Ah bu bizim kadınsal duygularımız yok mu kızlar!!
Eminim şu an içinizde ben de dahil olmak üzere yarımızdan çoğu "erkek arkadaşım bana bakmaya kıyamazdı ama artık hakaretler ediyor küfürler yağdırıyor yine de bitiremiyorum" diyoruzdur. Evet bunu birçoğumuz yaşıyoruz ama çok azımız kabul edebiliyor. Peki ne yapmalıyız bu konuda uzman kişilere sesleniyorum bu durumu tersine çevirmenin bir yolu var mı???
Hayatım boyunca hiçbir ilişkimde hakarete uğramadım ya da küfürler yemedim. Çünkü hayatım boyunca hiçbir ilişkime bunun sonu evlilik olsun diye bakmadım. Evlilik odaklı ilişki yaşamadım. İlişkiye başladım ve oluruna bıraktım. Anı yaşadım. Dolayısıyla hayatıma giren kimsenin verdiği negatif sinyalleri görmezlikten gelmedim. Anında bastım tekmeyi. Evet belki kaba bir tabir ama işin aslı bu.
Eşimi çok severek evlendim ama eşim de bu huyumu ilk baştan beri biliyordu. Kocan değilse, çocuğunun babası değilse hakaret eden erkekten ayrıl diyen olmuş. On çocuğumun babası olsa da, elli yıllık kocam olsa da gözünün yaşına bakmam bana küfür eden adamın. Ben o kadar değersiz değilim. Benim anam babam beni elin oğlu toz bezi niyetine kullansın diye getirmedi bu yaşa. Eşim de bunu gayet iyi biliyor.
İnsan her şeyden önce kendisine saygı duyacak. Bir erkeği ya da evlenmeyi hayatının merkezi, tek amacı haline getirmeyecek. Kendini ezdirmeyecek ama bunları yaparken karşısındaki insanı da kapris içine boğup bunaltmayacak. Kendine güvenecek, kendini geliştirecek ve asla ve asla kendi ayaklarından vazgeçip başkasına sırtını yaslamaya niyetlenmeyecek.
Erkekler zannediyorlar ki onlar olmazsa biz hiçiz. Ben bunun tersini düşünüyorum, kadınlar olmazsa erkekler bildiğin sıfır. Bu gerçeğin farkına varıp da dayak yiyen ya da hakarete uğrayan kadın azdır. Çünkü işin o raddeye gelmesine olanak tanımadan çeker gider. Çünkü bu gerçeğin farkında olan kadın istediği an çekip gidebilecek alt yapıya sahiptir. Kendini geliştirmiştir, kendi parasını kazanıyordur ve hayatta tek başına kalmaktan korkmuyordur.
Kadınların ev, evlilik, koca, çocuk beklentileri ve yalnızlık korkuları nedeniyle erkekler kendilerini bir süre sonra vazgeçilmez hint kumaşı sanıyorlar. Yirmi yaşındaki kızların acaba evde mi kaldım diye dövündüğü bir ülkede erkekler tabii ki kendilerini nimetten zannedecekler.
Aile desteği ve yaşantısı da elbette çok önemli. Ben babamın anneme yüksek sesle konuştuğunu hatırlamam. Tartışmaları bile saygı çerçevesinde olur. Aynı şekilde babamdan kız çocuğuyum diye asla baskı görmedim. Hayatımın her anında destekledi beni. Sen kız çocuğusun şunu yapamazsın, buraya gidemezsin, şununla konuşamazsın gibi sıkıntılar asla olmadı. Dolayısıyla böyle bir babadan sonra bunları yapan bir erkekle zaten birlikte olmam imkansızdı. Allahtan eş seçimimde başarılı oldum. Babama çok benzeyen bir eşim var.
Kadının ailesi destek çıkmıyorsa bile ekonomik özgürlüğü varsa tek başına ayakta kalabilir. Ama bizim kadınlarımız evlerinin premsesi olmaya o kadar alışıklar ki çalışanların bile büyük kısmı nikahı kıyar kıymaz evinin hanımı oluveriyor. O premseslik de zaten en fazla üç gün sürüyor. Dördüncü gün adam beğenmiyorsan babanın evine diye gösteriveriyor kapıyı.
Yani demem o ki hatunlar, kendinize güvenin. Elin adamları uğruna hayatlarınızı zindana çevirmeyin. Bu dünyaya sadece bir kere geliyor insan. Kimse için zehretmeye değmez. Sizler insansınız, bireysiniz. Kimsenin kölesi değilsiniz. Emin olun terk etseniz de, terk edilseniz de aşk acısından ölmeyeceksiniz. Çünkü aşk dediğiniz şey zaten adamın yanınızda ilk gaz çıkartmasına ya da tuvalette sifonu çekmeyi unutmasına kadar sürüyor. Azıcık aklınızı başınıza alın.