Geçen bir yerde mi izledim, okudum mu, gerçek bu ama birinin hayat hikayesindendi. Bir hanım Japon biri ile evlenip Japonya'ya yerleşmiş. Orada iz bilmez, dil bilmez, evde otur otur hayat geçmez... "En iyi yapabildiğim şey ne?" diye düşünmüş, sonra "Neden burada Türk yemekleri yapmıyorum" demiş.
Sonra dil öğrenmiş vs vs... Bir minik büfe ile başlamış, sonra lokanta vs...
Tabi "Sağlıksız bunlar" eleştirisi de gördüğü olmuş, Japonlar haliyle tuttuğunu çiğ yiyen adamlar yani :)
Neyse, 97 yaşında bir dede ve arkadaşları gelmişler bir gün, kadın ona sormuş "Nasıl, beğendiniz mi? Sizin yemeklerinize göre biraz sağlıksızlar ama" filan gibisinden. Dede de "Bizim yemekleri yiyip 97 yıl yaşayacağıma, sizin yemeklerle 60 yıl yaşamayı tercih ederdim" demiş
Sağlık apayrı bir konu, evet, elimden geldiğince bazı ürünleri tüketmemeye dikkat ediyorum.
Mesela hazır dondurma nefret ederim, resmen dondurulmuş şekerli süt tozu tadını alırım yani. Akdeniz bölgesinde yaşıyorum, buralara Maraştan dondurmacılar gelirdi, keçisütü ile yapılan dondurmanın tadı derim... Sonra bir isli/yanık dondurma vardır, sütü mangalda yaktırarak ondan yaparlar Antalya'da of of... Bakarsan, hazır dondurmadan daha sağlıklı bir tercih, ama yine de tamamen sağlıklıdır denemez. Bu ufak tercihler işte sağlık/lezzet açısından benimkiler.
Domates, narenciye, avokado, muz, çilek vs göbeğindeyiz zaten. Bahçeden koparma imkanım var, pazarlarda önümüze serili hepsi... Zeytin ve zeytinyağı bahçeden gelir, çoğu yağı bulabildiğim-güvendiğim yerlerden soğuk pres almaya dikkat ederim, ama arada kızartmalar için ayçiçek yağım olur. E onu da ister damağım arada. Patates kızartması şu hayatta en sevdiğim şeylerden biri olabilir ve hatta kendim evde yaptığımdan çok şu paketli olanlar var ya hani soğuyunca lastiğe dönenler, nedendir bilinmez onlara bayılıyorum. Belki içine msg karıştırıyorlardır ama seviyorum. Çocuğuma yedirmem, kendim arada yerim. 90 yıl yaşamayıvereyim yani.