Bu da sizin yaşam amacınız
6) Sevgi ve İdrak:
Hayat amacı olarak altıncı çakra üzerinde çalışan varlıklar ideallerini mevcut gerçeklik ile uzlaştırarak, hayallerindeki mükemmeliyetçilik vizyonundan vazgeçip, şu anda yaşadıkları realitenin olabilecek en mükemmel tasarım olduğunu kabul etmek üzere buradadırlar. Bu çakrada ustalaşmak isteyenlerin büyük tabloyu görerek, İlahi İrade Yasalarının bizim üzerimizde devamlı bir işleyişle bizi olgunlaşmaya götürdüğünü idrak etmeleri gerekir.
İdrak kavramı, yedinci çakraya ait olan sol beynin analitik zekasından farklı olarak, sağ beynin sanatsal ve kompozisyonel zekasını temsil eder. Hz. Davud’un mührüyle sembolize edilen, mutlak uyum, huzur ve dengenin yaşandığı, insanların yeryüzünde tanrılarla birlikte bulunduğu ütopik bir Altın Çağ hayali ortak bilinçaltımızda etkisini sürdürmektedir. Dünyayı güzelleştirme arzusunun altında iki hakim temel güç olan eril ve dişili(rahman ve rahimi) dengelemek yatar. Dolayısıyla estetik bir kaygıyla dış dünyada tatmin edilmeye çalışılan güzellik arayışının nihai hedefi aslında iç dünya algısında açığa çıkarak mutlak sevgiye varılmasıdır. Örnek vermek gerekirse, nasıl ki kusur arayışıyla, uzun metrajlı bir filmden bir fotoğraf karesini aradan cımbızla seçip “Burası olmamış, daha iyi olabilirdi.” diye eleştirmek ne kadar yanlış ise, herhangi bir insanı içinde bulunduğu an bakımından kötüleyip yargılamak da o denli yanlıştır. Önceki hayatlarını bilmeden, nerden gelip nereye gittiklerine vakıf olmadan, sürekli olarak bir şeylerin nasıl olması gerektiğini düşünmek hakikati inkar etmek anlamına gelir.
Yüksek standartların yarattığı iç baskıyla boğuşan bu bireyler, pozitif bile olsa eleştiriye katlanamazlar ve olaylar bekledikleri gibi gelişmediğinde, kendilerini korku, endişe ve evhamlarının tuzağına düşmüş bulurlar. Kıyaslama mantığını bırakıp yeni başladıkları işlerde heveslerini yitirmeden ve keşkeleri bırakarak cesaretle ilerlemeleri gerekir. Pozitifte olduklarında sevgi dolu, sorumluluklarının farkında, müzikten keyif alabilen, anlayışlı ve sempatik, koruyucu bir ebeveyn, idealist bir tavırla adaleti savunan doğalarıyla hoş ve çekici insanlardır. Gönül gözü denen altıncı çakra tıpkı kalp çakrası gibi, önünde blokaj bulunan ve açılışı altındaki bütün çakraların sentezlenmesini gerektirdiğinden, bu çakranın tam açılışı ancak aşık olmakla ve kendinden geçmekle mümkündür. Eğer harflerden destek alamıyor ve altıncı çakrayı sıfırdan açıyorlarsa çukuruna düşmeleri kaçınılmazdır. Hayal gücünün israfı olan korku, kuruntu, endişe, evham, kaygı, üzerine vazife olmadığı halde her işe karışma, resmi ve soğuk tavırlar içerisinde olayları performans başarısı olarak değerlendirme, isteksiz olduğu halde yardımcı olma mecburiyeti hissetme gibi çukurlara düşerler. Yakın çevresinde ve ailede uyum, huzur ve denge kendiliğinden oluşmadığında zorbalık ve despotça tavırlar sergileme eğiliminde olurlar. Keyifleri yerinde olduğunda evcimen, iyi birer danışman ve
dost, sığınacak bir yer arayanlar için iyi birer koruyucu, iyi bir insan sarrafı, her zaman yardıma koşmaya hazır, sempatik ve geniş fikirli olan bu varlıklar, keyifleri kaçtığında karadelik misali karşılaştıkları bütün enerjileri yutarak ortamı karanlığa boğabilirler. Literatürde zulmani planlar olarak da geçen, bütün işleri enerji alanımızdaki gedik ve çatlaklardan yararlanarak bizden enerji çalıp asalak misali üzerimizden geçinen bedensiz varlıklar ordusunun besini bizim korkularımızdır. Hiçbir varlık kolay kolay geçim kaynağını kaybetmek istemiyeceğinden dolayı, bedensiz varlıklar sürekli bir çabayla korkularımızdan kurtulup bilgi ve sevgiye geçişimize engel olurlar. Evrenin temel yasalarına aykırı olan duygu, düşünce ve eylemlerden nemalanan zulmaniler, taktıkları kancalar aracılığıyla bize ait olmayan vesveseleri sanki bizimmiş gibi yaşatma gücüne sahiptirler. Bu noktada kusursuzluk yasasının idrak edilmesinin büyük önemi vardır. Evrende mükemmel işleyen bir nizam, kusursuz işleyen bir adalet ve atomu bir arada tutan güç olarak aşk (ışk yani ışık) kudretlerinin devam eden naklen yayına teslim olup, onları baktıkları her yerde gözlemlemeleri sonucunda meczupluk mertebesine yükselerek gönül gözlerini açmış olurlar.