ben anladım şimdi hassasiyetinizi
kanuni sultan süleymanın haremden birkaç cariyeyle birlikte olduğu doğru çocukları olduğu doğru
ama giyilen kıyafetler, işveler cilveler
kızların eğitildiği ile ilgili sahneler
hürremin raksı vs bunlar yalan çünkü bunlarla ilgili bir veri bir bilgi yok diyorsunuz
zira hareme kanuniden başkası giremiyormuş
tamam bu noktada bende şunu diyorum
bu sahnelerin doğruluğu ile ilgili bir bilgi yoksa yanlış olduğu ile ilgili bilgi varmı acaba arkadaşlar
bu dizi değilde belgesel olarak çekilse bu tip sahnelere yer verilse tamam
ama adamlarda bunlar gerçek demiyor ki bas bas bu bir dizi diyor kurgu var diyor.
sende diyorsun ki böyle kurgu olmaz olsun
öyleyse buyur izleme reytingler düşük gelsin dizi yayından kalksın
veya sende kendi beğenine düşüncene hitap edeni destekle
yani "rtük oğlum tut şunu" tarzı anlayış yanlış bence
zamandan mustafa armağanın yazısını koymuş bir arkadaş
teşekkür ederim okudum bilgilendim
bende aynı gazeteden A. Turan Alkan'ın yazısını paylaşmak istiyorum
alıntıı
Daha iyisini yapabiliyor muyuz?
Özel TV kanallarından biri Kanuni Süleyman odaklı bir dizi çekiyor; daha fragmanı dönerken homurdanmaya başlıyoruz; ilk bölümünde ise ortalığı resmen ayağa kaldırıyoruz. Devlet Bakanı Bülent Arınç bile meseleye müdâhil oluyor; bu işte bir gariplik yok mu ey azizler?
Sâkin olalım; derin bir nefes alalım, etraflı düşünelim. Neticede ne oluyor; o televizyon kanalı kaç günden beridir milyonlarca lira ödese bile yapamayacağı "muhteşem" bir reklâm kampanyasını, bizim gibi homurdanıp duranlar sâyesinde bedavaya getiriyor. Etrafınıza bakın, bu diziden haberi olmayan bir ferd-i vâhid kalmadı. Kanalın sahibi ve dizinin yöneticileri daha şimdiden "Konuşun konuşun heyecanlı oluyor!" diye gülüp ellerini oğuşturarak, ikinci bölüme yağan reklam tekliflerini sıraya koymak için harıl harıl çalışıyorlardır eminim.
"Yasaklansın, RTÜK şöyle-böyle yapsın" derken aslında diziye kendi ellerimizle akla hayâle gelmez bir tanıtım desteği veriyoruz. Peki, ey pek muhafazakâr ve doğrucu dizi ve sinemasever efkâr-ı umûmiyesi; siz buna benzer bir desteğin onda birini bile esirgediğiniz için daha ilk gösteriminde iflâs bayrağını çeken kaç sinema eseri olduğunu biliyor musunuz?
Bilmiyorsunuz! Haberiniz bile olmuyor; çünkü dedikodusu bile yapılmaya değer bulunmuyor. Dipsiz bir kuyuya fırlatılmış bir avuç pamuk kadar olsun yankı uyandırmıyor. Onca emek, zihin gücü, ümit ve hayâl, "Dedikodusu bile yapılmayan filmler mezarlığı"nda bir çukura fırlatılıveriyor.
Aziz dostlar, bu işi TRT yapsaydı, "Devlet parasıyla böyle rezillik olur mu?" diye aksilenebilirdik. Burada devlet parası söz konusu değil; hangi şirketse saymış parayı, diziyi çektirmiş. Kaide şudur; beğenmezseniz seyretmezsiniz. Kanal da iki hafta sonra teslim topunu atar, diziyi yayından kaldırır. Kötü filmler ve diziler böyle cezalandırılır; engizitör ağzıyla konuşarak, savcıları, tarihçileri, politikacıları konuşturup tartıştırarak değil.
Hani demokrattık; hani hoşumuza gitmeyen fikirlerin bile seslendirilmesi için göğsümüzü siper ederdik? Tarihten bir olayın kötü ve yanlış yorumlanması fikir hürriyeti kapsamına girmiyor mu a dostlar? Fikir hürriyeti, saçmalama hürriyetini de kapsar. Kötü ürünlerin cezasını adliye, polis, RTÜK değil "piyasa" verir.
Peki ürün kötü mü? Bu kadar patırtı uyandırdığına göre kötü deyip geçmek zor; daha doğrusu "kötü"den ne anladığımıza bağlı. Meselâ bir bakış açısına göre, ticarî bakımdan fevkalade başarılıdır ve işe para yatıranlar keyften gaşy halindedir. Tercih ettiği sinema dili, günümüzün sinema ve dizi diline uygundur fakat tarihî gerçeklerle örtüşme konusunda pürüzler olduğu açık; onun da mâzereti hazır: Sanat ürünlerinde tarihî gerçeklere uymak mecburiyeti bulunmuyor.
Diyeceksiniz ki, "Siz daha iki gün önce film ve dizilerde müptezelliği eleştirmemiş miydiniz?" Evet, eleştirdim ama "Yasaklayalım; utanıyoruz, yaşatmayalım" diye cadı avı düzenlemekten yana değilim. Eski Yunan'da tiyatroların duvarına "Biz burada ahlâksızlığı gülerek cezalandırıyoruz" diye yazarlarmış. Daha iyisini bizzat yapamıyorsanız, "Ben yapamıyorum, başkasına da bu imkânı vermem" diye huysuzluk yapmayacak ama bu arada peçeli bir sabırsızlıkla dizinin ikinci kısmına önden yer ayırtmayacaksınız. Meraklısı, ikinci bölümün izlenme oranına baksın; ilkini geçmezse, keserim şu bıyıkları ben!..
Son sözüm şudur: Bu diziyi beğenmeyenlere iki katı sermaye, imkân, stüdyo hatta animasyon teknikleri imkânı sunsak, daha iyisini yapabilirler mi?
Can acıtan soru budur; gerisi dizinin değirmenine bedava su taşımaktır efendim.