Biraz uzun yazacağım ama umarım yaşadıklarım burayı okuyan arkadaşlara biraz ışık verir.Bu arada hemen baştan söyliyeyim: Tüp bebekle sadece tek bir yumurta elde edilerek hamile kaldım ve normal doğum yaptım.Bir kere normal doğumda bebek ve sizinle ilgili riskler çok daha fazla. Normal doğum tamamen bilinmezliklerle doludur, her an bir sorunla karşılaşılabilir. Bu anlamda öncelikle doğum yapacağınız hastanede normal doğumdan sezeryane geçişin derhal yapılabileceğinden emin olun. Günümüzde maalesef özellikle internette sürekli pozitif doğum hikayeleri vs adı altında normal doğumu özendiren, sanki çok mükemmel bir şeymiş gibi lanse eden bir hava estiriliyor. Şehirli, okumuş kariyer sahibi pek çok kadın, bebeğini normal doğurabilmeyi de sanki ulaşılması gereken bir hedef, başarılması gereken bir mevzu olarak görüyorlar. Vayyy normal mi doğurdun, helal sana be! Hayır efendim, kesinlikle böyle düşünmeyin. Günümüzde sezeryan teknikleri çok gelişti, benim sezeryanla doğurmuş hiçbir arkadaşım günlerce acılar içinde yatmadılar, hepsi gayet sağlıklı bir şekilde bebeklerini kucaklarına aldılar. Acılar içinde bir lohusalık geçiren kişi varsa o da maalesef normal doğum yapmış bendenizdim. Merak mı ettiniz, buyrun aşağıdan okuyun
Gebeliğimde 40. Haftayı devirdim, minik prenses hala yukarıdaydı. Doktorum yaşadığım kentin en popüler, pahalı ve normal doğumu savunan doktorlarından biri. Ben açıkçası normal doğurma meraklısı hiç değildim, bebeğimle ilgili hiçbir riske de girmek istemedim. Ancak eşimin ve doktorumun ısrarları sonucu durumu akışına bırakmaya ve kızım nasıl isterse öyle gelsin dünyaya diye düşünmeye karar verdim. Özellikle post dönemdeyseniz yani 40. Haftayı doldurduysanız, artık sizin normal doğum olarak nitelendirdiğiniz şey normal doğum olmaktan çıkıyor ve tamamen doktorun kontrolünde , randevulu bir şekilde gelişiyor herşey. Bize de doktorum sabah 7 da hastaneye giriş yapın, suni sancıyla doğumu başlatacağız dedi. peki dedik, ve hastane süslerimiz, manikürlü ellerim, fönlü saçlarımla yaşadığım kentin en pahalı hastanesine 2 cm rahim ağzı açıklığımla girişimi yaptık. Ikınma daha kolay olsun diye size önce bir lavman yapıp bağırsaklarınızı boşaltırıyorlar, korkmayın acımıyor daha sonra en düşük dozdan suni sancıyı vermeye başlıyorlar. Bu arada bir ara size sırtınızdan katater takıp epidural için de hazır hale getiriyorlar. Ben saat 11 gibi şu vaziyetteydim: üstümde hastane önlüğü, elimden uzanan bir boruyla bağlı olduğum suni sancı poşeti, sırtımda kocaman bir delik ve bir takım borular; doğumhane koridorunda rahim çabuk açılsın diye bir aşağı bir yukarı hızlı adımlarla yürüyorum. Bu arada birkaç saatte bir hemşire gelip çatı muayenemi yaptı. Hemen belirteyim, çatı muayenesi her defasında canımı çok ama çok yaktı ki zaten emin olun eğer canınız yandıysa doğumunuz da kolay olmayacak demektir. Birkaç defa can yakan bu muayenelerden sonra öğrendim ki epidural alırsam o kadar da acımıyormuş. Sancılarım çok olmamasına rağmen hemen epidural istedim.zaten ondan sonra bu acı ortadan kalktı. Saat 3- hala açıklık yok, 5-7 , ıh ıh hala bir şey yok. Saat akşam 8 e doğru doktorum da muayenehanesini kapatıp, o günkü topladığı paracıkları kasaya doldurup bulunduğum hastaneye geldi. Saat 9 gibi rahim açıklığı ancak 4-5 cm idi. Bu noktada doktorum beni doğumhaneye alarak elinde upuzun bir plastik çubukla su kesemi patlattı. Birden ortalık su gölüne döndü. Tekrar odaya gittim. Saat 10 da yeniden muayene: evet biraz ilerleme var ama hala yeterli değil. Ve saat 11: 30 gibi beklenen an geldi: 10 cm açıklığa ulaşmıştım ve doğum için hazırdım. Bu arada sancılar ne alemde diye merak edenlere: o ana kadar zaten 2 doz epidural almıştım. Bir ara saat 6-7 gibi sancılarım çok şiddetlendi. Çekilen ağrı şiddetli bir adet sancısı gibi, dayanılmayacak bir şey mi, hayır bence değil. Hele ki adet sancıyı denen şeyi yaşadıysanız bu acı size tanıdık acı gelecek. Ben epidurali daha çok çatı muayenesinden ürktüğüm için istemiştim. Neyse odadaki herkese el sallayarak, yürüyerek ve gülerek epiduralin etkisinde mutlu mesut doğumhaneye girdim. Espriler,eşimin kamerasına poz vermeler vs.. herşey o anda gayet iyiydi. Odada bir hemşire, doktorum ve olaya start verildi. Epiduralli olduğunuzda sancıları çok hafif şekilde hissediyorsunuz, ıkınma hissi ise asla gelmiyor. Dolayısıyla sancı geldiği anda ıkınmanız gerekiyor. Arkadaşlar ben neredeyse hiç durmadan tam 1,5 saat ıkındım. Bu sırada karnımın bir tarafından doktor bir tarafından hemşire bastırıyolardı. Bana bunlar hiç anlatılmadığı için şaşkın şaşkın ne oluyoruz diye düşünürken beri yandan giderek azalan nefes alma kabiliyetime destek olarak oksijene bağlandım, her ıkınma sonucunda bir umut bebekte ilerleme var mı diye bakıldı ama ıh ıh hiçbir gelişme yok. Kızım doğumun başladığı ilk andaki pozisyonunda aynen duruyordu. İlk 1 saatin sonunda çok az ilerlemiş ancak asıl geçmesi gereken çatı kemiğinden hala geçememişti. Bu arada maalesef süper sıvı epiduralin etkisi geçmiş, ben Türk filmlerindeki doğum sahnelerinin baş oyuncusu haline gelmiştim. Bir önceki akşamdan beri hiçbir şey yememiş olmam, uykusuzluk , yorgunluk vs işin içine girince, bir süre sonra tamamen takatim bitti ve etkin bir şekilde ıkınamamaya başladım. Üstelik bebeğin pozisyonu da çok tehlikeli bir yerdeydi ve orada daha fazla bulunması çok ciddi komplikasyonlara yol açacaktı. Bu noktada doktorum vakum kullanacağız dedi. Vakum aleti hazırlandı, takıldı ve şak: birkaç dakika sonra miniğim doğdu. Hemen çocuk doktoru onu muayene etti ve kollarıma verdiler.Bense o kadar perişan, o kadar yorgundum ki, ne yaptım biliyor musunuz: kızımı almak istemedim, bana verilen bebeğimi hemşireye iade ettim, şu an çok kötü durumdayım alamayacağım dedim. Bu arada doktorum vakum takılmadan önce oluşturulan epizyo kesiklerini dikmeye başladı. Bu arada ben ağlayarak epidural verin diye bağırıyordum. Koşarak bana epidural iğnesi vuruldu, 5-10 dakika içinde acılarım azaldı. Dikişler bitince herkes odadan çıktı, bacaklarımın arasına buz poşeti kondu, sedyeye transfer olmam söylendi. Ben o kadar berbat vaziyetteydim ki, kalkacak halim yoktu, kalktığım anda da boş midemle kusmaya başladım. BU arada saat 3 e geliyordu. Odaya çıkarıldım ama korkunç bir şekilde kanamam olduğunu hissedebiliyordum. Uykusuz perişan bir şekilde bebeğimi emzirmeye çalıştım ama sütüm filan gelmedi tabi. Uyumaya çalıştım uyuyamadım. Ertesi gün her 3 saatte bir ağrı kesici iğne yapılmasına rağmen dikiş bölgemde müthiş bir ağrı hissediyordum ve doğru dürüst oturamıyordum. Hastaneye götürdüğüm 3 geceliğim de kan lekesi olmuştu. Bir ara kalkıp tuvalete gittim ve dikiş bölgesinde bir takım dokuların dışarı fırladığını farkettim. Ne olduğunu ancak ertesi gün doktorum muayene için geldiğinde öğrenebildim: 3 adet epizyo dikişimin ikisi açılmıştı! Doktorum onları yeniden dikti ancak taburcu olduktan sonra da ertesi 2 gün boıyunca da oturamamaya ve ağrımaya devam etti.Bu arada günde 3 kere de cataflam ve antibiyotik içiyordum. 3. Gün ağrıdan ağlamaya başlayınca doktorumu aradım koşarak muayene oldum: hem dikiş hattında yeterli iyileşme olmamış, hem de açılıp yeniden dikilen dikişlerden anüse yakın olan tekrar açılmıştı! Doktorum bir daha bunu dikemeyeceğini, doğal süreçte iyileşmeye bırakılması gerektiğini söyledi. Yada maskeyle bayıltıp tüm dikişleri açıp yeniden dikecekti. Aynı travmayı yeniden yaşamak istemediğim için ilk opsiyonu seçtim. Ve tam 15 gün boyunca günde 10 defa dikiş bölgesine pansuman yapıp ( bu pansuman işlemi her normal doğumda yapılan bir şey bu arada), iğrene iğrene o bölgeye uyuşturucu krem sürdüm. Bu arada bu işlemi yaparken perina bölgemde (yani dikişlerin olduğu yerde) bariz bir kabarıklık hissediyordum. 15. Günün sonunda muayenede dikiş hattında iyileşmenin olduğu gözlemlendi geçmiş olsun denilip uğurlandım. Sonrasında dikiş hattında sürekli bir garip hisle tüm lohusalık dönemimi geçirdim. Sanki bedenime dar bir tanga giyiyormuşum gibi! Bu arada doğum yaptığım temmuz ayının ortasında o sıcakta bebeğimi nafile emzirme çabalarım, sütümün yetmemesi, acıyan ve kanayan göğüs uçlarım da cabası! Ve 40. Gün muayenedemde doktorum dikiş hattının komple iyileştiğini, hissettiğim şeyin anüste oluşan bir hemoroidden kaynaklandığını, onun da geçeceğini söyledi. Dikişlerimdeki kaynama muntazam olmamıştı, doku dokunun tam üstüne denk gelmemişti ancak öyle yada böyle iyileşme gerçekleşmişti. Kızım şu an 5 aylık, hala perina bölgemdeki o kabarıklık aynen yerinde duruyor, hemoroid de geçmiş filan değil! Ben şu an doğum ve doğum sonrası yaşadığım travmaları hala atlatabilmiş değilim, vücudumda kalıcı bir deformasyon oluştu üstelik yaşadığım o stres yüzünden kızımı sütümle besleyemedim. Şimdi arkadaşlar size iki soru: bu yaşadığım suni sancılı epiduralli, dikişli doğumun neresi normaldi ve de çektiğim onca çileye ve aldığım riske değdi mi?? Normal doğum heveslisi olanlar lütfen bu riskleri de gözününde bulundursunlar. Üstelik bir de vakumla doğum riskini neyseki kazasız belasız atlattık,ya o süreçte de bir aksilik çıksaydı ne olacaktı? Oysaki sezeryanla doğurmuş olsaydım, akşamüstü saatlerinde hastaneye giriş yapacak, 5 dakika içinde kızımı sevgiyle kucağıma alacak ve vücudum hiç bozulmadan herhangi bir travmaya maruz kalmadan hayatıma mutlu mesut devam edecektim. Ben eşimle çok uzun süre cinsel ilişkiye giremedim, hala da bu halimle girmek istemiyorum. O yüzden, bırakın bu pozitif doğum hikayelerini filan, riskler ortada; gelişen tıp teknolojisi de öyle