Resulüllah Efendimiz 40 yaşında iken;alemlere rahmet olarak nübüvvet ve risaletle bütün insanlara Resul Peygamber gönderildi.
Resulüllah Efendimiz'in risaletle gelişinin 12.senesi receb ayının 26.günü idi.Peygamber Efendimiz o gün,tek başına Beyt-i Mükerreme ye gitti;bir direğin önüne oturdu. Yüce Hakk'a zikir ve fikir ibadeti ile meşgul olmaya başladı. Bu sırada, Ebu Cehil de;yardımcıları ve uyanları ile görüşmek için geldi. Gördü ki:Hz.Muhammed (s.a.v.) yanlız oturmuş;Mevlasına ibadetle meşgul..Yanında ashabı kiramdan da kimse yok.Onu böyle görünce; içinden:
-Ona eza cefa edeyim
diyerek yanına geldi ve şöyle dedi:
-Ya Muhammed,sen peygambermisin?
Peygamberimiz,Ebu Cehil'in bu sözüne karşılık:
-Evet Peygamberim buyurdu.
Ebu Cehil şöyle devam etti:
-Böyle yanlız Peygamber mi olur? Hani yardımcıların? Hani hizmetçilerin? Eğer Peygamberlik gelmesi gerekseydi,bana gelirdi.Bak, benim şu kadar uyanlarım, hizmetçilerim var.Böyle dedikten sonra,böbürlenerek yürüdü gitti.
Ebu Cehil'in ardından,onun yandaşlarından biri daha uyanları ve yardımcıları ile geldi.Bu da Peygamber Efendimiz'i yanlız görünce eza ve cefa kasdı ile yanına geldi;Ebu Cehil'in dediği gibi dedi.Sonra gitti. Onun yanına oturdu.
Bundan sonra,Kureyş'in ileri gelenlerinden tam yedi kişi ard arda geldi.Hepsi de,avenesi ve uyanları ile geldi;sanki daha önceden söz birliği etmiş gibi,tek tek Peygamber Efendimiz'e,Ebu Cehil'in dediği gibi söyledi.
Peygamber Efendimiz,onların bu yaptıklarına çok mahzun oldu.Sonra şöyle dedi:
-On iki yıldır;ben bunları hak dine ve Yüce Hakkı tevhide davet ederim.Halbu ki bunlar,Hakkı kabul etmek şöyle dursun;henüz Resul kime derler? bunu dahi anlamamışlar.Resule hizmetçi ve avene ne lazım? Ancak resule lazım olan ilahi vahyi ve sübhan Allah'ın emrini tebliğ etmektir.
Ve Peygamber Efendimiz gamlandı. O gece Receb-i Şerif'in 27. Pazartesi gecesi idi.
Ümmühani'nin evine geldi. Ümmühani Ebu Talib'in kızı,Hz. Ali'nin (r.a.) kız kardeşi idi.Ümmühani,babası Ebu Talib'in evinde kalıyordu.Bu ev,Safa ile Merve arası bir yerde idi. Resulüllah Efendimiz ,oraya gittiği zaman; Ümmühani kendisini hüzünlü ve gamlı buldu.Resulüllah Efendimizden hüznünün ve gamının sebebini sordu;Resulüllah Efendimiz de işin aslını haber verdi.
Ümmühani, akıllı ve tedbirli bir hanımdı.Resulüllah Efendimizi teselli etti ve şöyle dedi:
-Onlar sizin risaletinizi,Hak Peygamber olduğunuzu,size avene ve hizmetçi gerekmediğini şeksiz bilirler.Ne var ki onlar,çok inatçı hasetçi,hırçın olduklarından sırf sizi üzmek,eza cefa kasdı ile öyle demişlerdir.
Bu sözler,bir bakıma Resulüllah Efendimizi teselli içindi;fakat Peygamberimizin hüznü yinede kaldı.
Anlatıldığı gibi,gamlı ve hüzünlü olarak;Ümmühani'nin evinde,yatsıdan sonra,uyur uyanık bir halde yattı.
Sonra..
Resulüllah Efendimizi cümle mahluktan evvel yaratan;kalplerin sevgilisi,türlü türlü keramet,çeşitli nimetler ile cümle insanlara Resul olarak gönderen;cümle kemalatı ile başta görünen;mürebbisi olan şanı yüce nimetleri her yana yaygın,kendisinden başka ilah olmayan
Alemlerin Rabbı,azamet ve celali ile Cebrail'e hitaben şöyle buyurdu:
-Gerçekten benim sevgilim,cümle mahluk arasından seçip çıkardığım,cümle yaratılmışların hayırlısı Resulüm: Ümmühani'nin evinde küffarın ezasından mahzun ve gamlı yatmaktadır.Senin taat ve ibadetin habibimi davet olsun. O süslü kanatlarını yeniden cennet cevherleri ile süsle;onun hizmeti ile şerefyab ol.
Mikail'e söyle: Bu gece erzakı tartmayı bıraksın.
İsrafil'e söyle: Sur'u bir saat kadar bıraksın.
Azrail'e söyle:Bu gece can almaktan el çeksin.
Rıdvan'a söyle: Cenneti süslesin.
Malik'e tembih et:Cehennem tabakalarını kapasın;zebaniler hareket etmesinler.
Huriler: Bezenip ellerine cevher saçan tabakları alsınlar.Cennet köşklerini saf saf dizsinler.
Arş hamiline söyle: Mukaddes libası atlas felekine giydirsin.
Ve ..sizler, her biriniz yanınıza yetmiş bin melek alın.
Ve.. sen cennete git; bir burak seçip al.
Yeryüzüne in;kabirlerden azabı kaldır.Bundan sonra,habibime git.
O;Müşriklerin ezasından dolayı gamlı ve mahzun olarak Ümmühani'nin evinde yatıyor.
O, habibimi rıfk ile,büyük bir keremle kaldır; anlat: Bu gece kendisinin yüce kadrini,izzet ve rif'atını cümleden ziyade yakınlığını kendisine bildirecek gecedir. O'nu davet eyle.
Sonra..
Cebrail a.s. cennete gitti. Gördü ki: Orada kırk bin Burak gezmektedir. Her birinin alnında Muhammed ism-i şerifi yazılmış. Aralarında bir Burak vardı;mahzundu. Başını aşağı eğmiş; göz yaşları sel gibi akıyordu. Hemde hiç durmadan.
Cebrail o mahzun Burak'ın yanına vardı. Hüznünün ve ağlamasının sebebini sordu.
Burak şöyle anlattı:
-Cennette gezerken, aniden kulağıma:
-Ya Muhammed
diye bir ses geldi. İşittiğim anda o ismin sahibine aşık oldum.
O nun aşkı ve cemalini görmek arzusu ile kırk bin yıldan beri mahzun olup ağlarım.
-Cebrail a.s. o Burakın haline merhamet etti; şöyle dedi:
-Senin maşukun olan Hz. Muhammed bu gece miraca davet olundu. Mescid-i Haram'dan
Mescid-i Aksa'ya Burak la gelecektir. Seni götüreyim muradına er.
-Bundan sonra o Buraka nurdan eğer vurdu; zebercedden gem vurdu. İki cihan sultanı
Rasulüllah Efendimizin halvet saraylarına geldi.
Peygamberimiz buyurdu ki:
-Ümmühaninin evinde idim. Orada uykuya dalmıştım. Gözlerim uyuyordu; ama kalbim uyanıktı.
Bu sırada, Cebrail'in sesi kulağıma geldi; uykudan kalktım, oturdum.
Gördüm ki: Cebrail karşımda duruyor.
Bana şöyle dedi :
-Yüce Hak sana selam etti; Seni davet etti. Seni ben taşıyacağım.Allah-ü Teala istedi ki: Sana türlü
keremlerle ikram eyleye. Senden evvel gelenler ve senden sonra gelecek olanlar bu türlü kereme nail olmadılar ve olmayacaklardır.
Kalktım. Abdest almak istediğim zaman; abdestim için Kevser nehrinden su gelmesi emri verildi.Ben abdeste hazırlanırken,daha abdest azalarımı açmadan, Rıdvan, Kevser suyu dolu yakuttan iki ibrik getirdi.
Birde yeşil zümrütten leğen getirdi.Bu leğen dört köşe idi.Her köşesine bir cevher konmuştu.O cevherlerin nuru semaya güneş gibi aydınlık veriyordu.
Bundan sonra yıkandım;Sırtıma nurdan bir hulle giydirdiler.Başıma da nurdan bir kavuk koydular.
Bu kavuğun hikayesi şöyleydi:
Adem yaratılmadan sekiz bin sene evvel, Rıdvan onu benim adıma sarmıştı.Sarıldığı vakitten bu yana kırk bin melek o kavuğun çevresinde tazimle durup tesbih ve tehlille meşgul oluyorlardı.Her tesbihin sonunda bana salat ve selam okuyorlardı. O kavuğun kırk bin gözü vardı. Her gözünde de dört satır yazı vardı.
Birinci Satırda: Muhammed Allah'ın Resulüdür.
İkinci Satırda: Muhammed Allah'ın Nebisidir.
Üçüncü Satırda: Muhammed Allah'ın Habibidir.
Dördüncü Satırda: Muhammed Allah'ın Halilidir.
Bundan sonra Cebrail arkama nurdan bir bürde (pelerin gibi) koydu.
Belime de kızıl yakuttan bir kemer kuşattı. Elime de yeşil zümrütten bir kamçı verdi. Bu kamçı, dört yüz inci ile süslenmişti. Her incinin sabah yıldızı gibi parlaklığı vardı. Ayaklarıma da,yeşil zümrütten bir çift pabuç giydirdi. Daha sonra,elimden tutup Beyt-i Haram'a götürdü.