Sergüm, sabah bir dizi filmi hatırlattığı için bana, konu başlığın, daldım içeri okudum, yazdıklarının hepsini , bende yorumumu yazmaya başlamıştım ki, elektrikler kesildi.
Aynen eskiden olduğu gibi, okul dönemimizde de çok kesilirdi,
mum ışığında yapardık dersimizi, yapmassakta bahanemiz hazırdı, öğretmenim elektrikler kesildi.
Eski yıllardan çok güzel şeyler anlatmışın, dolmalar evet bazı havalılar da gode derlerdi onlara, şimdi nasıl gölgesiz, balyajsız hatun yoksa o zamandan permasız hatun yoktu valla.
Bende ev dekorasyonundan söz edeyim biraz madem, benim hatırladığım kapkalın kadife perdeler, kadife koltuklar bizimki kurbağa yeşiliydi. Birde büfe denilen, alçak boylu camlı bir dolabımız vardı. İçerisine konan eşyaları çok severdim ben. Bir saatimiz vardı, içinde tavuk ve yavruları bit bit kafası oynar, yem yerdi. Sonra kahve fincanlarımız vardı; beyaz üzerinde pempe japon kıyafetli şemsiyeli kızlar, deniz kabuğu büyükcene olanlarından, arada alır onu kulağımıza koyardık, denizin sesini duyuyorduk güya.
Birde duvarlara asılan halıları hatırlıyorum, tavuskuşlu ve Kıbrıs haritası olan, nedense Kıbrıs haritalı halılar benim çevremdeki her evde vardı. Etamin masa örtüleri, güllü dallı çiçekli.
Şarkılar denilince de benim ilk hatırladığım şarkı, sünnet düğünlerinde duymuştum, ayağım bastın çoçuk, çok kötü bastın çoçuk, komik gerçekten ya. Tabiiki o godelerimizin üstüne de bol sim boca ederdik, düğünlere giderken.
Yabancı şarkılardan da Türkçe'ye uyarladığımız, şeri şeri leydi bu ne biçim bir kedi, miyav mivay dedi bütün eti yedi.
Anket defterlerimizde ki unutulmaz sorularımız ise,
Issız adaya düşerseniz yanınıza alacağınız üç şey nedir ?
Sevgilinizle sizin özel şarkınız var mı ?
En çok sevdiğiniz üç sanatçı ? Sanatçılar o kadar azdı ki o üç kişiyi zor bulurduk her dalda.
Benim hatırladıklarım bukadar.
selamlar.