Morgülreçeli sana bir kitaptan alıntı, bunu oku kendine çıkaracağın sonuçlar olacak. ama en önemlisi senin kendine her şartta olumlu bakabilmende gizli
Peki, arada ne fark vardı?
Aradaki fark her ikisinin kendi kendilerine bakışıydı.
Birincisi olumlu düşünebilen biriydi, kendine olumlu bir rota belirledi ve onu gerçekleştirmek için koyuldu. İkincisi ise olumsuz bir şekle büründü ve de bu hal onu bitirdi.
İnsanın başından geçen tecrübeler, bir bakış veya söylenen bir söz şeklindeki tecrübelerdir.
Örnek olarak, eğilimleri ve meşrepleri çok farklı bir grup in
sanla bir toplantıda veya partide bir araya geliyorsun, bir fısıltıdır dolaşıyor ve arkandan konuşuluyor: Çok soğuk bir adam. Bunu duyunca artık bu sözle yatıp kalkmaya başlıyorsun ve kendini soğuk birisi olduğuna inandırıyorsun. Bu sözü gece gündüz tekrar edip düşünüyorsun. Neticede bilinçaltına yerleşiyor, bu sözü doğruluyorsun ve inanıyorsun. Dolayısıyla davranışlarına ve başkalarıyla ilişkilerine bu durum yansıyor.
Bir gün bana yirmi yaşlarında bir genç geldi ve yalnızlıktan, kenara itilmişlikten şikâyetçi olduğunu söyledi. İnsanların onu sevmediğinden, onunla beraber olmaya bile tahammül edemediklerinden, arkasından dedikodusunu yaptıklarından yakındı.
Niçin? Çünkü burnu büyüktü. Burnunda, diğer insanların burnundan farklı bir gariplik göremedim.
Aslında kibir ve gurur ifadeleri taşıyan mağrur bir burnu vardı. Ne var ki, genç dostumuzun kendisi hakkındaki kanaati, burnunun büyük olması ve büyük burnun alay ve hafife almaya sebep olduğu düşüncesiydi.
Bu durumda çözüm nedir? Çözüm, gencin kafasındaki düşünceleri değiştirmektir: Olumlu bakabilmeyi, burnunun son derece normal olduğuna inanmasını sağlamak gerekir. Biraz hacim olarak büyükte olsa, saygı ve takdire engel teşkil etmediğine, burnu büyük olduğu halde bunu hiç önemsemeyen ve hayata kucak açan çok sayıda insanın var olduğuna ikna etmek gerekir. Bu inancı genç dostumuza kazandırabilirsek duyguları, tavır ve davranışları tam tersine döner.
Soru: Genç dostumuzun kendine yönelik kanaati, olumsuzluktan olumlu hale nasıl dönüşür?
Bunun yolu, gencimizin kendi kendine normal olduğunu telkin etmesidir. Burnu gerçekten biraz büyükte olsa, insanların onu sevebileceği ve saygı duyabileceği gerçeğini değiştirmez. Çünkü insanların bir birlerine saygısı burun şekliyle değil; kişilik, ahlak ve ilişkileriyle ilgilidir. Bu telkin yeterli bir süre tekrar ederse akıl, bilinçaltının tesiri alanına girer ve etkisini gösterir. Daha sonra bu bir inanışa dönüşür ki, ardından
İnsanın davranışları değişir. Bu bölümün ilerleyen kısımlarında kişisel telkinden biraz daha geniş olarak söz edeceğiz.
Başka bir örnek... Hapishanenin penceresinden bakan iki mahkûmla ilgili... Birisi gökteki aya bakıyor, diğeri yerdeki toprağa. Oysa ikisi de benzer şartlarda yaşıyor... Çünkü ilki umut dolu ve parlak bir gelecek var kafasında. İkincisi ise umudunu yitirmiş, hayatına ve umutlarına olumsuzluk çökmüş.
Tıp fakültesinde iki tane genç kızımız vardı.
Bunlardan biri son derece güzel, fakat içine kapanıktı. Çünkü yüzünde ergenlik sivilcesi olduğundan kendini çirkin buluyordu.
Diğeri ise çirkin sayılacak durumdaydı, fakat arkadaşlan arasında çok rahattı. Kendisinin sosyal ve sevilen biri olduğuna inanıyordu ve bu inanış davranışlarına olumlu şekilde yansıyordu.
Neticede varılan sonuç şu: İnsanın başarısının sırrı kendi gücüne inanmasında ve kendi kendine olumlu telkinde bulunabilmesinde gizlidir. Bir kez daha belirtelim buradaki başarının arkasındaki asıl etken, olumlu düşüncedir.