Anonim bir yazı:
Hayata ha şimdi, ha sonra derken bir bakıyorsun tükenmiş bir ömür. Avucumuzda son kullanma tarihi çoktan geçmiş bir yığın TECRÜBE kalıyor. Atsan atılmıyor, satsan satılmıyor! “Gençlik bir kuştu; tutmak istedim, tutamadım. Yaşlılık bir paçavra, satmak istedim satamadım.” BİR İKİNDİ GÖLGESİ ÖMÜR DEDİĞİN… Gece olur duramazsın, güneş vurur kalkamazsın. Sade bir ikindilik, kısa bir dilencilik.
Dünyaya ait ne varsa harcanıp gidiyor. Yiyip içmeler, gezmeler tozmalar, gülüp eğlenmeler. Evin arabanın taksitleri, filanca yerlerde yaptığımız tatiller, almalar vermeler, saçıp savurmalar, bizim zannettiğimiz saklayıp durduğumuz altınlar, azıcık bile vermeye kıyamadığımız paralar. Hepsi bir bir kaçıyor bizden ya da istemesek de biz onlardan ayrılmak zorunda kalıyoruz. Bir secde yerleri kalıyor geriye, alnımızda mıh gibi çakılı kalıyor. Bozulmuyor, kokmuyor, yitmiyor. Bir o bize kalıyor; okşanmamış bir yetim başı, öpülmemiş anne eli, alınmış bir baba duası, Reyyan kapısından geçmek için vize mahiyetinde, saklanmış ORUÇLAR… Gizliden; şöyle kimseye çaktırmadan bir fakirin eline tutuşturulmuş, birileri görür diye konulmuş sadakalar kalıyor. Masivadan sıyrılıp, vakit saat dinlemeden açılmış eller, tek O’ndan istemeler, tek O’na gönderilmiş dilekçeler kalıyor. Yürekten söylenmiş Elhamdülillah, acizce, kulca edilmiş nasuh bir tevbe, isyanları yıkayan göz yaşları kalıyor. Kimsenin etini yemeden, kırıp dökmeden, gözünde yaş kalmadan geçirilmiş günler kalıyor.
Biraz dur, bekle biraz. Arada bir arkana dön ve geriye neler bıraktığına bak. Harcanmış yıllarını seyret usulca. Bak nasıl bitiyor ömür dediğin. Bir kapıya bir kere gidersin, ikincisinde utanırsın. Ama bir kapı var ki her gün gidersin, gitmelere DOYAMAZSIN. Çünkü bilirsin seni kapısından kovmayacak bir tek O vardır. Her gün, her gün içini dökersin, bir O sıkılmaz senden, bir O affeder seni, bir O yüzüne vurmaz AYIPLARINI.