- 8 Mayıs 2007
- 719
- 6
Hayatta üç yerde bulunmaktan hep nefret ettim,halen de ederim.
1-Fotoğrafçı
2-Jinekolog
3-Kuaför
Bu üçü,imkanım olsa,hayatım boyunca görüşmek istemediğim üç meslek erbabı…Bir nolu arkadaşı,bir köşe yazımda anlatmıştım,düğün fotoğrafçısı rolünde..İki nolu olanı ise ömrümün sonuna kadar görmek istemem ama vücuda söz geçmiyor..Bünye istiyor derler ya ,işte öyle.
Üç numaraya gelince…Ne yazık ki toplum hayatı gereği, arada bir de olsa,selamlaşmak zorundayız hepimiz..Hele de kendisini kuaförlükten tuhaförlüğe terfi ettirmiş olanlarına müdavimseniz,eyvah!
Gider,adama uçlarından hafifçe al dersin.Siz koltuğa oturana kadar,o sizi en centilmen ve kibar haliyle karşılar ama önlüğü boynunuza geçirip,işkence aletlerini eline aldığı anda,o artık kabusunuzdur.Aynaya gözlerinizi dikip de bir adamın tüm hareketlerini en ince ayrıntısıyla gözetlemek zorunda olduğunuz başka bir durum veya an var mıdır?!
Asla ama asla,uçlardan biraz almayacaktır.Ya allem kalem edip,son model kesimlerden birini sizde uygulamaya ikna eder ve siz bir saat sonra sokakta,aynı imalathaneden çıkmış bez bebek misali yüzlerce benzerinizle beraber yürüyen," her on kadından dokuzu" grubuna ait biri olursunuz.
Yada hiç allem kallem etmeden,direkt dalar saça.Kafanız üşümeye başladığı anda anlarsınız adamın hayal dünyasındaki kafaya sahip olduğunuzu ama iş işten geçmiştir..Saçlarınız,yerde,çırağın süpürgesini beklemektedir artık.
Katalogdan özene bezene seçtiğiniz ve işte bundan olacak diye gösterdiğiniz modelden ya sizi vaz geçirir,ya da tamam anladım deyip işe koyulur.O andan itibaren size tek soru sorulmaz.Hatta bazıları,karışmanıza sinirlenebilir bile.E,adam sanat eseri için mermer yontuyor ya,sanatçının konsantresini bozmamak lazım.
Sonra ,tamam der.Aynayı alır arkanıza tutar.
Anlattığı ve gösterdiği modelin aynısını,kuaför aynasında görüp de bu mutluluğa eren biri oldu mu hiç acaba?Bu saadeti yaşayabilmiş kaç kadın vardır hayatta?
Hele bir davete,gece davetine falan gittiğinizi söylemiş olma gafletinde bulunduysanız,iş daha da vahimleşir.Bir tuzluktan üzerinize size sormaya bile gerek duymadan,rengarenk simleri boşaltmıştır bile.Bunu başaramamışsa,mutlaka parıltılı tokalar,iğneler,hatta çiçek böcek takmak için ısrar eder durur.
Kuaförden, gece için saç yaptırıp çıkan ve utanmadan sokaklarda yürüyebilen hiç kimseyi tanımadım şimdiye kadar.Dilerim varsa bile bir gün anılarını kitaplaştırıp,yayınlarlar!
Zorla saçına krem,bakım yapar..Bacağında bir tanecik ayva tüyü görse,ağda bölümüne ikna etmeye çalışır.Makyaj yapalım diye tutturur.
Hele o saç yıkamacı çocuk..Bir eli kafanızdayken ,gözleri salonun içinde fel fecir dönmekte olduğundan,kafanızı haşladığını yada soğuktan dondurduğunu bile fark etmeden,bir de üstüne boyun ve omuzlarınıza duş aldırmaya kalkışır…Aynen föncü çocuğun yaptığı gibi.Ama ben anladım artık,onun asıl görevi,fön değil,bönlüktür..Bön bön sağa sola bakarak saçlarınızı yolsun diye maaş almaktadır.
Saç renginiz koyuysa,tüm kuaförlerin tu kaka listesindesinizdir bir kere!Hatta bunun için dernek bile kurmuş olabilirler zannımca.
KO-RE-SA-BA-GÖL-İK-DER…
"Koyu renk saçları balyaj veya gölgeye ikna etme derneği"
BİR-AR-GE-BA-YA-DER…
"Bir ara gelin de bakım yapalım derneği"
BİR-AR-U-SA-KA-KE-DER…
"Bir ara uğra da sana kat keselim derneği"
Eminim hepsi bu derneklere gizli gizli üye olup,müşterinin saçları nasıl eyvah çığlığına dönüştürülür konusunda ve müşteriyi etkisiz hale getirip ona istemediği şeyleri kabul ettirme konusunda,sıkı çalışmalar içindeler.
Son derece moralli girdiğiniz salondan,öyle mutsuz ve hüzünlü ayrılırsınız ki..Adam sizi değiştirmek için o kadar dil döker,bir de arkasına aldığı dernekleriyle bunu öyle güzel başarır ki,demek ki çok çirkinmişim,bu kadar değiştirmek istediklerine göre….diye ağlaya ağlaya kuaförden evinizin yolunu tutarsınız..Ha bir de üstüne para vererek! Föncünüzün ya da yıkamacınızın bahşişini unutmadınız,değil mi?
(Tüm kuaför okurları,kuaför yakınlarını,kuaför eşlerini buradan tenzih ederek,bu yazıya mizah gözüyle bakmalarını temenni ederim..)
1-Fotoğrafçı
2-Jinekolog
3-Kuaför
Bu üçü,imkanım olsa,hayatım boyunca görüşmek istemediğim üç meslek erbabı…Bir nolu arkadaşı,bir köşe yazımda anlatmıştım,düğün fotoğrafçısı rolünde..İki nolu olanı ise ömrümün sonuna kadar görmek istemem ama vücuda söz geçmiyor..Bünye istiyor derler ya ,işte öyle.
Üç numaraya gelince…Ne yazık ki toplum hayatı gereği, arada bir de olsa,selamlaşmak zorundayız hepimiz..Hele de kendisini kuaförlükten tuhaförlüğe terfi ettirmiş olanlarına müdavimseniz,eyvah!
Gider,adama uçlarından hafifçe al dersin.Siz koltuğa oturana kadar,o sizi en centilmen ve kibar haliyle karşılar ama önlüğü boynunuza geçirip,işkence aletlerini eline aldığı anda,o artık kabusunuzdur.Aynaya gözlerinizi dikip de bir adamın tüm hareketlerini en ince ayrıntısıyla gözetlemek zorunda olduğunuz başka bir durum veya an var mıdır?!
Asla ama asla,uçlardan biraz almayacaktır.Ya allem kalem edip,son model kesimlerden birini sizde uygulamaya ikna eder ve siz bir saat sonra sokakta,aynı imalathaneden çıkmış bez bebek misali yüzlerce benzerinizle beraber yürüyen," her on kadından dokuzu" grubuna ait biri olursunuz.
Yada hiç allem kallem etmeden,direkt dalar saça.Kafanız üşümeye başladığı anda anlarsınız adamın hayal dünyasındaki kafaya sahip olduğunuzu ama iş işten geçmiştir..Saçlarınız,yerde,çırağın süpürgesini beklemektedir artık.
Katalogdan özene bezene seçtiğiniz ve işte bundan olacak diye gösterdiğiniz modelden ya sizi vaz geçirir,ya da tamam anladım deyip işe koyulur.O andan itibaren size tek soru sorulmaz.Hatta bazıları,karışmanıza sinirlenebilir bile.E,adam sanat eseri için mermer yontuyor ya,sanatçının konsantresini bozmamak lazım.
Sonra ,tamam der.Aynayı alır arkanıza tutar.
Anlattığı ve gösterdiği modelin aynısını,kuaför aynasında görüp de bu mutluluğa eren biri oldu mu hiç acaba?Bu saadeti yaşayabilmiş kaç kadın vardır hayatta?
Hele bir davete,gece davetine falan gittiğinizi söylemiş olma gafletinde bulunduysanız,iş daha da vahimleşir.Bir tuzluktan üzerinize size sormaya bile gerek duymadan,rengarenk simleri boşaltmıştır bile.Bunu başaramamışsa,mutlaka parıltılı tokalar,iğneler,hatta çiçek böcek takmak için ısrar eder durur.
Kuaförden, gece için saç yaptırıp çıkan ve utanmadan sokaklarda yürüyebilen hiç kimseyi tanımadım şimdiye kadar.Dilerim varsa bile bir gün anılarını kitaplaştırıp,yayınlarlar!
Zorla saçına krem,bakım yapar..Bacağında bir tanecik ayva tüyü görse,ağda bölümüne ikna etmeye çalışır.Makyaj yapalım diye tutturur.
Hele o saç yıkamacı çocuk..Bir eli kafanızdayken ,gözleri salonun içinde fel fecir dönmekte olduğundan,kafanızı haşladığını yada soğuktan dondurduğunu bile fark etmeden,bir de üstüne boyun ve omuzlarınıza duş aldırmaya kalkışır…Aynen föncü çocuğun yaptığı gibi.Ama ben anladım artık,onun asıl görevi,fön değil,bönlüktür..Bön bön sağa sola bakarak saçlarınızı yolsun diye maaş almaktadır.
Saç renginiz koyuysa,tüm kuaförlerin tu kaka listesindesinizdir bir kere!Hatta bunun için dernek bile kurmuş olabilirler zannımca.
KO-RE-SA-BA-GÖL-İK-DER…
"Koyu renk saçları balyaj veya gölgeye ikna etme derneği"
BİR-AR-GE-BA-YA-DER…
"Bir ara gelin de bakım yapalım derneği"
BİR-AR-U-SA-KA-KE-DER…
"Bir ara uğra da sana kat keselim derneği"
Eminim hepsi bu derneklere gizli gizli üye olup,müşterinin saçları nasıl eyvah çığlığına dönüştürülür konusunda ve müşteriyi etkisiz hale getirip ona istemediği şeyleri kabul ettirme konusunda,sıkı çalışmalar içindeler.
Son derece moralli girdiğiniz salondan,öyle mutsuz ve hüzünlü ayrılırsınız ki..Adam sizi değiştirmek için o kadar dil döker,bir de arkasına aldığı dernekleriyle bunu öyle güzel başarır ki,demek ki çok çirkinmişim,bu kadar değiştirmek istediklerine göre….diye ağlaya ağlaya kuaförden evinizin yolunu tutarsınız..Ha bir de üstüne para vererek! Föncünüzün ya da yıkamacınızın bahşişini unutmadınız,değil mi?
(Tüm kuaför okurları,kuaför yakınlarını,kuaför eşlerini buradan tenzih ederek,bu yazıya mizah gözüyle bakmalarını temenni ederim..)