Motivasyon_Konsantrasyon_Dini olumlamalar

Teşekkür ederim canım.
Allah hepimizin gönlündekini hayırlısı ise yaşamayı nasip etsin, hayırlısı ne ise, bizim için onu versin gönüllerimize, kalplerimize.
Kimseleri darda koymasın Yüce Rabbim.
 
Teşekkür ederim canım.
Allah hepimizin gönlündekini hayırlısı ise yaşamayı nasip etsin, hayırlısı ne ise, bizim için onu versin gönüllerimize, kalplerimize.
Kimseleri darda koymasın Yüce Rabbim.
Hayırlı Cumalar. Amin ecmain. Ne güzel bir dua.
 
Sekine Duası Okunuşu Ve Anlamı

  • 1. Niyet (ne için ve ne maksatla okunduğuna niyet etmek)

    2. İstiğfar (7 defa)

    3. Salavat-ı Şerife ( 7 defa)

    4. Allah-u Ekber (10 defa)

    5. Altı Esma her ayetle beraber okunacak. (19 defa)
Her okumada besmele çekilir sonra FERDÜN, HAYYUN, KAYYUMUN, HAKEMUN, ADLUN, KUDDÛSUN denir ve 1. ayet okunur bu sırayla 19 kere okunur.
Sonra tekrar besmele ,6 esma ve 2. ayet okunur.19 ayet bitene değin aynı şekilde okunur.

6 esma:FERDÜN, HAYYUN, KAYYUMUN, HAKEMUN, ADLUN, KUDDÛSUN.

1.Ayet: Seyec ‘alullahu ba’de ‘usru-y yusra”
2.Ayet:Anetil vucuhü lil hayyil kayyum
3.Ayet:Ve innallahe biküm lera ufün rahimu
4.Ayet:İnnallahe kane tevvaben rahime
5.Ayet:innallahe kane gafuran rahime
6.Ayet:fe innallahe kane afüvven kadira
7.Ayet:innallahe kane semian besira
8.Ayet:innallahe kane alimen hakime
9.Ayet:innallahe kane aleyküm rakibe
10.Ayet:İnnâ fetâhnaleke fethan mübiyna
11.Ayet:ve yen surakellahu nesran azize
12.Ayet:İnne hızballahi humül gâlibûn
13.Ayet:innallahe huvel kaviyyül aziz
14.Ayet:innallahe huvel ganiyyül hamid
15.Ayet:Hasbiyallâhu lâ ilâhe illâ HU
16.ayet:Hasbünallâhu veni’mel vekîl
17.ayet:la yeh zünühümül fezeul ekber
18.ayet:iyyake na’budü ve iyyake nestain
19.Ayet:velhamdü lillahi rabbil alemin


Sekine Geçen Ayetlerin Mealleri:

1. Allah her sıkıntıdan sonra kolaylık lütfedecektir. (Talak, 65/7)

2. Bütün yüzler gerçek hayat sahibi, her şeyi ayakta tutan Allah'a baş eğmiştir. (Taha, 20/111)

3. Şüphesiz, Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. (Hadid, 11/9)

4. Şüphesiz, Allah tövbeleri çok kabul edici ve kullarına çok merhamet edicidir. (Nisa, 4/16)

5. Muhakkak ki, Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.(Nisa, 2/23, 106)

6. Muhakkak ki, Allah her şeye gücü yettiği halde çok bağışlayıcıdır. (Nisa, 4/149)

7. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla işitir ve her şeyi hakkıyla görür. (Nisa, 4/58)

8. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilir ve her işi hikmetle yerine getirir. (Nisa, 4/11)

9. Muhakkak ki, Allah sizin üzerinizde gözeticidir ve her halinizi görür. (Nisa, 4/1)

10. Biz sana apaçık bir fetih yolu açtık. (Fetih,48/1)

11. Ve Allah sana pek şerefli bir zaferle yardım etsin. (Fetih, 48/3)

12. Şüphesiz Allah’a tâbi olan topluluk gerçek gâliplerin tâ kendisidir. (Maide, 5/56)

13. Muhakkak ki Allah, azabında pek kuvvetlidir ve kudreti her şeye galip olandır. (Hud, 11/66)

14. Muhakkak ki hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve her türlü övgüye lâyık olan ancak Allah’tır. (Lokman, 31/26)

15. Allah bana yeter. O’ndan başka ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur. (Tevbe, 9/129)

16. Allah bize yeter. O ne güzel vekildir. (Al-i İmran, 3/173)

17. En büyük korku olan kıyâmetin dehşeti onlara üzüntü vermez. (Enbiya, 21/103)

18. Ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım isteriz.(Fatiha, 1/5)

19. Ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. (Fatiha, 1/2; Enam, 6/45)

Bu altı ismin mânâları kısaca şöyledir:


Ferd: Allah birdir, tektir, yegânedir, biriciktir, istiklâl ve infirad sahibidir

Hayy: Allah sonsuz diridir, ezelî, ebedî ve ölümsüz hayat sahibidir Her şeye hayatı veren, her şeyi dirilten Odur

Kayyûm: Allah dâimâ kâimdir, tabir câizse dâimâ ayaktadır, yarattığı her şeye hâkimdir, varlıkları dilediği gibi idâre eder, sevk eder ve yönlendirir, her şey Onunla var olur, Onunla ayakta durur, Onunla devam eder. Allah’ı ne bir uyuklama, ne bir uyku ve ne bir gaflet hâli almaz. Göklerde ve yerde ne varsa, O’nun irâdesiyle ve kayyûmiyetiyle varlığını sürdürür ve ayakta kalır

Hakem: Allah hüküm sahibidir, hikmet sahibidir, yarattığı her şeyde bir hikmet ve bir fayda gözetmesi Onun yüksek âdetindendir. Faydasız ve boşu boşuna bir şeyi yaratmaz. Yarattıklarını gözetler ve denetler. Kullarından haklıyı ve haksızı ayırır, aralarında hak ve adâletle hükmeder

Adl: Allah adalet sahibidir, her yarattığına hakkı olan her şeyi verir, hiç kimseye hiçbir zaman haksızlık yapmaz, mahşerde adaletle hükmeder, cezası zulüm veya haksızlık değil, adaletten ibârettir. Allah kendisi adalet sahibi olduğu gibi, kullarına da her işlerinde adaleti emreder.

Kuddûs: Allah paktır, temizdir, noksanlıklardan, kusurlardan, âcizliklerden, küfür ve dalâlet ehlinin düşündüğü her türlü eksik sıfatlardan münezzehtir. Allah kemâl sıfatlar sahibidir. Onun her sıfatı, her ismi, her işi, her fiili mükemmeldir. Varlıkları mükemmel, kusursuz, temiz ve pâk yaratır. Temizliği sever, temizliği emreder, işlediklerinden pişman olan ve tövbe eden kullarını günahlarından arındırır ve temiz kılar
 
Son düzenleyen: Moderatör:
"Manası itibariyle Fâtiha, en büyük dua ve münâcâttır. Kulluğun yalnız Allah'a yapılacağı, desteğin yalnızca Allah'tan geldiği, doğru yola varmanın da doğru yoldan sapmanın da Allah'ın iradesine dayandığı, çünkü hayrı da şerri de yaratanın Allah olduğu hususları bu sûrede ifadesini bulmuştur. Kur'an, insanlığa doğru yolu göstermek için indirilmiştir. Kur'an'ın ihtiva ettiği esaslar ana hatları ile Fâtiha'da vardır. Zira Fâtiha'da, övgüye, ta'zime ve ibadete lâyık bir tek Allah'ın varlığı, O'nun hakimiyeti, O'ndan başka dayanılacak bir güç bulunmadığı anlatılır ve doğru yola gitme, iyi insan olma dileğinde bulunulur.

Okunuşu
1- Bismillahirrahmânirrahîm.
2- Elhamdü lillâhi rabbil'alemin
3- Errahmânir'rahim
4- Mâliki yevmiddin
5- İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în
6- İhdinessırâtel müstakîm
7- Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn

Anlamı
1. Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
2. Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
3. O, rahmândır ve rahîmdir.
4. Ceza gününün mâlikidir.
5. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.
6. Bize doğru yolu göster.
7. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!"
 
"Göz Aydınlığımız

Hamdın tamamı “Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah'ın katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız görür.” [1] buyuran Allah (azze ve celle)’ye olsun.
Salat ve selam "İslam’ın düğümleri bir bir çözülecektir. Her bir düğüm çözülünce insanlar bir sonrakine yapışırlar. İlk çözülecek olan, hükümdür (yani yönetimdir). En son çözülecek olan ise namazdır.” [2] buyuran Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'in, O'nun Âl ve ashabının ve ihlasla yollarına uyan mü'minlerin üzerine olsun.

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in "gözümün nuru" diyerek sevgisini ifade ettiği namaz çok özel bir ibadettir. Özeldir, çünkü özelliği hiç bir şekilde bırakılamayan, her hal ve durumda eda edilmesi gereken ve ilk emredilen bir ibadet olmasındandır.
Bütün Nebilerin ve onların elçiliğini kabul eden ümmetlerinin de eda ettikleri bir ibadettir namaz. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e ilk tabi olan, ilk dönem müslümanları Nebi (aleyhisselam) ile beraber teheccüd namazını farz olarak eda ediyorlardı. Bu, beş vakit namaz emredilinceye kadar böyle sürdü. Sonrasında ise sünnet namazı hükmünü aldı. Allah (azze ve celle) başlangıçta teheccüdü onlara farz kılarak, zorluğu açısıyla onları eğiterek, önlerindeki çetin günlere hazırlıyor, metanetlerini artırıyordu.
Namaza dair çok önemli bir husus şöyledir: Namaz dışında hiç bir ibadetin emri semada ve direkt Allah (subhanehu ve teâlâ) tarafından Rasûlullah (aleyhisselam)'a bildirilmemiştir. Namaz emri aracısız doğrudan bizzat Rabbimiz tarafından Nebimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'e bildirilmiştir.

"Ey Bilal kalk, bizi namazla istirahate kavuştur." [6]
Yine bir hadis-i şeriflerinde Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Benim mutluluğum namazdadır.” [7]
Hemen hepimizin bildiği bir hadise Rasûlullah (aleyhisselam)'ın gece namazlarını ayakları şişinceye kadar çok ve uzun kılmasıdır. Aişe annemiz (radiyallahu anha) kendisinin geçmiş ve gelecek bütün günahları affedildiği halde niçin bu kadar namaz kıldığını sorunca o muhteşem cevap geliyor:
"Şükreden bir kul olmayayım mı?" [8]
Bu diyaloğun yaşandığı zaman ise O'nun her sevindirici durumu namazla taçlandırdığının göstergesi.
Zira öncesinde Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'i ve müslümanları çok sevindiren bir olay yaşanmıştı. Göklerden vahiyle Nebilerinin elçiliği ile Rableriyle sürekli irtibattaki o güzide topluluk büyük bir müjde alıyordu. Başlangıçta kendilerini mahzunlaştıran Hudeybiye Musalahası'nın aslında kendileri için bir zafer olduğu Fetih suresinin nüzulüyle Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e bildirilmişti.
Şehid Seyyid Kutub'un tefsirinde anlattığına göre, bu zafer müjdesi içeren, hüzünlerini gideren mü'minlere ve şanlı Nebileri (sallallahu aleyhi ve sellem)'e büyük bir sevinç vesilesi olan Fetih suresi'nin ardından Rasûlullah (aleyhisselam) Rabbine şüküre yine namazla yöneliyor, ve ayakları şişinceye kadar namaz kılarak şükrediyor, Aişe annemizle aralarında o konuşma gerçekleşiyordu.
Sevincinde, hüznünde, hastalığında, sağlığında her halinde ve her yerde namazla kopmaz bir bağ kuran Rasûlullah (aleyhisselam) ve yolundan giden ashabı(radiyallahu anhum) bizlere namazın kıymetini anlatıyorlar. Onlar kurtuluşa eren saadet ehli. Dünya ve Ahiret saadetine ulaşmak için onlarla beraber olmanın yolu da işte namazımızdan geçiyor. Namazımız Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'in namazı gibi, samimi, huşulu, bütün rükünleri ile yerli yerinde olmalı.
Kur'an'ı Kerim'de Nebi efendilerimizden Şuayb (aleyhisselam)'ın namazından kendisine inanmayanların dili ile bahsedilen şu ayeti kerime çok dikkat çekicidir. Kavminden onun risaletine inanmayıp onu yalanlayan kâfirler ona şöyle diyorlardı:
"Dediler ki: 'Ey Şu'ayb! Babalarımızın taptığını, yahut mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor? Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın.” [9]
Zira kavmi ile Şuayb (aleyhisselam) arasındaki en ayırdedici özellik onun namazı idi
ve bu öyle bir namazdı ki hayatı şekillendiren, onların düzenlerini alt üst eden bir tavırdı ve böylesi bir namazın etkisini kendisine tabi olmayanlar da hissediyordu.
Emirul mü'minin Ömer (radiyallahu anh) vâlilerine şöyle yazmıştır:
“Benim katımda en mühim işiniz namazdır. Kim onu koruyup vakitlerine dikkat ederse, dinini korumuş olur, kim de onu yerine getirmeyip yitirirse dinini de kısa zamanda yitirir.” [10]
Çoğu insan için namaz bir külfettir. Halbuki namaz külfet değil eşi bulunmaz, yeri doldurulamaz, paha biçilemez bir nimettir. O sebepten olsa gerek mü'min kul kabirde bile namaz kılma arzusu duyar ve sorgu sualinin ardından kendisine namaz için izin verilir.
Her ibadetimiz ve hayatımızın her alanında Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in örnekliği uyarıları, nasihatleri bize yol gösterir. O bütün ibadetler gibi namaz konusunda çok hassastı. Abdestten, namazın nasıl kılınacağına, nasıl dua edeceğimize ve her ince ayrıntısına kadar namaza dair birçok hadis-i şerifi vardır.
Abdestin tam olarak alınması konusundaki sarsıcı bir uyarısı şöyledir:
Abdullah bin Amr (radiyallahu anh), Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile beraber Mekke'den Medine'ye dönerlerken ikindi namazını kaçıracakları endişesi ile cemaatin abdestte acele edip topuklarını kuru bıraktıklarını gören Allah Rasûlü (aleyhisselam)'ın şöyle buyurduğunu bizlere nakleder:

"Vay o topukların cehennemden çekeceğine. Abdesti tam olarak yapın." [11]
Rasûl (sallallahu aleyhi ve sellem) namazın hakkını vererek kılınmasına çok önem verir ve kendisi bunu bizzat namazı ile de gösterirdi. Namazın bütün rükünlerini tam yapar acele etmezdi. Okuduğunu tane tane okurdu.
Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) Dünyadan kendisine sevdirilenler olarak güzel koku, kadın ve namazı zikreder. Namazın gözünün nuru kılındığını söylerdi. Göz nuru namaz. Rahatlatan, iç aydınlatan kendisi ile saadete erilen namaz.
Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) Mu'minun suresinin ilk on ayetine uygun davranan mü'minlerin cennetlik olduğundan bahseder. Bu on ayetin ikisi namaza dairdir.
2.ayet-i kerime "Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler" 9. ayet-i kerime "Ve onlar ki, namazlarını muhafaza ederler"
Rasûl (aleyhisselam)'ın örnekliğinde hiç bir zaman namazın terki yoktur, savaşta bile. Ömrünün son günlerinde hastalığından dolayı güçsüzleşip bitkin bir hale düşmüştü, sık sık baygınlık geçiriyor artık mescide gidemiyordu. Ebu Bekir (radiyallahu anh) cemaate imamlık yapıyordu. Bu haldeyken bile kendine gelince zorlukla abdestini alıp namazını eda ediyordu.
Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) mü'minlere karşı çok şefkatli ve merhametli, kâfirlere karşı ise yine mü'minlere olan merhametinin gereği olarak sert ve izzetliydi. (aleyhisselatu vesselam) nefsi için değil İslam için mü'minlerin çiğnenen hakları, katledilen canları söz konusu olduğunda müşriklere bedduadan geri durmamıştır. İşte bu beddualarından birisi de Hendek Savaşında müşrikler sebebi ile kaçırılan namazları için olmuştur. Buhari (rahimehullah) Ali (radiyallahu anh)'dan rivayetinde Rasûlullah'ın bu bedduasını bizlere şöyle aktarıyor:
"Bizi ikindi namazından alıkoyup güneş batıncaya kadar meşgul ettikleri gibi, Allah da onların evlerini ve kabirlerini ateşle doldursun." [12]
Onun namaza verdiği önem, bu konudaki ayetler ve hadis-i şerifler çok fazladır. Bu da namazın İslam'daki yerinin önemini değerini belirtir, nasıl önemli olmasın ki zira "Cennetin anahtarı namazdır." Dünya ve ahiret saadetimiz namazda gizlidir.

Namazımızla Allah (azze ve celle) katındaki değerimizi test edebiliriz. Namazımızı koruyor muyuz? Onu eda ederken tadil-i erkan'a riayet ederek mi kılıyoruz, yoksa kılayım da kurtulayım bedbahtlığında mıyız? Bilelim ki Rabbimizin bizim hiç bir ibadetimize ihtiyacı yok. Yarım yamalak kılınan namazlarımıza da keza ihtiyacı yok. Namaza bizim ihtiyacımız var. İmtihan sorularımızın en çok puan getireni, baraj sorumuz namazımız. Namazdan geçenlerin diğer sorulardan geçmesi kolay, namazı geçemeyenler ise diğer amellerini de heba edenler, heba olmasını göze alanlardır...
İbn Kayyim (rahimehullah) bir kıssa anlatır. Namazlarını korumayan, uyayarak namazını zayi eden bir kadının bu halinden dolayı kabrinde yılanlarla arkadaşlığından bahseder. Ne kötü, ne dehşet verici bir arkadaşlıktır bu Rabbim muhafaza etsin.
Namazsızlık, namaza gereken önemin verilmemesi kabir azabına sebeptir. Kabir azabı ise kıyamet kopuncaya kadar çekilen, ızdırap dehşet dolu uzun zamanlardır. Yılanların, haşeratların ve daha mahiyetini bilmediğimiz ancak gerçek olduğuna inandığımız kabir azabından korunmanın yolu namazlarımızı korumaktan geçiyor.
Şu dikkat çekici ayrıntı da kabir azabı ve namaz arasındaki bağlantının işaretlerinden birisi. Kabir azabına karşı okumamız tavsiye edilen dualar namazlarımızda son teşehhüdde selamdan hemen önce okunuyor. Bunlardan birisi şöyle:
"Allah'ım! Kabir azabından Sana sığınırım. Mesih Deccal'in fitnesinden Sana sığınırım. Hayat'ın ve ölüm'ün fitnesinden Sana sığınırım. Allah'ım! Günahtan ve borçtan Sana sığınırım." [13]
Kabir azabına karşı yapılan duanın okunma yeri namaz. Sadece dille değil hal dilimizle namazımızla kabir azabından Allah (subhanehu ve teâlâ)'ya sığınıyoruz. Aynı zamanda karşılaşabilme ihtimalimizin olduğu en büyük fitneler Mesih Deccal fitnesi ve ayaklarımızı kaydıracak diğer fitnelerden de Rabbimize sığınma taleb ettiğimiz yer yine namazımız.

Gelin kıymetlimiz, Rabbimizin bize gönderdiği saadet hazinemiz namazımıza gereken önemi verelim. Namazla dinlenelim, namazla arınalım, namazımız göz aydınlığımız gönül sürurumuz olsun, olsun ki vesilesi ile cennet durağımız olsun...
Davamızın sonu Alemlerin Rabbi olan Allah (azze ve celle)'ye hamd etmektir.
سُبْحَانَكَ الّلهمّ وَ بِحَمْدِكَ اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلَهَ اِلاّ اَنْتَ اَسْتَغْفِرُكَ وَاَتُوبُ اِلَيْكَ [14]
************
[1] Bakara suresi/110.ayet meali
[2] Ahmed bin Hanbel Musned 5/251, Albanî Sahîhu’t-Terğîb ve’t-Terhîb 1/229
[3] Taha suresi/14.ayet meali
[4] Nisa suresi/103
[5] Tirmizi
[6] Ebu Davud, Edeb 86, (4985, 4986).
[7] Nesai
[8] Abdullah ibn.Vehb'den rivayetle Muslim
[9] Hud suresi/87.ayet meali
[10] Muvatta’, Vukûtu’s-salât, 6
[11] (Buhari,ilim 3, 30, Vudû 27, 29 ve Muslim, Ebu Davud ve Nesai'nin Taharet Babları)
[12] Nevevi, Şerhu Sahihi'l-Muslim, 1/227.
[13] Buhari, 2/202; Muslim, 1/412
[14] Tirmizi, deavat: 38
Hatice Hayat CEMRE "
Alıntıdır.

Tam da tembellik yapıp ayaklarımı mest mi yapsam diye üşenirken ve botun içindeki ayaklarımı yıkamayı sonraya bırakmışken:olamaz: "Vay o topukların cehennemden çekeceğine. Abdesti tam olarak yapın." [11] ile almış bulundum uyarımı.:KK48: Hayır yani bu yaşa kadar ilk defa eksik bırakacaktım ki:süslü:
 
BEŞ SEVGİ DİLİ (kitap Özeti)
BEŞ SEVGİ DİLİ
1.ONAY SÖZLERİ
2.NİTELİKLİ BERABERLİK
3.HEDİYE ALIP VERME
4. HİZMET DAVRANIŞLARI
5. FİZİKSEL TEMAS
KAYNAK : 5 SEVGİ DİLİ (Garry Chapman)
Gerek arkadaşımız, gerek anne, baba, eşi ve gerekse de iletişime geçmiş olduğu karşı cins arkadaşlarımızla beraber aynı fiziksel ve sosyal ortamı paylaştığımızda bile genellikle anlaşılmamaktan şikayet ederiz.

Genelde ‘biz birbirimizi sevdik ve aldık, flört dönemimiz oldu ama ben bunun böyle olduğunu bilmiyordum’, ‘vay hain demek bana bunu da yapacaktı’, ‘nasıl olur ben bu adama kanabilirim’, ‘ama ne yapabilirim ki bana hep iyi olduğundan bahsetmişti nişanlı olduğumuz yıllarda bunlara kızmazdı şimdi nasıl olur anlamıyorum’ vs sözleriyle sık sık karşılaşırız. Bunların kendimize göre bir açıklaması vardır tabi, ama acaba ‘doğru dili’ konuştuğumuzdan emin miyiz?

İşte Garry Chapman, yılların tecrübesiyle mutluluk yolunu arayanlara ‘5 Sevgi Dili’ni sunuyor...

5 SEVGİ DİLİ...

Sevgi deposunun dolu tutulması gerekmektedir. İnsanlardaki sevgi oluşumu işte bu deponun varlığına bağlıdır. Aşık olan kişi sevdiği kişini mükemmel olduğu illüzyonuna sahiptir. Aşık olma deneyimi 3 nedenden dolayı gerçek sevgi olmadığı sonucuna vardı Dr. Peck.

a) Aşık olma iradi bir fiil veya bilinçli bir seçim değildir.

b) Aşık olmak gerçek sevgi değildir,çünkü çaba göstermeden yaşanır.

c) Aşık olan kişi diğer kişinin gelişimine yardımcı olmakla gerçekten ilgili değildir...

5 sevgi dilini aşağıya sıraladıktan sonra konu açıklamalarına geçeceğiz. Önce bu dillerin nasıl olduğu konusunda sizler tahminde bulunun.


(1) ONAY SÖZLERİ

(2) NİTELİKLİ BERABERLİK

(3) HİZMET DAVRANIŞLARI

(4) ARMAĞAN ALMA

(5) FİZİKSEL TEMAS

Yukarıdaki sıralanan maddeler 5 sevgi dilinin varlığından bahsediyor ve şimdide bunların ne demek olduklarını öğrenelim.

(1) ONAY SÖZLERİ

Antik İbrani bilgesi, Solomon "Dil; yaşamın ve ölümün gücüne sahiptir. Kaygılı bir yürek insanı bunaltır,ama sevecen bir söz onu neşelendirir." Sözlü iltifatlar veyi takdir sözleri sevgiyi güçlü şekilde iletir.

Bu kıyafetle çok şık görünüyorsun...

Ooo ! Bu elbiseyle çok hoş görünüyorsun...

Bu dünyada patatesi en iyi pişiren kişi sen olmalısın...

Sevginin hedefi,istediğiniz bir şeyi elde etmek değil,sevdiğiniz insanın saadeti için bir şey yapmaktır. Bununla birlikte şu bir gerçektir ki onaylayıcı sözler aldığımızda karşılıkta bulunmak için güdülenmemiz çok daha muhtemeldir.

Onay sözlerinde;

a) Cesaret verici sözler: Duyguları sezinlemeyi ve dünyayı eşinizin gözüyle görmenizi sağlar.

b) Sevecen sözler: Seni seviyorum kelimesi buna bir örnek bu tür durumlarda da eşiniz genellikle sesinizin tonuna yüklenmiş olan mesajı yorumlayacaktır. Kullandığınız kelimeleri değil,konuşurken tavrınız ve ses tonunuz çok önemlidir.

c) Alçakgönüllü sözler: Ricalarda bulunmak,takdir edilmek,pardon hanım efendi 2 dakikanızı alabilir miyim? Ricalar iletişime yön verir ve kişinin kendisinin

önemli olduğunu hissini verir.

(2) NİTELİKLİ BERABERLİK

Nitelikli beraberlikte bütün dikkatimizi kiminle berabersek ona vermemiz gerekmektedir. Kanepeye birlikte oturup,beraberce TV. İzlemek değil,televizyonu kapatıp,tüm dikkatlerimizi toplayıp,birbirimize bakmamızdır. İkinizin beraberce konuşması,beraberce yürüyüşe çıkmanız,beraberce dışarılarda yemeğe çıkmanız vs. birbirini seven 2 gençle ,bir karı-kocanın aynı ortamda otururken bile davranışları farklıdır, çıkan gençler gözbebeklerinin içine bakar,dışarıdaki ortam 2.plan beraberdirler,karı-kocadan


biri mutlaka dışarıyı izliyordur bunlar ne yapıyor garsona bakar,başka müşterilere bakar. Nitelikli beraberlik yoktur onlarda.

Nitelikli beraberlikte;

a) Birliktelik: Bedensel yakınlık demek değil,odaklanmışlıkla ilgili bir şey hem dikkatimizi hem de ruhen yakınlık ve birliktelik demektir.

b) Nitelikli sohbet : 2 bireyin deneyimlerini, düşüncelerini, duygularını ve arzularını dostça ve rahatsız edilmeyecekleri bir ortamda paylaştıkları anlayışına dayanan diyalogdur.

Nitelikli Sohbet Ve Nitelikli Beraberlikte Dikkat Edilecek Hususlar:

1) Eşiniz konuşurken göz temasını sürdürün.(Eşinize tüm dikkatinizi verdiğini anlatır.)

2) Eşinizi dinlerken başka bir şeyle meşgul olmayın .(Başka bir şey yapmayın.)

3) Duyguları dinlemesini öğrenin. (Haklı olduğunuz belli olacaktır.)

4) Vücut dilini gözlemleyin. (Sıkılmış yumruklar,titreyen eller,gözyaşları.)

5) Sözünü kesmeyin. ( Araştırmalar bir insan en fazla karşısındakinin sözünü kesmeden yalnızca 17 saniye dinler normal olarak ama susması gerektiğini bildiği zamanlar bu uzar ve susma süresi susana bağlı olur.)

c) Konuşmayı öğrenmek: Eşinizle konuşmayı öğrenmeniz gerekmektedir. Mümkün olduğu kadar da eşinizle sohbete girmekten kaçınmayın. 2 kişilik tipi vardır 1. Ölü denizdir : İsrail'de Galileo denizi,Jordan nehri yolu ile güneye ölü denizine akar,alır fakat vermez. Bu kişilikte alır kesinlikle vermez. Bilgisi vardır paylaşmak istemez suskundur. 2.Çağlayan çayıdır. Gözden veya kulaktan her ne girerse ağızdan dışarı çıkar ve ikisi arasında nadiren 60 sn. vardır her gördüğünü ve işittiğini anlatır.


d) Nitelikli faaliyetler : Birinizin veya her ikinizin ilgi duyduğu her şeyi içerir.

Vurgu ne yaptığınız üzerinde değil,neden yaptığınız üzerindedir. Amaç birlikte

şey yapmak ve bu yaşantıyı "bana değer veriyor". İmajını vermektir.

(3) ARMAĞAN ALMA

Armağanlar sevginin görsel sembolleridir. Kriz zamanlarında fiziksel varlığınız eşinize verebileceğiniz en güzel armağandır. Armağanın pahalı olması gerekmez. Nede her hafta verilmesi gerekir. Bu yüzden armağan insanın ilişkilerinde,kendisinin diğer kişinin karşısında kıymetli olduğu izlenimimi verdiği için etkili olacaktır. Bu armağanlar eşinizi ve arkadaşınızı daha iyi tanıdıktan sonra çeşitliliği artacaktır. Bazen bakarsınız bir tatlı söz, bazen bakarsınız bir öpücük,bazen de akşam yemeği bazen de mahallenin çiçekçisinden alınmış kırmızı bir gül armağan için yeterli olacaktır. Ayrıca armağan; verdiğiniz kişide sizi de hatırlaması ve unutmaması ihtimalini verdiği için,ilişkiniz ve sevginiz de hatırlanacak olması yönünden çok önemlidir.



(4) HİZMET DAVRANIŞLARI

Hizmet davranışları ile eşinizin,yapmanızdan hoşlandığı şeyleri yapmayı kastediyorum. Ona hizmet ederek,onu memnun etmeye onun için bir şeyler yaparak ona sevginizi ifade edersiniz, yemek pişirmek,masayı hazırlamak,bulaşıkları yıkamak,evi süpürmek,çöpleri dökmek,bebeğin bezini değiştirmek,odayı boyamak,ütü ütülemek vs. bu gibi durumlarda kişi kendisinin sevildiğini kendisine ve ortamına hizmet edildiği zaman anlar. Ricalar sevgiye yön verir ama talepler sevginin akışını durdurduğu için isteklerinizde rica etmeyi ihmal etmeyiniz.

(5) FİZİKSEL TEMAS

Çocuk gelişim alanlarında çok sayıda araştırma şu sonucu vermiştir. Kucaklan an ve öpülen çocuklar uzun zaman süreçlerinde fiziksel temastan mahrum bırakılmış çocuklara nazaran daha sağlıklı bir duygusal yaşam geliştiriyorlar. Fiziksel temas evlilikte sevgiyi iletmek için güçlü bir araçtır. Öpme,sarılma,cinsel ilişki,fiziksel temasta ileti güçlüdür. Dilin ucu,parmakların ucu, burun ucu dokunmaya çok duyarlı olan yerlerdir. Ama omuzların arkası en az duyarlı olan yerlerdir. Fiziksel temas 2 ye ayrılır,

a) Örtülü temas: Vücudunuzu çaktırmadan sürtmek,elini omzuna koymanız.

b) Aşikar temas: Bilerek temastır. Masaj elle tutma masaj vs.

El tokalaşmaları da bir nevi teminattır. Vücut dokunulmak için vardır. Kriz zamanlarında neden iç güdüsel olarak,birbirimiz kucaklarız. Çünkü fiziksel temas sevgiyi güçlü olarak ilettiği için.

NOT:Yukarıda saymış olduğumuz 5 sevgi dilini iyice anlamış bulunuyorsunuz ama burada unutulmaması gereken en önemli nokta,her insanın farklı sevgi dili olacağıdır. Eşiniz için 1. sevgi dili nitelikli beraberlikken arkadaşınız için de 1.sevgi dili onay sözleri olabilir. Erkek için 1. sevgi dili hizmet davranışları iken kadın için armağan alma 1. sevgi dili olacaktır.


KARŞINIZDAKİNİN BİRİNCİL SEVGİ DİLİNİ

VE KENDİ SEVGİ DİLİNİZİ

NASIL KEŞFEDECEKSİNİZ ?

Eşinizin en çok hangi yönünü eleştiriyorsanız,hangi davranışlarından rahatsız oluyorsanız yaptığı ve yapmadığı davranışlar sizin sevgi dilinizi öğrenme açısından yardımcı olacaktır.

Evlendiğinizde geriye dönüp baktığınızda, şu soruyu sormanız gerekmektedir. Bugüne kadar eşimden ben en çok ne istedim?


Sizin eşinize yaptıklarınız ve yapmaktan hoşlandığınız davranışlar çünkü yaptığınız muhtemelen size yapılmasından hoşlandığınız demektir.

Sizi inciten eşinizin davranışları nelerdir?

Eşinizden en çok neyi ister ve rica edersiniz?


2 türlü insanın 1. sevgi dilini tespit etmekte zorlanırız.

A) sevgi deposu, uzun süredir dolu olan kişiler,

B) sevgi deposu, sevildiğini hissetmeyecek kadar boş olan kişiler
 
"EVLENDİKTEN SONRA SEVGİYE NE OLUYOR?

Buffalo ile Dallas arasında 30,000 fit yükseklikte uçarken, dergisini önündeki koltuğun cebine koydu ve bana dönerek “Ne iş yapıyorsunuz?” diye sordu.
“Evlilik danışmanıyım ve evliliği geliştirip güçlendirmek konusunda seminerler veriyorum,” diye cevap verdim, doğal bir tavırla.
“Uzun zamandır bu soruyu birine sormak istiyordum,” dedi. “Evlendikten sonra sevgiye ne oluyor?” Uçuş sırasında biraz uyumayı
düşünmüştüm ama anlaşılan buna fırsatım olmayacaktı. “Ne demek istediğinizi anlayamadım’:'” diye sordum.
“Şey,” dedi, sıkıntılı bir tavırla. “Şimdiye dek üç kez evlenip boşandım. Her seferinde, evlenene kadar her şey harikaydı ama her nedense, evlendikten sonra her şey tersine döndü. Birlikte olduğum kadına hissettiğimi sandığım ve onun da bana hissediyor gibi yüründüğü sevgi yok oldu. Açıkçası, ben oldukça akıllı bir insanım. öncelik olarak işimde çok başarılıyım ama bu konuda kafam çok karışık.”
“Evlilikleriniz ne kadar sürdü?” diye sordum.
“Birincisi yaklaşık on yıl sürdü. İkincisi üç yıl, üçüncüsü ise altı yıl kadar devam etti.”
“Sevginiz evlendikten hemen sonra mı yok oldu, yoksa zaman içinde oluşan bir durum muydu?” diye sordum.
“Açıkçası, ikincisi daha en başından berbattı. Ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok. Karımla aramızda gerçekten sevgi olduğuna inanıyordum ama halayımız bile felaketti. Sonrasında da ilişkimiz bir türlü yoluna girmedi. Flört dönemimiz sadece altı ay sürmüştü. İnanılmaz, insanın ayaklarını yerden kesen bir aşktı. Çok heyecanlıydı! Ama evlendikten sonra, daha en başından bir savaş haline geldi.
“Birinci evliliğimde, bebeğimiz olmadan önceki ikiüç yılımız iyiydi. Bebeğimiz olduktan sonra karım bütün ilgisini ona odaklıyormuş, beni artık umursamıyormuş gibi geldi. Sanki istediği tek şey çocuk sahibi olmaktı ve bebeğine kavuştuktan sonra bana ihtiyacı kalmamış gibiydi.”
“Bu düşüncelerinizi ona açıkladınız mı?” diye sordum. “Ah, elbette açıkladım. Delirdiğimi ve haftanın her günü yirmi dürt saat çocuk bakmanın ne kadar zor bir şey olduğunu anlamadığımı söyledi. Daha anlayışlı olmalı ve ona daha çok yardım etmeliymişim. Doğrusunu söylemek gerekirse, elimden geleni yaptım ama olmadı. Zaman içinde aramız açıldı. Sonunda evliliğimizde sevgiden eser kalmamıştı; sadece soğuk bir savaş vardı. Ve bir gün artık evliliğimizin yürümediğini anladık.
“Sonuncusuna gelince; bu kez öncekilerden farklı olduğunu sanmıştım. Boşanalı üç yıl oluyordu ve flört dönemimiz iki yıl sürmüştü. Yaptığımız şeyin bilincinde olduğumuzu düşünüyordum ve hayatımda ilk kez, birini gerçekten sevmenin ne anlama geldiğini bulduğuma inanıyordum. Dahası, onun da beni sevdiğinden şüphem yoktu.
“Evlendikten sonra değiştiğime inanmıyorum. Evlenmeden önce olduğu gibi, aşkımı ifade etmeyi yine sürdürdüm. Sık sık karıma güzelliğiyle İlgili iltifat ediyor, onu çok sevdiğimi, kocası olmakla gurur duyduğumu söylüyordum. Ama birkaç ay geçtikten sonra, çöpü dışarı çıkarıp çıkarmadığım, giysilerimi astığım asmadığım gibi küçük şeyleri mesele yapmaya başladı. Sonra saldırılar kişiliğime yöneldi. Ona göre ben sadık bir erkek değildim ve bana güvenebileceğini sanmıyordu. Bu kadar olumsuz biriyle evlendiğime inanamıyordum, sanki evlenmeden önce tanıdığım kadın değildi. Tam aksine, tanıdığım en olumlu, en neşeli insanlardan biriydi ve beni en çok etkileyen de bu yönüydü. Asla bir şeyden sızlandığını duymazdım. Ne yapsam beğenirdi. Ama evlendikten sonra ne yapsam onun gözünde yaranamaz oldum. Sonunda sevgim köreldi ve içten içe öfkelenmeye başladım. Beni sevmediğini açıkça görebiliyordum. Zaman içinde birlikte yapamayacağımızı anladık ve ayrılmaya karar verdik.
“Bunlar bir yıl önce oldu. Şimdi size sormak istiyorum: Evlendikten sonra sevgiye ne oluyor? Benim yaşadıklarımı çoğu insan yaşıyor mu? Boşanma oranlarının bu kadar yüksek olmasının nedeni bu mu? Bunu üç kez yaşadığıma inanamıyorum. Peki, ya boşanmayan insanlar ne yapıyorlar? Onlar bütün huzursuzluğa rağmen devam etmeyi mi seçiyorlar, yoksa evliliklerinde sevgiyi canlı tutmayı başarıyorlar mı? Bunu nasıl yapıyorlar?”
Aslında bu beyin sorduğu sorular, bugün evlenip boşanan binlerce insanın uğraştığı sorular. Kimi dostlarına, kimi danışmanlarına, kimi de din adamlarına bu sorulan sorarken, geri kalanları da kendi başlarına çözmeye çalışıyorlar. Aldıkları cevaplar bazen karmaşık psikoloji terimleriyle dolu oluyor, bazen komik hikayelerle ve metaforlarla açıklanıyor. Fıkralar ve atasözleri gerçek temellere dayanır ama böyle çözümler, söz konusu sorunun kapsamı düşünüldüğünde, kanserli birine ağrıkesici vermekten daha farklı bir etki yapmaz.
Evlilikte romantizme duyulan ihtiyaç, psikolojimize derinden kök salmış durumda. Popüler dergilerin neredeyse her sayısında, evlilikle «evginin nasıl canlı tutulabileceği konusunda bir sürü öneri yayınlanıyor. Bu konu üzerine bir sürü kitap yazılıyor. Televizyon ve radyo programlarında yine aynı konu sık sık gündeme geliyor. Gerçek şu ki evliliklerde sevgiyi korumak çok önemlidir. Ama onca kitap, dergi ve uygulamalı destek programlarına rağmen, evlendikten sonra sevgilerini korumayı başaran çiftlerin sayısı neden hâlâ bu kadar az? Aralarında iletişim kurmak veya artırmak konusunda atölye çalışmalarına, seminerlere katıldıkları, onca güzel fikir buldukları halde, neden eve dönünce çiftler yine eski tarzlarına geri dönüyorlar? Bir dergide “Eşinize Sevginizi Göstermenin 101 Yolu” başlıklı bir makale okuyor, aralarından kişisel tercihlerine güre en iyi görünen birikisini seçiyor, bunları deniyorlar ama sonra eşleri harcanan çabaların bile farkına varmıyor ve geri kalan tek şey, her zamanki yaşamaya devam etmek oluyor. Neden?
Kitabımızın amacı, bu soruları cevaplamaktır. Elbette ki bugüne kadar konuyla ilgili yayımlanan diğer kitapların ve makalelerin bir işe yaramadığını söylemiyoruz. Ama temel bir gerçeği göz ardı edemeyiz: İnsanların sevgi dilleri birbirinden farklıdır!
Dilbilimi alanında temel dil grupları vardır: Japonca, Çince, İspanyolca, İngilizce, Portekizce, Yunanca, Almanca, Fransızca vs. Adım siz koyun. Hepimiz ebeveynlerimizin ve bizden büyük kardeşlerimizin dilini öğrenerek büyür, anadilimizi yapılandırırız, İlerleyen zamanlarda, daha fazla çaba harcamak gerekse de, başka diller de öğrenebiliriz ve bunlara yabancı dil deriz. Ama en iyi iletişim kurduğumuz dil, kendi anadilimizdir. Anadilimizi konuşurken son derece rahatızdır ve hiç düşünmeden konuşabiliriz. Öğrendiğimiz bir yabancı dilde ustalaşmamız ve rahat etmemiz ise, o dili ne kadar kullandığımıza bağlıdır. Sadece anadilimizi konuşursak, anadilleri farklı olan insanlarla karşılaştığımızda iletişim kurmakta zorlanırız. Dolayısıyla beden dilini kullanmak, homurdanıp tuhaf sesler çıkarmak, resimler çizmek veya karşımızdakine saçma sapan görünebilecek pantomim çabalarıyla bir şeyler anlatmak zorunda kalırız. Belki iletişim kuram ama çok zorlanırız. Dil farkı, insan uygarlığının bir gerçeğidir. Kültürler arasında etkili iletişim kurmak için başka diller bilmemiz şarttır.
Aynı şekilde, konu sevgiye geldiğinde de benzer bir prensipten hareket etmeliyiz. Kendi sevgi diliniz ve eşinizin sevgi dili arasındaki benzerlik, Çince ile İngilizce arasındaki benzerlik gibi olabilir. Sevginizi İngilizce ne kadar anlatsanız da, eşiniz sadece Çince biliyorsa, birbirinize sevginizi asla anlatamayabilirsiniz. Uçakta karşılaştığım beyefendi, “Sık sık karıma güzelliğiyle ilgili iltifat ediyor, onu çok sevdiğimi, kocası olmakla gurur duyduğumu söylüyordum,” diyordu ve böylece, üçüncü karısıyla “Onaylayın Kelimeler” dilinde iletişim kuruyordu. Sevgisini ifade ederken içten olduğu şüphesizdi ama ne var ki karısı bu dili bilmiyordu. Belki sevgiyi kocasının hareketlerinde arıyor ve göremiyordu. içten olmak yetmez. Eğer sevgi iletişiminde etkili olmak İstiyorsak, öncelikle eşimizin baskın sevgi dilini keşfetmek ve Öğrenmek zorundayız.
….
Eğer sevgi iletişiminde etkili olmak istiyorsak, öncelikle eşimizin baskın sevgi dilini keşfetmek ve Öğrenmek zorundayız."
 
Kadınlar kulübündeki tüm başlıklara baktığımda herkesin kendi hikayesinde çaresiz fakat başkalarının hikayesinde kahraman olduğunu görüyorum.
Etrafımdaki insanlara baktığımda menfaati bitenin muhabbetinin de bittiğini görüyorum.
"Eğer anne isen geline giderken paran olacak, kızına giderken iş tutacak kuvvetin, gücün olacak" cümlesinin patentini alıyorum.:KK54:
Tüm ikili ilişkilerde mesafenin çok işe yaradığını biliyorum.:rapci:
Rabbim'e güveniyorum her konuda, bir tek O vekil olarak bana yeter.:KK52:
Biliyorum ki, yüce Allah bu dünyadaki imtihanımız da anne, baba, akraba, eş, dost, arkadaşla imtihan ederek,sadece ama sadece sığınılacak tek kapının kendisi olduğunu gösteriyor.
Ve eni sonu anlayacağımız imtihandaki SIR ise, istediğini almak değil, verilene razı olmaktır. (ŞÜKR)
 
X