Mezura ile mezar arasında diyet

1kumtanesi

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
127
10
62
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Mezura ile mezar arasında diyet ettim ölmeye

Hatice Danabaş’ı geçtiğimiz haftalarda ekranlara yansıyan bir deri bir kemik görüntüsü ile tanıdık. Aşırı kilolu olduğu düşüncesi ile altı yıl önce rejime başlayan 28 yaşındaki genç kız şimdilerde anaroksiya nevroza hastalığı ile pençeleşiyor. Sonra şarkıcı Ozan Orhon ile ilgili talihsiz haberler geldi gündeme: Şarkıcı Orhon midesine kelepçe taktırarak beş ayda 59 kilo vermişti, fakat şimdilerde istem dışı kilo kaybediyordu ve ne kilo kaybını ne de giderek kötüye giden sağlık durumunu kontrol edebiliyordu. Teknolojik imkanlar sayesinde daha az hareket etmeye, televizyon karşısında saatler geçirmeye, bol kalorili fast food yiyecekleri ve çerezleri tüketmeye teşvik edilen insanlardan, bütün bunlar hiç olmuyormuşçasına ‘ince’ görünmeleri bekleniyor. Sorunlu bir hayat tarzı dayatılıyor; ama bedenlerin kusursuz olması gerekiyor! Sonuç: Her üç kişiden biri diyet yapmakta. Normal kiloya sahip insanlar bile daha zayıf olmak uğruna buldukları her diyet listesine bir iksir gibi sarılıyor. Ölümüne diyetler ve riskli ameliyatlar artık hayatımızın bir parçası.

Sorumsuz rejimin diyetini ödüyoruz

Çevremizde karşılaştığımız üç kadından ikisi her an rejim yapıyor. Kimi gazeteden kestiği bir diyet programını uyguluyor kimi televizyonlarda nasıl zayıfladığını ballandıra ballandıra anlatan ünlü bir ismin yöntemine bel bağlamış durumda. Doktorların hayatınıza muhakkak yerleştirin dediği “sağlıklı beslenme”nin yerini ‘diyetle yaşam’ almış durumda. Fazla kilolardan kurtulmak yetmediği gibi herkes olduğundan “daha zayıf” olmak uğruna çaba gösteriyor. Her gün ekranlarda sunulan ideal manken ölçülerine kavuşmak herkesin ortak çabası. Fakat estetik uğruna girişilen bu yarış zamanla hem psikolojik hem de fizyolojik olarak insan sağlığını olumsuz şekilde etkiliyor. Üstelik bu tehlike sadece yetişkin insanlarda değil çocuklarda ve gelişme çağındaki herkesde. Avustralya’nın Sidney kentinde düzenlenen 10. Uluslararası Obezite Kongresi’ne katılan Leeds Üniversitesi Profesörü Andrew Hill sunduğu tebliğde özellikle kız çocuklarında kilo takıntısının beş yaşından itibaren başladığına dikkat çekerek olayın vehametini gözler önüne seriyordu.

Kilolu olmamasına rağmen insanların kendilerini sürekli şişman hissetme hastalığı daha önceleri sosyo-ekonomik düzeyi yüksek kişilerde görülüyordu. Özellikle televizyonun insan hayatındaki yerinin artmasıyla artık pramitin alt kısmında da aynı takıntılı durum kendini gösteriyor. Dr. Ender Saraç sosyetedeki aşırı gösteriş iddiasından kaynaklanan bu hastalığın kırsal kesimde de “Zayıf, ideal bir vücuda sahipsen daha çok itibar görürsün.” düşüncesinden dolayı yayıldığını söylüyor. Artık toplumun her katmanında kendini gösteren daha zayıf görünme arzusu birçok kişinin ölümüne diyetlere girmesine sebep oluyor. Bir türlü normal kiloya sahip olduğuna inanmayan bireyler hep “daha da fazla kilo kaybetmek uğruna” diyeti hayatlarının bir parçası haline getiriyor. Gittikçe psikolojik bir hastalık halini alan bu durum zamanında tedbir alınmazsa ölüme götürüyor. Bu durumu ‘Twiggy Sendromu’ olarak adlandıran Prof. Dr. Kerem Doksat şimdilerde türetilen “sıfır beden” modasının sağlıklı bir yaklaşım olmadığını; fakat bu anlayışın gençler arasında hatta yaşını başını almış hanımlarda da yayıldığını söylüyor.

Uzmanların ince beden hastalığı olarak adlandırdığı bu sendrom özellikle ergenlik çağındaki genç kızlarda daha çok görünüyor. Bedenlerindeki değişimin başladığı ergenlik sürecinde çevrelerinden vücutları ile alakalı aldıkları en küçük bir eleştiri özellikle de ‘şişmanladığının’ ima edilmesi birçok kızın ölümcül diyetlere başlamasına sebep oluyor. Bu hoşnutsuzlukla bedenlerini yıkmak için; aç kalmak, kusmak, müshil ilaçları, idrar söktürücü ilaçlar kullanmak, çeşitli hormon hapları almak, aşırı egzersiz yapmak gibi sağlığı tehdit edici yöntemlere girişiyorlar. Aileler farkına varana kadar bu yöntemi deneyen genç kızlar doktora gitmeyi de reddediyor. Kendilerini bekleyen tehlikeyi görmüyor ve tedavi olmayı kabul etmiyorlar. Bir deri bir kemik kalmalarına rağmen hâlâ birçok genç kız şişman olduğunu düşünüyor ve zayıflamaya devam etmek istiyor. 20 kilo olmasına rağmen Hatice Danabaş’ın aynada kendini hâlâ şişman olarak algılaması, bir dönem ‘bulimia’ olan podyumun en ince mankenlerinden Selin Toktay’ın “aynaya baktıkça kendimi balon gibi görüyorum” demesi bu durumun en belirgin iki örneği. Dr. Kerem Doksat böylesine “oruçlara” (çünkü bunu kutsal bir vazife gibi düşünüyorlar) en az 1/3’ünün Anoreksiya Nervoza’ya tutulduğunu ve bunların %30’unun ölümle sonuçlandığına dikkat çekiyor. Aydilge Sarp’ın kaleme aldığı “Bulimia Sokağı” kitabında hastalık süreci şöyle özetleniyor: “İnsanın dış görünümünün, gerçekte kim olduğunun önüne geçtiği günümüz toplumunda, Aylin adlı genç kız, en büyük kusuru olarak gördüğü şişmanlığından kurtularak, içsel boşluğunu doldurmaya çalışır. Toplumun beğeni kalıplarına bedenini sığdırarak, daha önce onunla dalga geçen herkesin saygısını ve sevgisini kazanacağına inanan on altı yaşındaki Aylin, kısa sürede ruhsal ve bedensel açıdan çökmeye başlar. Yediklerini kusarak, topluma ve kendine duyduğu öfkeyi atmaya çalışan Aylin, hızla kilo kaybetmesi sonucunda kendini ‘Bulimia Sokağı’nda tutsak bulur.”

Bedeni ile onaylanmak ve takdir görmek arzusu ile çok riskli olmasına rağmen girişilen yöntemlerden biri de mideye kelepçe taktırmak. Pop sanatçısı Ozan Orhon diyet ve spor ile fazla kilolarından kurtulamayınca beş ay önce midesine kelepçe taktırarak 59 kilo verdi. İdeal kilosuna kavuştuktan sonra ekranlarda yeni görüntüsü ile mutluluk pozları veren, zayıfladıktan sonra tekrar işleri açılan Orhon, şimdilerde istem dışı kilo vermenin sıkıntısını yaşıyor. Midesi küçülen Orhon ölüm riski taşımasına rağmen midesine taktırdığı kelepçeyi gevşetmek için tekrar bir ameliyat daha olacak.

20 binin üzerinde şarlatan diyeti

Modern dünyada diyete ilgi artarken bu alan bir sektör haline de dönüştü. Özellikle son on yılda baş döndürücü hızla diyet kitapları, dergiler yayımlanırken, gazetelerin diyet sayfaları ve televizyonlar da her gün farklı seçenekler sunmaya başladı. Oysa bilinçsiz yapılan diyetler kısa süreli kilo kaybına sebep olsa da uzun vadede sağlıklı olmuyor. Günümüzde 20 binin üzerinde şarlatan diyeti olduğunu söyleyen Obezite Danışmanı Dr. Haluk Saçaklı kişinin yaşına, cinsiyetine, çalışma durumlarına göre kendine özel diyet programları uygulaması gerektiğinin altını çiziyor. Özellikle yaz aylarında Seda Sayan, Gülben Ergen, Sibel Can gibi televizyon figürlerinin ekranlara çıkıp zayıflama yöntemlerini anlatması ile birçok kişi bu yöntemlere başvuruyor. Oysa bilinçsiz yapılan bu sağlıksız rejimlerin ardından kısa sürede verilen kilolar geri alınıyor. Dr. Ender Saraç bunun kilo verirken vücudun yağ oranında bir azalma olmamasından kaynaklandığını belirtiyor.

Podyumlarda boy gösteren mankenler gibi olmak arzusu dünyada birçok insanın sağlığından olmasına sebep oluyor. Podyumların toplumda yönlendirici olması sebebiyle Madrid Moda Haftası’nda yetkililer, çok zayıf mankenlerin podyuma çıkmasını gençlere kötü örnek oldukları gerekçesiyle yasakladı. Türkiye’de ise Ebru Şallı gibi (Boy: 1.68, Kilo: 43) normalin çok altında bir kiloya sahip mankenler sürekli ideal vücut olarak ekranlarda gösteriliyor. Bir dönem zayıflamak uğruna yemek yemeyen, 48 kiloya kadar düşen ve kas erimesi ile karşı karşıya kalan manken Nefise Karatay’ın uyarıları bu noktada kayda değerdi. Genç kızları uyaran Karatay: “Sakın zayıflığa özenmeyin! Sıfır beden diye bir şey yok. Sıfır beden; Etiyopya’daki aç insanların ölçüsü!” ifadeleriyle durumun vahametini ortaya koymuştu.

Sürekli diyet yapmak yerine doktorların önerdiği “sağlıklı beslenme” anlayışı yaşam biçimi haline getirildiğinde hem sağlıklı olmak hem de fazla kilolardan kurtulmak mümkün. Sürekli diyet yapmak ya iştah patlamasına ya da hastalıklara sebep oluyor. Aileler özellikle yetişme çağındaki çocuklarını diyet konusunda bilinçlendirmeli ve gerektiğinde uzmana götürmeli. Doktor kontrolünde alınan ilaçlar gibi diyetler de uzmanların gözetiminde olmalı.

Sürekli diyet, ölüm paniğine götürür

Dr. Haluk Saçaklı (Obezite Danışmanı): Günümüzde ideal bedene duyulan özlem her gün biraz daha artmakta. Bu da Blumia ve Anarexia Nervosa’nın yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Ne yazık ki, birçok kişi bunu rahatsızlık olarak değerlendirmiyor. Sürekli olarak zayıflama diyetleri; vücudu zamanla açlıktan ölme paniğine sürükler. Bu durumda “kıtlık” moduna geçen metabolizma yağları yakma yerine, yağ birikimini korumaya yönelir. Bu da metabolik ritmi %15-30 oranında düşürerek kilo kaybını daha da zorlaştırır.

Doğal olmayan yöntemlere karşıyım

Dr. Ender Saraç: Normal kiloya sahip hatta zayıf olduğu halde daha da zayıflamak için gelen hastalar var. Onları kilolu olmadıkları noktasında ikna etmekte zorlanıyoruz. Mesela geçen hafta Güzide Duran geldi Deniz Akkaya ile birlikte. Bütün vücut ölçümlerini yaptıktan sonra çok zor ikna ettim diyet yapmaması gerektiğine. Ben doğal yöntemlerin dışına çıkılarak (kelepçe takılarak, yağları aldırarak) kilo verilmesine karşıyım. İnsanın doğal dokusunun, doğal olmayan yöntemler ile bozulmasına karşıyım. Bitkisel ve doğal ilaçlar kullanılmalı aynı zamanda sağlıklı beslenme anlayışı hayatımıza yerleşmeli.

Bilinçsiz diyet hastalığa davet...

Şehnaz Şakir (Diyetisyen) :Kulaktan dolma diyetler, kişilerin metabolizmalarına uygun olmadığı için ileride sık kilo alıp vermelere sebep oluyor. Bu da obeziteye davetiye çıkarmaktan başka bir şey değil. Protein diyetleri sonucunda kalp-damar hastalıkları, düzensiz beslenme nedeniyle diyabet (şeker hastalığı) gibi rahatsızlıklar ortaya çıkıyor. Psikolojik olarak panik ataklar başlıyor. Diyet kişiye özeldir. Sürekli diyet yapmak belirli bir süreden sonra metabolizmayı yavaşlatır.

Kaynak haber10.com
 
bu bilgiler gerçekten çok önemli saol 1kumtanesi.okadar çok insan tanıdımki diet yapıp hastsneye düşen,hatta yakın arkadaşlarımdan birtanesi yemek yedikten sonra yediklerini çıkarıyo.çok uyarıyorum ama dinlemiyor.ve inanmıyıcaksınız belki bu arkadasım 49 kilo!mankenlerle aynı vucut olçüsünde!yani söylemek istediğim bu zayıflama olayını psikolojik bir hastalık haline çeviren insanlar gün geçtikçe artıyo.önlemini almak imkansız gibi görünüyo medyadaki özentilicilik ve yanlış örnekler devam ettikçe!!
 
X