- 14 Nisan 2019
- 1.734
- 7.244
- Konu Sahibi Etkili Eleman
- #1
Sizinle yüzleşmek istediğim bir konuyu paylaşmak ve fikirlerinizi almak istiyorum arkadaşlar. Çocukluğumdan beri ailemle ciddi sorunlar yaşıyorum ama bir türlü kopamıyorum. Benim de hatalarım var mı, siz olsaydınız ne yaparsınız diye sormak istiyorum.
Asıl sorun annemle. Annem erkek evlatlarına çok düşkündür. Ona göre kız çocuğu erkek kardeşlerine hizmet etmeli, az yemeli, az konuşmalı, tüm ev işlerini üstlenmeli falan filan. Kardeşlerimi, özellikle abimi de bu yönde yetiştirdi. Aramızda iki yaş olmasına rağmen üzerimde babamdan daha fazla söz sahibiydi. Akşamları dışarı çıkmam söz konusu bile olamazdı. Gündüzleri bile bir yere gitsem defalarca ararlardı, nefes aldırmazlardı. Karşı komşuya gitmeme bile izin vermezdi annem. Daha çocuk yaşta temizlik yaptırmaya, yemek yaptırmaya başladı. Kendisi komşularda gezerken ben hem temizlik yapar hem akşam yemeğini hazırlardım. Yemek neden tuzlu, salçalı ya da yağlı diye azar işitirdim. Kimse yahu bu çocuk nasıl yapsın demezdi. Annem yaptığım hiçbir şeyi beğenmezdi. Kendi işlerimiz yetmiyormuş gibi teyzelerimin evlerine de temizliğe yardım edeyim diye gönderirdi. Ben de bu düzene karşı çıktım hep, isyan ettim. Kendimi ezdirmeyeceğim diye koşullandım. Çünkü beni düşünen, savunan kimse yoktu. Adım cadıya, şeytana çıktı. Hasta olsam hasta olduğuma bile inanmazdı, işten kaçmak için numara yaptığımı söylerdi. Bana sevmediği babaannemin ve halalarımın isimlerini takar, hep onlara benzetirdi. Yemin ederken erkek kardeşlerimin üzerine yemin ederdi. Daha çok şey var da benim bile içim sıkıldı o yüzden çok uzatmak istemiyorum :) neyse ki tüm bunlara rağmen içine kapanık bir çocuk olmadım. Okul hayatım hep iyi geçti, başarılıydım, hayat doluydum. Kendi çabamla okudum, atandım vs. Kavga ettiğimiz çoğu zaman annemin beni defalarca evden kovduğunu da araya sıkıştırayım. Kendisi kavga esnasında çooook ağır şeyler söyler. Bekarken çok para yedirdim, biraz yarandım diyebilirim. Ama evlenirken tek kuruş harcamadılar. Sırf abimden önce evlenmeyeyim diye her türlü çirkefliği yaptılar, ertelemeye çalıştılar. Ne acelen var dediler, ateşin başına vurmuş, yanıyorsun dediler. 32 yaşındaydım ve beklemem için hiçbir gerekçem yoktu. Eşimle de yaklaşık 5 yıldır beraberdik, başka nedenlerden dolayı bekliyorduk. Eşimi severler, iyi de davranırlar. Ben bir türlü ailemin, annemin bana yaptıklarını, söylediklerini unutamıyorum. Benim varlığım yokluğum, küsmüş olmam, gelip gitmemem vs onun hiç umrunda değil, her zaman da böyleydi. Kendimi kimsesizler gibi hissediyorum. Çoğu kez tamamen iletişimi kesmeyi düşündüm, kendi ayağımla tıpış tıpış gittim. Eşim iş nedeniyle aylardır yanımda değil. Depremin yaşattığı korku hala üzerimde. Sığınacak bir liman arıyorum ama kimsem yok. Sadece onların desteğini, şevkatini istiyorum ama bulamıyorum. Mesela şu an arkadaşlarım soruyor, herkes ailesini yanında sen neden gitmiyorsun diye. Açıklayamıyorum, anlatamıyorum. Bir kaç gün beraber kaldık hemen patlak verdi ve yine büyük bir kavga yaşadık. Mesela yanlarına gittiğim zaman sürekli ne zaman gideceksin diye soruyorlar, şaka yapıyorlarmış. Yemek yiyoruz oha ne kadar çok yiyorsun diyorlar, şaka yapıyorlarmış. Herkesin yanında pintiliğimden dem vuruyorlar, şaka yapıyorlarmış. (Bu arada annemin tüm eşyalarını ben dizdim) Bir şaka kaç kere yapılır ki. Bunları ballandıra ballandıra abartarak her yerde anlatırlar. Herkes de ciddiye alıyor. Zaten kendi söylemek istediği şeyleri, benim ağzımdan söyleyerek laf sokma huyu da var. Etkisiz eleman şöyle dedi, böyle dedi der, halbuki benim haberim bile olmaz. Tüm bunlar yüzünden akrabalarımdan bile utanıyor, kendimi ezik gibi hissediyorum. Ben bile inanmaya başladım eşime soruyorum sence çok mu yiyorum, şöyle miyim, böyle miyim diye. Hem tahammül edemiyorum, hem de onlara ihtiyaç duyuyorum üzülüyorum. Elbette ailecek güzel zamanlarımız da oluyor ama kısa sürüyor. Acaba ben mi fazla alınganım. Melankolik mi davranıyorum, abartıyor muyum? Ben de altta kalmıyorum tabi sürekli kendimi savunma halindeyim ama bu durum beni yoruyor. Aylarca görüşmediğim zamanlar oldu, alt üst oldum, içimdeki kırgınlık çığ gibi büyüdü, kendi yalnızlığımla boğuldum, ama onların umurlarında bile olmadı. Niye yazdım bunları bilmiyorum, neyse iç dökmesi gibi bir şey oldu.
Asıl sorun annemle. Annem erkek evlatlarına çok düşkündür. Ona göre kız çocuğu erkek kardeşlerine hizmet etmeli, az yemeli, az konuşmalı, tüm ev işlerini üstlenmeli falan filan. Kardeşlerimi, özellikle abimi de bu yönde yetiştirdi. Aramızda iki yaş olmasına rağmen üzerimde babamdan daha fazla söz sahibiydi. Akşamları dışarı çıkmam söz konusu bile olamazdı. Gündüzleri bile bir yere gitsem defalarca ararlardı, nefes aldırmazlardı. Karşı komşuya gitmeme bile izin vermezdi annem. Daha çocuk yaşta temizlik yaptırmaya, yemek yaptırmaya başladı. Kendisi komşularda gezerken ben hem temizlik yapar hem akşam yemeğini hazırlardım. Yemek neden tuzlu, salçalı ya da yağlı diye azar işitirdim. Kimse yahu bu çocuk nasıl yapsın demezdi. Annem yaptığım hiçbir şeyi beğenmezdi. Kendi işlerimiz yetmiyormuş gibi teyzelerimin evlerine de temizliğe yardım edeyim diye gönderirdi. Ben de bu düzene karşı çıktım hep, isyan ettim. Kendimi ezdirmeyeceğim diye koşullandım. Çünkü beni düşünen, savunan kimse yoktu. Adım cadıya, şeytana çıktı. Hasta olsam hasta olduğuma bile inanmazdı, işten kaçmak için numara yaptığımı söylerdi. Bana sevmediği babaannemin ve halalarımın isimlerini takar, hep onlara benzetirdi. Yemin ederken erkek kardeşlerimin üzerine yemin ederdi. Daha çok şey var da benim bile içim sıkıldı o yüzden çok uzatmak istemiyorum :) neyse ki tüm bunlara rağmen içine kapanık bir çocuk olmadım. Okul hayatım hep iyi geçti, başarılıydım, hayat doluydum. Kendi çabamla okudum, atandım vs. Kavga ettiğimiz çoğu zaman annemin beni defalarca evden kovduğunu da araya sıkıştırayım. Kendisi kavga esnasında çooook ağır şeyler söyler. Bekarken çok para yedirdim, biraz yarandım diyebilirim. Ama evlenirken tek kuruş harcamadılar. Sırf abimden önce evlenmeyeyim diye her türlü çirkefliği yaptılar, ertelemeye çalıştılar. Ne acelen var dediler, ateşin başına vurmuş, yanıyorsun dediler. 32 yaşındaydım ve beklemem için hiçbir gerekçem yoktu. Eşimle de yaklaşık 5 yıldır beraberdik, başka nedenlerden dolayı bekliyorduk. Eşimi severler, iyi de davranırlar. Ben bir türlü ailemin, annemin bana yaptıklarını, söylediklerini unutamıyorum. Benim varlığım yokluğum, küsmüş olmam, gelip gitmemem vs onun hiç umrunda değil, her zaman da böyleydi. Kendimi kimsesizler gibi hissediyorum. Çoğu kez tamamen iletişimi kesmeyi düşündüm, kendi ayağımla tıpış tıpış gittim. Eşim iş nedeniyle aylardır yanımda değil. Depremin yaşattığı korku hala üzerimde. Sığınacak bir liman arıyorum ama kimsem yok. Sadece onların desteğini, şevkatini istiyorum ama bulamıyorum. Mesela şu an arkadaşlarım soruyor, herkes ailesini yanında sen neden gitmiyorsun diye. Açıklayamıyorum, anlatamıyorum. Bir kaç gün beraber kaldık hemen patlak verdi ve yine büyük bir kavga yaşadık. Mesela yanlarına gittiğim zaman sürekli ne zaman gideceksin diye soruyorlar, şaka yapıyorlarmış. Yemek yiyoruz oha ne kadar çok yiyorsun diyorlar, şaka yapıyorlarmış. Herkesin yanında pintiliğimden dem vuruyorlar, şaka yapıyorlarmış. (Bu arada annemin tüm eşyalarını ben dizdim) Bir şaka kaç kere yapılır ki. Bunları ballandıra ballandıra abartarak her yerde anlatırlar. Herkes de ciddiye alıyor. Zaten kendi söylemek istediği şeyleri, benim ağzımdan söyleyerek laf sokma huyu da var. Etkisiz eleman şöyle dedi, böyle dedi der, halbuki benim haberim bile olmaz. Tüm bunlar yüzünden akrabalarımdan bile utanıyor, kendimi ezik gibi hissediyorum. Ben bile inanmaya başladım eşime soruyorum sence çok mu yiyorum, şöyle miyim, böyle miyim diye. Hem tahammül edemiyorum, hem de onlara ihtiyaç duyuyorum üzülüyorum. Elbette ailecek güzel zamanlarımız da oluyor ama kısa sürüyor. Acaba ben mi fazla alınganım. Melankolik mi davranıyorum, abartıyor muyum? Ben de altta kalmıyorum tabi sürekli kendimi savunma halindeyim ama bu durum beni yoruyor. Aylarca görüşmediğim zamanlar oldu, alt üst oldum, içimdeki kırgınlık çığ gibi büyüdü, kendi yalnızlığımla boğuldum, ama onların umurlarında bile olmadı. Niye yazdım bunları bilmiyorum, neyse iç dökmesi gibi bir şey oldu.