Keşke kısaca yazsanız özeti. Merak ettimGeçmiş olsun.
Yazınızı tamamen okudum. Baştan sona yanlış analiz.
Sistem, sizin yazdığınız gibi çalışmıyor. Hiçbir şekilde. Uzun uzun yazmayı ve her cümlenizin sebebini yazmayı çok isterdim. Ancak bu mümkün değil.
Hepimiz iyi şeylere umut ederek yaşarız. Umut ederiz. Kendimizi "korunaklı" sanarız. Herekese olur ama bana birşey olmaz diye düşünürüz. İnsanoğlu kendi ölümüne bile inanmaz ki. Beyin bunu bildiği, hatta emin olduğu halde inanmaz. Hayaline getiremez.
İşte bende 3 hafta önce olası ihtimalini bildiğim halde inanamayacağım bir durum yaşadım. Uzun süredir hasretini çektiğim gebeliği yaşadım, sevinçten hergün ağladım, onu kucağıma alacağım günü iple çekerken ve o güne kadar herşey yolunda ilerlerken, başkalarının hikayelerini bilsem de "bana ve bebeğime asla birşey olmaz, herşey iyi olacak" derken, aniden 21. haftada o acı haberi aldım ve gebeliğimi sonlandırmak, pardon bebeğimi kaybetmek zorunda kaldım. Hayat elinin tersiyle bir tokat attı bana. Hatırlattı bana neyin ne olduğunu, yerimi bilmem gerektiğini. Çok göklerde uçma seni de ezerim dedi. Herkesi ezdiği gibi.
Beni çok ezmişliği var geçmişte. 35 yaşımdayım. Gururum çok inciniyor o yüzden. Neler yaşadım neler. Tahmin edemezsiniz. Edersiniz de, ben burada söylemem şimdi onları. Ama çok dehşetli olaylar yaşamışlığım var. Hayat çok tokatlar attı bana. Herkese attığı gibi. Beni sevmiyor hayat, kimseyi sevmediği gibi. İnançlı da değilim, Allah beni koruyor da diyemem, çünkü pardon ama Allah kimseyi korumuyor, inanın. Korumadığı milyarlarca can var - ve bura sadece insan dahil değil. Kimse korunmuyor. Kimse garantili değil bu hayatta. Tesadüfe, şansa yaşıyoruz her anımızı. Öyle değil mi? Bebeğimi kaybettiğimde de doktor "sadece talihsizlik, şanssızlık" dedi. Ne kadar trajikomik, değil mi? Hayat ne kadar da yaşanmaya değmez bir şey. Biz onu yaşayarak, ona layık olmadığı değeri vererek taçlandırıyoruz celladımızı. Ona mağlup oluyor, esiri oluyoruz aslında. Bilinmedik bir yerde kendi irademiz dışında doğarak, salakça güzel şeylere aldanarak, kandırılarak yaşıyoruz ve birden bammm! hayatın tokat atma isteği gelmiştir. O an biz bir hiçiz. Acıların, fiziki acıların, manevi ağrıların hiçbir önemi yoktur hayatta. Hiç bir canlı için. Yeter ki o gün acıkınca yemek ye, susadıkça su iç ki, genler yaşamaya devam etsin - tabi kendi planladığı, istediği zamana kadar.
Bu hayatta her bir canlı masum. Hatta genlerimiz, bakteriler, enfeksiyonlar bile masum. Herşey yaşamaya çalışıyor. Ama tesadüflere bağlı olarak. Ne kadar acımasız, değil mi?
Hayatımı devam ettirmek, bu oyunu daha fazla oynamak istemiyorum. Çünkü hiçbir hikaye mutlu bitmez. Ve ben bu "doğum sancısına", yaşam sancısına daha fazla katlanmak istemiyorum. Hayatımı sonlandırarak eşime ve aileme acı yaşatmak da istemiyorum. Elim kolum bağlı kaldım. Tabi hayat burada da kendi acımasız oyununu oynuyor.
Çok çaresizim.
anladim, Rabbim saglikli olanini versin size insallahBebeğimin kalbiyle akciğeri arasında bilinmeyen bir sebepten kitle oluştu ve çok büyümüştü. Akciğer gelişimini etkiledi. Yaşama ihtimali yok dediler.
Ablanıza da çok geçmiş olsun. Önlem alınabilirmi diye sorduğumda doktorlar bununla bağlı sizin yapabileceğiniz hiçbirşey yok dediler.
. İnançlı da değilim, Allah beni koruyor da diyemem,
çok geçmiş olsun umarım bir daha aynı acıları yaşamazsınızpardon ama Allah kimseyi korumuyor, inanın.
Okurken tövbe Yarabbim tövbe diye diye okudum. Acil destek almalısınız.Hepimiz iyi şeylere umut ederek yaşarız. Umut ederiz. Kendimizi "korunaklı" sanarız. Herekese olur ama bana birşey olmaz diye düşünürüz. İnsanoğlu kendi ölümüne bile inanmaz ki. Beyin bunu bildiği, hatta emin olduğu halde inanmaz. Hayaline getiremez.
İşte bende 3 hafta önce olası ihtimalini bildiğim halde inanamayacağım bir durum yaşadım. Uzun süredir hasretini çektiğim gebeliği yaşadım, sevinçten hergün ağladım, onu kucağıma alacağım günü iple çekerken ve o güne kadar herşey yolunda ilerlerken, başkalarının hikayelerini bilsem de "bana ve bebeğime asla birşey olmaz, herşey iyi olacak" derken, aniden 21. haftada o acı haberi aldım ve gebeliğimi sonlandırmak, pardon bebeğimi kaybetmek zorunda kaldım. Hayat elinin tersiyle bir tokat attı bana. Hatırlattı bana neyin ne olduğunu, yerimi bilmem gerektiğini. Çok göklerde uçma seni de ezerim dedi. Herkesi ezdiği gibi.
Beni çok ezmişliği var geçmişte. 35 yaşımdayım. Gururum çok inciniyor o yüzden. Neler yaşadım neler. Tahmin edemezsiniz. Edersiniz de, ben burada söylemem şimdi onları. Ama çok dehşetli olaylar yaşamışlığım var. Hayat çok tokatlar attı bana. Herkese attığı gibi. Beni sevmiyor hayat, kimseyi sevmediği gibi. İnançlı da değilim, Allah beni koruyor da diyemem, çünkü pardon ama Allah kimseyi korumuyor, inanın. Korumadığı milyarlarca can var - ve bura sadece insan dahil değil. Kimse korunmuyor. Kimse garantili değil bu hayatta. Tesadüfe, şansa yaşıyoruz her anımızı. Öyle değil mi? Bebeğimi kaybettiğimde de doktor "sadece talihsizlik, şanssızlık" dedi. Ne kadar trajikomik, değil mi? Hayat ne kadar da yaşanmaya değmez bir şey. Biz onu yaşayarak, ona layık olmadığı değeri vererek taçlandırıyoruz celladımızı. Ona mağlup oluyor, esiri oluyoruz aslında. Bilinmedik bir yerde kendi irademiz dışında doğarak, salakça güzel şeylere aldanarak, kandırılarak yaşıyoruz ve birden bammm! hayatın tokat atma isteği gelmiştir. O an biz bir hiçiz. Acıların, fiziki acıların, manevi ağrıların hiçbir önemi yoktur hayatta. Hiç bir canlı için. Yeter ki o gün acıkınca yemek ye, susadıkça su iç ki, genler yaşamaya devam etsin - tabi kendi planladığı, istediği zamana kadar.
Bu hayatta her bir canlı masum. Hatta genlerimiz, bakteriler, enfeksiyonlar bile masum. Herşey yaşamaya çalışıyor. Ama tesadüflere bağlı olarak. Ne kadar acımasız, değil mi?
Hayatımı devam ettirmek, bu oyunu daha fazla oynamak istemiyorum. Çünkü hiçbir hikaye mutlu bitmez. Ve ben bu "doğum sancısına", yaşam sancısına daha fazla katlanmak istemiyorum. Hayatımı sonlandırarak eşime ve aileme acı yaşatmak da istemiyorum. Elim kolum bağlı kaldım. Tabi hayat burada da kendi acımasız oyununu oynuyor.
Çok çaresizim.
Ah ya acını ta yüreğimden hissettim, umarım hayatının bir dönüm noktası olur ve bundan sonrası için her şey tam içine sinecek şekilde ilerler musmutlu olduğun günler gelirHepimiz iyi şeylere umut ederek yaşarız. Umut ederiz. Kendimizi "korunaklı" sanarız. Herekese olur ama bana birşey olmaz diye düşünürüz. İnsanoğlu kendi ölümüne bile inanmaz ki. Beyin bunu bildiği, hatta emin olduğu halde inanmaz. Hayaline getiremez.
İşte bende 3 hafta önce olası ihtimalini bildiğim halde inanamayacağım bir durum yaşadım. Uzun süredir hasretini çektiğim gebeliği yaşadım, sevinçten hergün ağladım, onu kucağıma alacağım günü iple çekerken ve o güne kadar herşey yolunda ilerlerken, başkalarının hikayelerini bilsem de "bana ve bebeğime asla birşey olmaz, herşey iyi olacak" derken, aniden 21. haftada o acı haberi aldım ve gebeliğimi sonlandırmak, pardon bebeğimi kaybetmek zorunda kaldım. Hayat elinin tersiyle bir tokat attı bana. Hatırlattı bana neyin ne olduğunu, yerimi bilmem gerektiğini. Çok göklerde uçma seni de ezerim dedi. Herkesi ezdiği gibi.
Beni çok ezmişliği var geçmişte. 35 yaşımdayım. Gururum çok inciniyor o yüzden. Neler yaşadım neler. Tahmin edemezsiniz. Edersiniz de, ben burada söylemem şimdi onları. Ama çok dehşetli olaylar yaşamışlığım var. Hayat çok tokatlar attı bana. Herkese attığı gibi. Beni sevmiyor hayat, kimseyi sevmediği gibi. İnançlı da değilim, Allah beni koruyor da diyemem, çünkü pardon ama Allah kimseyi korumuyor, inanın. Korumadığı milyarlarca can var - ve bura sadece insan dahil değil. Kimse korunmuyor. Kimse garantili değil bu hayatta. Tesadüfe, şansa yaşıyoruz her anımızı. Öyle değil mi? Bebeğimi kaybettiğimde de doktor "sadece talihsizlik, şanssızlık" dedi. Ne kadar trajikomik, değil mi? Hayat ne kadar da yaşanmaya değmez bir şey. Biz onu yaşayarak, ona layık olmadığı değeri vererek taçlandırıyoruz celladımızı. Ona mağlup oluyor, esiri oluyoruz aslında. Bilinmedik bir yerde kendi irademiz dışında doğarak, salakça güzel şeylere aldanarak, kandırılarak yaşıyoruz ve birden bammm! hayatın tokat atma isteği gelmiştir. O an biz bir hiçiz. Acıların, fiziki acıların, manevi ağrıların hiçbir önemi yoktur hayatta. Hiç bir canlı için. Yeter ki o gün acıkınca yemek ye, susadıkça su iç ki, genler yaşamaya devam etsin - tabi kendi planladığı, istediği zamana kadar.
Bu hayatta her bir canlı masum. Hatta genlerimiz, bakteriler, enfeksiyonlar bile masum. Herşey yaşamaya çalışıyor. Ama tesadüflere bağlı olarak. Ne kadar acımasız, değil mi?
Hayatımı devam ettirmek, bu oyunu daha fazla oynamak istemiyorum. Çünkü hiçbir hikaye mutlu bitmez. Ve ben bu "doğum sancısına", yaşam sancısına daha fazla katlanmak istemiyorum. Hayatımı sonlandırarak eşime ve aileme acı yaşatmak da istemiyorum. Elim kolum bağlı kaldım. Tabi hayat burada da kendi acımasız oyununu oynuyor.
Çok çaresizim.
burada 10 yorumdan 9unda dua ayet Allah'tan temenniler varken sııntı yok da inanmayan birisi inanmıyorum Allah'ın koruduğuna deyince neden sıkıntı oluyor anlamıyorum.çok geçmiş olsun umarım bir daha aynı acıları yaşamazsınız
fakat sizin inanıp inanmamanız beni asla ilgilendirmiyor ama ben inanıyorum bu şekilde yazmanız da hiç hoş değil zaten inanmıyorsanız birini koruyacağını ne diye bekliyorsunuz?? derdinizi anlatırken inançlarla alakalı yorum yapmayın lütfen
İnançsızım demişsiniz ama ben yine de yazmak istiyorum ola ki bir nebze faydam dokunurHepimiz iyi şeylere umut ederek yaşarız. Umut ederiz. Kendimizi "korunaklı" sanarız. Herekese olur ama bana birşey olmaz diye düşünürüz. İnsanoğlu kendi ölümüne bile inanmaz ki. Beyin bunu bildiği, hatta emin olduğu halde inanmaz. Hayaline getiremez.
İşte bende 3 hafta önce olası ihtimalini bildiğim halde inanamayacağım bir durum yaşadım. Uzun süredir hasretini çektiğim gebeliği yaşadım, sevinçten hergün ağladım, onu kucağıma alacağım günü iple çekerken ve o güne kadar herşey yolunda ilerlerken, başkalarının hikayelerini bilsem de "bana ve bebeğime asla birşey olmaz, herşey iyi olacak" derken, aniden 21. haftada o acı haberi aldım ve gebeliğimi sonlandırmak, pardon bebeğimi kaybetmek zorunda kaldım. Hayat elinin tersiyle bir tokat attı bana. Hatırlattı bana neyin ne olduğunu, yerimi bilmem gerektiğini. Çok göklerde uçma seni de ezerim dedi. Herkesi ezdiği gibi.
Beni çok ezmişliği var geçmişte. 35 yaşımdayım. Gururum çok inciniyor o yüzden. Neler yaşadım neler. Tahmin edemezsiniz. Edersiniz de, ben burada söylemem şimdi onları. Ama çok dehşetli olaylar yaşamışlığım var. Hayat çok tokatlar attı bana. Herkese attığı gibi. Beni sevmiyor hayat, kimseyi sevmediği gibi. İnançlı da değilim, Allah beni koruyor da diyemem, çünkü pardon ama Allah kimseyi korumuyor, inanın. Korumadığı milyarlarca can var - ve bura sadece insan dahil değil. Kimse korunmuyor. Kimse garantili değil bu hayatta. Tesadüfe, şansa yaşıyoruz her anımızı. Öyle değil mi? Bebeğimi kaybettiğimde de doktor "sadece talihsizlik, şanssızlık" dedi. Ne kadar trajikomik, değil mi? Hayat ne kadar da yaşanmaya değmez bir şey. Biz onu yaşayarak, ona layık olmadığı değeri vererek taçlandırıyoruz celladımızı. Ona mağlup oluyor, esiri oluyoruz aslında. Bilinmedik bir yerde kendi irademiz dışında doğarak, salakça güzel şeylere aldanarak, kandırılarak yaşıyoruz ve birden bammm! hayatın tokat atma isteği gelmiştir. O an biz bir hiçiz. Acıların, fiziki acıların, manevi ağrıların hiçbir önemi yoktur hayatta. Hiç bir canlı için. Yeter ki o gün acıkınca yemek ye, susadıkça su iç ki, genler yaşamaya devam etsin - tabi kendi planladığı, istediği zamana kadar.
Bu hayatta her bir canlı masum. Hatta genlerimiz, bakteriler, enfeksiyonlar bile masum. Herşey yaşamaya çalışıyor. Ama tesadüflere bağlı olarak. Ne kadar acımasız, değil mi?
Hayatımı devam ettirmek, bu oyunu daha fazla oynamak istemiyorum. Çünkü hiçbir hikaye mutlu bitmez. Ve ben bu "doğum sancısına", yaşam sancısına daha fazla katlanmak istemiyorum. Hayatımı sonlandırarak eşime ve aileme acı yaşatmak da istemiyorum. Elim kolum bağlı kaldım. Tabi hayat burada da kendi acımasız oyununu oynuyor.
Çok çaresizim.
Yanılıyorsunuz, bütün hikayeler mutsuz sonla bitmez. Umarım sizin hikayemizde burda bitmemiştir.Hepimiz iyi şeylere umut ederek yaşarız. Umut ederiz. Kendimizi "korunaklı" sanarız. Herekese olur ama bana birşey olmaz diye düşünürüz. İnsanoğlu kendi ölümüne bile inanmaz ki. Beyin bunu bildiği, hatta emin olduğu halde inanmaz. Hayaline getiremez.
İşte bende 3 hafta önce olası ihtimalini bildiğim halde inanamayacağım bir durum yaşadım. Uzun süredir hasretini çektiğim gebeliği yaşadım, sevinçten hergün ağladım, onu kucağıma alacağım günü iple çekerken ve o güne kadar herşey yolunda ilerlerken, başkalarının hikayelerini bilsem de "bana ve bebeğime asla birşey olmaz, herşey iyi olacak" derken, aniden 21. haftada o acı haberi aldım ve gebeliğimi sonlandırmak, pardon bebeğimi kaybetmek zorunda kaldım. Hayat elinin tersiyle bir tokat attı bana. Hatırlattı bana neyin ne olduğunu, yerimi bilmem gerektiğini. Çok göklerde uçma seni de ezerim dedi. Herkesi ezdiği gibi.
Beni çok ezmişliği var geçmişte. 35 yaşımdayım. Gururum çok inciniyor o yüzden. Neler yaşadım neler. Tahmin edemezsiniz. Edersiniz de, ben burada söylemem şimdi onları. Ama çok dehşetli olaylar yaşamışlığım var. Hayat çok tokatlar attı bana. Herkese attığı gibi. Beni sevmiyor hayat, kimseyi sevmediği gibi. İnançlı da değilim, Allah beni koruyor da diyemem, çünkü pardon ama Allah kimseyi korumuyor, inanın. Korumadığı milyarlarca can var - ve bura sadece insan dahil değil. Kimse korunmuyor. Kimse garantili değil bu hayatta. Tesadüfe, şansa yaşıyoruz her anımızı. Öyle değil mi? Bebeğimi kaybettiğimde de doktor "sadece talihsizlik, şanssızlık" dedi. Ne kadar trajikomik, değil mi? Hayat ne kadar da yaşanmaya değmez bir şey. Biz onu yaşayarak, ona layık olmadığı değeri vererek taçlandırıyoruz celladımızı. Ona mağlup oluyor, esiri oluyoruz aslında. Bilinmedik bir yerde kendi irademiz dışında doğarak, salakça güzel şeylere aldanarak, kandırılarak yaşıyoruz ve birden bammm! hayatın tokat atma isteği gelmiştir. O an biz bir hiçiz. Acıların, fiziki acıların, manevi ağrıların hiçbir önemi yoktur hayatta. Hiç bir canlı için. Yeter ki o gün acıkınca yemek ye, susadıkça su iç ki, genler yaşamaya devam etsin - tabi kendi planladığı, istediği zamana kadar.
Bu hayatta her bir canlı masum. Hatta genlerimiz, bakteriler, enfeksiyonlar bile masum. Herşey yaşamaya çalışıyor. Ama tesadüflere bağlı olarak. Ne kadar acımasız, değil mi?
Hayatımı devam ettirmek, bu oyunu daha fazla oynamak istemiyorum. Çünkü hiçbir hikaye mutlu bitmez. Ve ben bu "doğum sancısına", yaşam sancısına daha fazla katlanmak istemiyorum. Hayatımı sonlandırarak eşime ve aileme acı yaşatmak da istemiyorum. Elim kolum bağlı kaldım. Tabi hayat burada da kendi acımasız oyununu oynuyor.
Çok çaresizim.
burada 10 yorumdan 9unda dua ayet Allah'tan temenniler varken sııntı yok da inanmayan birisi inanmıyorum Allah'ın koruduğuna deyince neden sıkıntı oluyor anlamıyorum.
inançlıyım bu arada, bir farkı varsa
ama inanmayan elbette Allah'ın koruduğuna da inanmıyor olacak mantıklı olan bu, inanmayana saygı tam olarak onun bu düşünme sistematiğine saygılı olmayı gerektiriyor zaten....
Geçmiş olsun.. yaşadığınız şey bir çok insanın başına gelebilecek bir şeydi, düşüklerin çoğu bebek sağlıksız olup daha fazla dayanamadığı için kendiliğinden sonlanır,yani zaten sağlıksız bir gebelikti sizi zehirleyebilirdi Allah korumuş,bebeğiniz sağlıksız doğabilir ve bunu hiç istemeyebilir di Allah onu korumuş ve bu zor karari sizin vermeniz gerekebilirdi Allah sizi bu kararı vermekten korumuş..Hepimizin başına bin bir türlü şey geliyor,Allah zaten bu dünyada güzellikler muhteşem bir hayat vaad etmiyor,bu dünyaya sabreden imtihandan geçebilen için güzellikler var böyle düşünüp Allah'a sığınsanız kendinizi öldürmek isteyecek kadar derin acılar içerisinde kalmayıp teslim olacaksınız belki de..(kendim namazında niyazında dört dörtluk müslüman değilim ama yaşanılan her olayda da inançsızlığa bağlayıp dini kötülemek de yeni moda galiba )Hepimiz iyi şeylere umut ederek yaşarız. Umut ederiz. Kendimizi "korunaklı" sanarız. Herekese olur ama bana birşey olmaz diye düşünürüz. İnsanoğlu kendi ölümüne bile inanmaz ki. Beyin bunu bildiği, hatta emin olduğu halde inanmaz. Hayaline getiremez.
İşte bende 3 hafta önce olası ihtimalini bildiğim halde inanamayacağım bir durum yaşadım. Uzun süredir hasretini çektiğim gebeliği yaşadım, sevinçten hergün ağladım, onu kucağıma alacağım günü iple çekerken ve o güne kadar herşey yolunda ilerlerken, başkalarının hikayelerini bilsem de "bana ve bebeğime asla birşey olmaz, herşey iyi olacak" derken, aniden 21. haftada o acı haberi aldım ve gebeliğimi sonlandırmak, pardon bebeğimi kaybetmek zorunda kaldım. Hayat elinin tersiyle bir tokat attı bana. Hatırlattı bana neyin ne olduğunu, yerimi bilmem gerektiğini. Çok göklerde uçma seni de ezerim dedi. Herkesi ezdiği gibi.
Beni çok ezmişliği var geçmişte. 35 yaşımdayım. Gururum çok inciniyor o yüzden. Neler yaşadım neler. Tahmin edemezsiniz. Edersiniz de, ben burada söylemem şimdi onları. Ama çok dehşetli olaylar yaşamışlığım var. Hayat çok tokatlar attı bana. Herkese attığı gibi. Beni sevmiyor hayat, kimseyi sevmediği gibi. İnançlı da değilim, Allah beni koruyor da diyemem, çünkü pardon ama Allah kimseyi korumuyor, inanın. Korumadığı milyarlarca can var - ve bura sadece insan dahil değil. Kimse korunmuyor. Kimse garantili değil bu hayatta. Tesadüfe, şansa yaşıyoruz her anımızı. Öyle değil mi? Bebeğimi kaybettiğimde de doktor "sadece talihsizlik, şanssızlık" dedi. Ne kadar trajikomik, değil mi? Hayat ne kadar da yaşanmaya değmez bir şey. Biz onu yaşayarak, ona layık olmadığı değeri vererek taçlandırıyoruz celladımızı. Ona mağlup oluyor, esiri oluyoruz aslında. Bilinmedik bir yerde kendi irademiz dışında doğarak, salakça güzel şeylere aldanarak, kandırılarak yaşıyoruz ve birden bammm! hayatın tokat atma isteği gelmiştir. O an biz bir hiçiz. Acıların, fiziki acıların, manevi ağrıların hiçbir önemi yoktur hayatta. Hiç bir canlı için. Yeter ki o gün acıkınca yemek ye, susadıkça su iç ki, genler yaşamaya devam etsin - tabi kendi planladığı, istediği zamana kadar.
Bu hayatta her bir canlı masum. Hatta genlerimiz, bakteriler, enfeksiyonlar bile masum. Herşey yaşamaya çalışıyor. Ama tesadüflere bağlı olarak. Ne kadar acımasız, değil mi?
Hayatımı devam ettirmek, bu oyunu daha fazla oynamak istemiyorum. Çünkü hiçbir hikaye mutlu bitmez. Ve ben bu "doğum sancısına", yaşam sancısına daha fazla katlanmak istemiyorum. Hayatımı sonlandırarak eşime ve aileme acı yaşatmak da istemiyorum. Elim kolum bağlı kaldım. Tabi hayat burada da kendi acımasız oyununu oynuyor.
Çok çaresizim.
Her şeyin şans olduğunu mu düşünüyorsun? Tüm bu yaratılışın,bu evrenin şans eseri olduğunu mu düşünüyorsun ?Hepimiz iyi şeylere umut ederek yaşarız. Umut ederiz. Kendimizi "korunaklı" sanarız. Herekese olur ama bana birşey olmaz diye düşünürüz. İnsanoğlu kendi ölümüne bile inanmaz ki. Beyin bunu bildiği, hatta emin olduğu halde inanmaz. Hayaline getiremez.
İşte bende 3 hafta önce olası ihtimalini bildiğim halde inanamayacağım bir durum yaşadım. Uzun süredir hasretini çektiğim gebeliği yaşadım, sevinçten hergün ağladım, onu kucağıma alacağım günü iple çekerken ve o güne kadar herşey yolunda ilerlerken, başkalarının hikayelerini bilsem de "bana ve bebeğime asla birşey olmaz, herşey iyi olacak" derken, aniden 21. haftada o acı haberi aldım ve gebeliğimi sonlandırmak, pardon bebeğimi kaybetmek zorunda kaldım. Hayat elinin tersiyle bir tokat attı bana. Hatırlattı bana neyin ne olduğunu, yerimi bilmem gerektiğini. Çok göklerde uçma seni de ezerim dedi. Herkesi ezdiği gibi.
Beni çok ezmişliği var geçmişte. 35 yaşımdayım. Gururum çok inciniyor o yüzden. Neler yaşadım neler. Tahmin edemezsiniz. Edersiniz de, ben burada söylemem şimdi onları. Ama çok dehşetli olaylar yaşamışlığım var. Hayat çok tokatlar attı bana. Herkese attığı gibi. Beni sevmiyor hayat, kimseyi sevmediği gibi. İnançlı da değilim, Allah beni koruyor da diyemem, çünkü pardon ama Allah kimseyi korumuyor, inanın. Korumadığı milyarlarca can var - ve bura sadece insan dahil değil. Kimse korunmuyor. Kimse garantili değil bu hayatta. Tesadüfe, şansa yaşıyoruz her anımızı. Öyle değil mi? Bebeğimi kaybettiğimde de doktor "sadece talihsizlik, şanssızlık" dedi. Ne kadar trajikomik, değil mi? Hayat ne kadar da yaşanmaya değmez bir şey. Biz onu yaşayarak, ona layık olmadığı değeri vererek taçlandırıyoruz celladımızı. Ona mağlup oluyor, esiri oluyoruz aslında. Bilinmedik bir yerde kendi irademiz dışında doğarak, salakça güzel şeylere aldanarak, kandırılarak yaşıyoruz ve birden bammm! hayatın tokat atma isteği gelmiştir. O an biz bir hiçiz. Acıların, fiziki acıların, manevi ağrıların hiçbir önemi yoktur hayatta. Hiç bir canlı için. Yeter ki o gün acıkınca yemek ye, susadıkça su iç ki, genler yaşamaya devam etsin - tabi kendi planladığı, istediği zamana kadar.
Bu hayatta her bir canlı masum. Hatta genlerimiz, bakteriler, enfeksiyonlar bile masum. Herşey yaşamaya çalışıyor. Ama tesadüflere bağlı olarak. Ne kadar acımasız, değil mi?
Hayatımı devam ettirmek, bu oyunu daha fazla oynamak istemiyorum. Çünkü hiçbir hikaye mutlu bitmez. Ve ben bu "doğum sancısına", yaşam sancısına daha fazla katlanmak istemiyorum. Hayatımı sonlandırarak eşime ve aileme acı yaşatmak da istemiyorum. Elim kolum bağlı kaldım. Tabi hayat burada da kendi acımasız oyununu oynuyor.
Çok çaresizim.
belki de cok anlam yüklememek, yeryüzündeki şu kısa ziyaretimize derin anlamlar bulmamaya çalışmak gerekir.
ne kadar şefkatli yazmışsınız. çok iyisiniz. çok teşekkür ederim. burasını bir destek grubu gibi hissedip paylaştım yazılarımı. çünkü ailemle paylaşamıyorum, hemen ağlayıp üzülüyorlar, onların üzülmesine kıyamıyorum.Ah ya acını ta yüreğimden hissettim, umarım hayatının bir dönüm noktası olur ve bundan sonrası için her şey tam içine sinecek şekilde ilerler musmutlu olduğun günler gelirhayat zor gerçekten zor, herkese farklı vuruyor, kimisi bu acıyı aşk acısı olarak çekiyor kimi iş meslek , kimi çocuğuyla ama hep sınanıyoruz gerçekten, hiçbirimizin acısı bir diğerinden üstün veya daha fazla değildir , neden bu kadar her şeyle mücadele veriyoruz hiç bilmiyorum , ama geçiyor inanın , bunca yaşadığınız şeyler de geçmiş bu da geçecek , geçmiyor gibi oluyor geçmeyecek gibi oluyor ama unutuluyor yaşadığımız sürece unutmaya mahkumuz , güzelliklerin çabucak gelmesi dileğiyle, dualarımdasınız
keşke sizin gibi insanlardan çok olsa!!!burada 10 yorumdan 9unda dua ayet Allah'tan temenniler varken sııntı yok da inanmayan birisi inanmıyorum Allah'ın koruduğuna deyince neden sıkıntı oluyor anlamıyorum.
inançlıyım bu arada, bir farkı varsa
ama inanmayan elbette Allah'ın koruduğuna da inanmıyor olacak mantıklı olan bu, inanmayana saygı tam olarak onun bu düşünme sistematiğine saygılı olmayı gerektiriyor zaten....
Melankolik yanınız daha ağır basıyorsa çok sorunlara odaklı yaşamamanızı tavsiye edebilirim, ben de pireyi bile deve yapar her şeye ama her şeye çok üzülürüm , o yüzden çok fazla haber va açıp izleyemiyorum hayatım kararıyor güzel günlerin geleceğine inancım zayıflıyorne kadar şefkatli yazmışsınız. çok iyisiniz. çok teşekkür ederim. burasını bir destek grubu gibi hissedip paylaştım yazılarımı. çünkü ailemle paylaşamıyorum, hemen ağlayıp üzülüyorlar, onların üzülmesine kıyamıyorum.
bazıları bana kızdılar inanç konusundan ama bu da benim düşüncem napayım. dün rüyamda kendimi uzay boşluğunda yapayalnız ve hiçbirşeyin beni korumadığı şekilde boşlukta kayboluyor gördüm. ne kadar korkuyorum hayattan, bir bilseniz. etrafıma bakıyorum, dünyaya, savaşlara, insanların başına gelenlere, sakat kalanlara, sevdiklerini kaybedenlere... hep sayısız acılar görüyorum. ve çok korkuyorum ben.
gebelik sonlandırılmasına günler kala 2-3 gün uyuyamadım. korkudan. bebeğimi kaybetmek ayrı bir acı, suni sancıyla doğum - ilk doğum olacaktı - ayrı bir korku katıyordu bana. o sancıları çekeceğimi biliyordum, emindim çünkü. sabaha kadar korkudan gözüme uyku gitmedi. ve çektim. dayanılmaz gibiydi. dayandım tabi. ama çok acı çektim...
şimdi hayatla ilgili de aynı şeyleri hissediyorum. acı çekeceğimi biliyorum. o yüzden "uyumak" istemiyorum, "gözüme uyku gitmiyor."
Sabır işte tam da burada tekabül ediyor. Sabrettiğinde ruhun o eşsiz mertebeye erebiliyor. Bazen ben de sorguluyorum niye canlar acı çekiyor diye çok üzülüyorum. Ama belki de yardım ettiğimizde o ruhumuz engin derinliklere ersin diyedir kimbilirHayatımı devam ettirmek, bu oyunu daha fazla oynamak istemiyorum. Çünkü hiçbir hikaye mutlu bitmez. Ve ben bu "doğum sancısına", yaşam sancısına daha fazla katlanmak istemiyorum. Hayatımı sonlandırarak eşime ve aileme acı yaşatmak da istemiyorum. Elim kolum bağlı kaldım. Tabi hayat burada da kendi acımasız oyununu oynuyor.
Çok çaresizim.
Seni o kadar iyi anlıyorum. Herşeyin başladığı yerde aslında bir son yaşıyoruz. Korkuyorum, yorgunum, ne olacağını bilmiyorum.Hepimiz iyi şeylere umut ederek yaşarız. Umut ederiz. Kendimizi "korunaklı" sanarız. Herekese olur ama bana birşey olmaz diye düşünürüz. İnsanoğlu kendi ölümüne bile inanmaz ki. Beyin bunu bildiği, hatta emin olduğu halde inanmaz. Hayaline getiremez.
İşte bende 3 hafta önce olası ihtimalini bildiğim halde inanamayacağım bir durum yaşadım. Uzun süredir hasretini çektiğim gebeliği yaşadım, sevinçten hergün ağladım, onu kucağıma alacağım günü iple çekerken ve o güne kadar herşey yolunda ilerlerken, başkalarının hikayelerini bilsem de "bana ve bebeğime asla birşey olmaz, herşey iyi olacak" derken, aniden 21. haftada o acı haberi aldım ve gebeliğimi sonlandırmak, pardon bebeğimi kaybetmek zorunda kaldım. Hayat elinin tersiyle bir tokat attı bana. Hatırlattı bana neyin ne olduğunu, yerimi bilmem gerektiğini. Çok göklerde uçma seni de ezerim dedi. Herkesi ezdiği gibi.
Beni çok ezmişliği var geçmişte. 35 yaşımdayım. Gururum çok inciniyor o yüzden. Neler yaşadım neler. Tahmin edemezsiniz. Edersiniz de, ben burada söylemem şimdi onları. Ama çok dehşetli olaylar yaşamışlığım var. Hayat çok tokatlar attı bana. Herkese attığı gibi. Beni sevmiyor hayat, kimseyi sevmediği gibi. İnançlı da değilim, Allah beni koruyor da diyemem, çünkü pardon ama Allah kimseyi korumuyor, inanın. Korumadığı milyarlarca can var - ve bura sadece insan dahil değil. Kimse korunmuyor. Kimse garantili değil bu hayatta. Tesadüfe, şansa yaşıyoruz her anımızı. Öyle değil mi? Bebeğimi kaybettiğimde de doktor "sadece talihsizlik, şanssızlık" dedi. Ne kadar trajikomik, değil mi? Hayat ne kadar da yaşanmaya değmez bir şey. Biz onu yaşayarak, ona layık olmadığı değeri vererek taçlandırıyoruz celladımızı. Ona mağlup oluyor, esiri oluyoruz aslında. Bilinmedik bir yerde kendi irademiz dışında doğarak, salakça güzel şeylere aldanarak, kandırılarak yaşıyoruz ve birden bammm! hayatın tokat atma isteği gelmiştir. O an biz bir hiçiz. Acıların, fiziki acıların, manevi ağrıların hiçbir önemi yoktur hayatta. Hiç bir canlı için. Yeter ki o gün acıkınca yemek ye, susadıkça su iç ki, genler yaşamaya devam etsin - tabi kendi planladığı, istediği zamana kadar.
Bu hayatta her bir canlı masum. Hatta genlerimiz, bakteriler, enfeksiyonlar bile masum. Herşey yaşamaya çalışıyor. Ama tesadüflere bağlı olarak. Ne kadar acımasız, değil mi?
Hayatımı devam ettirmek, bu oyunu daha fazla oynamak istemiyorum. Çünkü hiçbir hikaye mutlu bitmez. Ve ben bu "doğum sancısına", yaşam sancısına daha fazla katlanmak istemiyorum. Hayatımı sonlandırarak eşime ve aileme acı yaşatmak da istemiyorum. Elim kolum bağlı kaldım. Tabi hayat burada da kendi acımasız oyununu oynuyor.
Çok çaresizim.
Bazen herşey hayal ettiğimiz gibi olmuyor. Herşey başlayacak derken herşey bitiyor. Hayatta en çok istediğimiz şeyle sınanıyoruz. 2 yılda 3 kez hamile kaldım. Biri dış gebelik biri kürtaj şuan yine hamileyim. Ve kimseyle paylaşıcak mutlu olacak gücüm bile yok. Sadece iyi olmak istiyorum...Hepimiz iyi şeylere umut ederek yaşarız. Umut ederiz. Kendimizi "korunaklı" sanarız. Herekese olur ama bana birşey olmaz diye düşünürüz. İnsanoğlu kendi ölümüne bile inanmaz ki. Beyin bunu bildiği, hatta emin olduğu halde inanmaz. Hayaline getiremez.
İşte bende 3 hafta önce olası ihtimalini bildiğim halde inanamayacağım bir durum yaşadım. Uzun süredir hasretini çektiğim gebeliği yaşadım, sevinçten hergün ağladım, onu kucağıma alacağım günü iple çekerken ve o güne kadar herşey yolunda ilerlerken, başkalarının hikayelerini bilsem de "bana ve bebeğime asla birşey olmaz, herşey iyi olacak" derken, aniden 21. haftada o acı haberi aldım ve gebeliğimi sonlandırmak, pardon bebeğimi kaybetmek zorunda kaldım. Hayat elinin tersiyle bir tokat attı bana. Hatırlattı bana neyin ne olduğunu, yerimi bilmem gerektiğini. Çok göklerde uçma seni de ezerim dedi. Herkesi ezdiği gibi.
Beni çok ezmişliği var geçmişte. 35 yaşımdayım. Gururum çok inciniyor o yüzden. Neler yaşadım neler. Tahmin edemezsiniz. Edersiniz de, ben burada söylemem şimdi onları. Ama çok dehşetli olaylar yaşamışlığım var. Hayat çok tokatlar attı bana. Herkese attığı gibi. Beni sevmiyor hayat, kimseyi sevmediği gibi. İnançlı da değilim, Allah beni koruyor da diyemem, çünkü pardon ama Allah kimseyi korumuyor, inanın. Korumadığı milyarlarca can var - ve bura sadece insan dahil değil. Kimse korunmuyor. Kimse garantili değil bu hayatta. Tesadüfe, şansa yaşıyoruz her anımızı. Öyle değil mi? Bebeğimi kaybettiğimde de doktor "sadece talihsizlik, şanssızlık" dedi. Ne kadar trajikomik, değil mi? Hayat ne kadar da yaşanmaya değmez bir şey. Biz onu yaşayarak, ona layık olmadığı değeri vererek taçlandırıyoruz celladımızı. Ona mağlup oluyor, esiri oluyoruz aslında. Bilinmedik bir yerde kendi irademiz dışında doğarak, salakça güzel şeylere aldanarak, kandırılarak yaşıyoruz ve birden bammm! hayatın tokat atma isteği gelmiştir. O an biz bir hiçiz. Acıların, fiziki acıların, manevi ağrıların hiçbir önemi yoktur hayatta. Hiç bir canlı için. Yeter ki o gün acıkınca yemek ye, susadıkça su iç ki, genler yaşamaya devam etsin - tabi kendi planladığı, istediği zamana kadar.
Bu hayatta her bir canlı masum. Hatta genlerimiz, bakteriler, enfeksiyonlar bile masum. Herşey yaşamaya çalışıyor. Ama tesadüflere bağlı olarak. Ne kadar acımasız, değil mi?
Hayatımı devam ettirmek, bu oyunu daha fazla oynamak istemiyorum. Çünkü hiçbir hikaye mutlu bitmez. Ve ben bu "doğum sancısına", yaşam sancısına daha fazla katlanmak istemiyorum. Hayatımı sonlandırarak eşime ve aileme acı yaşatmak da istemiyorum. Elim kolum bağlı kaldım. Tabi hayat burada da kendi acımasız oyununu oynuyor.
Çok çaresizim.