şu an merhaba demek bile o kadar boş geliyor ki... bugün daha doğrusu bu sabah saatlerinde 2 haftadır sahiplenmiş olduğum 1,5 aylık yavru kedimi kaybettim. beni terk edip gitti. zor durumdaydı ve hiç aklımızda yokken yardımcı olmak için sahiplendik onu 2 hafta kadar önce. çok iştahsızdı, biberonla süt (özel kedi sütü elbette) içireyim diye kavga ederdik, kollarım tırmık izleriyle doldu onu besleyeceğim diye. sonra sindirim sisteminde sıkıntı yaşandı, aldım veterinere götürdüm. yeni mamalar aldık vs. yok, iştahsızlığı geçmedi. 1 haftam zar zor beslemekle geçti, sonra kusmaya başlayıp halsiz de kalınca bu kez başka bir veterinere götürdük. burada serum verildi, vitamin verildi, vücut ısısı yükseltildi filan derken yaş mamasını severek yemeye başladı. çok mutluydum, düzeldi diyordum, iyi oldu diyordum... neşesi, keyfi yerindeydi, beni, bizi çok sevdi. biz de bütün ev pervane olduk etrafında. ilgi sevgi had safhadaydı, hep gözümüz üzerindeydi. her şeyden sakındık iyi bakabilmek için... yavrumuz iyi derken dün rahatsızlandı, hemen hiç zaman kaybetmeden tekrar veterinere gittim. durumun ciddi olduğunu söylediler, iç organlarında sıkıntı varmış. hatta gece klinikte kaldı işi çok uzundu çünkü, testler, röntgenler, tahliller bilmem neler... gece yarısı haberleştik doktoruyla, çok minik olması sıkıntı dedi, problemini açıkladı. ilaç tedavisi uygulanacak, düzelirse o şekilde kendiliğinden düzelir, dedi. yakın izlemeye alacağız dedi her şeye tamam dedik. ne gerekiyorsa yapılsın yeter ki yavrumuz kurtulsun, iyi olsun. ama olmadı, olamadı. bebişimiz daha fazla dayanamamış, tutunamamış ve son nefesini vermiş. gece konuştuğumuzda doktor yarın gelirsiniz demişti, sabah hazırlandım gittim almaya ve konuşmaya. nedir ne değildir tekrar üzerinden geçecektik, ne gerekiyorsa yapacaktık. ilaçsa ilaç, ameliyatsa ameliyat... yolda da aklımdan geçiriyorum şimdi halsiz bile olsa, hasta bile olsa beni görünce kucağıma gelmek ister, miyavlar yavrum... bunları düşünürken kliniğe girdim, durumu anlattılar. neyin nasıl olduğunu en detaylı haliyle, en bilimsel haliyle. herifi görseniz röntgenleri gösteriyor bir yığın anlamadığım şey kafam zaten gitmiş, şoktayım... evet, durum ciddi dendiğinde kötü şeyler sezmiş ve çok üzülmüştüm ama ah işte, insan minicik de olsa bir umut kırıntısı gördüğü zaman o kırıntıya öyle bir yapışıyor, tutunuyor ki. evet, ölebilirdi de ama iyileşir, iyileşsin diye düşündüm. ücretini ödedim, alamadım cenazesini falan bir de tek başımayım yanımda ailemden kimse de yok. kaldıramazdım zaten giden gitmişti.
boş kafesini verdiler, başka yavrular var düşünür müsün? dediler. bi bakayım dedim çünkü ben de gidenle gidilmez, sevgiyi geride kalanlara verelim düşüncesindeyim. bulduk bir tane varmış, annesini sopayla dövüp öldürmüşler o da ortada kalmış. güzel kalpli bir kadıncağız geçici sahiplenmiş ama kalıcı sahip arıyormuş, istersen al götür dediler. aldım biraz, sevdim falan bizimkiyle aynı yaştaydı yani 1,5 aylık. ama bizim zavallıya göre daha neşeli, daha enerjik, daha güçlü vs. o an anladım 2 haftadır hiç konduramadığım gerçeği: bizim yavrumuz zaten hastaymış, zaten sıkıntılıymış... çok uğraştım iyi olsun diye, düzelsin diye ama iç organlarındaki sıkıntı nedeniyle er ya da geç bu olacakmış, öyle doğmuş. tavuklu mamasını da çok sevince kendince biraz hızlı yemiş ve süreci hızlandırmış. anatomik bozukluk dediler. anne sütünden yeteri kadar faydalanamamış zaten. sokak kedilerinde bu tarz durumlar sıkça görülüyormuş yani yetersiz beslenme, hastalık, sorunlu doğum gibi gibi... bilemiyorum belki de bize gelmeden önce bir darbe aldı iç organları hasar gördü? bunun net açıklaması yapılmadı ama öyle doğmuş olduğu ihtimali kuvvetli. aman ne bileyim düşündükçe kötü oluyorum, kurtaramadık işte. minicik bir candı, yaşatamadık. huzur vermeye çalıştık ama sağlık veremedik.
neyse minişimin üzerine yeni bir yavru alamadım, evdekiler istemediler. sakın getirme dediler. biz yerine koyamayız dediler. avunurduk diye düşündüm, ona da sevgi verirdik diye ama gözüm arkada kalmadı çünkü o şimdilik emin ellerdeydi. biliyorum ki o kadın iyi birilerine verecek o kediyi. benimki göçtü gitti. sabahtan beri o kadar kötüyüm, o kadar kötüyüm ki anlatamam. eve çok zor geldim bir de uzaktı. evde herkes ağladı, yas havası hakim, çok aşırı üzgünüz. ona nazar boncuğu alacaktık, büyük kum kabını biraz büyüdüğünde kullanacaktı. büyüyünce tepemizden inmeyecekti, evde köşe kapmaca oynayacaktık. ömrü yetmedi bebeğimin. çok ürkekti zaten, savunmasız, zayıf. zar zor tutunmuş yaşama ama daha fazla tutunamadı. bayılırdı güneşe uzanmaya, dakikalarca gözünü dikerek bana bakmaya. mamasını çok severdi, yatağını da. uyandığı zaman uyku sersemliğiyle şapşal gibi etrafa bakınıp miyavlardı, çok severdim o halini. hemen kucak arardı, şımartmıştık. mırlaması, kokusu, miyavlaması, peşimizden gelmesi, ayaklarımıza dolanması ve devamlı sevgi dilenmesi... bunları aklımdan atamam. çok üzgünüm, tarif edemiyorum, küçücük ömründe sadece 2 hafta bizimleydi, inşallah mutlu edebilmişimdir onu. hiçbir zaman boşvermedim, şimdi işim var veterinere yarın götüreyim demedim, yorgunum demedim, aç bırakmadım. ısıttım, oynadım, sevdim, okşadım, öptüm... bütün sağlık sorunlarına rağmen hayatıma bambaşka bir tat katmıştı. çok erken gitti. şimdiyse sadece içimi dökmek istedim, kendimi o kadar tuttum ve sıktım ki. evet çok ağladım ama ne bileyim, nasıl atacağım bu acıyı? biliyorum kaderi dünyaya gelmeden önce çizilmişti ama rüzgar gibi geçti.
şimdiden özledim. okuyan herkese teşekkür ederim, acımı paylaştığınız için. var olun.
Ne kadar cansın kk das demek istiyorum çünkü cana can katmak istemişsin var ol!