Mi'rac Kandili(Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed Mustafa s.a.v.Mi'rac'da yaşadıkları)

images

Sonra, bir melek gördüm. Horoz suretin de idi. Gayet büyük başı yüce arşla beraber olmuştu. Ayakları yedi kat yerden aşağı idi. İki kanadı vardı. Onları açtığı zaman, maşrıkla mağribi doldururdu.
O melek'in makamı: Sidre-i Münteha'dır. O melek'in vücudu beyaz inciden, ibikleri kızıl yakuttan yaratılmıştı.

Beneksiz beyaz horoz beslemekte büyük faydalar ve güzel hassalar vardır:
Bunun sırrı hikmeti de o melek'e benzemesindendir. Besleyenin yalnız kendi evinin değil, komşularının dahi, afetlerden ve musibetlerden korunmalarına sebep olur.

Bu manada, Resulüllah Efendimiz'in, şöyle buyurduğu rivayet olundu:
''-Beyaz horoz benim dürüst dostumdur. Cebrail'in dahi arkadaşı ve dostudur. Düşmanım şeytanın da düşmanıdır. Beslendiği evin sahibini ve çoluk çocuğunu civarında bulunan dokuz evin hane halkını korur.”

Ancak, bu beyaz horozda şart şudur: Hiç beneği olmayıp, halis beyaz olacaktır. Eğer ibiği iki çatal gül ibikli olursa,bu horozun faydası daha çoktur.

Nitekim bu manada Resulüllah Efendimiz şöyle buyurdu:
''-Çatal ibikli beyaz horoz benim habibim ve sevdiğimdir. Habibim Cebrail'in dahi habibidir. Bulunduğu evin sağından dört, solun dan da dört, önünden dört, ardından dört, cem'an on altı evi ve içinde olan ehillerini afetlerden ve musibetler den korur.”
Bu hadis-i şerifi, Enes (r.a.) naklen Ebuşşeyh çıkarıp rivayet etmiştir.

Bir başka hadis-i şerifi de; Beyhaki rivayet eder. Bunun ravisi ibni Ömer (r.a.) olup,
Resulüllah Efendimizin şöyle buyurduğunu anlatır:
''-Horoz namaz vakitlerini Allah'ın kullarına bildirir. Her kim, evinde beyaz horoz tutup beslerse; o kimseyi üç şeyden korur :
1) Şeytanın şerrinden.
2) Büyücünün şerrinden.
3) Kahinlerin şerrinden.
Ancak, beyaz horoz besleyenler, onu kesmekten kaçınmalıdırlar.

Feth'ül-Kadir de bu işi deneyenlerden şöyle anlatıldı:
-Beyaz horoz kesenin hali kederden yana boş olmaz.
İmam-ı Salebi, İmam-ı Dümeyri'nin Hayat'ül-Hayvan adlı kitabından naklen şöyle anlattı:
-Güzin-i Enbiya Tac-ı Asfiya İmam-ı Etkıya Habib-i Hüda Resulüllah Efendimiz, inci saçan şu manayı ayan beyan anlattı:
Allah'ü Teala üç sesi sever. Bunlardan razıdır.
1) Kuran-ı Kerimi okuyanın sesini sever ve onlardan razı olur.
2) Horoz sesini sever ve razı olur.
3) Seher vaktinde istiğfar edenin sesini sever.

Peygamber Efendimiz, anlatmaya devam ediyor:
''-O horoz şeklindeki melek,gece olunca dünya semasına iner.

O meleğin tesbihi şudur:
''-Pek mukaddes Sultan, bütün noksanlıklardan münezzehdir. Her şeyden Yüce ve Büyük Zat noksan sıfatlardan münezzehtir. Ondan başka İlah yoktur. Hayatı ve kıyamı sonsuzdur.''

Cebrail'e sordum:
-Bu nedir?
Bana şöyle anlattı :
-Bunun için, Arşın Horozu..derler.
-Gece karanlığı olduğu zaman, dünya semasına iner. Gecenin üç bölüğünden biri geçtikten sonra kanatlarını çırpar

Ve şöyle der:
-Hani ibadet edenler? Namaza kalkacaklar kalksınlar.
Onun bu sesini, insan ve cinden başka bütün yaratılmışlar duyarlar. Yer horozları onun sesini işitince, kanatlarını çırpar

Şöyle seslenirler:
-Ey gafiller, Allah'ı zikre başlayınız.

Gece yarısı olunca, o melek yine kanatlarını çırpar
Şöyle seslenir:
-Teheccüde kalkacaklar kalksın; teheccüt kılsınlar.
Bu nidayı yaptığı zaman, tekrar yer horozları ötüp insanlara o meleğin haberini bildirirler.

Gecenin iki bölüğü geçip bir bölüğü kaldığı zaman,
o melek tekrar seslenip şöyle der:
-Hani günahından mağfiret isteyenler ve alemlerin Rabb'in dan ihtiyaçları ve muratları olanlar? Kalksınlar, istiğfar etsinler ve muratlarını arz etsinler…
-Onun bu nidası üzerine yer horozları ötüp insanları ondan haberdar ederler. Tanyeri ağardıktan sonra tekrar
o melek kanatlarını çırpar ve şöyle der:
-Şimdiden sonra gafiller kalksın.Hem de üzerlerinde kat kat günahları olduğu halde.
Bunu söyledikten sonra, mekanına yükselir.Bunu duyan yer horozları da öter, onun söylediğinden haberdar ederler.

Cebrail devam etti :
-Ya Resulüllah, bu durum hep böyledir, taa.. kıyamete kadar.
 
images

-Bundan sonra, bir derya ya vardım. Sütten beyaz; insan menisi gibi yoğundu. İçinde bulunan acaip görülmemiş şeyleri anlatmak mümkün değildir. Onların haddi hesabı yoktu.

Cebrail'e sordum:
-Bu ne deryası dır? diye

Bana şöyle anlattı:
-Bu derya ya: Hayat Denizi derler.

Kıyamet kopup yaratılmışların cümlesi helak olduktan sonra, Yüce Allah, mahlukunu kabirden kaldırıp onlara mükafat veya ceza murat ettiği zaman, ferman buyurur; bu derya dan yer yüzüne yağmur yağar. Buradan, yeryüzüne kırk arşın kadar su iner. Çürüyüp topak olan tenler, kemikler, sinirler ve kıllar meydana gelir. Bu su, o toprağa dokunduğu zaman neden toprak olduysa… derhal eski haline döner. Dağılanlar, böylece bir yere toplanacaklardır. Bütün bu olacaklar bu derya vasıtası ile olacaktır.

Bundan sonra, Cebrail ezan ve kamet okudu. Bulunduğum Sema ehline imam olup iki rekat namaz kıldım.
 
images

İKİNCİ SEMA
Bundan sonra, İkinci Kat Sema ya çıktım.
Onu, Sübhan olan Yüce Hak, kırmızı mercandan yaratmış.

Bu sema'nın adına:Kaydum. derler.
Bu sema kapıcısının adına: Mihail. derler.
Bu sema'yı gayet nurlu ve şaşaalı gördüm. O kadar ki, bakınca gözler kamaşır.
Bu sema nın kapısı inciden, kilidi nurdandır.

Cebrail, bu semanın kapısını vurdu, açılmasını istedi.
Oranın kapıcısı olan Mihail sordu :
-Kapının açılmasını isteyen kimdir?
-Cebrail'im. deyince
Tekrar sordu:
-Yanındaki kimdir?
-Muhammed'dir. diye Cebrail cevap verdi.
Oranın kapıcısı tekrar sordu:
-Ona peygamberlik verildi mi?
-Evet verildi. Cevabını aldıktan sonra
Tekrar sordu:
-Onun buraya gelmesi için, bir davet ve talep vaki oldu mu?

Cebrail bunun için şöyle dedi:
-Evet.. davet ve talep vaki oldu.
Bundan sonra, o semanın kapıcı melek'i şöyle dedi:
-Hoş geldin ne güzel gelici geldi.

Ve.. kapıyı açtı.
-İçeri girdim; oranın hazini ( kapıcısı-bekcisi-bakıcısı) Mihail-i gördüm.
Hizmetinde iki yüz bin melek vardı. O meleklerin de, her birinin ikişer yüz bin melek hadimi vardı.
Selam verdim; tazimle selamımı aldı. Yüce Hak'tan türlü ikramların müjdesini bana verdi.

Bunların okuduğu tesbih duası şu idi:
''-Yüce Allah Sübhandır; Onu tesbih edenler tesbih ettikçe Allah'a hamd olsun. Ona hamd edenler hamd ettikçe…Allah'tan başka İlah yoktur. Bu tehlili okuyanlar okudukça Yüce Allah büyüklerin en büyüğüdür.''

Bunları geçtikten sonra, bir takım melek'lere eriştim. Saflar tutup tam huşu, huzur ile rükua varmışlardı. Öylece Rükuda duruyorlardı.

Bunların tesbihleri şu idi:
''-Geniş tasarruf sahibi Yüce Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir ki, O gözleri görür. Gözlerin idrak edemeyeceği Yüce Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. Alabildiğine büyük, olabildiği kadar bilen Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir.''

Cebrail'e sordum:
-Bunlar, ne zamandan beri rüku ederler?

Şöyle anlattı:
-Yaratıldıktan bu yana bunlar hep rükudadır. Taa..kıyamete kadar başlarını kaldırmadan, böylece rüku halinde tesbih okurlar. Yüce Hakt'an niyaz eyle; bu ibadeti de senin ümmetine nasip eylesin.

-Bende, tazarru ve niyaz eyledim; namazda ümmetime rüku ihsan olundu.

Bunları geçtikten sonra, iki genç gördüm.
-Bunlar kimlerdir? diye sordum.

Cebrail, bana şöyle anlattı :
-Bunlar, Yahya ve İsa (a.s) peygamberdir. Bunlar birbirlerinin teyze çocuklarıdır.
Onlara selam verdim. Onlar da selamımı tazimle aldılar.

Ve:
-Merhaba, hoş geldin, Ey salih peygamber, salih kardeş. Diyerek musafaha eylediler. Sonra beni, Yüce ve Mukaddes olan Allah'u Teala' dan ihsan edilen çok çeşitli ikramlarla müjdelediler.

İsa (a.s.) şu tesbihi okuyordu:
''-Rahmeti ve ihsanı bol olan Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehtir.Yarattıklarını maddesiz ve örneksiz yaratan,sonra onları öldürüp eski hallerine döndüren Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehtir.''

-O melek'i geçtikten sonra, gayet ulu bir melek gördüm. O melek'in yetmiş bin başı vardı.Her başında yetmiş bin yüzü vardı.Her yüzünde yetmiş bin ağzı vardı. Her ağzında yetmiş bin dili vardı. Her dili de,başka bir lügatta konuşuyordu.Biri diğerine benzemiyordu. Yüce Hakkı tesbih ediyordu.

Onun tesbihi şuydu:
''-Yüce Yaratıcı Zat noksan sıfatlardan münezzehtir. Ulular Ulusu Zat,noksan sıfatlardan münezzehtir.Yüce Allah'ı hamdle tesbih ederim. Azim Allah,tüm noksan sıfatlardan münezzehtir.Ona hamd olsun.Allah'ü Teala'dan bağış talebinde bulunurum.''

-Bu kimdir? diye sordum.
Cebrail,bana şöyle anlattı:
-Bu melek, rızık işlerine tevkil edilmiştir. Adı: Kasım dır.
Herkesin rızkını,günü gününe sahibine ulaştırır.Takdir ve tayin olunandan eksik veya fazla olmaz.
 
images

O melek'i geçtikten sonra,büyük,acayip ulu bir melek gördüm. Nurdan bir kürsü üzerine oturmuştu. Gamlı ve sükut duruyordu.
Oturduğu kürsünün dört köşesi vardı. Her köşesinde yedi yüz bin altından ve gümüşten payeleri vardı. Çevresinde o denli melekler vardı ki, sayılarını celal ve ikram sahibi Yüce Allah'tan başkası bilmez.

Sağında: yetmiş bin saf saf, gayet nurani melekler vardı. Cümlesi yeşiller giymişlerdi. Güzel kokuyorlardı. Konuşmaları gayet tatlı idi. Güzelliklerinden yüzlerine bakılmıyordu.

Solunda: yetmiş bin melek saf saf duruyordu. Şekilleri de gayet zulmani idi. Suretleri simsiyahtı. Yaramaz sözlü idiler. Elbiseleri ve kokuları çirkindi. Tesbih ettikleri zaman, ağızlarından ateş saçılıyordu. Önlerinde ateşten süngüler ve sopalar vardı. Öyle gözleri vardı ki, bakmaya takat kalmaz.
Taht üzerinde oturan melek'in başından ayağına değin gözleri vardı ki, zühre ve melih yıldızları gibi parlıyordu. Kanatları da vardı. Elinde bir sahife önünde de bir levh vardı. Daima o levhe bakıyordu; bir an bile gözünü ondan ayırmıyordu. Önünde bir ağaç vardı; yapraklarının sayısını ancak Allah bilir. Her yaprakta bir kimsenin adı yazılmıştı.

Yine önünde leğene benzer bir şey vardı. Bazen sağ eli ondan bir şey alıyor; sağ yanında duran nurlu ve tatlı meleklere teslim ediyordu. Bazen de sol eli ile ondan bir şey alarak sol yanında duran kap kara meleklere veriyordu.
Bu melek'e baktığım zaman, kalbime bir korku düştü. Vücudum titrer oldu. Bana bir zaaf ve çöküklük geldi.

-Bu kimdir? diye sordum.
Cebrail, bana şöyle anlattı :
-Bu ölüm meleğidir. İsmi: Azrail dir.
Bunu görmeye hiç kimse cesaret edemez. Lezzetleri kesen, toplulukları dağıtandır.

Sonra gidip şöyle dedi:
-Ey Azrail, bu gelen ahir zaman peygamberidir. Rahman Allah'ın Habibidir. Onunla konuş.

O nun bu sözü üzerine,
Azrail, başını kaldırdı; Tebessüm eyledi.

Cebrail, ona yaklaştı ve selam verdi.
Bende onun yanına gittim selam verdim. Selamımı aldı; bana çokça tazim eyledi.

Sonra şöyle dedi:
-Sana merhaba, Yüce Hak, senden daha keremli bir kimse yaratmadı. Ümmetini dahi, Yüce Hak, ümmetlerin en keremlisi yarattı. Ben, senin ümmetlerine, babalarından ve analarından daha merhametli ve daha şefkatliyim.

Onun bu sözlerine karşılık şöyle dedim :
-Gönlümü hoş eyledin; kalbimi gamdan kurtardın. Ama kalbimde bir şey kaldı. Seni gamlı ve mahzun gördüm; sebebi nedir?

Şöyle anlattı:
-Ya Resulüllah, Yüce Hak, beni bu hizmete tayin buyurduğu zamandan beri korkarım.
Sebebi: Uhdesinden gelemem; cevap vermeye gücüm yetmez. Bunun için korkulu ve gamlıyım.

Sordum:
-Bu leğene benzeyen şey nedir?

Şöyle anlattı:
-Bu dünya nın tamamıdır. Meşrıktan mağribe, kaftan kafa varıncaya kadar hepsi
yanımda bir leğen kadardır. Nasıl istersem öyle tasarruf ederim.

Tekrar sordum:
-Bu baktığınız levh nedir?

Şöyle dedi:
-Levh-ü mahfuzdur. Bir sene içerisinde eceli gelenlerin defterleridir. Melekler onu yazıp bana verirler. İşte o defterdir.

Sordum:
Ya bu sahife nedir? diye

Şöyle anlattı:
-Ruhları alınacakların, vakit saatlerini bildiren defterdir.

Sordum:
Ya Bu ağaç nedir? dedim.

Şöyle anlattı:
-Dünya da hayatta olanların ömürlerinin ağacıdır. Bir adam doğduğu zaman, bunda bir yaprak çıkar. Her yaprağının üzerinde sahibinin ismi yazılmıştır. Eceli yaklaştığı zaman, o yaprak sararır, bu levhde bulunan ismin üzerine düşer. O yaprağı meleklere veririm; götürür onun yemeğine katar yedirirler. Yiyince Allah'ın izni ile hastalık arız olur, hastalanır. Vadesi tamam olunca, defterde olan ismi silinir. Bende elimi uzatıp ruhunu kabz ederim; ister mağripte, isterse maşrıkta olsun. Eğer saadet ehli ise; sağımda duran meleklere veririm. Bunlar, rahmet melekleridir. O ruhu bunlara teslim ederim. Şayet o ruhunu kabz ettiğim şekavet ehli ise; solumda bulunan meleklere teslim ederim. Bunlar azap melekleridir.

Sordum:
-Bunlar ne kadar melektir? diye .

Şöyle anlattı:
Bunların sayısını bilmem. Ama ne vakit, bir kimsenin ruhunu kabz etsem; altı yüz tane rahmet, altı yüz tane de azap melek'i hazır olur. O ruh, hangi taifeye verilir? Ona bakarlar. Bir kere gelenlere bir daha sıra gelmez. Taa.. kıyamete kadar böyle olacaktır.

Bundan sonra, tekrar sordum:
-Ey ölüm melek'i, herkesin ruhunu sen mi alırsın?

Şöyle anlattı:
-Yaratıldıktan bu yana, yerimden kımıldamadım. Bana yetmiş bin melek hizmet eder. Her birinin eli altında da yetmiş bin melek var. Bir kimsenin ruhunu almak istediğim zaman, onlara emrederim. Onlar gidip onun ruhunun boğazına getirirler. Bundan sonra, elimi uzatıp onun ruhunu alırım.

Tekrar sordum:
-İstediğim odur ki, ümmetim zaiftir. Onları mülayım bir şekilde, şefkatle tutasın.

Şöyle dedi:
-Yüce Allah'ın; İzzeti ve Celali ve hakkına; ki O, sizi hatem'ül-enbiya kıldı. Bana, bizzat o Yüce yaratıcı gece ve gündüz yetmiş kere hitap edip şöyle buyurur:
-Muhammed ümmetinin ruhlarını kolaylıkla, sühuletle al. Onların işlerini lütufla gör. Şüphesiz ben, ümmetinize analarından ve babalarından daha şefkatle tutkunum.

Bundan sonra; Cebrail, ezan ve kamet okudu. İmam olup, ikinci sema ehli ile, iki rekat namaz kıldım.
 
images

ÜÇÜNCÜ SEMA
Bundan sonra, Üçüncü Kat Sema' ya yükseldim.

Yüce Hak, bu sema'yı bakırdan yaratmıştı. İsmine: Zeytun. derler.
Buranın kapıcısına da: Arinail. derler.
Bunun kapısı, ak incidendi.Üzerinde nurdan kilidi vardı.
Daha önce anlatılan usulde kapının açılması istendi. Belli sual cevap vaki oldu. Kapı açıldı. İçeri girdik.

İçeri girince, gördüm ki:Arinail, gayet azametli ulu bir melektir. Onun hizmetinde de üç yüz bin melek vardı.
Bu melek'e selam verdim. Tam tazimle selamımı aldı. Bana çeşitli üstün nimetlerin müjdesini verdi.

Bu meleklerin tesbihi de şöyleydi:
''-Bol hibeler eden ihsan sahibi Zat noksan sıfatlardan münezzehtir. Gönüller açan bilgin Zat noksan sıfatlarda münezzehtir. Kendisine dua edenlerin duasına icabet eden Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehtir.''


Bunu geçtikten sonra, çokça melekler gördüm. Saf olmuşlardı. Cümlesi secde etmişlerdi.
Secdelerinde şu tesbihi okuyorlardı:
''-Bilgin Yaratıcı Zat noksan sıfatlardan münezzehtir. Kendisinden başka kaçıp sığınılacak makam olmayan Zat noksan sıfatlardan münezzehtir. Yüceler Yücesi Allah tüm noksan sıfatlardan münezzehtir.''

Devamlı olarak, bu tesbihi okuyup duruyorlardı.

Cebrail, şöyle dedi:
-Bunların ibadetleri daima budur. Niyaz eyle bu ibadet ümmetine ihsan olunsun.
Ben de dua ettim; ümmetime namaz da secde emrolundu.

Secdenin iki olmasının sebebi şudur:
Onlara selam verdiğim zaman, başlarını secde den kaldırıp selamımı aldılar, tekrar secde ye vardılar. Bunun için ümmetime iki secde farz oldu.
 
images

Bunları geçtikten sonra, Yusuf (a.s) ı gördüm. Gayet güzeldi, güzelliğin yarısı ona ihsan olunmuştu.
Selam verdim.Selamımı tazimle aldı,beni merhabaladı. Benimle müsafaha etti.Türlü kerametlerin müjdesini bana verdi.
Ve bana: Hayır dua da bulundu.

Yusuf'un Tesbihi şuydu:
''-Kerem sahiplerin en keremlisi Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehtir. Benzeri olmayan tek Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. Hiç bir şekilde sonu olmayan Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehtir.''

Bunu geçtikten sonra, Davut (a.s) ı ve oğlu Süleyman (a.s) ı gördüm. Selam verdim. Selamımı tazimle aldılar.
Bana müjdeler verip şöyle dediler:
Bu gece, ümmetine şefaat ve Rabbinden selamette olmalarını niyaz eyle.

Davud'un Tesbihi şuydu:
''-Nurun Yaratıcısı noksan sıfatlardan münezzehtir. Tevbeleri kabul buyurup hibeler ihsan eden Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehtir.''

Süleyman'ın okuduğu tesbih şöyleydi:
''-Malın mülkün sahibi Yüce zat noksan sıfatlardan münezzehtir. Kahir cebbar olan Yüce zat noksan sıfatlardan münezzehtir. Tüm işler,zatında biten Yüce Allah noksan sıfatlardan münezzehtir.''

Bunu geçtikten sonra,bir melek'e ulaştım.bir kürsü de oturmuştu.Bu melek'in yetmiş başı,yetmiş kanadı vardı.Her kanadı mağribi,maşrıkı kuşatırdı. Çevresinde koca koca melekler gördüm. Bunlardan her birinin boyu son derece uzundu. Bu melekler,bir taifeye azap ediyorlardı. Sopalarla dövüp parçalıyorlardı. Sonra,o parçalar bütün oluyordu,melekler de azaba yeniden başlıyordu.
-O büyük melek'in kim olduğunu sordum?

Cebrail,şöyle anlattı:
-Bu melek'in adına: Sohail. derler.
Onların azap ettikleri de, senin ümmetinden zalim,cebbar ve mütekebbir kimselerdir. Kıyamete kadar onlara azap ederler.

Bunların tesbihleri şuydu:
''-Cebbarların çok çok üstünde olan Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehtir. Sataşanların üstünde büyük saltanatı bulunan Yüce Zat tüm noksan sıfatlardan münezzehtir. Kendisine isyan edenlerden intikam almaya güçlü Yüce Zat bütün noksan sıfatlardan münezzehtir.''

Bundan sonra, ateşten bir deniz gördüm.Çevresini sert,şiddetli melekler sarmıştı.
-Bu nedir? diye sorunca
Cebrail, şöyle anlattı:
-Bunun adı: Saak Denizi 'dir. Gökten yere yakıcı gürültüler ve yıldırımlar bu meleklerle iner.

Bundan sonra, bir kapı gördüm; kafurdandı. Bunun alt eşiği,yerin en derin noktası olan serada.. Yukarı eşiği ise; arşın altında idi. Bu kapının iki kanadı vardı.Yer ve gök kadar bir kilit asmışlardı.
Hayret ettim:
-Bu ne kapıdır? dedim.

Cebrail, bana şöyle anlattı:
-Bu kapının adı: BAB'ÜL EMAN dır.

Tekrar sordum:
-Neden buna: BABUL EMAN denildi?

Bu soruma da şu cevabı verdi:
-Yüce Hak, cehennem'i yarattı. İçine de çeşitli azaplar koydu. Cehennemden bir nefes zuhur eyledi. Bunun üzerine, cümle yer ve gök ehli Yüce Hakk'a sığınıp eman diledi.
Bundan sonra,izzet sahibi Yüce Hak, bu kapıyı cehennemle cümle kainat arasında yarattı.
Taki:yedi kat yerlerin ve yedi kat göklerin ehli eman da bulunalar.
Bu mana icabıdır ki;bu kapının adına: Bab'ül Eman denildi.

Arkasında neler bulunduğunu görmek için, o kapının açılmasını istedim.
Cebrail şöyle dedi:
-Bunun ardında cehennem vardır, neylersiniz?

-Muhakkak görmek isterim. deyince
Şu ilahi ferman sadir oldu:
-Ey Habibim: parmağınla işaret et, kapı açılır.

Bunun üzerine işaret ettim,kapı açıldı.
Nazar eyledim;gördüm ki:Demirden büyük bir mimber var. O mimberin altı yüz bin ayağı vardı. Onun üzerinde çok heybetli ateşten yaratılmış bir melek oturuyordu. Ateşten ipler büküyor, ateşten zincirler ve bukağılar yapıyordu. Gayet şiddetli ve korkunç yüzlü idi. Pençesi kuvvetli ve öfkesi belli idi.

Başını önüne eğmiş şu tesbihi okuyordu:
''-Güçlü sultan olduğu halde, zulmetmeyen o Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehdir. Düşmanlarından intikam alan Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehtir.Dilediğine bol ihsanda bulunan Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehdir.Kendisine bir benzer olmayan Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehtir.''

Ağzından dağlar gibi ateşler çıkıyordu.Burnundan alevler fışkırıyordu. Bu melek, çok hışımlı ve çok öfkeli idi. İki gözü ateş saçıyordu.Onun her bir gözü,dünyanın tamamı kadardı. O melek'i bu heybette görünce, bana korku geldi.Allah'u Teala'nın lütfu,keremi,inayeti olmasaydı helak olurdum.

Cebrail'e sual edip:
-Bu kimdir? Onu görünce vücuduma titreme geldi. dedim

Cebrail bana şöyle anlattı:
-Siz korkmayın, çünkü; sizin için korku yoktur.
Bu cehennemin hazini (kapıcı,bekçi,bakıcı) Malik tir.

Allah'u Teala, Onu gazabından yaratmıştır. Yaratıldığından bu yana hiç gülmemiştir. Her an, gazabı artmaktadır. Onun yanına varın, selam verin.

Bunun üzerine, gidip selam verdim. O kadar meşguldü ki, başını bile kaldırmadı.

Cebrail, öne geçip şöyle dedi:
-Ey Malik, sana selam veren Allah'ın Resulü Muhammed'dir. Cebrail,beni ona böyle tanıttı.Namımı işitince bana kıyam edip bana tazim için, türlü saygı dilleri döktü ve ikramlar eyledi.

Sonra şöyle dedi:
-Ya Muhammed,sana müjdeler olsun.Yüce Hak, sana çokça kerametler ihsan eyledi. Senden hoşnuttur.Senin vücüduna cehennem ateşini haram kıldı. Senin hürmet ve bereketinle sana tabi olanlara dahi cehennem ateşini haram kıldı.

Yüce Hak, bana emreyledi:
-Senin ümmetinin asilerine merhamet eyleyeyim. Sana iman getirmeyenlerden intikam alayım.
 
images

Bundan sonra, Cebrail'e dedim ki:
-Buna söyle, bana cehennemi göstersin.

Cebrail, ona benim talebimi bildirdiği zaman: Cehennem den iğne deliği kadar bir yer açtı. Oradan iplik inceliğinde siyah bir duman çıktı. O duman bir saat çıksaydı; Bütün yeri ve semaları o dumanın karanlığı sarardı. Güneş'in, Ay'ın ve diğer aydınlık veren şeylerin ziyası ve nuru görünmezdi,mahvolurdu.
Ancak Malik, o deliği o anda eli ile sıvadı.O duman yok oldu.

Bana da şöyle dedi:
-Buradan içeri bakın.

Bakınca gördüm ki,Cehennem.
Bir birinin altında yedi tabakadır. En yukarısı cehennem dir ki; Oraya müminlerin asileri girer.
Bunun azabı,diğerlerinden hafiftir.

2.) Leza dır. Buraya; Nasara girecektir.
3.) Hutame dir. Buraya da; Yahudiler girer.
4.) Sair dir. Buraya da; Sabiiler girer.
5.) Sakardır. Buraya da; Mecusiler girer.
6.) Cahim dir. Buraya da; Müşrikler girer.
7.) Haviye dir. Buraya da; Münafıklar gireceklerdir.
Birde Allah'lık davası güdenler girerler. Mesela: Firavun, Nemrud, gibileri..

Ben, aşağı tabakada olanların azaplarının şiddetinden bakmaya takat getiremedim. Ancak üst tabakada olanlara baktım. Buraya ümmetimin asileri girerler.

Buraya bakınca, gördüm ki: Orada ateşten yetmiş derya var. Her deryanın kenarında, ateşten birer şehir var. Her şehirde ateşten yetmiş bin ev var. Her evin içinde, ateşten yetmiş bin sandık var. O sandıkların için de de,erkekler ve kadınlar var. Oraya hapsolmuşlar; yanlarında yılanlar ve akrepler var.

Şöyle sordum:
-Ey Malik, bu sandıkların içinde hapsolanlar kimlerdir?

Şöyle anlattı:
-Bunların bazısı insanlara zulüm edip haksız yere malını alanlardır. Bazısı da, büyüklük satıp zalim cebbarlık edenlerdir. Halbuki; büyüklük,celal ve ikram sahibi Yüce Allah'a mahsustur.

Sonra bir kavim gördüm, dudakları deve ve köpek dudakları gibi idi. Karınlarında bağırsakları kopuyor; dübürlerinden dökülüyordu. Tekrar içlerinde bağırsak yaratılıyordu. Zebaniler yine vurup döküyordu. Onlara böylece azap ediyorlardı.
-Bunlar kimlerdir? dedim
Malik, şöyle anlattı:
-Bunlar, ümmetinizden yetim malını haksız yere yiyenlerdir.

Bir kavim daha gördüm. Karınları dağlar gibi şişmişti.İçine yılanlar ve akrepler dolmuştu. Orada hareket edip ızdırap veriyorlardı. Bunlar ayağa kalkmak istedikleri zaman karınlarının büyüklüğünden ve yılanların hareketlerinden kalkmaya güçleri yetmiyordu. Yıkılıyorlardı.

Sordum:
-Bunlar kimlerdir?
Malik, şöyle anlattı:
-Bunlar, ümmetinden faiz yiyenlerdir.

Bundan sonra, bir alay hatunlar gördüm. Bunları saçlarından asmışlardı.
Bunlar için
-Kimlerdir? diye sordum
Malik, şöyle anlattı:
-Bunlar şu kadınlardır ki; yüzlerini ve saçlarını örtmeyip erkeklere gösterirler. Kocalarından başkasına zinetlerini açarlar. Kocalarına eza ve cefa ederler.

Bundan sonra, bir takım erkek ve kadın gördüm. Bunları dillerinden ateş çemberlere asmışlardı. Tırnakları bakırdandı.Kendi yüzlerini yırtıp parça parça ediyorlardı.
Sordum:
-Bunlar kimlerdir ? dedim
Malik, şöyle anlattı:
-Bunlar, yalan yere şehadet edenlerdir. Koğuculuk yapıp söz gezdirenlerdir.

Bundan sonra, bir alay kadınlar gördüm. Bunların kimisini memesinden asmışlar, kimisini de ayaklarından baş aşağı asmışlardı.Bunlar feryat ve sayha atıp duruyorlardı.
Sordum:
-Bunlar kimlerdir? dedim
Malik, şöyle anlattı:
-Bunlar zina edenlerdir. Ayrıca, çocuklarını düşürüp, katil işi işleyenlerdir.

Bundan sonra, bir alay adamlar gördüm. Bunlar, kendi yanlarının etlerini koparıp ağızlarına koyuyorlardı. Yemeyip ağızların da gizliyorlardı.
Ama Zebaniler onları :
-Yiyin.. diye zorlayıp istemeyerek yediriyorlardı. Tekrar koparıp ağızlarına alıyorlardı.Zebaniler tekrar yemeleri için onları zorluyordu. Bu şekilde onlara azap ediyorlardı.

Sordum:
-Bunlar kimlerdir? diye
Malik, şöyle anlattı:
-Bunlar, ümmetinizden şu kimselerdir ki, insanları yüzlerine karşı ayıplar, zemmederler.Ayrıca arkalarından kötüleyip gıybetlerini ederler. Elleri, dudakları, kaşları ve gözleri ile işaret ederek insanları alaya alırlar.

Bundan sonra, bir kavim gördüm ki; bunların cesetleri hınzıra, yüzleri de köpek yüzüne benziyordu. Dübürlerinden ateş çıkıyordu. Yılanlar,akrepler onları sokuyor ellerini yiyorlardı.
Sordum:
-Bunlar kimlerdir? dedim
Malik, şöyle anlattı:
-Bunlar, ümmetinizden namaz kılmayan, gusul etmeyen, cenabet gezenlerdir.
 
Canım çok güzel bilgiler paylaşmışsın,ALLAH razı olsun,ama dini içerik diye kapatmasınlar sonra konunu,

Görmediler henüz sanırım,yoksa hemen kapatıyolar,yasak diye yani...
:50:
 
Son düzenleme:
images

Bundan sonra bir kavim daha gördüm. Bunlar, tam susadıklarından ötürü susuzluktan yanıp feryatla su istiyorlardı. Onların bu isteklerine karşılık ateşten kadehlerle kaynar sular verilip:
-İç..
Diyerek zorlanıyorlardı. Onlar bu kadehi ağızlarına yakın götürdükleri zaman, o suyun şiddetli kaynamasından yüzlerinin etleri pişip kadehin içine dökülüyordu. İçince de bağırsakları parça parça olup dübürlerinden dışarı dökülüyordu.
Sordum
-Bunlar kimlerdir? diye
Malik, şöyle anlattı:
-Ümmetinizden, şarap ve sarhoşluk verici şeyleri içenlerdir.

Bundan sonra,bir alay kadın gördüm. Baş aşağı ayaklarından asmışlar. Dilleri uzayıp ağızlarından sarkmıştı. Zebaniler, onların ateşten makaslarla durmadan kesiyordu. Zebaniler, onların dillerini kestikce tekrar uzuyordu ve bunlar eşekler gibi bağrışıyorlardı. Köpekler gibi de uluyorlardı.
Sordum
-Bunlar kimlerdir? diye
Malik, şöyle anlattı:
-Bunlar, ölüsü öldüğü zaman,feryadı figan eden kadınlardır.

Bundan sonra, bir takım erkekleri ve kadınları gördüm.
Bunları, bakırdan fırınlar içine oturtmuşlardı. Altlarından ateşler ve alevler çıkıp başları ile bütün vücutlarını bürüyordu. Gayet kötü kokular geliyordu.
Sordum
-Bunlar kimlerdir? diye
Malik, şöyle anlattı:
-Bunlar, zina eden erkek ve kadınlardır.
Sordum:
-Peki, bu kötü koku nedir? dedim
Bunu da, şöyle anlattı:
-Onların ferçlerinden çıkan şeyin kokularıdır.

Bundan sonra, bir kısım kadınları gördüm ki; asılmışlar. Bunların elleri boyunlarına sıkıca bağlanmıştı.
Sordum:
-Bunlar kimlerdir? dedim
Malik, şöyle anlattı:
Kocalarına hiyanet edip, mallarını telef edenlerdir.

Bundan sonra, bir takım erkekleri ve kadınları gördüm. Bunlara ateşte azap ediliyordu. Bunların üzerine zebaniler musallat olmuştu. Bunlar feryat ettikçe, zebaniler ateşten sopalarla vuruyorlardı. Karınlarına ateşten süngüleri saplıyorlardı. Vücutlarını da ateşten kamçılarla dövüyorlardı. Bunların azaplarını pek çetin gördüm.
Sordum:
-Bunlar kimlerdir ? diye
Malik, şöyle anlattı:
-Bunlar analarına ve babalarına isyan ederek karşı gelenlerdir.

Yine bir kavim gördüm. Bunların, boyunlarına ateşten dağlar gibi büyük halkalar geçirmişlerdi.
Sordum:
-Bunlar kimlerdir? diye
Malik, şöyle anlattı:
-Bunlar, üzerinde bulunan emanetleri sahiplerine vermeyenlerdir.

Bundan sonra, bir kavim gördüm. Zebaniler bunları, ateşten bıçaklarla boğazlıyordu ama bunlar aynı saatte diriliyordu. Bunlar dirilince, zebaniler tekrar onları boğazlıyordu.
Sordum
Bunlar kimlerdir? diye
Malik, şöyle anlattı:
-Bunlar, haksız yere adam öldürenlerdir.

Bir kavim daha gördüm. Gayet çirkin ve kötü kokulu cife yiyorlardı.
Sordum
-Bunlar kimlerdir ? diye
Malik, şöyle anlattı:
-Bunlar, gıybet edip insanların etini yiyenlerdir.
 
images

Bunlardan başka,cehennem de iki sınıf kimse gördüm. Bunların bir sınıfı erkeklerden, bir sınıfı da kadınlardandı. Bunların azabı gayet şiddetli idi.
Sordum
-Bunlar kimlerdir? diye
Malik, şöyle anlattı:
-Bu erkekler, beylerin önünde sopa ve kamçılarla gidip zavallı fakirlere vurup zulüm edenlerdir. O kadınlar ise; sürette libas giyip, hakikatte cümle azası belli, açık hükmünde ve erkeklere aşikar olanlardır. Ayrıca, dışarı çıktıkları zaman erkekleri kendilerine çekenlerdir. Bu sebepten, başları deve hörgücü gibi büyük olup selametle doğruca cennete giremezler.

Bundan sonra, cehennem de bir alay erkek ve dişi kimseler gördüm. Bunların azabı bir birine benzemiyordu. Her birine bir başka türlü azap olunuyordu. Bu tabakada azap olunanlar arasında bunlardan şiddetli azap olunan yoktu. Şöyle bir azapla azap ediliyorlardı: bunları ateşten sopalar üzerine asmışlardı. Etleri pişip dökülüyor, sadece kemik kalıyorlardı. Hak Teala, onların etlerini bitiriyor, yine önceki gibi etleri pişip dökülüyordu.
Bazıları da, ateşten zincirlerle,bukağılarla bağlanmışlardı. Böylece azap olunuyorlardı.
Sordum:
-Bunlar kimlerdir? diye
Malik, şöyle anlattı:
-Bunlar, vücut sağlığı yerinde iken, namazı terk edenlerdir.

Ve.. şöyle dedim:
-Ey Malik, kapıyı kapa bakacak takatim kalmadı.

Malik, şöyle anlattı:
-Ya Resulüllah, mübarek gözünüzle müşahade ettiğiniz azapları, gördüğünüz gibi ümmetinize bildirin. Ümmetinizi çok çekindirin. Masiyetlerden, Allah'ın emrine aykırı hareketten onları alıp men edin.
Allah'a tam itaate teşvik edip,ibadet yoluna getirin. Allah'ın, azabı şiddetlidir. Cehennem yedi tabakadır. Bu gördüğünüz ilk tabakasıdır. Aşağıları daha şiddetlidir.
 
images

Bunları dinledikten sonra,Resulüllah Efendimiz; ümmetine şefkatinden dolayı ağlamaya, şefaat ve niyaza başlar.

Ümmetinin, zaafı ve o gibi azaba takat getiremeyeceklerini anlatıp, o kadar ağladı ki; Cebrail, Mukarrep melekler ve orada bulunan diğer melekler dahi ağlamaya başladılar. Resulüllah Efendimizin, tazarru ve niyazına:
-Amin! dediler.

Bunun üzerine, izzet sahibi Yüce Hak'tan şu hitap geldi:
''-Habibim, senin değerin benim katımda büyüktür. Duan makbuldür. Şefaatın makbuldür. Gönlünü hoş tut. Seni muradına eriştirdim. Kıyamette, Sana bir makam vereceğim; şu kadar asileri sana bağışlayacağım..
Ta ki:
-Yeter..
Diyesin. Senin ümmetini sair ümmetlerin üzerine seçtim. Seni de; onlara şefaatçi kıldım. Dilediğin kadar şefaat eyle.. Kabul ederim.''
 
images

Sonra...
Bu Malik'ten başka, cehennem hazinleri (kapıcıları, bekçileri, bakıcıları) on sekiz tanedir.
Malik'le on dokuz olurlar. Bunların gözleri yıldırım gibidir. Ağızlarından yalın ateş çıkar. Bunlarda asla esirgemek ve acımak yoktur. Her an öfkeleri artmaktadır. Vücutları gayet büyüktür.

Onların büyüklüğünü şundan anla:
Onlardan biri tek eli ile yetmiş bin kafiri alıp, cehenneme atar. Kafirin vücudu ise gayet büyüktür. Ağzındaki dişlerin her biri, Uhud dağı kadardır. Her bir dişi Uhud dağı kadar olunca, başının ve vücudunun ne kadar büyük olacağını hesap eyle. Bir omzundan, diğer omzuna kadar olan mesafe; dokuz günlük yoldur. Derisinin kalınlığı üç günlük yoldur. İşte, koca cüsseli yetmiş bin kafir avucu içine sığınca,o melek ne kadar büyüktür, düşünüle ..
Bu meleklerin eli altında o kadar zebani vardır ki,Onların sayısını ancak Allah bilir.

Şöyle bir rivayet geldi :
-Yüce Hak, Resulüllah Efendimize, bu on dokuz melek'in vasıflarını beyan yolunda şu ayet-i kerimeyi yolladı:
-“ Onun üzerine on dokuz melek tayin edilmiştir”

Resulüllah Efendimiz, ümmeti namına mahzun oldu; halas olmalarını diledi.
Bunun üzerine Yüce Hak, şöyle buyurdu:
-Senin ümmetine on dokuz harfli bir cümle ihsan eyledim. Ümmetin onu devamlı olarak bırakmadan okursa kendilerini o on dokuz cehennem hazinlerinden ve onların yardımcıları olan zebanilerin azabından emin kılarım.
O cümle şudur:
-Bismillahirrahmanirrahim. ( Rahman Rahim Allah'ın adı ile )

Bundan sonra Malik, o deliği kapadı. Daha sonra Cebrail, ezan okuyup kamet getirdi. Bende imam oldum. Bu üçüncü sema ehli ile iki rekat namaz kıldım.
 
Hepsini okumadım ama Allah (c.c) razı olsun. Efendimize de salat ve selam olsun.
Kandilimiz mübarek olsun ve hayırlara vesile olsun. Amin.
 
Hepsini okumadım ama Allah (c.c) razı olsun. Efendimize de salat ve selam olsun.
Kandilimiz mübarek olsun ve hayırlara vesile olsun. Amin.
:16:Allah sizden de razı olsun sevgili Renkahenk. ve diğer bütün arkadaşlardan da..Allah'a emanet olun..daha nice kandillere sağlıklı mutlu huzurla ulaşmak dileğiyle..
Bu konuyu zamanınız oldukça okursunuz inşaallah..Ben tamamını bitirmek isterdim..elimden geleni yapsam da ancak bu kadarını paylaşabildim sizlerle..şimdi uzunca bir yolculuğa çıkıyorum..Allah ömür verir, ölmez sağ kalırsam dönünce, bir sonraki mirac kandilinde kaldığım yerden 4. Sema dan devam ederim. Allah izin verirse..

Sevgili Peygamberimiz'in cemalini rüyanızda görmeniz..mahşerde elinden tutup onun gül kokusunu duymanız,cennette onunla beraber olanlardan olmanız dileğiyle..
Hoşçakalın ..Allah'a emanet olun.:16: Önce Allah'a, sonra sizlere teşekkür ederim.:69:
 
keske dewam etseyddiniz ilK fırsatta okumak isterim.. ALLAH razı olsun .. göz yaslarıyla okudum.. cok güzeldi.. Rabbim bizi ümmeti muhammedle birlikte tüm sewdiklerimizle kurtulanlardan eylesin AMİN..
 
:16:Allah sizden de razı olsun sevgili Renkahenk. ve diğer bütün arkadaşlardan da..Allah'a emanet olun..daha nice kandillere sağlıklı mutlu huzurla ulaşmak dileğiyle..
Bu konuyu zamanınız oldukça okursunuz inşaallah..Ben tamamını bitirmek isterdim..elimden geleni yapsam da ancak bu kadarını paylaşabildim sizlerle..şimdi uzunca bir yolculuğa çıkıyorum..Allah ömür verir, ölmez sağ kalırsam dönünce, bir sonraki mirac kandilinde kaldığım yerden 4. Sema dan devam ederim. Allah izin verirse..

Sevgili Peygamberimiz'in cemalini rüyanızda görmeniz..mahşerde elinden tutup onun gül kokusunu duymanız,cennette onunla beraber olanlardan olmanız dileğiyle..
Hoşçakalın ..Allah'a emanet olun.:16: Önce Allah'a, sonra sizlere teşekkür ederim.:69:

Allah (c.c) razı olsun canım kardeşim.
Şu duanız var ya... gözlerim doldu. Yürekten amin diyorum. İnşallah bu dünyada hepimize Peygamberimizi s.a.v rüyamızda görmek ve O'nun ümmetine layık biri olup ahirette, cennette de beraber olmak nasip olur. Amin. Allah c.c. razı olsun.
Hayırlı yolculuklar, güle güle gidin, güle güle dönün inş. Allah'a emanet olun. Hoşçakalın :71:
 
keske dewam etseyddiniz ilK fırsatta okumak isterim.. ALLAH razı olsun .. göz yaslarıyla okudum.. cok güzeldi.. Rabbim bizi ümmeti muhammedle birlikte tüm sewdiklerimizle kurtulanlardan eylesin AMİN..
Merhaba, kokusum
Siz bu mesajı yazarken ben burada olmadığım için, size ancak şimdi teşekkür edebiliyorum..Güzel duanız için teşekkür ederim..Allah sizden de razı olsun. Sevgiyle kalın..:16:

Allah (c.c) razı olsun canım kardeşim.
Şu duanız var ya... gözlerim doldu. Yürekten amin diyorum. İnşallah bu dünyada hepimize Peygamberimizi s.a.v rüyamızda görmek ve O'nun ümmetine layık biri olup ahirette, cennette de beraber olmak nasip olur. Amin. Allah c.c. razı olsun.
Hayırlı yolculuklar, güle güle gidin, güle güle dönün inş. Allah'a emanet olun. Hoşçakalın :71:
Merhaba, Renkahenk
Siz bu satırları yazarken ben çoktan yolculuğa çıkmıştım ve sizin bu güzel mesajlarınızı okuyup, sizlere cevap verme imkanı bulamadım..Uzun bir ayrılıktan sonra bugün geldim ve bu güzel mesajınızı okudum..Güzel dilekleriniz için teşekkür ederim..
Ve Peygamber Efendimiz (s.a.v)le ilgili yapmış olduğunuz dua içinde canı gönülden amin diyorum.:16:
Allah sizden de razı olsun.Sevgiyle kalın..:71:
 
images


Allah'ın izni ile, ömrümüz de bir yıl daha mi'raç kandiline ulaşmış bulunmaktayız..herkesin kandili mübarek olsun:16:

Söz verdiğim üzere yarım kalan konuya, kaldığım yerden devam edeceğim.. teşekkür ederim Allah'ım, verdiğim sözü yerine getirmeme yardımcı olduğun için. :69:

NOT: Bu konu ilk açıldığında özel günler ve haftalar başlığında idi. ( ilk orada açmıştım konuyu, orada ki, diğer konularla birlikte bu başlığa taşındı ve kaldı. )
 
Son düzenleme:
Back