl ödeyerek hastaneden çıktık. Ağrım az miktarda azaldı.
O gece eve döndüm. Ağrım devam etti ama aynı şiddette değildi. Ertesi sabah ( 03.06.2016 / 09.45) kendi doktorum olan AYLİN AKINCI Hanım ile olan randevuma annem ile birlikte gittim. Odasına girdim. “Sizi aradıktan sonra ağrım çok şiddetlendi ama gece rahatsız ederim diye sizi aramadım. Doğrudan acile geldim.” dediğimde "Ben de zaten seni gece acile yollardım.” dedi. Bu cevaba şaşırdım. Ben onun hastası olduğuma göre gece ben onu aradığımda benimle ilgilenmesi gerekir diye düşünüyorum. Acil bir durum olmasa asla gece bir başkasını rahatsız etmeyi tercih etmezdim. Yine de rahatsız ederim düşüncesiyle aramamıştım.
Dün gece neler yaşadığımı ve ağrımdan bahsedecekken beni susturup ‘CAN ŞENERBey bana anlattı durumunu biliyorum.” dedi. Şimdi bu tahlilleri yaptır öğleden sonra gel dedi. İdrar ve kan tahlili ile yan hastanede ultrason çektirmemi istedi. Tetkiklerden sonra konuşacak diye düşünüp odadan çıktım sonuçta o bir doktordu. Konunun uzmanı kendisiydi. Ben ondan daha iyi bilemezdim. Dediğini yaptım.
Evrakları alıp tek tek istediklerini yaptırmaya başladım. Tüm tahlillerim mevcuttur. Saat 13.00 civarında annemle odasına geri döndük. Tahlillerime ve ultrason görüntülerime baktı. Ben tüm bu tetkiklerden sonra kendisinin beni ve bebeğimi muayene edeceğini bekledim. Hiçbir talepte bulunmayınca ben ' Bebeğe bakacak mısınız?' diye sorduğumda ' Hayır CAN ŞENER Bey bakmış.' dedi. Karşınızdaki insanın sizin doktorunuz olması ve onun konunun uzmanı olması bir de bir gece önce evhamlıymışsınız gibi ifadeler kullanılması sonucunda bir şey dememe gerek olmadığını düşünerek hastaneden ayrıldım. AYLİN AKINCI Hanım benden 24 saatlik idrarımı biriktirerek pazartesi günü laboratuvara getirmemi istedi. Ben de albumin başlangıcı olduğunu söyledi. Parasını (68 tl) ödediğim halde tahlili yaptırmak nasip olmamıştır. 17 Haziran gibi kendisini yeniden görmeye gelmemi söyledi. ( Ne acı ki o gece doğurdum. )
Eve döndükten bir zaman sonra belirli aralıklarla belimden başlayıp karnımın altına doğru ilerleyen sancılar başladı. Diyebilirim ki 30 dakika da bir kısa süreli. Anneme safra kesemdeki taşın ağrıdığını sandığımı söyledim. Bol su içip dinlenmeye çalıştım. Sonuçta iki gün iki kadın doğumcu doktoru beni görmüştü. Bu doktorlar bana herhangi bir şey dememişti. Demek ki endişe edeceğim bir şey yok diye düşündüm. Olsaydı ya da şüphelendikleri bir şey olsaydı beni hastaneye yatırıp gözetim altında tutarlar ya da daha sıkı bir kontrole alırlardı. Benim onlardan daha iyi bilmem mümkün değil diye düşündüm. Bir şey yok demelerine güvendim.
Gecenin ilerleyen saatlerinde sancılarım sıklaşmaya ve sancının süresi uzamaya başladı. En son saydığımda 8 dakikada bir gelip 20 saniye sürüyordu. Anneme ağrımın daha da şiddetlendiğini ama dün bana öyle davrandıkları için yine önemsemeyeceklerini bu nedenle devlet hastanesine gitmeyi istediğimi söyledim. Tanıtımı yapılırken oldukça güven veren ÜMRANİYE EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ KADIN DOĞUM ve ÇOCUK HASTANESİ Hizmet Binası'na gittik. Adlarını bilmediğim ama o gece (3 Haziran gecesi) nöbetçi olan iki bayan vardı hastanede. Rengarenk bir hastane olması nedense aklımda kalan diğer bir ayrıntıydı.
Ü.E. VE A.H.K.D. VE Ç.H. EK HİZMET BİNASI’NDA YAŞADIKLARIM
Başlangıçta son derece kaba bir tarzda yaklaşıldı. Hatta annem benimle birlikte muayene odasına girmek istedi. Doktor hanım çok kötü üslupla bağırarak annemi odadan kovdu. İlkel bir davranışla karşı karşıya kaldık. Annem bana da kötü davranırlar diye bir şey demeden odadan çıktı. Bir bayan beni bir makinaya bağladı ve sancımı ölçeceğini söyledi. Kendisine sancımın 8 dakikada bir gelip 20 saniye sürdüğünü söyledim. Hatta karnımın altına doğru bir basınç olduğunu ifade ettim. Kaç haftalık hamile olduğumu sordu. Doğuruyorum gibi hissettiğimi söyledim. Bana 24. haftada doğum olmaz dedi. ( Gece yarısı acile ağrı nedeniyle gelmiş bir hastanın sözleri neden ciddiye alınmaz? İki gece üst üste acillerde yaşadığım ağrımın önemsenmeme durumu insanı oldukça düşündürüyor.) Orada tahminen 20 dakikaya yakın yattım. Belli aralıklarla sancı çekmeye devam ettim. Doktor geldi. Elin karnında olursa yalancı sancı çıkar diyerek makineyi sıfırladı. Yeniden başlayacak dedi. Bir süre daha onlar sohbet edip bir şeyler yerken ben orada sancı çekerek yattım. Sonra doktor hanım geldi. Ultrasonla bakalım dedi. Yaşımı sordu. 39 ve ilk bebeğim dedim. “Tüp bebek mi?” dedi. Ben de normal yollarla hamile kaldım, dedim. Evlendikten 20 gün sonra hamile kaldığımı söyledim. Pek öyle değil galiba daha önce gibi diyerek de bana kısa bir ahlak nutku çekti. (Kimsenin özel hayatı hele de bir doktorsanız hastanızın özel hayatı konusunda ahlak nutku çekmek size düşmez. Daha da kötüsü tanımadığınız birini yargılamak çok ama çok yanlış bir davranış diye düşünüyorum.)
Sancımın olmadığı aralıkta doktor hanım ultrasondan bebeğe baktı. Her şey yolunda, dedi. Masaya geçtik. Masada kişisel bilgilerimi verirken yine sancım geldi. Doktor hanımın söylediği ise “O kadar acıyor mu cidden?” oldu. Ben de evet, dedim. “İdrar yollarında biraz iltihaplanma var, şu 1 şaselik ilacı al iç, sabaha geçer.” dedi. (Tüm bu hastane olayı gece yarısından sonra meydana gelmiştir.) Bu ana kadar tam iki hastanede 3 konusunun uzmanı kadın doğumcu beni görmüştür ama bir tanesinin de aklına bu sancımın ne olduğunu anlamak için beni tam bir muayene etmek (alttan muayene) akıllarına gelmemiştir. Bu üç kişi bana tam olarak bakmamıştır. Hep tahminlerde bulunmuşlardır. Hatta bugün sorsanız kesinlikle hakkımda tam bilgi veremezler çünkü beni muayene edip daha sağlıklı bir bilgiye sahip olmamışlardır.
Not: Doktor hanım ve ebe hanım ile ilgili şu bilgiyi de vermek istiyorum. Başlangıçta oldukça kötü davranıp, sizin okumuş, bir meslek sahibi olduğunuzu ve kendilerinden daha kibar davrandığınızı gördüklerinde davranışlarının nasıl değiştiğini görmenizi isterdim. Başta annemi kovan doktor hanım annem dayanamayıp kapıdan baktığında içeri buyur etti. Demek ki adamına göre muamele hala ülkemde değişmemiş. Onlarca insan, milyarlarca liralık yatırımını, onlarca hayalini bu ülkenin gelişmesi için kullanırken değişmeyen bu zihniyetler hep bir engel olarak yolumuza çıkacaktır. Bir öğretmen olarak bu davranış değişikliğinden ben utandım. Biz istediğimiz kadar bina yapalım, teknolojiyi getirelim ama topluma hizmet eden kesimdeki insanlara bireye saygıyı öğretemediğimiz sürece değişen bir şey olmayacaktır. O güzelim gelişmişlikle donatılmış hastaneye asla bu davranış şekli yakışmamaktır. Bu yazıyı yazarken hastane ile ilgili olumsuzlukları haber bültenlerinde izlediğimde çokta şaşırmadım doğrusu.
Bundan sonraki kısım ise daha içler acısıdır.
Hastaneden eve döndük. Ben verilen ilacı alıp içtim fakat sancılarım çok daha sıklaşmaya ve şiddetlenmeye başladı. Bu sefer anneme “Bari Medicana Çamlıca Hastanesi'ne gidelim ben artık dayanamıyorum.” dedim. Apar topar Çamlıca Medicana Hastanesi'nin ek binası aciline gittik. (Sabah 05.00 civarında) Nöbetçi kadın doktoru olmadığını söylediler. Oysa reklamlarında 7/24 kadın doğum acili diye tanıtım yapıyorlardı. Doktorumu sordular. Bana bir ebenin bakabileceğini söylediler. Beni aşağı kata indirdiler. 20 yaşlarında bir ebe soyunmamı ve bacaklarımı açmamı söyledi. Beni muayene ettiğinde açılmam olduğunu söyledi. Hemen doktorumu sordu. Onu aradı açılmam olduğunu söyledi. AYLİN hanım ambulansla yan binaya gitmemizi söyledi. Ben de ambulans gelene kadar arabamızla gidebiliriz dedim. Arabamız ile hemen yandaki hastaneye gittik. Beni apar topar doğumhaneye aldılar. Bir yatağa yatırdılar. Bir şeylere bağladılar. Elime iğne taktılar. Üzerimdeki her şeyi çıkardılar. Alttan muayene yaptılar.
Bu arada benimle ilgilenen kişi ( yüzünde kollarında beyaz lekeler olan bir bayan sadece adını bilmediğim için aklımda kalan kısım ile kendisini tanımladım ) durmadan ıkınmamam gerektiğini söyledi. Ben ıkınmadığımı ama altıma doğru bir şeyin baskı yaptığını söyledim. Sürekli ne olduğunu sorduğumda hep ıkınma dediğini hatırlıyorum ama bu bayan bana tam olarak ne durumda olduğumu ya da ne ile karşılaşabileceğim konusunda bana herhangi bir bilgi vermedi. Durmadan ıkınma dedi. Bir kere daha bacak aramı muayene ettikten sonra AYLİN Hanımı aradı. Telefonu bana verdi. AYLİN AKINCI Hanım telefonda bana iğne yapıp rahatlatacaklarını söyledi. Ne kadar daha o şekilde sancı çektiğimi hatırlamıyorum. Sonra çok şiddetli bir sancı daha gelip ben bağırdığımda bu bayan yanıma gelip bacağını aç dedi. Baktı yeniden AYLİN AKINCIhanımı aradı. Yanıma gelip “Doğum başladı. Seni doğuma alıyoruz.” dedi. Beni kaldırdı. Tuvaletimin çok olduğunu ve tutamadığımı söyledim. Yapamazsın, gidemezsin dedi. Beni apar topar doğumhaneye aldılar. Bacaklarımı açtılar ve doğuruyorsun dediler. Tüm büyük tuvaletimi bacaklarım havada ve açıkken oraya yaptım. Kendimi durduramıyordum. Şimdi düşünüyorum da bu insanlar hiç mi benim doğuracağımı anlamadılar? Psikolojik olarak beni hazırlamadılar, neler yaşayabileceğim konusunda beni bilgilendirmediler ya da duyuyorum içimi temizleyen (lavman falan ) bir şeyler yapmadılar. Pisliğin içinde doğum yaptım. Ağrınız var diye gidiyorsunuz sizi 1.5 saate yakın bir odada (5.30’da gittim 06.50 ‘de doğum yaptım) tutuyorlar sonra hadi bakalım doğuruyorsun diyorlar. Anne karnındaki bebeği ameliyat eden bu ülkede 2 hastane 3 kadın doğumcu benim doğurduğumu nasıl anlamıyor aklım almıyor?
Doktorum olan AYLİN AKINCI Hanım tam doğumhaneye alındığım sırada geldi. Bana beni neden aramadın, dedi. Şimdi düşünüyorum da ne saçma sapan bir soru. Bir gün önce aramışım “ağrım var” diyorum. “Bol su iç dinlen” diyor. Gel bakalım dahi demiyor. Ben “geleyim mi yarın” diyorum. “Gece acile geldim aramadım sizi” diyorum. “Ben de zaten acile yollardım” diyor. Söyleyin bana ben nasıl arayayım kendisini. Beni tam aynı gün içinde bu hastanedeki 2 doktor tam 3 kere görmüş bunlara sancım var demişim beni muayene etmemişler. Sancımı önemsememiş sonra da neden aramadın, diye bir soruyla karşılaşıyorum. Acile gidiyorum, iki kere kendisine gidiyorum ‘Bebeğime bakacak mısın?’ diyorum bakmıyor. Tam bir muayene etmiyor taaa 17 Hazirana gel diyor sonra da beni neden aramadın diyor.
Ultrasonla tam doğum sırasında bebeğe baktılar. Kalbinin attığını göremediler. Bebeğimin kalbinin attığını ben gördüm. Beni doğurttular. Hiçbir şey anlamadan, korku içinde ve sıfır ruhsal hazırlıkla… Doğumun ne kadar acı verici bir şey olduğunu tahmin edersiniz. (Anlayamadığım 1,5 saat boyunca bir odada yattığımda neden kimse karnımdaki bebeğin ne durumda olduğuna ultrasonla bakmadı. Yaşayıp yaşamadığına bakmadı. Kalbinin atıp atmadığına ya da duruşunun ne olup olmadığına bakmadı. Eğer baktılarsa neden kimse bana bir şey demedi.)
Bebeğim doğduktan sonra korkunç bir rahatlama hissettim ama aşırı korkudan saçmalamaya başladım. Şimdi hatırlıyorum da doktoruma öldüğümü falan söyledim. Yanımda bir makinadan ses geliyordu. Böyle tek bir dıttttt. Ona bağlı olduğumu sandım. Ve öldüğümü söyledim. Doktorum ‘hayır’ dedi. Bildiğim duaları okuduğumu hatırlıyorum. ‘Şimdi bebeğin eşini almamız lazım ama o epey geride’ dedi. Onun ne olduğunu sordum.
Bana oksijen verdiler. Oksijen için uzattıkları boruyu burnuma tuttum. Seni uyutalım mı, dediler. Olur falan dediğimi hatırlıyorum. Sonrada bana okuyamadığım bir sürü kâğıt imzalattılar. Okumadığımı söyledim, imzamın iyi olamayacağını söyledim ama yine de imzalaman gerek diyerek imzalattılar. Bacaklarım açık, kanlar bacaklarıma bulaşmış, içime bir şeyler sokup dururken, öldüğümü zannederken bana bir şeyler imzalattılar. Olurda ölür ellerinde kalırsam kendilerini haklı çıkarmak için yangından mal kaçırır gibi. Bu davranışlarını asla etik bulmadığımı da söylemem gerekir. O an neyim ben acaba?
Ve genç erkek bir doktor geldi yanıma. Yanağıma dostça dokundu sonrasını hatırlamıyorum. (Bu kağıtlardaki imzamın ne kadar kötü olduğuna bakabilirsiniz. Hala o kağıtlarda ne yazdığı konusunda tek bir fikrim yoktur.)
Uyandığımda çok ağlıyordum ve doğurmuştum. Sonrada beni bir odaya aldılar.
Sorularım:
1. O2.06.2016 gecesi ağrı ile ÇAMLICA MEDİCANA HASTANESİ’nin acil servisine gittiğimde neden kadın doğum doktoru CAN ŞENER Bey benim ağrımı hafife alıp tam kapsamlı bir muayene yapmamıştır? Alaycı tavrını da eklemek gerekirse daha öncede ayrıntılarıyla yazmıştım.
2. 03.06.2016 sabahı doktorum AYLİN AKINCI Hanım bir gece önce yasadığım ağrıyı neden benden dinlememiş ve beni susturmuştur? Beni hiç tanımayan CAN ŞENER Bey’in dediklerini daha çok önemsemiştir? Benim dediklerimin hiç mi önemi yoktu?
3. Aynı gün tahlil sonuçlarımla birlikte 2. kez AYLİN AKINCI Hanım’a gittiğimde neden beni ve bebeğimi tam muayene etmemiştir? (doktorumun bilgisayarındaki kayıtlar incelenerek o gün bebeğimle ilgili herhangi bir ultrason kaydının olmadığını görebilirsiniz.) Şiddetli bir ağrı çektiğim halde neden bunun bende yaratabileceği hasarı tam bir muayene yaparak kontrol etmemiştir?
4. Neden kendilerine ikinci defa sancım tuttuğu halde gitmeyecek kadar özensiz davranıp psikolojik olarak evhamlı bir hamile havası yaratmışlardır? Her bebek önemlidir ve anne adayı özen ister. 21. yy Türkiye’sinde bu özensizliğin nedeni ne olabilir? Onlar yüzlerce hasta görmüş olabilirler ama ben 39 yaşımda ilk defa hamilelik yaşıyorum.
5. ÜMRANİYE KADIN DOĞUM Hastahanesi’ ndeki nöbetçi olan doktor ve ebe hanım nasıl oluyor da sancımın süresini ve sıklığını söylediğim halde “24. Haftada ne doğumu?” gibi bir tavır takınıp neden sancımın doğum sancısı olabileceğini öngörecek gerekli muayeneyi tam yapmamışlardır? Doktor hanımın verdiği ahlak dersini de ayrıca içler acısıdır.
6. Sabah 05.30’da gittiğim ÇAMLICA MEDİCANA Hastahanesi beni doğum öncesi bir odaya aldıklarında neden olabilecekler konusunda beni uyarmamışlar ya da psikolojik olarak gerekli açıklamayı yapmamışlardır? Doktorumun ambulansla götürün diyecek kadar durumum acilken neden doktorum gelmek yerine benimle telefonla iletişime geçmiştir? (Gerçi burada da şu özeleştiriyi yapmam gerekiyor. Kendisinin hastaneye ne kadar mesafede oturduğunu ya da o gece nerede olduğunu bilmiyorum. Bu konuda onu yargılamak insafsızca olur. Hakkını yemiş olurum çünkü üzerine bilgim olmayan bir konudur.)
7. Doğumum gerçekleştikten sonra psikolojik olarak bittiğim bir sırada okumaya fırsat bulamadığım hatta okuyacak dahi durumda olmadığım anda( bacaklarım açık, bebeğin eşinin gelmesinin beklendiği anda, içime bir şeyler sokup çıkarırken) sayfalarca evrakı hangi zihniyetle imzalatmışlardır? Benim ailem dışarda beklemekteydi. Onlara sorabilirlerdi ya da daha ciddi ve temkinli davranıp doğuma girmeden önce bekletildiğim odada kafam daha ayıkken oluşabilecek durumları anlatıp imzalatabilirlerdi.
8. Doğum sonrasında hastane odasında yatarken AYLİN AKINCI Hanım vizite de odadan içeri girer girmez ‘L….. çok ama çok hastalığın vardı’ gibi bir ifade kullanmıştır. Bütün bu hastalıklarım mı erken doğuma neden olmuştur? O zaman bunca hastalığım olduğunu biliyorsa doktorum neden benim ağrılarımı dikkate almamıştır? Bana ve bebeğime daha özenli davranmamıştır?
Hastalıklarım ise şunlardı:
· Safrakesemde ve böbreğimde taş vardı.
· Hamileliğimin ilk aylarında şekerim yüksekti. ( 3 aylık şekerim 6.19 iken 2016 mayısının ilk haftası tahlil yaptırdığımda 4. 97 seviyesine kadar düşmüştü.)
· Tüm hamileliğim boyunca (24 hafta) hiç kilo almamış oldukça sağlıklı beslenmiştim.
· Tansiyonum normaldi. Sadece doktoruma giderken merdiven çıktığım için büyük tansiyonum 13 civarında seyretmişti.
· Rahmimde miyomlar vardı. 6 Mayıs 2016 tahinde sayın Prof. Dr. Recep Has’a muayene olmuştum. Kendisi ne bende ne de bebeğimde herhangi bir aksaklık bulmamıştı. Dosyası mevcuttur. Bu arada Sayın Recep Has için şu cümleleri eklemem gerekiyor. Kendisi son derece beyefendi, tüm ayrıntıları kontrol eden, sakin ve saygılı bir doktordur. Teşekkürlerimi bir borç bilirim.
9. 05.06.2016 tarihinde doktorum AYLİN AKINCI Hanım bana telefon açmıştır.CAN ŞENER Bey ve kendi hastanesindeki tüm doktorlar ile konuştuğunu durumumun çok ilginç olduğunu, herkesin şaşırdığını, bu kadar kısa sürede bir bebeğin doğum kanalına girmesinin çok ender olduğunu hatta kendisini ilk aradıklarında 3 cm açılma olduğunu bir sonraki aradıklarında ise doğumun başladığını söylediklerinde çok şaşırdığını söyledi. Kendimi asla suçlamamam gerektiğini dağ olsa bebeğin önünde duramayacağını asla bebeğin doğumunu engelleyemeyeceklerini söyledi. Ben de gece kötüleştiğimi bana sakinleştirici verdiklerini söyledim. Ertesi gün hastaneye gelip hastanenin psikiyatristine beni yönlendireceklerini söyleyerek konuşmamıza son verdik. Doğumdan 3 gün sonra İstanbul’dan ayrılıp bebeğimi gömmek için Bodrum’a geldim. İstanbul’a bir daha da dönme gücünü kendimde bulamadım.
Ben 21. Yüzyıl Türkiye’sinde aile kurmanın, çocuk sahibi olmamız için onlarca teşvikin yapıldığı bu dönemde bu kadar özensiz bir doğumun gerçekleşmesine hâlâ inanamıyorum. Internet sayfasında onlarca yeniliğe imza attığını duyuran iki hastanenin bu kadar özensizce davranışlar sergileyerek ilk bebeğimde bana bu kadar travmatik bir acı yaşatmalarını anlayamıyorum. Bebeğimin ölmesi, kendimi eksik hissetmem kadar yandığım bir başka şey insani olmayan bu davranışlardır. Çaresizce iki hastanede üç doktora gittiğim halde kendimi sanki bir ülkenin en ücra köşesinde doğurmuşum gibi hissediyorum. Bağırıyorum bağırıyorum ama sesimi duyan yok. Üzerime düşen en önemli şeyi yapıyorum olağandışı bir durumda hastaneye gidiyorum ama sonuç ortada… Daha ne yapabilirim?
İki gün içinde beni gören 3 konusunun uzmanı kadın doktorunun bu kadar özensizce davranması akla onlarca soruyu getirmektedir. Konunun uzmanlarına güvenemeyeceksek biz kime güveneceğiz?
Tüm bu doğumum neticesinde bebeğim 2 günlükken 06.06.2016 tarihinde kalbi durarak vefat etmiştir. Acaba birileri neler çektiğimi anlasa, dalga geçer gibi bir tavır takınmasa, yaşadıklarımı benden dinlese, beni ve bebeğimi tam anlamıyla muayene etse, ahlak dersi vermek yerine sancımın nedenini araştırsa acaba tüm bunlar yine de yaşanır mıydı? Bebeğim hâlâ karnımda olur muydu?
Bir tek 05.30 da ÇAMLICA MEDİCANA HASTANESİ’nde nöbette olan ve beni hak ettiğim gibi muayene edip açılmamı doktoruma bildiren 20 ‘li yaşlardaki genç ebe ya da hemşire hanımdan şikâyetçi değilim. Kendisi en olması gerektiği şekilde beni muayene etmiş ve üstüne durumumu bildirmiştir. Buradan kendisini mesleğini en iyi şekilde yaptığı için tebrik ediyorum.
15 yıl öğretmenlik mesleğini yapmış, bu ülkenin bir bireyi olarak şunu anladım ki mevzu binalar yapmak, teknolojiyi ülkeye getirmek ya da muhteşem reklamlar yapmak değil. Öncelik bu binaların içinde çalışan insanların empati duygusunu geliştirmektir. Bana bakan tüm doktorlar, hemşireler, ebeler hepsi bu ülkenin okumuş insanlarıdır. Konunun okumakla ya da okumamakla bir ilgisi olmadığına inanıyorum. Hatta inanın bana konunun ne ile ilgili olduğunu dahi bulamadım. Okumak mı? İşini hakkıyla yapmak mı? Empati kurmak mı? Merhametli olmak mı? Meslek demeden önce insan diyebilmek mi?
Benim size bildirdiğim bu sancılı ve sonu bebeğimin ölümüyle son bulan olaya dâhil olan, isimlerini bilmesem de görev yerleri ve tarihleri belli olan bu insanların bu konu ile ilgili resmi kurumlara ifade vermesini istiyorum. Belki beni suçlayacak, kendilerini haklı çıkaracak ifadeler vereceklerdir ama sonuç ne olursa olsun kimse ne bendeki eksikliği tamamlayacak ne de bebeğimi geri getirecektir. Sadece birileri, bu insanların yöneticileri bu insanlara bu olayı soracaklardır. Onlarda neler yaşandığını kendi taraflarından anlatacaklardır. Belki de bu ifade veriliş aşamasında ihmallerini görmeleri sağlanacaktır. Kendileri aklansa bile yüreklerinin bir tarafında ben ve bebeğim kalacaktır. Farz edelim ki bu insanların ihmalleri yok o zaman yaşananlar benim yanıma kâr kalacaktır. Olan bebeğime ve kocaman bir boşlukla kalan bana olacaktır. Ve en önemlisi olan yine güzel ülkeme olacaktır. Koca koca gelişmiş binaların içindeki insanlara umut bağlayan güzel ülkemin insanlarına olacaktır.
Ben o gece bir kız bebeği dünyaya getirdim. Adı Leyla Nisan. Babası kendisine nüfus kağıdı çıkarmaya giderken hastaneden aradılar ve öldüğünü bize bildirdiler. O yüzden kayıtlara geçmedi. Kayıtlarda adı Acar bebek olarak anılmaktadır. Şimdi burada Bodrum’da evime yakın bir mezarlıkta bir armut ağacının altında yatmaktadır. Belki her şeye rağmen yine doğacaktı, 24 haftalık olduğu için yine yaşamını kaybedecekti ama o zaman ben herkes her şeyi yaptı diyecektim. Oysa şimdi o gece ilk acile gittiğimde beni gözlem altına alsalardı, sancımı önemseselerdi ya da kendi doktorum ertesi gün gittiğimde beni gözetim altına alsaydı, gittiğim devlet hastanesindeki doktor ahlak dersi vermek yerine adam gibi muayene yapsaydı başka türlü mü olurdu diye düşünüyorum. Kızım Leyla Nisan kara toprak yerine benim yanımda Bodrum’un maviliklerine bakar mıydı? Ben artık eski ben değilim. Kalbimin en derininde bir yer hep ama hep sızlıyor. Gözlerime kadar ulaşıyor sızısı...
Onun adının bir mezar taşından daha çok şey ifade etmesi için adını yaşatacak bir şey yaptım. Yaşasaydı belki de okuyabileceği çocuk kitaplarını ben okuyorum ve tanıtımını yapıyorum. Babasıyla kurduğumuz ilk hayal ona bir kitaplık yapmaktı. Bu amaçla bir blog kurup bir de instagram hesabı(nisanincocukkitaplari) açtım. Bu bloğun adını Nisan’ın Çocuk Kitapları koydum. Buraya girip kitap tanıtımını okuyan herkes kızım Nisan’ın adını bir kez bile olsa anacak ve kızım Nisan hayat bulacak. Ve bilecek ki annesi onu hep ama hep çok sevecek. Ve bilecek ki annesi onu yaşatmak için çok bağırdı ama sesini duyan kimse olmadı. Belki sizler benim sesimi duyurursunuz ve böylece başka annelerinde benim gibi yanmasını önlersiniz.. Başka Nisanların mavilikleri görmesi umuduyla.
L. A.
Coğrafya Öğretmeni