Köylülüğüm nasıl geçer

Eli açık kalbi temiz köylü o kadar az ki şehir bin kat iyidir
 
Amaan bu dediğim köyde en yakın markete gitmen için ilçeye gitmen gerekiyor. Canım bir şey çekse alamazsın bakkal bile yok. Çay, yiyecek, börek çok ama bu yoksunluk durumunda yemişim gözlemesini.
Benim ablamın yaşadığımız şehirin köylerinden birinde böyle yazlık ev gibi havuzlu sitede evi var. Haftada bir bakkal manav gezici arabası gelir. Onda bile üç günden fazla kalamıyorum. Çıksan yürüyecek yer yok. Bir yoksunluk hali. Benlik değil bu işler cidden. Bağ bahçeye özeniyorum yalan yok ama şehir içinde villam olsa bana yeterdi
 
Yazı dilinizde de çok sorun var. Üstelik ödüllü hikayeleri olan birine göre noktalama neredeyse yok. Mesela "tatlım" la başlamak da bence olmuyor. Tabi yine de siz bilirsiniz.
 
Ben de köye gidince kilo alıyorum. Çünkü köy Antep’te -malum yemekleri güzel- ve bahçesinde masa sandalye var. Temiz hava insanın iştahını açıyor, bir de yemem için ısrar edilince +2 ile dönüyorum eve.
 
Köyden köye dair her şeyden gelişmemişlikten nefret ediyorum. Burada bizim saf temiz Anadolu insanımız ^^ diyenler bi deşsin bakalım o köyde ne tarz psikopatlıklar dönüyor.
Ne kadınlar dayak yiyor , kimler orospu ilan ediliyor hangi hayvanlar ne işkenceler çekiyor. Kuralların insanı ehlileştirme özelliği vardır şehir hayatı da tam olarak bunu yapar.
köylüleri niçin öldürmeliyiz ?
çünkü onlar ağırkanlı adamlardır.
değişen bir dünyaya karşı
kerpiç duvarlar gibi katı
çakır dikenleri gibi susuz
kayıtsızca direnerek yaşarlar.
aptal, kaba ve kurnazdırlar.
inanarak ve kolayca yalan söylerler.
paraları olsa da
yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
herşeyi hafife alır ve herkese söverler.
yağmuru, rüzgarı ve güneşi
birgün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
düşünemezler...
ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
topraklarını
büyütmeye çalışırlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar karılarını döverler
seslerinin tonu yumuşak değildir
dışarıda ezildikçe içeride zulüm kesilirler.
gazete okumaz ve haksızlığa
ancak kendileri uğrarsa karşı çıkarlar.
karşılığı olmadan kimseye yardım etmezler.
adım başı pınar olsa da köylerinde
temiz giyinmez ve her zaman
bir karış sakalla gezerler.
çocuklarını iyi yetiştirmezler
evlerinde kitap, müzik ve resim yoktur.
birgün olsun dişlerini fırçalamaz
ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar yanlış partilere oy verirler
kendilerinden olanlarla alay edip
tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.
devlet; tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir
devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar.
yiğittirler askerde subay dövecek kadar
ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır-
ezim ezim ezilirler.
enflasyon denince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler.
onbir ay gökyüzünden bereket beklerler,
dindardırlar ahret korkusu içinde
ama bir kadının topuklarından
memelerini görecek kadar bıçkındırlar
harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez
şehre giderler!...

köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler
birbirlerinin evlerine ancak
ölümlerde ve düğünlerde giderler.
şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar
gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır
ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar.
binlerce yılın kabuğu altında
yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır.
aldanmak korkusu içinde
sürekli birbirlerini aldatırlar.
bir yere birlikte gitmeleri gerekirse
karılarından en az on adım önde yürürler
ve bir erkeklik işareti olarak
onları herkesin ortasında azarlarlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar otobüslerde ayakkabılarını çıkarırlar
ayak ve ağız kokuları içinde kurulup koltuklara
herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden
kızlarının talihsizliğini ve hayırsız oğullarını anlatır,
yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde
bunun, tanrının bir lütfu olduğuna inanırlar.
ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta
gizli bir övünçle, uzak şehirdeki
zengin akrabalarından sözederler.
kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar
ama sokağa çıkar çıkmaz hünküre hünküre
yollara tükürürler...
ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine
şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar ilk akışamdan uyurlar.
yarı gecelerde yıldızlara bakarak
başka dünyaları düşünmek gibi tutkuları yoktur.
gökyüzünü, baharda yağmur yağarsa
ve yaz güneşlerini, ekinlerini yeşertirse severler.
hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe
-bu, verimi yüksek bir tohum bile olsa-
sonuçlarını görmeden inanmazlar.
dünyanın gelişimine katkıları yoktur.
mülk düşkünüdürler amansız derecede
bir ülkenin geleceği
küçücük topraklarının ipoteği altındadır
ve bir kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden,
zamanın derin ırmakları önünde...

köylüleri söyleyin nasil
nasil kurtaralim?
 
Bu şiire ne zaman denk gelsem adamların ölüsüne sıkmış derim.
 
[/QUOTE] Köyler de kendi içinde daha gelişmiş gelişmemiş diye ayrılıyor. Arkadaşın köyüne gitmiştim. Çoğu ev villa tipi zaten kızlar erkekler yaz geceleri köyün meydanındaki parkta oturuyorlar, içiyorlar ki muhafazakar bi şehirdir normlade. Hayatımda birayı yakından ilk orada görmüştüm anneme de x'lerin evinde kuran okuması var oraya gittik demiştim. Ergenliğimde iyi çarpılmamışım ben ha askdkfkfk
 
benim ortamımda sık sık konuşulan şeyler bunlar yavv

ortamımda tek %100 köylü benim bu arada
tek göz, kerpiç, yolu suyu kanalizasyonu vs olmayan bir köy evinde doğdum ben...arkdaşlarımın hemen hemen hepsi şehir çocuğu. bazısının hiç köyü yok.

ben severim böyle büyük büyük sosyolojik çıkarımlı işleri (çok biliyorum ya!)
ama iyi geyik dönmüş hakketen...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…